Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.BÖLÜM

@ysmkayaaa

INSTAGRAM: ysmkayaaa

Keyifli okumalar! 🤍

 

"Hayat sende durmam diyor

Her nefeste son geliyor

Bildiğin sende kalsın

Sen yalancı baharsın

Artık senin olmam diyor

Sen yalancı bir sonbahar

Ben sevdalı koca çınar

Kaç mevsim benden aldın?

Kaç sevda geri verdin?

Ruhum sana kanmam diyor"

 

Siyah postallarımın ucuyla ezdiğim kurumuş yapraklarla oynamaya son verirken, mırıldandığım şarkıyı yarıda kestim. Üşütmeyecek kadar esen hava saçlarımı havalandırırken bunu umursamadan gözlerimi kapatarak bir kaç saniye doğanın sesini dinlemeye çalıştım. Okulun bahçesinde, öğrencilerin içerisinde olduğum için bunu başarabilmiş değildim. Çoğalmaya başlayan kalabalıkla dersin bittiğini anlayarak oturduğum banktan usulca kalktım. Okul voleybol takımının bir üyesiydim ve bugün okulumuzun önemli bir maçı vardı. Oynayamayacak olsam da arkadaşlarımı izlemek için gelmiştim. Şansıma bu maç bizim okulumuzda oynanacaktı ve bu fırsatı kaçırmak istememiştim.

Asaf, dersi bittiğinde spor salonuna geleceğini söylediği için onu beklemeden soyunma odasına doğru ilerledim. Bu maçı uzun zamandır bekliyordum ve hastalığım yüzünden katılamayacak olmak kimseye belli etmesem de üzüyordu. Kapıyı tıklatarak içeriye girdiğimde içeride kelimenin tam anlamıyla bir kaos hakimdi. Kapıyı arkamdan kapatarak içeriye tam anlamıyla girdiğimde vakit kaybetmeden kızların yanına ilerledim.

"Elif, bir sorun mu var?"

Sinirle saçlarını çekiştirerek volta atan takım kaptanımızın yanına geldiğimde elimi omzuna koyarak sorumu sormuştum.

"Yağmur bileğini incittiği için maça çıkamıyor ve yedeklerimiz bu maç için hazır değil. Kesin kaybedeceğiz, Liya."

"Ben oynarım."

Kelimeler benden bağımsız bir şekilde dudaklarımdan firar etmişti. Cümlemi yeni idrak eden Elif volta atmaya son vererek tam karımda durdu. Kaşları çatılırken buna karşı çıkacağını konuşmasına gerek kalmadan anlamıştım.

"Kazanma hırsım yüzünden seni tehlikeye atamam. Üzgünüm, Liya."

"Kendimi iyi hissediyorum. Söz veriyorum kötü hissettiğim an oyundan çıkacağım."

"Liya,"

"Elif, lütfen."

"En ufak sıkıntıda çıkacaksın!"

İşaret parmağını yüzüme doğru sallayarak beklediğim onayı verdiğinde sevinçle olduğum yerde zıplayarak kollarımı boynuna doladım. Bizi izleyen diğer kızlar bu halime keyifle kıkırdarken Elif'ten ayrılarak aylardır açmadığım dolabıma doğru ilerledim. Yedek kıyafetlerim her zaman dolabımda duruyordu ve bugün onları kullanma günüydü. Siyah formamı dolaptan aldığımda bu kıyafetleri bile ne kadar özlediğimi o an fark ettim. Boş bir kabine girerek elimde heyecan ve gerginlikten sıkıca tutuğum formayı hızlıca giymeye başladım.

 

•••

 

Kızlarla beraber voleybol sahasına giriş yaptığımızda tribünden yükselen çığlıkların arasında Asaf'ı aradım. Maça çıkacağımdan haberi yoktu ve maç başlamadan konuşmamız iyi olurdu. Gözlerimi kısarak öğrencilerin arasında göz gezdirdiğimde beni çoktan fark etmiş, koşar adım merdivenlerden inen sevgilimle derin bir nefes alarak ona doğru adımladım. Onun büyük adımları beni yarı yolda karşıladığında sinirini konuşmasına gerek kalmadan hissedebiliyordum.

"Liya, bu halin ne?"

Sinir ve şaşkınlığını açık açık belli ettiği gözlerinden bakışlarımı çekmeyerek bir kaç adım daha yaklaştım. Açıklama bekliyordu fakat ne kadar yumuşatarak açıklayabilirdim bilmiyordum.

"Yağmur'un yerine maça çıkacağım."

Karşısında kıvranmak yerine pat diye kendimce açıklamamı yaptığımda kaşlarını mümkünmüş gibi daha da çattı.

"Aklını mı kaybettin?"

Azarlar gibi konuşmasıyla beraber gerginlikle yüzüne baktım. Endişelenmesini anlayabiliyordum fakat çocuk azarlar gibi bu tavırda neyin nesiydi?

"Kendimi iyi hissediyorum. Ve oynayacağım!"

"Oynamıyorsun!"

"Fikrini sorduğumu hatırlamıyorum."

Sol bileğimden sıkıca tuttuğunda elimi güçlükle parmaklarından kurtardım. Sağ elimin parmakları kendi acıyan bileğimde usul usul dolaşmaya başladığında onunla bu ortamda özellikle herkesin içinde tartışmak istemediğim için kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

"Çocukluk yapıyorsun."

"Çocukluk mu? Asaf, eski hayatımı ne kadar özlediğimi en iyi sen biliyorsun. Boğuluyorum artık. Yoruldum! İstediğim ve sevdiğim hiçbir şeyi yapamamak beni çıldırtacak."

"Keyfimizden mi bu haldeyiz? Sırf sen eziyet çek diye mi sana bunları yaşatıyoruz? Bu geçici bir süreç ve elimizden geldiğince uyum sağlamalıyız. Senin için çabalıyoruz ve sen bizim çabalarımızı yok sayarak böyle bencilce davranamazsın."

"Sıkıldım! Senin bu tavırlarından sıkıldım."

"Sıkıldın?"

Histerik bir gülüş kalın dudaklarının arasından çıktığında hayal kırıklığıyla dolu olan bakışları anında pişman olmama sebep olmuştu. Bir kaç adım geriye giderek aramıza belli bir mesafe koydu. Tamamen hayal kırıklığı içinde bana sunduğu gülümseme kalbimi ince ince parçalara ayırıyordu.

"Ne halin varsa gör."

Ona doğru bir adım atmak istediğimde hızla arkasını dönerek sahanın kapısına doğru ilerledi. Saniyeler içerisinde gözlerimin önünden kaybolduğunda olduğum yerde öylece dikilmeye devam ediyordum. Pişmanlık hissi üzerime çöreklenmişti. Şakaklarımı ovuşturdum ve yüzümü sıvazladım. Sinirle alt dudağımı dişlerimin arasına alarak gözlerimi kapattım. Bir kaç saniye kendime zaman tanıyarak gözlerimi açtığımda kızları bekletmemek için yanlarına doğru yürüdüm. Tüm moralim bozulmuştu ve bu şekilde maça çıkmak kızlara karşı vicdan azabı hissettiriyordu. Benim yüzümden aylardır hazırlandıkları bu maçı kaybedebilirlerdi.

Servis atışı yaparak ısınan karşı takıma bakışlarımı dikerek biraz olsun kafamı Asaf dışında bir şeylerle meşgul etmek istedim. Maçın başlamasına 10 dakikadan az bir süre kalmıştı. Isınma hareketlerini kendimi şimdiden yormamak adına yavaş yavaş yapmaya başladım. Karşı tarafın yüzünde yakaladığım hırs maçın sanki final maçı kadar heyecanla ilerlemesine sebep olacak gibiydi. Dişlemeye devam ettiğim dudağımdan gelen kan tadıyla dudağımı serbest bıraktım. Yapılan anonsla yerlerimize geçtik. Tam karşımda kalan rakip oyuncunun alaylı bakışlarına karşı ifadesizliğimi korudum.

Düdük sesiyle beraber kaptanımız servisle maçı başlattı. Karşımda duran uzun boylu kızın smaçlarını bloklamaya çalışmak ilk saniyeden beni zorlamaya başlamıştı. Smaçlarını yere doğru basıyordu. Dakikalar benim için olduğundan yavaş ilerlerken uğuldamaya başlayan kulaklarım dış dünyayla tüm bağımı koparmıştı bile. Üzerime doğru gelen topla panikleyen bedenim yüzünden sayı kaybetmiştik. Sol tarafıma doğru basmıştı ve o an bedenimi hareket ettirememiştim. İlk tur bu sayıyla beraber biterken gözlerimi kapatarak kendime sinirlendim. Üzerimde hissettiğim sorumluluk hissinin yanı sıra Asaf'la yaşadığımız o tartışma tüm dengemi bozmuştu.

Eğer set kaybedersek set sayısı uzayacak ve bu hem beni hem de kızları zor duruma düşürecekti. Bu maç Tek seferde bitmeliydi! Gözlerimin dolmaması için kendimi kasmaktan vücudum baştan aşağıya ağrımaya başlamıştı. İçtiğim su şişesini yanıma rastgele bırakırken Elif yanıma geldi.

"Liya, belki de oynamamalısın."

Kendimi zor durumda bıraktığım yetmiyormuş gibi onlara da tedirginlik hissini yükleyerek işlerini daha da zora sokuyordum. Hepsi benim için endişelenmekten oyuna odaklanamıyordu bunun farkındaydım.

"İdare edebiliriz. Oynama sitillerini çözdük."

Açıklamasıyla kafamı sessizce aşağı yukarı sallayarak ona beklediği onayı verdiğimde koşarak Koçun yanına gitti. Maça bir kişi eksik çıkacaklarının bilgisini verirken oturduğum yerden kalkarak soyunma odasına gittim. Kapıyı sertçe kapattığımda çıkan tok ses boş odada yankılandı. Nefesimi düzene sokmak için nefes egzersizi yapmaya başladım. Çalkalanan midemle soyunma odasından çıktığım gibi tuvalete koştum, karşıma çıkan ilk kapıyı sertçe açtığımda kapı gürültüyle duvara çarptı. Dizlerimin üzerine çökerek henüz açtığım saçlarımı tek elimle başımın arkasında sıkıca tuttum. Kustuğum için ağzımda acı bir tat vardı, midem yanıyordu.

Tir tir titreyen bedenimi taşıyamayarak kendimi yere bıraktığımda saçlarım dağılmıştı, ter içindeydim. Sırtım soğuk duvara değdiğinde derin derin nefes aldım. Hissettiğim keskin acı boğazıma çökerek nefessiz kalmam için çabaladı. Bir süredir tuttuğum davetsiz gözyaşlarım yanaklarımdan çeneme doğru akmaya başladı. Gözyaşlarımı silmeye halim olmadığını bildiğimden böyle bir çabaya girişmeden gözlerimi sıkıca yumdum.

"Kendine gel artık! Yeter!"

Sessiz mırıltımla bacaklarımı göğsüme bastırdım ve hıçkırıklarımı durdurmak için elimi ağzıma bastırdım. Yorduğum bedenimin yanı sıra Asaf'la olan tartışmamız yetmezmiş gibi maç yüzünden kendimi yetersiz hissediyordum ve bu hissi taşıyamıyordum. Tüm kaygılarım bir anda ortaya çıkmış ve nefesimi kesmek için sinsice üzerime çöreklenmişti.

 

Loading...
0%