@yusufssyy
|
İkizim Çakır ve ben birbirimize çok benzeriz. Çocukluğumuzdan beri bizi ayırt edemez kimse. Bir annemiz karıştırmazdı bizi. Onun dışındaki herkes bizi ayırt edebilmek için sağ bileğime bakardı. Sağ bileğimde kırmızı bir doğum lekesi var. O leke olmadan kimin kim olduğunu görerek anlayamazsın o derece bir benzerlik bu. Ben çocukken çok suskun, içine kapanık biriydim. Kardeşim Çakır bunun tam tersine çok sosyal ve gözde biriydi. Göğüs kabartmaktan, böbürlenmekten de ayrıca zevk alırdı. Ben de bunun tam tersiydim, asla böyle bir amacım yoktu. Tabii böyle olunca Çakır her fırsatta yararlandı bu durumdan.
Sana birkaç örnek vereyim öncelikle. İlkokula gittiğimiz zamanlardı. Futbola pek meraklıydık ikimizde. Çakır benden daha çok severdi tabii ki. Hatta her hafta mahalle maçları düzenlerdi tek başına. Bazen bu mahalle maçları turnuvalara dönüşürdü. Onbeş-yirmi kişiye varan arkadaş grubumuzdan her üç kişi bir takım kurar turnuva yapardık kendi aramızda. Tahmin edebileceğiniz üzere ikimiz de aynı takımda oynardık. Takımdaki üçüncü kişi genelde Şahin olurdu. Şahin mahallede futbol lisansı olan tek çocuktu. Oynadığı takım pek iyi bir takım sayılmazdı fakat takımda oynayıp gelişebilecek genç yetenek arıyorlardı. Şahin turnuva düzenleme konusunda Çakır'a destek olur, turnuvayı kazanan takıma da hocayla görüştüreceğine dair söz verirdi. Bu yüzden bu turnuvalar pek önemli ve ciddi turnuvalardı. Şahin ve biz hep aynı takımda oynardık demiştim. Turnuvaları genelde kazanan takım biz olurduk. Yine turnuva yapıp birincilikle bitirdiğimiz günlerden biriydi. Şahin uzun zamandır bizimle beraber oynadığı için çok uyumlu bir üçlü olduğumuzu düşünürdü. Bizi takıma çağırdı en sonunda. İkizim ve bendeki uyum, uzaduyum kimsede yoktu. Bir araya geldiğimizde bizi kimse yenemezdi. Bu çocukluğumuzdan polis akademisinden mezun olacağımız zamana dek böyleydi.
Dediğim gibi, Şahin bizi takıma davet etti. Tahmin edebileceğin üzere biz de kabul ettik. Bu davet ikizimi çok mutlu etmişti. İkizim mutlu olunca bende mutlu oldum elbette. Çakır " Tabii ki geliriz. Hele bi' babamızdan izin alalım, geliriz Allah'ın izniyle." der demez akşam ezanı okunmaya başladı. Her mahallenin kuralıdır ki akşam ezanı okunur okunmaz hepimiz evlere dağıldık. Anne ve babamız bizi sofrada bekliyordu. Çakır çok beklemeden konuyu açtı. Babam ilk başta pek istemedi ama biz biraz daha ısrar ettiğimizde daha fazla direnemeyip tamam gider konuşuruz dedi. Çakır o gece mutluluktan uyuyamadı, sürekli hayallerini anlatıp durdu. Sabah ilk işimiz krampon almaya gitmek oldu. Krampon aldıktan sonra hocayla görüşmeye gittik. Biz Şahin ve diğer takım üyeleriyle beraber ilk idmanımıza çıkarken babam da hocayla konuşuyordu. Sana söylediğim üzere çok iyi oynuyorduk. Hoca ikimizi de çok beğenmişti fakat ben daha hızlı koşuyordum kardeşimden. Hoca bunu fark etmiş olsa gerek babama adımı sordu. Babam ve hoca uzaktaydı, bileğimdeki leke belli olmuyordu. Babam bu yüzden çareyi isim sallamakta buldu. Tahmin etmişsindir ki benim başarımı Çakır kapmış oldu bu sayede. Aramızda bi anlaşmazlık, kin olmasın diye ilk başta babamlar anlatmadı. O gece kardeşimden öğrenmiştim.
- Biliyor musun hoca senden hızlı olduğumu söylemiş. Babam kıskanırsın diye de anlatmamış.
- İyi hayırlı olsun ne diyeyim. Umarım ben de kendimi geliştiririm de aynı takımın formasını terletiriz.
- Şey, o konuda hoca biraz kararsız. Zaten oynadığımız takımın hâli hazırda bekleyen topçuları olduğunda şçqqık |
0% |