@ynk_15
|
Yıkımla konuşmamdan 3 saat geçmişti herkes tedirgindi. Bu adamın konuşması rahatsız ediciydi. Tabi, onunla sadece 1 kez dialog içerisinde olmuştum ama bu rahatsız olman için yeterde artardı bile. Altay arada bir gelip mesajlaşmaları tekrar,tekrar okuyordu. Sanki her okuduğun da birseyler değişecekmis gibi bakıyordu. Mavinin ve Kayanın daha en baştan bu kadar kötü halde olmalarını beklemiyordum. Depresyona girmiş gibilerdi, aynı noktaya aralıksız bir şekile bakıyorlardı. Lambalardan biri patlamışdı. Yusuf da onu yenisiyle değiştiriyordu. Toprak uyumakla meşguldü. Arada rahatsız bir şekilde kıpırdanıyordu. Çağla da işlerin farkına daha yeni varmış gibi ağlıyor,sakinlesiyor, sonra tekrar herşeyi hatirlayip, tekrar ağlıyordu. Ben öylesine onları gözetliyor,onların duygularını anlamaya çalışıyordum. Akıllarından neler geçtiğini tahmin etmeye çalışıyordum. Bu daha başıydı,sonu geldiğinde ne olacaktı? Başı yaşam sonu ölüm Kimse yemek yiyecek halde değildi. Geçen konusmalarımızdan da anlaya biliyorum ki, yemek yapma işi Çagladaydı. Oda pek yapacak gibi durmuyordu. Aç değildim, başımı birşeylere yormam gerekiyordu. Bende yemek yapmaya karar verdim. Mutfağa girdim öylesine bir bakındım. Yapa bileceğim bir yemek yoktu, bende ekmek arası birsey yapamaya karar verdim. O sırada Altay geldi. Başımı döndürüp ona baktım "Bir şey mi oldu ?" Başını hayır anlamında salladı "Bir şey olmadı. Ne yapıyorsun? yardım edeyim mi ?" "Aç kalmayalım diye öylesine bir şeyler hazırlıyorum. Şuan yardıma ihtiyacım yok ama, içeride yemek yemeyi kabul etmeyen olursa yardım edersin." dedim Samimi bir şekilde güldü Kapları içeriye götürmüştüm. Herkes karnını doyurmuştu Çağla dışında. Yanına gitmek için ayaklandığımda Altay bileğimden tutdu "Yanına gitme. İyi gözükmüyor ne dersen kabul etmeyecek" Gözlerimi Mavi ye çevirdiğimde, oda Altaya hak veren bakışlarla bakıyordu. Tekrar yerime oturmak zorunda kaldım. 🕯🪔 Oyuna 1 gün kalmıştı. Herkesin yüzünden, ne kadar gergin olduğu anlaşılıyordu. Dile getirmiyorduk lakin, hepimiz o kadar çok korkuyorduk ki. Aklımızda ki sorular aynıydı. Yarın hepimiz sapa-sağlam çıka bilecekmiydik? Yada birimize bir şey olursa nasıl devam edecektik? Daha en başından beri korku iliklerimize kadar işlemişti. Alışa bilecekmiydik bu duruma işte orası muamma. Sıradaki oyun ne derecede zor ola bilir ki, diye düşünmeden edemiyorum. Evimdeyken bir anda böyle bir durumun içine düşmek hepimizi sarsmıştı. Kimseye birşey olmamıştı, bu o demek değildiki yarında olmayacaktı. Mümkün olmayan şeyler vardı. Mümkün olamayacağını bildiğimiz halde çabaladığımız şeyler vardı. Bir şeyleri mümkün hale getirmeye çalışırken ki durumun altında ezilip kalmak ihtimaldi. İhtimaller arasında bizim tükeneceğimiz, aynı zamanda yeşere bilecegimiz de vardı. Çağla azda olsa kendine gelmişti. Yusuf onunla konuşup stresini atmasına yardım etmişti. Bu kadar kısa zamanda ,daha yeni tanıştığım insanları bu denli nasıl ısındığımı sorguluyordum. Kaya arada şakalar yaparak bizi güldürüyordu. Elindeki yemekle zıplaya-zıplaya gelip yanıma oturdu. "Çocukmusun sen? Birde kız çocukları gibi hoplaya-zıplaya geliyor yanıma." Dedim ardından gür bir kahkaha patlattım . "Sen şükür et bu yakışıklı prens ayaklarına kadar geliyor. Yoksa nerde görülmüş benim kadın arkasında koştuğum" Egoluydu "Koştuğunu değil süründüğünü gördük" dedi Altay konuya atlayarak Kaya ona göz devirdi "Konuştu bay deha" Toprak alaylı halini takınarak "Büyüklerine karşı saygılı ol Kayacım. Bizler senin büyüğününüz." Dedi Kaya gözlerini berelterek " Senin iyice yaşlanmışsın senin için kararmış belli. Benden sadece dört yaş büyüksün" Altay konuşmayı devam ettirdi "Biz yaşlanmadık sadece sen fazla küçüksün. Düşüne biliyormusun ben 10 cu sınıftayken sen 6 cı sınıftaymışsın. " Yusuf gülmekten yere düşmüştü. Toprakta bunu fırsat bilip kendini Yusufun üzerine atmıştı. Salaka bakar gibi bakıyordum. O sırada üzerimde bir bakış hiss etdim. Altay bana bakıyordu. 4,5 saniye bakistiktan sonra gözlerimi çektim. Güldüğünü işittim 🎭 Bugün o malum gündü. Sadece oturup kum saatini bekliyorduk. Şuan o kadarda korkunç gelmiyor bu şey. Umarım onun içerisindeyken de korkunç gelmez. Hepimiz oturmuş bekliyorduk. Altay rahatsız bir şekilde kipirdana rak "Kum saati acaba ne zaman gelicek? Olsun ve bitsin artık ne olacaksa" dedi Kaya" Gerçekten canım çok sıkıldı. Yani hayır anlamiyorum ki ,biz kendimize gelir gelmez kum saati gelse nolur? İllada heycanmı yaratalım?" "Öyle olması daha kötü olur. Kendimize gelmeden tekrar bu sisi içimize çekmek daha kötü olmamıza sebep ola bilir. Oyun boyunca halsiz ola biliriz." Çaglada Altayı haklı bulduğunu göstermek için kafasını salladı"Hem böyle olunca en azından, stresimizi ata biliyoruz."dedi Üzerimde bakışlar hiss ediyordum, hatda bir kaç dakikadır. İnadımdan başımı kaldırıp bakmıyordum. Başımı kaldırıp Altaya baktım. Bir kaç saniye daha baktıktan sonra "Anlamadım?" Tilkiyemi benziyorum? Söylediği cümleyi tekrarladı" Tilkiye benziyorsun" İlk defa birisi tilkiye benzediğimi söylemişti. Şaşkınlıkla ona baka kaldım. Toprak bakışlarımı görüp gür bir kahkaha patlattı "Adam iltifat etdi. Bayıl bir de istersen Feriha" Tam birşeyler söyleyecekken,cam açıldı ve içeriye bir kum saati fırlatıldı. Fırlatılmanın etkisiyle kum saati kırılmıştı. Mavi kırılma sesiyle yerinden kalkmıştı. Elleri titriyordu,ellerinin titremesini durdurup kağıdı eline aldı YIKIM SEVGİLİ KURBANLARIM BUGÜN 2 Cİ OYUNUMUZU OYNUYORUZ. HEYCANLIMIYIZ BAKALIM? YÜZ İFADELERİNİZE BAKILIRSA DEGİLİZ . AÇIKÇASI KALBİM KIRILDI. NORMALDE BUNU SİZE BILGISAYARDANDA BİLDİRE BİLİRDİM. LAKIN, ADETTENDİR DİYİP KUM SAATI GÖNDERDİM. ADETLERE ÖNEM VEREN BİRİSİYİMDİR. MEKTUBU BİTİRDİĞİNİZ AN BAYILTILACAKSINIZ. YENİ OYUNUMUZ RUS RULETİ. OYUNU BİLMEYEN YOKTUR DİYE DÜŞÜNÜYORUM. SADECE BEN OYUNA BAZI EKLEMELER YAPACAĞIM. İYİ ŞANSLAR ⏳️ Daha biz ne olduğunu anlamadan, etrafı bir duman sardı. Altay beni kolumdan tutup kanepeye doğru çekti. İlk Kaya bayılmıştı. Elimle ağzımı tutmuştum. Altaya baktığımda oda eliyle ağzını sıkıca tutmuştu. 🕯🦊 Gözümü açtığımda bir otobüsteydim. Etrafa baktığımda olduğum yeri tanımadığımı fark etdim. "Tilki sen nasıl uyanık kaldın?" Duyduğum sesle irkilerek arkaya sıçradım. Konuşan Altaydı "Nerdeyiz biz?" Diye bir soru yöneltdim "Galiba oyuna bu otobüsle götürülüyoruz" "Yani kaça bilirmiyiz?" "Bilemiyorum" diğerlerine baktı "Onları burda o adamın insafına bırakmak doğru gelmiyor tilki" "Bana tilki diyip durma. Ayrıca içimizden birileri kaçmayı başarırsa, diğerlerinide kurtarmak daha basit olur." "Hayır, bu bana yinede doğru gelmiyor. Onları öldürmeye kalkışırsa, ne yapmayı düşünüyorsun tam olarak?" Bu adam neyi sorguluyor ? Kaçamasak bile bu adamların içerisine karışıp onlar gibi davrana bilirdik. Hatda Yıkım denen adama daha da yaklaşmış olurduk. "Bak Altay. Sen adamlardan ikisini bayılta bilirsen, işlerimizi daha rahat hall ede biliriz. Düşman ummadığın yerden gelir. Anladın mı? Yani dayana bileceğimiz kadar onların içinde kalırız. Biraz bilgi edindikten sonra da, villaya geri döneriz. Yıkım ilk oyunlardan birilerini öldürmek istemez." Bu anlattıklarımdan sonra Altay derin bir iç çekti "Tamam haklısın. Şuan için en mantıklısı bu. Bu adamın ellerinin arasında kül olmaktansa, böyle olması daha uygun." Altay onları bayıltmak için etrafta birşeyler arıyordu. Ön tarafta silah vardı. Uzanıp onu aldı. Silaha bakıldığında ucunda susturucu vardı. Büyük ihtimal silahın burda olma sebebi, bize rus ruleti oynatacaklarından ötrüydü. Arkadan sesler geliyordu. Yavaş-yavaş buraya yaklaşıyorlardı. Altay beni kendi tarafına geçirerek arkasına aldı. Adam kapıyı açar açmaz Altay iki defa ateş etdi. Tam bağırmak için ağzımı açacağım sırada bana doğru dönüp eliyle ağzımı kapatdı. "Lütfen sesini çıkarma. O adamlar bunu hakk ediyor" Bu yaptığı şey beni korkutuyordu. Kendini bu konuda haklı bulması daha korkunçtu. Kendimi geri çekeceğim sırada beni tekrar durdurdu " Bunlari nerden bildiğimi sorma, ama o adamlardan biri kendi öz annesi testereyle doğrayarak öldürdü. Ne dersen de bundan asla pişman değilim, ve olmayacağında" Onu azda olsa haklı buluyordum. Ama bunları nerden biliyordu? Titreyen sesimle "Bunlari nerden biliyorsun?" Dedim "Sorma demiştim. Şimdi burdan hemen çıkalım." O adamların üzenlerindeki kiyafetleri, kendi kıyafetlerimizi çıkarmadan girmiştik. Rahatsız ediyordu. Otobüsten indiğimizde, etrafa çok bakınmadan diğerlerinin olduğu tarafa gidiyorduk. Altay güven vermek istercesine elini belime dokundurdu. Bir kaç saniye tuttuktan sonra elini aşağıya saldı. İkimizde ayrı taraflara gitmiştik. Yarım saat geçmişti. Birinin yanında durduğumda başını bana doğru çevirdi " Bugün Yıkım baya bir sinirliydi, acaba neden?" Adam lafını bitirir bitirmez siren sesi duyuldu. Bu hoş olmamıştı. |
0% |