Yeni Üyelik
19.
Bölüm

FİNAL

@yitenumutlar

Bölüm şarkısı : Üç Hürel -Gönül Sabreyle

 

Arkadaşlarının telaşla koşturmasını oturduğu yerden yüzüne yayılan tebessümle izliyordu Hüma. Bu gün Mehir'in kına günüydü. Zor günler geçirmiş sevdiği adamdan yıllarca ayrı kalmış başına gelen musibetten yine sevdiği adam sayesinde kurtulmuştu.

 

Sinan, Mehir'i, kağıt üzerinde kocası olacak o yaratığın elinden kurtarmak için kendi canını ortaya koymuş uzun süren gizli bir operasyon sonunda adalete teslim edilmesine yardım etmişti. Gerçi hem eski patronu, hem arkadaşı, hemde eniştesi olacak olan sır küpünün tam olarak ne işle uğraştığını, gizli bir operasyonda onun gibi bir iş adamının nasıl bir görevi olduğunu bilmeseler de fazla kurcalamakta istemiyorlardı. Operasyon sonrası soluğu Mehir'in yanında almış omzundaki yaranın bakımını bile tam olarak yaptırmadan Mehir'in parmağına yüzüğü takıvermişti.

 

Tabiki bu güne gelmeleri kolay olmamıştı. O pislik herif sırf yollarına taş koymak için Mehir'i boşamamış üç ay gibi bir sürede boşanma kararı için beklenmişti. Şimdi ise arkadaşı üzerindeki beyaz gelinliğinin son provasını yapıyordu. Kendi aceleye gelmiş olan nikahı aklına gelince burukça gülümsedi. Daha sonra ilk gecelerinin sabahı kocası tarafından terk edilişi aklına düşünce bu defa yüzündeki buruk gülümseme yerini bariz bir öfkeye bıraktı.

 

"Gidişinin ardından üç ay bitmek üzere. Ne bir haber ne bir telefon. Bir kere arasan ben iyiyim merak etme deyip kapatsan ona bile razıyım be adam! "

 

Gözleri dolarken, gözyaşlarını tutmaktan sızlayan burnunu hafifçe çekti.

 

" Hani beraber gidecektik, hani her anında yanında olup elini tutacaktım? Yine yaptın yapacağını, bana yine oyun oynadın Rüzgar, kandırdın beni!" Bir yandan söyleniyor bir yandan da elindeki küçük kına süslerini tamamlamaya çalışıp yanındaki sepete hırsla atıyordu. " Benden başka herkesi istedin yanında, Araz'ı, abimi, Sinan'ı hatta elinden gelse hasta yatağındaki babanı bile çağıracaktın yanına! Benim ne suçum var!? Ben nerede yanlış yaptım da beni istemedin!? "

Hüma yaptığı süsü hırsla tekrar sepete fırlatırken tepesinde dikilen arkadaşına çevirdi bakışlarını.

 

"Ne oluyor Hüma? Ne bu surat? " Mahçup bakışları arkadaşının üzerinde dolandı kısa bir süre ne diyeceğini ne cevap vereceğini bilememenin kararsızlığı ile.

 

"Sen gelinliği ne ara çıkardın üzerinden?"Mehir arkadaşının safça sorusu üzerine gözlerini devirdi. Rüzgar gittiğinden beri bir tuhaftı zaten ama son günlerde iyice uçmuştu arkadaşı. Bir sandalye çekerek yanına oturdu.

 

" Oldu bayağı. Saat tutmadım ama senin elindeki işe işkence edercesine söylenmeye başladığından beri üzerimde değil en azından. Hem yarına yetişmesi gerekiyor. Bir an önce halletsinler, ufak tefek ayrıntıları da kafama takmayacağım artık."

 

Hüma anladım dercesine başını sallarken önündeki süslere uzanarak eline bir tane daha almıştı ki eline inen fiskeyle bakışlarını tekrar arkadaşına çevirdi.

 

" Sorduğum soruya cevap vermedin. Ne bu halinin sebebi? "

 

Mehir çekik gözlerini arkadaşının üzerine kaçarın yok dercesine sabitleyince Hüma elindeki süsü bırakarak arkasına yaslandı ve küçük bir çocuk gibi parmakları ile oynamaya başladı.

 

"Dayanamıyorum Mehir."

 

"Neye dayanamıyor sun Hüma?"

 

Arkadaşının,sanki bu halinin sebebini bilmiyormuş gibi üzerine gelmesine aldırmadan günlerdir söylemekten ve sormaktan bıkmadığı sözler tekrar döküldü dilinden.

 

" Niye beni bıraktı? Beni neden götürmedi? Söz vermişti yanında olacaktım! Beni nasıl bırakır? "

 

Arkadaşının elini avuçları arasına aldı ve Hüma'nın üç aydır çin işkencesini aratmayan ağlama nöbetlerine başalamadan önce onu telkin etmeye çalıştı.

 

"Canım ona da hak ver. Hastalığı ve tedavi süreci basit bir şey değil. O istemez miydi sen yanında ol uzandığında elini tuta bilsin yanında olduğunu,desteğini hissede bilsin?"

 

Hüma'nın göz yaşları yanaklarından süzülmeye başladığı an elini sıkarak gözlerine bakmasını sağladı.

 

" Demekki doğru olanı yapmış Rüzgar! Sen her fırsatta böyle salya sümük ağlıyorsun ya kesin adam bu huyun yüzünden götürmedi seni! Hastalığıyla mı savaşacaktı senin salyanla sümüğünle mi uğraşacaktı bu çocuk! "

 

Hüma arkadaşının sözlerine şaşkınca bakarken, Mehir sanki düğün stresinden dolayı Hüma'ya patlıyordu. Belki de arkadaşına aba altından sopa göstermenin zamanı gelmişti.

 

" Yeter artık! Tamam haklısın ama toparla kendini! Üstelik Rüzgar seni keyfinden, yada sonsuza kadar terk etmiş gibi davranmayı da kes! Böyle yaparak kendini üzmekten başka eline ne geçiyor söylesene? Birine hayatı zehir etmek istiyorsan bekle kocan iyileşip gelince ona zindan et hayatı. Şimdi sızlanıp zırlayacağına silkelen kendine gel."

 

Hüma,Mehir'in anlattıklarını pür dikkat dinlerken hak vermeden edemedi. Madem o Rüzgar denen merinos, onu arkasında bırakıp kendi başına çekip gitmişti. O niye sızlanıyorduki? Madem o oyunbaz kendi başına her şeyin üstesinden gelebiliyordu kendisi ne demeye onu düşünüp karalar bağlıyor du? Böyle olmasını o istemişti değil mi? Rüzgar'ın kendi sesini duymasa da, nasıl olduğunu görmese de yanına gidip gelen arkadaşları, abisi onun iyi olduğunu ameliyattan sonra hızla iyileşip toparlanmaya başladığını söylüyordu.

 

Madem iyileşiyordu, önün de sonun da buraya gelecekti kocası olacak o herif! İşte o zaman elinden çekeceği vardı. " Ya seni kandırıyorlarsa? Ya Rüzgar iyileşmek yerine daha kötü oluyorsa? " Diyen iç sesinin ağzına hayali bir kürek indirdi. O ihtimali düşünmeyecekti bile. Gitti ise iyi ,yada kötü tekrar dönecekti buraya. Omzuna dokunarak destek vermeye çalışan arkadaşına çevirdi bakışlarını. Çekik gözleri sinsice kısılınca daha da küçülmüş tek kaşı da havalanmıştı. Kendinden emin bir şekilde homurdandı.

 

"O Rüzgar buraya gelecek ve sen içinde biriktirdiğin hırsı da,öfkeyi de ona kusacaksın! Şimdi elimizden bir şey gelmiyor ama inan bana Rüzgar'a yapacağın işkenceleri sabırsızlıkla izleyeceğim günleri bekliyorum."

 

Hüma arkadaşının komik yüz ifadesi ile ağzından kaçan kıkırtıya engel olamamıştı.Bu ani duygu değişimi Mehir'in ellerini beline atarak ona sahte bir öfkeyle bakmasıyla ciddi bir yüz ifadesine dönüşünce yaramaz bir çocuk gibi başıyla onu onayladı.

 

"Haklısın canım. Ben ne demeye perişan, derbeder kadın oluyormuşum? Hele o Rüzgar gelsin. Bakalım o zaman kim perişan derbeder oluyormuş göreceğiz! Berduşa çevireceğim onu! "

 

Mehir arkadaşının sözlerine gülerken Hüma aklına gelen şarkıyla, yerinden kalkarak arkadaşının yanına dikilip mırıldanmaya başladı.

 

Avarahuuuu, Avarahuuuu

 

Ya gardaş ya bu bahtımız ne karahuuuu

 

Mehir biraz önce iki göz iki çeşme ağlayan arkadaşının ruh haline anlam veremezken Hüma arakadaşının etrafında hint dansı yaparak dönüyordu. Biraz önce akşamki kına hazırlığı için yukarıya çıkan Dilşah ve Beyza, gelen misafirleri karşılamak için dışarı çıkan Rana Hanım,Giray'ın annesi Ayten Hanım ve Azra ile ninesi de kapı eşiğinde Hüma'nın garip dansına anlam veremeyerek baka kalmıştı.

 

Avarahuuuu, avarahuuuu

Garibanıyım, garibanıyım yar dünyanın garibanıyım

Yar aşkının garibanıyım

 

Herkes Hüma'nın kaç aydır içine kapandığının farkındaydı ve onu böyle görünce şaşkınlıklarını gizleyememişlerdi.Yalnzca bir kişi hariç.

 

"Anadık yavrım anadık avarasın da ne dimiye afırdakı eşeşekler gibi depinip ilaleme avara oldunu duyuruyon huuu çekerek."

 

Emine nine elindeki bastonu kapının kenarına dayayarak içeriye doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı. Diğerleri onun söylediği sözlere kahkahalarla gülerken Hüma eline aldığı şalı yüzüne peçe misali gererek yaşlı kadına doğru ilerledi ve etrafında dönerek devam etti sözlerine.

 

Elimde olsa avare gezer miyim, yar avare gezer miyim

Yar avare gezer miyim

 

Alın yazım kara yazmış mevla huuuu

Avarahuuuu"

 

Yaşlı kadın daha önce gelini Azra'nın ve arkadaşlarının yanında bir kaç sefer gördüğü Hüma'nın hikayesini biliyordu. Onu hep üzgün perişan gören kadın bu defa mutlu görünce sevinmeden edemedi. Onun bu haline bıyık altından gülerek takıldı.

 

"Tövbe tövbe. Gız gızım bi dur gali. Başım döndü. Ne dönüp durun Kabey'i tavaf ider gibi?" Bakışlarını gelini Azra'ya çevirerek sözlerine devam etti. " Gız Azra bunun depinişi seninkinden guvatlı. Sen bunu da al okuluğa, Esra gelinnen bi olup oyun çıkarsınlar sağa. "

 

Azra ninesin, Esha'ya hâlâ Esra demesine gülerken hızla ninesine yaklaşarak Hüma'nın kalçasına hafifçe bir fiske indirip diliyle dişi arasından fısıldadı.

 

"Kaşınma Hüma. Vallahi sana takar sa akşam kına da kaçacak delik ararsın. " Hüma'ya çekil bakışları atarak ninesine döndü. " Gelsen ninem otur şöyle." Yaşlı kadını tekli koltuğa doğru ilerletirken Emine nine tekrar konuştu.

 

"Deli gelin didini duydum. Ne dimiye takacamışım ben. Yalan nı yini yini adetler çıkarıyolar başımıza. Eski adetlerimizin suyumu çıktı gali. Hem Hüsne gız benim dişime göre değil, ben başka birini bulurum yanıma merak itme sen. "

 

Azra isimler konusunda kendi kendine çeviri yapan ninesini koltuğa oturttu. Diğerleri Emine ninenin neyi kastettiğini bilmediği için ilgiyle onları dinlerken Azra tek kaşını kaldırarak ninesine baktı.

 

"Demek öyle? Hadi o zaman akşamı merakla bekleyeceğim bebeğim. " Diyerek yaşlı kadının yanaklarından makas alıp arkasındaki kızlara döndü ve Hüma ya göz kırparak konuşmaya başladı.

 

" Diğer kızlar daha sonra gelecek. Ayşe ve Esha'yı biliyorsunuz, hamileliklerinin son aylarındalar. Haliyle hazırlanmaları biraz zaman alıyor. Deniz'in de kayınvalidesi gelmiş. Anlıyacağınız ani baskın yedi bizim ki. Biraz gecikecek ama oda gelecek. Kayınvalidesiyle buzları eritme aşamasındalar nede olsa."

 

Bakışlarını etrafında gezdirerek sözlerine devam etti.

 

" Hazırlıklar ne alemde. Varmı eksik bir şeyler? "

 

Yaşlı kadınlar Emine nine ile sohbete girişmişken Dilşah kucağında ki Ayaz'ı Rana Hanım'ın kucağına bırakarak Azra'ya doğru ilerledi.

 

"Kalmadı bir şey. Kalan da öyle ufak tefek şeyler işte. Zaten biz bizeyiz. "

 

Azra anladım dercesine başını sallarken Dilşah onun hafiften belirginleşmeye başlayan karnına indirdi bakışlarını. Üçüz bebeklere hamile olan kızın karnı küçük bir tepe şeklini almıştı. Beyza'da onlara yaklaşarak Azra'ya iç geçirerek baktı. Hamilelik onu daha da güzelleştirirken kendisini de daha ilk ayında olmasına rağmen tamamen bir ruha çevirmişti. Beyaz olan teninin rengi bulantılarından ve halsizliğinden dolayı iyice atmış ortalarda bir vampir edasıyla dolanmaya başlamıştı. Dilşah'ın sözleri Beyza'nın, Azra'da olan bakışlarını bir anda Hüma'ya çevirmesine neden oldu. Bakışlarını görümcesinin üzerinde şüpheyle gezdirerek sordu.

 

"Hüma, Mehir'in akşam giyeceği kıyafeti butikten dün sen alacaktın."Beyza'nın sorusuyla kızların gözleri Hüma'ya çevrilirken,işittiği sözlerle aklına gelen ayrıntı bir suçlu edasıyla dudağının alt köşesini dişlemesine sebep olmuştu. Onun bu halini fark eden Dilşah sorarcasına telaşla çıkıştı.

 

"Tabi almayı unutmadıysa! " Dilşah'ın telaşlı çıkışı ile Hüma ağzını açmıştı ki Mehir arkadaşının son zamanlarda ki haline hak vererek konu uzamasın diye araya girdi.

 

"Tamam!" İki elini sakin olun dercesine kaldırarak devam etti. " Ben başka bir şey giyerim.Zaten siz ısrar ettiniz diye kabul etmiştim. Hem zaten elbiseyi de hiç görmedim içime sinmemişti."

 

"Olmaz! " Kızlar hep bir ağızdan itiraz edince Mehir yüzünü buruşturarak onlara baktı. Dertleri ney bunların diye düşünürken Beyza araya girdi.

 

" Özgür'e söyleyim uğrayıp alsın hemen. " Beyza telefonunu ararken Hüma konuşmak için ağzını açmıştı ki Dilşah girdi araya.

 

"Arama boşuna onlar Araz la birlikte Giray ve Elif'i almak için havalimanına gittiler." Beyza elini alnına götürerek sıkıntıyla kaşırken Mehir tam ağzını açmıştıki bu defa Azra konuştu.

 

"Kızlara söyleyelim onlar alıp gelsin gelirken. Hem Ayşe, Rüya'yı alacaktı pastane den. Geçerken uğrar alırlar. "

 

Telefonuna sarlarak kızları arayan Azra aldığı cevapla yüzünü buruşturdu.

 

"Ayyy! Kapat kapat. Bugün yarın doğuracaksın hâlâ öğürüp, böğürüyorsun ya! Yemin ederim telefondan bile benimde midemi kaldırdın. Kusura bakma ama Ali sana iyi tahammül etmiş dokuz aydır! "

 

Yüzünü buruşturarak telefonu kapatan kız kaşlarını olmadı decesine kaldırarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

" Ayşe'nin bulantısı tutmuş yine midesinin yatışmasını bekliyorlar mış. Artık ne kadar sürer Allah bilir. Mehir tekrar konuşmak için yeltenirken Azra bu sefer de sinsice sırıttı. " Madem kimseden fayda yok son şansımızı deneriz bizde. Telefonu tekrar kulağına götürerek sırıttı.

 

"Komiserim! "

 

"Olmaz Azra! "Aldığı cevap karşısında Azra dudaklarını bükerek söylendi.

 

"Daha konuşmadım bile Mehmet ne olmaz!? "

 

"Kızım sen ne zaman komiserim! Diye lafa girsen benim başıma çorap örüyorsun ya da yapamayacağım bir şey istiyorsun. " Azra sırıtarak tekrar konuştu.

 

"Haklısın dur bide şunu deneyelim. Hayatımın anlamı, çocuklarımın babası, evimin direği, yiğidiiim! "

 

"Azra görevdeyim sadede gel! "Kocasının verdiği karşılıkla yüzünü buruşturarak çemkirdi.

 

"Öfff tamam be! Odun sen ne anlarsın iltifattan sevgi sözcüğünden zaten! "

 

"Hahh! Şöyle özüne dön kızım! Bize göre değil öyle laflar. Hiç ağzına yakışmıyor. "

 

Kocasının sözleri ile kıkırdayan Azra'ya evdekiler beklentiyle bakarken o üstündeki bakışların sebebini anlayarak kocasıyla tekrar konuştu.

 

"Mehir'in elbisesi butikten alınacaktı da alabilir misin diyecektim ama görevdeymişsin. "

 

" Başka kapıya yavrum! Beni o kadın meselelerine bulaştırmayın. En sevmediğim işler. Ömer'i ara. Ne bileyim Kenanı ara ama bana bulaşma.Dediğim gibi ben görevdeyim. Şimdi kapatmam lazım. Gece almaya gelirim ben sizi.Kendine dikkat et." Yüzüne kapanan

telefona bakarak burun kıvırdı.

 

"Mehmet görevdeymiş. Kenan 'ya da, Ömer'i ara dedi. " Kızlar ne yapacağız dercesine bir birine bakarken Hüma konuştu.

 

"Ya kimseye gerek yok! Zaten elbise butikte falan değil! Ben dün aldım fakat evde unuttum. Gider alır gelirim hemen. "

 

"Ehhh yani! Bu şimdi mi söylenir Hüma! " Beyza'nın söylenmeleri arasında masanın üzerinde duran araba anhtarına uzandı ve geri dönüp cevap verdi

 

"Ağzımı açtırmadınız ki! Nasrettin Hoca'nın turşu sattığına döndü resmen olay. Yok Özgür'dü, yok kızlar dı. Ya anlayıp dinlemeden görev başında ki adamı bile aradınız. Korkulur sizden be! "

 

Homurdanarak dış kapıdan aceleyle çıktı.

 

Sitenin otaparkında Leyla ve diğerleri ile karşılaşan Hüma onlara kısaca durumu özet geçip binaya girdi ve asansöre bindi. Dairesinin tuşuna basarak çıkacağı katta durmasını beklerken kendi kendine saydırıyordu.

 

"Akılsız başın cezasını ayaklar çekermiş Hüma hanım. Gerçi sende akıl denen bir şey kalmadı ya sen evin yoluna şükret. "

 

Açılan asansörden çıkarak hızla evine ilerledi. Kapının karşısına geldiğinde kısa süreli bir duraksama yaşayarak kapıyla bakıştı. İçinde bulunduğu durumun bir kabus olmasını umarak elini sinirden yerinde tepinerek alnına bir fiske indirip tekrar homurdandı.

 

"Aptal! Salak! Anahtar olmadan eve nasıl girmeyi düşünüyorsun acaba!? "

 

Ne yapacağını bilmeyerek dudaklarını kemirirken kapının yanındaki çiçek gözüne çarpınca yüzü aydınlandı. Rüzgar gittiğinden bu yana yerde mi geziyor, göktemi geziyor kendi de anlayamıyordu.Bu tarz unutkanlıklarının sebebini de ona bağlıyordu. Çünkü bu ilk kapıda kalışı değildi. İki sefer kapıda kalıp çilingir macerası yaşadıktan sonra her ihtimale karşı yedek anahtarı çiçek saksısının altına koymuştu. Saksıyı kaldırarak anahtarı aldı ve kapıyı açarak içeri girdi.

 

" Akıl kalmadı ama çevremdekiler de el birliği ile kalan aklımı da almak için uğraşıyorlar. Sinan'ın yaptığı da iş mi yani. Annesinin kaftanlı bindallısını giyecek miş karısı! Ya giyse ne olur giymese ne olur be adam! Zannedersin beyefendinin soyu saraya dayanıyor! Anası Hürrem Sultan! İnsan gider Hanbok alır en kabarık tarlatanlısından! Sonuçta onların geleneksel giysisi o! Allah'ın korelisi ne anlar kaftandan bindallıdan! "

 

Ayakkabılarını çıkararak yatak odasına doğru ilerledi. Temizlik takıntısı vardı ayakkabıyla eve girilmesine karşıydı. Hızla mutfağa girdi. Dolaptan su şişesi çıkararak masanın üzerinde duran bardağa doldurup içti. Aklına gelen şeyle tekrar homurdandı.

 

" Sinan Bey müstakbel karısına kaftanlarla, balayılarla süprizler yapar bizimki gerdek sabahında evi terk eder! Adam dakikada bilmem kaç mesaj atma rekoru kırar, bizimki sesimi duymayı bırak ölü müsün, sağ mısın diye bir kere sormadı bile! Zaten herkes bi alem. Araz bey'in ağzından Dilşah tan başka laf çıkmaz! Abim karısının dibinden ayrılmaz! Yahu Azra bile kocasıyla kendi aralarında keşfettikleri bir dille cilveleşiyor be! Etraf evli mutlu, çocuklu hamileden geçilmiyor. Kocaları önlerinde el göğüste geziyor, bir de bana bak bana! "

 

Kendi göğsüne kendi vurarak diğer elindeki bardağı sertçe masaya bırakarak tekrar mutfak kapısına yöneldi.

 

" O Giray denen zıpır bile bir ayın içinde kıza nikahı bastı adam balayından dönüş yoluna bile girdi be! Ben! Ya ben! Karşı dağlarda ki yemiş vermez kel ahlat misali yaşıyorum resmen! Millet koklayarak mı seçiyor bu kocaları anlamadım ki! Yoksa sadece benim bahtıma düşen kocalar mı kelek!? "

 

Koridoru geçip yatak odasına doğru ilerlerken işittiği sesle olduğu yerde adeta donup kaldı.

 

"Yok...luğum da bayağı bir kıyaslama yap...mışsın Hüma Hanım!"

 

Hüma karşısında üç aydır görmediği adamı görünce nefes almayı unutmuştu adeta. Nefesi boğazına takılırken kalbi aksini ispatlamaya çalışırcasına deli gibi çarpıyordu. Kulakları yüksek bir sese maruz kalmış gibi beynine tuhaf sinyaller yollarken başı da dönmeye başlayınca, titreyen elleri ile duvardan destek aldı.

 

Rüzgar karısının en ufak hareketini bile gözden kaçırmamaya çalışıyordu. Aradan geçen aylar yüzünden, Hüma kendisine öfkeliydi, kırgındı. Onun verdiği tepkilere göre Hüma'ya giden rotayı çizecekti. Karısının sesini duyduğu an yatak odasının kapısına doğru yaklaşmış ve onun kendi kendine söylenmesini sarsak hareketlerle koridor ve mutfak arasında ilerleyişini, onun adına yaptığı sitemleri dinlemişti.

 

Aslında korkacağını düşünerek kendisini belli edecekti fakat onun o hallerini özlediği için sesini çıkartmayarak sadece izlemekle yetindi. Şu an ki hâli haklı olarak tırnaklarını çıkarıp ona saldıracağı halinden şüphesiz daha çekilir di fakat karısının her halini özlemişti.

 

Mutfaktan çıkan karısının koridordan yatak odasına doğru homurdanmalarına devam ederek ilerlemesi ile daha fazla dayanamamıştı. Hüma'nın şaşkınlık ve heyecanla büyüyen yeşil gözlerine bakarak ona doğru ilerledi.

 

"Üste.. lik bana o kadar öf.. kelisin ki bir hoş geldini bile çok görü...yorsun!"

 

Hüma'nın bakışları kocasının aksayan sağ bacağına kayarken onun kendisine doğru yavaş adımlarla ilerleyişini izledi. Dikkatini çeken diğer ayrıntılar ise kocası konuşurken duraksayarak konuşuyordu. Bir şeyler söylemesi, bir şeyler yapması gerekiyordu. Sessiz sedasız çekip gittiği, söz verdiği halde onu yanında götürmeyip yanlız bıraktığı için bir şeyler yapması gerekiyordu.

 

Belki de ona geçici bir duyma kaybı yaşatabilir, ya da duvardan destek aldığı elinin hemen üzerinde rafta duran bibloyu onun kafasına geçire bilirdi.Rüzgar'ın durumunu göz önünde bulundurarak ikinci şıkkı hızla eledi. En azından birinci şıkkı uygulaya bilirdi fakat şok geçiriyor olmalıydı ki hiç bir tepki veremiyordu. Tüm bunlar beyninde hızla dönüp dururken yüzünde hissettiği sıcaklıkla kendine geldi.

 

Kocası, yüzünü elleri arasına almış gözlerinin içine bakıyordu ürkekçe. Nefesini tutan Hüma sertçe yutkunarak konuşmaya hazırlanıyordu ki Rüzgar tekrar konuştu. Anlaşılan kimse bugün onun konuşmasına izin vermeyecekti.

 

"Hüma. Biliyo.. rum seni çok üzdüm, kırdım, ama böyle olma...sı gerekiyordu. Çok özür...dilerim."

 

Rüzgarın sözleri ile kaşları hızla çatılırken farkında olmadan tuttuğu nefesini bırakarak kırgınca konuştu.

 

"Beni yanlız bıraktın! "

 

Dişlerini sıkarak derin bir nefes aldı. Ne kadar öfkeli, kırgında olsa kocasının halini görmezden gelip onu kırmayı yada üzülmesini istemiyor du. Söyleyeceği kelimeleri özenle seçmek için düşünerek konuşsa da kalbinin kırgınlığının sesine yansımasına engel olamıyordu.

 

" Bana söz vermiştin ne olursa olsun birlikte gidecektik! Yanında olacaktım."

 

Tekrar duraksayarak hâlâ yüzünde duran ellerin üzerine kendi ellerini koyup hafifçe yüzünden çekmek için çekiştirdi. Fakat kocası bu hamlesini boşa çıkarır casına küçük bir adım daha atarak yüzünü karısına iyice yaklaştırarak alınlarını birleştirdi. Onunda üzgün ve acı çeker bir hali vardı.

 

"Sen beni ilk gecemizin sabahında bir başıma bırakıp gittin."

 

"Seni yanımda götüre...mezdim Hüma! "

 

Karısı gözlerini kapayarak incinmiş bir ses tonuyla tekrar konuştu.

 

"Beni götür medin ama benden başka herkesi yanında istedin! Araz'ı, abimi, Kenan'ı. Benimle bir kere bile telefon açıp konuşmazken annemle kızlar la konuştuğunu bilmiyormuyum zannediyorsun!?"

 

Hüma'nın sözleri ile Rüzgar'ın yüzünden acı bir gülümseme gelip geçti.

 

"Nasıl götür...seydim seni?" Avuçlarının arasındaki yüzü hafifçe okşayarak, ellerini karısının yüzünden çekip bir iki adım uzaklaşarak iki yanına açtı. "Şu halime bak!"

 

Kocası bağarmıyordu yada sesi sert değil di. Aksine kısık fakat bir o kadar da keskindi. Sanki yaşadığı acıyı, zorluğu dışa vurmak istercesine bir hisse bürünmüştü ses tonu. Onun sözlerinin üzerine vücudunda gezdirdi bakışlarını Hüma. İlk olarak saçları takılıyordu gözüne. Ona tatlılık, muziplik katan alıştığı o kıvırcık saçları yoktu artık. Kısa hatta çok kısaydı. Fakat eğreti durmamıştı. Sakallarını da kısaltmıştı. Zayıflamıştı yanakları içine çökmüştü sanki. Bakışları bedenine inince gözleri aklından geçenleri onayladı tekrar. Kocası gözle görülür şekilde zayıflamıştı. Onun dışında konuşurken duraksaması ve sağ ayağının aksaması dışında gözle görülür başka bir değişiklik yoktu. Karısının incelemesine kısa bir an izin verdikten sonra sözlerine devam etti.

 

" Bu benim iyi...leşmiş halim Hüma! Ben bir doktorum ve o ameli... yatı olunca az çok başıma ne gele... ceğini biliyordum. Seni yanımda götürem... ezdim."

 

Derin bir nefes aldı ve sessizce kendisini dinleyen karısına yaklaşarak elinden sıkıca kavradı. Hüma'yı arkasından sürüklerken tekrar konuştu.

 

" Bir yerlere oturarak konuşmamıza devam etsek benim için daha iyi olacak sanırım. "

 

Rüzgar'ın sözlerinden sonra itiraz etmeden arkasından ilerledi. Kocası yatak odasına girerek yatağa doğru ilerlerken kendisini de peşinden sürüklüyordu. Yatağa yaklaşarak oturdu ve sırtını yatağın başlığına dayayarak Hüma'yı da önüne oturtup göğsüne çekti.

 

Kocasının her hareketine komut almış bir robot gibi uyum sağlarken karışan aklına lanet ediyordu. Ne olursa olsun acıyla geçirdiği üç ayın hesabını verecekti. Şimdi üstelemiyorsa onun canını yakmak, onu üzmek istemediği içindi. Saçlarında Rüzgar'ın nefesini hissederken gözlerini kapattı. Her kadın gibi oda sevilmeyi, kocasının kendisine olan sevgisini hissetmeyi istemişti. Belki zamanları olmamıştı şu an içinde bulunduğu gibi anları yaşamanın, öncelikleri normal çiftlerden farklıydı, kocasının önce sağlığına kavuşması gerekiyordu ama hissetmek, yaşamak istemişti işte yarım kalan yanı. Ne olursa olsun ilk sabahında terk edilmesini anlamıyordu yanan yüreği. Göz yaşları akmak için göz pınarlarını zorlarken Rüzgar'ın kısık sesi doldu kulaklarına.

 

"Seni çok üzd...üm, çok kırdım. İstediğin, beklediğin, haket...tiğin hayatı, aşkı, duyguları sana hissetti...remedim yaşatamadım."Saçlarında dolaşan nefesine yanı sıra elleride eşlik etmeye başlamıştı. "Hepsini yaşayacağız. Allah nasip ederse önü...müz de artık uzun yıllar var. O sabah seni öylece bıra... kıp gitmek, yıllardır savaştığım hastalık kadar koymadı in... an bana. Gitmek zorundaydım. Hastalığımın ve tedavi süre... cimin evresi çok zordu. Senin bile kaldıra...mayacağın kadar zor bir süreçti."

 

Kocasının anlattıkları ile Hüma gözlerini acıyla kaoayarak başını olumsuz anlamda salladı.

 

" Ne olursa olsun yanında olmak istemiştim! Ben senin karın değil miyim!? Senin yanında olmak benim hakkım dı! "

 

"Anla...mıyorsun! " Hüma'nın isyankar tavırları karşısında zorlansa da haklı olduğunu biliyordu. Fakat önce onu dinlemeliydi. Sonra istediği şekilde hesap sorabilirdi. Sesini sakin tutmaya çalışarak tekrar konuştu. " Anlamıyorsun. Tedavi olumsuz sonuç verir...se senin gözlerinin önünde ölmek istemedim. "

 

Kocasının sözleri kulaklarına ulaşınca biraz önce kapanan gözleri açıldı ve hızla yüzünü kocasına dönerek hırsla konuştu.

 

"Ben babamın ölümünü izledim!Sadece nefes alıp veren,bir ölüden farksız olan senin babanın yanında da aylardır ben varım! Bunları ben gördüm! Ben yaşadım! Bana ölümü bahane etme! "

 

"Bahane etmi...yorum! "Ellerini tekrar karısının yüzüne uzatarak avuçları arasına aldı ve gözlerini birleştirerek fısıldadı. "Senin gözleri...nin önünde acı çekerek ölmek istemedim! O sabah seni terk et...medim Hüma. Sadece sana iyileş...miş olarak dönmek için acele ettim. Zaten biz birbiri...mize geç kalmıştık, ben sana daha fazla geç kalma...mak için gittim."

 

Hüma başını tekrar hızla sallayarak,kocasının sözlerine inanmazca yaşlarla parlayan gözlerini gözlerine dikti.

 

"Ölümü düşünerek gittin!Beni yanında istemedin! Tamam buraya kadar anlarım ama Allah'a şükür ki ameliyattan sağsalim çıktın! Peki niye beni çağırmadın!? Niye diğerleri yerine beni istemedin yanına!? "

 

Karısı tutmakta zorlandığı gözyaşlarını artık serbest bırakmıştı. Rüzgar kısa bir an hem kendine hem ona izin verirken, karısının gözyaşları ile ıslanan yüzüne yapışan saçlarını geriye doğru itti. Onun çektiği acı onunda gözlerinin dolmasına neden oluyordu. Dolan gözleri ni Hüma'nın gözlerine odaklayarak tekrar fısıldadı.

 

"Çok zordu Hüma." Kısa bir an düşündü sanki söyleyecekleri kendine bile ağır geliyormuş gibiydi.Düşüncelerinin etkisi ile yüzünü buruşturarak tekrar konuştu.

 

"Başkalarına muhtaç aciz hal...imi görmeni istemedim. "Kocasının sözlerine anlam veremeyen kadının kaşları çatılırken Rüzgar devam etti anlatmaya."Birinin yardımı olma...dan iki hafta yemeğimi yemeyi bile becere...mezken, konuşmakta zorluk çekerken, ayağa bile kalkıp yürüye...mezken o aciz, muhtaç, huysuz halime ben bile katlana...mazken sen o halimi gör istemedim. O halime katlanıp, taham... etmek zorunda kal istemedim. "

 

Duydukları karşısında şok olmuştu Hüma. Bütün bunlar olurken yine de yanında istememişti kocası onu öyle mi?Gözleri birer ateş koru misali öfkeden parlarken dişlerini sıkarak tısladı.

 

"Ne demeye evlendin benimle o zaman!? Derdinde, sıkıntında, üzüntünde,hastalığında yanında olamayacaksam ne demeye evlendin!?"

 

Karısı önce kırgınca konuşurken sonra birden sesini yükseltince Rüzgar ani gelen ses dalgasıyla yüzünü buruşturdu. Sakin kalmaya çalıştıkça Hüma onu zorluyordu. Haklıydı ama biraz daha anlayışlı ılımlı yaklaşa bilirdi.

 

"Neyi anla...mıyorsun!? Yaşadık...larımı bir düşün ve bir an olsun ben...im yerime koy kendini! "

 

Kendi yükselen sesi de başına bir ağrı girmesine sebep olunca yüzünü buruşturdu kısa bir an. Gözlerini kapayarak sakin olmaya çalışırken yanağına dokunan titrek ve soğuk parmaklarla hafifçe araladı göz kapaklarını. Hüma'nın eli yanağını şefkat ve hasretle okşarken kuruyan dudaklarını ıslatarak acıyla fısıldadı.

 

" Benden tiksin...menden, iğrenmenden, bıkmandan korktum. Bu savaşın sonu ne olur...sa olsun beni eski Rüzgar olarak hatırla...manı istedim. Ben sana aşık oldu...ğum için evlendim Hüma! Ama hastalığım yüzün...den ne aşkımı, istediğin, bekle...diğin gibi dile getire bildim, ne de sana kendi istediğim arzula...dığım gibi dokuna bildim. Bildiğim tek şey ben sana ilk görüş...te aşık olmuştum. Sana aşıkken, aşkımı hisset...tirememişken, senin beni aşkımla değil de, acizliğimle muhtaçlığımla hatırlamanı istemedim. "

 

Hüma dizlerinin üzerine gelerek oturduğu yerde hafifçe yükseldi ve işaret parmağını kocasının dudaklarının üzerine bastırarak susmasını sağladı.

 

"Sus artık.". İşaret parmağını kocasının dudaklarından çekerken düşüncelerinin bir kısmına da hak vermişti. Onun yerinde kendisi olsaydı belki de o halde kocasının kendisini görmesini istemezdi. Elleri kocasının saçlarına giderken fısıldadı.

 

" Hastalığın seni aptallaştırmış. Seni sevdiğimi aşık olduğumu o gece sana söylediğimi hatırlamıyor musun? İnsan sevdiği aşık olduğu adamdan tiksinir mi? Bıkar mı hiç? "

 

Hümanın eli kısa saçlarında dolanırken ameliyat izinin üzerinde canını yakmaktan korkarcasına hafifçe gezindi. Rüzgar karısının dokunuşuyla gerilirken eline uzanarak başından çekip, avucunun içine uzun ve minnet dolu bir öpücük bırakarak tıpkı onun gibi fısıldadı.

 

"Saçlarımın uzaması biraz za...man alacak, tıpkı konuşmam ve yürüyü...şümün düzelmesinin zaman alcağı gibi."

 

Rüzgar'ın sözlerinin altında ki çekinmeyi,korkuyu anlayan kadın hafifçe kıkırdadıktan sonra cevap verdi.

 

"Aptalmısın sen? Umrumda mı sanki? Neye muhtaç olursan ol senden tiksinmem, vazgeçmem kalın kafana sok artık! Hem saçların böyle de güzel. Öbür türlü kadınların fazla dikkattini çekiyordun. Hayır yakışıklı falan da değilsin ama çok tatlı ve şirin gözüküyordun."Ellerini kendi başının üzerinde oynatarak tekrar kıkırdadı." Nasıl desem? " Gözlerini sinsice kısarak kocasının kulağına doğru yaklaşarak kıkırdayan bir ses tonuyla fısıldadı. " Böyle merinos koyunu gibi." Sözlerini bitirince ufak bir kahkaha atarak geri çekildi.

 

Karısının kendisine hitap ettiği söz ile kaşlarını çatarak tısladı.

 

"Hümaaa! " Rüzgar dişlerini sıkarak ona bakarken karısı omuzlarını umursamazca silkti. " İnsan kocasına meri...nos koyunu der mi hiç!? "

 

"Sen dua et şu an için başka şeyler demiyorum. Ama zamanı gelecek elbet. Beni bırakıp giderken ki bazı düşüncelerinde sana hak versemde hak vermediğim yanların cezasız kalmayacak Rüzgar Bey! Mesela bir bebeğimiz olduğunda doğumuma giremeyeceksin! " Rüzgar karısının sözlerine anlam veremezken uzanıp kollarının arasına çekti ve yatağa karısıyla birlikte uzanırken merakla sordu.

 

"Öyle bir şey yok çıkar aklın...dan! Kendi çocuğumu kendim doğur...tacağım başkası olmaz. Hem ben neden gire...meyecek mişim doğumuna? "

 

Kocasının sorduğu soruyla eline geçen fırsatı değerlendiren Hüma imalı bir şekilde konuştu.

 

" Çünkü beni acı çekerken, ve bebeği doğururken gireceğim hali görüp benden tiksinmeni, sana saydıracağım onca laftan sonra benden bıkmanı istemiyorum da ondan. "

 

Biraz önce sarf ettiği sözleri karısı resmen ona karşı silah olarak kullanıyordu. Şimdilik alttan alacaktı. Üzerine giderse karısı tekrar onu bırakıp gitmesine dönüp şu an içinde bulundukları durumu bozma potansiyeline sahipti. Başını hafifçe yana eğerek karısının saçlarına uzun hasret dolu bir öpücük bıraktı.

 

"Bu konuyu daha sonra konu...şalım. Öyle bir ihtimalin olmasa da şu an çok yorgu...num ve sen beni bu durumda üzmezsin değil mi karıcığım? Sen kollarım...dayken, aylardır hasret kaldı...ğım kokun burnuma dolarken, huzurlu bir uyku uyu...mak istiyorum. "

 

Ne kadar kırgın olursa olsun kocası haklıydı. Onu şu an üzmek isteyeceği son şeydi. Elbet zamanı gelecekti. Kollarını Rüzgar'ın bedenine sararak başını göğsüne koyup onun isteğine sessizce uydu.

 

Rüzgar daha tam olarak iyileşmemişti ve dediği gibi başını yemek için artık önlerinde uzun bir zaman dilimi vardı. Kendisi bu düşünceler içerisindeyken kocasının düzenli nefes alıp vermeye başlaması ile şaşıp kalmıştı. Bir insan nasıl bu kadar çabuk uykuya dalardı aklı almıyordu. O da Kocasının göğsünde huzurlu bir uykuya dalarken unuttuğu şey ise Mehir'in elbisesi ve kızların onu bekleyişiydi.

 

"Bu kız beni öldürecek! Kocasıyla birlikte aklı da uçup gitti. " Çalan telefonu eline alarak tekrar salona dönen Rana Hanım, Beyza'ya seslendi. " Kızım bırak şu yarım akıllıyı aramayı! Telefonunu da bırakıp gitmş! " Hüma'nın gidişinin ardından üç saat geçmiş hâlâ geri dönmüş olmaması evdekileri telaşlandırmıştı. Beyza elindeki telefonu kapatarak kayınvalidesine doğru yaklaştı.

 

"Sakin ol anne. İstersen ben gidip bakayım? " Yaşlı kadın başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Olmaz kızım. Başına bir şey gelir ben ne derim Özgür'e sonra? " Beyza gülümseyerek yaşlı kadının eline uzandı. Eski mahalleden taşınalı iki ay olmuştu fakat ne Özgür ne Rana Hanım huzursuzluklarını atamamıştı üzerinden.

 

"Anne yarım saate gider Hüma'yı da alır geri gelirim. Hem eski mahalleden taşındığımıza göre telaşlanacak bi durumda Yok öyle değil mi? "

 

Rana Hanım gelininin sözlerini istemeden de olsa onayladı. Beyza'yı kapıdan uğurladıktan sonra tekrar misafirlerin yanına dönerken Beyza'da bahçe kapısından çıkıyordu. Dilşah'ların mahallesinde onların üçyüz metre ilerisinde bahçeli bir ev tutmuşlardı. Özgür daire istememişti. Çağırdığı taksiye doğru daha bir kaç adım atmıştı ki yanında duran arabayla oda durmak zorunda kaldı. Park eden araçtan çıkan kocasının meraklı bakışkarına karşılık sessizce kendine yaklaşmasını bekledi.

 

"Hayırdır Beyzam nereye böyle bakalım? " Beyza kocasını da merakta bırakmak istemediği için bazı detayları atlayarak cevap verdi.

 

"Hüma'nın yanına. Mehir'in akşam giyeceği elbise onun evdeymiş,elbiseyi alıp Hüma'yla birlikte dönecektim. " Özgür karısının beline elini koyarak onu tekrar eve doğru yönlendirdi.

 

"Gelir o cadı kendisi. Sen boşuna zahmet edip bu halinle yorma kendini. " Kocasının yönlendirmesiyle yürürken duraksayarak sıkıntıyla yüzüne baktı. Erkek milleti bazen gerçekten çok anlayışsız oluyordu.

 

"Özgür, Hüma gideli üç saat oldu hâlâ dönmedi gidip bir bakalım herkes merak içinde. " Karısının telaşlı haline sırıtarak cevap verdi.

 

"Yavrum bir şey olmaz ona. Hem sen iki canınla ne demeye ortalarda dolanıyorsun?" Karısının iyice zayıflayan bedenini üzgünce süzerken aklına gelen şeyle kaşları çatıldı. " İçeride sana iş falan yaptırmıyorlar değil mi? Doğruyu söyle! Zaten kuş kadar canın vardı,bu aralar iyice zayıfladın. Birde onlar yormasın seni"

 

"Offf! Özgür çıldırtma beni! Ben ne diyorum sen ne diyorsun! Birincisi iş falan yaptığım yok merak etme! İkincisi Kardeşinden haber alamıyoruz diyorum sen bana ne diyorsun ya. İnsan kardeşini merak etmez mi hiç? "

 

Özgür karısının beline sarılarak kendisine doğru çekti ve onun, birinin görmesinden çekinircesine etrafa attığı bakışlarının kendisini bulmasını bekleyip,kulağına doğru eğilerek fısıldadı.

 

"Birincisi dışarıda olmasaydık şu an şaşkınlıktan aralanmış dudaklarına kapanırdım güvercin! İkincisi kardeşimi merak etmiyorum çünkü evin de kocasının yanında. "

 

İşittikleri ile karısının gözleri şaşkınlıkla açılırken Özgür kıkırdayarak tekrar fısıldadı.

 

" Üçüncüsü doğru eve. Odamıza geç beni bekle. Şu taksiciyi yollayıp hemen geliyorum. Üzerimi değiştirip çıkacağım. Sinan'lar bekliyor. Ali'nin mekanında olacağız bu akşam."

 

Beyza hâlâ şaşkınca kocasına bakarken Rüzgar'ın sonunda döndüğünü idrak etmesi rahat bir nefes almasına sebep olmuştu. Yüzüne bir gülümseme yayılırken Özgür tekrar fısıldadı.

 

"Belki biraz önce verdiğim müjdeye ve dışarıda olduğumuz için hevesimin kursağımda kalmasına karşılık küçük bir öpücükte verirsin. "

 

Kocasının çapkınca göz kırpmasının ardından kıkırdarken onun taksiciye doğru ilerleyişini izledi. Daha sonra ikisi birlikte eve çıkmış Beyza evdekilere Hüma'nın gelmeme sebebini açıklayıp onlarıda şaşkınlığa uğratarak hemen kocasının yanına odaya gitmişti hızla. Nede olsa bir öpücük borcu vardı değil mi?

 

Derinlerden gelen bir sesle bedenini saran sıcaklığa anlam vermeyen kız gözlerini hafifçe araladı. Karanlık odada kısa bir an dolanan gözleri olanları hatırlayınca bedenindeki sıcaklığın sebebini de anlamış oldu. Rüzgar koala misali sarılmış burnunu saçlarının arasına gömmüş bir şekilde çalan telefonuna inat hâlâ derin bir uykunun kollarındayken Hüma onun bu haline gülmeden edemedi. Belindeki kolu yavaşça kaldırarak yerinden kalkmaya çalışırken bacaklarına dolanmış olan kocasının bacaklarını hesaba katmadığı için onu uykusunda huzursuz etmişti.

 

Rüzgar memnuniyetsiz mırıltılar çıkarırken uyanmadığını anlayınca bacaklarının arasından da sıyrılarak komodinin üzerindeki gece lambasının düğmesine dokunarak etrafı loş bir ışığın aydınlatmasına izin verdi. Sessiz olmaya çalışarak yataktan kalkan Hüma çalan telefonu bulmak için etrafına bakındı. Pencerenin kenarına karşılıklı olarak konulan tekli koltuğun üzerindeki çekete doğru ilerlerken telefon kapandı. Kapanan telefonla yatak arasında kararsız bir şekilde beklerken tekrar çalmaya başlayan telefonla yüzünü buluşturarak o yöne doğru ilerledi ve kocasının cebinden çıkardığı telefonun ekranına kısa bir süre baktı. İsimsiz bir numaraydı. Açıp açmama konusunda kararsız kalsada sonunda açma tuşuna basarak kulağına götürdü.

 

"Şükürler olsun! "

 

Karşı taraftan gelen tanıdık sesle yüzünü buluşturan kız şaşkınca fısıldadı.

 

"Azra! "

 

"Hayır canım! Azrail'in! Kızım sen o eve ne demeye gittin? Allah aşkına Hüma kınayı, düğünü geçtim Mehir'in doğumuna getirirsin herhalde elbiseyi artık! "

 

Hüma unuttuğu şeyle dudaklarını ısırarak içinden kendine saydırırken Azra öfkeli konuşmasına devam etti.

 

"Bir an önce çık gel yoksa yemin ederim polisi arayıp, seks partisi yapılıyor diye evinin adresini veririm! "

 

Hüma'nın gözleri işittiği sözler karşısında irice açıldı. Kısa zamanda Azra'nın nasıl bir deli olduğunu az çok anlamıştı. Yaparım diyorsa yapardı. Telaşla odanın içerisinde dolanırken bir taraftan da cevap veriyordu telefonun diğer ucundaki kadına.

 

"Azra! Bak ben tamamen unutmuşum onu ama geçerli sebeplerim var! Rüzgar döndü ben o yüzden şey ettim. Bak sakın polisi falan arama ben hemen geliyorum şimdi. Allah aşkına adam daha yeni döndü ya biz sadece uyuyup kalmışız. Ne seks partisi yok öyle bir şey saçmalama lütfen! Arama kimse..."

 

"Hümaaa! Çıldırtma beni! Kapa o koca çeneni artık. Rüzgar'la yediğin naneleri o kadar istiyorsan sonrada anlata bilirsin. Şimdi kocan olacak serserinin koynundan çıkıp hemen buraya geliyorsun. Hemde yarım saat içinde."

 

Suratına kapanan telefonla neye uğradığını şaşıran kız panikle odanın içinde bir o yana bir bu yana dolanırken odanın içerisi birden aydınlanınca korkuyla arkasını döndü. Rüzgar'ın kendisine anlam veremeyerek baktığını görünce hızla yanına yaklaşarak elindeki telefonu onun eline tutuşturup aceleyle konuşmaya başladı.

 

"Mehir'e kına gecesi yapacaktık bu akşam. Elbisesi buradaydı ben giderken unutmuşum. Almak için tekrar eve döndüğümde seninle karşılaştık ve ben her şeyi unuttum. "

 

Rüzgar karısının bu kadar telaş yapmasına anlam veremeyerek kolundaki saate baktı. Henüz akşamın yedisi olsa da demekki uzunca bir süre uyumuş olmalıydılar. Bakışlarını gardorabı karıştıran karısına çevirerek konuştu.

 

"Tamam sakin ol. Neden bu kadar telaş et.. tin anlamadım. " Hüma eline aldığı elbise kılıfını yatağın üzerine bırakırken telaşlı bakışlarını kocasına çevirerek söylendi.

 

"Yarım saat içinde annemlere gitmezsem Azra olacak manyak evde seks partisi yapıyorlar diye polisi arayıp bizi şikayet edecek."

 

Kendi kıyafetini de çıkararak Mehir'in elbisesinin yanına bırakırken kocasının odayı dolduran kahkasıyla ters bakışlarını ona çevirdi.

 

"Komik olan ne söylermisin? Benim burada telaştan ve utançtan elim ayağım birbirine dolanıyor ama sen eğleniyorsun! Azra manyağı polisi arayıp bizi bastırdığında da böyle eğlenecek misin acaba?"Rüzgar karısına doğru yaklaşarak tam önünde durdu. Çapkın bakışları ile onu baştan aşağı süzerek cevap verdi.

 

" Biz seks falan yapma...dık öyle değil mi? Yoksa yaptık mı? Ayrıca yapa...biliriz de.Biz evliyiz ve uzun zaman...dır ayrıydık,bence elbiseyi ve kınayı boş verip Azra'nın tehdit ettiği konu üzerin...de çalışsak daha iyi olur. Hem ihbar boşa gitme...miş olur. "

 

Hüma üst üste yaşadığı şok dalgaları ile sinirlenirken elbisesini eline alarak hırsla banyoya doğru ilerledi.

 

"Bu gün benimle uğraşma gününüz, anlaşılan!" Başını hafifçe çevirerek bakışlarını kısıp mırıldandı. " Bahsettiğin o şeye uzun bir süre veda etmen gerektiğini söyleyimde boşuna heveslenme kocacığım! Her şeyin bir bedeli vardır öyle değil mi?"

 

Rüzgar karısının tehditi ile ağır adımlarla ona yaklaşırken kaşlarını çatarak cevap verdi.

 

"Hasta bir adamı cezalan...dırmaya vicdanın nasıl el veriyor?" Hüma tek kaşını ima ile kaldırarak alayla dudaklarını kıvırdı.

 

"Aaa! Hiç vicdansız olurmuyum kocacığım bak kendinde söylüyorsun hastasın sen. Kasettiğin şey iyi gelmez sana. O yüzden uzun bir süre sen unut o şeyi. "

 

Hüma banyonun kapısını açarak içeriye girerken yüzüne sinsi bir sırıtış yerleştirerek göz kırpıp kapıyı kapattı. Rüzgar ise karısının ciddiyeti karşısında kapının önünden seslendi.

 

"Hüma sen bu ka...dar zalim değildin be güzelim! "

 

"Beni bu hale koyanlar utansın canım! Çok konuşmada hazırlan sende. Sinan'ı bu mutlu gününde yanlız bırakmak istemezsin değil mi? "

 

Aldığı tepkiler karşısında burun kıvırıp homurdanarak dolaba ilerledi.

 

"Sinan mış banane onun mut...luluğun dan be! Onlar hepsi bir olup be...nim kısacık mutluluğuma engel olurken, ben karımın koy...nunda azıcık huzura ereyim derken, toplu hal...de iş güzarlık yapıp keyfime çomak soksunlar ben onların mutlulu...ğunu düşüneyim öyle mi? Onları düşünene kadar beni dü...şün beni! Aylar sonra kocam eve dönmüş hasret gider...elim diyeceği yerde kadın Sinan diyor bana! "

 

Dolabı açarak içinden buz mavisi bir gömlek çıkardı. Üzerine lacivert spor bir ceket alarak uygun pantolon için dolaba göz gezdirirken Hüma'nın sesini işitti. Yüzüne yerleşen sırıtışla banyoya doğru ilerledi.Adı gibi emindi ki Hüma ona kıyamamıştı. Demek ki istediği şeyi banyoda verecekti karısı. Sırıtışı yüzünde biraz daha büyüdü. Neresi olduğunun hiç önemi yoktu onun aylardır karısı aklından çıkmıyordu. Onun teni kokusu aklına geldikçe bırakıp gittiği ilk sabahın sızısı tekrar içini sarıyordu.Büyük bir hevesle kapının koluna uzandı. Şimdi hasret giderme vaktiydi. Sinan ve o Azra denen iş güzar biraz daha bekleyebilirdi. Kapıyı açarak içeriye girdiğinde Hüma'nın sırtının kendisine dönük olduğunu fark etti. Karısı elleri sırtında, üzerindeki elbisenin fermuarı ile uğraşırken nefesini tutmuş bir şekilde konuştu.

 

" Yardım eder misin fermuarı çekemiyorum. "

 

Rüzgar ne umdum ne buldum dercesine karısına doğru yavaşça ilerleyerek ellerini fermuara uzattı. Çekmeye çalışıyordu fakat fermuarı çeke bilmesi için önce elbisenin sırt kısmına kumaş eklense iyi olacaktı çünkü fermuarı çekmek bir yana dursun bir araya getirmek bile mümkün değil di.

 

" Hadi artık. Geç kaldık zaten. Ya sen ne beceriksiz çıktın be adam! " Hüma'nın homurdanmaları ile Rüzgar ellerini fermuardan çekerek karısının beline yerleştirip onu kendisine çevirdi. Onun şaşkın bakışları altında gülmemeye çabalayarak konuştu.

 

"Bu işin ustası benim di...yen gelse o fermuar kapanmaz güzelim. "

 

"Neden miş o? Hihh! Yoksa çekmek için uğraşırken kopardınmı Rüzgar!? "Yüzünü buruşturan kız kocasının ellerinden kurtularak sırtını aynaya çevirip bakmaya çalıştı. " Ne kadar beceriksizsin sen! Bu nikahımız da giydiğim elbiseydi! Anısı vardı bende. Sense beceriksizliğinle mahvettin onu değil mi? "

 

"Hüma sakin olur...musun? Ben bir şey yapmadım! Elbisen...de sağlam merak etme. Sadece sen kilo almış olmalısın. " Kocasının imasıyla hızla ona dönerek bakışlarını kısıp tısladı.

 

"Hiçte bile! Ben beceremedim demiyorsun da! Hem sen bana şişman mı demek istiyorsun!?"Rüzgar sabır dilenircesine karısına bakarak bezginlikle cevap verdi.

 

"Ne alakası var!? Niye şiş...man deyim ben sana!? Demekki son zamanlarda yediğine içtiğine dikkat etme..mişsin. " Kocası konuştukça sinirlenen kadın ellerini beline atarak çemkirdi.

 

" Ne ima ediyorsun sen!? Senin yokluğunda boğazımın derdine düştüğümü mü söylemeye çalışıyorsun!?"

 

Karısının verdiği tepkiler karşısında, Rüzgar nasıl bir yol izleyeceğini şaşırmıştı. Ne dese alınıyor, ne dese altında bir ima arayıp kavga çıkartmak için uğraşıyordu sanki. Elleri ile yüzünü sıvazlayarak yüzüne anlayışlı bir gülücük kondurdu.

 

"Bebeğim nereden çıkarıyorsun bunları? Yedi...ğin lokmaları sayıyormuşum muamelesi yap...ma bana.Hem kilo alsan bile yakışmış sana eskisin...den daha çekici görünüyorsun." Hüma bakışlarını tekrar aynaya çevirerek kendini süzerken Rüzgar sözlerine devam etti. "Bak sen çıkart şimdi bu elbi...seyi, boş ver kınayı falan da. Hem elbisende olmadı. Ben bir baka...yım sana, gerçekten kilo almış mısın almamış mısın. Sanki bir dolgun...laşma var hatlarında."

 

Öfkeyle işaret parmağını kaldırıp kapıyı gösteren Hüma kaşlarıyala da işaret etti.

 

"Rüzgar bir an önce çık şu banyodan yoksa bütün sinirimi senden çıkaracağım! Ben geç kalıyoruz diyorum sen bana doktorculuk fantazisi öneriyorsun resmen! " Rüzgar ellerini beline yerleştirerek homurdandı.

 

"İki saattir benle çene yarış...tırırken geç kalmıyoruz ama ben karıma dokun..mak onu hissetmek istey...ince geç kalıyoruz öyle mi? Üstelik birde üstüne fantazi düşkünü sapık mua..melesi görüyorum. " Küskün bir yüz ifadesi ile arkasını karısına dönerek banyodan çıkıp kapıyı kapattı.

 

Hüma 'nın yarım saatte gitme eylemi bir saati bulurken karısını annesinin evine bırakan Rüzgar diğerlerinin yanına gitmek için tekrar yola koyuldu. Ali'nin mekanında geldiğinde içeri girerek etrafta göz gezdirdi. Anlaşılan bu gece Sinan için kapatılmıştı mekan. Ortaya büyük bir masa kurulmuş arkadaşları masanın etrafında çoktan sohbet muhabbet eğleniyordu. Ağır adımlarla onlara doğru yaklaşırken ilk fark eden Kenan oldu.

 

"Kimleri görüyorum! Hoş geldin paşam!" Kenan'ın sözleri ile yüzünü buruşturarak ilerledi. Herkes o yöne bakarken Rüzgar onlara doğru iyice yaklaştı. Araz ve Özgür'le havalimanında görüşmüşlerdi. Diğerleriylede teker teker hoşbeş ettikten sonra ona ayrılan sandalyeye oturdu.

 

"Eee alabildin mi Hüma'nın gönlünü bakalım?" Sinan'ın sözleri ile bakışlar Rüzgar'a çevrildi.

 

" Senin ve bu herifin iş...güzar karısı yüzünden ne halt ettiğimi biliyor...muyum ben!Önce haklı olarak biraz saydırdı, çemkirdi, sonra işi naza bin...dirdi. Sonra kıyamadı bana tabi. "

 

"Hüma! Benim kardeşim! " Özgür şüpheyle bakışlarını kısarak önündeki kokteyl den bir yudum aldı. Karısı alkolden hoşlanmadığı için alkol kullanmamayı tercih etmişti. Beyza hamileydi ve onu üzmek istemiyordu. Bardağı masaya bırakırken dudaklarını bükerek tekrar konuştu.

 

" Kusura bakma ama anlattıkların hiç inandırıcı değil kardeşim. Benim kardeşim! Onun mezuniyet partisine katılmadım diye beni yıllarca özel şöförü olarak cezalandıran kardeşimden bahsediyorsan iki saydırıp çemkirmeyle kurtulamazsın. O çoktan vereceği cezayı kesmiştir sana. " Özgür'ün sözleri ile karısının tehdidini hatırlayan Rüzgar'ın rengi atarken bu sefer Mehmet girdi araya.

 

"Bir de Azra aradı diyorsun. Benim karım Hüma'yı aradıysa ve senin geldiğinden haberi olduğu halde aradıysa bence hiç şansın yok! Ulan ben malımı bilmem mi! Kmbilir ne planlar dönüyordur onun aklında. " Rüzgar, Mehmet'in sözleri ile yüzünü buruştururken önüne bırakılan kokteyli yudumlayarak masaya bıraktı.

 

"Ne bileyim sanki biraz sakin...lemiş, yelkenleri suya indir...miş gibiydi işte. "Uykusundan Hüma'nın telaşlı sesiyle kalktığı anı ve onun telefonda konuştuğu kişiyi hatırlayınca tekrar rengi attı. " Ben karımın gön...lünü biraz olsun alabilmiştim, taki senin manyak karın ara...yana kadar. "Mehmet'i göstererek sözlerine devam etti. " Ne dedi acaba Hüma'ya da kız tek...rardan atarlandı." Mehmet elini masaya vurarak bilmiş bir tavırla söylendi.

 

"Ben dedim arkadaş ben dedim! Azra bu kim bilir şeytan misali ne fısıldadı kızın kulağına da cinlendirdi Hüma'yı. Hayır ne anlıyor kadınları kocalarına karşı kışkırtmaktan bi anlayabilsem! Ulan gizli bir kadınlar komitesinin başında da benim mi haberim yok! Kadın hamile.Dizimi kırıp hanım hanımcık oturayım biraz demiyor hala plan program peşinde. " Mehmet'in sitemi masadakileri güldürürken tırsak bakışlarla gülenleri izleyen Rüzgar'ın omzuna vuran Yunus kıkırdadı.

 

"Geçmiş olsun kardeşim! Azra Hüma'yı bir kez olsun zehirlediyse gerisi gelir artık. Deli lan bunun karısı. Sadece kocasına değil bütün erkeklere düşman. "

 

"Durum o kadar kötü diyor...sun yani? "Araz diğer yanından omzuna dokununca bakışlarını ona çevirdi.

 

"Bence sen Hüma'yı al uzun bir tatile çıkın."Mehmet'i ve diğerlerini işaret ederek tekrar Rüzgar'a çevirdi bakışlarını. " Yoksa bunların karılarının ellerinden çekeceğin var. " Araz sözlerini bitirmiştiki Ali ve Ömer aynı anda seslendi.

 

"Olmaz! "

 

" Unut kardeşim tatili falan. Benim karımın doğumu yakın! Esha doğurduktan sonra nereye istiyorsan gidebilirsin." Ömer'in sözlerine burun kıvırarak bu defa Ali atıldı konuşmaya.

 

"Ulan senin karın doğuracakta benimki içindemi tutacak! Zaten mecburiyetten üç aydır kıl bir herifin kahrını çekiyoruz. Ben o doktor bozuntusunu sokturmam Ayşe'nin doğumuna." İşaret parmağı ile Rüzgar'ı işaret ederek devam etti Ali sözlerine. " Bu işe sen başladın sen bitireceksin! Unut tatili falan. "Rüzgar'ın bakışları yalvarırcasına Kenan'ı bulurken o ise ellerini pes edercesine havaya kaldırdı.

 

"Hiç bana öyle bakma kardeşim. Rüya'yı da doğutturmadan hiç bir yere gidemezsin. " Eliyle Mehmet'i işaret ederek devam etti sözlerine. " İllaki birinin gitmesi gerekiyorsa bu herif ve bulaşıcı virüs gibi ortalarda gezen karısı gitsin! Bizim karılarımızın suçu ne!?"

 

Kenan'ın sözleri ile Mehmet yüzünü buruşturarak sertçe çıkıştı.

 

"Oldu beyzadem,sanki sizin karılarınız sütten çıkma ak kaşık bi benim karım günah keçisi! Ulan sen nasıl doktorsun be Sizinkiler bebekte benimkiler ne acaba? Olmaz Azra'yı da doğutturacak!"

 

Rüzgar korkulu bakışlarını son bir umut yardım istercesine masada dolandırdı fakat kimsenin umrunda değil di. Daha yeni toparlanıyordu ne Mehmet'in işgüzar karısının planlarını çekecek, ne de diğerlerinin karılarını doğutturacak hali yoktu. En son bakışlarını Giray'a çevirerek medet umdu.

 

"Hiç bana bakma! Ben ne Azra'yı sıçratırım üstüme ne de bunların işine karışırım." Yunus imrenen bakışlarını arkadaşlarının üzerinde gezdirerek homurdandı.

 

"Lan benim neyim eksik! Rüzgar benim derdime çare bulmadan nefes bile alamazsın koçum. Deniz mutlaka hamile kalmalı yoksa kafayı yiyecek! Bana da yedirtmesi an meselesi. " Yusuf masadaki bardağını alarak rahatça arkasına yaslanarak söze karıştı.

 

"Benim için farketmez Rüzgar'cığım. Karınla istediğin yere gitmek seninde hakkın tabiki. İstiyorsan gide bilirsin. Kim karışabilir ki?" Rüzgar yüzünü buruşturarak karşısındaki adama baktı.

 

"Sağol ya. Padişah'ımız lut...feder de ben sözünden nasıl çıkarım. " El birliğiyle geldiğine geleceğine pişman etmişlerdi son bir kaç saatte ama el mecbur katlanacaktı. Sonuçta karısı için savaşmış, onun için dönmüştü. Başa gelen çekilir diyerek sineye çekecekti artık her şeyi. Yeterki Hüma onu affetsin başka bir şey istemiyordu.

 

Kızların evinde de durum pek farklı değildi. Yemekler yenilmiş, eğlence başlamıştı. Mehir, Sinan'ın annesinin kına kaftanını görünce kızların bu günkü tantanasını da anlamıştı. Sinan için değerliydi bu kaftan,annesine de kendi annesinden kalmıştı. Anneannesi Sinan'ı çok sevdiği, ölen oğlunun yerine koyduğu için evleneceği kızın bu kaftanı giymesini istemişti. Sinan'da müstakbel karısı için eski tarz kaftanını ufak bir tadilattan sonra Mehir'e hediye etmişti.

 

Mehir'in kınası yakıldıktan sonra kızlar kendi aralarında gülüp eğlenirken Azra aklına gelen hinlikle diğerlerine yaklaşarak fısıltıyla bir şeyler anlattı ve onların kıkırdayışları arasında muzipçe göz kırparak ninesine doğru yaklaştı. Yaşlı kadının dizlerinin dibine çökerek masumca sırıttı.

 

" Emine sultan sen yaşlandın heralde artık. "Yaşlı kadın tülbentini çenesinin altında toplayarak homurdandı.

 

"Ben da sizin gibi gaç denesini cibimden çıkarım habarın var mı senin." Azra dudaklarını bükerek kaşlarını öylemi dercesine havaya kaldırdı.

 

"Yok, yok kocadın sen. Kocamasaydın bir kına ağıdı tuttururdun sen çoktan. Hem nerede kaldı senin kına gecesi adetlerin? " Yaşlı kadın gelinine bilmiş bilmiş bakarak gülümsedi. Gülümsemesi ile yüzündeki kırışıklıklar ortaya çıkarken yaşlı kadın gözleri ile etrafını işaret ederek konuştu.

 

"Gız deli gelin. Hani benim dişime göre kim var burda. Ben dişime göre garşılık virenini ararım. " Diğerleri Azra ve ninesinin konuşmasını ilgiyle dinlerken Ayten hanımın hem arkadaşı,hem yardımcısı Gönül Hanım araya girdi.

 

"Aman Emine abla istediğin karşılık olsun ayol. Ben veririm sana karşılık. " Emine nine karşısında kendisinden yaşça küçük olan kadına bakarak burun kıvırırken Deniz'in kayınvalidesi araya girdi.

 

"Bence hiç bulaşma Gönül Hanım. Emine ablayla aşık atmak kolay değil. Bir Karadeniz'li olarak ben bile başa çıkamamıştım. " Emine nine, Şana Hanım'ın uyarısına sinsice sırıttı.

 

"Ne gözel olmuş gı. Ne iyi itmişim. Bak azını dutu virdin. Ben sana onları itmiyeydim sen bu gara giza neler iderdin kim bilir. " Şana Hanım yaptıklarından dolayı gelinine mahçupça bakarken Deniz onun suçlu balışlarına karşılık anlayışla gülümsedi.

 

"Ayol ne var başa çıkamayacak. Ben veririm senin karşılığını .Hadi sen başla bakalım baş edemezsem eğleniriz biraz ne olacak sanki. "

 

Kızlar merakla Emine ninenin cevabını beklerken yaşlı kadın çenesinin altında bağladığı tülbentini açarak iki ucunu başının üstüne attıp gelinine baktı.

 

"Kak bakam deli gelin. İki dene tepsi getir mutfaktan. Madem bu Gönül garısı meraklı beninen aşık atmaya görem bakam ne diyecek. "

 

Azra hevesle başını sallarken kızlar ve diğerleri de olup biteni izliyordu. Emine nine bakışlarını Gönül hanıma çevirerek söylendi.

 

"Böğön ağıt yakmıyam. Gelin gız da öteki gızlar da zati çekeceni çekmiş. Da fazla üzmeyem onları." Gönül Hanım başını olumlu anlamda sallarken Emine nine tekrar konuştu. "Atışma da itmiyem. Bunlar zati ballı gelinlerden. Gaynana yok başlarında. En iyisi biz böğön eccik eğlenem. " Emine ninenin sözleri ile diiğerleri kıkırdarken Azra getirdiği tepsinin birini ninesine diğerini Gönül Hanım'a uzatarak kenara kızların yanına çekildi. Emine nine tepsinin arkasını çevirerek bir iki tıngırdatıp tekrar konuştu.

 

"Bizim zamanımız da def varıdı. Şimdi bu tıngırdaklarnan idare idecez mecbur. Ben söylerken eccik ayıp şiyler söyleyivirim ona göre isdemiyen gulaklarını dıkasın. Sona amanın ne didin ne ittin diye oynaşman benim başımda. "

 

Kadınlar ve kızlar Emine ninenin sözlerine kahkahalar atarken yaşllı kadın başladı elindeki tepsinin arkasına vurmaya.

 

"Hamam tası gümüşten

Yenide geldim o işten

Beni bu hale goyan

Senin yavşak enişten,

Yalelli yar yar

 

Herkes Emine ninenin bu defa ortaya çıkardığı değişik eğlence sitiline şaşkınlık ve gülme arası bir duyguyla bakakalırken, Gönül Hanım ne yapacağının komutunu almış gibi tepsiyi tıngırdatmaya başladı.

 

"Ankara tren garında

Anası var yanında

İstedim de vermedi

Çıbanda çıksın malında,

Yalelli yar, yar

 

Gönül Hanım'ın devamını getirdiği eğlenceyle evde bir kahkaha tufanı koparken Emine nine tekrar vurdu tepsiye.

 

"Tarlanın keseklisi

Göyneğin ipeklisi

Oynaşdıkça dat virir

Garının göbeklisi,

yalelli yar yar.

 

Emine ninenin sözleri kızların suratını düşürürken burunlarını kıvırarak kendilerini incelediler. Kendilerini incelerken erkeklerin gerçekten etine dolgun kadınlardan hoşlandığını da düşünmeden edememişlerdi. Son yıllarda tanıdıkları çoğu erkek etine dolgun kadınları tercih etmişti. İçlerinde yeşeren kıskançlık tohumlarna kulak asmamaya çalışsalarda kocalarına bu konuda yavaştan ayar çekmek şart olmuştu. Onların etine dolgun kadınlardan hoşlanıp hoşlanma dıklarını öğrenmeliydiler. Sonuçta hangi erkek kemik torbası gibi bir kadına sarılmak isterdiki. Düşüncelere dalan kızlar Gönül Hanım'ın sesiyle kendilerine geldiler.

 

Kızlar balkonda yatıyor

Yorgan göbek atıyor

Kırmızı göynek içinde

Göğüsler can yakıyor

Yalelli yar yar.

 

Gönül Hanım'ın sözleri ile herkesin ağzı açık kalırken Ayten Hanım ve Elif, Gönül Hanım'ı ilk defa böyle görmenin şaşkınlığı ile gülmekten kendilerini alamıyorlardı. Herkes merakla ikiliyi dinlerken Azra ve arkadaşları Emine ninenin bir sınırının olmadığının bilincinde olarak bu işin sonunun nereye gideceğinden korkar olmuştu.

 

Taksiden inmem diyo

Faytona binmem diyo

Bacakları omuzda

Katiyen vermem diyo,

Yalelli yar yar.

 

Emine ninenin son dörtlüğünden sonra evde uğultular ve kahkahalar birbirine karışırken Gönül Hanım da kahkahalara boğulmuştu. Kendini bir türlü tutamayan kadın Emine nine ye karşılık veremezken elini pes edercesine kaldırdı. Emine nine de onların bu haline gülerek konuştu.

 

"Gız Gönül sende az değimişin ha! Ben altdan aldıkça sonunda açdırdın benim teneşire gelesice azımı. "Gönül Hanım üzerindeki gömleğin yakalarını düzelterek cevap verdi Emine Teyzeye.

 

"Eee ne sandın Emine abla bizde geçtik o yollardan. Hamamlarda, göbek taşlarında az yoklanmadı oramız, buramız. Manav tezgahından karpuz seçer gibi gelin seçerlerdi hamamlarda, düğünlerde. Bir de kaynanam vardıki düşman başına. Bizde bir şeyler kapmışız işte. "

 

Kızlar hâlâ kıkırtılarını tutamazken Emine nine onlara dönerek çemkirdi.

 

"Gız ne fingirdeşip durunuz gavır gızları." O sırada çalan kapıyla Emine nine tekrar söylendi. " Gız gördünüz mü fingirtinizi gonu gomşu duyup şikayete geldi."Beyza çalan kapıyı açmak için odadan çıkarken Emine nine tekrar konuştu. "Bakın gelinler gızlar şindi diyecemi iyi dinlen. İmine neneniz den gulanıza küpe olsun diyeceklerim. " Yaşlı kadın elindeki tepsiye tıngırdatarak tekrar söylendi.

 

"Armıd dalda datlanır

Kılıç kınında paslanır

Arsız avradın her yanı

Her fırsatta yoklanır"

 

 

Beyza kapıyı açıp karşısında gördüğü manzara karşısında ne yapacağını bilemezken içeriden yükselen manilerle utançtan yerin dibine girme evresine girmişti bile.

 

Davşan girmiş ekine

Gulakları dikine

Her gece girsende döşeğine

Yaranaman heriflerin nefsine.

 

Kızlar şaşkınlıkla Emine nineyi dinlerken,Mehir çekik gözlerini kırpıştırıp anlam veremeyerek konuştu.

 

"İyi de nineciğim siz görmüş geçirmiş kadınların da bi dediği diğerini tutmuyor. Biriniz kocanı kendine bağlamak için ver gitsin diyor, diğeriniz kendini ağırdan sat diyor. Bu işten bir şey anlamadık biz."

 

Kızlara dönerek oyunbaz bir şekilde göz kırpınca kızlarda Mehir'in sözlerini onaylarcasına başını salladı. Emine nine sizden adam olmaz dercesine başını olumsuz anlamda salladı.

 

"Gız gızım aklınız mı gıt sizin. Mani mani didiniz o kadar lafı boşa mı diğnediniz? Bak son kez söleyom iyi diğnen. Madem anamadınız sizin anayacanız dilden diyiviriyim böz de oğa göre ayanızı denk alın.

 

Yağmur yağar yer için

Gızlar doğar el için

Heriflerin her derdi

İki bacak arası yer için.

 

Kızlar ve diğerleri kahkahayı koyuverirken Beyza,içeriye girerken işittikleri son manilerle arkasındaki adamların varlığının bilinciyle kırmızının en koyu tonlarına bürünüyordu. Ne yapacağını bilemeden öylece kalakalırken arkasından kükreyen sesle utancından kaçıp bir yerlere saklanma ihtiyacı hissetti.

 

"Ohaaa! "

 

"Yuh lan artık! Bu kadarda gömülmez ki! "

 

Kızlar ve diğerleri şaşkınlıkla bakışlarını kapıya çevirince göze ilk çarpan Beyza'nın kıpkırmızı yüzüydü. Onun arkasında ise yüzlerini buruşturmuş bir şekilde dikilen kocaları. Bu manzara karşısında ortamda oluşan sessizliği arkalardan gelen bir kükreyiş bozdu.

 

"Ebeee! Ya siz benim başıma belamısınız!?" Önündeki arkadaşlarını itekleyerek aralarından geçip salonun orta yerine karısı ve ninesinin karşısına dikildi. Gözleri öfkeden ateş saçarken sert bir dille sitem etti.

 

"Ya niye normal insanlar gibi normal şeyler yapmıyorsunuz!? Karım elinden gelse erkeklere karşı kadınlar örgütü kuracak, ebemin de ondan aşağı kalır yanı yok! Size ne milletin döşeğinden, alacağından, vereceğinden! "

 

Herkes Mehmet'in sitemi izlerken onun haline gülmemek için kendilerini zor tutuyorlardı. Mehmet ise ellerini yüzüne götürerek sertçe sıvazlayıp tekrar konuştu.

 

"Bir milletin o işi kalmıştı karışmadığınız! Ya utanmıyor musunuz!? Biriniz seksen küsür yaşında, diğeri üç çocuğa gebe! Yedikleri haltlara bak! "

 

Torununun sert çıkışı ile Emine nine de dayanamayarak çemkirdi.

 

"Eeeh yiter gavırın sıpası! " Oturduğu yerden kalakarak torununun karşısına dikilip meydan okurcasına konuştu yaşlı kadın.

 

" Diyivirmişim ne olmuş? Eccicik eğlendik şurda! Azımıza kilit mi vuram!? Ne dimiye alınıyonuz didim laflara? Zamanında yidiiniz boklar deyimiydi didiklerim." Bakışlarını karşısınsaki erkek grubunun üzerinde gezdirerek, elini gelişi güzel havada salladı ve burun kıvırıp homurdandı.

 

"Samanlık seyran oldu diyoslar adam oldu. "

 

Mehmet hâlâ üste çıkmaya çalışan ninesine ters ters bakarak arkadaşlarına döndü.

 

"Ben size dedim her şeyin başı benim karıdır diye ama atladığım nokta onunda bir başı olduğuymuş. Ulan ninem resmen ders veriyor bunlara. Sizde nasıl erkekseniz karılarınız plan kursun alacak verecek hesabı yapsın siz seyredin dangalak herifler! "

 

Alkolün etkisinde olan erkekler Mehmet'in söylediklerini düşünürlerken, Özgür çıkabilecek hengabeden karısını korumak için yavaşça kolundan çekerek kimseye çaktırmadan odalarına doğru çekiştirdi. Kapıdan girerken Mehir'in sorduğu soru aklına düşen Sinan, tek elini beline koyarak hesap sorarcasına diğer elini sallayıp konuştu.

 

"Kızım senin ağırdan satacak halin mi kaldı?Lan zaten kaç yıldır bekliyoruz biz bir birimizi. Sanki çektiklerimiz az geliyor gibi ne demeye akıl alıyorsun bir de? " Mehir, Emine ninenin öğütlerini hatırlayınca üzerindeki kaftanın eteklerini toplayarak Sinan'ın üzerine yürüyüp çemkirdi.

 

"Bana bak Sinan daha şimdiden bana horozlanma, daha ipler benim elimde ona göre!" Sinan, Mehir'in sessiz yapısının altında, uyuyan canavarı çıkaran Emine nine ve Azra 'ya ölümcül bakışlarını fırlatırken Mehir'in dürtmesiyle ona döndü. "Ayrıca o ipleri senin eline bırakmaya da hiç niyetim yok!" Sinan işittiği sözlere karşı bir şeyler söylemek için tam ağzını açmıştıki

Rüzgar araya girdi.

 

"Seni de kimlerin doldur...duğu anlaşıldı karıcığım. Fakat siz kadın...ların dikkatini bir noktaya çek...mek isterim ki Emine ninenin zamanında durumlar fark...lıymış. Erkeklere diş bileme...si gayet normal. Yani kocası Emine nineyi ilgisiz bırak...tıysa bizim suçumız ne canım! "

 

İçerideki kadınlar Rüzgar'ın sözleri ile şok olurken Mehmet sahte bir öksürükle uyarmak istedi arkadaşını fakat bu öksürük Rüzgar'ı etkilemedi bile.

 

"Allah senin cezanı vermesin Rüzgar! Birde Emine nineyle Azra 'ya suç buluyorsunuz. Sen ne demeye kadınının gelmiş geçmiş evliliğini, evlilik hayatını karıştırıyorsun? Terbiyesiz! "

 

Söylediği sözler arasından karısının cımbızla çektiği lafları ve onları evirip çevirip yine ona karşı kullanmasını hayretle dinleyen Rüzgar anlamıştı ki karısı yokluğunda güzel bir eğitimden geçmişti.

 

"Gızım siz bakman bu densizlere. Memed emminiz ilgisiz neyim değilidi. Bu Ösger oğlanın didi doru olsa yirmi bir dene bebe nası olacadı. "

 

Mehmet sahte bir öksürük krizine girerken korktuğunun yavaş yavaş başına geldiğini hissediyordu. Mehmet'in diğer arkadaşları bu garip ailede olup biteni bildiği için sessizce izlerken ailenin eni üyeleri ağzı bir karış açık bakakalmıştı. Araz yanında dikilen Kenan'a dürterek konuştu.

 

"Lan Emine nineyi kontrol et bi istersen. Bence bunamış! Vallaha beyni sulanmış galiba. Bir kadınının yirmi bir çocuğu olur mu hiç! "

 

Kocasının sözleri ile kaşlarını çatan Dilşah ellerini beline atarak Araz'a yaklaşıp çemkirdi.

 

"Bizim oralarda oluyor da Ankara'da mı olmuyor!?Erkeğin derdi her yerde, her yöre de aynı demekki! Aslında bu da Emine ninenin sözlerini doğruluyor. Erkek milleti elinden gelse horoz misali kadının tepesinden inmeyecek! "

 

Araz karısının görüş ve düşüncelerine sevinsemi üzülsemi bilemedi. Giray arkadaşlarının düştüğü duruma kıkırdarken Mehmet arkasını dönerek tısladı.

 

"Kes şu sinir bozucu kıkırdamayı! Bilmem farkındamısın ama senin karında bu garip tablonun içerisinde yer alıyor. Zaten sana hâlâ inanmış değilim! Elif'i bir de benim doldurmamı istemiyorsan kapa o çeneni! "

 

Mehmet'in sözleri ile gülüşü yüzünde bir an da solan Giray, balayında geçirdikleri muhteşem ötesi anları hatırlayınca arkdaşının tehdidi isabetli bir gönderme olmuştu.

 

" Anne, Gönül Teyze saat epey geç oldu hadi eve gidelim artık. " Sözlerini umursamayan kadınlardan bakışlarını çekti ve tırsarak karısına çevirdi."Sidelya,bak yol yorgunuyuz gidelim bir an önce.Hem dinlen ki yarın nikahta ortalarda hortlak gibi gezme. "Kocasının gözlerindeki korkudan ne yapmaya çalıştığını anlayan Elif ve diğerleri birbirine bakarak sırıttı.

 

"Demek hortlak gibi ha! Sen gide bilirsin Giray seni tutan yok! Bakıyorumda bir hafta da erkeklik özüne geçiş yaptın! Hortlak demek! " Elif kocasını kıvrandırmanın zevkiyle içinden sinsice sırıtırken Giray dilini ısırarak kendini boğup ölüm fermanını imzalamaya niyetleniyordu.

 

"Ehhh! Yeter be! Ne var iki mani döktürüp gülüp, eğlendiysek! Siz de adam olun da yemeyin onca lafı! Demekki geçmişten bu güne aynı tas aynı hamam mışsınız ki kadınları canından bezdirmişsiniz!" Uzun saçlarını elinin tersiyle omzunun arkasına hırsla iterek kızlara döndü.

 

"Ninem haklı! Erkeğin derdi döşek olunca ya diline vurur ya beline! " Mehmet başını olumsuz anlamda sallayarak söylendi.

 

"Tövbe Estağfurullah! Kızım bak ağzının ayarı bozuldu yine! Azra uyarmadı deme o çeneni tutmazsan hamile falan demem atarım nezarete! " Kafasına yediği bastonla acıyla inleyerek arkasını döndü. Nenesi yine bastonu geçirmişti kafasına.

 

"Hele diyosa hele! Mapıs bahane sen o barmaklılar arkasında da rahat goman bu garıyı. İşin gücün oynaş! Kime çektin bilmem ki!?

 

Mehmet bir eli başında bıkkınca bir kğkreyişle karşılık verdi ninesine.

 

"Kime çektim acaba! " En sonunda çıldırmıştı.Alkolün de etkisiyle tekrar kükredi. " Bi düşün istersen kime çekmişim acaba? Sence benim, yirmibir bebe yapan bi dedeyle ebem varken ben kime çekmiş olabilirim?"

 

Yaşlı kadın torununu delirtmenin mutluluğunu içine atarak homurdandı.

 

"Tüühh! Utanmaz arlanmaz seni! Nası gonuşuyon sen ebeninen! "Sinsi bakışlarını Azra'ya, kızlara ve diğer kadınlara çevirerek tekrar konuştu. " Yürün gız gidem gali! Geç öten horuzdan, herifin altından kakmıyan garıdan, her dişiye kakan yar.. "

 

"Ebeeee!"

 

"Neeee! Gavırın dölü neee"

 

"Devamını getiriyim deme o lafın! Yoksa çok fena olacak ebe! "Yaşlı kadın elindeki deyneği sallayarak kızlara göz kırptı. Planlar yapıp kendini öldü göstererek, şu yaşında en büyük acıyı yaşatmıştı bir kaç ay önce torunu. Onun adı Emine'yse yaptığını yanına bırakmazdı. Daha çok çekeceğin var elimden diye içinden homurdanırken torununa cevap verdi yine.

 

"Eben gada daş düşsün başına! "

 

Mehmet dışında herkes içinde bulundukları duruma kıkırdarken genç adam neden delilerin hep onun başında olduğunu düşünerek homurdandı.

 

"Düşsün! Düşsün de kurtulayım sizden! Git Allah aşkına namazına niyazına dur! Şu yaşa geldin aklın hâlâ yatak da döşekte! Dedem neden erkenden göçüp gitti belli oldu. Köyün kadınlarını kocalarına karşı kışkırttığın yetmedi sıra buradakileremi geldi! Derdiniz ne sizin anlamadım ki!" Aklına gelen düşünceyle kaşşlarını çatarak duraksayıp kapıdan çıkan yaşlı kadına kükredi. " Sen kocamı istiyorsun yoksa kadın! ". Yaşlı kadın arkasını dönüp elindeki bastonu torununa doğru savururken Özgür de odada Beyza'yla baş etmeye çalışıyordu.

 

"Bak Beyza ne Azra'nın aklına uy, ne de Emine ninenin saçma teorilerini kulağına küpe yap!Ney miş efendim erkeğin tek derdi iki bacak arasıymış! Bak, bak laflara bak. "

 

Elindeki tişörtü üzerine geçirip yatağa doğru konuşarak ilerledi. "Ben bu gece öğreneceğimi öğrendim. o Azra ve örgütlediği kadınlar topluluğu az çektirmemiş zamanında bizimkilere. Resmen erkek düşmanı gibiler. Sakın onların aklına uyuyum deme! "

 

Özgür yatağı açarak pikenin altına girip saçlarıyla uğraşan karısının sessizliğinden cesaret alarak tekrar konuştu.

 

"Sen o saçmalıklara inanma Beyzam. Kulak asma boş ver konuşsun onlar. Sen gel de kocanla ilgilen biraz." Beyza saçlarını tararken bir yandan da kocasının sözlerini dinliyordu. Dinliyordu çünkü son sözlerinden sonra tarağı aldığı yere sertçe bıraktı ve tırnaklarını çıkararak çemkirme moduna geçti.

 

"Sen o sizinkilerin ağzına bakıp bana burada hükmetmeye çalışırken haklısınız, ama benim Emine nine ve Azra'nın haklı sözlerine kulak asmam hata öyle mi Özgür bey!? Kusura bakma ama haklılar!" Oturduğu sandalyeden hızla kalkarak yüzünü ekşitip kocasına döndü. " Ben bu gece Mehir'le yatacağım! Beklediğin o ilgiyi ağzına baktığın arkadaşların versin sana! "Özgür sertçe kapanan kapıya afallamış bir şekilde baktı.

 

"Ne dedim ben şimdi? İlgi istemek benimde hakkım değil mi? Bunların hepsi o kadınların başının altından çıkıyor!" Yataktan hızla kalkarak odanın içinde öfkeyle dolanmaya başladı. " İki kadın bir araya gelince kocalarını çekiştirip bir birine saçma sapan şeyler hakkında ders veriyor! Bunları bir araya getirmek hata zaten! " Hevesi kursağında kalırken çareyi kendini banyoya atmakta buldu.

............................................................

 

İki hafta sonra

 

"Dilşah ısrar etme! " Kadın üzerindeki beyaz gömlek ve taba rengi belden oturtmalı eteğe baktı ve ısrarla onları çıkarmasını isteyen kocasına anlam veremeyerek baktı.

 

"Niye ki? Olmamış mı? "Araz göz ucuyla karısını süzerek suratını asıp tekrar konuştu.

 

"Sorunda bu! Olması gerektiğinden daha iyi. Hatta mükemmel! "Dilşah şaşkınca kocasına bakarken Araz gömleğinin kollarını katlayıp hırsla karısına döndü.

 

"Bi kere o beyaz gömlek içini gösteriyor! Etekte kalçalarını ortaya çıkarmış fazla seksi göstermiş. O yüzden hemen çıkart onları!"

 

Dilşah'ın gözleri kocasının sözleri ile irileşirken Araz hâlâ homurdanıyordu. Üç gün önce Araz'ın babası hastalandığı için memlekete gelmişlerdi.Geldiklerinden beri geçmiş olsun için konağa gelen gidenin haddi hesabı yoktu. Onlarla ilgilenmenin yorgunluğu bir yana bir de Araz'ın kıskançlık krizleriyle uğraşıyordu. Onu giyme, şunu çıkart, gözlerini sürmeleme. Onunda bir sabrı vardı nihayetinde. Kendine hakim olmaya çalışarak sordu.

 

"Neden!?

 

"Ne neden? "Araz karısının sorusunu anlamzlığa vurdurdu. Fakat Dilşah'ın da vaz geçmeye niyeti yoktu.

 

"Neden çıkarıyorum Araz!?"Üç gündür türlü bahanelere sığınan adam artık kaçacak yeri kalmadığı için homurdandı.

 

"Çünkü elimden bi kaza çıkmasından korkuyorum! O doktor bozuntusu sana yiyecek gibi baktıkça kan beynime sıçrıyor! "

 

Dilşah gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Doktor dediği adam kayınbabası yaşlarında yürümeye bile mecali kalmamış biriydi.

 

"Adam her fırsatta bir şeyi bahane ederek özellikle senden istiyor. Sen en iyisi bu gün çıkma dışarı. Odada kal o gidene kadar. "

 

Dilşah,kendine arkası dönük bir şekilde spor gömleğinin kollarını katlamakla uğraşan kocasının sözlerine aldırmadan kapıyı açarak yavaşça dışarı süzüldü. Onun saçma sapan kıskançlık krizlerini çekemeyecekti.

 

Araz arkasını döndüğünde açık olan kapıyla karşılaşınca onu hiç tınlamayan karısına öfkelenerek konağı inletecek şekilde kükredi.

 

"Dilşaaahh!"

 

............................................................

 

Beyza tabağındaki balığa bakarak yüzünü buruşturdu.

 

"Hiç boşuna ekşitme yüzünü o balık yenecek Beyzam! " Balıktan hiç haz etmeyen kız, bebek için haftada üç gün balık yemeye zorlanıyordu resmen. İsmini bile bilmediği garip garip balıklar her önüne geldiğinde midesi de ağzına geliyordu. Fakat bunu kocasına bir türlü anlatamıyordu. Yada Özgür anlamak istemiyordu. Boğazına doğru yükselen acı tadı yok saymaya çalışarak dişlerinin arasından tısladı.

 

"Yeter artık Özgür! Derdin ne senin? Sevmiyorum, gördükçe midem bulanıyor, ama sen her fırsatta balık alıp geliyorsun! Ya şu balığı çek önümden yada ben kalkıp giderim bu masadan! " Özgür başını onaylamaz bir şekilde salladı.

 

"Bahane üretme Beyza, bahene üretme. Sadece balığa yapmıyorsun bu numarayı önüne konulan her yemeğe aynı tepkiyi veriyorsun. Boşuna uğraşma o balık bitecek! "

 

Karısı bütün yemeklere karşı hemen hemen aynı tepkiyi veriyordu. Bulantılarıı vardı elbette bunun farkındaydı fakat açlık sınırlarını zorlaması ve her an ortalarda bayılacak gibi gezmesi hoşuna gitmiyordu. Hem karısının, hem bebeğin besine ihtiyacı vardı. Beyza'ya kalsa serumları, yemek yemeye tercih ediyordu. Bu duruma el atmanın, dur demenin artık vakti geldiğini hatta geçiyor bile olduğunu düşünen Özgür sonunda hiç istemese de karısına karşı ciddiyete bürünmüştü. Beyza ise kocasının son zamanlardaki ısrarcı ve dediğim dedik hallerine sinir olurken,burnuna dolan kokuyla öğürmemek için kendini zor tuttu ve derin bir nefes alarak tekrar konuştu.

 

"Evde balıktan başka bir şey pişmez oldu sayende. Rüzgar balık yesin demiş, balıkların neslini kurutsun dememiş! "Karısının yememek için yaptığı oyunları bertaraf edip o balığı yedirmeye niyetliydi Özgür. Çatalına taktığı balığı karısına uzatınca Beyza başını yan çevirerek gelen öğürtüyü serbest bıraktı. Kendini hızla toparlayan kadın fevri bir hareketle yerinden kalkarken homurdandı. Benim banyoya gitmem lazım yoksa kusacağım buraya! " Gitmek için hareketlenen karısının koluna yapışan Özgür elindeki çatalla yüzüne ciddi bir ifade kondurup karısının kalktığı sandalyeyi işaret etti.

 

"Otur şuraya. Şu haline bak! Tamam anladım,kendini düşünmüyorsun ama bebeğimizi düşün! Ve sakın kaçmaya çalışma o balık yenecek! "

 

"Özgür delirdim mi sen!? Kusacağım diyorum sana anlamıyormusun!?"

 

"Tamam kus! Bekliyorum hadi! " Kendi sözlerini onaylarcasına başını sallayarak tekrar konuştu. "Sen kussanda ben sana o balığı nasıl yediriyorum gör bak!" Özgür karısının yememek için numara yaptığına o kadar inanmıştı ki Beyza' nın renginin atmasını ve üzerine doğru gelen sıvıyı fark edecek vakti olmamıştı.Beyza ne kadar kendini tutmaya çalışsa da becerememişti.

 

Özgür elindeki çatalı başını olumsuz anlamda sallayrak sofraya bırakırken Beyza'da gözlerinden firar etmeye başlayan yaşlar arasında banyoya doğru ilerledi.

 

"Beğendin mi yaptığını! Memnun musun şimdi!? Benden bıktığın gibi artık tiksinebilirsinde! Böylelikle başından daha kolay atarsın belki!"

 

Özgür bu defa da karısının ağlama seansının başladığını anlayınca sırıtmadan edemedi. Böyle durumlarda Beyza onu bırakacağını düşünerek komik teoriler üreriyordu. Üzerini temizlediği peçeteyi çöp kutusuna atarak karısının arkasından ilerledi. Bu gün göz yaşı ve isyan kotasını fazlasıyla doldurduğunu düşünerek onu daha fazla üzmek istemedi. Gönlünü alsa iyi olurdu. Yoksa bütün gün yataktan çıkmazdı.

 

"Yavrum niye tiksiniyim ben senden? Her insanın başına gelebilecek bir şey ve sen hamilesin bu gayet doğal! Ben senden tiksinmem merak etme, kendini de boşuna harap etme! " Banyoda suyu açıp elini yüzünü yıkayan kız kırgın bakışlarını kocasına çevirerek söylendi.

 

"İyice zayıfladığım için yapıyorsun bunları. Güzel bulmuyorsun artık beni. " Özgür yeni bir atakla üstüne gelen karısına nasıl bir tepki vereceğini bilemedi. Söyleyeceği her söz son zamanlarda karısı tarafından aleyhine kullanılıyordu. Şüpheli bakışlarını karısının üzerinde gezdirerek mırın kırın etti.

 

"Ne alakası var Beyzam? Seni her gece kollarıma aldığımda ne hale geldiğimi görmüyormusun?Tamam çok zayıfladın. Mesela önceden daha dolgun olan kalçaların ..."

 

"Biliyordum! Biliyordum artık beni beğenmediğini! " Karısı bir yandan ağlıyıp bir yandan avazı çıktığı kadar bağırarak Özgür'ün sözünü kesince, adam ne yapacağını şaşırıp eli ayağı bir birine dolanmış vaziyette karısına baktı.

 

"O yüzden dün gece izlediğimiz film deki kadının kalçalarından vücut hatlarından ayıramadın gözlerini! " İşittikleri karşısında şoka uğrayan Özgür dünkü filmi hatırlamaya çalıştı. Filmde bir tane kadın vardı oda Tom'un sahibesi olan yıllardır sadece bacakları ve kalçaları gözüken kadındı. Beyza'nın sayesinde dün akşama kadar Tom ve Jerry izlemişlerdi. Gülmemek için kendini zor tutarken dudaklarından kaçan kıkırtıya engel olamadı.

 

" Birde utanmadan gülüyor musun!? Şu halime bak! Beni ne hale getir... "Özgür karısının dudaklarına kapanarak daha fazla konuşmasına müsade etmedi. Beyza'yı şu sıralar susturmanın tek yolu onu öpmekten geçerken, Özgür de bunu memnuniyetle yerine getiriyordu.

 

.........................................................................

 

Sinan karısının kendinden geçmiş bir şekilde hayranlıkla etrafını izleyişini memnuniyetle seyretti. Geçmişlerinde yaşadıkları kötü olayları hatırlamak istemeseler de,bazen de böyle işe yarayan yanı da oluyordu. Mesela balayı rotasını çizerken karısının geçmişte kurduğu hayallerden esinlenmişti. En çok onun gezip, görmek istediği yerleri tercih etmiş en sona da o zamanlar görmek için kendi parasını biriktirdiği yeri bırakmış, Antilop kanyonlarına gelmişlerdi. Aslında yapmaması gereken bir şeyi yaptığını aldığı fotoğraf makinasını Mehir'e verdiği an anlamıştı.

 

Karısı tam bir fotoğraf canavarıydı. Yakaladığı hoşuna giden her kareyi ölümsüzleştirmeye bayılıyordu. Zaten okulunu tamamlaya bilseydi fotoğrafçılık üzerine kendini geliştirebileceği her şeyi yapacağını söylerdi hep. Bu konuda üstün bir kabiliyeti vardı. Türkiye'ye döner dönmez onun eğitimini tamamlamasını sevdiği işi yapmasını sağlayacaktı. Sinan bu ayrıntıyı aklının köşesine not ederek bakışlarını tekrar karısına odakladı.

 

Mehir üç dört yaşlarında siyahi bir kız çocuğu bulmuş onun fotoğraflarını çekmeye çalışıyordu. Kızın çikolata rengi teninde mavi gözleri en dikkat çeken özelliğiydi. Küçük kızın karısına poz verişini, onun ise kahkalar arasında kızın resimlerini çekişini izledi bir süre. Kendi bebekleri doğmuş olsaydı, şu an belki de karısının hayran olduğu yerde hayran olunası fotoğraflar çektiği kendi çocukları olacaktı. Sonra aklına gelen şeyle yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu. Heyecanla karısının yanına doğru ilerleyerek tam arkasında durdu.

 

"Mehir. " Kadrajındaki küçük kıza o kadar odaklanmıştı ki kendisini duymuyordu. Onun bu haline gülerek elini hafifçe omzuna dokundurdu. Karısı bu dokunuşla büyülü bir dünyadan çıkarılmış gibi suratını asmış bir şekilde kocasına baktı. Kocasının sıkıldığını düşünürken tekrar küçük kızın boy hizasına eğilerek onu ileride bekleyen ailesinin yanına yolladı. Kız annesinin elini tutartutmaz bakışlarını kocasına çevirerek içi içine sığmayan bayram sevnci yaşayan çocuklar gibi konuştu.

 

"Sinan! Çok tatlıydı değil mi? O çikolata teni, mavi gözleri, pembe küçük dudakları aman Allahım ısırmamak için zor tuttum kendimi! " Karısına yaklaşarak onu kolunun altına alıp başına küçük bir öpücük bıraktı. Bir elini bermuda şortunun cebine koyarken diğeride karısının omuz başını okşuyordu. Mehir'in kulağına eğilerek fısıldadı.

 

"Çoktan da öte fevkalade tatlıydı. Fotoğraf çekerken kendini kaybedişin, yakaladığın her pozda dudaklarını ısırışın, teninin güneşin altında parlayışı..." Mehir işittiği iltifatlarla mutlu olurken bunu belli etmemeye çalışarak Sinan'ın göğsüne hafifçe vurup sözlerini keserek söylendi.

 

"Sapık mısın sen!? Herkes manzarayı ,etrafındaki güzellikleri izlerken sen sürekli beni izliyorsun! Balayından dönünce gezdiğimiz yerler hakkında soru soranlara da benim tenimden,dudaklarımdan mı bahsedeceksin?"

 

Karısının sözleri ile ufak bir kahkaha atarak bir adım önüne geçip yüzünü avuçları arasına aldı ve dudaklarına küçük bir öpücük bırakarak geri çekilip çapkınca sırıttı.

 

"Otele dönüp bir an önce yarım bıraktığımız bebek çalışmalarına başlarsak dönüşte de herkesin soracağı başka bir şey kalmaz. "

 

"Ne saçmalıyorsun sen? Biz bebek çalışmalarına başlamadık ki yarım bırakalım. Hem herkesin soracağı başka bir şey den kastın ne ?"

 

Sinan karısının sorularına çapkınca göz kırparak elini kavrayıp dönüş yoluna girdi.

 

"Bebeğim düğün gecemizden bu sabaha kadar korunmadığımızın farkında mısın? Bu da bi çeşit bebek çalışması sayılır. İkinci sorunun cevabı da biz bu balayından bir bebek haberiyle dönersek nereyi gezip ne gördüğümüz kimsenin umrunda olmaz odak noktalarında sadece bebek olur. O yüzden ben daha çok seninle ilgileniyorum. "

 

Mehir kocasının düşüncelerini ağzı bir karış açık dinlerken yüzü yavaşça buruştu ve elini kocasının elinden çekerek tısladı.

 

"Seni iş güzar sapık! Korunmadığımızı bana ne zaman hatırlatmayı düşünüyordun doğumda mı!? Siz erkekler bir de utanamadan balayında yaptıklarınızı mı konuşuyorsunuz? Ahhh! Emine nine gerçekten çok haklıymışsın! "

 

Sinan hızlı adımlarla önünden yürüyen karısına şaşkınca bakarken yanlış olan ne söyledğini düşünüyordu. Emine nine lafını duyunca koşarak karısına yetişip kolundan tutarak bedenini hızla kendi bedeniyle bütünleştirip homurdandı.

 

"Sakın Emine nine deme bana! Düğün gecesi onun yüzünden çektiğim eziyeti unutmayacağım! Hemen Emine ismini dahi sil at aklından! Hem bebek fikrine niye kızdın ki bu kadar belki de çoktan hamile kalmışsındır. " Mehir aklına gelen düşüncenin ürkütücülüğü ile ağlamaklı bir tonda bağırdı.

 

"Sen çok biliyorsun! "

 

Tekrar adımlarını yola çevrirken kocasını şüphe dolu düşüncelerle bıraktı arkasında. Sinan bir an karısının bebek istemediğini düşünürken biraz önceki kıza olan ilgisini hatırlayınca bu şüpheyi silip attı aklından. Mehir ise vücudundaki enfeksiyondan dolayı aldığı antibiyotiklerin ve hapların böyle bir durumda yaratacağı olumsuzlukların korkusundan sert çıkmıştı kocasına. Gözünden süzülen yaşı silerek homurdandı.

 

"Aptal adam! Ben böyle bir şeyi unuttuysam sen sor! Dur sen Sinan ben sana yapacağımı biliyorum. Hele bir durumumu netleştireyim sen o zaman görürsün! "

 

Mehir yapacağı şey hakkında düşünürken Sinan da bir kaç adım arkasında onu takip ediyor yanına yaklaşıp tekrar sinirlendirmek istemiyordu. Nasıl olsa odaya gidince gönlünü alırdı. Biraz kendi haline bırakmakta fayda vardı değil mi?

 

………………………………………………………………

 

İki gündür yaşlı adamın odasında yaşadıklarını anlatıyordu Hüma. Faruk Bey aylardır uyuduğu uykusundan uyanmış ve iki gündür gelinini de resmen esir etmişti yanına. Yorgun bedeni fazlasıyla dinlenmiş bir şekilde yatağında dinç bir şekilde oturuyordu. Geceleri Rüzgar yanında arkadaşlık ederken gündüzleri gelinini tercih ediyordu. Elindeki meyve suyundan bir yudum alarak gelinin anlattıklarından memnun bir şekilde başını salladı.

 

"Aferin kızım. Seni ilk gördüğüm an anlamıştım benim haytayı yola getirecek iradeye sahip olduğunu ama hemen işinin başına dönmesine izin vermen doğrumu? Biraz daha dinlenseydi, ne bileyim biraz vakit geçirseydiniz daha iyi olmazmıydı? "

 

Yaşlı adamın sözleriyle Hüma başını olumsuz bir şekilde salladı.

 

"Aman babacığım ne vakti? On beş günde ben onunla geçireceğim zamanı fazlasıyla geçirdim." Hüma oturduğu sandalyeyi, Faruk beye doğru biraz daha yaklaştırarak fısıldadı. " Hüma su getir, Hüma kumandayı uzat, Hüma boynum ağrıyor masaj yap, Hüma kahve yap, Hüma kitabımı getir,Hüma ben uyuyana kadar yanımdan ayrılma! Canıma tak etti artık. Küçük bir çocuktan farkı yok Rüzgar'ın. Hatta bir ara banyoya girerken bile nazlandı."

 

Yaşlı adam kahkahayı patlayınca Hüma son söylediği şeyin farkına vararak utançtan kıpkırmızı oldu. Rüzgar bütün dengelerini bozmuştu. Resmen adama birlikte banyoya girdik oğlunuzu yıkadım gerisini siz anlayın demişti. Yaşlı adam gelinin utancını ikiye katlamak ister gibi muzipçe konuştu.

 

"Ne kadar çocuk gibi davransada seni banyoya davet ederken ki niyeti başkadır o merinosun. " Hüma utancından yerin dibine girmeyi yeğlerken yaşlı adamın elindeki boş bardak gözüne çarptı. Kurtuluşuymuş gibi fevri bir şekilde bardağa uzanarak adamın elinden aldı ve komodinin üzerine bırakırken fısıltıyla konuştu.

 

"Ben bi Rüzgar'ı kontrol edeyim. Bir şeye ihtiyacı varmı yokmu bakayım. "

 

Yaşlı adam panik içinde odadan çıkan gelinin arkasından mutlu bir ifadeyle baktı. Hüma talih kuşu gibiydi. Oğluna ve kendisine şans getirmişti resmen. Arkadaşına bir kez daha en içten dualarını yolladı sessizce.

 

Hüma çenesinin ayarsızlığına ve kocasına kızarak Rüzgar'ın odasına girmişti. Bir kaç gündür dengesini şaşıran tansiyonu da bu gün sinir olduğu şeylerden biriydi. İçeri odadan gelen seslerle kocasının hastası olduğunu düşünerek masasına geçerken işittiği sözlerle fikrini değiştirerek kapıya doğru ilerledi.

 

"Bana yardım etmek zorundasın! Tıpkı benim sana yardım ettiğim gibi. Beceremesekte babana karşı sevgili rolü oynamak için yanında olmuştum! O yüzden şimdi sende bana yardım edeceksin! "

 

Hüma'nın gözleri sevgili lafını duyduğu an kıskançlıktan birer kor haline dönmüştü bile. Kulağını kapıya biraz daha yaklaştırdı merakla. Bu kadın hangi konuda yardım istiyordu? Derdi neydi kocasıyla? Şimdi de kocasından sevgilisi olmasını isteyen omuydu? Düşünceler şüpheler bir birine karışırken Rüzgar'ın sesini duydu bu defa.

 

"Saçmalamayı kesermisin Buse! Benden istediğin şeyin farkında mısın? Böyle bir şeyi asla yap...mam! Senin saçma planların yüzünden hayatımı, mutluluğumu mahfede...mem! Benden istediğin şey suç!"

 

Kocasının sesinin yüksekliği odayı inletirken Hüma işittikleriyle içeride neler olduğuna anlam veremiyordu. Bu kadın kocasından ne istiyordu. Onunla aynı yatağa girmesini falan mı ima ediyordu, yada açıkça teklif ediyordu. İçeriden gelen seslerin kadının topuklu ayakkabılarından yankılandığını anlayan Hüma içi içini yesede dinlemeya devam etti.

 

"Eşimin çocuğu olmuyor ve evliliğimiz sallantıda. Ona sorunun bende olduğunu söyledim. Tedavi görüyorum dedim. Beni boşamasını kaldıramam! Ben zenginliğe rahat yaşama alıştım yapamam anlıyor musun! O yüzden benim bir an önce hamile kalmam lazım! Ortada bir bebek olursa beni boşayamaz. "

 

Hüma'nın ağzı işittikleri ile bir karış açılırken kadının iğrenç düşünceleri karşısında midesinin bulandığını hissetti.

 

"Tamam. Madem başka birisinin spermlerini el altından bana aşılaman suç, o zaman seninle bir bebek yapalım! İhtiyacım olan bebeği sen ver bana!"

 

Hüma kulaklarının uğuldadığını hissederken dönen başına lanet etti. Kapıdan kulağını çekip dengesini sağlaması bir iki saniye sürerken içerideki sessizlikte canını sıkmıştı. Kapının kolunu indirdiği anda Rüzgar da dudaklarına yapışan kadını iterek kükredi.

 

"Delirdin mi sen! Evliyim ben ve karıma deli gibi aşığım! Hemen çık git buradan! Yoksa polisi arayıp bana bulunduğun teklif ve yapmaya çalıştığın şeytanlıklar hakkında suç duyurusunda bulunacağım! "

 

Kocasının sırtı kendisine dönük olduğu için odaya girdiğini fark etmemişti. Onun kadına karşı olan tepkisi ve söylediği sözler Hüma'yı mutlu ederken, Rüzgar'ın karşısındaki kadın için bu mutluluk geçerli değildi. Bakışlarını Hüma ya çevirerek küçümsercesine gülümseyip kapıya doğru ilerledi.

 

"Evli olduğunu tabiki biliyorum. Senden başka hangi aptal, seviyesiz sekreteriyle evlenir ki? Sana ve bu zavallı karına acıyorum. "

 

Sırtı hâlâ kapıya dönük, ellerini masasına koyarak sakinleşmeye çalışan adam Buse'nin, Hüma'ya ettiği hakaretleri duyunca sakinliğini bir kenara bırakarak öfkeyle arkasını döndü. Fakat gördüğü manzara Buse'nin, Hüma'ya aşağılayıcı bakışlar atması, karısının ise anlam veremediği bir bakışla Buse'yi incelemesi oldu. O an Hüma'nın olup biteni yanlış anlama ihtimali aklına gelince hızla ona doğru yaklaştı ve panikle konuştu.

 

"Hüma bak beni dinle! Göründüğü gibi bir şey yok orta... " Hüma elini kaldırarak kocasına susmasını işaret ederek karşısındaki kadına bakıp tıslar gibi konuştu.

 

"Sen biraz önce benim hakkımda ne dedin!? "Kadın meydan okurcasına tek kaşını kaldırarak cevap verdi.

 

"Seviyesiz, alt tabaka insanı olduğunu ima ettim." İşaret parmağını dudağına düşünürmüş gibi vurarak tekrar konuştu. " Bir de para avcısımı demeliydim acaba? Sonuçta zimmete para geçirmekten hapis...."

 

Kadın daha son sözünü tamamlayamadan Rüzgar'ın tokadı yüzünde patladı. Kimse onun karısına hakaret edemezdi. Kibar kişiliğini görüp aldananlar Rüzgar'ı tanıdıkça salon beyefendisi kişiliğinin altında inzivaya çekilmiş, sert bir kişiliği olduğunu nadir zamanlarda böyle kötü bir tecrübeyle öğreniyorlardı.

 

Neye uğradığını anlayamayan kadın hamlenin Rüzgar dan gelmiş olmasının şaşkınlığını üzerinden atamadan saçına yapışan ellerle acı bir feryat kopardı.

 

Rüzgar haddini bildirdikten sonra kadını güvenlikle arttıracaktı fakat karısı saldırınca kısa bir an bekledi. Sadece Hüma hak etmediği hakaretlerin bedelini ödetsin istemişti. Tabiki karısının, bir panter edasıyla Buse yi altına alıp üzerinde tırnaklarını bilemesini beklemiyordu. Şaşkınlığını üzerinden atarak Hüma'yı kadının üzerinden kaldırdı ve Buse'den uzaklaştırdı. İki kadın hâlâ bir birine saldırmaya çalışırken Rüzgar ne yapacağını şaşırmıştı. Tamda o sırada odaya giren Kenan, gözünde bir süper kahraman kişiliğine bürünmüştü. Kenan'a olayı güçlükle izah ettikten sonra Buse'yi çıkarmasını istemiş arkadaşı onu odadan çıkarırken, hâlâ Buse'ye saldırmak için kollarında çırpınan karısını sakin olması için uyarıyordu.

 

"Bırak beni! Bırak ta ağzını yırtayım şu sürtüğün! Bırak yoksa senide mahfederim Rüzgar!

 

"Ben bir şey yapmadım! Bak Hüma her şeyi yanlış an...lıyorsun! Aslında durum çok farklı! Hiç bir şey görün...düğü gibi değil. "

 

Hüma dönen başına inat elini kolunu rast gele sallıyor hıncını alamadığı için iyice hırslanıyordu. Rastgele salladığı eli kocasının burnuna çarpınca Rüzgar acıyla inledi.

 

"Ahhh! Burnum! ". Can havliyle karısını bıraktığı an Hüma endişeyle ona dönmüştüki dönen başıyla önce sendeledi sonra yere doğru düşerken karanlık gözlerinin önüne bir perde misali indi.

 

Rüzgar hissettiği acıdan yaşaran gözlerinin arasından karısının sendelediğini görmüş, dengesini kaybettiğini düşünerek tekrar kollarını uzatması ile karısının kollarına yığılması bir olmuştu. Önce ne olduğunu anlayamayan adam, Hüma'nın bayıldığını anlayınca hemen kucağına alarak odadaki sedyeye yatırdı ve panikle müdehale etmeye başladı.

 

Hüma gözlerini ilk açtığında yanıbaşında kocasını görmüş ve son yaşadıkları film şeridi gibi gözünün önünden geçmişti. Suratını asarak konuştu.

 

"Neden tuttun beni parçalayacaktım o şıllığı! Sen niye tutuyorsun beni? Kimden yanasın sen be adam!?"

 

"Tabiki senden yanayım karıcığım. "Elindeki iğneyle Hüma'ya doğru yaklaşıp tekrar konuştu. "Ama önce izin ver kan değerlerini ölçtürelim. Tansiyonun yüksek olması tamam ama başka şeylerde olabilir. O yüzden tedbir amaçlı bakalım kanlarına."

 

Rüzgar bir süredir karısını göz hapsinde tutuyordu ve şüphelendiği şey doğru çıkarsa karısının tepkisini merak ediyordu. Eğer şüphelendiği şey doğruysa karısının da haberi yoktu belliki. Kanları almış sonuçları beklerken de olup biteni karısına açıklamıştı. Şansına şükrediyorduki karısı Buse ile olan konuşmalarını neredeyse en başından duymuştu. Son anda duysaydı o durum karşısında Hüma'nın neler yapa bileceğini düşünmek bile istemiyordu.

 

Açılan kapıyla bakışlarını o yöne çevşren ikili Kenan'ın sırıtarak girmesiyle bir birine baktılar. Kenan elinde tuttuğu zarfı sallayarak Hüma'ya yaklaştı.

 

"Hala bu adamdan intikam almayı istiyor musun? " Hüma anlam veremeyerek bakınca Kenan devam etti sözlerine. "Eğer hâlâ intikam almak istiyorsan sana başka bir kadın doğumcu ayarlaya bilirim. Bu dengesiz herifde bebeğinin gelişimini başka bir doktordan dinlemek zorunda kalır. "

 

Hüma ne olduğunu anlamazken Rüzgar kükreyerek yerinden kalkıp Kenan'ın elindeki zarfı kaptı.

 

"Piçleşme lan şerefsiz! Tabiki de ben muayene edeceğim karımı!Karımın aklını çelmeye çalışma ucu sana dokunur doğurtmam Rüya'yı! "

 

Hüma bir şeylerden şüpheleniyordu ama imkansızdı. Olamazdı. Rüzgar geldiğinden beri cezalıydı. Bir bebeğin olabilmesini gerektirecek kadar yaklaştırmamıştı kendine. Kenan yediği tehditten sonra sessizce odayı terk ederken Rüzgar elindeki kağıdı okudu hızla. Hüma ise aklına gelen ihtimalle gözlerini sıkıca yumdu.

 

"Biliyordum!" Hızla eğilerek karısının alnına uzun bir buse bırakıp geri çekildi." Sen beni istediğin kadar cezalandır,ilk gecemizin meyvesi yolda bile Hüma kuşum!"Hüma yüzünü buruşturarak homurdandı.

 

"Sorma çok şanslıyız kocacığım. Allahtan seni cezalandırmışım. Anlaşılan bu cezayı cinsel hayatımızda belirli dönemlerde uygulamalıyım. " Rüzgar karısının sözlerinden sonra ona ters bakışlarını yollayarak tısladı.

 

"Aklından bile geçirme! "

…………………………………………………………

 

"Rana hanım bazen diyorumki iyiki o gün o kazayı yapmışımda eşiniz Serkan la tanışıp güzel bir arkadaşlığın temelini atmışız. Faruk Bey'in sözlerinden sonra Rana Hanım bakışlarını önündeki manzaradan çekerek fısıldadı.

 

"Aman Faruk Bey! Bu bizim aramızda bir sır. Malum çocuklar farklı düşüne biliyorlar.Onca yaşadığımız şeye bakarsak bırakalımda Hüma ve Özgür bir birini tesadüf eseri bulduklarını düşünsünler. Eğer Hüma babasının onu Rüzgar'la evlendirmek için size söz verdiğini öğrenseydi her şey ters tepe bilirdi."

 

Yaşlı adam başını olumlu anlamda sallayarak karşılık verdi Rana Hanıma.

 

"Her şerde bir hayır vardır dedikleri doğruymuş. Hüma'nın o çocukla nişanlanmasını hiç istememiştim ama Hüma seviyor diye ses etmedim. Sizi de bu yüzden red etmiştim hep. Önceleri Rüzgar'la olan yakınlaşmasındanda korktum. Hüma tekrar aynı acıları yaşayacak bu defa toparlanamayacak diye içim içimi yedi. Taki siz o ameliyata girmeden önce eşimle aldığınız kararı açıklayana kadar. Serkan'ın vardır bir bildiği dedim sonra. Her şeyi oluruna bıraktım. Hüma kötü şeyler yaşadı. Ama onun hapse girişi eski sevgililerin ve abisinin de mutluluğunu beraberinde getirdi. Evime geldiğiniz o olaylı ilk günden sonra sizi arayıp her şeyi anlattığımda bana destek çıktınız, Hüma'yı hep kızınız gibi gördünüz ve onlarada mutlu olma hakkı verdiniz. "

 

"Rana Hanım ben eşinizle sadece arkadaş değildim. O benim hastalığımın sırdaşı ben de onun hastalığının sırdaşıydım. İki yorgun kalbinde istediği tek şey vardı, ölmeden önce çocuklarını emanet edebilecekleri doğru ve merhametli insanlar. Allaha şükür ki Hüma gibi bir kızı bize layık gördü Serkan." Bakışlarını yeşillikler arasında piknik örtüsünün üzerinde muhabet eden çocuklara çevirerek mutlulukla gülümsedi. " Hüma adı gibi hepimize talih getirdi. Özellikle bu yaralı yavrucaklara şans getirdi.

 

"Tıpkı bir Hüma kuşu gibi....

 

SON

 

 

 

Loading...
0%