@yumixx
|
İlk defa bu kadar çok tok hissederek sofradan kalkmıştım ama sanırım tabağıma koydukları tüm yiyecekler çok gelmiş olacak ki midem patlamak üzereydi. "Nasıldı beğendin mi kahvaltıyı yavrum? Eğer beğenmediysen başka şeylerde yaptırabiliriz diğer sabahlar." "Evet beğendim çok güzeldi her şey." "Beğenmene sevindim güzel kızım. Akşam yemeği için istediğin bir şey var mı yaptıralım ona göre." Ne kadar anlayışlı. "Yok ne olsa yerim fark etmez ne yapıldığı." "Tamam kızım." Beni memnun etmek için çok uğraşıyorlardı. "Aşk olsun anne ama bunca yıllık oğluşunum bana bir kere bile olsun böyle özen göstermedin. Kırılıyorum ama." "Sen sus, çok konuşma bakayım. Seni her gün görüyorum zaten. Kızıma uzun yıllar sonra ilk defa kavuştum." "Olsun anam, canım anam ben senin için kız taklidi yaparım ayol." "Mete yavrum senin ayarların yine bozuldu." Bozulma değil o bence. Baştan beri bozuktu tanıdığım kadarıyla. "Aaa aşk olsun ama şekerim ne bozulması. Sen beni ne sandın ayol." Babam beyin sabrı son sınırlarına ulaşmış olacak ki sesli bir şekilde nefes aldı. "Lan eşek senin yüzünden sabahtan beri kız korkup kaçacak ne biçim aileye düştüm ben diye. Normal davran lan azcıkın." "Üzdü bu beni baba. Sessizce yerime siniyorum ben." Mete pek üzülmüş gibi durmuyordu ya da yapısı gereği bunu bile şakaya vurmuş olmalıydı. “Aferin, böyle adam ol.” Babam bey tekrar söze girecekken birinin telefonunun çalmasıyla masaya bir sessizlik hakim oldu. Ben kimin telefonu çaldığını anlayabilmek için göz gezdirirken Mete’nin yerinde kıpırdanmasıyla onun telefonunun olduğunu anlayıp merakla telefonunu açmasını bekledim. Ekranına baktıktan sonra anne- babasına dönerek konuştu. “Abim arıyor.” Ardından hemen telefonu açıp kulağına götürdü. “Alo, abi.” “…” “Evet abi, Kumsal bulundu.” “…” “Doğru söylüyorum ya! Niye bana inanmıyorsun?” “…” “O zaman gelip kendi gözlerinle görebilirsin sevgili abicim.” “…” “Tamam tamam hadi ben kapatıyorum. Kahvaltı ediyoruz Kumsalcığımızla. Baays.” Sevgili üçüzüm telefonu kapattığı anda annem hanım söze girdi. “Noldu oğluşum ne diyor abin?” “Kumsal’ı bulduğumuza inanamadı mesajı görür görmez uçağa binmiş. Birkaç saate burada olacağını söylüyor, havaalanındaymış.” Ben aklım karışmış bir şekilde onlara bakarken bir taraftan da Kumsal dedikleri kişinin ben olup olamayacağımı düşünüyordum ki annem hanım bana bakarak söze girdi. “Kızım Kumsal diye bahsettiğimiz kişi aslında sensin, senin asıl adın Kumsal. Her şey çok hızlı gelişti diye sana bundan bahsetmedik hem belki şu anki adını kullanmak istersin diye düşündük.” Anladığımı belirtmek için başımı salladım. Masada uzun bir sessizlik hâkim olmuşken aklıma gelen şeyle söze girdim. “Şu an evet kendi adımı kullanmak istiyorum fakat burada kalmaya karar verirsem eskiyi unutmak ve yeni bir hayata başlamak adına belki sizin bana koyduğunuz asıl adım olan Kumsalı kullanabilirim.” Annem hanım bu söylediklerimden sonra gözleri dolmuş ve gülümser bir şekilde bana bakıp başını salladı. Ardından herkes eski neşesine dönmüş sohbet etmeye başlamıştı ama kardeşim olan çocuk, sanırım adı Barış’tı bana nefret dolu gözlerle baktığını fark ettiğimde bende ona dik dik bakmaya başlamıştım. Annem hanım bunu fark etmiş olacak ki konuşmaya başladı. “Oğlum Barış, neden ablana öyle bakıyorsun?” Bu soru üzerine Barış gözlerini bir an bile benden çekmeden konuşmaya başladı. “O benim ablam falan değil. Buraya tüm ilgiyi üzerine çekmeye ve bizi dolandırmaya gelen birisi o sadece.” Duyduğum şeylerle başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Annem hanım bir şey demek üzereyken o sinirle söze atladım. “Pardon da ne diyorsun sen ben mi dolandırıcıymışım?” “Evet, sensin. Seni bu evde istemiyorum ve büyük ihtimalle hiçbir abim seni istemiyor bu evde. Bunu düşünen sadece ben olmadığıma eminim.” Bu dediğiyle diğerlerinin yüzünde gezdirdim bakışlarımı. Adının Cenk olduğunu tahmin ettiğim abim bana bakarak konuşmaya başladı. “Evet, Barış doğru söylüyor. Bende istemiyorum seni bu evde. Nereden çıktın ki sen, nereden buldular da geldin bu eve anlamıyorum. Bu evde erkek kardeşlerimle rahattım ama artık çok sağ ol hiç rahat değilim senin sayende.” Gözlerim dolmuş bir şekilde onlara bakıyordum. Doğru ya kim benim gibi birini isterdi ki zaten. Tıpkı üvey ailemin evinde istenmediğim gibi burada da istenmiyordum. Beni gerçekten sevdiklerini düşünmekle çok büyük bir aptallık yapmışım. Yeni ailem olduğunu öğrendiğim kişilerin beni hemen sevebileceğini düşünmemeliydim. Buradan gitmeliydim, hem de hemen. Sandalyemden hızla kalkmamla birlikte sandalye yere düşmüştü. Birkaç adım atıp yerimde durdum ve onlara dönüp son kelimelerimi ettim. “Korkmayın istenmediğim yerde durmam.” Annem hanım ve babam bey hızla beni durdurmak için sandalyelerinden kalkmışlardı ki ben koşarak odadan çıktım. Gözyaşlarım artık sözlerime itaat etmiyor dışarı akıyordu. Dışarı çıkmak için hızla dış kapıyı açtığımda önüme bakmadığım için birine çarpmıştım. Ağladığım için yüzümü kaldırmadan titreyen sesimle çarptığım kişiden özür dileyip bir şey demesine fırsat vermeden koşmaya devam ettim. Yine yalınayaktım bu yüzden çok az bir mesafe koşmama rağmen yaralarım yüzünden canım acıyordu. Biri arkamdan seslenmeye başlamıştı kim olduğuna bakmak için başımı arkaya çevirmemle ayağımın bir şeye takılıp düşmem bir oldu. Canım çok acıyordu, ben bunları hak ediyor muydum? Arkamdan koşan kişi bana iyice yaklaşmıştı. Kimdi bu, adımı nereden biliyordu ki? Bu da mı sapık yoksa, hayır hayır diğer abilerim benden nefret ediyor bana dün akşam yardım etmiş olsalar da artık yalnızım bu kişiden kurtulmam lazım. Hemen ayağa kalkıp topallayarak koşmaya çalıştım. Düşmenin etkisiyle eskisi gibi hızlı koşamıyordum. Adam bana yetişmiş olacak ki arkamdan sarıldı. Sanırım hayatım burada son bulacaktı. Bu iri yapılı adamın elinden kendimi kurtaramazdım. Bir ümit kurtulurum düşüncesiyle adamın kollarında çırpınmaya başladım. “Bırak beni, bırak lütfen! Yalvarırım bırak. İstemiyorum, yapmak istemiyorum!” Lütfen, lütfen bırak. “Ne yapmak istemiyorsun, sakin ol. Sana bir şey yapmayacağım!” Hayır Ceylan inanma yalan söylüyor. “Yalan söylüyorsun seni tanımıyorum sende bana zarar vermeye geldin, sende beni taciz etmeye geldin. Bırak beni, bırak!” Zihnimin derinliklerindeki o anılar tekrar gerçekmişçesine gözümün önünde canlanmaya başlamıştı. Artık etrafımdaki hiçbir sesi duymuyordum. Sesler kulağıma birer uğultu olarak geliyordu. Adamın kollarından kurtulmak için var gücümle elini ısırdım. Adam benim ısırmamla tutuşunu zayıflatmıştı, bunu fırsat bilip öne atıldım. Kaçmalıydım bana zarar vermemeli, kendimi kurtarmalıyım. Önümde kaldırım olduğunu fark etmediğim için takılıp yere düştüm. Düştüğüm yerde adama doğru döndüm. Artık kaçışım yoktu sanırım. “Sakin ol sana zarar vermeyeceğim, bana güven.” Diyerek bana yaklaşmaya başladı. İnanmıyorum herkes öyle söyler zaten. Direnmeye devam etmeliydim. Bu sefer adama oturduğum yerden tekme savurmaya başladım. Bir şekilde tekmelerimi savuşturup yine bana sarıldı. Bu sefer de onu yumruklamaya başlamıştım, deli gibi ağlıyordum. “Bırak beni, nolursun bırak beni!” Artık krize girmiştim sanırım çünkü biri nefesimi kesmiş gibi hissediyordum. “B- en, ay- nı şeyle- ri yaşa- mak iste…” Yazar’dan Ceylan, son kelimesini bile bitiremeden her şey karanlığa gömüldü. Demir ise Ceylan’ın bu çırpınışları ve söyledikleri karşısında şok olmuş bir şekilde kardeşine sıkı sıkıya sarılıyordu. ~•~ Bölümü nasıl buldunuz? Beğenmeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen 🌸 |
0% |