Yeni Üyelik
26.
Bölüm

25. Bölüm

@zamansizim84

Benan'dan,

 

Yasemin elindeki maşayı kenara bırakıp beni döner sandalye de kendine çevirdi. Gözlerini kısıp yüzümü süzdükten sonra,

 

"Sen varya değil beş yıl, beş ömür beklenecek hatunsun." dedi abartılı bir tonlama ile. Kahkahama mani olamadığım da koluna vurdum,

 

"Bana mı yürüyorsun Yasemin, bak aklıma kötü kötü şeyler geliyor ha!"

 

Kocaman bir kahkahası odayı doldurdu.

 

"Yani erkek olsam kaçırmak istemezdim seni ama abim karşısında ne kadar şansım olurdu bilemiyorum." diyerek gözlerini büyüttü. "Adam bordo bereliydi zamanın da çok şey etmemek lazım."

 

"Kimden korkacağını bilmen güzel. Seni istemeye gelmek de cesaret ister be kızım üç tane abin var hem de biri bordo bereli." deyip kıkırdadım.

 

"Adam gibi birini bulsam abilerim ses etmez de, nerde gereksiz var beni buluyor." dedi dertli dertli.

 

"Rahatsız eden biri mi var? Bak bu işler şakaya gelmez öyle bir şey varsa mutlaka bize söyle." dedim korkutmamaya çalışarak. Yasemin oldukça güzel ve hayat dolu bir kızdı, bir çok insanın dikkatini çektiğine eminim.

 

"Merak etme Benan abla kendimi koruyabilirim ama düzgün biri neden karşıma çıkmıyor bunu sorguluyorum." dedi beni rahatlatmaya çalışarak.

 

"Kısmet bu işler güzelim, buraya gelirken Barlas aklımın ucundan geçmiyordu. Bak şimdi aklımdan çıkmıyor." deyip kıkırdadım.

 

"Demek aklından çıkmıyorum Benan hocam!" diyen sesle ellerimi yüzüme kapattım. Hayır ya bunu duymuş olmasındı, fena yakalanmıştım.

 

Yasemin gülerek merdivenlere yol alırken,

 

"Elbiseni de giy Benan abla, fermuarı çekecek kimseyi bulamazsan telefonumu çaldırısın." deyip benim kulaklarıma kadar kızaran halimi arkasında bırakıp gitti.

 

Oturduğum sandalye hareket edince küçük bir çığlık attım. Elimi gözlerimden çektiğim de Barlas yatağının üzerine oturmuş bende sandalye ile tam karşısındaydım. İşin kötüsü üzerim de sadece bornoz vardı.

 

Gözleri saçlarımda dolaştı önce, gözlerinin yerini şefkatli dokunuşlar ile parmakları aldı. Eli incitmekten korkar gibi yanağımı okşadı,

 

"Hâlâ bu hazırlığın benim için olduğuna inanamıyorum biliyor musun? Benim gelinim olmak için heyecanlandığını bilmek." işaret parmağının tersi ile yanağımdan başlayıp göğüslerimin üzerine kadar dokunuşunu devam ettirdi. Bir anda ateşe değmiş gibi geri çekti kendini. "Aklımı kaybedecek gibi oluyorum Benan, sana her dokunduğum da kalbimin atışı aklımı durduruyor."

 

Sözleri ve dokunuşu ile benim halim de ondan farksız değildi, onun beş yıl içinde tuttuğu duyguları ben bir ay içimde saklayamamıştım. Yavaşça sandalyeyi geri itip kalktım. Bornozun açıkta bıraktığı bacaklarıma aldırış etmeden sağ dizine oturduğum da nefesini tuttuğunu fark ettim. Parmaklarım gömleğinin açık olan iki düğmesine iki tane daha eklerken yutkunarak bıraktı tuttuğu soluğunu. Parmak uçlarım yüzüne tutunduğun da gözleri kapandı. Alnından göz kapaklarına, kıvrımlı kirpiklerine dokunarak yanağına indim. Kirli sakalları avuç içime batarken beni daha çok hissetmek ister gibi başını avuç içime yasladı.

 

Onun gibi parmağımın tersi ile okşayarak kalbinin üzerine kadar geldim. Kalbinin üzerindeki kurşun izininde oyalandım, iyileşmiş olsa da benim içimde hep acı hatıraları canlandırıyordu. Son günlerde daha çok hatırlıyordum, yıllardır unutmaya çalıştığım anıları. Duran kalbini tekrar çalıştırmak için kan ter içinde kalp masajı yapışım, doktorlar gelip müdahale edene kadar döktüğüm ecel terleri. Makinada ki düz çizginin tekrar zik zak haline gelişini beklerken dua edip döktüğüm göz yaşları. Kaç kere yaşamıştık bu döngüyü, o belki hatırlamıyordu ama kalbinin sesinde uyuduğum günden beri, kötü hatıralar zihnimde dönüm duruyordu.

 

Kalbinin atışını parmak ucum da hissediyordum. Eğilip tam kurşun izinin üzerine dudaklarımı bastırdım. Tekrar göz göze geldiğimiz de içimden geçenleri hissetmiş gibi beni kendine çekti, başını boynuma gömüp belime sarıldı. Benim elim de onun saçlarının arasında gezerken derin nefeslerle kokum da soluklandı. Dakikalarca birbirimizin varlığın da dinlendi ruhlarımız. Konuşmadım konuşarak anlatamayacağımız şeyler vardı bu hayatta, bir bakışa, bir dokunuşa sığan ama kelimelere sığamayan. Boynuma derin bir öpücük bırakıp ayrıldı sinemden.

 

"Bugün, beş yıl önce seni ilk gördüğüm gün biliyor musun?" dedi ela gözlerini yüzümde gezdirdi. "Sanki daha dün gibi, şimdi yanımdasın ya, aradan geçen zaman hiç yaşanmamış gibi... Seni bana nasip eden Allah'ıma nasıl şükretsem az. " dediğinde eridim, bittim, yok oldum. Kalbimi çıkarıp avuçlarına bırakasım geliyordu.

 

"Barlas..." dedim söyledikleri karşısında dilim lâl olmuştu. "Hayatım boyunca sevilmeyen bir çocuktum, ama sen bana öyle mükafat oldun ki, ben de nasıl şükredeceğimi bilmiyorum."

 

Oturduğum yerden kalktım yavaşça, gözlerini gözlerimden çekmedi. Benimle beraber ayağa kalkıp alnıma sıcacık dudaklarını dokundurdu. Hiç ayrılmak istemiyordum ki, onun da benden farkı yoktu.

 

"İsteme törenini atlatalım, hemen düğünü gündeme almamız lazım. Ben sensiz tek saniyeye tahammül edemiyorum." dedi.

 

Ellerimi göğsüne çıkarıp biraz evvel açtığım düğmeleri kapatırken,

 

"Yarın elimden tutup nikah masasına oturtabilirsin. Ne düğün, ne gelinlik ne de diğer ayrıntılar umrumda değil. Aynı anahtarla açtığımız ortak bir kapımız, küçücük bir evimiz olsun yeter." dedim gözlerinin içinde kaybolurken...

 

Derin bir nefes alıp yavaşça verdi,

 

"Benan..." dedi yakarır gibi sesi öylesine aşk doluydu ki bu büyü bozulmasın diye herşeyi yapabilirdim. Eli belimde daha da sıklaştı, boy farkımızı kapatacak kadar eğildi bedeni, burumun ucuna değdi dudakları, alnını alnıma yasladı. Nefesi nefesim olduğunda dizlerim titriyordu. Parmakları yüzümü okşarken üzerindeki etkisinin acaba farkında mıydı?

 

"Barlas..." dedim alnımı alnından ayırdı, saçlarımdan derin bir nefesi içine doldururken "Hımmm" diyerek dinlediğini belli etti sadece, sanki konuşmaya gücü yokmuş gibi. "Öper misin beni?" diye döküldü dudaklarımdan.

 

Kalbinin üstünde olan elim hızlanan ritme şahit olurken, kısa bir an saçlarıma değen nefesini hissedemedim. Yutkunuşu ile hareketlenen adem elması yükselip alçaldı. Gözlerimiz tekrar buluştuğunda dudaklarımız arasında tek nefeslik boşluk yavaşça kapandı. Dudaklarım ilk ve tek sahibine kavuştuğunda içimde havai fişekler patlıyordu, bedeninden tenime yayılan sıcaklığı tüm hücrelerimi esir aldı. Kalbindeki elim saçlarına ulaştığında aramızdaki çekimi arttırdım, bunu bekliyormuşçasına derinleştirdiği öpüşü aklımdan bana kalan son zerreleride sildi süpürdü. Ne yer, ne zaman kavramım vardı, sadece Barlas ve Benan'dan ibaretti dünya.

 

Nefessiz kalsam da devam ettim, bedenim oksijensiz kalırken, ruhum en temiz ormanlarda gezintiye çıkmış gibi şendi.

 

Bizi daldığımız derinlikten çıkaran Nermin Sultan'ın sesi oldu.

 

Merdivenleri asla çıkmasa da alt katın kapısından seslendi.

 

"Barlas on dakika sonra hazırlanıp evden çıkmış ol. Bugün bu evde işin yok damat bey..."

 

El mecbur kopan dudaklarımızdan aldığımız sık nefesler birbirine karışırken, kıkırtıma engel olamadım, çok seviyorum bu kadını, oğluyla yarışır derecede hemde... Oysa Barlas için tam bir kayınvalide gibiydi şuan.

 

Yukarı çıkan merdivenlerin başında ki kapı tekrar kapanırken,

 

"Çok mu komik Benan hanım?" diyen Barlas biraz alınmıştı gülmeme.

 

Dudağımı ısırdım gülmemek için, bakışları tekrar dudaklarıma düşünce,

 

"Annem haklı ben gitsem daha iyi olacak." diyerek alnıma küçük bir öpücük bırakıp dolabına yöneldi. Çalışma masasına bıraktığım kutuyu eline aldım hızlıca. Askıdan aldığı takım elbisesinin içine beyaz gömlek seçip bana döndü.

 

" Senin için bırakmıştım ama açmamışsın." dedim elimdeki hediye paketini uzatırken.

 

Kaşları havalandı. Bakışları elimdeki paket ile gözlerim arasında gidip gelirken heyecanını hissettim, aramızdaki iki adımı kapattığında, elindekileri yatağa bıraktı.

 

"Senin akşam için aldığın herşey bu kata gelince, ben sana ait sandım." diyerekten açtı şık siyah kutuyu.

 

Şaşkınlığı yerini samimi tebessümüne bıraktığında, üst dudağını ısırdı usulca, eline aldığı B ve D harflerinin birleşiminden oluşmuş kol düğmesini ile kutuyu masaya bırakıp bana döndü,

 

"BD derken Benan Demirhan olarak kabul ediyorum." deyip gülümsemesi o kadar cezbediciydi ki soruyu bir an algılayamadım, sağ kaşı havalanıp başını da aynı yöne eğerek konuşması ile onu tekrar öpmek isteğimi bastırıp, boğazımı temizledim,

 

"Yoo... Onda Barlas Demirhan'ın baş harfleri var." dediğim sırada kutudan diğer eşini alıp ona döndüm. Biraz evvelki hevesi kırılmış olsada belli etmemekte kararlı gibiydi.

 

Elimdeki kol düğmesini sol elimin iki parmağı ile tutarken sağ elimin işaret parmağıyla harfleri gösterdim,

 

"Bunda da Benan Demirhan'ın... Biri sen biri ben." dedim ona tekrar yaklaşırken. Yanaklarımı kavrayan parmaklarını, aşkla bana karışan dudakları takip etti. Biraz evvel içinden çekildiğimiz ateşe tekrar düşerken kollarım boynuna dolandı.

 

Dudakları hâlâ dudaklarımın üzerinde,

 

"Benan Demirhan... Ömrümü adadığım kadın..."

 

✨✨✨✨

 

Barlas'ın gidişi ile bordo etekleri uçuş uçuş dizimin çok az altında biten elbisemi giydim. Zor da olsa fermuarını çekip, son detay olarak belirgin göz makyajımı dengeleyecek açık renk rujumu sürdüm. Aynanın önünde kendine bakıyorken izleniyormuş hissi ile başımı merdivenlere çevirdim.

 

Yukarı çıkan son birkaç basamağı kalmış Gaye ile göz göze geldik. Bakışlarında ki kıskançlığı görsem de yalandan bir gülümseme sundum.

 

"Gelsene..." diyerek elimdeki ruju makyaj çantama koyup fermuarını çektim.

 

Barlas'ın odasının kapısına kadar gelip omzunu kapı pervazına yasladı. Üstündeki kırmızı elbise beyaz tenine yakışmıştı. Saçlarını dağınık toplayıp güzel yüzünü ortaya çıkarırken, göz makyajı hafif kırmızı ruju ön plandaydı. Makyajda bile zıttık birbirimize.

 

"Güzel olmuşsun..." dedi iltifattan çok durum tespiti yapmış gibi.

 

"Teşekkür ederim, kırmızı yakışmış." dedim onunla aynı tonlama ile.

 

Odaya göz gezdirip yatağın baş ucundaki komidinde duran çerçevede takılı kaldı bakışları.

 

"Seni hafife almışım, Barlas'ın aklını bu kadar çabuk çelebileceğine ihtimal bile vermezdim. Ben varım diye terasa bile çıkmayan adamı nasıl yoldan çıkardığını dinlemeyi çok isterim." dediğinde gözlerim kısıldı. Geldiğim gün Kaan'ı kıskanıyordu, şimdi Barlas ile ilişkimi sorguluyor.

 

" Gaye'cim!" dediğim de sesim buz gibiydi. "Biz yoldan çıkmadık gördüğün gibi beraberce yeni bir yola girdik." Dedim sabrımı idareli kullanmaya çalışarak.

 

"Biz de yola çıkmak istedik ama nasibimize ancak Kaan düştü. Hayaller Nermin Sultan ilk göz ağrısı Barlas... Hayatlar ailenin en pasifi Kaan..." deyip dudak büktü.

 

Elim ayağım buz kesti, duyduğumu doğru anlasam da içim kabul etmiyordu. Nişanlısının abisini ayartamayışına hayıflanıyordu... Barlas'tan istediğini alamadığı için Kaan hayatındaydı ve bunu dillendirebilecek deli cesaretine sahipti. Hem de Barlas'ın bu akşam nişanlanacağı kişi olan bana söyleyecek derecede bir deli cesareti.

 

"Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu?" diyerek ona doğru iki adım atmıştım ki merdivenlerde bizi dinleyen Kaan ile bakışlarımız çakıştı. Anlık donsam da Kaan onu görmemiş gibi devam etmem için sus işareti yaptı. Zaten az önce duydukları ile yeterli darbeyi aldığını düşündüğüm için oyununa karşı çıkmadım. Sanırım o da Gaye'nin daha ne kadar ileri gidebileceğini merak ediyordu.

 

"Duyuyor tabii öğretmen gelin hanım, ama şimdi ne olacak biliyor musun? Ben aşağı inip Nermin annecim diyerek tatlış gelin rolüne devam edeceğim. Sen de bu duyduklarını kimseye anlatamayacaksın." deyip alaycı kahkası ile midemi bulandırdı. "Zaten Kaan asla inanmaz öyle saf aşık..." deyip arkasını döndüğü gibi Kaan ile karşılaştı.

 

Anlık bocalasa da ışık hızında toparlanıp,

 

"Sevgilim... Ben de senin bana nasıl aşık olduğunu anlatıyordum Benan'a." deyip üst kata ulaşan Kaan'ın boynuna kollarını doladı, yanağına rujunun izini bırakan öpücüğünü kondurdu.

 

Soğukkanlılığına imrenmedim desem yalan olur. İnanılmaz profesyoneldi. Ağzım açık izledim bir süre.

 

" Hımmm, öyle mi... " diyen Kaan'ın sesi oldukça flörtözdü.

 

"Şimdi de benim sana olan aşkımı anlayacaktım ki, iyi insan lafı üstüne gelirmiş ya... Bi baktım sen gelmişsin." diyen Gaye'ye az daha ben inanacaktım.

 

"Sana bir süprizim var güzelim onun için seni arıyordum bende." deyip telefonunu çıkarıp kulağına götürdü. "Yasemin, Gaye'nin çanta ve ayakkabısını üst kata getirir misin?"

 

"Noluyor Kaan?" diyerek nazlanan Gaye ağız arıyordu aslında.

 

"Aşağıdan çıkarsak annem yakalar güzelim, burdan kaçırayım seni." dedi ve bana göz kırptı. "Merak etme Benan çok gecikmem."

 

Anladığım şuan burada tatsızlık çıkmasın diye uzaklaşmak istiyordu ve işin garibi Kaan duyduklarına benim kadar bile şaşırmamıştı.

 

Samimi olmasına çaba gösterdiğim bir tebessüm sundum zorla.

 

Yasemin elinde Gaye'nin çantası ve ayakkabısıyla çıkageldiğinde çok oyalanmadan çıktılar.

 

"Benan abla hayırdır?" dedi Yasemin anlam veremediği gidişin ardından.

 

"Ne sen sor? Ne ben söyliyim." dedikten sonra tarlası yanmış köylü gibi kendimi Barlas'ın yatağının üzerinde bırakıp başımı ellerimin arasına aldım.

 

"Kız nolduuu? İki dakika yanlız bıraktım. Yılın magazin olayını mı kaçırdım?" diye isyan etti.

 

Oflayıp derin bir nefes alıp verdim,

 

"Gaye hanım aslında Barlas'ın peşindeymiş de, ayartamayınca ailenin en pasifi Kaan'a kalmış" dedim altını çize çize...

 

" Veee... " dedi Yasemin

 

" Ve Kaan bunları duydu, sonrada süpriz ayağına kızı alıp gitti." deyip ayaklandım. "Ay Yasemin, yakıştıramıyorum ama şiddet falan uygulamaz değil mi?" dedim endişeyle.

 

Dudaklarını büzdü düşündü bir süre,

 

"Uygulamaz, bizimkiler kadını bırak çok delirmedikçe erkeğe bile el kaldırmaz. Tatsızlık çıkmasın diye götürmüştür." deyip sustu bi süre. Sonra birden yükseldi. "Şaka maka Gaye'den kurtulduk mu yani? Ay çok şükür..."

 

Kimse niye şaşırmıyordu...

 

"Kaan üzülecek..." diyebildim. Gerçi eni sonu üzülecekti. Yol yakınken gerçek yüzünü görmüş oldu diye de düşünmüyor değildim.

 

"Sonradan üzüleceğine şimdi üzülsün, at gözlüğü takmasaydı aylardır görürdü o kızın ne yılan olduğunu. Anneme diyelim de kurban kesip dağıtsın kurtulduk diye." deyip devam etti benim içimden geçirdiklerimi dışından söyleyerek.

 

"Boşver sen onları, ayağa kalk bakayım." deyip beni kendi etrafımda bir tur döndürdü. "Bordo çok yakıştı yanlız, tam senin rengin gözler nasıl çıkmış ortaya." sırtıma bakıp fermuarı kontrol etti. "Abim mi yardım etti?" diye sordu imâlı imâlı...

 

"Yasemin! Tabii kendim giydim." Dedim.

 

"Neyse, iyi ki rujunu sürmemişsiz, rahat rahat öpmüştür abim..." deyince koluna şaplağı geçirdim.

 

"Bak zaten gerginim, uğraşma benimle." dedim ama yanaklarımın kızardığına emindim. O kadar makyajdan belli olmuyordu şükür ki.

 

"Ahaaaa!" dedi uzata uzata "Vallahi boş attım dolu tuttum! Öptü değil mi?"

 

Kulaklarıma kadar kızarırken,

 

"Yasemin!" dedim gözlerimi büyüterek.

 

"Ay ne var nikahlı kocan değil mi?" diyerek kıkırdadı.

 

"Sen de benim elime düşersin nasıl olsa..." dedim tehditkar olmaya çalışarak. Pek umurunda olmadı gerçi...

 

Beraberce aşağı inerken ayaklarımda ki topuklular ile zorlanmıştım.

 

Koridorda Nermin Sultan ile karşı karşıya geldik, dolu dolu gözlerle baştan ayağa süzdü beni,

 

" Benan çok çok güzel olmuşsun annem..." dedi ellerimi tutarak.

 

Annem derken öyle içtendi ki, sesi titredi. Dudaklarımı birbirine bastırdım ağlamamak için. İlk değildi benim için isteme töreni. Ailem olacak insanlardan da istemişlerdi beni. Eve gelen kuaför saçımı makyajımı yapmış, en pahalısından özel tasarım elbiseler getirilip içinden Zerrin hanımın beğendiği tercih edilmiş, bense kurmalı bir bebek gibi oradan oraya sürüklenmiştim. Yüzükler takılırken bile başımı kaldırıp insanlara bakmamış parmağıma geçirilen esaret halkasını izlemiştim boş gözlerle...

 

Annem olacak kadın tebrik ederken gösteriş için sarılmış, dilinden yalan olduğunu bildiğim bir kaç güzel söz dökülmüştü. Nermin Sultanın gözünden süzülen tek damla yaş kadar değerleri yoktu benim için.

 

Kollarım boynuna dolanırken, anne kokusunu içime çektim. Geriden bir yerlerden Barlas'ın kokusuna benzettim o an.

 

"Aaa yeter kıskanmıyorum diye abartmayın sizde..."

 

Yasemin'in cırlaması ile gülerek ayrıldık. Zaten o cadı da gülelim diye söylemişti.

 

Oturma odasından çıkan Sevinç, Canan ve annesi Şenay hala ile sarıldık. Sevda babanne Ankara'daki oğlundaydı. Yol zorladığı için gelememişti. Çalan kapı ile Melih ve Umut aynı anda gelirken yanımda olmaları benim için çok kıymetliydi.

Bugün Barlas'tan önce tanıdığım ve yanımda olan sadece ikisi vardı. Bir de Derya var tabii ama, beni istemeye gelecek olması şaka gibi gerçekten. Halbuki ben eskiden onu Umut'a istemeye gittiğimizi hayal ederdim.

 

Beylere hoş geldiniz diyen Nermin Sultan onları oturma odasına yönlendirip,

 

"Kızlar mutfağa geçin çabuk ikramları sunum tabaklarına alın, cam kapakları mutlaka kapatın kurumasınlar. Canan sen çatal - bıçakları elden geçir leke kalmasın..." diyerek etrafa telaşını saçarken, onu böyle heyecanlı izlemek çok güzeldi.

 

Çalan kapı ile heyecanla kapıya yöneldik hepimiz. Yasemin gözetleme deliğinden baktı emin olmak için

 

" Dağhan abim gelmiş ama yanındakileri çıkaramadım." deyince Sevinç öne atılıp açtı kapıyı,

 

"Hoş geldiniz" diyordu ama o da her kim geldiyse tanışmamıştı.

 

Dağhan'ın,

 

"Buyur Bayram amca." demesiyle aydınlandım da Boran'ın babasının burada ne işi vardı ki.

 

Ben şoku atlatana kadar onlar koridorda ilerlemiş salon kapısının önünde karşı karşıya gelmiştik.

 

"Benan nasılsın kızım?" diyen Bayram amca her zaman ki gibi fazlaca rahattı. Sanki o buraya hergün geliyormuş da biz yabancıymışız gibi.

 

"İyiyim, Bayram amca sizi görmeyi beklemiyordum, kusura bakmayın şaşırdım biraz." deyip elini öpmek için hamle yapsam da izin vermedi. Yanında ki ellilerinin başında olduğunu tahmin ettiğim kadını tanıştırdı.

 

"Eşim Dilber hanım."

 

Onunlada hoş geldiniz faslından sonra hepimiz salona geçtik. Semih amca da bize katıldı. Bizi daha fazla merakta bırakmak istenmemiş olacak ki,

 

"Kusura bakmayın böyle habersiz özel gününüze dahil olduk ama Boran'ın vurulduğunu yeni öğrendik. Öğrenince de anasıyla duramadık atlayıp geldik. Kapıda Dağhan oğlumla karşılaşınca aldı buraya getirdi bizi." diye tamamladı sözlerini. Dağhan'da Mardin aşiretlerinden bir ağanın oğlu olduğu için tanışıyor olmalıydılar.

 

Semih amca her zamanki beyefendi tavrıyla,

 

" Estağfurullah Bayram bey, Boran oğlumuzun ailesinin başımızın üzerinde yeri vardır. Hayırlı bir işimiz var, sizler de heyecanımıza şahit olmuş olursunuz."

 

Bayram amcanın gözleri beni buldu,

 

"Dağhan bahsetti, oğlan tarafını biraz terletelim diye geldik. Kahveyi bol tuzlu yap Benan kızım." dedi babacan tavrıyla.

 

Gülümsedim sadece tuz koyar mıyım o kahveye, beni bu kadar zaman sevmiş, beklemiş, üzülmüş Barlas'ın kahvesine ancak bal yakışır.

 

Kapı tekrar çaldığında Yasemin emin olmak için önden koşturdu.

 

" Ayyy geldiler, geldiler..." diyerek çığırınca elim ayağıma dolandı. Nefesimi düzene sokmaya çalışırken gümdürdeyen kalbimin sesi dışardan duyulacak gibiydi.

 

Fazlaca beklettiğimi düşünerek kapının koluna uzandım.

 

Aralanan kapıdan Barlas'ı gördüğümde ise zaman durdu, elbisem ile uyumlu kravatı şık takım elbisesi, beyaz gömleğine taktığı bizim harflerimizle süslü kol düğmeleri ışıl ışıl gözleri... Daldık gittik birbirimize o da bana ilk defa görüyormuş gibi bakarken bizi bu rüyadan uyandıran Derya'nın küçük öksürüğü oldu.

 

Onlar içeri geçerken ellerindeki süslenmiş kutular dikkatimi çekse de önceliğim Barlasdı. Elindeki çiçeği bana uzatırken,

 

"Benan... Hayal görüyormuşum gibi..." deyip açık bıraktığım saçlarımdan bir tutamı okşadı nazikçe.

 

Herkes Bayram ağa Boran karşılaşmasının peşine düşmüş ilerlerken kimse bizi umursuyor görünmüyordu, yanağına içten bir öpücük bıraktım.

 

"Sabrın, sevgin ve aşkın hayalini sana getirdi sevgilim" diye fısıldadım.

 

Gözlerinden gözlerime aşkını akıttı bana çok uzun gelen ama aslında saniyeleri aşmayan zamanda.

 

Büyüsüne daha fazla kapılmamak için gözlerimi kaçırıp salonu işaret ederek,

 

"Buyrun Barlas Hocam..." dedim.

 

Elbisesinin yakasını düzelti gerek varmış gibi,

Buyuralım Benan hocam..."

 

İçeri geçtiğimizde salon tıklım tıklımdı. İlk karşılaşmayı kaçırsak da hesap sorma faslına yetişmiş olmalıyız ki sessizliği Bayram amcanın sesi böldü,

 

"Eee Boran ağa nasıl vuruldun anlat bakalım? Derya'ya kendini affettirmek için kurşunların önüne atlamadın inşallah?" Dedi laf çarparak.

 

Anladığım kadarıyla bizim bir türlü sebebini anlayamadığımız ayrılıkları konusunda Derya'yı haklı buluyordu.

 

Boran ne cevap vereceğini düşüne dururken, Yasemin'in sesi duyuldu,

 

"Bayram amca, Boran abi bizi kurtarmak için vuruldu." dedi savunmaya geçerek.

 

Samimi savunmasına gülümsedim, Boran gerçekten o gün bizim kahramanımız olmuştu.

 

"Baba..." dedi

Derya uzatarak, fakat Bayram amcanın pek umurunda olmadı bulunduğumuz ortam,

 

"Efendim kızım." dedi hiç anlamamış gibi.

 

"Kocamla uğraşmasan..." dedi Derya kalabalıkta gözlerini gezdirerek. Özelinin bu kadar insanın önüne serilmesi Deryalık bir iş değildi.

 

Bayram amca ikisinin üzerinde dolandırdı bakışlarını, memnun bir ifadeyle eşine döndü,

 

"İddayı sen kazandın hanım."dedi samimi gülümsemesiyle devam etti. "Barışmış bizimkiler."

 

" Derya kıyamaz ki Boran'a..." diyen kayınvalidesini de halinden oldukça mennundu.

 

Bayram amca,

 

" Bence Boran ağayı az daha süründürsen olurdu." deyip Derya'ya göz kırptı.

 

" Baba ben senin oğlunum ya, arada da benden taraf olsan olmaz mı? " dedi Boran sitem ederek.

 

"Kim bilir nasıl kandırdın kızımı." diyen Bayram amcayla, Boran gözlerini devirirek devam etti,

 

" Eee baba bizi burda karşıladığına göre kız tarafımı oluyorsun sen şimdi?" diyerek doğru bir yere temas etmişti.

 

Bayram amca salondaki kalabalığın üzerinde gözlerini gezdirdi.

 

"Kızımızın ailesi oldukça kalabalık maşallah. Biz Barlas oğlumdan taraf olalım." demesiyle ilk şaşırsam da Derya'ya olan düşkünlüğünü fazlaca belli ediyordu.

 

Boran, Derya'ya yaklaşıp kulağına bir şeyler fısıldadı. Her ne dediyse Derya küçük kahkasına mani olamadı.

 

Gözleri eşinin gülüşüne takılı kalan Boran, Derya'ya gerçekten çok aşıktı. Kendini zorla toparlayıp,

 

"Bu akşam istemeden rol çaldık biraz. Esas konumuza dönelim en iyisi." dedi ciddiyete bürünerek.

 

Barlas ile bakıştık, hiç aklımızda olmayan bir isteme töreni oluyordu, ama ortam samimi ve keyifliydi.

 

Semih amcayla ve Nermin Sultan ile hal hatır faslına geçtiklerinde Sevinç'in işaretiyle mutfağa geçtim. Yasemin ve kuzenleri büyüklere kahve yaparken ben Barlas'ın kahvesini özenle yapıp bal ile tatlandırdım. Küçük tepsiye suyunu lokumluğu ve kahveyi koyup titreyen ellerimi sakinleşmek için birinine sürdüm.

 

"Ayyy bal koyduğuna inanamıyorum Benan, ne güzel eğlenecektik onu da çok gördün." diye hâlâ söylenen Sevinç'e göz devirdim.

 

"Kıyamaz o abime, onun için yengem değil ablam oldu canııım." dedi nispet yaparak.

 

" Kız Gaye cadısı nerde?" diye sordu Sevinç anlık bir farkındalık ile.

 

"Uzun hikaye sonra konuşuruz" diyen Yasemin konuyu kısadan kapattı.

 

Kaan az evvel gelmiş sessizce salonda ki sandalyelerden birine yerleşmişti. Mutfağa geçerken bakışlarımız denk gelince, bana sorun olmadığı anlatan bir tebessüm sunmuştu.

 

Önce büyük tepsiyi alıp Bayram amca, eşi, Boran ve Derya'ya kahveleri ikram ettim. Heyecandan ellerim titriyor ve bu arkadaşımı oldukça eğlendiriyordu.

 

Derya,

"Kızımız da pek güzelmiş maşallah." deyip kahvesini içerken pek ciddiydi.

 

Biraz daha orda dursam güleceğim için mutfağa geçip Barlas için hazırladığım tepsiyi aldım.

 

Salona girdiğim de bütün bakışlar beni buldu, yutkunup heyecanımı bastırmaya çalışsam da Barlas'ın üstümden saniye çekilmeyen bakışları buna pek müsade etmiyordu.

 

Barlas'ın önünde ki sehpaya çok şükür dökmeden bıraktığım tepsi ile rahat bir nefes aldım. Yanındaki sandalyeye oturunca Barlas kahvesinden küçük bir yudum aldı, dudağının kenarı tembelce kıvrılırken gözlerimin için bakarak keyifli bir yudum daha aldı.

 

O sırada Nermin Sultan'dan beklemediğim bir atak geldi.

 

" Oğlunuz da pek efendi, pek yakışıklıymış maşallah da işi gücü yerinde mi? Kızımızı rahat ettirebilecek mi?" derken oğlunu önce övmüş sonra ise tam bir kız annesi gibi cümlesini tamamlamıştı.

 

Hepimize birbirimize bakıp gülümsememizi saklamaya çalışırken Boran gayet ciddi tonlaması ile,

 

" Barlas kardeşimin çok kutsal bir mesleği ve evinin geçimini sağlayacak imkanı olduğu gibi, daha önemlisi eşini başına tac edecek, her zaman destek olacak, Benan'ı ayağına değecek taştan sakınacak kadar derin bir sevgisi var." dediğinde Nermin Sultan aldığı cevaptan memnun olduğunu belli eden bir gülümseme ile arkasına yaslandı.

 

Derya işi emin ellere teslim etmek ister gibi

 

" Babacım konuya girelim istersen." diye Bayram amcaya fısıldadı.

 

Ağalığın verdiği ağırlığı üstünde yakışığı ile taşıyan adam yerinde dikleşti,

 

" Efendim sebebi ziyaretimiz belli aslında, gençler birbirini görmüş, beğenmiş, sevdalanmış. Bizlere de büyükleri olarak onlara yuva kurmak düşer. Allah'ın emri peygamber efendimizin kavli ile kızınız Benan'ı oğlumuz Barlas'a istiyorum."

 

Semih amcanın gözlerini dolu dolu oldu. Başını bana çevirince,

 

" Benan kızımla yollarımız çok zor bir zamanda kesişti. O günlere gidip bu güzel günü hüzünlendirmeyelim. Fakat hayat bizi tekrar karşılaştırdı, kabul ederseniz sizin kızınız olmak istiyorum dediğinde kızlarım için ne hayal kurduysam hepsine ortak ettim. Hesap da Barlas'ın eşi olacağı yoktu tabii. " deyip gülümsediğin de hepimize bulaştırdı.

 

" Barlas'ın kızımızı gözünden sakınacağını biliyorum. Benan'ın da ona olan sevgisi ve bağlılığı gözlerinden okunuyor. " deyip Umut'a döndü.

 

" Ne dersin Umut verelim mi kızımızı? "

 

Bunu hiç beklemediğim için oldukça şaşırmıştım, Umut'ta beklemiyor olacak ki duraksadı. Bakışları beni bulduğunda yanımda olmasından çok mutlu olduğumu hissettim, boğazını temizleyip toparlandı olduğu yerde,

 

" Ben Benan'ı buraya getirirken Barlas'ın ona olan sevgisinden haberdardım. Fakat Barlas zor olanı başarıp sevdiğine kendini fark ettirmeyi de başardı. Böyle güzel seven bir adamı daha fazla bekletip üzmeyelim Semih amca." deyip sözü tekrar karşıya verdi,

 

"Kızımızı Barlas'a emanet ediyoruz, Allah bir ömür boyu mutluluk ve huzur versin." deyince ayağa kalkıp Semih amca ve Nermin Sultanın ellerini öptüm. Sonra Bayram amcalara yöneldim.

 

Yüzükleri takılması için yan yana geldiğimizde bu görevi Semih amcanın üstlenmesine mutlu olmuştum. Babam olacak adamın parmağıma taktığı yüzükler zihnimi anlık yoklasa da hızla savuşturdum o fikirleri.

 

Barlas incilerle birleştirilmiş iki alyansdan küçük olanını parmağıma takarken,

 

"Saçlarımız bembeyaz olsada sen hep bana böyle gülen gözlerle bak, olur mu ezelim?" dedi benim duyacağım kadardı sesi.

 

Gülümsedim gözlerimin içi gülecek kadar hemde diğer yüzüğü elime aldım,

 

"Sen, beni böyle pamuklara sarıp sarmalayarak severken aksi mümkün mü ahirim?" dedim gözlerinin içine bakarak.

 

Semih amca,

 

"Sevginiz daim olsun çocuklar, elleri aranıza katmayın. Sırtınızı birbirinizden başkasına yaslamayın bir ömür mutlu olursunuz." deyip kurdelayı kestiğinde inciler dört bir yana saçıldı. Alkış sesleri onu takip ederken Barlas'ın yüzümü avuçları arasına alarak alnıma kondurduğunda derin öpücükle ikimizin de gözleri kapandı. Saçlarımız arasından kokumu içine dolduracak kadar uzun bir nefes çekti içine.

 

"Hoş geldin ömrüme..." diye fısıldadı.

 

O kadar yoğundu ki duygularım etrafımızda olan insanlar silindi sahneden, sadece o ve ben vardık. Kalbim ona kavuşmak ister gibi çırpındı göğsümde.

 

Mecburen ayrıldığımızda artık evlilik fikri sıcacık bir yuva ve Barlas'tan ibaretti benim için. Geriye kalan her şey basit detaylar bütünüydü işte. Düğünmüş gelinlikmiş değil, Barlas'ın göğsünde uyanacağım sabahlar önemliydi benim için.

 

Herkes tebriklerini iletirken sarıldık sıkı sıkı, özellikle Umut burda olduğuna öyle mutluydu ki... Derya ve Boran ile gerilirler diye korkmuştum ama korktuğum gibi olmamıştı çok şükür.

 

Melih kollarını bana açtığında ona da sarıldım. Peşinden gelen Barlas bundan çok hoşlanmayacaktı belki ama onlar yani Umut, Melih ve Derya benim Kayseri'den önceki hayatımdan bu günüme taşıdığım özel üç insandı.

 

"Bana sormadılar ama sorsalardı Barlas'ın senin için en doğru seçim olduğunu söylerdim." derken gözlerini yanı başında ki adama çevirdi "Çok mutlu olun birbirinize olan aşkınız bunu hak ediyor."

 

Barlas ile de tokalaştıktan sonra hemen yanı başımda Yasemin'i buldum.

 

" Melih abiye katılıyorum en doğru seçim," deyip işaret parmağını ikimizin arasında salladı "ikiniz içinde." kollarını boynuma doladığında mutluyduk.

 

Tebrik faslı bitip çaylar ve ikramlar eşliğinde koyu bir sohbet kalabalık ortamı esir aldı, gençler kendi arasında büyükler kendi arasında kaynatıyordu.

 

Barlas'ın kolunu benim sandalyenin arkasına uzattığını fark ettim yavaşça bende bi gıdım yaklaştım ona. Parmakları saçlarımın uçlarında dolaştı. Başımı çevirdiğimde ortamda ki sohbeti dinliyor gibiydi ama çok sürmedi gözleri gözlerimi buldu. Omuzuma uzanan kolu omuz başımı okşadı yavaş yavaş ortamı kontrol etti kısa bir bakışla, kimsenin umurunda değildik sanki yada öyle olsun istiyorduk ayırt edecek gibi değildim o an.

 

Kulağımda Barlas'ın sesi dolaşırken iyice koptum dünyadan,

 

Bir sırrım yok, kalbim açık bir kitab'a benziyor.

Zor değil, aç oku.

Tarih , sana bağlandığım günden itibaren başlıyor.

 

Ne yapmışsın böyle kendinle?

Sesini yeryüzüne bağışlayan kadın.

Yeşeren ağacın gölgesini bana bırakıyorsun,

huzura erişmem için.

 

Tarihi bana bağlandığı günden itibaren mi başlıyor...? Bu ne güzel bir anlatış...

 

Neden yeşil mürekkebi döktün?

Seni çizdiğim o rengi...

Sonra ak,

kara bir kadın'a dönüşürsün işte.

 

Kim rüzgarın yolunu kesti?

Yağmurun sesini, buğday gövdesinin ağırılığını,

yasemenlerin bağışlayıcı ruhunu?

 

Kimin yüreği rüzgara yön veriyordu?

med-cezirlere?

Gemilerin şarap, fildişi, nar arayışlarına?

 

Sen fıncanımda görünmeden,

kimse kahve falımı okuyamaz biliyorsun.

 

Ve hepimiz

her şeyi inkar edebiliriz

tanıdık dost kokusu haricinde...

Ve hepimiz

her şeyi gizleye biliriz

içimizde adım atan o "kadın" haricinde..

 

Kulağımdaki dizeler öyle anlamlı öyle büyülüydü ki anın içinde kayboldum, eli hâlâ omzumu okşuyor ara saçlarımı seviyordu.

 

"Benim tarihim de sana geldiğim gün başladı Barlas, eskiyi gömdün, beni iyileştirdin hele de o tokanın sahibi olduğumu öğrendiğim gece, çağ açıp çağ kapattın gönlümde." dedim ona uyarak.

 

"Kimselerin falında çıkma, bir tek benim ballı kahvenin fincanına işlensin ismin." deyip omzumdan biraz daha kendine çekip aramızdaki mesafeyi iyice kapattı. Başım omzuna düşecekken Bayram amca ve Derya'nın bakışlarını üzerimde hissettim.

 

Mecburen yerimde dikleştim ama elim Barlas'ın elindeydi...

 

Peşi sıra aralarında konuşmaya başladılar, konuyu anlayamadım ama Derya ile Boran'ın anlık birbirine kitlenen gözleri Bayram ağaya çok şey anlatıyordu.

 

 

Derya, Boran'a bakıp,

 

"Zaten yakıştığım yerde değil miyim?" dedi.

 

Bayram ağa onların birbirine aşkla bakışını huzurla izleyip esas derdini söyledi.

 

"İkiniz en çok benim konağıma yakışıyorsunuz. Siz olmaz evlenmeyiz diye tuttururken ben de az emek vermedim ikiniz için. Şimdi de yanı başımda olun istiyorum." dedi. Boran elini Derya'nın elinin üzerine koydu. Aralarında ki sözsüz iletişim ikisine özeldi.

 

Derya,

"Döneceğiz babacım merak etme." dedi gülümseyerek.

 

Ama ben bambaşka bir yere takılmıştım,

 

"Bayram amca, yanlış anlamadım değil mi? Sen ısrar ettin evlensinler diye." diyerek bu evliliğin temellerine giden ipin ucuna sıkı sıkı sarıldım. Bayram amca anlatmazsa, Derya ilel ebet anlatmazdı çünkü...

 

Fakat anın heyecanı ile fazla yükselmiş olmalıyım ki salonda birden sessizlik oldu. Herkesin dikkati benim sorumla Derya'ya dönerken en çok da elleri yumruk olmuş abim cevabı merak ediyor olmalıydı.

 

Bayram amca keyifle arkasına yaslandı,

 

"Doğru anlamışsın Benan kızım. Ben ısrar ettim hatta tehdit ettim, bu ikisi de biz evlenmeyiz diye inat etti." dedi sanki çok normal bir şey anlatır gibi.

 

Gözlerim şokla açılırken,

 

"Eee sonra nasıl kabul ettiler." dedim merakla,

 

Derya,

"O bizi tehdit edince, biz de ona oyun oynadık diyebiliriz." dedi kısa kesmeye çalışarak,. Fakat peşini bırakmaya niyetim yoktu.

 

"Nasıl yani?" diye gözlerimi kısıp Derya'ya kilitlendim.

 

Boran derin bir nefes alıp koltukta öne çıktı, dirseklerini dizlerine dayayıp ellerini önünde kavuşturdu. Anlaşılan bu konuya o açıklık getirecekti.

 

Barlas kulağıma,

 

" Zorlama istersen güzelim onların özeli..." diye fısıldasa da omuz silktim. Bu halime gülerken Boran bana bakarak,

 

"Benim yaşadıklarımı Zeynep anlatmıştır, biliyorsun diye düşünüyorum." dedi.

 

"Biliyorum, başın sağ olsun." dedim eski eşini adını bile anmadan bahsetmesi ise dikkatimden kaçmadı.

 

Başını salladı usulca,

 

"Dostlar sağ olsun" dedi yüzüne acı bir gülümseme yerleşti. "Babam bizi evlenmeye zorlasa da Derya'nın da, benim de ona boyun eğmeye niyetimiz yoktu. Zaten kimse istemediği birşeyi Derya'ya yaptıramaz, burda ki herkes biliyordur." dedi, Derya'ya dönüp gülümsediğinde eşinden aynı sıcaklıkta karşılık aldı.

 

Boğazını temizleyip,

 

" Kimseyi üzmeden anlatmaya çalışayım, ailemiz için çok kötü sonuçlanabilecek bir olay yaşadım." deyip detay vermeden devam etti. "Bunun sonucunda aradığımız katilin konakta olabileceğini, hatta halamın da bir katil olduğunu öğrendim." deyince Bayram amca Dilber hanımın elini tuttu. İkisinin de gözleri de dolu doluydu.

 

Boran'ın karısının katili Konak ahalisinden biriydi ama Derya'nın bunu en başından bildiğine ihtimal vermemiştim. İyi cesaret bizim kızınki, aynı akibete uğraması işten bile değil...

 

"İki katili duyan Derya sana evlenme teklif etmiş bile olabilir. " diyerek istemeden üzücü bir konuyu açtığım için ortamı yumuşatmaya çalıştım.

 

Herkes sözüme gülümsedi. Boran ise,

 

"O teklif etmedi, ben teklif ettim ve ikimiz bir evcilik oyununa başladık." dedi.

 

"Sonra ona aşık oldun." diyen ses kendini zor zapt ettiği her halinden belli olan Umut'a aitti. Boran ona dönse de pek umursamadı gerçekten abimi nasıl delirteceğini iyi biliyordu. Umut ise ben size demiştim mihmalinden bir bakış attı Barlas ve bana...

 

Boran, Derya'nın elini tutup,

 

"Olmamak için direndim, çünkü ona mutluluk vaad edemeyecek kadar zor bir hayatım vardı." dedi tüm samimiyetiyle,

 

"Ben çok aşık bir çift görüyorum o nasıl oldu o zaman?" diyen Yaseminle birbirlerine baktılar anlık.

 

Boran,

 

"Benim Derya'ya aşık olmama şaşıran yoktur. Uzun süre direnemeyeceğim aşikar bence." dedi kendinden emin.

 

Nermin Sultan sohbete dahil oldu,

 

"Derya'nın sana aşık olmasına da şaşırmadık Boran oğlum. Bugün burda ağız tadıyla oturuyorsak, kızlarım yanı başımdaysa senin gözü karanlığın ve güzel kalbin sayesinde. Çok yakışıyorsunuz birbirinize hep mutlu olun inşallah." dedi tüm sıcacık sesiyle.

 

Dikkatler Nermin Sultan'a kayınca Derya, Boran'ın kulağına eğilip bir şeyler söyledi. Sonra Boran ona... İkisinin arasında aşk öyle ışıldıyordu ki, bunu görmemek imkansızdı.

 

"Birbirlerine çok aşıklar..." diyerek Barlas'a döndüm.

 

En aşık benim der gibi baktı gözlerimin en derinine, konuşması gerekmiyordu bana kendini anlatması için... Ela gözlerin de kayboldum, eridim, ona karıştım. Kendine kattı beni, ruhlarımız el ele vermişti ezelden beri...

 

✨✨✨✨✨✨✨

 

Soğuk havaya inat terasta ki salıncak da Barlas'ın kollarında olmak çok güzeldi. Üzerimizde olan kalınca battaniyeden çok, aşkının sıcaklığı beni sarmalıyordu, sırtımı yasladığım göğsü yıkılmaz bir dağ gibiydi yanı başımda.

 

Yüzüklerimin takılı olduğu elimi öne uzatıp alyansımı izledim, sonra Barlas'ın elini de tutup ikimizin elini beraber seyrettim. Bu halime gülen Barlas yüzük parmağıma öpücük kondurup,

 

"Heyecanın içimde girdaplar açıyor Benan, şu yüzüğe bakışın bile bana mükafat biliyor musun?" dedi saçlarımı koklayarak.

 

"Bir arada olmanın tadını çıkarmak lazım hocam, araya birşey girerde Derya ile Boran gibi severken ayrı düşeriz diye korkuyorum." dedim.

 

" Ben o ayrılığı senelerce çektim ikimizin yerine de, sen üzülme diye tek başıma çektim güzelim kıyamam ben senin üzülmene." dediğinde göğsüne daha çok sokuldum.

 

"Ayrılık acısını bile tek başıma çekerim öyle centilmenim diyorsun yani?" dedim şımararak.

 

"Şu terasın dili olsa da konuşsa Benan, ne çektim bir o anlatabilir. Ama Boran doğru söyledi ağladıkça yeşeriyor insan. Bu yeşil gözlerin bana böyle bakacağını bilsem küllükleri o kadar doldurmazdım."

 

Sarılıp göğsünden tam kalbinin üstünden öptüm. Konuşmadım, konuşmadı sessizliğimizi dinledik.

 

Dakikalar onun kalbinin sesinden kendi aşkımı dinleyerek akıp geçti ta ki Barlas'ın telefonu çalana kadar.

 

Ekranda görüntülü arama vardı ve bir fotoğraf kızıl saçlı mavi gözlü güzel bir kadın, çok güzel bir kadın. Barlas sandalyede otururken arkasından boynuna sarılmış başını sevdiğim adamın omuzlarına yerleştirip gülümseyen çok güzel bir kadın.

 

Dahası ismine eklenmiş bir iyelik eki...

 

Leyla'm arıyor

 

Boğazıma oturan yumruyu defetmeye çalıştım ama olmadı, sesimi bulsam o kim diyecektim ama bulamadım. Barlas heyecanla doğrulup aramayı cevapladığında boş gözlerle ekrana bakakaldım.

 

Açılan telefonla fotoğrafta ki kadın ekran da belirdi,

 

"Lordum..." dedi bana cüretkar gelen sesiyle,

 

Barlas cevap vermedi ekrana baktı sadece ama gözlerinin dolduğunu küçük kareden bile fark ettim.

 

"Lordun, seni affetmeye

cek..." dedi hüzünle. Öyle bir söyledi ki daha söylerken sözünün inandırıcılığı yoktu,

 

"Lordum, kızıl prensesine kıyamaz." derken mavi gözlerinden çilli yanağına süzülen damlayı sildi.

 

 

 

 

 

Yeni bölümü nasıl buldunuz arkadaşlar...

 

Vuuuu.... Kızıl prenses kim?

 

Nerden çıktı nişan gecesi.

Loading...
0%