Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@yusufssyy

V. Kısım

 

Akyaz gözlerimi açtığımı fark edince alnımdan öpüp teşekkür etti. Bende hafif bir tebessümle, beceremesem de bir kaç kelime konuşmaya çalışıp, kim olsa aynısını yapardı dedim. Akyaz bir anda ciddileşip "Sabah neden o hâlde olduğunu bana anlatmak zorundasın." dedi. Yutkunmaya çalıştım. Tam konuşmaya başlayacaktım ki; şimdi değil, kötü durumdasın iyileşir iyileşmez anlatacaksın söz ver dedi. Başımı salladım, tekrar alnımdan öptü. O sıra Yavuz ve Ercan içeri girdi. Bir kaç hafta yürüyemeyeceğimi söylediler. Ailemin yanına artık istesem de dönemeyecektim. Yavuz'un ailesi yaz sonuna kadar Giresun'da kalacakmış. Bu yüzden evinde kalmamda bir sorun olmayacağını söyledi. Hastaneden çıkarken bizi Emre karşıladı. Akyaz'ı evine bıraktıktan sonra Yavuz'un evine döndük. Sabahın ilk ışıkları evi aydınlatıyordu. Uykusuz ve uzun bir gece geçiren arkadaşlarım uyuyacaklarını söyledi. Salonda benimle beraber Emre kaldı. Yavuz ve Ercan'ın uyumasından yarım saat sonra Emre de uyuyakaldı. Bense Akyaz'ı düşünüyordum. Öğlene doğru Ercan'ın ailesi aramış. Ercan durumu izah ediyor, Emre sesten dolayı uyanıyor ben ise kendimi Ercan'ın telefonu kulağıma dayadığı bir vaziyette buluyorum. Ercan'ın annesinden bolca dua aldıktan sonra Yavuz'u uyandırıyoruz. Biraz gece hakkında konuşurken kapı çalıyor bir anda. Kapıdaki kişi Akyaz. Arkadaşlarıma beni sorup daha cevap almadan içeri girip beni arıyor, salonda yatmış bir şekilde görünce durmayıp sarılıyor. Yavuz, Ercan'ı bizi yalnız bırakmak için markete yolluyor, Emre'yi ise kahvaltı hazırlamak için mutfağa çağırıyordu. Çocuklar gidince Akyaz göğsüme yaslanıp biraz bekledi. Sonra kafasını kaldırıp "Tuncayla ayrıldım. Dün gece senin yapman gerekeni yapmak yerine kızlara sarkmış. Seni hastaneye götürürken gördüm." diyip elimi tutmaya başladı. "Benden iyisini bulamamışsın" diyip sırıttım. Biraz eskilerden konuştuk. Biraz dediğim de saatleri bulmuştu Akyaz'ın gitmesi. Akyaz'ın gidişinin ardından Yavuz'dan kitap istedim. Genelde polisiye okurum. Yavuz'un evinde de bolca kitap vardı. Kitaplıktan rastgele bir kitap çıkarıp getirdi. Getirdiği kitabın kapağı ve ilk sayfaları koparılmıştı. Ben kitap okumaya başlayalı onbeş dakika ya olmuştu ya da olmamıştı, Emre ve Ercan evden ayrıldı. Yavuz birşey isteyip istemediğimi sordu. Hayır dedim. Ardından ikimize de birer tost yaptı, tost yedikten sonra belki bir hafta boyunca, belki de haftalarca kullanacağım hapları getirdi. Bir yandan dayak yediğim için sinirli, bir yandan da Akyaz'ı kurtardığım için gururlu bir şekilde hapları içtim. Daha önce kemiklerimin bu şiddette kırılacağı bir kavgaya girmemiştim. Bu benim için bir ilk olmuştu. Fakat göğüs kabartan bir ilkti aynı zamanda. Neticede ben abim gibi serserilik ve güç gösterisi için değil, masum bir kızı taciz edilmekten, belki tecavüze uğramaktan, belki de ölümden kurtarmıştım. Takıntılı sapık çünkü karşımdaki ne yapacağı belli olmaz, ana-babaları sokağa salıveriyor bunları. Ailemin beni suçladıkları herşeyi yapıyor bu herifler. Kimilerinin raporu var diye, kimilerinin de yaşı tutmuyor diye içeri tıkmıyorlar. Bu şerefsizler de fırsattan istifade dilediklerini yapıyorlar. Aklıma geldikçe sinirleniyorum. Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, sokak hayvanlarına şiddet... Aslında suç bunları yapanlarda değil, yapmaya fırsat tanıyanlarda. Bu tür canice işlenen suçlara karşın ağır cezalar vereceksin ki bir kere yapan bin kere ibret olsun bu millete. Ceza demişken, hangi cezayı verecekler? Anayasa o kadar eski ve yetersiz ki birçok suçlu suçu anayasada geçmiyor diye serbest kalıyor. Yargıtay kararı anayasaya göre veriyor, e anayasada da birşey yazmıyorsa ne yapabilirler? Bu durumda iş başa düşüyor. Bu millete namus bilinci aşılamak lazım. Öyle ki çoğunluk neyi desteklerse herkes onu savunur bu topraklarda. İki yanlış bir doğruyu yanlış çıkarır yani... Ben düşüne dururken Yavuz uyumaya gitti. Bense salonda, televizyon karşısında uyuyakaldım.

Loading...
0%