@yumixx
|
Biri bana bunun bir rüya olduğunu söylesin lütfen. Koltukta oturan çocukla beraber toplam 6 erkek ediyorlar. Birisi bana lütfen onlarla bir bağım olmadığını söylesin. Ben şaşkın bir şekilde onlara bakarken annem hanım da söze girdi. "Evet kızım sırasıyla ikinci abin Emre, üçüncü abin Oğuz, dördüncü abin Cenk, üçüzün Mete ve Mert son olarak da kardeşin Barış. Unutmadan benim adım Yasemin babanın adı da Ekrem." "Ne?! "Ha bir de en büyük abin var Demir, o şu an yurt dışında ama senin haberini alır almaz hemen gelecekti. Tabii bizimkiler söylediyse Demir'e" Bunu dedikten sonra haber verdiler mi diye öldürücü bakışlarla diğer çocuklara baktı. Hepsi demek annem hanımın demek istediğini anlamış kimse umursamıyormuş gibi ona bakmak yerine başka yerlere bakıyor veya başka şeylerle ilgilenmeye başlamıştı. Bunu gören annem hanım biraz sinirlenmiş olacak ki alnını sıvazlamaya başladı. "Biliyordum böyle olacağını. Biriniz bile haber vermez mi ya?" "Dün gece aniden olmuş olanlar ama anne, e malum bizde uyku sersemi hiçbir şey aklımıza gelmedi ki." Bunu masumlaştırarak bence annem hanıma yediremezsin üçüz kardeş. "Bahane falan kabul etmiyorum Mert. Hemen biriniz Demir abinizi arayıp haber veriyorsunuz. Bekliyorum." Hepsi oflaya puflaya kim arasın diye aralarında bakışmaya başladılar. En sonunda birisinde karar kılmış olacaklar ki bakışmayı kesmişlerdi. Birkaç dakika sonra Mete telefonunu eline alıp Demir abisini aramaya başladı. "Anne, açmıyor abim telefonunu." "Bir şey olmaz çocuğum sen aramaya devam et." Mete oflayarak tekrar arama tuşuna bastı. Hâlâ telefonunu açmamış olacak ki gözlerini devirerek telefonu kapattı. "Anne açmıyor işte telefonu mesaj atarım ben baktığı zaman geri döner bana." "İyi bakalım öyle olsun." Konuşacak hiçbir şey olmadığından herkes sus pus bir şekilde oturup birbirlerine bakıyordu. Benim meselemi ne zaman anlatmaya başlayacaklar acaba. Biraz daha beklemekten zarar gelmez sanırım. Birden annem hanımın aklına gelmiş olacak ki bana bakmaya başladı. "Herkes burada toplandığında göre bir şeyler söylemek istiyorum. Bildiğiniz gibi dün gece kardeşinizi bulduk. Tanışmamız biraz kötü bir zamana denk gelse de ben yıllardır aradığım kızımı bulduğum için çok mutluyum. Bildiğiniz üzere hiçbirimiz doğru düzgün birbirimizi tanımıyoruz ama eğer kardeşiniz bizimle kalmaya devam etmek isterse- ki biz, babanızla kalmasını canı gönülden istiyoruz- zamanla tanışıp kaynaşabiliriz." Annem hanımın bu mantıklı konuşmasına hak verdiğimi belli etmek için başımı hafiften salladım. Sahi ben burada kalmaya devam edecek miyim? Bu konu hakkında ne düşünüyorum, aklımdan geçenler ne? Bunları bir etraflıca düşünüp karar vermeliyim. Sonuçta buradaki insanları tanımıyorum, kurallarını bilmiyorum ve en önemlisi bana diğer ailem gibi kötü davranmayacakları ne malum? Gerçi dün akşam ve bugün bana seslenişleriyle ve nazik davranışlarıyla kötü davranacak gibi durmuyorlar ama ne olacağı belli olmaz. Temkinli olmakta fayda var. "Bunlardan önce çok daha önemli bir konumuz var. Eminim ki dün akşam bebeklik resimlerini görmene rağmen aklından hâlâ nasıl senin ailen olabildiğimizi ve nasıl senelerce başka bir ailede büyüdüğün geçiyordur. Sana bunu konuyu fazla uzatmadan anlatacağız." Onaylayarak kafamı salladım ve devam etmelerini bekledim. "Anlayacağın üzere bizim ailemizde çocuklar arasında tek kız sensin bu da bizim için bir mucize." Harbiden tek kız benim. Nasıl olurda hepsi erkek olur. "Bizim bütün sülalede bütün çocuklar erkek ve senin kız olacağını öğrendiğimize o kadar çok sevinmiştik ki sana anlatamam. Üçüz olduğunuz için erken doğum yapmak zorunda kaldım. Birkaç hafta sonra eve geçiş yaptığımızda her şey çok güzel gidiyordu. Abinler sana gözü gibi bakıyorlar ve seninle oynuyorlardı. Bir gün herkes uyurken gece biri gelip seni abinlerin yanından alıp kaçırmış. Abinler uyandığında senin olmadığını görünce ağlaya ağlaya bize anlatmak için yanımıza geldiler." Annem hanımın gözleri dolmuş ve sesi titriyordu. Kim bilir nasıl hissetmişti o zamanlar. Onun anlatmayacağını anlayan babam bey anlatmaya devam etmek için derin bir nefes aldı. "Seni senelerce aradık, polislere haber verdik inanır mısın seni bulamadılar. Şehir dışına çıkamayacağını söyleyip sürekli aynı şehirde aradılar seni. Denizde, derelerde ve göllerde bile aradılar seni ölmüş olabileceğini düşündükleri için ama senden hiçbir iz bulamadılar. Bizde bu olaya kendimiz el atalım dedik şehir şehir gezdik birinci sınıfa başlayacağın zaman gittiğimiz şehirdeki tüm ilk okullara baktık her sene her ay seni bulmak için uğraştık. En sonunda buraya geldik abin seni bütün liselerde aramaya başladı. Ve üçüzlere benzeyen bir kız söylediğinde o kadar çok sevinmiştik ki. En başta DNA testi yaptırmayı düşündük kesin olarak emin olabilmek için ama daha sonradan buna gerek olmadığını düşündük sonuçta o kadar çok benziyorsunuz ki üçüzlerle. Daha sonra da zaten nasıl bu durumda olduğumuzu biliyorsun." Vay be ne kadar çok uğraşmışlar beni bulmak için. Ben gerçekten de buna değer miydim? "Anlıyorum." Diyecek başka bir sözüm yoktu. Ne diyebilirdim ki bu anlattıklarına. "Bizimle yaşamak istersen sana sonuna kadar kucak açarız sen bizim canımızsın ama bizi yabancı olarak görebileceğin için bunları söylüyorum. Bizim asıl isteğimiz bizimle yaşaman. Bunun hakkında ne düşünüyorsun? Bizimle yaşamak ister misin?" İşte can alıcı bir soru. Ben ne istiyordum? Onlarla yaşamak mı yoksa kaçmaya devam etmek mi? "Ben şu an bilmiyorum. Düşünmek istiyorum izninizle." "Tabii ki düşün istediğin kadar düşünebilirsin. Hem burada kaldığın süre zarfında karar vermen daha kolay olur. Ailemizi öğrenmiş olursun." "Nezaketiniz için teşekkür ederim." "Ne demek, teşekküre gerek bile yok sen bizim kızımızsın." Annem hanıma gülümseyip küçük bir baş hareketiyle onayladım. Birkaç dakika sonra odanın kapısı çaldı ve içeriye hizmetli olduğunu düşündüğüm biri girdi. "Efendim kahvaltı hazırlıkları bitti yemek odasına gelebilirsiniz." Demek ki evdeki hizmetliler böyle şeyleri bile duyuruyorlardı gelip vay be ama buraya geldiğimden beri şu ana kadar hiç karşılaşmamış tam neden acaba? Ha sahi ya ben gece gelmiştim buraya büyük ihtimalle ya uyuyorlardı ya da evlerine gitmişlerdi, tabii evleri arasında git gel yapıyorlarsa. Herkes odadan çıkıp ilerlemeye başlamıştı, evde hangi oda ne odası olduğunu bilmediğim için en son ben çıktım odadan. Tekrar bir kaybolma vakası yaşamak istemezdim. Koridorda iki odayı geçtikten sonra yemek odasına gelmiştik bile. Salona fazla uzak değilmiş. Herkes kendi yerlerine oturmuştu. Sanırım annemin karşısı benim yerimde. Çünkü bir tek orası boş bırakılmıştı. Masaya şöyle bir göz atınca bir ben eksiktim maşallah yani. Ne ararsan var ama sanırım görgüsüz biri gibi davranıp onların gözünde kendimi küçük düşüremezdim ne de olsa hiç tanımadığım insanlar. Diğer evde olsaydım ve önüme gelen her şeyi yeseydim annem ve babamdan çok fena azar işitirdim hatta ceza olarak odama bile kapatılabilirdim. Maalesef bazı şeyler her zaman bende bir yara olarak kalacaktı, her ne kadar şu an gerçek ailemin yanında olsam da. Masayla bakışırken sanırım düşünce dünyam içinde uzun süre kaybolmuş olmalıydım ki annem hanım ve babam bey önümdeki tabağa sofrada ne varsa hepsinden biraz koydular. "Ye kızım ye aç kalma. Kahvaltıda ne yersin bilmiyoruz ama hangilerini seviyorsan hepsinden ye." Ah diğer annem olsaydı bana kesinlikle böyle davranmaz "Çok yeme sen genç bir kızsın, zayıf ve alımlı olmalısın. Diğer türlü şişman kızlardan bir farkın kalmaz." derdi ve onun sayesinde sofradan aç kalkmış olurdum. Buradaki ailemse tam tersi yemem için ısrar ediyor. Ne kadarda farklı yapıları vardı. Acaba bu ailede büyüseydim nasıl olurdu? Daha rahat bir yaşam sürebilir miydim? ~•~ Selamlaar, bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarınızı bekliyorum ✨❤️ |
0% |