
Sevilmek uğruna sevmek insansaldır, sevmek uğruna sevmek melekseldir..."
Alphonse de Lamartine
***
"Uzun zamandır seni burada hayal ediyorum..."
"Ben seni hiç kendimle hayal etmiyorum ama. Tamam belki arada ediyorum..." Deniz, donmuş şekilde bakan Eliza'nın önüne gelip Asef'e baktı.
Eliza önündeki manzarayı anlamlandırmaya çalışırken yerinde mıhlanmış şekilde bakıyordu.
"Nasıl kulakların var senin? Köpek gibisin her şeyi de duy." Asef sinirle karşılık verince Deniz kenara çekilip Eliza'nın önünü boşalttı.
"Sana hassas benim kulaklarım kuzum."diyip gülmüştü Deniz.
Eliza ise ikisinin konuşmasını dinlemiyordu sadece önündeki kişiye bakıyordu. Tekerlekli sandalyede oturan sarı saçlı, mavi gözleri olan zayıf bir kıza bakıyordu dikkatle. En fazla on yedi yaşında gösteriyordu ama beyaz ve solgun teni daha da küçük olduğunu hissettiriyordu. Kız da durgun şekilde gözlerini Eliza'ya dikip öylece bakıyordu. Yüzünde hiçbir mimik oynamıyordu, sadece üzgün gözlerle bakıyordu.
"Benim güzel Alya'm," Asef Eliza'nın arkasından çıkıp kızın yanına doğru gitti. Hemen önünde diz çöküp iki elini de tekerlekli sandalyenin kenarına koymuştu, kıza dokunmamaya çalışıyordu. "Abin seni çok özledi." dedi.
Eliza şimdiye kadar sadece karanlık ve korkutucu yönünü gördüğü bu adamın, bu şekilde genç bir kız çocuğunun önünde diz çöküp masum bir şekilde bakmasını garipsemişti. Aynı zamanda adamın gözlerinde saklayamadığı bir acı vardı. Alya yüzünü abisine çevirip baktı ama yine herhangi bir tepki vermemişti. Sadece yavaşça elini kaldırıp işaret parmağını uzattı abisine. Asef hızla elindeki deri eldiveni çıkarıp işaret parmağını aynı şekilde kaldırdı ve kızın parmağına dokundurdu. Asef'in dudağının kenarı yukarı doğru hafif şekilde kıvrılmıştı ama Alya hiçbir ifade olmadan bakmaya devam ediyordu. Eliza bu sırada eldiveni çıkaran adamın parmaklarındaki garip sembolleri fark etti ama gözlerini çekip etrafına bakınmaya başladı.
Büyük bir odaydı ve pembe tonları hakimdi her yerde. Tüllerle örtülü yatağın önünde pembe puflar diziliydi ve önünde bir masa vardı. Üzerinde birçok boya kalemi ve resim vardı. Odada en dikkat çeken şey ise tüm perdelerin kapalı olmasıydı.
"Ona kendini tanıt," Eliza kısık şekilde arkasında Deniz'in sesini duyunca hafif irkildi. Dönüp baktığı zaman cesaret verici şekilde başını sallamıştı Deniz.
Asef ile ilgili düşündüğü şeyin yanlış olduğunu o an anladı. Başka bir niyeti vardı. Aklına gelen şeyle yakından uzağa ilgisi yok gibiydi ama yine de davranışı Eliza için hala korkutucuydu.
"Merhaba," dedi Eliza ama sesi kısık çıkmıştı. Hatta yaşadığı bu kadar şey sonrası sesinin çıkması bile bir mucizeydi. Alya soluk gözlerini çevirip baktı dikkatle. "Ben Eliza," derken birkaç adım atıp yaklaştı. Alya hala ifadesiz bir yüzle bakıyordu ama Eliza'nın iri yeşil gözlerine biraz daha dikkatle bakmıştı.
"Alya," Asef'in sesi ile Eliza ona döndü. Dikkatle ona bakıyordu ama Alya'nın gözü kızın üzerindeydi. "Kardeşim, bu dünyadaki en değerli varlığım." Konuşurken ses tonu da söylediği şeyin gerçekliğini ve derinliğini fazlasıyla anlatıyordu. Eliza sadece başını sallamakla yetindi, yeniden Alya ile göz göze gelince tebessüm etti ama yine de bir karşılık alamamıştı.
"Hadi bakalım, çıkalım artık. Alya egzersizde yoruldu. Dinlensin biraz, " Deniz'in sesi ile Asef ayağa kalkıp şefkatle kardeşine baktı, ardından başı ile Eliza'ya işaret verince beraber odadan çıkmak için ilerlediler.
Eliza kapıdan çıkmadan önce kafasını çevirip yeniden mavi gözlere baktı. Uzun zamandır bu kadar üzgün bakan gözler görmemişti. Ya da bazen aynada gördüğü gözleri aynı tanıdık hissi verebilirdi...
Odadan çıkınca üst kata çıkan merdivenlere yönelmişlerdi. Asef en önde giderken Deniz ve Eliza arkadan geliyorlardı.
"Küs müyüz?" diye sordu Deniz ama Eliza omuz silkip cevap vermedi. Her şeyi unutsa da Asef'in bir adamı vurduğu anı unutamıyordu ve buna sessiz kalan Deniz'i... "Hadi ama Eliza, böyle yapma."
"Konuşma benimle." diye sertçe karşılık verdi Eliza.
"Bak konuşup halledebiliriz, tanısan hiç fena birisi değilim. "
"Ya tabi tabi... Ölen bir insana duyarsız kalacak kadar canisin, hem de doktor olacaksın. " diye alayla karşılık vermişti Eliza. O sırada Alya'nın odasının üzerine denk gelen bir odaya girmişlerdi.
"Adamı öldüren Asef ona söyle dediğini." diye çocukça bir inatla karşılık verdi Deniz.
"O baş cani zaten," diye kısık sesle konuşmuştu Eliza ama Asef duymuştu.
Masasına geçip siyah deri koltuğuna oturup ardına yaslandı. Odasının çoğunluğu siyah tonlarından oluşuyordu. Bulundukları yer çalışma odasıydı ama köşede yatak odasına açılan bir kapı daha vardı. Eliza için az önce girdiği odaya göre burası kasvetli gelmişti. Tam da adama uygun bir oda olduğunu düşünmüştü.
"İkiniz de oturun." Sert sesiyle önündeki koltukları göstermişti.
"Baştan söyleyeyim benim bu işte parmağım yok Eliza." Deniz siyah deri koltuğa otururken hızla konuşmuştu.
Eliza hala ayakta sinirle adama bakıyordu.
"Oturmak için davetiye mi bekliyorsun?" Asef'in alaylı sesine karşılık Eliza yine de hareket etmemişti.
"Ne yaptığını anlamıyorum, neyin peşinde olduğunu da. Anca emir verip duruyorsun." Yeşil gözleri öfke ile parlıyordu.
"Oturursan öğreneceksin Eliza."
"Oyun oynamaktan zevk mi alıyorsun?" Eliza buraya gelirken başına gelecek şeyleri düşündükçe yaşadığı şeyleri hatırladı. Asef aniden ayağa kalkıp kıza doğru eğildi.
"Cık, daha farklı şeylerden zevk alıyorum." Sesinde alay yoktu, daha çok tehdit vardı.
İkisi de sinirle gözlerini birbirine dikmiş öylece bakıyordu.
"Köprüde karşılaşan keçiler gibisiniz, kimsenin geri adım atmaya niyeti yok." Deniz gülerek konuşsa da ayaktaki iki kişi öfkeyle bakmıştı. "Tamam tamam, hadi ama konumuz önemli, Asef."
Ardından Asef sinirle yerine oturup masada parmağı ile ritim tutmaya başladı. Eliza da pes edip yerine oturunca ortam biraz daha sakinleşmişti.
"Kabul ettin Eliza, arkadaşının borcuna karşılık kendini feda etmeyi," diye konuşmaya başladı Asef.
"Asef'im feda etmek falan fazla değil mi? Hayır burada ne dizi çekiyoruz ne de roman yazıyoruz." Deniz devam edecekti ama Asef'in bakışını görünce sustu.
"Ne yapmamı istiyorsun söyle artık." Eliza bağırmasa da sesi sertti.
"Bu kadar kolay değil Eliza, önce anlaşma şartlarını net konuşmamız lazım. Mesela dediğimi yapmazsan arkadaşının başına ne geleceğini bilmen lazım ve anlaşmayı kabul ettiğin andan itibaren arkadaşın borcu ödese de bir şeyin değişmeyeceğini..."
"Ne demek istiyorsun?" diye sertçe sordu Eliza.
"Sen bana ait bu dünyadaki en değerli şeyi gördün Eliza. Üstelik onu kimse bilmezken sana gösterdim. " Adamın da kaşları çatıktı.
"Bunu bana insan gibi söyleyebilirsin, arkadaşlarım ile tehdit etmene gerek yok. Üstelik Alya'yı gördükten sonra farklı davranamaz insan." Eliza'nın sonda sesi kısılmıştı. Kızın mavi gözlerini hatırladıkça yüreğinde bir sıcaklık oluşuyordu.
"İnsan ve Asef..." Deniz kocaman bir kahkaha atmıştı. Asef sinirle bakınca anında susup ardına yaslandı. "Tamam ben sustum."
"Ne demek istedin? Alya'yı görünce derken..." Asef konu kız kardeşi olunca her şeyden hemen etkileniyordu.
"Alya bir melek gibi diyorum, senin aksine yani ona zarar verecek bir şey yapmam." dedi sert sesiyle Eliza.
"Bugün söylediğin en doğru cümle Eliza." Asef'in bir kaşı yukarı kalkmıştı. "İstesen de yapamazsın zaten." Tabi sondaki cümlede sesi sert ve keskin çıkmıştı.
"Off! Çıldıracağım, ne istiyorsun?" diye sordu Eliza.
"Alya ile ilgilenmeni, " Asef'in sesi bir anda yumuşamıştı. "Alya trafik kazası geçirdiği zaman dokuz yaşındaydı. Sekiz yıldır ne konuşuyor ne de yürüyor. " Derin bir nefes alıp sustu Asef. Bu konuyu konuşmak onun için çok zordu.
"Kazadan sonra birkaç ameliyat geçirdi ama vücudu daha fazlasını kaldıramazdı." Asef susunca Deniz açıklamaya başlamıştı. "Uzun süredir fizik tedavi görüyor yakında vücudu büyük bir ameliyat için yeniden hazır hale gelecek ve inşallah ayağa kalkacak benim mavişim. " Deniz bir doktor olarak profesyonel düşünüyordu. Ama içindeki sevgisi bazen duygusal olmasına neden oluyordu. Yıllardır Alya ile ilgilenmekten asla yorulmuyordu. Çok küçük bir ihtimal olsa da asla umudunu kaybetmiyordu.
"Konuşamaması..." diye başladı ama devam edemedi Eliza. Gözleri dolmuştu, hayal meyal ailesi ile yaşadığı kaza aklına gelmişti. Az hatırladığı korkunç sahneler zihnine dolmuştu. Eliza on beş yaşındaydı...
"Hiçbir sorun yok ama konuşmuyor." Asef siyah deri eldivenli elini masanın üzerinde birleştirip açıklamaya başladı. Eliza'nın bir kez daha dikkatini çekmişti. "Annem ve babam da arabadaydı, onları öyle cansız görünce şoka girmiş olabileceğini düşünüyoruz. "
"Küçük kalbi için çok büyük bir şey, kaldıramamış olması normal." Eliza da kazadan sonra uzun süre konuşmamıştı.
"Ne yaparsak yapalım ne konuşuyor ne de gülüyor ama beyin fonksiyonları gayet iyi. Aldığı özel eğitimle derslerinde de başarılı," diye açıklama yapmıştı Deniz.
"Evde mi eğitim alıyor?" diye sordu Eliza.
"Evet, özel hocalar geliyor."
"Ama konuşmadan sadece dinliyor ve yazıyor." dedi Asef. Siyah gözlerinin derinliklerinde saklayamadığı acılar vardı. Eliza bunu gördü ama ona acımak istemiyordu.
"Gördüğü ve yaşadığı şeyler kolay değil. Bir de abisinin hiç acımadan birini öldürdüğünü görse kim bilir neler yaşar."
"Eliza!" Asef masaya vurup ayağa kalkmıştı.
"Ne!" Eliza da aynı şekilde ayaklandı. "Haksız mıyım? Kız kardeşin için bu kadar endişe duyuyorsun ama mesele başkası olunca bir önemi yok mu? Ben nasıl korktum nasıl şok oldum ve sana her baktığımda o anı hatırlayıp yüreğimde korku hissetmeye devam ediyorum. Yok mu önemi?"
"Yok." Asef'in sesi de bakışları kadar karanlıktı ama bunu söylerken hafifçe yutkunmuştu. Eliza'ya her baktığında hissettiği bu şeyden nefret ediyordu.
"Tabi ki var," Deniz daha fazla bu tartışmaya dayanamamıştı. Eliza'nın sinirden gözleri dolmuş haline bakınca yüreği sızlamıştı. "Asef şaka yapıyor değil mi abisi?"
"Sus Deniz sus!" Asef öldürücü bakışlarını Deniz'e gönderip onun susmasını sağladıktan sonra yeniden kıza dönüp sertçe baktı. "Benim için bu dünyada sadece iki şey önemli küçük kız, bunun ilki Alya o yüzden sorduğun sorunun cevabı açık ve net. Bence uzatmadan anlaşmaya geçelim, "
Eliza gözlerini kısarak bakarken yine Deniz'in sesi duyuldu. "İkinci benim değil mi Asef'im?"
"Lan sen ne biçim beyin cerrahısın? Senin beynin yok bir kere!" Asef bağırarak konuşunca Deniz sinirle oflayarak ayağa kalktı.
"Ben gidiyorum, Alya'ya bakacağım. " dedikten sonra odadan çıkıp ikisini yalnız bıraktı.
"Alya ile zaman geçirmeni istiyorum, okulun ve stajından arda kalan zamanlarda burada onun yanında olmanı istiyorum. " Asef şimdi daha sakin konuşmaya başlamıştı.
"Dünyada en çok değer verdiğin kişiyi bir yabancıya güvenerek nasıl emanet ediyorsun?" diye sordu Eliza.
"Etmiyorum Eliza, bu evde çalışan en az elli kişi ve onlarca kamera var. Ben şimdiye kadar Alya'yı tüm dünyadan gizledim tabi ki sana emanet etmiyorum." dedi Asef.
"Peki neden onun yanına gelmemi istiyorsun?" Eliza en başından beri aklını kurcalayan şeyi sordu. Ona göre böyle bir adam en iyi bakıcıları ya da eğitmenleri zaten tutabilirdi. Ama Eliza o kadar donanımlı birisi değildi ve Alya'ya istemeden zararı bile olabilirdi.
"Çünkü gördüm," dedi adam sessizce.
"Neyi?" diye sordu kız.
"Ruhunun yaydığı ışığı," dedi adam derin bakışlarıyla.
"Anlayamıyorum. "
"Anlayamazsın. "
İkisi de sustu... İkisi de öylece bakmaya başladı...
Asef'in bakışları sert ve karanlık olsa da gözlerinin derinliklerinde nadir bulunan bir hazineyi bulmuş bir adamın ifadesi vardı.
Eliza'nın bakışlarında ise karanlık ruhuna beyaz bir örtü örtmeye çalışan şeytana bakan kişinin korkuları vardı.
Şimdi melek ve şeytan nasıl bir araya gelecekti?
"Yoğun çalışıyorum ama ben. Yarı zamanlı olarak restorana gitmem gerek." dedi Eliza aralarındaki sessizliği bozarak.
"Okul ve staj dışındaki işlerin iptal, sadece buraya geleceksin. Haftanın beş günü belli saatler arasında burada olacaksın. Cihan seni getirip tekrar eve bırakacak. " Adamın kelimelerin üzerine basarak konuşması Eliza'yı öfkelendirmeye devam ediyordu.
"Kölen mi var karşında! Bana sürekli emir vererek konuşma!"
"Kölem olmak istemez misin?" Asef sesini daha kısık çıkararak çekici şekilde konuşmuştu.
Eliza söylediği şeyi anladığı anda yüzünü buruşturup baktı. "Değil senin kölen olmak seninle aynı ortamda bile bulunmam ben! Manyak, sadist ve ruh hastası seni!"
"Her bir sıfatın yeri bende ayrı ama favorim şeytan, onu söylemedin üzüldüm."
"Yok ben dayanamayacağım artık!" Eliza sinirle kapıya yöneldi.
"Artık buraya geldiğine göre anlaşma başladı. " Asef'in sesi ile kapının kolunu tutan eli durdu. "Alya'yı gördüğün andan itibaren ağzını kapatman ve kimseye bir şey söylememen gerektiğini söylememe gerek yok. Yoksa arkadaşlarının başına gelebilecek şeyleri tahmin ettiğini düşünüyorum."
"Ne yapacağımı bilmiyorum, ona nasıl davranmam gerekiyor?" Eliza'nın bu sorusu ile anlaşmayı kabul ettiği Asef tarafından anlaşılmıştı.
Asef yüzündeki hafif gülümseme ile masasından ayrılıp Eliza'ya doğru yaklaştı. "Kendin gibi ol yeter, sen Alya için bir bakıcı ya da öğretmen değilsin."
"Hangi sıfatla bu evde bulunacağım o zaman?" diye sordu Eliza. Adamın siyah gözlerine bakmamaya çalışıyordu. Ama Asef gözlerini bir saniye bile çekmeden kıza bakıyordu.
"Alya'nın arkadaşı olacaksın." Eliza şaşkın şekilde bakıyordu adama. "Onun hiç arkadaşı olmadı Eliza, belki yaşıtı olsa daha iyi olurdu ama onun yaşındaki bir kişinin koşup eğlendiğini görmesi Alya'yı daha çok üzecek. "
Eliza yufka yürekli biriydi, aklına gelen hüzünlü mavi gözler içini sızlatıyordu. Ayrıca Tolga'ya bu şekilde yardımcı olmak aklına gelen diğer şeyden çok daha iyiydi. Onun için iyi olmayan tek şey Asef Arjen'in evinde olmaktı.
"Bir şartla kabul ederim, " dedi Eliza.
"Senin şart sunmak gibi bir lüksün yok bence ama söyle yine de." Asef konuşurken Eliza'ya biraz daha yaklaşmıştı. Eliza kapıya iyice yanaştığı için gidecek yeri kalmamıştı.
"Sürekli seni görmeme izin verme." Eliza'nın söylediği şeyle adamın kaşları çatıldı. "Seni gördükçe aklıma öldürdüğün adam gelip duruyor."
"Sen o adamın kim olduğunu biliyor musun?" Asef sinirle saçlarını karıştırdı. "Çocuk satıcısı, tecavüzcü ve katilin tekiydi." derken neden kıza açıklama yapmak istediğini düşündü. Kendi kendine kızıyordu.
"O zaman cezasını polis versin, bir insanı öldürmek onun canını almak senin görevin değil." dedikten sonra hızla kapıyı açıp çıktı Eliza. Asef arkasından öylece bakakalmıştı.
"O yüzden şeytanım, küçük kızım ..."
Kendi sesini sadece kendisi duymuştu...
Eliza aşağı inip Alya'nın kapısına doğru yaklaşınca içeriden Deniz'in sesini duydu.
"Çok eğlenceli olacak Alya, Eliza'yı çok seveceksin."
Eliza iki kere kapıyı tıklatıp içeri girdi. Gözler ona dönmüştü. Ama Eliza dikkatle Alya'ya bakıyordu. Mavi ve yeşil gözler birleşmişti. Birkaç saniye ikisi de gözünü çekmeden baktı. Eliza ani bir refleksle elini kaldırıp işaret ve baş parmağını birleştirdi. Ardından kalbine doğru götürüp dokundurdu. Alya'nın gözleri dikkatle bakıyordu ve belli olmasa da ne yapmaya çalıştığını görmek istiyordu.
Eliza elini birkaç defa sağa sola çevirip bir kilit açar gibi ses çıkardı ağzından ve daha sonra avucuna kalbini almış gibi tuttu. Daha sonra Alya'ya doğru uzattı ama kız herhangi bir tepki vermemişti. Solgun mavi gözleri ile Eliza'ya bakıyordu ama onun yaptığı her hareketi dikkatle izlemişti. Eliza kızın tepki vermemesine üzülmedi, onun durumunda birinin düzelmesi çok zordu.
"İyi günler, " Eliza arkasından gelen kadın sesiyle hafif irkildi. "Affedersiniz,"
Dönüp baktığında kısa boylu resmi giyinmiş, siyah saçlarını topuz yapmış, gözlüklü bir kadınla karşılaştı.
"Hoş geldiniz Sevim Hanım, " Deniz kapıya doğru yönelirken selam verdi kadına.
"Hoş buldum Deniz Bey, Alya ile dersimiz başlayacak. Müsaade eder misiniz?" dedikten sonra Alya'ya gülümseyerek içeri girdi. Ama kız ona aynı donuk bakışlar ile karşılık vermişti.
"Tabi ki ama bugün fiziksel olarak biraz yoruldu, normal zamandan daha kısa tutabilirsiniz." dedi Deniz. Daha sonra Eliza'ya bakmıştı. "Hadi çıkalım biz,"
Eliza tekrar Alya'ya bakıp gülümsedi ve odadan Deniz ile birlikte çıktı. Evden çıktığı andan itibaren çalkantılı olan ruh hali yeni yeni biraz düzeliyordu. Öyle şeyler düşünüp ve öyle korkular yaşamıştı ki bunu anlatması imkansızdı. Asef denen adamın ona yaşattığı şeyler hiç de kolay değildi ve Eliza'nın uzun süre unutamayacağı anılar aklına girmişti.
"Asef'in öldürdüğü adamı tanıyor musun?" diye sordu Eliza merdivenden inerken. Eve ilk girdiği anda içinde bulunduğu ruh halinden dolayı düzgün şekilde bakmamıştı etrafa. Ama şimdi görüyordu ki her yer çok hoştu.
"Sadece unutsan olmaz mı?" diye cevap verdi Deniz. O sırada da büyük bahçeye bakan camdan duvarın önündeki koltuğa oturdu. Eliza da yanına...
"Sen olsan unutur muydun?" diye sert şekilde sordu Eliza. Gözü muhteşem şekilde uzayan bahçeye bakıyordu. "Bu ev masallardan çıkmış gibi." diye mırıldandı Eliza, Deniz söylediği şeyi duymuştu ama sadece sorusuna cevap verdi.
"Doktorluğumun ilk yıllarında, sedyede ne yaparsam yapayım kaybettiğim biri vardı. Uzun süre unutamadım. "
"Sen doktorsun, o başka," dedi itiraz eder gibi Eliza.
"Asef'in hastanelik ettiği biriydi." dedi Deniz. Eliza şokla bakmıştı. "Kafes dövüşü..." Deniz devam etmedi, buruk bir gülümseme ile bakmıştı Eliza'ya.
"Hakkında yazılanlar doğruydu demek," kısık sesle kendi kendine konuşur gibiydi Eliza. Asef'in hakkında okuduklarını hatırlıyordu.
"Oldu tabi bu olaya biraz, daha sonra ben de alıştım. "
"Ne demek alıştım!"
"Hasta kaybetmeye Eliza, onu kast ediyorum." Deniz sakin olması için elini kaldırmıştı.
"Onlar hastaydı, doğal yollardan Deniz!" Eliza öfkesini atamıyordu. "Senin katil arkadaşın gibi başkaları canlarına kast etmedi."
"Yanılıyorsun Eliza." Deniz dişlerinin arasından konuştu. "Çoğu kadındı ve şiddet, tecavüz sonrası o haldeydiler."
Eliza duyduğu şey sonrası derin bir nefes alıp gözlerini kapattı.
"Ama bu yine de-"
"Asef'in kafes dövüşü yaptığı her kişi ise yaptıkları şey sonrası ceza almadan elini kolunu sallayarak içeriden çıkanlardı." Deniz, Eliza'nın sözünü kesmişti. "Para için her şeyi yapmaya çalışacak kişilerdi. Kafes dövüşünde karşılarına Asef'in çıkacağını bilemezlerdi tabi,"
"Bundan gurur duyuyor gibi anlatma!" Eliza duyduğu şeylerden sonra biraz daha yumuşamıştı ama kendi doğrularından taviz vermeye niyeti yoktu. "Yine de bunlar onu masum yapmaz, katil olduğunu değiştirmez. Birinin canını almak hem de cani şekilde..." bir an konuşmadan sustu öylece.
"Haklısın, pislik herifin teki bence! Ayrıca hayvan ve onun türevleri ayrıca tam bir oro-"
"Deniz!"
"Evet işte Eliza, canım kardeşim Asef elleri ile dikti tüm ağaçları, bu güzelliğin her detayı onun elinden çıktı. "
Asef sinirle yanlarına geliyordu.
"Deniz dedim!"
"Dediğin gibi masallardan çıkmış bir yer burası. Tabi Asef de beyaz atlı prens, aaa sen mi geldin kardeşim? Dalmışız Eliza ile sohbete." Deniz yılışık şekilde sırıtarak bakıyordu adama ama Asef'in bakışları öldürücüydü.
"Bence Güzel ve Çirkin masalındaki lanetli çirkin desek daha doğru olur."dedi Eliza samimiyetten uzak bir gülümseme ile.
Asef bu defa sinirli bakışlarını Eliza'ya çevirmişti. "Sen de Çirkin'in şatoya kapattığı Güzel misin?"
"Onu bilmem ama senin canavar olduğunu biliyorum." dedi Eliza.
"O zaman canavarın gözünden sakındığı gülünü koparmaman lazım Eliza. Benim gülüm Alya, birçok kişinin canına bedel..." Asef kendini genişçe koltuğa bıraktı. "Ama seni henüz şatoya kapatmadım, yarı zamanlı bir iş gibi..."
"Ya tabi aynen... Bu ülkede hak var hukuk var. Birisinin borcunu kişinin canı ile alamazsın, mal varlığı üzerinden alırsın zaten Tolga'nın da bir mal varlığı yok." Eliza'nın sesi sona doğru kısılmıştı.
"Vay, sen hukuk mu okuyorsun?" diye sordu Deniz ama Eliza sadece önünde onu alayla dinleyen adama bakıyordu.
"Peki kumar oynamak yasal mı?" diye rahatça sordu Asef. Kızdan bir cevap gelmeyince de devam etti. "En başta hukuka uygun bir borç doğmadı zaten hukuki şekilde ödensin. Yapacak bir şey yok."
"Zaten öyle olsa Güzel ve Çirkin nasıl bir araya gelecekti?" diyen Deniz'e bu defa sinirle ikisi de bakmıştı.
"Sen sus!"
"Sen sus!" diye aynı anda bağırdı Asef ile Eliza.
"Müsaadenizle efendim, " Orta yaşlarında, hafif ağarmış saçlarını topuz yapmış bir kadın elinde kahve tepsisi ile yaklaşmıştı. Dik ve güçlü bir duruşu vardı. Arkadasından da daha genç bir adam elinde tabaklar ile gelmişti.
"Bırakabilirsiniz," dedi Asef sakin bir sesle.
Kahve ve diğer atıştırmalıklar bırakıldıktan sonra hemen salondan ayrıldılar. Deniz ve Asef kahvelerine uzanınca Eliza da aldı. En azından içinden geçen şeyleri söylediği için biraz daha rahatlamıştı.
"Sana Alya ile ilgili şeyleri mesaj atacağım. Özellikle dikkat etmen gereken şeyleri, kimyon gibi olmasın da..." Asef ile Eliza arasında imalı bir bakışma geçti. Eliza daha önceye göre suçluluk hissini daha az yaşadığını fark etti. Galiba adam ile ilgili öğrendiği şeylerden dolayıydı.
"Merak etme dikkat ederim." diye cevap verdi Eliza lezzetli olduğunu düşündüğü kahveyi içerken.
"Bunun dışında en önemli şey şu Eliza, arkadaşlarından kimse öğrenmeyecek Alya'yı. " Asef özellikle sadece arkadaş demişti çünkü kızın ailesinin öldüğünü öğrenmişti. "Asla onu görmeyecekler, eğer Alya ile ilgili herhangi bir bilgi dışarıya sızarsa bunun bedelini ödersin."
"Bana soracaklar, onlara ne söyleyeceğim?" diye sordu Eliza. Çünkü Nehir de Tolga da ne yaptığını merak edecekti.
"Yemeklerimi yaptığını söylersin," dedi hemen Asef. Bu fikir Eliza için de mantıklıydı. Bir şey söylemeden sadece kafasını sallayarak onayladı Asef'i.
"Gitmem lazım, yarı zamanlı çalıştığım restoranla konuşmak için." diyerek ayağa kalktı Eliza.
"Gerek yok, ben hallettim." derken kahvesinden bir yudum aldı Asef.
"Ya sen kimsin de benim haberim olmadan kafana göre at koşturup duruyorsun?" diyerek sinirle sordu Eliza.
"Zaten ayrılacaksın, ben de sana yardımcı oluyorum işte, "
"Olma yardımcı falan, sen böyle yaptıkça ben sinir oluyorum. İplerim senin elindeymiş gibi davranma, beni istediğin yere çekmekten vazgeç!" derken ayağa kalktı Eliza.
"Zaten benim elimde artık iplerin." Asef'in kendinden emin konuşması gittikçe sabrını zorluyordu Eliza'nın.
"Boğarım seni o ipte!"
"Hey hey! Herkes sakin olsun. " Deniz ayağa kalkıp ikisinin arasına geçti.
Eliza öfkeyle Asef ise alayla birbirlerine bakıyordu. İkisinin de geri adım atmak gibi bir niyeti yoktu ama Eliza'nın da şu an burada olmak gibi bir isteği yoktu.
"Ben eve gitmek istiyorum." dedi gergin şekilde.
"Tamam ben seni bırakırım. " diyen Deniz en azından daha büyük bir tartışma çıkmadan olayın durulmasını istiyordu.
Deniz, Asef'e uyarıcı bir bakış attı ama onun gözü Eliza'nın üzerindeydi. Salondan ikisi çıkarken Asef'in sesi ile bir an duraksadı.
"İpi boynuma geçirmeni zevkle bekleyeceğim Eliza." Asef içten içe kendine şaşırıyordu. Kendini çocukla çocuk olan birine benzetiyordu ama aynı zamanda da çok ciddi bir yere gittiğini fark ediyordu.
"Çok uzun sürmez..." Eliza dişlerinin arasından cevap verince Asef alaydan uzak şekilde güldü. Kızın bu hali tarifsiz şekilde hoşuna gidiyordu.
Asef kollarını kaldırıp teslim olmuş gibi ellerini gösterdi.
"Bekletme beni..."
***************
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 19.46k Okunma |
1.23k Oy |
0 Takip |
58 Bölümlü Kitap |