Yeni Üyelik
20.
Bölüm

19. Bölüm

@zamansizim84

Barlas'tan,

 

Derya'nın söyledikleri kafamı karıştırsa da, o Mardin'den dönene kadar kafam da kurmamaya karar verdim.

 

Sabah rutinlerim değişmişti, kahvaltımı edip tekrar üst kata çıkıyor, hazırlanıp kapı da Benan'ı bekliyordum. Beni bekletmemek için acele ile hazırlanmaya çalışması, tek ayağının üzerinde zıplayarak diğer ayağına ayakkabılarını geçirmeye çalışması, her sabah ikimiz için hazırlayıp unutmamak için kapının yanındaki dresuara bıraktığı kahveleri unutup, söylenerek kapıyı geri açması. Onun her halini seyretmek keyifliydi, beni gördüğün de heyecan yaptığını fark etmek ayrıca keyifliydi.

 

Derya erken sayılacak saatte hava alanına geçerken, bizde okul için yola çıktık.

 

"Neden gitti Mardin'e bi şey söyledi mi?" dedim merakıma engel olamayarak.

 

" Sanırım üzerine kuma gelmek isteyen bir kadın varmış, ona haddini bildirmeye gitti." dedi dalgacı bir tonlama ile.

 

"Ne diyorsun Benan." dedim şokla.

 

"Yani bir insan neden kendine bunu yapar ki, çok daha acısız intihar yolları var. Derya'nın ona neler yapacağını hayal bile edemiyorum. En son benim üstüme kuma gelecek kadın daha anasından doğmadı diye kükrüyordu." Dedi eğlendiği her halinden belli.

 

"Eşi böyle bir şeye kalkışmış olamaz değil mi?" Dedim dehşetle.

 

"İnşallah kalkışmamıştır. Yazık olur gençliğine" deyip kahkaha attı.

 

"Çok eğleniyorsun sanırım." Demeden duramadım.

 

"Derya mevzu olunca eğleniyorum doğrusu. Kendine güvenmese oraya gitmezdi. Kim bilir başlarına ne çorap örecek." Diyerek arkadaşına olan güvenini belli etti.

 

"Sizden korkulur, Çetin'e kurduğun tuzağı unutmadım." Dedim eskileri hatırlayarak.

 

Kahkahası arabayı doldururken,

 

"Sen de inanmıştın ya, iyi oynamışım demek ki." Deyip onay bekledi.

 

Cevap vermedim o gece ne yaşadığımı bir ben bilirim.

 

Okula geldiğimiz de Pelin'in delici bakışları üzerimizdeydi. Bana karşı ilgisi olduğunun farkındaydım, karşılık bulamayacağından artık emin olmuş görünüyordu. Bakışlarında ki hırs ve öfke kendini gizlemeye gerek görmeyen cinstendi.

 

Benan derse girdiğinde bende rutin evrak işleri ile uğraşmaya başladım. Öğleden sonra Benan derdi olmadığı için eve geçmişti. Öğretmenler odasının kapısından orta yaşlarda şık giyimine eşlik eden topuklu ayakkabılarının sesiyle dikkat çeken sarı saçlı bir kadın girdi. Bulunduğumuz bölgenin veli profiliyle aşırı uyumsuz hali, burda ne işi var dedirten cinstendi.

 

Bakışları üzerime kitlendiğin de gözleri kısıldı. Aradığını bulmuş olmanın rahatlığıyla önümdeki sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attı. Beden dili üstünlük kurma çabasını belli ederken abartılı halleri aslın da çok tedirgin olduğunu saklamaya yetmiyordu. Beni tanıdığı belliydi de ben onu tanımıyordum.

 

"Barlas hoca." dedi teorimi doğrulamak ister gibi.

 

" Benim de, siz kimsiniz?" Diye sordum.

 

Yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi.

 

"Beni tanımıyor olamazsın, her fırsatta kandırmaya çalıştığın aptal kız çocuğunun, zekası ile nâm salmış annesini araştırmış olmanı beklerdim." Dediğinde taşlar yerine oturuçdu.

 

"Şimdi emin oldum ki sizi gerçekten tanımıyorum çünkü hayatım boyunca kimseyi kandırmadım. Sanırım yanlış yerde yanlış kişiyi arıyorsunuz." Diyerek Benan'a ettiği hakareti de bana yaptığı imâyı da kabullenmediğimi belli ettim.

 

Sinirlendiğini gizlemeye çalışarak derin bir nefes aldı,

 

" Pekala resmi bir tanışma yapalım o zaman, ben Zerrin Devagil. Kökleri saray hekimlerine kadar dayanan bir ailenin tek varisi." Dedi kibirli burnunu havaya dikti.

 

" Memnun oldum doktor hanım size nasıl yardımcı olabilirim. "dedim abartılı tanıtımının bende bir karşılık ifade etmediğini hissettirerek.

 

Benim kendimden emin halim onu açık oynamaya zorluyordu,

 

" Seninle açık konuşalım o zaman, Benan hiç bir zaman ne istediğini bilmedi. Biz büyükleri olarak yol göstermek istedikçe asileşti. Sonuçta çok geniş imkanlarla büyümüş şımarık bir kız çocuğu o. Şimdi de öğretmencilik oynamak istiyor. Biz de nikaha kadar izin verdik fakat anladığım o ki kafasını karıştıran birileri var. Nişanlısı ile arasının açılmasına müsade edeceğimizi sanacak kadar aklını yitirmiş." Derken anlattığı hikâyeye en çok kendi inanıyordu.

 

" Bunları bana neden anlatıyorsunuz Zerrin hanım?"dediğim de rahatça arkasına yaslandı,

 

" Boş hayallere kapılma diye, o alıştığı lüks hayatın dışında yapamaz, pes edip döndüğün de üzülmeni istemem, sonuçta başkaları için kurşunların önüne atlayacak kadar duygusal bir yapıya sahipsin. Yada ince hesaplarla karşıdakini kendine mecbur bırakacak kadar fırsatçı." Dedi.

 

Kaşlarım iyice çatıldığında, devam etti,

 

" Benim için fark etmez ister duygusal kararlar veren bir kahraman ol, ister para kokusunu almış bir fırsatçı. Benan benim çıkarlarıma hizmet eden bu evliliği yapacak ve sende ondan uzak duracaksın." Diye restini çekti.

 

Sabrımın sonuna çoktan gelmiştim. Ne Adil bey umrumdaydı, ne de günlerdir beni oyaladığı operasyonu, sesimin tonunu yükseltmesem de sözlerim sertti,

 

" Benan sizin oyuncağınız değil! Aptal bir kız çocuğu hiç değil! Hele de sizin beklediğiniz gibi parasız kalıp size boyun eğecek kadar aciz bir insan asla olmayacak!" Diye yükseldim.

 

Bakışlarında ki şaşkınlığı gizlemeye çalıştığın da devam ettim.

 

"Sizin bütün yanlışlarınıza, sevgisizliğinize rağmen sevgi dolu ve güçlü bir kadın o. Ve Zerrin hanım ben onun her zaman yanında olacağım." Diye tamamlandım sözlerimi.

 

Yerinden kalkıp ceketini düzeltti, bu çıkışımı beklemediği çok açıktı,

 

" Ben uyarımı yaptım öğretmen bey, bundan sonra olacakların sorumluluğunu az evvel siz üstünüze almış oldunuz. " deyip sinir bozucu topuk sesi ile çıkıp gitti.

 

Adil beye az önce olanları özet geçen bir mesaj attım. Telefonum çalmaya başladığında hemen görüşmek istediğini söyledi. Bu daha çok canımı sıktı. Günlerdir beni oyalamasının mantıklı bir açıklaması olsa onun için iyi olurdu.

 

Okuldan çıkıp söylediği yerde onunla buluştum. Yaptığıma sinirlendiğini belli etmekten çekinmeden hesap sormaya başladı,

 

"Sen ne yaptığının farkında mısın? Benan'ı tehlikeye attın, yıllardır ispat etmek için çabaladığım herşeyi çöp ettin. Nasıl bu kadar bencil olabilirsin." Diyerek hesap sormaya kalktı.

 

Ben de en az onun kadar öfkeliydim,

 

"Siz Benan'ı kullanıyorsunuz Adil Bey, günlerdir size ulaşmaya çalışıyorum, beni günlerdir oyalarken, Zerrin hanımın adını duyduğunuz gibi soluğu yanımda aldınız. Zamanın da konuşmuş olsaydık bugün yine birlikte hareket edebilirdik." Dedim.

 

"Sana inanamıyorum, bunu yanına bırakacağını mı sanıyorsun?" Diyerek Kendi kendine konuştu.

 

"Benan artık bu oyunun içinde olmayacak Adil Bey. Bu ortaklık gerçekleşirse yetkili olduğu için Umut'un da başı belaya girecektir. Ondan yardım isteyin, Benan'dan uzak durun." Dedim günlerdir kafamda kurduğum şeyi açık ederek.

 

"Umut'un haberi var zaten, oyuna Benan'ı dahil eden de oydu." Demesini ise hiç beklemiyordum.

 

Duyduklarımla gözlerim kısılırken, Derya'nın Umut'a hesap sormakta ki haklılığının farkına vardım. Ben arkadaşıma yakıştıramazken Derya olanları kitap gibi okuyordu.

 

"Benim gitmem gerekiyor, sizinle tekrar görüşeceğiz. Umut'a bu yaptığının hesabını soracağım." Dedim.

 

Adil Bey arabadan inip bana döndü,

   

"Benan'a dikkat et, o aile çok tehlikeli Barlas. Buraya tesadüfen atanmadı onu senin yanına biz yerleştirdik. Ve lütfen benden habersiz iş yapma." Dedi son kez.

 

Sadece başımla onaylarken, bi an önce eve varmak istiyordum.

 

Arabayı kullanırken öğrendiklerimi hazmetmeye çalışıyordum. Umut bunları biliyordu ve benimle paylaşmamıştı. Kız kardeşini böyle bir oyunun içine itip, geriye çekilip seyredecek kadar küçülmüş müydü? Bunu Benan'a nasıl söylerdim. Sırtımda ki yükler her geçen gün artıyordu.

 

Evin önüne arabayı park ettiğimde, Derya'nın biri ile konuştuğunu fark ettim. Dikkatli baktığım da bu kadının Zerrin hanım olmasıyla kaşlarım çatıldı. Derya'nın beni fark etmesi ile bana omzunun üzerinden bir bakış atan kadın arabasına binip camı açtı, Derya'ya her ne söyledi ise yüzünün şekli değişti. Onlara doğru yürüdüğümüz fark ettiğin de, arabasını çalıştırıp kaçarcasına uzaklaştı.

 

Derya ile karşı karşıya geldiğimizde, sesi fısıltı gibiydi,

 

"Barlas, Benan..." deyip eve doğru koşmaya başladı.

 

İkimiz de hızla merdivenleri tırmandığımızda kapıya attığım yumruklar sonuç vermedi. Derya anahtarı takıp kilidi açmaya çalıştı fakat açılmadı.

 

Çaresizce birbirimize baktığımızda gözlerim kendi kapımı buldu, aynı anda Derya,

 

" Teras, terastan geçelim"diye bağırdı.

 

Hemen kendi dairemin kapısı açıp terasa koştum. Terasın bel seviyesindeki ara duvarından atladım, çelik kapı açılmıştı. İçeri yürüdüğüm de darmadağın olan mutfağın kapısında elinde bıçak yere çökmüş haldeki Benan'ı gördüm. Dağılmış saçları yüzünü kapatırken, donmuş gibiydi önünde diz çöktüm.

Ellerimin titrediğini o an fark etsem de dokunmaya kıyamadığım saçlarını aralamaya çalışırken seslendim,

 

"Benan..." dediğim de sesim içimdeki fırtınaya rağmen kısık çıkmıştı.

 

Dokunmamı istemediğini belli eder gibi geri çekti başını, aynı kısıklıkta,

 

"Git..." çıktı Benan'ın dudaklarından,

 

Elindeki bıçağa uzandım bu kez yavaşça, bıçağı elinden aldığım anda Benan saçını başını yolarak kendini parçalamak ister gibi bağırmaya başladı.

 

"GİT! GİT BURDAN SENİ GÖRMEK İSTEMİYORUM! ÇIK EVİMDEN!!! ÇIIIIKKK!"

 

Tutmak sarılmak istesem de Benan yaklaşmama müsade etmiyordu. Neler olduğu bile anlayamadığım kısa süre için de sinir krizi geçirdiğini tahmin ediyordum sadece...

 

Derya yanına oturup,

 

" Bebeğim... "dediğin de, birden hareketleri durdu. Bu fırsattan yararlanarak kollarının arasına aldı Benan'ı bir bebeği sarar gibi sardı.

 

" Derya... Gitsin o... Söyle ona gitsin... " dediğin de Derya ile kesişti bakışlatımız. Başımı iki yana salladım sadece, ikimizin de gözünde çaresizlik vardı.

 

Bizim sessizliğimiz Benan'ı tekrar tetiklerken,

 

"GİT, ÇIK BU EVDEN!" diye bağırmaya başladı.

 

"Barlas, ben burdayım merak etme." dediğin de elimin tersi ile ne zaman akmaya başladığını bilmediğim gözyaşlarımı sildim.

 

Sakinleşmesi için ona zaman vermem gerekiyordu. Ne olduğunu bilmemek beni deli etse de Derya'nın bana güven diyen bakışları ile evden çıkıp kapıyı kapattım.

 

Evimin açık olan kapısından girip koltuğa yığıldığım da onları anlamaya çalışıyordum. Evde biri vardı ve biz terastan dolaşıp Benan'a ulaşana kadar kaçmış olmalıydı. Ellerim başımın arasında öne eğildim, bunların olmasına ben mi sebep olmuştum. O kadına karşı durmasam... Offff bu çözüm değildi ki bugün olmasa yarın bu yüzleşmeler olacaktı. Hatam Benan'ı uyarmamaktı. Fakat bir annenin bunları yapabileceğini hâlâ kabullenememiş olmam, Zerrin hanımın hamlelerini ön görmemi engelliyordu.

 

Yerim de duramadığım da kalkıp odanın içinde dönmeye başladım. Üst kata gelen Yasemin beni görünce endişeli,

 

"Abi ne oldu bu halin ne?"

 

Cevap veremediğim de gelip bana sarıldı,

 

"Banyodaydım sesler geldi ama ne olduğunu anlayamadım." dedi

 

"Annem nerde?" diye sordum,

 

"Onlar Perihan teyzeler ile birine geçmiş olsuna gittiler sanırım."

 

Yasemin'in telefonu çaldığın da arayanın Derya olduğunu gördüm,

 

"Efendim Derya abla."

 

............

 

"Hemen geliyorum." deyip kapattı.

 

"Beni çağırıyor, abi kötü birşey mi oldu? Sesi çok kötüydü." Diye sordu.

 

İçimde ki yangının alevleri arşa değerden sakin görünmeye çalışıyordum.

 

"Ben de bilmiyorum abicim." diyebildim.

 

Yasemin'in karşıya geçtiğinde kısa süre sonra kapı çaldı.

 

Derya karşımdaydı,

 

"Nasıl?" Dedim.

 

"Sakinleşti, biraz daha iyi ama yanlız bırakmak istemedim." dedi içeriye girerken,

 

"Ne olmuş Derya, beni niye kovdu? Aklımı kaçırmadan bana birşeyler söyle." Dedim adeta yalvararak.

 

"Zerrin hanım gelmiş önce tartışmışlar sanırım, sonra Cenk'i çağırıp onunla Benan'ı yanlız bırakarak evden çıkmış." Dedi sonuna doğru yüzüme bakmayarak.

 

Gözlerimi kıstığım da olanlara anlam yüklemeye çalışıyordum, daha doğrusu anladığım şeyi sindirmeye. Derya da gözlerini kaçırınca emin oldum doğru anladığıma,

 

" Bir anne bunu nasıl yapar Derya! Ya yetişemeseydik, elinde bıçak vardı... Katil olur yine ona boyun eğmez Benan. Biz nasıl bir uçurumdan döndük." Dediğimde delirmeme ramak vardı.

 

Derya karşımda sessiz kalırken,

 

"Zarar vermiş mi Benan'a? Yüzünü saklıyordu benden. Vurmuş değil mi?" Dedim.

 

Başıyla onayladı sadece,

 

"Derya, Benan'ı görmem lazım, niye beni uzak tutuyor kendinden, kafayı yiyeceğim burda." Deyince Derya duraksadı, söyleyeceği şeyi kafasında ölçüp biçtiğinin farkındaydım da, sabrım beklemeye yetmiyordu. Çekinerek konuştuğunda duyduğum şeyi anlayamadım,

 

"Senin artık onu istemeyeceğini düşünüyor." Dedi, duydum ama sindiremedim.

 

"Ne diyorsun Derya, ben ölsem vazgeçmem Benan'dan" diyebildim.

 

Yavaşça koltuğa oturdum, duyduklarımı sindirmek kolay değildi.

 

"Ben senin bırakmayacağını görüyorum da o nasıl bu fikre kapıldı bilmiyorum. Yine Zerrin hanımın etkisine girdi. İstediği gibi dibe çekti kızı." Dedi öfkeyle.

 

"Onu görmem lazım Derya." dedim çaresizce,

 

"İkiniz de biraz sakinleşin istersen, sıcağı sıcağına konuşup birbirinizi üzmeyin." Diyerek beni sakinleştirmeye çalıştı.

 

Derya'nın ne dediğini anlam veremedim önce, neden böyle bir şey söylüyordu ki,

 

"Benim sinirim Benan'a değil ki neden onu üzeyim?" diyebildim.

 

"O seni kırabilir, yani şuan sağlıklı düşünemiyor." Dedi.

 

"Derya, ben Benan'ı anlıyorum, yıllarca bilinç altına ne işlendi ise oraya dönmeye çalışıyor . Onu o yoldan hemen döndürmem lazım. Sadece bana ihtiyacı var, sevildiğini duymaya, vazgeçmeyeceğimi bilmeye." Dedim anlamasını umarak.

 

Derya söylediklerim ile duraksadı,

 

"Bu şekilde düşünmesi, yani onu bırakacağını düşünmesi seni kırmadı mı?" dediğin de anladım ki konu artık biz değildik, konu kendi evliliğiydi. Tam olarak neye takıldığını bilmesem de o an parmağında ki alyansın olmadığını fark ettim. Bu kadın neyin içinden çıkıp gelmişti, kendi halini unutup bize koşturuyordu, sorusuna içtenlikle cevap verdim belki kafasında ki soru işaretlerine cevap bulurdu.

 

"Derya sen nasıl bir aile de büyüdün bilmiyorum ama ben çok sevilerek büyüdüm. Benan'ın beni sevdiğine bırakmayacağına kolayca inanırım. Ama o öyle büyümedi, ilk zorluk da ondan vazgeçileceğini sanması çok normal. Annesi bile sevmemiş düşünsene..." Dediğimde tam tahmin ettiğim gibi Derya cevabımla sessizleşti.

   

Ben deli dana gibi odada dolanıp dururken birden ayağa kalktı,

 

"Hadi gidelim! Onun sana ihtiyacı var, sakın bırakma elini." dediğinde bana değil de kendine söyler gibiydi.

 

Karşı daireye geçtiğimiz de avukat kimliği yine devreye girmiş olacak ki Benan'ı kontrol edip, ben odaya girmeden fısıldadı.

 

"İkna edebilirsen darp raporu alsak iyi olur."

 

Onu başımla onaylayın Benan'ın uyuduğu odaya girdim,

 

Benan'dan,

 

Uyku beni kollarına çekse de, beynim huzursuzluk içinde kıvranıyordu,

 

Annemin söyledikleri bozuk bir plak gibi kulaklarımda yankılanıyordu,

 

'Senin gibi aptal bir kız çocuğunun herşeyi mahvetmesine izin vereceğimi mi sanıyorsun? Gerçekten aptalsın sen. Kime güveniyorsun? O öğretmen de seni istemeyecek, seni öyle bir hale getireceğim ki Cenk'ten başka çıkar yolun kalmayacak.'

 

Barlas ile arama nasıl bir duvar örüp bizi bitireceğini bile planlamıştı. Kalbim Cenk'in yüzünde ki iğrenç gülümsemeyi gördüğüm anda ki gibi panikle hızla çarpmaya başladığında huzursuzca yatakta kıpırdandım, sağ elimin işaret parmağının ucunda bir sıcaklık hissettim. Uyku ile uyanıklık arasında gezerken, gözlerimi açacak cesaretim yoktu.

 

Elimin üzerinde dolanan parmaklar, burnuma dolan kokusu... Barlas burdaydı, yanımdaydı. Nefesinin sesini duyabiliyordum. Parmak uçlarımı tek tek öperken dudaklarının tenim de bıraktığı his bugün yaşadığım bütün kötülükleri silmeye çalışır gibiydi. Göz yaşlarım benden izinsiz akmaya başladı. Gözlerimi açamıyordum ama göz yaşlarım sızacak bir boşluk bulup yastığımı ıslatıyordu.

 

Bu kez yüzümde hissettim dokunuşunu, tüy kadar hafif bir dokunuşla incitmekten korkar gibi göz yaşımı sildi. Parmak ucu dudağımda ki yaranın üzerine geldiğin de, panik duygusuyla hızla diğer yanıma dönerek onu arkamda bıraktım. Ağlamamı bastırmaya çalışırken, firar eden hıçkırıklarıma mani olamıyordum.

 

Belimden çekip sırtımı göğsüne yasladı. Saçlarımı koklayarak derin bir nefesi ciğerlerine doldurdu. Ben ağladım, o sessizce bekledi. Git diyemedim. Saatler önce git burdan diye haykırdığım adama ölesiye muhtaçtım. Bana acımasını istemiyordum, Barlas'ın yanına güçlü, ayakları üzerinde duran bir kadın yakışırdı. Bense şuan kendimi en dipte hissediyordum.

 

"Çok mu kızgınsın bana?" dediğin de duyduğum şeyi anlayamadım. Sessiz kaldım ama ağlamam bıçak gibi kesilmişti. Ne demek istiyordu ki? Benden ses çıkmayınca devam etti,

 

"Çok kızgınsın" dedi emin olmuş gibi. " Hep yanında olacağıma söz verdim ama geç kaldım. Güvenmiyorsun artık bana." Diyerek benim sessizliğim ile kendini onayladı.

    

Hayır öyle değil demek istesem de sesimi bulamıyordum. Benim ondan başka güvenecek kimsem yoktu ki. Derya söylemişti nasıl koşup geldiğini, şimdi kendini suçlamasının sebebi ona 'git' dememdi.

 

"Yanın da istemiyorsun artık beni." dediğin de önce belimde ki kolu gevşedi, sonra sırtımı yasladığı göğsü uzaklaştı. Onun sıcağına alışmış bedenim oluşan boşluktan hiç hoşlanmadı. Gidecek miydi?

 

Hemen yerimde dönüp başımı göğsüne yasladım, elim gitmesini engellemek ister gibi koluna sıkı sıkı tutunmuştu. Kalbim korkuyla en yüksek ritmine ulaştı, sanki sesini dışardan duyuyordum. Bu nu bekliyormuş gibi kolu sırtıma dolandı bütün bedenimi kuşattı varlığı, kokusunu içime çektim onun gibi.

 

"Sadece sana güveniyorum, sakın beni bırakma Barlas" dediğim de beni saran kolları mümkünmüş gibi daha da sıkılaştı. "Ben çok acizim ama, acıma bana." dedim yalvaran bir ses tonuyla "Çok sev beni, sadece sev olur mu?"

 

Küçük bir çocuğun sevgi dilenişiydi benim ki. Annemin, babamın yerine de beni sevsin sarsın istiyordum.

 

Saçlarımı okşayan eline, öpücükler bırakan dudakları eşlik ederken,

 

"Ben daha acizim Benan, seni koruyamadım, bana sırtını dönsen de saçlarının kokusuna sığınacak kadar acizim. Esas sen beni bırakma, ben senin ailen olurum, arkadaşın olurum, sırdaşın olurum." deyip alnıma değdirdi sıcak dudaklarını. "Seni çok seviyorum Benan."

 

Dudakları alnımdayken ben de ona fısıldadım,

 

"Seni çok seviyorum Barlas"

 

Kendini geriye çekip bizi göz göze getirdi,

 

"Bizi bu araftan kurtar demiştin hatırlıyor musun?" Diye sordu.

 

Kalbimin göğsümü delip çıkacak kadar hızlandığında elleri yanaklarımı buldu. Benim elim de onun göğsüne yerleştiğin de aynı isyankar kal

p atışını avucumda hissettim. Kalbi deli gibi atıyordu.

 

Sadece gözlerimi kapatıp açarak onu onayladığım da, aklımı başımdan alan o soruyu sordu,

 

"Gündüzümün güneşi, gecemin ayı olur musun? Benimle evlenir misin?"

    

 

    

 

    

 

   

 

  

 

     

 

     

     

 

    

 

Loading...
0%