05.04.2027
Eylül – Kalk Git
…Çok kötüyüm, niye dil dökeyim
Eş dost aymasın diye ben örteyim
Karşıma geçip bana iyi misin diye sorma
Gencecik yaşımda adam öldürmeyeyim
Yine bir ses ama bu sefer farklıydı sanki uyanmakla uyanmamak arasında kaldım ama kalkmalıydım. Çünkü bugün yapmam gereken çok şey vardı bu yüzden biraz daha kıvranıp yataktan kalktım. Kalkarken telefonun sesi kapandı büyük ihtimalle saati otomatik olarak erteledi. İlk önce telefonun ertelediği alarmı kapatıp lavaboya geçtim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra üzerime spor kıyafetlerimi geçirip evde yürüyüş bandına bindim. Bir buçuk saat kadar bindim, neredeyse 10.000 adıma denk geliyordu. Hiç beklemeden yürüyüş bandını kapattıktan sonra duşa attım kendimi. Duştan çıktığım gibi kurulanıp, etrafı toplayıp ofisime gitmek için hazırlandım. Birazcık düşündüm ne giysem diye fakat kararım değişmeyecekti her türlü. Çünkü her iş kadını/adamı gibi takım elbise giyiyordum sadece boynuma taktığım fularımı değişik takıyordum, bugün içinde yeşil, mor çiçekli bir fular taktım. Son bir kez evi kontrol edip çıktım dışarı. Küçük bir kasaba da olduğum için ofisimle evimin arasında çok uzak bir mesafe yoktu bu yüzden varmak üzereydim. Neredeyse on, on beş dakika sürüyordu evimden ofisime. Ofise girip dinlendikten bir süre sonra ofisi toparlayıp Zühre Hanımın gelmesini bekledim o sırada da telefonla takıldım. En fazla yarım saat olmuştur, tam Zühre Hanım nerelerde kaldığını düşünürken ofisin kapı zili çalındı. Normalde kapım açıktır fakat tatil yapmayı düşündüğüm için kapıyı kapatmışım farkında bile değilim. Gittim kapıyı açmaya. Kapıyı açtığım gibi bakımlı ne koyu ne açık bir mavi ferace üzerine de koyu bir mavi eşarp, papatya kokulu bir parfümle kadın karşımdaydı. Kadını süzmeyi bırakıp;
-Hoş geldiniz, Zühre Hanımdı değil mi?
-Hoş buldum, evet Tülin Hanım ben Zühre.
-Buyurun içeri geçin, bende kapıyı kapatıp geliyorum.
Gülümseyerek onayladı ve içeri geçti, bende kapıyı kapatıp peşinden gittim. Onun yanına gelmeden birer su alıp kendi koltuğuma geçtiğim gibi sakin bir tonla;
-İlk öncelikle Zühre Hanım nasılsınız?
-İyiyim elhamdülillah. Siz nasılsınız?
-Bende iyiyim. İsterseniz başlamadan önce size bir içecek söyleyeyim?
-Aslında olabilir. Ben sade bir kahve alabilirim.
Dediği gibi onu onayladım ve ofisimin karşısındaki esnaftan birinin sade diğerinin de orta şekerli olan iki kahve siparişi verdim. Saat 13.30’a geliyordu, Zühre Hanım’a yönelerek;
-Kahvelerin siparişini verdim Zühre Hanım. Saat 13.30’a geliyor, isterseniz biz başlayalım, kahveler bir on dakikaya gelir.
-Olur, başlayabiliriz.
-Tamamdır, o zaman sizi dinliyorum.
-İlk öncelikle biraz kendim ve ailemden bahsedeyim ki, anlatırken daha iyi anlayabilesiniz. Ben Zühre Akkuş, 46 yaşındayım, evliyim, bir kızım, iki oğlum var. Eşim Abdullah Akkuş, 50 yaşında ama gördüğün zaman bu adam 50 yaşında demezsin. O kadar bakımlı bir insandır eşim. Çok iyi, merhametli, çocuklarını seven, annesine ve kardeşine düşkün fakat benimle biraz sıkıntıları var sanırım. Anlattıklarımı dinlediğinizde anlayacaksınız. Kızım Emine, 22 yaşında, diş hekimliği bölümünde okuyor, narin, nazlı, güzel; babasına, babaannesine, halasına ve abilerine çok düşkündür. Aslında benimle pek bir sorunu yoktur fakat babası ve babaannesine çok düşkün olduğu için her şeyden önce onlar gelir. Onlara toz konduramaz yani. İlk oğlum Hasan, 28 yaşında, evli, bir çocuğu var. Evlendikten sonra çok bizimle pek bir alakası kalmadı çünkü üç yaşındaki çocuğunun hastalığı var. İkinci oğlum Yusuf, 24 yaşında, yurt dışına okumaya gitmişti. Normalinde okuyup geri dönecekti fakat okulunda çok başarılı olduğu için ona orada bir iş ayarladı. Ama ayda yılda bir kerede olsa gelmeye çalışır bizi görmeye. Kayınvalidem Lütfiye 68 yaşında, üç çocuğu var; biri benim eşim, diğer ikisi görümcelerim; biri evli Manisa’da bizimle pek bir ilgisi yok. Diğer görümcem ise, bekar, kayınvalidemle birlikte yaşıyor. Her yaz tatilinde bize gelirler ve yaz tatilinin tamamını bizde geçirirler. Şimdilik ailem hakkında bu kadarını bilseniz yeterli.
Zühre Hanım durunca benden bir şeyler dememi beklediğini düşündüm fakat ne diyeceğimi bilemediğim için kafamı aşağı eğip, kaldırıp, gülümseyerek karşılık verdim. Zühre Hanım tam lafa başlayacak iken ofisin kapısı çaldı, büyük ihtimalle kahveler geldi. Zühre Hanım’a gülümsememi devam ettirerek:
-Sanırım kahveler geldi, Zühre Hanım onları alıp geleyim öyle devam edelim.
O da gülümseyerek:
-Tamamdır, bekliyorum.
Dedikten sonra gittim kahveleri almaya. Kapıyı açtığım gibi kahvelerin bize verebileceği tepside olması beni sevindirdi. Parayı verip, tepsiyi de alıp, teşekkür ederek kapıyı azıcık ittim. Gelen kişi de sağ olsun giderken kapıyı çekti. Biraz daha oyalanmadan geçtim Zühre Hanım’ın yanına. Geldiğim gibi kahveleri koyup koltuğuma oturdum ve Zühre Hanım’a bakınarak:
-Buyurun devam edebiliriz Zühre Hanım.
Dedim ve kahvesinden bir yudum alarak devam etti anlatmaya.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |