27. Bölüm

BÖLÜM 25

Sitare Yazar
yzrsitare

Anlıyor musun?

Gökyüzü güneş olsa, sensiz karanlıktayım..."

Ümit Yaşar Oğuzcan

 

***

 

Cama vuran minik damlaların sesi kulağına doldukça hoşuna gidiyordu. Eliza küçüklüğünden beri yağmur sesini çok severdi. Özellikle sabahları yağmur sesiyle uyanmayı daha çok severdi. Ama hissettiği baş ağrısı ile gözlerini sıkıca kapatıp elini başına götürdü.

"Senden nefret ediyorum alkol, ahh! Başım..." Eliza birkaç saniye dün olanları hatırlamaya çalışırken aniden gözünü açıp doğruldu. Yatakta tekti, Asef'i hatırlıyordu. Kafasında hayal meyal sözler vardı.

 

Uyuyor musun?

Bana böyle sarılmaya devam edersen nefessiz kalacağım, zaten bir bakışınla nefesimi kesiyorsun...

Bacaklarını bana sarmak zorunda mısın?

Uslu dur yavrum...

 

"Ah! Hayır ama ya!" Eliza aklına dolan seslerle yatakta ayaklarını vurarak dönmeye başladı. Yastığının altındaki kağıt eline gelince durup ne olduğuna baktı. Asef'in el yazısı ile yazdığı nota şaşkın şekilde baktı.

"Günaydın vahşi kedi, dün gece yine pençelerini bana batırıp durdun. Sabah uyandığımda ilk seni görmek çok güzeldi ama yine çığlık atıp dramatik hallerine maruz kalmamak için erken gidiyorum. Dün geceden kalma olduğun için mutfakta senin için hazırladığım şeyleri ye.

Bana hayatımın en güzel dördüncü gecesini yaşattığın için teşekkür ederim..."

 

Eliza notu birkaç defa okumuştu. Yüzünde geniş bir tebessüm vardı. "Bu adam her geceyi böyle sayacak mı? Oha! Sanki kaç gece geçireceğiz de öyle dedim?" Kendi kendine kızıp aynı zamanda da gülerken yataktan kalkıp hızlı şekilde mutfağa gitti.

Mutfağın kapısında gördüğü görüntü ile öylece kalmıştı. Dudakları aşağı doğru büzülürken içeri girdi. "Ya Tolga, niye yedin?"

Tolga ağzına kocaman bir lokma atıp portakal suyunu içti. "Kız zilli, uyandın mı? Kim hazırladı bu masayı? Bir kuş sütü eksikti. Hepsini yedim, acele et sen de hazırlan. Sert adam Cihan aşağıda bekliyor. Ayşe babaanne dönüyormuş, onu uğurlamaya gidelim."

"Tamam, bekle duş alıp çıkalım. Ayı gibi her şeyi ye zaten." Eliza Asef'in neden erken gittiğini anlamıştı. Odasına giderken Asef'in ona hazırladığı şeyleri yiyemediği için çok üzüldüğünü hissetti.

Kapıdan girecekken uykulu şekilde odasından çıkan Nehir ile birkaç saniye göz göze geldiler. Ardından Nehir şokla ağzını kapatırken Eliza sinirle gözlerini devirdi.

"Eliza! Ne olduğuna inanamayacaksın!" Nehir heyecanla konuşmaya başlayınca Eliza çok geç olduğunu anlamıştı. "Dün gece bir rüya ya da hayal gibi bir şey gördüm. Çok susamıştım, kalkıp mutfağa gittim. Ama iki tane büyük boz ayı bizim mutfaktaydı. Birisi masaya oturmuş diğeri ayaktaydı. Ben şaşkın şekilde bakınca ayının birisi konuştu. "Ne istiyorsun?" diye sordu. Tıpkı Asef Bey'in sesine benziyordu. Ben ''su," dedim sadece. Sonra masada oturan ayı bana su uzattı. Alıp içtim. Daha sonra ayaktaki ve sesi Asef Bey'e benzeyen ayı "Sessiz ol, Eliza'yı uyandırma." dedi. Ben de uykuya daldım. Acaba Asef Bey, bizim evde olduğu için mi rüyama girdi? Kaçta gitti?"

Eliza, Nehir'in hızlı şekilde anlattığı şeyleri yakalamak için çok uğraş veriyordu. Nehir'in içince uyurgezer davranışları sergilediğini bildiği için çok garipsemedi. Ama her şeyi söyleyip rezil olmak istemiyordu. "Herkes gidince o da gitti. Bir yerin açıkta kalmış, rüya görmüşsün. Hadi benim işim var, tutma beni."

"Eliza!" Nehir, odasına kaçan Eliza'ya seslenmişti ama arkadaşı ona bakmamıştı. "Ama gerçek gibiydi, hatta Eliza bunu sever mi? diye konuştu ayı." Nehir kendi kendine mırıldanıp odasına girdi.

**

Tolga ile Eliza aşağı inince Cihan'ın kaputa yaslanmış şekilde onları beklediğini gördüler. "Hey sert adam!" Tolga'nın yarası daha iyiydi, daha rahat hareket ediyordu. Cihan'ın omzuna bir tane vurdu. "Oha! Elim kırıldı, sen ne kadar sertsin? Bakayım hele," Tolga eliyle Cihan'ın karnını dürtünce aldığı bakış ile durdu. "Tamam, çok sertsin."

"Tolga Bey, şansınızı daha fazla zorlamadan arabaya binin. Yoksa başka bir şeye bineceksiniz."

Tolga aldığı tehditle dudaklarını mühürleyip hemen Eliza'nın yanına geçti. Yolculuğun geri kalanında da ağzını açmaya cesaret edemedi. Açmak için yeltendiğinde de Cihan'ın dikiz aynasından gönderdiği bakışlar engel olmuştu. Eliza ise sessizce akan yola bakıyordu, içinde hissettiği heyecan ve mutluluk duygusunu anlamaya çalışıyordu.

Konağın önünde durdukları zaman ilk Cihan indi. Direkt Eliza'nın kapısını açmıştı. Tolga kendi tarafından inerken yüzünü ekşitti.

"Hep kadınlara ayrıcalık yapın zaten. Ne var ayol benim de kapımı açsan," Sesini inceltip saçını kulağının arkasına koyar gibi yapmıştı.

"Ben bu hayatta sadece Asef Bey'in kapısını açarım, diğerlerinin de sadece onun emriyle. O yüzden sittin sene beklersiniz." Cihan konağa doğru yürürken Eliza gülmüştü, Tolga ise dil çıkarıp arkadan geldi.

Salona girdiklerinde Ayşe Hanım ve Alya'nın oturup sohbet ettiğini gördüler. Alya, Tolga'yı görünce heyecanla susup ona bakmaya başlamıştı. Eliza'yı gören Ayşe Hanım yanını işaret edip oturmasını bekledi. Tolga, Alya'nın yanına geçerken Eliza da Ayşe Hanım'ın yanına oturdu.

"Hoş geldiniz çocuklar, sizi gördüğüm için çok sevindim." dedi Ayşe Hanım.

"Hoş bulduk, Ayşe babaanne ama bizi bırakıp nerelere gidiyorsun?" Tolga'nın dramatik haline güldü Alya.

"Şapşal oğlan, acil işlerim var. Onları halledip yakında yine gelirim." Ayşe Hanım daha sonra Eliza'ya baktı. "Bir de bu defa Asef için gelin adayı getirememiştim onları da alıp gelirim." Eliza duyduğu şeyle olduğu yerde şaşkınca bakakalmıştı.

"Onlar mı? Kaç tane düşünüyorsun?" Tolga elini ağzına götürdü.

"Seçer içinden birini artık." Ayşe Hanım gayet rahat şekilde konuşurken Alya gülüyordu.

"Pazardan elma mı seçiyor?" diye kısık sesle sordu Eliza. Duyduğu şeyle bariz şekilde bozulmuştu. Bu da yüzünden net şekilde okunuyordu.

"Ne yapayım kızım, yaşı geçiyor artık. Evlenmesi lazım, birilerine de mesaj verdim ama demek ki gönlü yokmuş. Zorlamanın alemi yok." Ayşe Hanım bastonunu yere vurup yüzünü umursamaz tutmaya çalıştı.

"Ben zorlamayı severim babaanne." Asef gülerek merdivenden inerken Eliza'ya bakıyordu. Keyfi yerindeydi, yeni duş aldığı için nemli saçları dağınık şekilde spor elbisesi ile güzel bir görüntü sunuyordu. "Ama sen yine de yedekte tut adayları, belli de olmaz. Fikrim değişirse bakarım." Eliza'nın karşısına oturup ayak ayak üstüne attı.

"Güvenilmez adam." Eliza, Asef'e kötü bir bakış atıp mırıldandı. Ama Asef Eliza'nın dudaklarını okumuştu. İçten bir kahkaha attı.

"Bir şey mi dedin Eliza?" diye sordu göz kırparak.

"Haklısın dedim, düğününe gelir bir çeyrek takarım dedim." Eliza yapmacık şekilde gülüp karşılık verdi. Asef yeniden gülmüştü. Kıza bakıp alt dudağını ısırdı. Eliza onu resmen kıskanmıştı, onun bu tatlı haline ölebilirdi.

"Ölüyorum, bu nasıl bir ağrı?!" Deniz'in ağır adımlarla merdivenden inerken kendi kendine söylenmesi üzerine herkes ona döndü.

"Ne oldu susak ağızlı?" diye sordu Ayşe Hanım.

"Sorma sultanım, midem çok kötü. Dün ameliyattan gelince gece acıkmıştım. Cihan da çok kaliteli ve özel bir etten hamburger getirdi. Lan Cihan! Ne etiydi o ya?" Deniz acıyla bağırdı.

Asef şaşkın şekilde Cihan'a bakınca, Cihan omuzlarını kaldırıp indirdi. "Dediğim gibi, özel bir et. Zenginlerin yediğinden." Cihan gayet rahat şekilde açıklama yapmıştı.

"Lan kaç yıllık zenginim her çeşit et yedim ama ilk defa böyle oldum. Asef'im azıcık masaj yapsana." Deniz kendini Asef'in kucağına atmaya çalıştı ama Asef geri çekilince koltuğa gömüldü. "Hayvan herif!"

"Deniz asabımı bozma, o etten biraz daha yediririm sana." Asef ayağa kalkıp Deniz'in omzuna bir tane geçirdi.

"Hayır! Daha fazla bu acıya katlanamam."

"Susun susak ağızlılar, ben gidiyorum. Ben yokken akıllı uslu olun." Ayşe Hanım gür sesiyle hepsini susturmuştu. "Tolga çocuk, torunumu üzme sakın. Yoksa seni kıyma yapar Deniz'e yediririm." Deniz korkuyla yüzünü buruşturdu. "Eliza kızım, seni tanıdığım için çok mutluyum. Sana daha önce söylediğim şeyden dolayı da hala mahcubum. İnşallah beni affedersin." Yaşlı kadın, Eliza'ya bakarken kızın ona samimiyetle gülümsediğini gördü. Eliza uzanıp kadının boynuna sarıldı. Bu sırada da fısıltı halinde söylediği şeyi Ayşe Hanım dışında kimse duymamıştı.

"Eğer, gelin adaylarını buraya doldurmazsan seni affederim."

Ayşe Hanım büyük bir kahkaha atıp geri çekilirken herkes ikisine bakıp ne konuştuklarını merak ediyordu. Özellikle Asef bir kaşını kaldırmış ikisine bakıyordu.

"Benden mutlusu yok, demek artık kalbinin sesini dinliyorsun." Ayşe Hanım sessiz şekilde sormuştu. Eliza dudaklarını büzerek Asef'e aşırı tatlı bir görüntü sunmuştu.

"Kalbimin sesi çok gürültülü ama arada bazı sözleri yakalıyorum." Eliza da aynı sessizlikle karşılık verince Asef dayanamadı.

"Ama toplum için fısır fısır konuşulmaz, ayıp bir şey."

"Sen sus susak ağızlı, hadi ben gidiyorum." Ayşe Hanım bastonundan güç alıp ayağa kalktı. Alya'nın yanına gidip saçlarına bir öpücük kondurdu. "Güzel kızım benim, beni sürekli ara olur mu? Güzel sesini özlerim."

"Tamam babaanne, sürekli ararım." Alya sevecen şekilde babaannesine gülümseyip sarıldı.

"Hıı, Tolga'dan zaman bulursa arar." Deniz koltukta yatarken yüzünü buruşturarak konuştu.

"Deniz," Asef'in uyarıcı sesiyle sussa da Alya'ya dil çıkarmıştı.

"Öyle şey olur mu hiç?" Tolga boğazını temizledi. "Asef Bey abi, Alya Hanım durumum hakkında bilgi almak suretiyle gün içinde elli sekiz defa arayıp bir doktor edasıyla bilimsel bilgi aldı. Biz sadece,"

Asef'in bakışıyla susan Tolga uzanıp hızlı şekilde Ayşe Hanımın elini öptü.

"Hadi bakalım, gideyim ben. Geldiğimde güzel karşılanmamıştım ama uğurlama güzel oldu." Ayşe Hanım, Asef'in ona karşı davranışına atıfta bulunmuştu.

"Sen de pek güzel gelmemiştin be babaanne, neyse bunları konuşmayalım artık. Hadi gel," Asef, babaannesine laf sokarken kaşlarını çattı. İkisi de haklı olduğu için daha fazla tartışmaya devam etmediler. Ayşe Hanım giderken Deniz'in kalçasına vurup salondan çıktı.

Ayşe Hanım'ın arabası giderken Asef ve Eliza arkadan bakıyordu. Diğerleri içerideydi.

"Babaannemle sessiz şekilde ne konuştunuz?" Asef kolları birbirine dolanmış şekilde Eliza'ya döndü. "Hayır merak ettiğimden değil ama arkamdan bir iş dönsün istemem."

"Asıl ben sana bir şey sorsam olur mu?" Eliza çekingen şekilde Asef'e yaklaştı. Etrafına bakıp adama döndü.

"Çok güzel olur." dedi Asef de kıza biraz eğilirken.

"Şey, ben dün çok içtim de..." Eliza çekinerek konuşurken Asef şokla ağzını kapatıp kızın lafını böldü.

"Ne! Olanları hatırlamadığını söyleme bana. Nasıl unutursun Eliza, nasıl hatırlamazsın?!"

"Ne bağırıyorsun be?!" Eliza sinirle çemkirdi. "Hatırlıyorum her şeyi ayrıca, bir şey olmadı!" Eliza her ne kadar kendinden emin olsa da sonda sesi tereddüt dolmuştu. Korkuyla Asef'e bakmaya başladı.

Asef kızın yüzüne iyice yaklaşıp önce dudaklarına sonra da gözlerine baktı. "Kucağımda yatağa girmek istedin, ben kalkmak isteyince izin vermedin..." Asef'in sıcak nefesi kızın dudaklarına çarpıyordu. Eliza'nın kalbi kulağında atıyordu. "Üşüyüp bacaklarını bana doladın yetmedi kazağımın altından elini sokup belime sarıldın... O da yetmedi boynumu ısırdın, o da yetmedi..."

"Ne yaptım?!" diye korkuyla sordu Eliza. Ama Asef aniden geri çekilip üzgün şekilde baktı.

"Nasılsa her şeyi hatırlıyorsun söylememe gerek yok." Asef hızla konağa giderken Eliza arkasından ilerledi.

"Yalan söyleme, her şeyi abartıyorsun. Yapmam ben öyle şeyler, yani yapmadım değil mi?" Eliza, Asef'in arkasından salona girince gözler ikisine döndü.

"Neyi yapmadın Eliza?" Deniz kafasını koltuktan kaldırıp acıyla kasılmış yüzüyle sordu. "Yaptın mı yapmadın mı?"

"Yapmadım Deniz tamam mı?!" Eliza sinirle bağırınca Asef neşeyle gülmüştü. Bayılıyordu onu bu şekilde öfkelendirmeye.

Dün gece Asef için çok özel bir geceydi. Eliza'nın odasına girince onu yatağına yatırıp çıkacaktı ama Eliza kolunu bırakmamıştı. Asef de mecburen küçücük yatağa büzüşüp sabaha kadar her yanı tutulsa da Eliza'nın yüzünü izlemişti. Tabii Eliza arada sabrını zorlamış, adamın iradesine yenilmesi için çok uğraşmıştı. Özellikle sürekli Asef'in boynuna sokulması adamı mahvetmişti. Sabaha karşı yataktan çıkarken hayatının en zor ve en mükemmel gecesini geçirdiğini fark etmişti.

"Tolga ben staja gidiyorum, sen eve gidecek misin?" Asef düşüncelerinden Eliza'nın sesi ile çıktı.

"Hayır, daha onun resmini çizeceğim." Alya atlayıp Tolga'nın yerine cevap verdi. Zaten Tolga jöle kıvamında sesini çıkarmadan Alya'yı izliyordu.

"Nü değil değil mi?" dedi gülerek Deniz.

"Deniz o yediğin etin sahibi hayvanı canlı yemek istemiyorsan sus!" Asef'in sesiyle Deniz ona döndü.

"Aynen Deniz Bey, yakalaması zor oluyor." dedi Cihan.

"Neyden bahsediyorsunuz lan siz?" diye sordu Deniz.

"Sadece sus diyorum Deniz, Eliza seni otele bırakırım. Benim de otelde işim var." Asef, Tolga'ya tehdit dolu bir bakış atıp salondan çıktı.

"Hep ezilen hor görülen benim zaten, kapıdaki itten bile kıymetsizim. Ebem ben üçüncü gün de doğmasaydım beni içerde bırakıp gidecekmiş zaten. Hep bırakıp gidin zaten." Deniz acıyla konuşurken kimsenin onu dinlemediğini fark edip yastığı yüzüne bastırdı. "Allah benim belamı versin o zaman!"

**

Kısık müzik sesi arabanın içini doldururken Asef ara ara Eliza'ya yandan bakış atıyordu. Ama kız inatla yüzünü ona çevirmiyordu.

"Neden bu kadar yavaş gidiyoruz?" Eliza en sonunda dayanamayıp sordu. Asef özellikle hızı düşürüyordu.

"Trafik kurallarına uyuyorum." dedi Asef gayet sakin bir halde.

"Üç şeritli boş yolda yetmişle giderek mi? Arkadan gelen araçlar için tehlike arz ediyorsun."

"Gelmesin onlar da arkamdan, geçsin gitsinler. Ben zamanı durdurmak istiyorum, bu arabanın hızı onun yanında bir hiç..." Asef kıza bakınca gülümsemesini saklamaya çalışırken başını camdan dışarı çevirdiğini gördü. "Bugün neden bu kadar güzel gülümsüyorsun? Dün gece olanlardan dolayı mı?"

Eliza bu defa kaşlarını çatarak baktı. "Dün gece bir şey olmadı! Sen kafanda kuruyorsun."

"Çok şey oldu, tüm gece kollarımdaydın mesela. Tabii artık sen bunu normal karşılıyorsan bir şey diyemem. Alıştın tabii koynumda yatmaya, hoşuna gidiyor." Asef'in çapkınca göz kırpması ile yüzü kızaran Eliza boğazını temizledi.

"Şimdi o durum öyle değil." Eliza konuşmaya başladığı anda Asef'in ani freni ile sustu. Kemerini çıkaran Asef aniden Eliza'ya doğru eğildi.

"Bütün durumları siktir et Eliza... Şu anki duruma bak. Bize bak, gözlerime bak. Kalbime bak, bizi inkar etme." Asef eldivenli elini kaldırıp yavaşça kızın çenesini tuttu. Biraz daha yaklaşmışlardı. "Bak sana her türlü zamanı veririm, tabii çok değil. Ama bizi düşün, ikimiz birlikte olmazsak eksik kalan bizi düşün."

"Ama bu kadar yakın olursan ben düşünemiyorum." Eliza'nın aniden söylediği şeyle güldü Asef.

"Ne kadar yakın olursam mesela?" Asef biraz daha yaklaştı. Eliza geri gitse de burunları birbirine değmek üzereydi. "Böyle iyi mi?" Asef'in sıcak nefesi kızın dudaklarına çarparken Eliza aniden gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. "Şu an seni öpmemek için verdiğim mücadeleyi bir bilsen bana acırdın yavrum."

Eliza çimen yeşili gözlerini açıp adama baktı. "Hayır," dedi kısık sesle. Kalbi patlamak üzereydi.

"Merak etme şimdi değil, sen istediğin zaman. Ama beni bekletme Eliza çünkü şeytanı yakmayan cehennemin içinde yanmaya başladım." Asef geri çekilip kemerini taktı. Araba aniden öne atılmış yüksek hızla gitmeye başlamıştı.

"Çok eminsin sana geleceğimden.''dedi Eliza adama bakmamaya çalışarak.

"Sen bana çoktan geldin, sadece henüz nerede olduğunun farkında değilsin." Asef kıza bakıp göz kırptı. "Sıkı tutun, ben yavaş araba kullanmayı hiç sevmem."

Eliza kemerini sıkıca tutarken başını camdan dışarı çevirip hızla akan yola baktı. Kalbi de bu araba gibi hızlı atıyordu. Mantığı buna pişman olacağını söylüyordu. Çünkü Asef'e her aktığı yerde onun karanlığı ile karşılaşınca kaçmak istiyordu ama kendini yine onda buluyordu. Ama bir yanı da onda olduğu her anı özlüyordu...

Yale Oteli'nin önünde duran aracın kapısını açmak için hızla gelen birkaç adam Asef'in kapısını açıp patronlarının inmesini bekledi. Asef ise hızla inip herkesi şokta bırakan bir şey yaptı. Adamları ilk defa gördükleri bu şeye şaşkın şekilde bakıyordu. Asef, Eliza'nın kapısını açmıştı. Eliza da arabanın içinden kafasını kaldırıp, beklemediği bu hareketin şaşkınlığı ile baktı. Kendi otelinin ve adamlarının önünde Asef Arjen kapısını açıyordu. Tereddütle adımını atıp arabadan indi. Asef'in yanına geçerken çekingen şekilde adamlara baktı. Ama hiçbiri ona bakmıyordu, dikkatle Asef'i izliyorlardı.

"Gidelim," Asef'in sesiyle kendine gelen Eliza hızlı adımlarla ilerledi. Otele girdiğinde sürekli aranan ve çantası kontrol edilen Eliza bu defa Asef'in yanında direkt geçmişti. Alışkın olmadığı bu durum karşısında ne yapacağız bilmez halde mutfağa doğru yöneldi. Ama Asef'in sesiyle durdu. "Güle güle demek yok mu?"

"Güle güle," Eliza hızlı şekilde konuşup gidecekken yeniden durdu.

"Bugün yemeği beraber yiyelim." Asef'in dediği şeyle ona baktı kız. Asef hafif bir tebessümle beklenti içinde bakıyordu kıza.

"Neden?"

"Ülkedeki siyasi konuları tartışırız Eliza." Asef gözlerini devirdi.

Eliza ilk önce anlamadan boş şekilde baktı ama daha sonra adamın alay ettiğini anlayınca bozuntuya vermeden gözlerini kıstı. "Bugün çok işim var, ayrıca yakında yapılacak uygulama sınavı için Şef Lorenzo ile çalışacağız. O yüzden akşama kadar yoğunum."

"Bu gece iş için İtalya'ya gidiyorum. Üç gün yokum, seninle zaman geçirmek istiyorum. Yoksa çok özlüyorum..."

Asef'in sona doğru kısılan sesiyle söylediği şey karşısında utanarak başını eğdi Eliza. Mutlu hissediyordu. "Bakarım." dedikten sonra mutfağa ilerledi.

"Bak bana..." diye mırıldanmıştı Asef.

"Nerenize bakayım efendim?" Cihan'ın aniden omzunun yanından gelen sesiyle irkildi Asef.

"Allah belanı versin Cihan! Nereme niye bakacaksın Cihan?" Asef sinirle asansöre ilerlerken Cihan da arkadan geliyordu.

"Siz nereyi isterseniz efendim." Cihan gayet ciddi şekilde karşılık verince Asef sertçe yüzünü ovdu.

"Yemin ederim, Deniz ve senden korkmaya başladım Cihan. Bana çok tehlikeli gelmeye başladınız. Yürü, ben yokken yapman gerekenleri konuşalım." Asansör kapısını açılınca içeri girdi Asef. "Bana da çok yakın durma." Kapı kapanırken Cihan birkaç adım geri gitmişti.

**

Eliza önlüğünü giyip personel odasından çıktığında Müge ile karşılaştı. Kızın bakışları pek de iyi konuşmayacağını net şekilde gösteriyordu. Eliza yanından çekip gidecekken Müge'nin iğneleyici sesiyle durdu.

"Keşke her stajer patronun arabasına binme lüksüne sahip olsa ama bunun için hak etmek lazım sanırım. Sahi Eliza, ne yaptın da böyle bir şeyi hak ettin?"

Eliza öfkeli bakışları ile dönüp Müge'ye baktı. "Ne söylemek istiyorsun Müge? Açık açık konuş."

"Açık konuşursam üzülme ama. Diyorum ki, bu kadar belli etme. Eğer patronu mutlu etmek için bir şeyler yapıyorsan en azından gizli yapıp kendini reklam etme." Müge son cümlesinden sonra yüzüne inen tokatla geriye sendeledi.

"Bu düşünce ancak senin niyetini anlatıyor Müge. Eğer bir dahaki sefere benimle konuşmak istersen çok iyi düşün." Sert sesiyle konuştuktan sonra Müge'nin yanından geçip gitti Eliza. Müge kızarmış yanağını tutarken öfkeyle bakıyordu. Bu sonu kendisi hazırladığı için boş yere içinde öfke büyüyecekti. Eliza'nın bu kadar sevilmesine ve ilgi görmesine tahammül edemiyordu.

Kendi tezgahına giden Eliza öfkeden titreyen elini yumruk yaptı. Dışarıdan öyle mi görünüyor? Kafasında düşünceler dönmeye başladı. Asef Arjen gibi bir adamın yanında görünmesinin insanlar arasında dedikoduya sebep olma ihtimalini düşündü. O an dışarıdan onları izleyen insanların neler düşünebileceğini korkuyla fark etti. "Asef'in yanında hep kadınlar vardı, magazinde görmüştüm. Şimdi ben de mi öyle algılandım?" Eliza'nın morali bozulmuştu. Sabah mutlu bir şekilde güne başlarken şimdi tamamen çökmüştü. Şimdiye kadar kendi başına ayakları üstünde durup bu zamanlara gelmişti. Şimdiyse bir erkek sayesinde bir şey sahibi olduğunun düşünülmesine asla tahammül edemezdi. Eliza o an mantığını kalbine üstün getirip gözlerini kapattı. "Olmaz Eliza, insanların gözünde öyle olmayacaksın."

"Ne olmuş insanların gözüne?" Şef Lorenzo anlamaya çalışarak Eliza'ya bakıyordu.

Eliza kendine gelip yüzünü düzeltmeye çalıştı. "İnsanların gözünde ve kendi kalbimde güçlü bir kadın olmak istiyorum."

"Öylesin zaten, sen çok güçlüsün." Şef gülümsedi. "Her sözün her hareketin senin ne kadar güçlü ve mükemmel bir kadın olduğunu gösteriyor. İnsanların söylediği şeylere kulak açma."

"Kulak asma şefim, doğrusu öyle olacak." dedi Eliza gülerek. Duyduğu şeyler biraz da olsa motivasyonunu yükseltmişti.

"Türkçeyi bir türlü çözemedim ya, neyse hadi gel bakalım. Üç gün sonra yaratıcılık sınavın var. Yapacağın yemeği çalışalım." Şef Lorenzo gülerek kendisiyle beraber Eliza'yı mutfağın diğer köşesine götürdü. Eliza ise işine odaklanıp hiçbir şey düşünmemeye çalıştı.

Ama kalbinin ufak bir yerinde içine batan bir acı vardı... Kafa karışıklığı vardı... Ama en çok da o bilinmezliğin karanlığının korkusu vardı...

**

Son iki saattir Cihan ve Asef başlarını kaldırmadan çalışmışlardı. Asef'in talimatları doğrultusunda işleri ayarlamaya çalışıyordu Cihan. Özellikle kumarhane noktasında dikkat etmesi gerekenler vardı. Gerçi şu ana kadar her şeyin kontrolünün merkezinde Cihan vardı ama Asef olmadığı için iki kat dikkat etmesi gerekiyordu. Ayrıca konak ve Eliza da bu defa Asef'in baş talimatları içinde yer alıyordu.

"Efendim, yanınızdaki adamlar yeterli olacak mı? Yanınızda olmam gerek diye düşünüyorum." Cihan onu rahatsız eden şeyi dile getirip beklentiyle baktı.

"Benim için sorun yok Cihan, benim için önemli insanlar burada. O yüzden senin burada olman lazım, başka kimse olmaz. Ayrıca Altan Akdağ ile ilgili araştırma yapman lazım." dedi net şekilde Asef.

"Tamam, insanlar demek, eskiden tekil kullanım yapardınız. Şimdi çoğul oldu, demek ki önemli insan sayısı arttı."

"Cihan dersimiz Türkçe mi? Çok önemli bir tespit yapmış bir edayla konuşuyorsun bir de. Hey Allah'ım ya..." Asef ayağa kalkıp camdan duvarın önüne yürüdü. Sigarasını yakıp derin bir nefes aldı. "Alsana," sigara paketini Cihan'a doğru attı. Havada yakalayan Cihan içinden bir dal alıp Asef'in yanına geldi.

"Sözleriniz değişen hayatınızı anlatıyor bana.'' dedi Cihan sigarasından içine yoğun bir nefes çektikten sonra.

"Değişti Cihan, elim kolum iki yandan bağlı şimdi. Eskiden de Alya için rahat hareket edemiyordum ama şimdi... Zaafları olan güçlü adamlar aslında çok güçsüzdür Cihan." Asef derin bir nefes daha çekti sigarasından.

"Sizin zaaflarınız gücünüz efendim, yanlış düşünüyorsunuz. Zaaflarınızı korumak için dönüştüğünüz kişi ile kimse baş edemez. Aksine onlar için bu kadar güçlüsünüz." Cihan daha fazla devam etmeden sigarasını söndürdü. "Ben kurdun önüne atlayıp sizin için yaralanırken beni yine kurtaran sizdiniz. Siz sevdikleriniz sayesinde bu kadar güçlüsünüz." Cihan aklına dolan anıyla uzağa bakarken Asef de aynı şeyi düşünmüştü. O korkunç günü... Asef'in istemediği halde Alfa'ya verdiği cezayı...

"Seni sevdiğimi mi ima ediyorsun Cihan?" Asef alayla bir kaşını kaldırdı. Şimdilik bünyesi acı anıları kaldıramıyordu.

"Bunu umut ediyorum efendim." dedi ciddi şekilde Cihan.

"Cihan, bu yanlış düşüncelerden kurtulup hemen yanımdan uzaklaş." Asef masasına doğru ilerledi. "Özel bir yemek hazırlanmasını söyle, özel bir misafirim olacak bugün."

"Hemen efendim." Cihan odadan çıkınca Asef telefonunu eline alıp, Eliza'ya mesaj yazmaya başladı.

"Bir saat sonra odamda yemek yiyelim, istediğin bir şey varsa söyle. Lorenzo'ya hazırlatırım."

 

Birkaç dakika cevap gelmemişti, Asef gergin şekilde volta atarken telefonu titredi.

Küçük Kızım

"İşim bittiği için otelden ayrıldım, yemeği daha sonra yeriz."

 

Asef elindeki telefona bakarken okuduğu şeyin gerçek olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Şaşırmıştı, sabah herhangi bir sorun yoktu.

"Gideceğim ve üç gün yokum Eliza, veda etmek yok mu?" diye yazıp gönderdi.

 

Küçük kızım

"İyi yolculuklar..."

 

"Ne demek bu?! Niye böyle yapıyorsun?!" Asef'in sesi odasına yankılanmıştı. Her şeyin güzel gittiğini düşünüyordu. Şimdi neden böyle olmuştu? Hem kendine hem de Eliza'ya kızarken telefonunu sertçe duvara fırlattı.

"Sorun mu var efendim?" Cihan öfkeli patronuna temkinli şekilde soruyordu.

"Yemeği iptal et Cihan, hemen çıkacağım."

Başka bir şey söylemeden odadan çıktı. Birkaç gün sabretmekten başka çaresi yoktu. Bu zamana kadar öfkesinin geçmesini ve Eliza'yı kıracak bir şey yapmamanın mücadelesini verecekti. Ama çok zordu, Eliza'dan uzak olmak onun için çok zordu... Ve Eliza ondan uzak durarak ona en büyük acıyı yaşatıyordu... Hem de hiçbir şey söylemeden...

**

Eliza telefona bakıp cevap gelmeyeceğini anlayınca koltuğa bırakıp pes etti.

"Yine de öyle yapmak zorunda değildin, en azından konuşabilirdin Eliza." Nehir, Eliza'nın ona anlattığı şeyleri dinlemişti. Hak verdiği bazı konuların yanında Eliza'yı haksız gördüğü konular da vardı. Özellikle Asef ile ilgili aralarında gelişen şeyleri bu kadar geç anlattığı için çok kızmıştı.

"Kendimi kötü hissettim Nehir, Müge'nin söylediği şeyi herkes düşünüyor belki. Benim gibi birisi Asef Arjen'in yanında neden dursun ki?" Eliza'nın özgüveninde ilk defa çatlama olmuştu.

"O Müge'nin saçını başını yolarım. Bir kere aşırı saçma bir düşünce. Bunun dışında sen aşırı güzel ve yetenekli bir kadınsın. Yükselmek için bir erkeğe tabii ki ihtiyacın yok. Sen sadece tek bir sebeple bir adamın yanında durursun. Aşk..." Nehir uzanıp Eliza'nın elini tuttu. "Ona aşık mı oldun Eliza?"

Eliza derin bir nefes alıp arkadaşına baktı. Cevabını kendisinin bilmediği bir soruya ne diyebilirdi ki?

"Bilmiyorum Nehir, onun yanında olmak çok rahatlatıcı. Aynı zamanda da rahatsız edici. Bir yanı sonsuz güven veriyor bir yanı da korku..." Eliza saçlarını dağıtıp başını koltuğa yasladı.

"Eee aşıksın."

"Bu kadar kolay mı Nehir? Bu kadar derin bir duygu hemen oldu bittiye getirilerek karar verilecek bir şey mi? Hoşlanma falan dersin belki ama aşk..." Eliza, zihnine dolan görüntüyle sustu. Asef'in kucağında ne kadar huzurlu ve rahat hissettiğini düşündü. Dokunuşlarından rahatsız olmadığını düşündü. Onun için dünyada tekti bu konuda. Dokunmayı sevdiği tek adam... "Aşık mıyım?" diye sesli düşündü.

"Eliza yemin ederim salak diyeceğim ayıp olacak ama kendimi tutamıyorum." Nehir bıkkın şekilde bakıyordu. "Sen yanmışsın bacım, aşk bacayı sarmış. Vay be, Asef Arjen ha!"

"Yandım, orası kesin." Yanlış bir adamı sevdim, tasvip etmediğim şeyleri yapan bir adam... Kan kokan bir adam diye düşündü.

"Şimdiden yanıyorsun demek." Nehir kahkaha atıp Eliza'nın belini dürttü. "Ah ah, keşke benim de aşkta yüzüm gülse." Sona doğru durgunlaşmıştı.

 

"Nehir, Deniz'le son günlerde konuştunuz mu?" Eliza arkadaşının derdini biliyordu. Deniz'in ona karşı mesafe koyduğunun farkındaydı.

"Neden sordun?"

"Bilmem, ona karşı bir şeyler hissediyorsun. Bu çok belli, sadece Deniz seninle konuştu mu merak ettim." dedi Eliza.

Nehir durgun şekilde duvara bakıyordu. "Aslında bana farklı bakıyor ama davranışları şüpheye düşürüyor. Soğuk gibi ama sözleri çok sıcak. Geçen gece mesaj atmıştı. Nasıl olduğumu sordu ama görüşelim demedi. Kafam karışık Eliza." Nehir oflayarak gözlerini kapattı. "Hayatımda onun gibi birini görmedim. Çok çekici ve zeki bir adam. Çok sakin ama aynı zamanda da ateşli birisi..."

"Esas yanan sensin tatlım, şu haline bak." Eliza arkadaşına gülerken kapının açılması ile içeri giren Tolga'ya baktı.

Yüzünde hülyalı bir gülümseme vardı ve içmeden sarhoş olmuş gibiydi. "Ah aşk! Sen ne güzel şeysin..."

"Tolga, bak biz de buradayız. Görüyor musun?" Nehir alaylı bir sesle arkadaşına seslendi. "Gel bakalım ayrıca buraya, ne aşkı bu?"

"Görmüyorum, siz insansanız o nedir o zaman?" Tolga, Nehir'i itip Eliza'nın yanına oturdu.

"Abartma Tolga," Eliza kaş göz işareti yapıp Tolga'yı uyardı. Nehir henüz Alya ile ilgili bir şey bilmiyordu.

"Aşk abartılacak bir duygu Eliza, kendimi tutamıyorum." Tolga ise Eliza'yı hiç umursamadan devam ediyordu.

"Sonuçta her hafta birisine aşık olduğun için abartsan da seni ciddiye alamıyorum Tolga." dedi rahat bir tavırla Nehir.

"Alma kız zilli, ben gidip duş alacağım. Sonra da gece annemin yanına gideceğim." Tolga ayağa kalkıp salondan çıktı. "Eliza! Duş jelini kullanıyorum!"

"Beleşçi!" diye bağırarak karşılık verdi Eliza. "Ben odama gidiyorum Nehir, yaratıcı yemek sınavı için çalışmam lazım." Eliza ayağa kalktı.

"Bulamadın mı hala bir şey?"

"Malzeme ve baharat sınırlı, zorlanıyorum. Biraz araştırma yapacağım." Eliza salondan çıkıp kendine bir kahve yaptı, ardından da odasına yöneldi.

**

"Konak çok sıkıcı, abim, babaannem ve Tolga olsa keşke." Alya salonda Eliza ile film izlerken aniden oflamıştı.

Eliza, iki gün yoğun çalışacağı için Alya'nın yanına gelmişti. Asef de olmadığı için özellikle yalnız bırakmak istememişti. "Aşk olsun ben ve Cihan'ı yok mu sayıyorsun?" Eliza bunu sorarken tekli koltukta sessiz ve resmi şekilde oturan Cihan'ı gösterdi. Kollarını birbirine dolamış, dikkatli şekilde ekrandaki romantik komediyi izliyordu.

"Hayır ama Tolga'yı özledim. Ama annesi daha önemli, yeni kemoterapi aldı sabah erken. Biraz sıkıntısı varmış ama Deniz abi yanında çok şükür. Yardımcı olur." dedi Alya dalgın şekilde. Ekrandaki filmle pek ilgilenmiyordu.

"Evet önemli olan o, ayrıca tedavisi güzel gidiyor. Onun için çok mutlu olmalıyız." dedi Eliza. Önündeki mısırdan ağzına atıp koltukta bağdaş kurdu.

"Aynen, önemli olan o. Cihan abi, abimle konuştun mu? Nasılmış?" Alya dikkatle ekrana bakan Cihan'a seslendi ama Cihan onu duymamıştı. "Cihan abi," dedi tekrar Alya.

"Buyurun Alya Hanım," Cihan boğazını temizleyip döndü.

"Abimi sordum ama film daha önemli galiba." Alya'nın sesi imalıydı.

"Asef Bey gayet iyi, yoğun toplantılar yapıyor. Otelleri denetlemek yorucu ve vakit alıcı. Şimdi de İtalya güzeli manken ile yemekte yani her şey yolunda." Cihan hızlı açıklamasının ardından tekrar ekrana döndü.

Eliza ve Alya birbirine bakıp gözlerini kıstılar. Eliza dişlerini sıkmıştı. "Sence neden onunla yemek yiyor?" diye sordu Alya. "İtalya güzelini gördün mü Eliza? Çok fena!"

"Yoo, beni ilgilendirmez." dedi kendini zorlayarak Eliza. Ama bu sırada parmakları elindeki telefonu üzerinde dolaşmaya başlamıştı. İtalya güzelini açıp göz ucuyla bakınca gözleri büyüdü. "Oha!" Eliza'nın aniden ağzından çıkan sesle Cihan ve Alya ona döndü. "Dolar uçmuş, onu gördüm de. Ben gidip atıştırmalık bir şeyler hazırlayayım." Üzerindeki bakışlara aldırmadan mutfağa giden Eliza ekrana daha dikkatli baktı. Resmen kadının görüntüsünden o bile etkilenmişti. Asef de etkilenebilirdi. Aniden hissettiği kıskançlık ile Asef'in ismini bulup aradı. Ama telefonu kapalıydı. Canı daha çok sıkıldı. Bu defa mesaj kısmına girdi. Yazdığı iyi yolculuklar mesajı sonrası Asef ona dönmemişti. İki gündür aralarında herhangi bir iletişim olmaması canını çok sıkmıştı. Onu özlemişti... Ama bunu kendine itiraf edemiyordu...

"Selam, nasılsın? Sana bir şey soracaktım. Ama meşgulsen kalsın."

"Neden meşgulsün? Yani bana ayıracak iki dakikan da mı yok?"

"Beni çok zorlayan bir yaratıcı yemek sınavım var. Bana fikir verir misin?"

Eliza, arka arkaya yazıp gönderdiği mesajları silmeyi düşündü ama boşverip telefonu kapattı. Asef'in ona olan soğuk tavrı canını sıkmıştı. Alışkın değildi. Yokluğunda hissettiği eksiklik ona çok fazla alıştığını yüzüne çarpmıştı.

Bir şeyler hazırlayıp salona geçtiğinde Alya'yı gülerek telefonda konuşurken, Cihan'ı da yeni bir film izlerken buldu. Alya konuşurken ağzını kapatıp kısık sesle bir şeyler söylerken yanakları pembeye dönüyordu. Karşısındaki kişinin Tolga olduğu bariz belliydi. Etrafındaki kişilerle de ilgilenmiyordu. Cihan da pür dikkat ekrana bakmış komedi izlediği halde yüzünde mimik oynamıyordu. Kimse onunla ilgilenmediği için canı sıkılan Eliza kalkıp salondan çıktı. Adımları onu üst kata götürürken itiraz etmeden ona uydu. Alya'nın odasının önünden geçip bir üst kata çıktı.

Şimdi Asef'in odasının önündeydi. "Neden buradayım?" Kendini sorguladı. Aklından düşünceler akıyordu. En son bu odada sabaha kadar kollarında yatan adamın yüzünü düşündü. Çok yakışıklı ve çekiciydi, çaresiz anında kendini Eliza'ya bıraktığında ise küçük bir çocuk kadar masum ve savunmasızdı. Birçok kişi vardı sanki içinde. Asla tek birisi değildi.

Tüm bu düşünceler içinde çoktan odaya girip adımları onu yatak odasına götürmüştü bile. Asef'in siyah yatağına oturup adamın odaya sinen kokusunu soludu. O kadar alışmıştı ki bu kokuya... Nefes almak gibi... Misk ve kaşmir...

Sade siyah tonlarla kaplı odada küçük ve etkileyici detaylar vardı. Eliza daha önce bu odaya pek dikkat etmemişti. Büyük camla kaplı siyah dolabın karşısında değişik korkutucu maskeler vardı: Aslan, kartal, iblis... Odaya sinen atmosfer Asef'in ruhunu yansıtıyordu.

Gözlerini kapatıp anılara daldı Eliza. Asef ile ilk günden bugüne kadar yaşadıkları şeyleri düşündü. Sıradan ve durağan hayatının onunla tanıştıktan sonra ne kadar renklendiğini... Karanlığına rağmen ona dokunduğu yere bıraktığı renkleri...

Titreyen telefonuyla kendine gelip arayan kişiye baktı. Asef arıyordu. Heyecanla derin bir nefes alıp aramayı yanıtladı.

"Alo,"

"Eliza, şarjım bitmişti telefonum kapanmış. Geç gördüm, çok yoğun geçti günüm."

"Anladım, önemli değil."

"Hayır önemli, senin beni arayıp da ulaşamaman önemli. Ben sadece benimle görüşmek istemediğini düşünüyordum. O yüzden seni rahatsız etmek istemedim. Ayrıca sana değil iki dakika, yaklaşık bir ömür kadar ayıracak vaktim var."

Eliza, Asef'i dinlerken gülümsüyordu. Ona bu şekilde açıklama yapması çok hoşuna gitmişti. Hatta duraksayıp ne diyeceğini bilemedi. Ama Asef devam etti.

"Nasılsın? İyi misin?"

"İyiyim, sen nasılsın?"

"Seni özlüyorum."

Eliza heyecandan ne yapacağını şaşırmıştı. Bu adamın her şeyi pat diye söylemesine bir türlü alışamıyordu.

"Neden gelmedin yanıma? Ben seni beklerken sen neden gittin Eliza?" Asef'in içinde hala kırgınlık vardı. Otelde onunla yiyemediği yemeğin burukluğu vardı hala.

"Biraz karmaşık,"

"Karmaşık problemleri çözmede iyiyimdir."

Eliza düşüncelerini söyleyip söylememekte kararsız kaldı. Daha doğrusu bunu nasıl ifade edeceğini bilmiyordu.

"Eliza, toplantıya dönmem lazım. Bunu yüz yüze gelince konuşacağız. Bana düşündüğün her şeyi anlatacaksın."

"İtalya güzeli ile mi toplantın?" Eliza'nın sesi imalıydı.

Asef küçük bir kahkaha attı. "Birkaç ülkenin güzeli daha var. Önemli bir konuyu tartışıyoruz."

Eliza'nın içinde yükselen bir öfke vardı.

"Güzeller demek,"

"Onların resmi unvanı o, benim içinse bu dünyada tek bir güzel var. Ayrıca oturduğun yatağıma yatmanı tercih ederim, kokunu taze hissetmek isterim geldiğimde."

 

Eliza'nın yanakları kızardı duyduğu şeyle. Kafasını kaldırıp bakınca küçük bir kameranın kapının üstünde olduğunu gördü. Evin her yerinde olan kameraların Asef'in odasında da olacağını düşünmemişti. Hızla kalkıp odadan çıktı.

"Rahatsız olmana gerek yok, benimle ilgili her şeye müdahil olabilirsin. Hatta gömleklerimden birini giyebilirsin, benim için doyumsuz bir görüntü."

 

Eliza iyice utanmıştı. Konuştukça konu farklı yere kayıyordu.

"Kapatıyorum, görüşürüz."

"Eliza, benim güzel meleğim, yaratıcılık sınavında en güzel yemeği yapacağına eminim. Tatmak için sabırsızlanıyorum."

Telefon kapanınca Eliza şaşkın şekilde ekrana baktı. "Sanki yemeği ona yapıyorum. İyice sınırları aştı, ayrıca bu neden hoşuna gidiyor Eliza?" Merdivenden inerken kendi kendine söylenip duruyordu ama yüzünde geniş bir gülümseme ile...

**

Gergin şekilde önündeki malzemelere baktı Eliza. Okulun mutfağında diğer arkadaşları ile hocalarının verdiği sınırlı malzemeden özel bir yemek yapması gerekiyordu. Kredisi en yüksek dersin sınavı da okulu bitirmesini belirleyecekti ama bu dersin hocası çok zor beğenen birisiydi. Önündeki ana maddelere tekrar bakıp günlerdir çalıştığı ve Şef Lorenzo'dan da fikir aldığı yemeği yapmaya başladı. Türk ve İtalya mutfağını birleştirmeye çalışacaktı.

"En çarpıcı Türk mutfağını sunacağım." Müge'nin sesini duyup ona baktı Eliza. Öfkeli yüzünde tokadı unutmadığını gösteren bir ifade vardı ve kendisine meydan okuyan bir bakış... Ama Eliza ona bakmayı bırakıp kendi önüne döndü. Herkes hummalı bir çalışmaya başlamış, mutfak adeta savaş alanına dönmüştü.

Eliza gergin şekilde çalışırken bildiği her şeyi unutmuş gibiydi. Sınırlı baharat olması da canını sıkıyordu. Trüf mantarını bir kez yanlış kullanmış yeniden yaparken elleri titriyordu. Böğürtlen sosunun da tadından emin değildi. Bademleri kullanırken sırasını şaşırmamak için kan ter içinde kalmıştı. Dakikaları azalırken tabağına son dokunuşları yaptı. Eti tabağa koymak için son saniyeleri beklemişti, orta dereceden biraz daha iyi pişmesini istiyordu.

Hocaları sürenin bittiğini ifade eden çanı çalınca herkes kafasını kaldırdı. Bazılarının yüzü üzgündü hatta ağlayan vardı. Yetiştirmekte sıkıntı yaşamışlardı. Bazıları da neşeliydi, Müge de tabağına bakıp gülümsüyordu. Eliza bakınca onun da değişik bir şey yaptığını gördü. Perde pilavı gibi duruyordu ama değişik bir şeyler vardı. Ama Eliza kendi tabağına da güveniyordu. İtalyan yemeği osso bucoyu, trüf mantarı ve böğürtlen sosuyla farklı bir boyuta taşımaya çalışmıştı. Aynı zamanda Türk mutfağına ait dana incik havası katmıştı. Görüntü çok güzeldi.

"Evet arkadaşlar, şimdiden hepinizin eline sağlık. Yakında diplomanızı alıp profesyonel mutfağa adım atacaksınız. Uygulama sınavı da bunun için size kapı aralayıcı olacak." Hocaları karşılarına geçip açıklama yaparken mutfaktaki on beş öğrenci gergin şekilde onu dinliyordu. "Yaptığınız yemeklere puan vermek için farklı bir yol izleyeceğiz." Herkes merakla birbirine bakmıştı. "Birazdan gelecek üç kişi, farklı alanlarda profesyonel olduğu için yemeklerinizi alanlarına göre değerlendirecek. Şimdi onları sınıfımıza davet etmek istiyorum."

Kapının açılması ile gözler o tarafa dönmüştü. Eliza şok içinde içeri giren üç figüre baktı. Ama gözleri üç gündür görmediği ve çok özlediği Asef'in üzerinde durdu. O da aynı saniye Eliza'ya bakmıştı. Gözlerinden özlem akıyordu. Dudaklarının kenarı hafif şekilde yukarı kıvrılırken gözlerini kapatıp açtı.

"Herkese merhaba." Şef Lorenzo'nun sesiyle öğrenciler şoktan çıkıp alkış çalmaya başladılar. Ünlü İtalyan Şef yanlarındaydı ve inanılmaz bir andı.

Eliza olan biteni anlamaya çalışırken masaya geçip oturan adamlara bakıyordu. Deniz'in aniden göz kırpıp gülümsemesi ile kendini tutamayıp kaşlarını çattı. Ne işleri var burada? diye düşündü.

Arkasında hissettiği hareketlilik ile Cihan'ın öğrencilerin arasına daldığını gördü. Müge'nin arkasında biraz geride durmuştu. Kız öğrenciler hayran şekilde daha önce görmedikleri kadar yakışıklı olan bu adamlara bakarken yemekleri unutmuştu. Gözler özellikle Asef'in üzerindeydi ama o sadece Eliza'ya bakıp üç gündür hasretini çektiği yüzü zihnine kazımaya çalışıyordu.

"Hoş geldiniz." Hocalarının sesiyle öğrenciler ona döndü. "Bugün yemeklerinizi tadacak arkadaşlar aramızda. Sayın Deniz Gökmen beyin cerrahı bir doktor olarak yemeğinizi hem sağlık hem de lezzet açısından puanlayacak. Sayın Şef Lorenzo, yaratıcılık ve lezzet açısından puan verecek. Yale Otellerinin sahibi Asef Arjen ise sunum, lezzet ve evrenselliğe hitabı açısından değerlendirecek. Tarafsız bir sınav olacağı için benim ve verilen puanlar dönemi geçmeniz için gerekli tabanı oluşturacak."

Eliza, hocayı dinlerken kafasındaki soru işaretleri cevap buldu. Çünkü baharatlar içinde özellikle kimyon olmamasına anlam verememişti. Birkaç gün önce Asef'le konuşurken yemeği tatmak için heyecan duymasını da şimdi anlıyordu. Kendi kendine gülümseyince Asef anında gülüşünü yakaladı. Asef'in ona sürpriziydi. Eliza unutmuş olsa da bugün 1 Marttı ve Asef kızın doğum gününün unutulmaz olmasını istiyordu.

"Ne kadar saçma." Müge'nin kısık sesle söylediği şey üzerine Eliza dönüp kıza baktı. Daha önce söylediği şeylerden dolayı bugün de torpilli olduğunu düşünecekti. Buna canı sıkılmıştı. Yüzüne yansıyan ifadeyi yakalayan Asef gergin şekilde bakınca Cihan birkaç adım öne gelip ne olduğunu anlamaya çalıştı. "Ne yani sana mı özel sınav?" Eliza'ya bakıp itici şekilde sordu. "Her yerde torpil mi yapıyorsun?"

Eliza ne diyeceğini bilmiyordu, bunun nasıl olduğunu da... Asef'in bunu ne zaman ayarladığını bilmiyordu. Olanları anlamaya çalışırken aklı karışmıştı. Yapılan kısa konuşmaları bile pek anlamamıştı.

"Evet arkadaşlar, sırayla tabaklarınızı getirin lütfen." Hocanın sesiyle hareketlilik başladı. Eliza son üç tabaktan biriydi, ondan öncekiler sunumunu yapmaya başladı. Çok heyecanlı bir ortam vardı.

"Hmm, uğraşılmış ama tadı pek tutmamış." İlk tabağa Şef Lorenzo yorum yapıp gizli not kullandı.

"İnşallah yiyenin beynine zarar vermez. Çok yağlı." Deniz yüzünü buruşturarak açıklama yapınca tabağın sahibi oğlan yüzünü astı.

Asef ise çok az alıp tadına baktı ve bir şeyler not aldı. "Dünya standartlarının altında." Ardından notunu vermişti.

Herkes korku içinde bakmaya başlamıştı, pek de yemek beğenen kişiler olmadıkları belliydi. Eliza önündeki manzaraya bakarken Asef kızı göz hapsinde tutuyordu.

Başka bir öğrenci daha tabağını getirdi.

"Sunum başarılı, tadı başarısız ama geliştirilebilir." Şef Lorenzo tabağı inceleyip notunu verdi.

"Öğk, bu ne be!" Deniz aniden yüzünü ekşitip Asef'e döndü.

"Abartma Deniz," Asef kısık sesle Deniz'i uyardı.

"Yani sanki pişmemiş, Asef'im baksana tavuğun götü mü bu? Bak yine kafam başka yere gitti." Deniz önündeki tabağı inceleyip sessiz şekilde konuşurken Asef gözlerini devirdi.

Eliza aralarındaki muhabbeti pek duymasa da konuşmalarının ne kadar saçma olduğunu tahmin ediyordu. Asef bu defa tabağa yorum yapmadan not verip geçti.

Ardı ardına tabaklar gelirken salonun heyecanı da artıyordu. Özellikle Şef Lorenzo ve Deniz'in yorumları öğrencileri güldürüyordu. Asef'in tadımı ise gerginliğe yol açıyordu çünkü sert ifadesi ve eleştirisi düşük not korkusuna yol açıyordu.

Sıra Müge'ye gelince Eliza'ya kötü bir bakış atıp tabağını aldı. Bu bakış Asef'in gözünden kaçmamıştı. Eliza'nın gergin yüzü ve sıklaşan nefesini fark eden Asef'in canı sıkıldı. Bilmediği şeyler vardı.

"Afiyet olsun şefim." Müge Şef Lorenzo'ya bakıp gülümsedi. "En azından beni tanıyan birisi var yoksa buradaki en şanslı kişi Eliza olurdu." Müge cümlesinin sonunda Asef'e baktı. Karşılaştığı sert bakışlar yutkunmasına neden olmuştu. Kısık sesle söylediği için kimse duymamıştı ama Asef'in bakışları Eliza'yı huzursuz etmişti. Saçma sapan şeyler söylemesinden korkuyordu.

"Şans yetenekten gelir," Asef herkesin duyabileceği bir sesle konuştu. "Eğer yeteneğin yoksa önüne herhangi bir şans doğmaz. Gerçekçi olmak lazım." Müge duyduğu şeylerle bozulurken Eliza Asef'in neden bunu söylediğini merak etti. Bu sırada Asef Eliza'ya bakıp hafif bir tebessüm göndermişti.

"Şekil ve tat başarılı." Şef Lorenzo dikkatleri üzerine toplamak için konuşmaya başladı. "Sadece yaratıcılık yönünden zayıf, yeterince cesur dokunuşlar yok."

Deniz önündeki tabağa bakıp sağını solunu inceledi. Müge'ye davranışları dolayısıyla sinir olmuştu.

"Hıh," dedi yüzünü buruşturarak. "Yoğun karbonhidrat, nişasta, yağ ve bolca bir şeyler var gibi." Deniz sonda ne diyeceğini bulamamıştı. Yüzünü ekşitip yemeğin tadına baktı. Güzel bir tatla karşılaştığı için ufak bir bozulma yaşamıştı ama bunu belli etmemeye çalıştı. Müge de kaşlarını çatarak bakıyordu. "Tadı fena değil ama daha güzel olabilirmiş." Gizlice notunu kullanırken sıra Asef'e gelmişti.

Asef önündeki tabağa bakıp dikkatle Müge'ye baktı. Sırf Eliza'ya bakışı bile ondan yeterince nefret etmesine neden olmuştu. Ama adaletsiz olmak istemediği için küçük bir parça alıp yorum yapmadan notunu verip kapattı. Müge asık yüzüyle tabağını alıp geriye gitti.

Sıra Eliza'ya gelmişti. Adımlarını atarken bacaklarının titrediğini fark etti. İlk defa sunum yapmıyordu hatta Asef'e de ilk defa yemek sunmuyordu ama yaşadığı garip duyguya anlam veremedi. Başını kaldırıp Asef ile göz göze gelince çarpan kalbi nedenini ona açıkça göstermişti.

Asef'i özlemişti...

Asef de aynı heyecanla Eliza'ya bakıyordu. Üç gün onu görmeden zar zor nefes almış gibiydi ama şimdi yeniden hayat bulmuştu. Kafasını işten kaldırmayarak nefes almama pahasına çalışmıştı. Çünkü duraksadığı her an Eliza'nın yüzü önünde beliriyordu. Hayatında asla yaşamadığı bir durumun içindeydi. Asla konsantre kaybı yaşamayan Asef son günlerde hep dağınık bir zihinle geziyordu.

"Afiyet olsun." Eliza tabağı masaya bırakıp birkaç adım geri gitti.

"Harika bir sunum." Şef Lorenzo gülerek tabağa bakıyordu. Eliza ile birlikte çalışmışlardı ama son halinin böyle olacağını tahmin etmemişti. "Fantastik."

Eliza gülümseyip Asef'e baktı. Asef kimseyi umursamadan sadece kıza bakıyordu. Hatta bakışları diğerlerinin dikkatini çekecek kadar fenaydı. En sonunda dayanamayan Eliza kaş göz yapıp Asef'i uyarmaya çalıştı. Asef de aynı şekilde kaş göz hareketi ile karşılık verince ortaya daha çok dikkat çeken bir görüntü çıktı.

"Asef'im bölüyorum ama ikiniz de kaşınıza gözünüze sahip çıkın. Millet ne yaptığınızı merak ediyor." Deniz'in uyarısı ile boğazını temizleyip geriye yaslandı Asef. Eliza da bakışını düzeltip Şefe baktı.

"Çok lezzetli, bu sosu nasıl yaptın?" Şef Lorenzo'nun sorusu ile dikkatler onun üzerine döndü.

"Böğürtlen kullanarak yaptım şefim."

"Yaratıcı bir fikir, ete yakışmış. Harika bir uyum sağlamışsın." Şef açıklamasını bitirip notunu kullanırken Deniz aceleyle tabağı önüne çekti.

Bakışları resmen tabağı silip süpürmek ister gibi bakıyordu. Ama asilliğinden ödün vermemeye çalışarak yemekten bir çatal aldı.

"Muazzam, fevkaladenin fevkinde bir tat." Deniz'in abartılı tepkisine göz deviren Asef, alttan Deniz'in bacağını sıktı. "Eline sağlık." Deniz bu uyarının üzerine daha sakin bir sesle sözünü bitirip notunu yazdı.

Asef tabağa uzanıp kendine doğru çekti. Tabağın kenarını parmağı ile takip edip Eliza'ya bakıyordu. Sanki Eliza'ya dokunuyor gibiydi parmakları, ikisini de heyecanlandırıyordu. Çatalı alıp yemekten büyük bir parça aldı. Dudaklarına ulaşan yemeği ağzına alırken gözleri Eliza'nın çimen yeşili gözlerindeydi.

Birkaç saniye bekledi Asef. "Cesur dokunuşlar beraberinde lezzeti de getiriyormuş. Ve bu şans değil tamamen yeteneğin kendisi." Son cümlede uzaktan kaşları çatık şekilde ona bakan Müge'ye baktı.

Müge bunu duyunca sinirle arkasını dönüp gidecekken sert bir şeye çarpıp sendeledi. "Yürürken sağınıza, solunuza, önünüze ve arkanıza bakınız." Cihan'ın sözlerine anlamaz şekilde bakan Müge daha da sinirlenip kalabalığın arasından sıyrılıp çıktı.

"Eline sağlık." Asef, tebessüm ederken Eliza da ona aynı şekilde karşılık vermişti.

"Afiyet olsun." dedi Eliza. Yanakları kızarmıştı.

Uygulama sınavı bitmişti, hocaları da genel değerlendirmeyi yapıp notları vermişti. Kimisi üzgün kimisi mutluydu. Sınıflarına gelen kişilerin de genel konuşması ve kattıkları güzel enerji bugünün en güzel yanıydı. En son öğrencilerin kaldığı sınıftan onlar da çıkmaya başladı. Eliza eşyalarını toplayıp merakla adımlarını dışarı attı. Çünkü Asef'in hala burada olup olmadığını merak ediyordu. Bahçeye çıkınca fazla merak etmeye gerek kalmadan gelip giden insanların da dikkatini çeken dört yakışıklı adama baktı.

Asef gözünde gözlüğü ile diğerlerinin sohbetine pek dahil olmuyordu. O sadece birini bekliyordu, Eliza'nın da onlara doğru geldiğini görünce aradığı kişinin gelmesine tebessümle karşılık verdi.

"Bugün beni çok şaşırttınız, ne işin vardı burada?" diye sordu Eliza. Adımları Asef'in yanında durmuştu.

"Hayatımıza renk katalım dedik, ama midemizi birbirine kattık. Bir sürü şey denemekten kötü oldum." Deniz yüzünü ekşitti.

"Son sınıf öğrencilerinin uygulama sınavına gelirim ben arada, Asef de hepimizi ayarladı." dedi Şef Lorenzo.

"Rahatsız mı oldun?" diye sordu Asef. Eliza'ya doğru eğilmişti. Gözlüğünü çıkarıp dikkatle kıza baktı.

"Hayır, sadece şaşırdım." dedi Eliza. Onlar konuşmaya başlayınca Deniz kaş göz işareti ile herkesi uzaklaştırmaya başladı. Zaten Asef ve Eliza etrafında olan bitenin farkında değildi.

"Üç gün, koca üç gün seni görmedim." dedi Asef. "Büyük işkenceydi, beni özledin mi?"

Eliza bir an ne diyeceğini şaşırmıştı. "Aslında biraz garip oldum. Şey,"

"Eliza, konuşmak için kendini kasıp durma artık. Gün uzun, bana duymaktan mutlu olacağım şeyleri söyleyeceğini biliyorum. O yüzden şimdi gidelim, seni şaşırtmaya devam etmek istiyorum." Asef aniden kızın belinden kavrayıp kendine doğru çekti.

"Ne şaşırması?"

"Bugünün tarihini bilmiyorsun değil mi?"

"Ne oldu bugün?" diye merakla sordu Eliza. O sırada da Asef'in siyah arabasına yaklaşıyorlardı.

"Nehir haklıymış." diye kısık sesle mırıldandı Asef. Eliza doğum gününü hep unuturdu, her zaman Nehir ve Tolga'nın sürprizine şaşırıp neşeyle boyunlarına atlardı. Ya da onlar öyle biliyordu.

Çünkü anne ve babasını kaybeden Eliza, teyzesinin yanındayken asla doğum gününü kimse kutlamazdı. Eliza da doğum gününü unutup kimseden beklenti içine girmemesi gerektiğine kendini ikna etmişti. Yoksa her 1 Martta gece on iki olunca göz yaşları akardı. Ama üç yıldır arkadaşları ona hep sürpriz yapmıştı ve bu yıl yanında başka birisi vardı.

Arabaya binip Asef'in yanına oturdu Eliza. Cihan arabayı çalıştırmıştı, arkadan da Deniz ve Şef Lorenzo geliyordu. Asef'in gözleri sürekli Eliza'nın üzerindeydi. Eliza ise hem gergin hem de mutluydu. Aklında hala Müge'nin söylediği şeyler vardı. Bugün daha da yanlış anlaşılmış olabilirdi.

"Neyin var Eliza? Neden gözlerin bana üzgün bakıyor?" Asef kızı gördüğü ilk andan itibaren sorun olduğunu fark etmişti.

"Sorun yok, sana öyle gelmiş." dedi Eliza. Bakışlarını kaçırmıştı.

"Sizin İtalya güzeli ile yemekte olduğunuzu söylediğimden beri Eliza Hanım'ın canı sıkkın." Cihan boğazını temizleyip dikiz aynasından Asef'e baktı.

"Demek o yüzden." Asef gülerek Eliza'ya yaklaştı.

"Ne alaka ya? Cihan sen de çok fenasın." dedi sinirle Eliza.

"Ben gerçekleri söyledim efendim." dedi Cihan.

"Beni mi kıskandın?" diye sordu Asef. Kıza iyice yaklaşmış, fısıltı şeklinde konuşmuştu. "Yoksa başka bir şey mi var?"

"Saçma sapan konuşup durma, yok öyle bir şey. Yorgunum sadece." Eliza durgun şekilde karşılık verince Asef kaşlarını çattı.

Bu sırada araç durmuştu. O yüzden bu konuşmaya sonra devam etmeye karar verdi Asef.

"Nereye geldik?" diye sordu Eliza.

"Hadi gel." Asef arabadan inmeden önce elini uzattı. Elinde ilk defa eldiven yoktu. Eliza dövmeli ele bakıp ardından uzanıp ona sevgiyle uzanan eli tuttu.

İkisinin de elleri sıcacıktı. Ellerinin değdiği yer ise alev almıştı. Asef tuttuğu eli bırakmadan sahil kenarına özel olarak hazırlattığı mekana yürüdü. İkisinden başka kimse yoktu. Uzak köşelerde gizlenen Asef'in adamları dışında yalnızlardı.

Beyaz tüllerin uçuştuğu ahşap yolda yürüyen Eliza elini tuttuğu adamın onu yönlendirmesine izin verdi. Yolun sonunda çok şık hazırlanmış bir masa ve fenerlerle çevrili bir alan ikisini karşıladı.

"Neler oluyor?" diye sordu Eliza.

"İyi ki doğdun güzel meleğim." dedi Asef kızı masanın başında durdurup.

"Sen nereden biliyorsun?" Eliza hem şaşkın hem de çok mutluydu. Masanın üzerindeki özel hazırlanan şeylere baktı. Çevresindeki dekorlara baktı. Gözlerini kamaştırıyordu.

"Doğum gününü öğrenmek zor olmadı." Asef kıza yaklaşıp cebinden kadife bir kutu çıkardı. "Arkadaşların da sana sürpriz hazırlıyor ama son yaşanan şeylerden sonra yalnız kutlamak istedim. Akşama kadar da bekleyemezdim." Asef kutuyu açıp içindeki, kanadı pırlantalarla örülü meleği eline aldı. "İzin verir misin?"

Eliza gördüğü şeye hayran şekilde bakarken başını salladı. Çok heyecanlı aynı zamanda çok mutluydu. Asef eğilip kızın boynuna kolyeyi taktı. Geri çekilmeden önce Eliza'nın çiçek kokan saçlarını yumuşak bir öpücük kondurmuştu.

"Eliza," Asef derin bir nefes alıp kızın iki elini tuttu. Eliza yanakları hafif kızarmış güzel bir tebessümle ona bakıyordu. "Tüm benliğimi ele geçirdin. Seni gördüğüm ilk an ve dünyada dokunabildiğim tek kadın olduğunu anladığım an senden gidemedim. Ve bunu da asla istemedim. Kötü bir adam olduğumu biliyorum, seni çok defa incittim. Karşında yapmamam gereken şeyler yaptım." Asef tüm içtenliği ile konuşurken Eliza da tüm samimiyetiyle onu dinliyordu. Bir yandan da hızla atan kalbini sakinleştirmek için uğraşıyordu.

"Eliza, öfkeli bir adam olduğumu da biliyorum. İçimdeki öküzün de farkındayım ama farkında olduğum en önemli şey bu değil Eliza. Benim ellerimde kan var ama sadece sana dokununca kendimi temiz hissediyorum. Sadece senin yanında basit bir adam oluyorum." Asef bir elini Eliza'nın çenesine getirip kızın başını biraz kaldırdı. İkisinin yüzü arasında mesafe yok denecek kadar azdı. Asef konuşurken sıcak nefesi kızın dudaklarına çarpıyordu.

"Seni deli gibi seviyorum.... Sana deli gibi aşığım..."

Asef'in kısık sesli ama tutku dolu sözlerinden sonra nefesini tutup gözlerini kapattı Eliza. Çünkü ikisinin burnu birbirine değerken dudakları buluşmak üzereydi. Eliza buna hazır olup olmadığını bilmiyordu ama kaçmak istemiyordu.

Ateşe uçan pervaneler gibi Asef'in dudaklarında yanmak istiyordu.

"Efendim!" Cihan'ın telaşlı sesiyle aniden geri çekilen Asef öfkeyle soludu. Eliza gözlerini açıp derin bir nefes aldı. Resmen nefessiz kalmıştı.

"Cihan, bana öyle bir şey söyle ki, ben seni öldürmeyeyim!" Eliza'nın elini tutup arkasına çekti.

Cihan birkaç adım atıp Asef'e yaklaştı.

"Özür dilerim efendim, her yerde sizi konuşuyorlar. Pırıl Hanım, intihar etmiş. Durumu kritikmiş."

Eliza korkuyla Asef'e bakınca Asef'in gözlerini kapatıp kaşlarını çattığını gördü.

"Sikeyim!"

**

 

 

Bölüm : 29.11.2024 18:35 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...