@ynk_15
|
Üzüntü, ruhunu sardığında, derin bir yalnızlık hissiyle dolup taşarsım, ve içindeki umut kırıntıları, birer birer yok olurken, karanlığın derinliklerinde kaybolursun. Kederli anlarımız da, kalbimizdeki ağırlık, her nefesimiz de biraz daha artar, ve gözlerimizden süzülen yaşlar, içimizde biriktirdiğimiz acıların sessiz bir ifadesi olur. Hayatın getirdiği zorluklarla boğuşurken, üzüntünün sessiz çığlıkları kulaklarımda yankılanır ve içimdeki boşluk, her geçen gün biraz daha büyür. Üzüntü, tıpkı bir fırtına gibi gelir, kalbini paramparça eder ve ardından bıraktığı enkazın arasında, kendini yeniden bulmak için mücadele eder. Derin bir üzüntü hissettiğimde, zaman sanki durur ve dünya, gri tonlarının hakim olduğu bir tabloya dönüşür; renkler, neşemle birlikte kaybolur. Üzüntü, hayatın kaçınılmaz bir parçasıdır ve her insanın zaman zaman karşılaştığı derin bir duygudur. Bu duygunun doğası, içsel bir fırtına gibi gelir ve ruhumuzda derin izler bırakır. Yağmurlu bir günde, kalbimizdeki karanlık bulutlar, gözyaşlarımızla birleşip içimizde bir sel oluşturur. Üzüntü, bazen sessizdir; sadece içimizde yankılanan fısıltılarla kendini belli eder. Bazen de, birden bire, ansızın gelir ve tüm benliğimizi sarar. Hüzün, geçmişin pişmanlıkları ve kayıplarıyla birleştiğinde, içimizde tarifi imkânsız bir acı bırakır. Bu duygunun ağırlığı altında ezilirken, içimizdeki neşeyi tekrar bulmak için çırpınırız. Keder, bazen içimizde büyüyen bir boşluk gibi hissettirir; ne yaparsak yapalım, bu boşluk bir türlü dolmaz. Üzüntünün getirdiği karanlıkta, çevremizdeki dünyanın renkleri solgunlaşır ve her şey gri tonlarına bürünür. Bu duyguyla başa çıkmak her zaman kolay değildir. Sevdiklerimizin desteği, bize güç verir ve karanlık zamanlarda ışık olur. Hüzünlü anılar, kalbimizde derin izler bıraksa da, bu izler bizi daha güçlü ve dirençli kılar. Üzüntüyle yüzleşmek, içimizdeki gücü keşfetmemize yardımcı olur ve bizi olgunlaştırır. Hayatın getirdiği zorluklarla boğuşurken, üzüntünün sessiz çığlıkları kulaklarımızda yankılanır ve içimizdeki boşluk, her geçen gün biraz daha büyür. Ancak, zamanla bu boşluklar da dolmaya başlar ve hayatın güzelliklerini tekrar görebilmek için umut ışıkları yanar. Üzüntü, bazen bir rüzgar gibi gelir ve geçer; ama ardında bıraktığı izler, bizi biz yapan derin izlerdir. Ormanın derinliklerinde ilerlerken, Altay’ın haritayı dikkatle incelediğini gördük. Her adımda, gerilimi hissedebiliyorduk. Toprak, Yusuf ve Mavi biraz öne çıkarak yürüyüşü hızlandırmıştı. Durup onları çağırdım. "Yavaşlayın," dedim sesli bir şekilde "Dikkatli olmalıyız." Toprak, Yusuf ve Mavi’nin ön planda olması, biraz dikkat çekici hale gelmişti. Toprak’ın iri yapısı ve güçlü adımları, Yusuf’un belirgin hareketleri ve Mavi’nin öne çıkan renkli kıyafetleri dikkatleri çekiyordu. Bu durumun bir hata olabileceğinin farkındaydım. "Bizim dikkatli olmamız yetmez," dedi Altay. "Onların dikkatini çekmemeliyiz. Hepimiz bir arada ve dikkatli olmalıyız." Toprak, "Ne yapmamız gerekiyor?" diye sordu. Gözleri, ormanın karanlık köşelerine odaklanmıştı. "Önce biraz daha sessiz olmalıyız," dedi Altay. "Dikkatlice saklana bilecegimiz bir alan bulmalıyız." Yusuf, ormanın derinliklerine bakarken "Görünüşe göre bu ormanın içinde hareket eden bir grup daha var" dedi. "Eğer bu grup bizim peşimizdeyse, dikkatli olmamız gerekiyor." Mavi, endişeyle etrafa bakarak, "Beni ve Toprak'ı fark edebilirler," dedi. " Altay, " Daha küçük ve kamufle olmuş gruplar halinde hareket etmek en iyisi olacak." dedi. "Birbirimizle olan iletişimimizi kaybetmeden, daha dikkatli olmalıyız." Grup olarak, bir süre sessizce yürüdük. Toprak, Yusuf ve Mavi, Altay’ın önerisini dikkate alarak daha geri planda yavas haraketlerle irerlemeye başladılar. Herkesin dikkatini çekmemek için daha dikkatli ve sessiz olmaya çalışıyordular. Bir süre sonra, Altay’ın belirlediği bölgeye varmıştık. Bu bölge, ormanın derinliklerinde gizli bir vadi gibi gözüküyordu. "Burda kalmak mantıklı" Toprak vadinin derinliklerinde güvenli bir köşe buldu ve sessizce oturduk. Altay, haritayı tekrar inceledi ve Yıkım’ın zayıf noktalarını bulmak için eski bilgileri değerlendirerek bir plan oluşturuyordu. "Yıkım’ın oyunlarını bozmak için en iyi yol, onun hareketlerini anlamak ve buna göre karşılık vermek," dedi Altay. "Yıkım’ın dikkatini çekmemek ve onu yanıltmak zorundayız. Bu şekilde, avantaj sağlayabiliriz." Grup, Altay’ın planlarını dinlerken, Toprak’ın sesi duyuldu. "Dikkatli olmalıyız. Hem Yıkım’ın hem de diğer grupların hareketlerini izlemeliyiz. Her adımımızı dikkatli bir şekilde planlamalıyız." Yusuf, "Burada geçireceğimiz süre zarfında, ne kadar dikkatli olursak, o kadar avantajlı oluruz" dedi. "Her birimizin rolü önemli olacak desenize kısacası. Birimizin hatası hepimize bedel olacak." Mavi, " O zaman her şeyin planlı olması gerekiyor" dedi. "İşin sonuna gele bilmek için birlikte hareket etmeliyiz." Altay, tüm grubu dikkatlice dinledi ve derin bir nefes aldı. "Evet, hepimizin üzerine düşen görevler var. Her adımımızı dikkatle atacağız ve Yıkım’ı alt etmenin yolunu bulacağız" 20 dakikadır burada oturmuş dinleniyorduk. Toprakın bir süredir bana baktığını hissetmiştim "Bir şey mi var Toprak? Neden öyle bakıyorsun " Bunu dememle,herkes başını kaldırıp bir bana birde Topraka baktılar. "Sen gerçekten de tilkiye benziyorsun. Saçların boyamı? Altay haklıymış " Onun bu söylediklerine karşılık göz devirdim. Kaya,ve Çağla gülmeye başladı. "Sence şuan tek sorunumuz tilkiye benzeyip benzemem yada, saçımın kendi saçım olması mı?" Başını salladı " Evet Alevcim benim şuan tek sorunum bu. Sizin gibi oturup ,Yıkımı nasıl bitireceğimi düşünerek zaman kayb edemem. Ordan kaçmasaydık bile oyunların hepsinden sağ çıkardım " Birden sesli bir şekilde gülmeye başladım. "İlk oyunda nasıl korktuğunu unuttun galiba" "O insani bir davranıştı. Duygularımı gizleyemem ben birkere" Yusuf lafı alarak konuştu "İnsanı davranışmış. Hadi lan ordan,yeme beni" Mavi "Artık gidelimmi Altay?Çok fazla zaman geçirmeyelim burda" dedi Altay derin bir nefes aldı "Evet bence de gidelim. Burda uzun kalmazsak bizim için daha iyi" Toprak sesli bir şekilde ofladı Elimi kaldırıp Toprakin kafasını tutdum. Robot gibi kafasını benim olduğum tarafa döndürüp baktı. "Sence biz buraya misafirliğemi geldik?"dedim Omuz silkti "Bilmem" Çağla ona deliye bakar gibi bakıyordu "Kalbim kırılıyor ama" Nasıl yaptığını anlamadık bile ama gözleri dolmuştu. Kaya ayağa kalkıp Toprakın yanına geldi. Çenesinden tutup yüzüne doğru kaldırdı "Sen ciddimisin? Oyuncu falanmıydın bura gelmeden önce?" Toprak Kayanın şaşkınlığına bakıp güldü. Ardından konuşmaya başladı." Bu doğuştan bir yetenek arkadaşlar. Sizde yoksa, ben napa bilirim" Kaya ona umutsuz birseye bakar gibi bakıp yerine döndü. Altay onlara içinin huzurla dolduğunu gösteren, bir ifadeyle bakıyordu."Bu kadar konuşup gülmek yeter. Kalkın işimiz gücümüz var" Ardından haritayı tekrar açtı. Hepimiz haritanın etrafında oturup bakıyorduk. Bir kısım vardı ki, kırmızıyla işaretlenmiş üzerinede küçük bir bomba fotoğrafı konmuştu. |
0% |