Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@z.nesa_

Herkese merhaba. Nasılsınız ballar? Ben okulun ilk günlerinin yorgunluğunu yaşıyorum.

Okulunuz nasıl geçiyor, kaçıncı sınıfa geçtiniz?

Başarılı bir dönem olsun hepimiz için:)

Oy vermeyi unutmayın ve bölümü keyifle okuyun.

Dişçi: Sanırım seni buldum Şafak

Koltuğa oturup dudağımı dişlerken saçlarımı omzumdan geriye attım.

Siz: Saklanıyor muydum?

Dişçi: Seninle komşu olmak beni mutlu etti

Siz: Ya ne demezsin

Siz: Alt katımda bir dişçiyle yaşamak zulüm olacak

Mesajı görmesini beklemeden üstüme pantolon ve tişört giyip omzuma astığım çantamla evden çıktım. Ayağıma ayakkabılarımı geçirip hızlı adımlarla merdivenleri indim. Binadan çıkıp Yeter'in evinin olduğu sokağa doğru ilerledim.

Bir insanın en yakın arkadaşıyla evleri birbirine yakın olmalıydı.

Kapının önüne gelip zile bastım uzun uzun. Otomatik kapı açıldığında merdivenleri koşa koşa çıktım sanki arkamdan atlı kovalıyordu.

"Ay ne oluyor Şafak?" Yeter kapı pervazına yaslanmış beni bekliyordu.

"Neden açmıyorsun telefonumu?" ayakkabımı ayağımdan tabiri caizse atıp içeri girdim. "Rezil oldum ve sen telefonumu açmadın!" derken geri geri oturma odasına yürüdüm.

"Ay telefonum sessizdeydi. Son dakika misafir geldiği için bakamadım da hiç." kafamı iki yana sallayıp oturma odasının kapısının girişinde durdum.

"Kızım bok gibi bir şey oldu!" çantamı ona uzattım kenara koyması için. "Dişçi alt komşummuş!" dediğimde sırıttı. "Ay bir de üstüne üstlük adamla kavga ettim arabama çarptı diye." dediğimde arkamdan gülme sesi geldi. Bir hışımla arkamı döndüğümde gözlerim irileşip yerlerinden çıkarcasına öne geldi.

Karşımda alt komşum olan diş hekimi vardı. Ona muayene olduğumu sandığım ama muayene olmadığım diş hekimi.

"Merhaba Şafak." gözlerimi kırpıştırıp yutkundum.

"Sen ne ara buraya geldin?" kollarımı hafifçe iki yana açtım. "Az önce evdeydin." dediğimde ikisi de kahkaha attı.

"Seni bulduğumu anlayınca tıpkı senin de yaptığın gibi soluğu burada aldım." deyip arkasına yaslandı. Kafamı arkamda duran arkadaşıma çevirecekken yemek masasının sandalyesinde oturan kızıl saçlı kadın dikkatimi çekti. Bu kadını klinikte görmüştüm. Biraz daha gözlerimi gezdirdiğimde kalbime inen yumruyu hissettim. Çünkü asıl muayene olduğum diş hekimi buradaydı.

"Sen," deyip işaret parmağımı uzattım. "Ben sana muayene oldum." deyip koltukta oturan adama baktım. "Sana değil." dediğimde kaşlarını çattı. "Ama sana randevu aldım." sandalyede oturan adama döndüm. "Sana niye muayene oldum lan ben?" derken Yeter'le birlikte koltuğa oturduk.

"Büyük bir karışıklık olmuş sanırım." kızıl saçlı kadım konuştuğunda dilimle dudaklarımı ıslattım.

"Bir dakika, bir dakika." Yeter bana doğru dönüp gözlerime baktı. "Ben sana Gece Aytürk'e randevu al dedim, sende aldın değil mi?" kafamla onayladım. "Ama Gece Yurt'a mı muayene oldun?" dediğinde kafamı sağa eğdim. Yeter ve kızıl saçlı kadın gülmeye başlayınca Yeter'in ensesine vurdum.

"Ne gülüyorsun be?" sağ tarafımda duran yastığı üstüne attım. "Bok yoluna girmişiz şurada!" dediğimde randevu aldığım Gece de gülmeye başladı.

"En nihayetinde muayene olup tedavini olmuşsun tatlım. Bence bir sıkıntı olmamalı." kızıl saçlı kadın tatlı tatlı gülümserken alt komşum olan diş hekimiyle göz göze geldim. Gerçekler şimşek gibi zihnime düşerken gözlerim irileşti.

"LAN!" bir anda bağırdığım için Yeter irkildi. Ona attığım yastığı elime alıp sandalyede oturan adama ilerledim. "Boğacağım seni!" dediğimde yüzündeki gülümseme soldu.

"Ne oldu ya?"

"Yanlış dişimi çektin amele sümüğü!" deyip yastığı yüzüne yapıştıracakken ayağa kalkıp sandalyenin arkasına saklandı.

"Ne yanlış dişi? Anlamadım." ben ona doğru gittikçe o masanın etrafını dolanıyordu.

"Ağrıyan dişimi değil, sağlam dişimi çektin lan!" deyip yastığı kafasına attım.

"Ah!" yastığın fermuarı gözüne değmiş olacak ki gözünü tutarak geri çekildi.

"Tamam sakin ol Şafak, oturup konuşalım ilk önce." Yeter elimden tutup kalktığım yere oturttuğunda arkama yaslandım. "Neden ona muayene oldun, randevu aldığın diş hekimi yok muydu?"

"Ne bileyim ya? Sekreter geldi dedi hangi diş hekimini bekliyorsunuz. Bende dedim Gece Bey'i." deyip alt komşuma yan yan baktım. "O da götürdü beni bunun odasına." deyip gözünü ovalayan adamı gösterdim. "Ne bileyim ben iki tane Gece olduğunu!" saçlarımı bileğimdeki tokayla bağlayıp yüzümü yelledim.

"Ay inanmıyorum!" kızıl saçlı, adını bilmediğim kadın şaşırarak elini ağzına kapatırken Yeter gülmemek için zor duruyordu.

"Sana demiştim, ben işimde hata yapmam diye." alt komşum olan adam konuşunca ona döndüm. O ise karşıdaki adaşını gösterip güldü. "Ama o yapar." Ayakta duran adam ona göz devirip bir şeyler mırıldanınca yanımdaki Gece bana döndü. "Neyse ki yarın tüm dertlerden kurtulacaksın." deyip tebessüm etti. Tam ağzımı açıp konuşacakken yeniden konuştu. "Yanlış dişini ben çekmediğime göre bana gönül rahatlığıyla güvenebilirsin."

Ayakta duran adama dönüp tehdit edercesine parmağımı salladım. "Ama senden şikayetçi olacağım!" dediğimde mahçup olmuş bir şekilde yutkundu.

"Şafak, ben gerçekten özür dilerim." deyip kendisini açıklarken sakince onu dinleyip sözlerine karşılık verdim.

"Ay tamam, anlaştığımıza göre bir kahve içmeyelim mi?" Yeter ayağa kalkıp sırayla herkese baktı. "İçeriz, içeriz." deyip mutfağa gitti. Bende kalkıp yardım etmek için peşinden gittiğimde gülmemek için zor duruyordu.

"Ne gülüyorsun ya?" deyip kolunu çimdikledim. "Yarın sen de geleceksin değil mi?" dediğimde göz devirdi.

"Hayatım tabi ki geleceğim, seni tek bırakmam. Bıraktığımda ne olduğunu gördüm çünkü." deyip yeniden güldü. Daha fazla konuşmayıp yaptığı kahveleri fincanlara doldurdum ve arka arkaya oturma odasına girdik.

Herkes kahveleri alınca bizde az önce oturduğumuz yere oturduk.

"Kaoslu geçen günlerin yorgunluğuna," Yeter'in sözleriyle bende kendime engel olamayıp diğerleri gibi güldüm.

"Hepiniz yakın arkadaş mısınız?" diye sorduğumda Yeter kahvesini sehpaya bırakıp bana baktı.

"Sana söylemiştim zaten Gece benim diş hekimim diye." deyince kafamla salladım. "Yeliz'le de yurtta tanıştım. O gün bugündür arkadaşız. Diğer Gece de Yeliz'in sevgilisi olduğu için onunla da tanışmış oldum." deyince onayladım.

"Keşke seninle de önceden tanışsaydık." Yeliz buruk tebessümünü bana sunduğunda ellerimi iki yana salladım.

"Diş hekimi olanlarla samimiyet kurmuyorum, prensip gereği." dediğimde herkes gülmüştü.

"Gerçekten korkuyor musun?" sorusuna karşılık sırıttım.

"Evet, en çok korktuğum şey de yanlış dişimin çekilmesiydi. Başıma geldi." derken gülüyordum ama yanlış Gece dudaklarını birbirine bastırıp önüne döndü.

"Ama korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok. Gece'nin eli gerçekten çok hafiftir. Uyuşmuş olmasına rağmen dokunduğunu bile hissetmezsin." deyip alt komşumu övdüğünde kahvemden bir yudum aldım. "Siz de komşu olduğunuza göre daha çok buluşabiliriz."

"Buluşacak kafe aramamıza gerek yok, Şafak'ın pastanesinde buluşabiliriz artık." Yeliz şaşırdığını belli ederek gözlerini kırpıştırdı.

"Pastane mi işletiyorsun?" kafamla onayladım.

"Evet, bazen de mutfak bölümündeyim."

"Gastronomi mezunusun yani?" dediklerini yine kafamla onayladım. "Ay ne güzel, bol bol yemek yeriz artık."

"Bütün şansınızı burada kullandınız." dediğimde daha çok gülmeye başladılar. Sohbet iyice ilerlerken konu konuyu açmış tüm her şeyi konuşmuştuk.

Gerçekten samimi insanlardı. Tanıştığıma mutlu olmuştum.

"Ben artık gideyim." deyip ayağa kalktığımda Gece güldü.

"Eve gidip günlüğüne ağlayarak yarın diş hekimine gideceğim mi yazacaksın?" burnumu kırıştırıp göz devirdim.

"Aynen, yarın dişçiye gideceğim yazarım." dediğimde Gece hariç herkes gülmüştü.

"Bekle bende geleyim, zaten aynı binadayız." sehpanın üstüne koyduğu telefonunu cebine atıp bol, siyah tişörtünün üstüne siyah ceketini giyip bana doğru geldi. Oturup sohbet edenlere iyi akşamlar dileyip kapıya çıktığımda Gece ayakkabısını giymiş beni bekliyordu. Bende ayakkabımı giyip merdivenleri indiğimde peşimden geldi.

"Bugün dişimi geri ver falan demedin, şaşırdım doğrusu." dediğinde karşımdaki yolu izlerken güldüm.

"Artık seni değil, diğer Gece'yi rahatsız edeceğim." dediğimde ellerini pantolonunun cebine koyup kafasını öne eğerek güldü.

"Geceler bize haram olacak desene." demesiyle kendimi tutamayıp güldüm. "Şikayetçi olacak mısın peki?"

"Olacağım, bir kerelik bir hata olmuş olsa bile zarar vermiş oldu." dediğimde kafasını sallayarak onayladı. "Korkma kliniğin adını lekelemeyeceğim." dediğimde sağ elini göğsüne bastırdı.

"Eyvallah," kafamı iki yana sallayarak güldüğümde dişimin ağrısı yeniden başladı. Elimi yanağıma bastırıp gözlerimi sıkıca kapattığımda kendimi kasmaya başlamıştım. "Dişin mi ağrıyor yine?" gözlerimi açıp baktığımda harelerindeki endişeyi gördüm.

"İlaç içsem geçer sanırım," dediğimde eve yaklaşmıştık. Gece anahtarıyla kapıyı açıp içeri geçmemi bekledi. Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp ayrılacağımız noktaya gelince kısa bir şekilde iyi akşamlar dileyip kendi evime çıktım.

Üstümdekileri çıkartıp pijamalarımı giyince hemen bir ağrı kesici ve suyu içip odama gittim. Yatağa oturup boş boş dururken telefonuma mesaj geldi.

Dişçi: Dişin çok ağrıyorsa tuzlu su ile gargara yap

Dişçi: Apse yapmış mı?

Siz: Nasıl anlayacağım?

Dişçi: Dişinin dibinde beyazlık ve yanağında şişlik var mı?

Siz: Evet

Dişçi: Yüksek ihtimalle apse yapmıştır

Dişçi: Bu yüzden yarın tedaviye başlayamayız, antibiyotik ve ağrı kesici kullanırsın daha sonra asıl tedaviye başlarız

Siz: Of ya

Dişçi: Diş hekimine oflanmaz

Telefonu kapatıp elimi yanağıma bastırdım ve gidip tuzlu su ile gargara yaptım. Ağrısını biraz olsun hafifletse de yine ağrıyordu. Tekrar odama gideceğim sırada kapı çalınca irkilip saate baktım. Neredeyse gece on bir olacaktı.

"Kim o?" kapıya yanaşıp seslendiğimde tanıdık bir ses duydum.

"Benim, Gece." bu saatte neden geldiğini düşünürken üstümdeki pijamalara aldırış etmeden kapıyı araladım. "Bir şey mi oldu?"

"Dişine bakmaya geldim." dudaklarım ve gözlerim eş zamanlı olarak açıldığında Gece sessiz bir kahkaha atıp içeri geçmek için iki adım attı.

"Yarını bekleyemedin mi?" dedim arkasından kapıyı kapatırken.

"Ben beklerdim ama görünüşe göre dişin bekleyemeyecek." deyip etrafta gözlerini gezdirdi. "İçerisi müsait değil mi?" dediğinde kafamla onayladım.

"Dişime baksan da bu saatte ilacı nereden bulacağız?" dememle birlikte elindeki eczane poşetini gördüm. "Yok artık, nöbetçi eczaneye mi gittin?" dediğimde kaşlarını çatıp elindeki poşete baktı.

"Ha, yok. Evde her ihtimale karşı ağrı kesici falan bulunduruyorum. Her an bir hastam yanlış dişimi çektin falan diye ağlayabiliyor." göz devirip kollarımı göğüs hizamda birleştirdim.

"İlaç bana ağır gelmesin?" dedim kaşlarımı çattığımda.

"Dozu düşük, hem yarın da bu ilaçtan yazacaktım. Senn bünyene göre bu." her ne kadar korksamda güvenmek zorunda kaldım. "Gel, otur şöyle. Bakayım dişine." deyip koltuğun kenarına dik bir şekilde koyduğu yastığa vurdu iki kez.

"Yarın baksaydık." dedim minik adımlar atıp ona yaklaşırken.

"Bu gece ağrıdan uyuyamazsın. Bırak da güçlü bir ilaç vereyim." parmaklarımı önümde birleştirip ona kaçamak bakışlar atarken diliyle dudaklarını ıslatıp bana doğru eğildi. Sağ kolunu uzatıp elimi tuttu ve kendisine çekti. "Gel buraya korkak lotus."

Dengemi kaybedip öne doğru yalpalayınca korkuyla kollarına tutundum. "Ay, çok pardon." deyip geri çekildim.

"Sorun yok. Hadi çek de otur şuraya." derin bir nefes alıp koltuğa oturdum. Bacaklarımı öne uzattığımda sağ tarafıma geçti. "Kafanı koy yastığa." korkudan dilim lâl olurken kafamı usulca yastığa koydum. "Ağzını aç." uslu bir çocuk gibi sözlerini dinleyip ağzımı açtım. Elindeki kalem ışıkla ağrıyan dişime odaklandı. Diğer elinde tuttuğu ince çubuğa benzeyen aleti dişime bastırdığında ağrıya dayanamayıp inledim. "Bu dişin değil mi?" diye sorduğunda dolan gözlerimle kafamı aşağı yukarı salladım. "Düşündüğüm gibi apse yapmış. Şimdilik bu getirdiğim ilacı iç." dedi ve dişimin sağına, soluna, her bir köşesine baktı. "Yarın röntgen çekip daha dikkatli bakarız." dedi.

Elindeki çubuk dişime tekrar baskı yaptığında inleyip elini tuttum. Ağzımda çubuk olduğu için konuşamayıp saçma sapan sesler çıkarttım.

"Ne, ne diyorsun? Anlamıyorum." ağzımdan çubuğu çektiğinde bileğini tutan elim ondan ayrılmamıştı. Bana doğru eğilmiş olduğundan kokusu burnuma dolmuştu. "Tekrar söyle. Ne istiyorsun?"

"Şafak?" arkadan gelen sesle gözlerimi irileştirip olduğum yerde kalakaldım. "Ne oluyor lan burada?" Gece cesaretli bir şekilde arkasını dönüp kimin geldiğine baktığında ben bir heykel gibi önümdeki boş duvara bakıyordum.

Bölüm sonu.

Düşünceleriniz alayım.

Satır aralarına yorum yapmayı unutmayın lütfen.

Gelecek bölümlerde görüşmek dileğiyle.

İnstagram, tiktok: z.nesa_

Loading...
0%