@yusufssyy
|
II. Kısım
Artık evden kesin olarak ayrılmıştım. Bir ailem yoktu. Sıcacık bir yatağa sahip değildim. Güne güzel bir kahvaltıyla başlamayacaktım. Fakat biraz düşününce yatak haricinde ailesiyle yaşayan çoğu gencin sahip olduğu şeylere sahip olmadığımı fark ettim. Zaten olamayacaktım da. Bu yüzden kendimi rahatlamış gibi hissettim. Hafif esen rüzgar, alaca karanlık bir gece, saat gecenin ikisi, ayağımın dibinde dönüp dolaşıp bacağıma sırnaşan sarman tekir kedi, az biraz işitilen baykuş sesi sayesinde huzur dolmuştum. Birden bire zihnim boşalmıştı. Daha sonra parka gitmek üzere yürümeye başladım. Ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Elimi cebime attım. Kulaklığı takıp şarkı açmayı düşündüm. Fakat son dinlediğim şey olan müzik kutusu müziğini gördüm. Oldum olası beni rahatlatır. Müziği açıp banka oturdum. Hafif sinirli ve donuk bakan gözlerim rahatlamaya, sinirden titreyen ellerim bir anda boşalmaya başladı. Ağaçların rüzgarda dans edişini izledim. Saatler geçmişti, gözlerim ağlamaktan şişmiş, kıpkırmızı olmuştu. Sabah ezanının okunuşuyla dikkatim dağıldı. Gözlerimi ovuşturup ayağa kalktım. Heryerim uyuşmuştu. Aklıma geldikçe namaz kılarım ben. Parka beş dakika mesafesi olan caminin yolunu tuttum. Bacaklarımın uyuşukluğunun etkisiyle topallaya topallaya yürürken Trabzon'dan dönen eski kız arkadaşımı gördüm, Akyaz. Sevinçli ve enerjik bir şekilde elinde çantasıyla arabadan inmişti. Ben ise tam tersine sinirli, uyuşuk ve yorgun bir şekilde ağır adımlarla yürürken durup onu izledim. Akyaz çok güzeldi. Fakat karakterlerimiz uyuşmuyordu. Ben benim gibi olmayanları pek sevmem. Zamanla onu da sevmemeye başlamıştım. Birlikteliğimiz güzelce ilerlerken yaptığı bir kaç şeyin etkisiyle ondan uzaklaşmaya başlamıştım. İş bu uzaklaşma, yabancılaşma bizi ayrılığa itmişti. Yarım kalmıştı aşkımız. Onu görür görmez abimle kapıda karşılaştığımda olduğu gibi eskileri düşündüm. Gözlerim sarhoş olduğumu düşündürür biçimde Akyaz'a bakıyordu. Akyaz ona baktığımı fark edince seslenmeye başladı, ben ise anılara gömülmüştüm. Ailesi beni tanıyordu fakat o an orada olduğumu bilmiyorlardı. Çoktan içeri girmişlerdi. Akyaz markete uğrayacağını söyleyip ötede, onu izlerken ayakta durmak için tutunduğum direğe doğru ilerledi. Sıcak ve minik elleriyle yanaklarıma dokundu. İsmimi sayıklayıp iyi misin diyordu. Birden bire ellerinin sıcaklığını hissettim. Donuk gözlerim birden bire yavaşla kapanmaya başladı. Uyuşmuş bacaklarım yüzünden dengemi kaybedip geriye doğru düşmeye başladım. Akyaz korkup sarıldı hemen. "Birşey söyle artık iyi misin? Korkutuyorsun beni." dedi. Aslında korkulacak bir şey yoktu. Evvelki gece uyumamıştım. kırk sekiz saati aşmış uykusuzluğun etkisiyle uykuya dalmak üzereydim. Akyaz'ın sesiyle kendime geldim tabii. Doğrulup iyiyim dedim. Geri çekilip hesap sormaya başladı. - Ne bu hâlin, gece boyu içtin mi? - Başlayacağım içkisine de sarhoşluğuna da. Sarhoş falan değilim ben gayet ayığım. Bir şeyim yok. - Sarhoşsun belli, git yüzünü yıka iyice. Akyaz'ın bu sözleri beni bir yandan mutlu etse de bir yandan da sinirlendirmişti. İlgi göstermesi hoşuma gitse de onun da sarhoş olduğumu söylemesi germişti beni iyice. Sinirlendim, pek beceremesem de yürümeye başladım. Bacaklarım çözülmeye başladı, hızla camiiye girdim. Girmez olaydım. Sabah namazını kılmaya gelen dayılardan biri de beni sarhoş sanıp ite kaka kovdu camiiden. Dayanamayıp kendimi yalnız hissettiğim anlarda gittiğim, ilçeye giriş yapılan yolun yanındaki sanayi bölgesinin bitiminde, otobanın üstündeki üst geçitten 250 metre kadar uzaktaki ıssız, kimsenin uğramadığı ve bununla birlikte otobanın yokuş olan kısmının üstünde duran yere gittim. Demirliklerden atladım. Ufak bir dikkatsizlikle 20-30 metre aşağıdaki otobana düşer, asfalta yapışırsınız. Oturdum işte öyle bir yere. Arabaları seyredaldım. Araba camından etrafı seyreden çocuklar, şans eseri beni fark eden tır şoförleri bana bakıp şaşırıyor, anlayacağımı sanıyorlardı. Kimi zaman korna çalar, kimi zaman arabadan inip ikna etmeye çalışanlar oluyordu. Aldırış etmeden otobanı seyretmeye devam ettim. Sonra kalkıp sigara, çakmak ve iki efes shot alıp geri döndüm. Sigara paketinin neredeyse yarısını bitirmiştim. Astımım olmasına rağmen farkına varmadan içmiştim sigarayı. Sonrasında bir nefes darlığı. Kıpkırmızı olmuştum. Nefes alamadım uzunca. Sonra öksürük tuttu tabii. Doğrulmaya çalışırken bir anda ayağım kaydı. Düşer gibi oldum. Neyseki demirlikleri tutuyordum da düşmedim. Sigarayı bira poşetine koyup çıktım oradan. Issız olduğu için kimse yoktu tabii bu yüzden bir köşede oturup birayı içtim. Sarhoş olmasam da başım dönmeye başlamıştı. Daha sonra dayanamayıp elimi cüzdanımın olduğu cebe atıp sıkı sıkı tutup uyudum oracıkta. Uyandığımda öğlen olmuştu. Bir kaç cevapsız arama vardı telefonda. Hiçbiri ailemden değildi. Akyaz aramıştı beni. Geri aramaya utandım. Biraz düşündüm oturduğum yerde, arayıp teşekkür edecektim. Öyle de yaptım. Aradığımda telaşlı bir şekilde nerde olduğumu sordu. Evde olduğumu söyledim, inanmadı. Rüzgar sesi telefondan işitelecek şiddetteydi. Tekrar sordu, umursamadan teşekkür ettim kapattım telefonu. Sonra olduğum yerden beş dakika mesafedeki tekelden su almaya gittim. Tekeldeki adama parayı verirken fark ettim. Paramın yarısı bitmişti. Suyla yüzümü yıkadım iyice. Daha sonra Yavuz'u aradım. Durumu anlattım. Bize gel kal bir kaç gün, annemler Giresun'a gitti sabah dedi. Yarım saat yürüdükten sonra Yavuz'un evine vardım. Üstümü çıkarıp duşa kabine girdim. Ayılana kadar suyun altında durdum. Ayıldıktan sonra salonda oturduk, konuştuk iyice. Ailesi dönene kadar evde kalabileceğimi söyledi. Hâlâ uykum vardı, telefonu şarja takıp koltukta uyudum. |
0% |