Yeni Üyelik
5.
Bölüm

♦ Bölüm 4 ♦

@yooshien

"Tanrı aşkına ilk kez kendini öldürmeye bu kadar istekli bir insan görüyorum. Sana bugün avcılar hakkında ne söylemiştim küçük tavşan?" bu sesi tanıyordum. Ondan kurtulduktan sonra hızlıca arkamı döndüm ve o mavi gözleri gördüm. Bir parmağını dudağına götürüp bana sessiz olmamı işaret ediyordu. Onu takip etmem için bana eliyle işaret etti. Neden bilmiyorum ama onu takip etmeye başladım. Bir yabancının peşine takılmak, vampirlerin ziyafet çektiği meydana atlamaktan daha cazip geliyordu. Biraz ilerledikten sonra beni ormanın başka bir girişine götürdüğünü fark ettim.

"Bana neden yardım ediyorsun ki? Kendini tehlikeye atmana gerek bile yoktu." Önce karşımdaki yabancının yüzüne sonra da karanlık ormanın girişine bakıyordum. Ormanın içi kampın meydanından daha güvenli olabilirdi. Ne de olsa herkes kamp merkezindeydi, hiçbir vampir ormanda kimse kalmış mıdır diye zorluğa girmezdi.

"Doğru haklısın. Sonuçta bugün ormanda o kadar kabaydın ki kalbimi kırdın. Seni avcıların ortasında mı bıraksaydım acaba?" yalandan düşünüyormuş gibi havaya bakıp sonra tekrardan gözlerimin içine baktı ve ciddi bir ifadeyle konuşmaya devam etti. "Bilmiyorum aptal tavşan. Sanırım bugün iyi günümdeyim. Ya da sen bugün şanslı günündesin" mavi gözleri bir anlığına parladı ama sebebini anlamadım.

"Bana bir daha aptal ya da tavşan dersen şanslı gününde olmayı sen dileyebilirsin." Tehdit edercesine parmağımı onun yüzüne doğru salladım. Kabul etmek gerekiyor ki teşekkür etme konusunda başarılı biri değildim ama o da sabrımı fazla zorluyordu. Gerçekten söylenilenler doğruymuş kuzey kampındakiler katlanılacak türden değillerdi. İyi biri diye düşünmek isterken iki dakika sonra tam bir pislik oluyordu.

"Küçük bir kıza göre aptal bir cesaretin var. Beni biraz daha aşağılamaya devam edersen şanslı olup olmadığın konusunda tekrar düşünmeye başlayacağım" bunu söylerken yüzünde şeytani bir gülümseme belirdi. Benim dalga geçiyordu ve bundan aşırı keyfi aldığı belliydi.

"Başka bir zaman olsa inan bana tehditlerini değerlendirebilirim. Gerçekten soruyorum şu an bunun sıra mı?" onunla tartışmaktan daha önemli işlerim vardı. Mesela hızlı bir şekilde eve ulaşmak gibi.

" Merak etme burada güvendesin. Hem kendini öldürmeden sağ salim gitmen için bir fedakarlık yapıp teklifini kabul etme kararı aldım." yavaş adımlarla ormana doğru yürüdüğünde anlam veremeden arkasından bakmaya devam ettim. "Biraz daha orada dikilmeye devam edecek misin yoksa tekrardan tavşan olmaya mı niyetlendin ?" kafamı sağa sola sallayıp peşinden yürümeye başladım. Bu çok kötü bir karardı, bu gerçekten çok kötü bir karardı.

"Daha demin kendini zorla mı davet ettirdin? Yoksa ben şokun etkisiyle seni davet ettiğimi unuttum?" yanında yürürken attığı kocaman adımlara yetişmek çok zordu. Patikanın içinden yürürken ağaç köklerinin üzerinden atlayarak ona yetişmeye çalışıyordum.

"Senin işini kolaylaştırdım diyelim. " çok değişik bir enerjisi vardı. Hem korkutucu derecede gizemli hem de anlamsız derecede güvenliydi. Belki de ilk ormanda onunla karşılaşmamın bir sebebi vardı. Eğer onunla karşılaşmış olmasaydım şu an boynum bir vampir tarafından delik deşik edilmiş olurdu.

"Kuzey bölgesinin buradan daha farklı olduğunu söylüyorlar. Gerçekten buraya göre daha mı iyi durumdasınız?" daha önce kuzeyden kimseyle karşılaşmamıştım. O yüzden orayı sadece kitaplardan okuduğum kadar biliyordum.

"Yabancılarla tanışmak için hevesli olmadığınla ilgili bir anı geldi gözümün önüne ama..." yine yalandan düşünür gibi havaya bakmaya başladı. Kurduğum her cümlede beni gafil avlayıp, köşeye sıkıştırıyordu.

" İyi tamam bende bir şey söylemem." kollarımı birbirine bağlayıp yürümeye devam ettim. Kafasını bana doğru çevirip yüzüme baktı ve hafif tebessüm edip yürümeye devam etti. Kampa vampirler saldırmış durumda, ortalık cehennem gibi ama o halen gülebilecek bir şey bulabiliyor. Farkında olmadan bir deliyle aynı yola çıkmış olabilirdim.

Yol boyunca ikimizde konuşmadık. Adını sorma zahmetine bile girmedim. Sessizce yolumuza devam ettik. Tahmin ettiğim gibi ormanın içi kamptan daha güvenliydi. Kimse ile karşılaşmadan eve doğru giden yolun çıkışına yaklaştık. Yaklaştıkça adımlarımı biraz daha hızlandırdım bir süre sonra sabredemedim ve yolun yarısını koşarak tamamladım. Evin önüne geldiğimde hiçbir ışık ya da yaşam belirtisi yoktu. Verandadan içeri hızlıca girdim. Evin kapısının yarım açık olduğunu fark ettim. Umarım tahmin ettiğim şey olmamıştır. Stres yüzünden vücudumu bir sıcaklık bastı. Kapıyı itecekken hızlı bir hamleyle kolumdan tuttu ve bana sessiz olmamı işaret etti.

"Köşeye çekil küçük tavşan, bırak ben önden gireyim. Ne ile karşılaşacağını bilmiyorsun" diye fısıldarken yüzü oldukça ciddiydi. Haklıydı orada karşılaşacağım sahne için hazır mıydım bilmiyorum. Köşeye çekildim ve onun kapıyı açmasına izin verdim. Umarım güvenli bir yere gitmişlerdir diye içimden dualar ediyordum. Stresten tırnaklarımı yemeye başladım.

" Burada kimse yok. Gidebilecekleri bir yer var mı? İstersen oraya bakalım." bunu duyunca hızlıca eve girdim. Odalara sağa sola her yere bakmaya başladım. Yaşıyor oldukları için mutluydum. Belki cidden daha güvenli bir yere gitmişlerdir. Tekli koltuğa oturup düşünmeye başladım. Tüm bu koşuşturmaca başımı ağrıtmıştı. Ellerimle şakaklarımı hafif ovarken düşünmeye çalıştım. Nereye gidebilirlerdi hiçbir fikrim yok.

"Ne kadar şirin bir eviniz var. Küçük tatlı tavşan ailesi..." sesi kinayeli ve dalga geçer gibi çıkmıştı. Şöminenin üstündeki fotoğraflara bakarken sanki bir sergiyi geziyor gibi rahat davranması beni daha da rahatsız etmişti. O kadar şey yaşadık ama onun en ufak bir stres veya korku yaşadığını görmedim.

"Lütfen biraz ciddi olur musun? Burada zaten ailem için endişeleniyorum ve senin bu umursamaz hallerin canıma tak etmek üzere haberin olsun." kaşlarımı çatarak yüzüne bakınca gardını indirdi. Ağzına hayalet bir fermuar çeker gibi yaptı ve ellerini göğsünde birleştirdi. Sonra bir anda hızlıca kafasını kapının olduğu yöne doğru yöneltti. Bir şey duymuş gibi davranıyordu. Vampirler bizi bulmuş olabilir mi? Hızlıca ayağa kalktım ve yanına doğru gittim. Anlam veremediğim bir ifadeyle yüzüne bakıyordum ama o sadece duymaya çalışır gibi kulağını kapıya doğru yöneltmiş bekliyordu.

"Nefesini tut ve sakın konuşma" dedi fısıldayarak. Eliyle beni takip et işareti yaptı ve kapıya doğru hızlı ve dikkatli adımlarla yürüdük. Geldiğimiz yolun tam tersine doğru hareket etmeye başladık. Küçük bahçemin arkasındaki çalıların içinden tekrardan karanlık ormana giriş yaptık.

 

 

Loading...
0%