Yeni Üyelik
19.
Bölüm

18. Bölüm

@zamansizim84

   

Barlas'tan

 

Sabah Derya'nın arabası ile geldiklerinde eşyaları yukarı taşıdık.

Sadece küçük bir sırt çantasından ibaret olan eşyası ile Derya'nın buraya hangi şartlarda geldiğini her geçen gün daha çok merak etsemde, o anlatmadan birşey öğrenemeyeceğimiz çok belliydi.

 

Üst kata çıktığımızda Yasemin'in heyecanı benim ile yarışır haldeydi.

 

Onun için hazırladığımız odanın kapısı açılınca gözlerinin dolduğunu gördüm. Odanın bütün detaylarında gözlerini gezdirdi. Benan'ın villalarda büyümüş, yokluk nedir bilmeden yetişmiş olmasına rağmen onu için basit sayılabilecek küçücük şeylerden mutlu olması ince ruhunun yansımasıydı. Dönüp Yasemin'e sarıldı sıkı sıkı, teşekkürü ona olsa da gözleri bendeydi. O teşekkür sarılmasından ben de hak ediyordum ama zamanını bekleyecektim.

 

Beraberce kahvaltı ederken aile ile iyice kaynaşan Derya, sanki dün ağlayan kadın o değilmiş gibi neşeliydi. Hatta kocası ile ilgili espri yapıp hepimizi güldürdüğün de şaşkınlığımı gizleyemedim. Kahveler içilirken durgunlaşsa da psikolojini yansıtmamak da usta olduğu bir gerçekti. Benan'ın üniversite yıllarında Derya'dan çok şey öğrendiği belliydi. Umut'un yanındayken tanıdığım Benan'da çok güçlü bir karakterdi fakat aradan geçen yıllar onu daha da kuvvetli ne istediğini bilen bir kadın yapmış.

 

Öğleden sonra herkes evine çekildiğin de, kendi katıma çıktım. Elime kitabımı alıp yan dairem de Benan'ın olmasının huzuru ile ayaklarımı uzattım. Daha bir kaç sayfa okumuştum ki, olduğum katın kapısı sessizce tıklatıldı. Bu kapıyı kullanmadığımızı herkes bilirdi. Elimdeki kitabı koltuğun üzerine ters çevirip kalktım, kapıyı açtığım da Benan'ı görmek ise doğrusu paha biçilemezdi.

 

Farkında olmadan yüzümdeki gülümseme büyüdü.

 

"Gelebilir miyim?"

 

"Tabii ki gelebilirsin" dedim geçmesi için yolu açarken, "Bu kapıyı çalacak kadar yakın olmana alışamadım sanırım."

 

Oturma odasına geçtik,

 

"Kahve içer misin?" dediğim de gözleri karşı duvarı boydan boya kaplayan kitaplıktaydı.

 

"Olur, kitaplarına göz atmam da bir mahsur var mı?" dedi kitaplığa doğru adımlarken,

 

"Çoğu tarih konulu ilgini çeker mi?" Diye sordum.

 

"Kolundan vurulduğun da hastane de sohbet etmiştik seninle, o zaman bahsettiğin kitapları alıp üniversite döneminde okumuştum. Bence tarihin tekerrür etmesinin sebebi okumuyor olmamız."

 

Doğru söze ne denirdi ki,

 

"Çok yerinde bir tespit Benan hocam." dediğim de gülümsedi.

 

Kahveler için su ısıtıcısı çalıştırıp salonun kapısına omzumu yaslayarak Benan'ı izlemeye başladım. O kitapları inceledi ben onu seyrettim. Hayatım da bu kadar huzurlu hissettiğim başka bir an olmuş muydu? Şuana kadar hayır.

 

Mutfaktan gelen sesle geri dönüp kahveleri hazırladım, elimdeki kupalarla salona döndüğüm de sehpanın üzerine bırakıp yanına gittim.

 

" Derya için bir kaç kitap götürsem olur mu? Kafasını dağıtır belki" dediğin de,

 

"Şu üst raf da Yasemin'in kitapları vardı onlara da bak istersen. Onun seveceği birşeyler çıkabilir."

 

Dediğim rafa yöneldi. Eline aldığı kitabı görünce müdahale ettim.

 

"O olmaz bence" dedim.

 

Elindeki kitabın arka kapağında ki tanıtımını okurken.

 

"Neden, konusu ne ki?" Diye sordu.

 

"Doğu kültürün de bir aileye gelin giden bir doktorun hikayesi, Yasemin çok etkilenmişti Sevinç ablam da böyle olursa diye. Sonu pek güzel bitmiyor malesef." Dedim açıklık getirerek.

 

"Anladım" dedi keyifsizce,

 

"Her hikaye kötü bitecek diye birşey yok tabii. Burada ki aşıklar orta yolu bulamamış." Diye toparlamaya çalıştım.

 

Gözlerinin dolduğunu belli etmek istemese de fark etmiştim. Derya'nın durumundan çok endişe ediyordu.

 

"Benan" derken çenesinden tutup kendime çevirdim dolu dolu yeşil gözlerinin süslediği yüzünü.

 

"Barlas..." derken gözünden iki damla yol bulmuştu bile.

 

Sarıp göğsüme saklamak istesem de cesaret edemedim. İlk defa kapımı çalmıştı, benden uzaklaşmasından deli gibi korkuyordum. Kendimle verdiğim mücadeleye noktayı koyan Benan'ın göğsüme yaslanan başı oldu.

Bana sığınmaya ihtiyacı vardı ama o da benimle aynı çekincelerin içinde kayboluyordu. Bir elim saçlarına giderken sarıp sarmaladım, onun kolları da bana dolanırken bizi bu arafa mahkum eden ailesine lanet etmek istedim.

 

Sessizliği paylaştık, kokusunu içime çekerken saçlarının parmaklarım arasından akışı içimi sıcacık yaptı. Ona karşı hislerim tensel bir çekimin çok ötesindeydi. Öyle ki bütün varlığını kuşatayım hiç bir üzüntü ona ulaşmasın istiyordum.

 

"Kokunda huzur buluyorum." dediğin de itirafı karşısın da ben de onun kokusunu içime doldurdum.

 

"Benim içinde olduğum huzuru tahmin bile edemezsin." Dedim.

 

"Barlas, bizi bu araftan çıkar, neler olduğunu anlat bana." dedi kollarımın arasındayken, senden uzak kalmak istemiyorum demenin başka bir söylenişi idi Benan'ın sözleri.

 

"Çok üzülürsün" dedim içimi çekerek,

 

" Hayatım da ilk kez benim özel hissetmem için gecesini gündüzüne katan biri var. O odayı hazırlamak için kimbilir ne kadar uğraştın ve ben sana istediğim gibi teşekkür bile edemedim. Böyle az mı üzülüyorum sanıyorsun?" Diye sitem etti.

 

Söyleyeceklerim onu darmadağın edecekken nasıl söylerdim ki? Arkadaşlarımız senin ailen yüzünden ölmüş, o kadar şehidin kanı ailenin eline de bulaşmış nasıl derim.

 

" Benan on gün müsade et bana, on gün sonra sorunu çözemesem de herşeyi anlatacağım. Anlaştık mı güzelim?" Dedim zaman kazanmak için.

 

Başı ile onayladı sadece. Yerinden fazla memnun gibiydi. Küçük sevimli bir kedi yavrusu gibi sokulduğu kuytudan çıkmak istemiyordu.

 

" Benan" dedim.

 

"Hımmm" diye onayladı Benan olduğunu.

 

"Ben dün hiç rahat uyuyamadım biliyor musun?" Deyip akşam ki mesajlaşmamıza atıf yaptım.

 

"Yaaa öyle mi neden acaba?" Dedi anlamazdan gelerek.

 

"Ters orantıdan sanırım." Deyince

kıkırtısı kulaklarıma dolarken,

 

"Size nasıl yardımcı olabilirim?" Diye sordu.

 

Derin bir nefes alıp cesaretimi topladım.

 

" Dizlerin de yatayım mı biraz?" Dedim suya muhtaç çöl bedevisi gibi.

 

O cevap vermeden aşağı kattan annemin sesi duyuldu,

 

" Barlas, Dağhan ile Sevinç geldi."

 

Tam zamanında...

 

Sesle beraber benden ayrılan Benan'ın yanakları sanki annem bizi görmüş gibi kızarırken,

 

"Ben gitsem iyi olacak." dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle,

 

"Sakin ol yukarı çıkmazlar." dedim onu gibi fısıldarken, merdivenlere doğru yürüdüm,

 

"Geliyorum sultanım" deyince alt kata açılan kapı kapandı.

 

"On günün var Barlas." diyen Benan da kaçar gibi giderken yüzüm de kocaman bir gülümseme, içim de tarifsiz bir huzur vardı. Ben ki yılları devirmiştim ama bu on gün bana çok zor geçecekti.

 

Adil Bey'e bu planı Benan üzerinden değil de Umut üzerinden yürütmesini teklif edecektim. Sonuçta hastanenin bütün bilgileri elindeydi. Bu ortaklığın olması ile pis işler çevrilecekse en çok Umut'un başı ağrıyacaktı.

 

Adil beye görüşmemiz gerektiği ile ilgili bir mesaj yazıp alt kata indim. Dağhan'ın ailesinin isteği ile Mardin de yapılacak olan düğün, cenaze nedeniyle iptal edilince bizimkiler de geri dönmüşlerdi. Sevinç balayı yerine Mardin turu yaptığı için memnuniyetsiz imalarını sürdürsede ikisinin mutluluğu gözlerinden okunuyordu.

 

Başlayan hafta ile Benan ile okula gidip gelmek daha keyifli bir hal almıştı, kapıda onu beklemek bile mutluluk sebebiydi. İlk onu görmek, radyoyu onun açması. Hatta benim için türkü kanallarını dolaşması.

 

Adil beyden sadece en kısa sürede bana ulaşacağını dair bir mesaj almıştım. Bu kısa sürenin ne kadar olduğu ile ilgili bir fikrim yoktu. Perşembe Melih'in dersi bittiğin de eski neşesinden eser olmayan haline üzülmüştüm doğrusu, teneffüs bitip derse giderken Benan ile buluşan bakışlarımız ile dudak büktü. Belli ki Deren'den beklediği geri adım gelmemişti. Zaten anlattıkları karakterde birinden de bunu beklerdim. Yıllarca emek verilmiş bir ilişki de doğrusu yazık olmuştu.

 

"Melih hocam sesinizi özledik." dedim tepkisini ölçmek için,

 

Yalandan olduğunu saklamadığı bir gülümseme yerleşti yüzüne,

 

"Eski neşemiz yok Barlas hocam, dert de hem söyletir, hem ağlatır. Karizmayı dağıtmayalım durduk yerde." Dedi burukça.

 

"Dertleşmek istersen kapım hep açık." dedim burda çevresi yoktu. Benan ile karşılaşmaları bile tesadüftü. Her ne kadar baştan bu tesadüf canımı çok sıksa da Melih'i tanıdıkça hele de Benan ile ilgisi olmadığını öğrendiğimden beri, geçirdiği zor dönem de destek olmak istiyordum.

 

" Senin teras güzelmiş öyle duydum bi gün misafirin olmak isterim." Dedi.

 

"Her zaman kapım açık" dediğim de samimiydim.

 

Öğretmenler odasının kapısı tıklatıldığında ikimizin de ilgisi kapıya döndü.

 

Açılan kapıdan Yasemin başını uzattı,

 

"Barlas hocam müsait miydiniz?" sesini de değiştirerek ciddi bir tonda konuşması ile gülümsedim.

 

"Size her zaman müsaitim Yasemin hanım." Dedim.

 

Kapıdan girdiğin de hemen arkasında Derya vardı. Ellerindeki saklama kaplarına bakılırsa bize ziyafet çekmeye gelmişlerdi.

 

Yasemin gelip boynuma sarılırken Derya elindekileri masanın üzerine bıraktı. Onları Melih ile tanıştırdıktan sonra,

 

"Eeee hangi rüzgar attı sizi buraya" dedim.

 

Derya gülümsedi,

 

" Yasemin ile akşam yemeğine gün menüsü yapalım dedik. Nermin Sultan da Semih amcanın bunları yemekten saymayacağını söyledi. Tabii alışmış adam annenin esnaf lokantası gibi çeşit çeşit yemeklerle sofra kurmasına." dediğin de hepimiz gülüyorduk Yasemin devam etti,

 

" Ayyy Derya abla yaprak sarmasını bile yemekten saymaz babam, annem kötü alıştırmış." Diyerek durumun vehametinin altını çizdi.

 

" Sizde gün menüsünü alıp buraya geldiniz anlaşılan. " dediğim de,

 

" Yalnız bu Derya ablamdan korkulur cheecake bile yaptı vallahi." Dedi Yasemin.

 

"Gülüm beceriksiz olsam hanım ağa yaparlar mıydı beni?" Diyen Derya'nın her zaman ki espirilerinden biri olsada Melih şaşkın gözlerle Derya'ya bakarken, o gayet rahat,

 

"Sizin branş neydi Melih hocam?" Diye sordu.

 

"Müzik öğretmeniyim."

 

Derya'nın gözleri ışıldarken,

 

"Yasemin tam yerine gelmişiz." deyip göz kırptı.

 

Bu sırada çalan zil ile öğle arası başlarken, kızları gören Benan'ın sevinci gözlerinden belliydi. Hele de Derya'nın neşeli olması onu çok mutlu ediyordu.

 

Koyu bir sohbet ile yenen kısır, poğaça ve cheecake sayesinde keyfimize diyecek yoktu.

 

"Melih bu güzel menünün hatrına bize birşeyler çalarsın." diyen Benan ile Melih'in eski neşesini özleyen Zahide ve Merve de yalvaran gözlerle bakıyordu.

 

"Beni bu seferlik mazur görseniz ama sözüm olsun bu güzel ikramlar için teşekkür bestesi bile yaparım." Deyip konudan kaçtı Melih.

 

"Gitarı alabilir miyim?" diyen Benan'a gözlerini deviren Melih, kılıfından çıkardığı gitarı arkadaşına uzattı.

 

Gitarı Derya'nın kucağına bırakıp,

 

"Sen başla hanım ağam ben devam edeyim." Dedi.

 

Derya kucağına bırakılan gitarı çalmaya hazırlanırken bu ikisi beni daha ne kadar şaşırtabilirdi acaba.

 

Derya'nın elinde gitar vardı ama söylediği Türkü gitarı yadırgamadı,

 

Bir dileğim var senden

Var lele var var lele var var senden var

Aç kolların boynuma selvide boylum sar beni

At kolların boynuma selvide boylum sar beni

Muradıma ermezsem

Dar lele dar dar lele dar dar dünya dar...

 

 

 

Derya'nın söylediği türkü içimize işlerken, kendi de söylediği sözlerin için de kayboldu sanki. Sorun neydi bilmiyorum ama karşımız da ki kadın eşine çok aşıktı. Bunu görmemek için kör olmak lazım.

 

    

 

 

Bu kez Benan'ın sesi odayı doldurdu.

 

Seni ben unutmak istemedim ki

Uzayan yollara neden inandın?

Sevenler verdiği sözden döner mi?

Şu yalan yıllara neden inandın?

Sevenler verdiği sözden döner mi?

Şu yalan yıllara neden neden inandın?

Seni unutsaydım bekler miydim hiç

Bir derdime bin dert ekler miydim hiç

Su sonsuz hasreti kalbime koyup

Bir ömür boyu ahhh çeker miydim hiç...

 

Arada gözlerini bana değdirerek söylediği şarkı, gözlerinde ki pırıltılılar içime huzuru doldurdu. Bazen yanı başımda olduğuna inanamıyordum. Öyle çok hasretini çekmiştim ki, hiç ümidim yokken, onu sadece uzaktan izleyebiliyorken bile hiç vazgeçmemiştim. iyi ki vazgeçmemiştim.

 

Yasemin'in de sesi çok güzeldir ama ilk defa girdiği bir ortam da hiç bir zaman kendini belli etmek istemez. Çok girişken konuşkan görünse de içinde çok kırılgan bir yapısı olduğunu iyi bilirim.

 

Şarkılar bittiğin de mevzu bu kez Melih'in işaret dili kursu vermesine geldi,

 

"İşaret dili ile şarkılara eşlik ediyorlar öyle mi?" dediğin de konu Yasemin'in çok ilgisini çekmişti. Engelli bireylere yardım etmek konusun da hep çok hassastı. Çalıştığı jimnastik salonun da işitme engelli bir öğrencisi için işaret dilini öğrenmeye çalışmış fakat çocuk kursa uyum sağlayamayınca ilerletememişti.

 

Melih okuldaki kurslara katılabileceğini söyleyince çok sevindi. Onlar gün ve saatleri konuşurken ders zilinin çalması ile keyifli ve lezzetli öğle arası molamız da bitmiş oldu.

 

Cumartesi sabahı benim katımın kapısı tıklatılınca gözlerim aralandı. Saate baktığım da on civarıydı, nasıl bu kadar çok uyumuştum ki, iyi de kapıyı çalan kimdi?

 

"Benan..." diyerek hızla çıktım yataktan. O buraya taşınalı uykularıma huzur gelmişti.

 

Kapıyı açtığım da Yasemin'i görmeyi beklemiyordum,

 

"Günaydın abilerin en yakışıklısı, biz bu sabah Benan ablalarda beraber kahvaltı yapacaktık, Umut abi de sürpriz yapıp gelince, Benan abla seni de çağırayım diye beni yolladı." Dedi tek nefeste.

 

Yasemin her zaman olduğu gibi hızlı ve detaylı anlatırken ben uyku sersemi olanları anlamaya çalışıyordum,

 

" Umut mu geldi? " Dedim.

 

" Hıhımmm evet. " Dedi.

 

" Geliyorum" deyip kapıyı kapattım. Umut'un gelişinin Derya'yı huzursuz edeceği gerçeği kafamın bi köşesini meşgul ederken giyindim. Ama şu operasyon işini de konuşmak için iyi fırsattı.

 

Elimi yüzümü yıkayıp karşı dairenin kapısını çaldım. Masada şahane bir kahvaltı sofrası hazır dururken Derya ortalarda görünmüyordu. Benan'ın yönlendirmesi ile Umutla selamlaşıp masaya geçtik.

 

" Sofra efsane, çok özlemişim böyle kahvaltı keyfi yapmayı." diyen Benan ortamı yumuşatma çalışır gibiydi.

 

Derya gülümsedi,

 

" Afiyet olsun canım, hafta içi yiyemiyorsun bari haftasonu tadını çıkar." Dedi anne şefkati ile.

 

Yasemin her zaman ki gibi Derya'ya hayranlığını dile getirdi,

 

"Yanlız bir insan her konu da becerikli olabilir mi? Bayılıyorum sana Derya ablam." Dedi elindeki hamur işini gömerken.

 

"Abartmasan mı prenses?" Dedi Derya.

 

"Sen nasıl istersen hanım ağam." Dedi bizim kız ağız alışkanlığı ile.

 

Hanım ağam deyişiyle, Umut'un gözleri anında Derya'yı bulurken, burada ne işi olduğunu ölesiye merak ettiğine emindim. Benan ona taşındığını söylese de Derya'dan hiç bahsetmemişti,

 

" Taşınmaya niyetin yoktu Benan hanım nasıl oldu da ikna oldun?" dediğin de aslında kardeşine hesap soruyordu

 

"Derya sağolsun, nasıl olduğunu anlamadım kendimizi burda bulduk." Dedi Benan saklamadan.

 

"Avukat hanım ikna kabiliyetini kullandı desene." Diye sevdiği kadına laf atsa da Derya o yokmuş gibi kahvaltısına devam edip sohbete dahil olmayınca,

 

Umut,

    

"Eee Derya evlilik nasıl gidiyor?" dedi imâ dolu ses tonuyla,

 

Derya gözlerini kapattı. Beklemediği soru karşısında ne diyeceğini de bilemedi sanırım,

 

"İnişli çıkışlı." dedi çatalını tabağının kenarına bırakırken, masa da oluşan sessizliğin sebebini bir tek Yasemin bilmiyor olduğundan,

 

"Yanlız Derya abla, iki insan birbirine bu kadar yakışır. Hele o videoyu kesinlikle bi daha izliycem, Umut abi gelince yarım kaldı." Dedi.

 

Konuyu bilmediğimden sorma gereği duydum,

 

"Ne videosu?"

 

Cevabı bilsem ağzımı açmazdım oysa...

 

"Abi Derya abla ile Boran abinin reyhani oynarken ki videosu. Diziler varya böyle Konak da çekiliyor. Aynı öyle ama nasıl güzel oynuyorlar."diyen Yasemin her zaman ki gibi heyecanla konuşurken, Umut elindeki bardağı sert bi şekilde masaya bırakınca dikkatler onun üzerine kaydı.

 

"Barlas ben çok yorgunum senin evde dinlesem." Dedi bir an evvel kalkmak için.

 

"Tamam kardeşim geçelim." dediğim de Benan çaresizce göz göze geldik. Umut'a ne anlatacaktık, Derya'nın ne yaşadığını biz de bilmiyorduk ki.

 

Karşı daireye geçtiğimiz de ilk konuşan Umut oldu,

 

"Derya'nın burda ne işi var Barlas?"

 

Sıkıntılı bir nefes verdim cevabını bilmediğim soruya ne yanıt vereceğimi de bilmiyordum,

 

"Bize de anlatmadı Umut, sorun yaşamışlar ama ne olduğunu bilmiyoruz." dedim mecburen,

 

"Ne yani Benan da mı bilmiyor?"

 

"Kız evli Umut yüzüğü parmağında, ne yaşadılarsa belli ki aşacaklarını düşünüyor. Boş heveslere kapılma sen üzülürsün." Dedim hayaller kurmaması için.

 

"Ne boş hevesi Barlas, üç yıl oğlum, üç yıl koştum peşinden yüzüme bakmadı. Sonra gidip aşiret ağasıyla evleniyor. Bu evlilik berdel değilse ben de Umut değilim. Bak kaçıp saklanmış belli ki." deyip devam etti,

 

"Kimse beni Derya'nın bir ağa bozuntusuna aşık olduğuna inandıramaz." Dedi kendinden fazlaca emin.

 

Bana öyle gelmiyordu,

 

"Bana sorarsan Derya kocasını seviyor, sen de inanmak istediğine inanıyorsun. Bak sen zararlı çıkarsın, tekrar söylüyorum hayallere tutunma." diyerek önünü kesmeye çalışsam da o kafasını da kurmaya başlamıştı bile.

 

Keyfim iyiden iyiye kaçarken, Derya'nın bu durumdan hiç hoşlanmadığı belliydi. Kısa süre de tanımama rağmen aramızda bir güven bağı oluşmuştu ve sarsılmasını hiç istemiyordum. Benan için özel olan yeri bizim hayatımızda Derya'nın hep olacağını gösteriyordu.

 

Geçen yarım saatin ardından Derya Nevşehir'e gitmek için yola çıktı. Kendisine hislerini açık açık belli eden bir adamın olduğu ortamda durmayacağını tahmin etmiştim.

 

Umut'u kafasında kurduğu fikirlerden döndürmek için ne kadar dil döksek de fayda etmedi. Derya'nın berdel ile evlenmek zorunda kaldığına hatta, ona zarar gelmesin diye Derya'nın kendisini aramadığına öyle inanmıştı ki fikrinin yanlış olduğuna ikna edemedik.

 

Bu konuya o kadar kafayı takmıştı ki, Adil bey ile ilgili durumları anlatamadım. Umut benim tanıdığım insan değildi sanki, takıntılı bir adam olup çıkmıştı.

 

Benan ile pek görüşemediğimiz iki günün ardından bütün aile kahvaltı da bir aradaydık. Ekmek almak bahanesiyle çıkıp biraz hava almak istedim. Umut bütün hafta sonu resmen boğmuştu beni.

 

Apartmanın önüne geldiğim de Derya arabasını park ediyordu. Sabahın erken saatin de neden dönmüştü ki? Elinde ki takı kutusuna gülümseyerek baktı bir süre başını kaldırdığı an beni gördü, yüzündeki gülümsemeyi silse de. Ağlamaktan şişmiş gözleri kendini ele veriyordu.

 

"Günaydın Barlas hocam." diyerek dikkatimi dağıtmaya çalışsa da hali fark edilmeyecek gibi değildi. Birşey olmuştu ama ne?

 

"Günaydın Derya, Benan bir kaç gün daha kalır diyordu. Kötü birşey yok inşallah?" dediğim de bagajı açıp zaman kazanmaya çalıştı. Elimde ki ekmekleri ona verip bagajda ki valizini aldım.

 

"Beklenmedik bir misafir gelince, ziyareti kısa kesmem gerekti." Dedi üstü kapalı konuşarak. Ben de üstelemedim.

 

Beraberce yukarı çıktığımızda onların dairesinin kapısında durduk. Tedirginliği her halinden belliydi.

 

"Umut ben de kalıyor Derya tedirgin olmana gerek yok." dediğim de minnet dolu bakışları beni buldu.

 

"Hatta Benan da bizde, sen de kahvaltıya gelirsin." Deyip valizini bırakıp eve yöneldim.

 

"Sağol Barlas" dedi. O evine girince ben de aşağı indim.

 

Masamız oldukça kalabalıktı, Umut ile Derya arasında ki gerginlik kendini belli ederken, Gaye uzun bir süre sonra dahil olduğu sofrada alanını koruma çabasınsaydı.

 

Kahvaltıdan sonra Umut'un ısrarı ile Derya ve Benan'ın oturduğu daireye geldik.

 

Koltuklara geçtiğimiz de ortamda ki gerilim fazlaca kendini hissettiriyordu. Benan ile bakışlarımız kesişti. İkimiz de derin birer nefesi içimize çektiğimizde, odasından çıkan Derya gayet neşeli,

 

"Hoş geldiniz. Kahve içer misiniz?"

 

Dediğinde Umut'un yüzünde ki gerginlik çok netti.

 

"Oturur musun? Seninle konuşmak istediğim şeyler var." diyerek ciddi bir tonda konuştu.

 

Derya gayet rahat koltuğa oturup,

"Seni dinliyorum." deyince az evvel ki kendinden emin adam gitti, lafa nerden başlayacağını bilemez bir halde duraksadı, sonra boğazını temizleyip kafasında binlerce kez döndürdüğüne emin olduğum fikirlerini Derya'ya kabul ettirmeye çalıştı,

 

"Derya, neler olduğunu bize anlatabilirsin. Bak belli ki Yusuf için birşeylere boyun eğmek zorunda kalmışsın ama sen baskıyla yaşayacak son kişisin. Zaten burda olman da benim haklı olduğumu ispatlıyor." Dedi.

 

"Evet haklısın" dediğin de bakışlarımız hızla Derya'yı buldu, o ise cümlesini kendinden emin bi şekil de devam ettirdi,

 

"Ben baskı ile iş yapacak biri değilim. Boran, Zeynep'in abisi olmasa onu tanıma fırsatım olmazdı. Ben de ona aşık olacağımı düşünmezdim açıkçası. Biz bazı olumsuz şeyler yaşadık ve bunlar benim evliliğimin özeli. Kimseyle bunları konuşmak zorunda değilim." Dedi.

 

Boran'a aşığım dediği noktada Umut'un elleri yumruk oldu,

 

" Yapma Derya aşiret ağası bir adama aşık olduğuna inanmamı bekleme." dedi çaresizce,

 

" Kafan da nasıl bir senaryo yazıp inandın bilmiyorum Umut ama gerçek benim evli olduğum." diyerek alyans olan parmağını yüz hizasın da salladı. " Eşimi sevdiğime de kimseyi ikna etmeye niyetim yok." Dedi.

 

Derya çok netti. Umut'un bütün kalelerini acımadan yıkıyordu. Son kozunu oynayan Umut,

 

"Niye İzmir'e bilet aldın o zaman, bak beni hiç birşeyden korumana gerek yok. Töreden de, o ağa bozuntusunsan da korkmuyorum." Diye varını yoğunu ortaya koydu.

 

Derya da sabrının sonuna gelmiş olacak ki sesinin tonu değişti,

  

"Bu sohbet gerçekten gereksiz uzadı. Boran ile ilgili düzgün konuş kalbini kırmak istemiyorum. Sen o kadar cesurdun da bu kız niye sevmediği bir adamla nişanlandı. Benim için binbir çeşit komplo teorisi üreten aklın, o zaman neredeydi?" Dediğinde Derya'nın isterse ne kadar acımasız olabileceğine şahit oldum.

 

Sözleri ile Umut'u darma dağın ederken açıkçası acımasızdı fakat çok doğru söylüyordu. Benim söyleyemediğim herşeyi yüzüne vurduğun da, yanımda ki adam bir hışımla ayağa kalktı,

 

"Haklı olduğumu ispat edince anlayacaksın, o ağa için ne kadar kıymetsiz olduğunu. Bu zamana kadar görmedin beni ama bundan sonra göreceksin Derya." Dedi.

 

Kapıyı çarpıp çıktığında aramızda uzun süren sessizliği ben bozdum,

 

"Bu sevmek değil ki, Umut seni takıntı haline getirmiş Derya." Dedim durum tespiti yaparak.

 

"Barlas yaşadığım şeyleri anlatamam, ama başım bela da olsa buraya gelmezdim. Boran onun sandığı gibi bir insan değil." Diye kendini açıklamaya çalıştı.

 

Ama buna hiç gerek yoktu,

 

"Başın belada da olsa kapım sana ardına kadar açık, Benan için değerli olan bizim için baş tacıdır." dediğim de samimiydim. Benan için Umut'a meydan okuyan bu kadın bizim çocuklarımızın teyzesi olmalıydı.

 

Benan'ın ışıl ışıl olan gözleri ile bakışlarımız buluştuğunda fazla güzel bakıyordu. Bana yakalanmaktan kızaran yanakları ile Derya'ya döndü,

 

"Akşam doğum gününü kutluyoruz değil mi?" Dedi.

 

"Dışarı çıkmasak fazlasıyla moralim bozuldu."diyen kadının sabah ki hali aklıma geldi. Çok ağlamış olduğu belliydi.

 

"Aaaa ama dans edeceğiz bak naz yapma Yasemin'i yollarım elinden kurtulamazsın." Diye tehdit eden Benan en caydırıcı kozunu ortaya koymuştu.

 

Tehdidi işe yaramış olacak ki akşam kendimizi Melih'in canlı müzik yaptığı kafe de bulduk.

 

Zahide ve Merve de eşleri ile bize katıldığın da neşeli bir grup olmuştuk.

Umut bütün olanlara rağmen masada yerini alırken, Derya'nın ona yokmuş gibi davranması dikkatimden kaçmamıştı.

 

Benan'ın yanında ki yerimi aldığım da söylenen şarkılara eşlik ediyordu. Sahneye doğru döndüğün de savrulan saçlarının kokusu ile mest oldum. Omzunun üzerinden bana bir bakış attığın da sırtını göğsüme yaslayıp doya doya sarılmak istesem de verdiği on günlük sürede hiç bir sorunu çözemediğim gerçeği karşım da duruyordu.

 

Derya doğum günü pastasını kestikten sonra Umut vedalaşıp ayrıldı masadan. Onun gidişi ile üçümüz de rahat birer nefes alırken, kızlar çoktan müziğe kaptırmıştı kendini.

 

Benan ve Yasemin dans ederken Derya'nın sesi ile ona döndüm,

 

"Bu Umut bir işler çeviriyor seninle bu konuyu detaylıca konuşmamız lazım." Dedi.

 

Kaşlarım çatılırken,

 

"Nasıl işler Derya?" Dedim merakla.

 

"Burda konuşamayız en kısa zamanda anlatmam lazım. Benan bilmesin." Diye fısıldadı.

 

Onu başımla onayladığım sırada telefonu çaldı. Derya daha sessiz bir nokta da konuşmak için ayaklanırken, benim kafamı da allak bullak etmişti.

 

Kısa süre sonra masaya döndüğün de,

 

" Benim yarın Mardin'e gitmem gerekiyor. Yarın akşam ya da ertesi gün dönerim. Geldiğim de detaylı konuşuruz." Deyip konuyu erteledi.

 

"Derya, sorun ne bilmiyorum ama yardım edebileceğim bir şey varsa söylemen yeterli." Dedim bir abi samimiyetiyle.

 

"Sorun büyük Barlas ama tereyağından kıl çeker gibi çözeceğimden şüphen olmasın." Diyen kadın ise kendi ayaklarının üzerinde durmaya alışıktı.

 

Yasemin'in onu da sahneye çekmesi ile sona eren konuşma kafam da dönüp duruyordu. Umut bu işlere dahil olmuş olabilir miydi?

 

O gece o da vurulmuştu hem de ağır yaralanmıştı. Buna rağmen kötünün yanında olmayı seçmezdi. En azından benim kalbim buna inanmak istemiyordu.

 

    

      

 

     

 

    

 

    

 

    

 

 

Loading...
0%