@ysmkayaaa
|
INSTAGRAM: ysmkayaaa Keyifli okumalar! 🤍 'Anılarımı yormaktan vazgeçmeliyim, biliyorum, ama zamanı gelmedi henüz. Belki sonra, daha sonra..' Kırmızı kalın uçlu kalemimle altını çizdiğim cümleyi bir kaç kez okudum. Bu sabaha gözlerimi erkenden açtığımda günlerdir baş ucumda duran kitabı okumak istemiştim fakat iyi bir tercih değildi. Kitap tetiklenmemi ve kaygı problemi yaşamama sebep olmuştu. Kapağı sürekli elimde olmasından yıpranan kitabı oflayarak kapattım. Temiz havanın içeriye girmesi için boydan boya cam olan camı aralamış beyaz, uzun perdemin ara ara havalamasını izliyordum. Uzaktan kulağıma dolan kuş sesleri yeterli geldiğinde yerimden kalkarak camı kapattım. Telefonumdan saatime baktığımda Asaf'ın uyanmış olduğunu düşünerek mesajlara girdim. Bugün önemli bir sınavı olduğu için erkenden okula gitmesi gerekiyordu. ♡: 'Uzun zamandır çalışıyorsun ve emeklerinin karşılığını alacağına eminim Ve başarılar' Yolladığım mesajı gülümseyerek bir kez daha okuyarak ekranı kapattım. Sınav dönemi başlamıştı. Dün babamla beraber okula giderek kaydımı dondurmuştuk. Arkadaşlarımı vizelerin telaşı sararken ben evde öylece oturacak arada bir hastane giderek günlerimi geçirecektim. Benim için uğraşan çabalayan insanları üzmek istemediğimden düşüncelerimi sesli söyleyemiyordum. Kendimle baş başa kaldığım anlarda ise nefesimi kesmek için boğazıma çöküyorlardı. Telefonumun ekranı yanıp söndüğünde heyecanla yerimde doğruldum. ♡: 'Güzelliğin aklımı başımdan almışken sınava odaklanmak mı? Anlattığın konuyu seni izlemekten dinleyemedim ve kalırsam sorumluluk almak zorundasın Ve seni seviyorum' Okuduğum mesajla kahkahayı bastığımda tüm keyfim yerine gelmişti. Burnuma gelen kokularla açlığım aklıma geldiğinde sıcak yatağımdan kalktım. Odamdan koridora çıkarak sessizliği dinledim. Babam erkenden gitmiş olmalıydı. Aksi halde annem kahvaltı hazırlarken peşinde dolanarak bir şeyler anlatır ve annemi sinir ederdi. İşittiği azarın karşılığında ise yan yana koltuğa oturarak kahvaltının hazır olmasını bekler arada bu hallerimize kıkır kıkır gülerdik. Merdivenlerden inerek hemen karşımda kapısı görünen mutfağa girdim. Gözlerim hızlıca annemin hazırladığı masayı turladı. İki kişilik açılan servis tahminimi doğrulamıştı. Annemin yanağından kocaman bir öpücük çalarak yerime geçtim. Kaptığı pankek iştahımı açmıştı. Mis gibi kokusunu içime çekerek tabağıma bir tane aldım. Annem taze sıktığı meyve suyunu önüme bıraktığında gülümsedim ve yerine oturuşunu izledim. "Keyfin yerinde." "Bu şölen karşısında nasıl olmasın?" Kafamı sallayarak ağzıma kocaman bir parça attım. Yemek yemek bu hayatta en güzel şeylerden bir kaçıydı. Annemle sıradan konuşmalar eşliğinde uzun uzun kahvaltımızı yapmıştık. Beraber masayı toplayıp salonda dergisini okurken eşlik ediyordum. Aldığım nefesler ciğerime batmaya başladığında her an tetikte olduğumdan ayaklandım. Nefesimin düzene girmeyeceğini bildiğimden oyalanmanın anlamı yoktu. "Anne kanül takmam lazım. Odama çıkıyorum." "Gelmemi ister misin?" "Erken uyandım biraz dinlenmek istiyorum. Keyfine bak, lütfen." Annemi arkamda bırakarak odama çıktım. Bazı zamanlar nefes almakta zorluk çekiyordum ve imdadıma kanül yetişiyordu. Burnuma taktığım ince küçük borular hava veriyor ve rahat nefes almamı sağlıyordu. Tabii yeterli gelmediği ve hastane gitmem gereken zamanlar olmuyor değil. Yatağımın baş ucunda kendine yer edinen oksijen tüpünü açarak yatağıma oturdum. Steril edilmiş küçük boruları burnuma takarak uzandım. Yorgun hissediyordum ama uyuyabileceğimi sanmıyordum. Dakikalar içinde rahatlayan ve olması gerektiği gibi almaya başladığım nefeslerim keyfimi yerine getirmişti. Yatağa rastgele bıraktığım telefonumu el yordamıyla buldum. Açtığım müzik sessiz odamda yalnızlığıma dostluk ediyordu. Asaf'ın olmadığı yerde kendime farklı yoldaşlar arama çabasına giriyordum. Özellikle hastalığımdan sonra onunla olmaya öyle alışmıştım ki Asafsız bir Liya düşünemiyordum bile. I'm Gonna Love You çalmaya başladığında dudaklarım kendiliğinden yukarıya doğru kıvrıldı. Seviyordum bu şarkıyı. İçimi huzur kaplıyordu. Uzandığım yerden doğrularak sırtımı yatak başlığına yasladım. Elim istemsizce telefonama gitmiş galeriyi açmıştı. Asaf'la olan fotoğraflarımıza bakarken içim kıpır kıpırdı. Kendime engel olamayarak bu sersem halime kahkaha attım. Aşk denilen şey buysa kafayı mı yiyordum? Bir anda bünyeme dolan enerjiyle yerimden kalktım. Boruları burnumdan çıkararak yerine bıraktım. Uzun zamandır kendi kendimle vakit geçirmiyordum. Hızlıca üzerimi değiştirerek masamda duran kitabı ve kulaklığı aldım. Eşyalarımı çantama koymaya çalışırken bir yandan da dikkatlice merdivenlerden inmeye çalışıyordum. Annemi salonda bıraktığım gibi bulduğumda hızlıca yanağına öpücük kondurdum. "Liya?" "Anneciğim," İzin vermeme ihtimaline karşı yanına oturarak kollarının altına sığındım. Kollarımı beline doladığımda çenesini başımın üzerine koydu. "Biraz yürüyüş yapmak istiyorum." "Kendini iyi hissediyor musun?" "Evet. Hissetmesem gitmem biliyorsun." "Çok oyalanma ve kendini yorma." "Seni seviyorum." Yumuşacık yanaklarına peş peşe öpücükler kondurdum. Omzumdan düşen çantamı düzelterek kalktım. Evden çıkmadan ceketimi giyerek kendimi güneşli ama serin havaya bıraktım. Evin bahçesinden çıkar çıkmaz kulaklığımı takmış en sevdiğim şarkıları dinleyerek yavaş yavaş yürümeye başladım. Havanın serin olmasından dolayı dışarısı pek kalabalık değildi. Bunu fırsat bilerek maskesiz özgürce bir kaç saat dolaşmanın tadını çıkarıyordum. Yol üzerinde her zaman gittiğim kafeye girerek sıcak bir kahve aldım. Ve yine iyi bildiğim hep gittiğim biraz parka gelmiştim. Kendimi en uzak masaya bıraktığımda ayaklarımın ağrıdığını hissetmiştim. Kahvemi ve çantamdan çıkardığım kitabı masaya bıraktım. Bir kaç dakika boş parkı izledikten sonra kitabımı okumaya başladım. Ne kadar zaman geçmişti bilmiyorum ama gözlerim acımaya başlamıştı. Yanıma gelip sırnaşmaya çalışan kedi dikkatimi dağıttığı için kitabımı kapatarak çantama koydum. Elimle dizime vurduğumda kedi bu anı bekliyormuşçasına kucağıma geldi. Yumuşak tüğlerini severken mırıldanarak kucağımda uyumaya başladı. Kendimi bildim bileli kediler bana iyi geliyordum. Hissettiğim tüm olumsuz duyguları benden alıyormuş gibi hissediyordum. Kucağımda uyuyan kedinin fotoğrafını çekerek Asaf'a yolladım. Bir kaç dakika sonra aramıştı. "Küçük kedim kendine arkadaş mı buldu?" Kıkırtım boş parka duyulurken uyuyan kedi gözlerini açarak etrafına baktı. "Bize katılmak ister misin?" "Yoldayım size geliyordum. Bizim parkta mısın?" "Evet, bizim parktayım." "Birazdan oradayım." Aramayı sonlandırarak telefonu çantama koydum. Az kalan kahvemi kafama dikerek bitirdim. Az önce irkilerek uyanan kedi yeniden uyumaya başlamıştı. Onu rahatsız etmemek için hareket etmeden etrafımı izlemeye başladım. Saatlerce hareketsiz oturmaktan üşümüştüm ve uyuyan kediyi izledikçe uykum geliyordu. Bir anda bastıran uykuyla esnememe engel olamamış genişçe esnemiştim. Hemen arkamda hissettiğim bedenle irkilmiştim ve bu kedini bir anda kaçmasına neden olmuştu. Arkamda duran bedene döndüğümde kızgın bakışlarımı yüzüne çıkardım. "Arkadaşımı kaçırdın, Asaf!" Giden kedinin arkasından bakarak yanıma geldi. Üşüyen bedenimi kollarının arasına alarak saçlarıma öpücük kondurdu. "Özür dilerim. Seni korkutmak istememiştim." Başımı göğsüne yasladım. Kulağıma dolan kalp atışları sakinleşmemi sağlıyordu. Bulunduğum yerde yeniden esnediğimde Asaf'a iyice sokuldum. "Arabaya gidelim. Küçük burnun kızarmış." Gülerek söylediği şeyle kendimi tutamayarak kıkırdadım. Bebekmişim gibi ilgilenmesi içimde hazır bekleyen kelebekleri anında harekete geçiriyordu. Kollarının arasında biraz ilerimizde duran arabasına ilerledim. Her zaman olduğu gibi önce benim binmem için yardımcı olarak kendi yerine geçti. Bu hayatta en sevdiğim şeylerden biri araba süren Asaf'ı izlemekti. Fırsatını bulduğum an tıpkı şimdi yaptığım gibi gözümü kırpmadan onu izliyor, her bir hareketini beynime ince ince işliyordum. Bu zamanlarımızı arayacağımız o kötü günlerin gelmemesi için nelerimi vermezdim. Bir kez daha umuyorum ki bu zor zamanları yine beraber atlatacağız. |
0% |