@zamansizim84
|
Benan'dan Hayatım boyunca annem tarafından aptal küçük kız çocuğu ilan edilsem de içimde; asi, onun dediğinin tersine özgüvenli olmayı başaran, istediğini almayı bilen biri olmayı başarmıştım. Kendilerine mecbur bıraktıkları, adıma üniversite tercihleri yaptıkları, mecburiyet olarak dayattıkları her zinciri bir şekilde kırmış ama kırarken de çokça kırılmıştım. En zoru da Barlas'ın sağlığına kavuşması için onlara boyun eğmek zorun da kalışım olmuştu. İplerini ellerine tamamen geçirdiklerini sandıkları dört yıllık okul sürecim boyunca onların ipli kuklası gibi hareket ederken, aslında o ipleri keseceğim makasa doğru emin adımlarla ilerliyordum. Bu adımların beni tekrar Barlas'a getirmesi başlarda güzel bir tesadüf olarak beni şaşırtsa da, onu tanıdıkça, eskiyi hatırladıkça içimde büyüyen hayranlığa engel olamıyordum. Şimdiye kadar aklımın ucundan geçmeyen ihtimaller onun aramıza koyduğu mesafe ile beynime üşüşmüştü. Ona hiç farklı bir gözle bakmamıştım, bunun sebebi onun özel yanlarını, nasıl güzel sevebileceğini fark etmemi sağlayan sözlerinin zaten kalbinin sahibine olan bağlılığını anlatırken kurduğu cümleler olmasıydı. Hatta buraya geldiğim de unutmuş olduğum detayları şimdi daha iyi hatırlıyordum. Hâlâ tokasını sakladığı o kıza aşık mıydı? Öyleyse geçen zaman da neden yolları kesişmemişti. Belki de aşkına karşılık bulamamıştı. Beynimi kemiren sorular vardı? Cevaplarından korktuğum, çok ayrı dünyaların insanlarıydık aslında, o daha gelenekçi, türkü seven, köklerine bağlı biriyken; ben aile nedir bilmeden büyümüş, başına buyruk, dans etmeyi, eğlenceyi seven biriyim. Bizden olur mu diye sorgulayan yanım, her defasın da onu gördüğü gibi atış hızını artıran kalbimle sekteye uğruyordu. Şimdi ise düğün salonunun girişinde üzerimde dünki kıyafetime nazaran daha az dikkat çeken siyah tek omuz elbisem, sırt dekoltemi sergileyen dağınık topuzum, zarif stilettolarımla sade ama şık görünüyordum. Elbisemin ışıkta kendini belli eden pırıltıları bu sadeliği iddalı bir boyuta taşıyordu. Ben içeri girmek için bi kaç adım atmıştım ki karşımdan büyük adımlarla gelen ve aramızda ki mesafeyi hızla kapatan Barlas'ı gördüm. Siyah takım elbisesi, ince siyah kravatı içindeki cepken yeleği ile dergi kapağından fırlamış gibiydi. Bu akşam yine çok uyumluyduk, inşallah bu kez de bizi ayrı düşürmezdi. En son ona kahve termosu hediye ettiğim gün bir çift gibi görülecek kadar uyumluyduk, hatta ona kısmetimi kapatacaksın diyerek takılmıştım. O gün söylediklerimden sonra aramıza taştan duvarlar örmüş ve benim onları aşmam çok zor olmuştu. O espriyi yaparken ona karşı olan duygularımın varlığından bile haberdar değildim. Ne zaman ki benden uzaklaştı, etrafımdaki kalabalığa rağmen yapayalnız hissettim. Melih'in gelişi, Sevinç ve kızlarla oluşan küçük samimi arkadaş grubumuz, okulda Zahide ve Merve ile kurduğum yakın arkadaşlık bağları günümü doldursa da, her akşam Barlas'ın neden benden uzaklaştığını düşünürken buluyordum kendimi. Geçen zaman onu bana getirmezken yanı başımda ki adamı deli gibi özlediğimi fark ettiğim de onun bende ki yerinin çok daha derin olduğunu kabul ettim. Son bir haftadır eskiye dönmüş olsak da sanki aramızdakiler pamuk ipliğine bağlıymış gibi tedirgindim. Hiç birşey net değildi, onun da gözlerinde aynı ışıltı vardı ama neden harekete geçmiyor bana karşı daha açık olmuyordu? Ben düşüncelerimin içinde boğuşurken, gülümseyerek yanıma ulaştığında aklımı başımdan alacak kadar mükemmel görünüyordu. Öyle ki kalbimin atışını duyacak diye tedirgin oldum. "Hoş geldin Benan." Dedi tok, kendini dinleten ses tonuyla. Gülümsemem yüzüm de büyürken, "Hoş buldum, geç kalmadım değil mi?" Diye sordum. "Tam zamanında geldin." Dediğinde eli belimi buldu, beni içeriye yönlendirdi. Bu hareketi ile masaya doğru yürüdüğümüz de, Nermin Sultanın olduğu masaya yaklaşırken Narin'in delici bakışlarını üzerimde hissettim. Oldukça usturuplu elbisesi, yok denecek kadar az olan makyajı ile sade ve güzel göründüğünü kabul etmeliyim. Tam yaşadıkları şehirin kültüründe bir gelin adayı profili yansıtıyordu. Biz diye birşey olsa benden de Narin gibi olmamı beklerler miydi? Gerçi bu sorumun cevabını dün akşam almıştım. "Sen kimseye göre hareket etmeyeceksin. Ben haddini aşana haddini bildiririm." Asla beklemediğim cevapla aslında gardım düşmüştü. O an onu öpmemek için kendimle nasıl bir savaş verdiğimi bilse kesinlikle gururu okşanırdı. Hele ki gecenin sonunda Deren ve Melih'in öpüşmelerine seyirci olmak zorunda kaldığımız anlarda, Barlas'a bu kadar yakın olmak beni çok zorlanmıştı. Bakışlarımı ona hiç değdirmezken, aynı anı onunla yaşamayı hayal eden beynime söz geçiremiyor, kızaran yanaklarımla kendimi ele veriyordum. Masa da aile büyükleri ile selamlaştıktan sonra Yasemin beni hemen yanındaki sandalyeye yönlendirdi. Çıkardığı ceketini diğer yanımdaki sandalyenin sırt kısmına geçiren Barlas, yan yana oturmak için yerini garantiye alır gibiydi. İyi de ceket çıkınca daha dikkat çekici olmuştu bu adam. Offf bu işler hiç bana göre değilmiş, meğer benim içim de ne kıskanç bir kadın varmış. "Benan benim Dağhan'ın yanına gitmem gerekiyor." dediğinde bana açıklama yapıyor olması hoşuma giderken, "Ben yabancılık çekmiyorum merak etme." dedim onu rahatlatmak için. Gerçekten ailesini ailem gibi hissediyordum. Var olan, ama hiç olmayan ailemin boşluğunu çok güzel doldurmuşlardı. Bana gülümseyip gelin odasının olduğu kısma doğru yürüdü, gözlerimi etrafta gezdirdiğim de tam tahmin ettiğim gibi bakışlar üzerimizdeydi. Kimisi bana bakarak konuşuren, kimi insanlar da Barlas'ın arkasından bakarak konuşuyorlardı. Yaseminle düğünün olmazsa olmazı kim ne giymiş, kim ne kadar abartıp çirkin olmuş dedikodusu yaparken, Gaye ile Kaan el ele yanımıza geldikler. Masada ki yerlerini aldıklarında Gaye ile ilk karşılaşma dışında iletişim kurmadım. Yok sayma işinde gittikçe ustalaşıyordum sanırım. Hatta Yasemin de bana katılmış gibiydi. Barlas'ın halası ve babannesi ile samimi sohbetimiz ilerlerken Gaye'nin masadan beklediği ilgiyi bulamamış morali bozuk hali ne yalan söyleyeyim hoşuma gitmişti. Bana yaklaşımının affedilecek yanı yoktu. Sevinç ve Dağhan salona giriş yaptıklarında esmer teninde beyaz gelinliği ile göz alıcı bir gelin vardı karşımda, öyle ki Dağhan gözlerini ondan alamaz haldeydi. Onlar ilk danslarını yaparken benim gözlerim Barlas'ı arasa da bulamadı. Hatta çiftlerin eşlik ettiği ikinci dansda da beni yanlız bıraktığın da yüzüm düşmüş hatta hayal kırıklığına uğramıştım. Önüme uzatılan el ile bi heves bakışlarımı kaldırdığım da beklediğim kişiyi değil küçük kardeşini görmeyi beklemiyordum. "Ablaların en orman gözlüsü bu dansı bana lutfederler mi?" Dedi Hakan. Gülümseyerek elimi ona uzatırken, Hakan'ın Yasemin'in erkek versiyonu olduğunu düşünüyordum. Piste geldiğimizde kibarca elini belime yerleştirip tam bir centilmen gibi bana eşlik ettiğinde gözlerim hâlâ Barlas'ı arıyordu. " Bu kadar yakışıklı bir kavalye beklemiyordum Hakan Bey bana eşlik ettiğiniz için teşekkür ederim." dedim oyuncu bir şekilde ona göz kırparken. "Teşekkür ederim Benan hanım, Barlas bey her zaman ki gibi kayıplarda bütün güzel hanımlarla Hakan ilgilensin." Dedi yalandan dertlenerek. Kendimi tutamadım, öylesine soruyormuşum gibi bir tavırla, "Aaa hakkaten Barlas nerede? O da Yasemin'i dansa kaldırsa." Dedim merakıma yenilerek. Dışarıyı işaret eden Hakan ile başımı gösterdiği yöne çevirdim, "Hiç sevmez dans olaylarını, o da bıktı tabii beklenti dolu bakışlardan." diyerek erkeksi bir tavırla kıkırdadı. "Her düğün Narin'i dansa kaldırsın diye ısrar eden Perihan teyzeden, Mukadder yenge'nin 'hadi Yelda, Barlas ile dans edin' emri vakilerinden." "Yok artık!" dedim şaşkınlıkla, "Vallahi her düğün aynı muhabbet, o da çareyi kaçmakta buldu." Deyip aydınlattı beni sağolsun. Benim adımda Benansa o dans edilecek Barlas bey. "Birde beni tembihliyor, Benan ablanı yanlız bırakma kimse rahatsız etmesin diye." Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken iyice gıcık olmuştum. O sırada dışardan sigarasını içerken bizi izleyen Barlas ile gözlerim kesişti. Şeytan diyor bul şuradan bi yakışıklı... Tövbeee töbeee sen şeytana uyma Benan. İç sesim kendi kendini sakinleştirirken, dans müziğinin bitişiyle oyun havasına geçildi. Bu nasıl keskin bir geçiştir anlam veremezken, insanlarında bu duruma uyum sağlama hızı ile gülmemek için hızla masada ki yerime geçtim. Yemekler servis edilmeye başladığında Barlas bey masaya lutfetti. Yanımda ki sandalye de olmasına rağmen ona bakmadım. Trip atıyordum aklımca. Başımı kaldırdığım anda Tuğrul ile kesişen bakışlarımı hızla kaçırsam da fazlası ile yapışkan bir karakter olduğunu, Nermin Sultan'da yemekte karşılaştığımız gün çokça belli etmişti. Kendi masasından ayrılarak yanımıza doğru geldiğinde Barlas da onu fark etti, sessiz homurtularının küfür olduğunu anlamamla gülme isteğimi zorla bastırdım. "Merhaba Benan nasılsın?" deyip uzattığı eli sıkarken oturduğum yerden kalkmadım, fakat bedenimi ona doğru döndürmüştüm. Tam Barlas ile aramızda durduğu için mecburen görüş alanına giriyorduk. "Merhaba Tuğrul bey, iyiyim siz nasılsınız?" Dedim gayet resmi. Barlas'ın delici bakışları kendisinden önce, benimle muhatap olan adamı hedef alırken kesinlikle o yokmuş gibi devam eden sohbete gıcık olmuştu. "Tuğrul bey mi? Bu kadar resmiyete ne gerek var? Bir kaç gün buralarda olacağım sana bir yemek ısmarlamak isterim." Dedi vazgeçmeyerek. "Hafta içi programım çok yoğun malesef." diyerek geçiştirirken, "O zaman bu akşam için bir dans sözü verir misin? " Derken şansını fazlaca zorluyordu. Ama benim amacıma hizmet etmekten öteye gidemedi, ayağıma gelen bu pası doksana çakmasam olmazdı. "Başka birine sözüm var. Size iyi akşamlar Tuğrul bey müsadenizle" diyerek masadan kalkıp soluğu pistten bana el sallayan Yasemin'in yanında aldım. "Ne diyor yine o yapışkan Tuğrul?" Dedi kulağımın dibinde duyayım diye bağırarak. "Dans etmek istiyormuş" dedim gözlerimi devirerek. O da gözlerini devirip, "Sen ne dedin?" Diye sordu. "Başkasına sözüm var dedim" diye gerçeği söyledim geniş geniş... Gözleri kocaman açılırken, "Kime sözün var Benan abla?" Diye sordu hemen. "Dans ederken görürsün canım." diyerek kendimi müziğin ritmine bıraktım. İki gündür kurtlarımızı güzel dökmüştük. Tekrar masaya geçtiğimizde Yasemin ile oldukça yorulmuştuk. Suyumdan koca bir yudum içerken Barlas, Dağhan ile birşeyler konuşuyordu. Bu sağdıçlık bayaa önemli bir iş olsa gerek ki doğru düzgün yemeğini bile yiyememişti. Takı törenine geçildiğinde ortamda daha sakin bir müzik sesi vardı. Hediyemi düğünden önce Sevinç'e verdiğim için o uzun kuyruğa hiç girmeyecek olduğuma sevindim. Barlas masaya geldiğinde büyükler takı için sıradaydı. "Benan." Seslenmesi ile onu yeni fark etmiş gibi döndüm. "Efendim Barlas hocam" dedim bilerek. Kaşları havalanırken, ' Yine Barlas hoca olduk iyi mi?' diyerek ağzının içinden söylense de anlamıştım. "Kime dans sözün var merak ettim doğrusu." Dedi hocam deyişime takılsa da. Tam istediğim soruyu sorduğunda, "Dans ederken görürsünüz." dedim düz bir ifadeyle, "Şimdi söylesen" derken resmen kıvranıyordu. Israrı ve tedirginliği hoşuma gitse de uzatmaya kararlıydım. "Aaa doğru, siz dans edilirken sigara içmeye gideceğinize göre göremeyeceksiniz demek ki." Dedim yalancı bir tebessüm ile. Bildiğin trip atıyordum ama hak etmişti. Ağzını açıp birşey söyleyecekti ki, "Benan abla şu saçımı lavabo da bir toparlayalım mı?" diyen Yasemin'in zamanlaması harikaydı. "Müsadenizle Barlas hocam" diyerek masadan kalktığımda yüzü allak bullaktı. Yasemin'in uzun saçlarını basitçe toparlayıp dağınık topuz haline getirdikten sonra orkestranın yanından geçerken dans müziği ile ilgili küçük bir rica da bulundum, sağ olsunlar beni kırmadılar. Takı töreninin bitmesi ile dans için rica ettiğim parça çalmaya başladı. Barlas'ın etrafı tarayan gözleri avını arayan bir avcı edasıyla dans sözü verdiğim hayali kişiyi ararken, "Biraz konuşabilir miyiz?" dediğim de, Önce şaşırsa da, "olur." diyerek onayladı. "çıkalım mı? " dedim, Ayağa kalkıp ceketini giydi, bana yol vermek için eli ile küçük bir reverans yaptı, farkında olmadan amaca hizmet ediyordu. Şuan bizi kim izliyorsa, beni dansa kaldırdığını düşünecek şekilde hareket ediyorduk. Önüne geçtiğimde yavaşça elini tutup piste doğru devam ettim. Kalabalığın içine karıştığımızda, şaşkın gözlerle beni izliyordu. "Benimle dans eder misin Barlas?" deyip elimi omzuna koyduğum da hâlâ şaşkındı. İlk şokun ardından bir eli belime yerleşirken, diğer eli elimi incinmesinden korkar gibi tuttu. Bi cesaret buraya kadar gelmiştim, hatta hırs yapmış bile olabilirim ama kalbimin atışını bileklerim dahi hissediyorum. Aramızda kısa bir sessizlik oldu. " Böyle benimle takılmaya devam edersen kısmetin kapanacak Benan hocam." dedi gözlerini gözlerimden ayırmadan, İçindekini nihayet bana döktüğü için mutluydum. O gün kısmetimi kapatacaksın dediğim de kırılmıştı bana. Belki de ilgisini anlamamı beklerken büyük hayal kırıklığına uğratmıştım. Fakat onun uzaklaşması ile oluşan boşluk da anladım, söylediğim sözün ne gereksiz olduğunu. Aramızda ki mesafeyi biraz daha azaltıp, "O sözümün seni bu kadar uzağıma düşüreceğini bilsem, ağzımı bile açmazdım." dedim dürüstçe. Bir an duraksadı, dans etmeyi dahi bırakıp öylece kalakaldı. Benim hareketimle dansa devam ettiğinde yaşadığı şaşkınlık devam ediyordu.  Bir süre gözlerimin içine baktı hiç birşey söylemeden, Şarkının duymasını istediğim kısmı geldiğinde, "Bak şarkının burası çok güzel değil mi?" dedim Aşkı öğretenim teşekkür ederim, Hem aşkına hem dostluğuna... Ela gözleri yüzümde dolaştı büyük bir hayranlıkla, şarkıyı sanki yeni algılıyordu. Beklenendi, özlenendi Geldi, ruhum tazelendi Bak bezendi gülle bahçelerim Çaresiz dertlerim çarelendi Ömrüm, ömrün kadar olsun Sensiz geçen güne sitemkârım Eksik ne varsa koydun yerine Sana minnettarım Dinledikçe gülümsemesi büyüdü yüzünde, biraz daha birbirimize yaklaştığımızda boy farkının da etkisiyle çenesi saçlarıma dokundu. Derin bir nefesi içine çektiğini hissettim. Bende onun kokusunu doldurdum tüm hücrelerime. Sanki sadece biz vardık, etrafımızdaki herkes kaybolmuştu. Hadi ben delinin tekiydim de, o nasıl bu kadar dünyadan kopmuştu. Biten şarkı ile ayrıldık birbirimizden bize takılı kalmış gözlerin farkında olsak da umursamadık ikimiz de. "Benan..." dediğinde ismim dudaklarından hiç bu kadar güzel dökülmemişti. Belki sözlerinin devamı vardı ama Dağhan harmandalı oynamak için Barlas'a seslendiğin de, mecburen ona uymak zorunda kaldı. Gözlerimin içine bakarak ceketini çıkarıp bana uzattı. Çok basit bir hareketi ama derin bir aidiyet hissini bedenime yükledi. Gözlerimiz tekrar kesiştiğinde onun da bakışları fazla manalıydı. Bir yerde onun ailesine karşı ilişki ilanı bile sayılabilirdi bu halimiz. Koluma aldığım ceket ile masaya doğru yürürken dolu gözlerle masasından kaçarcasına kalkan Narin ile göz göze geldik. Nermin Sultan yanında ki sandalyeyi işaret ederek oturmamı istediğin de kırmadım ama kızaran yanaklarıma da engel olamadım. Başlayan Harmandalı ile Dağhan ve Barlas'ın muhteşem oyununu izledik. Ara ara kesişen bakışlarımız kalbimi teklettiğin de, bu geceyi hiç unutmayacağım bir gerçekti. Düğünün bitişi ile beni evime getirdi. Yol boyu ikimizde sessizdik. Söylenecek konuşulacak çok şey vardı ama nereden başlayacağımızı kestiremedik sanki. " İyi geceler" deyip arabadan inmek için hareket ettiğim de, "Benan" dedi, Tekrar ona döndüğüm de, uzun uzun gözlerime baktı. "Bu akşam için teşekkür ederim." Dedi nihayet. Gülümsediğim de bana eşlik etti, "Kandırılmış olmayı sorun etmiyorsun o zaman?" dediğimde gülümsemesi büyüdü. Geldiğim ilk günden bu yana hayran olduğum gülüşünü benden esirgemedi. Sonuçta dans ederken mutluydu, piste kaldırıp götürmem sorun sayılmazdı değil mi? "Kandıran sen olduktan sonra bir ömür kanabilirim." Derken kalbime ılık ılık sevgisi aktı. Boğazımın kuruduğunu hissettim. Öyle güzel bakıyordu ki sabaha kadar izleyebilirdim. "İyi geceler." deyip indim arabadan. Asansöre kadar zor yürüdüğüm de elimi kalbimin üstüne koyup sakinleşmeye çalıştım. Bu adam sadece bakışıyla beni nasıl bu hale getiriyor? Eve girip balkon camına yaklaştım, tahmin ettiğim gibi gitmemişti. Beni cam da görünce arabayı tekrar çalıştırdı. Yavaş hareketlerle caddeye çıktığında hiç gitmek istemiyor gibiydi. Bu gece ona büyük bir adım atmıştım, aranızda ki kültür farkına, ailemin bize asla huzur vermiyceğini bilmeme, kendini hâlâ benimle nişanlı sanan bir adamın varlığına rağmen Barlas'a kapılmış gidiyordum. Peki ya o, kalbi gerçekten boş mu? Eskinin izlerini sildi mi? Benimle mi silmeye çalışacak? Peki ya çivi çiviyi sökmezse? Ben tokasını sakladığı kızı, girmeye çalıştığım kalpten silemezsem? ********* Barlas'tan, Benan düğün için hazırlanmış ışıl ışıl bana doğru gelirken ayaklarım benden bağımsız attıkları kocamsn adımlarla ona yöneldi. Sanki görünmez bir ip ile ona çekiliyordum, tarifi zor bir duygu ama karşı konulması da bir kadar imkansız. Keşke dün kınadan sonra cesaretimi toplayıp konuşabilseydim, belki bugün bizim için daha anlamlı olabilirdi. Belki el ele şu kapıdan girip meraklı gözlere ilişkimizi ilan edebilirdik. Aklım yine Benan'ı gördüğü gibi resetlenirken Adil Bey'in anlattıklarını hatırlayıp hayallerimi bir kez daha frenlemek zorunda kaldım. Ezelim'i annemlerin oturduğu masaya yerleştirip yanındaki sandalyenin sırt kısmına ceketimi asarak olası ayrı düşmeleri engellemeye çalıştım. Artık bir sandalye uzağında olmasına bile tahammülüm yoktu. Narin'in delici bakışlarını ikimizin üzerinde hissediyordum. İnşallah Benan'ın canını sıkacak birşeyler yapmaz. Gerçi ne annem, ne halamlar buna müsaade etmez ama yinede aklım kalıyor. Dağhan'ın yanında olmam gerektiği için yanından ayrıldığım sırada, çoktan bizimkilerle neşeli bir sohbete başlamıştı. Aileden gibi davranması inanılmaz hoşuma gidiyordu. Misafirler karşılandı, sağdıç olduğum için saçma sapan bir süre tersliği Dağhan ve Sevinç duymadan çözüp kardeşlerime en mutlu günlerinde destek oldum. Dans müziği başladığında fırsattan istifade kendini terasa atıp bir sigara yaktım. Sevinç'in sevdiği adamın kollarında mutlulukla salınışını izlerken keşke dedim... Keşke Savaş'da burada olsaydı, kardeşinin düğününü bile göremeyecek kadar ayrı düşmemiş olsalardı. Buruk bir tebessüm ile onları izlerken ikinci dans müziği başladı, "Abi gelip Narin'i dansa kaldıramayacak mısın? Aa aşk olsun!" diyen Hakan ile daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Benimle dalga geçecek mevzu olsun Hakan asla afetmez, "Hakan!" dediğimde, "Ne yalan mı söylüyorum, Narin'den ve Mukadder yengeden kaçmıyor musun?" Dedi. Haklı... Haklı olduğunu bilmesine gerek var mı? Yok... "Boş yapma Hakan, hadi git Benan ablanı dansa kaldır gereksizin biri rahatsız etmesin." dediğim de küçük blr asker selamı çakıp hızlı adımlarla kayboldu. Benan'ı sahipleniyor oluşu çok hoşuma gidiyordu. Onları dans ederken seyrettim, oysa benim kollarımda olsun isterdim. Saçlarının kokusunu duyacak kadar yakın olayım... Ama Benan'ı dansa kaldırmam demek ikimiz adına bir ilişkiyi aileye ilan etmek demek olur. Ve maalesef ki ben Benan'dan en azından bir süre daha uzak durmak zorundayım. Dertli bir nefesle sigarayı tekrar çektim içime... Peşi sıra oyun havaları, pastası, gelen giden insanlarla ilgilenmesi derken yemekler servis edildikten sonra Benan'ın yanına uğrayabildim. Yanındaki sandalyeyi çekip oturduğum halde dönüp yüzüme bakmadı. Benden kaçırdığı gözleri hiç denk gelmemesi gereken birine değdi, Tuğrul'a... Anında masaya damlayıp ben yokmuşum gibi yanımda ki kadına yürüyen Tuğrul'u dövme isteğimi Dağhan ve Sevinç için bastırdım. Kınada çıkardığım kavganın şokunu daha atlatamamış olan kardeşlerime bir de düğün gecesi kavga çıkartıp mahcup olmazdım. Zaten Benan da Tuğrul'u ustaca savuşturuyor derken 'Başkasına dans sözüm var Tuğrul bey' deyip masadan piste adeta ışınlanan Benan, arkasında içi içini yiyen bir Barlas bıraktığının farkında mıydı acaba? Farkındaydı tabii, onu yanlız bırakmama bozulmuş olacağını tahmin ediyordum ama böylesine net tavır ve trip beklemiyordum. Bana inat olsun diye başkasıyla dans eder mi? Benan bu yapmaz diyemem... Offff... Ezelim... Offf Benim neler ile boğuştuğumu, irademin pamuk ipliğine bağlı halini bilsen... Takı töreni başlayınca mecburen masaya döndüğünde kiminle dans edeceğini sorayım dedim ama ağzımın payını bir güzel aldım. Çok sürmeden başlayan dans müziği ile kolumu Benan'ın sandalyesine atıp gelecek olana belki mani olurum diye uğraştım. Askerde ki gibi gözümü kısmış, pusuya yatmış Benan'ı dansa kaldırarak yürekli yiğidi bekliyordum ki, Benan'ın sesi ile başımı ona çevirdim. Kolum sandalyesinde olduğu için başımı çevirmem ile burun buruna geldik, hemen kolumu çekip açtım mesafeyi, "Biraz konulabilir miyiz?" dediğinde ise şaşırdığımı saklayamadım. Dans edeceği kimse yok muydu? Beni güzel kaldırmıştı... Gerçekten konuşmak istediğini sandığım için ceketimi giyip ona yol açmak için küçük bir reverans yaptım. Benan önde ben arkasında uzaklaştık masadan, birden parmaklarıma dolan zarif eli ile piste doğru yönlendirdi bizi... Ne olduğunu anlayamadan az evvel hayalini kurduğum anın içinde buldum kendimi, kollarımda Benan vardı... Bir elimde incecik belini sarıyordu, diğeri zarif parmaklarını sahiplenmişti. Hayalinden kat be kat güzeldi... "Böyle benimle takılmaya devam edersen kısmetin kapanacak Benan hocam." dedim gözlerimi gözlerinden ayırmadan. Sanki bu sözümü bekliyormuş gibi aramızda ki mesafeyi biraz daha azalttı, "O sözümün seni bu kadar uzağıma düşüreceğini bilsem, ağzımı bile açmazdım." Dediğinde bu gece benim iredeme savaş açtığına emin oldum. Birbirimizde kaybolduk sanki fonda ki müziği ne duydum, ne algıladım taki Benan dikkatimi ona yönlendirene kadar... Bu şarkıyı o seçmişti, ikiniz için... "Aşkı öğretenim teşekkür ederim Hem aşkına hem dostluğuna..." Hem aşkımı hem dostluğumu kabul eden, bunu en güzel şekilde bana ilan eden cesur bir kadın vardı kollarım da... Gözümün içine çekinmeden bakan ve ilk defa bakışlarında ki aşk aynada yasımama bakıyormuş gibi benim aşkıma benzeyen Ezelim... Yer, zaman, mekan, geçmiş, gelecek, engeller, yasaklar herşey anlamını yitirdi. Kollarım sıkılaşıp kendine çekti Benan'ı sanki göğsümde saklamaya imkan olsa içeri sokup saklayacak gibi... Saçlarından derin bir nefesi içime çektim, tüm hücrelerime işledi kokusu... Onunda bana sokulması, başını yasladığı yerde derince nefeslenmesi bu duygu karmaşasında bile gözümden kaçmadı. O bana geldi, elimi tutup bunun ailemin karşısında bir kabullenme olacağını bile bile bana geldi. Benan... Sevdiğim... Ezelim.... Asi kızım... Biz etraftaki herkesi unutmuşken dans müziği bitti gerçek dünyaya dönmek zorunda kaldık. "Benan..." diye ismi döküldü dudaklarımdan. Bir amacı yoktu sadece adını anmak, adını aşkla anmak inanılmaz güzel bir tat bırakıyordu damağımda aldığım tadı sesimde duysun istedim. Dağhan'ın yıllardır hayalini kurduğu Harmandalı zeybeği için seslenmesi ile bölündü bakışmamız. Benan bir adım geri çıktığında ceketimi çıkarıp ona uzattım. Ceketi aldı, ben Barlas'ın yareniyim der gibi koluna atıp kendine yasladı. Ufak adımlarla annemlerin olduğu masaya giderken Nermin sultan yanındaki sandalyeye çekti Benan'ı... Eminim aklında dizine yatıp sevdiğimi eller aldı dediğim gece vardı. Gözlerini dolu dolu gülümsedi bana. Sabrın sonu selamettir der annem. Benim sabrımın sonuda selâmet olmuştu ona göre. Üzerimdeki gözlere aldırmadan zaman zaman Benan'a değen gözlerime mâni olmadan üçlü hayal ettiğimiz harmandalını iki kişi oynadık. İçimizden Savaş da olsaydı dedik ama cesaret edip dile dökemedik. Bazı yaraları Benan'ın gelişi bile kapatıp, unutturamıyordu demek ki... Benan'ı evine bırakıp gitmek hiç bu gece ki kadar zor gelmemişti bana. Söyleyecek binlerce sözüm vardı ama süzülüp dilime dökülmüyordu, sanki halimin farkında gibi o da hiç konuşmadan evine kadar sessizliğime eşlik etti. Arabadan inmek için biraz duraksasa da benden ses çıkmayınca eli kapı koluna gitti. İçimde öyle bir karmaşa vardı ki, içinden çıkıp âna odaklanamıyordum. Bir çift güzel söz duymayı beklemek Benan'ın en doğal hakkıydı. Kim bilir kafasında neker kurup kendini üzerdi. "Bu akşam için teşekkür ederim." Diyerek kapı kolundaki elini durdurmayı başardım. Gülümsedi bütün geceyi aydınlatacak kadar güzel gülümseyebilir mi bir insan? O kadar güzel gülümsedi ki kendimi ona eşlik ederken buldum. "Kandırılmış olmayı sorun etmiyorsun o zaman?" dediğinde ise gülümsemem tüm yüzüme dahası gözlerime ulaştı. "Kandıran sen olduktan sonra bir ömür kanabilirim." Dedim hiç kendimi saklamadan. Vedalaşıp evine çıktı, ışıkları yandı, pencereden bana baktığında artık gitmem gerektiğini biliyordum ama bu anın içinden çıkmak da istemiyordum. Sanki sabaha herşey balkabağına dönüşecek gibi bir korku vardı içimde...
|
0% |