@zamansizim84
|
"Günaydın Benan."dediğinde kulağında rüyasında ki Benan'ın sözleri çınlıyordu. " Vazgeçme Barlas bizim kaderimiz bir" Gördüğü rüya öylesine bi rüya değildi. Gecenin en karanlık yerine geldik dediğinde ışık belirmişti ufuğunda. Yıllarca hayalini kurduğu kadın yanı başındaydı. Parmağındaki yüzük her gördüğü an canını yakacak olsada. Onun yakının da olmak bile çok kıymetliydi işte. Hele umudu tam da tükenmişken. Odasında ki kameradan bahçeye giren jipi gören Salih bey merakla çıktı binadan. "Barlas hoca, misafirlerimiz mi var?" Umut elini uzattı, "Ben Umut Devagil, sanırım sizinle telefonda konuşmuştuk." dedi müdür bey ile tokalaşarak. "Evet,evet ben Okul Müdürü Salih Korkmaz." diyen adam Devagillerin namını çoktan öğrenmişti. "Memnun oldum hocam kardeşim Benan, yeni matematik öğretmeniniz." diyerek okul binasında takılı kalmış kız kardeşini işaret etti. "Hoş geldiniz öğretmen hanım." deyip elini Benan'a uzattı. Tanışma faslının ardından giriş kattaki odasına yönlendirerek, "Buyrun odamda devam edelim." diyen Salih beyin peşine takıldılar. İçeri geçtiklerinde müdür bey pekte umurunda olmayan Umut, "Nerdesin oğlum iki gündür arıyorum açmıyorsun?" deyince bu samimiyetten geride kalmak istemeyen Salih bey, "Vallahi bende ulaşamadım, hiç böyle adetleri yoktur aslında Barlas hocamızın." derken sohbetin dışına düşmemek derdindeydi. Barlas ne diyeceğini bilemedi, iki gününü cehennem gibi geçirmiş olsada şuan kuş kadar hafifti ruhu, "Eski travmalar nüksetti diyebiliriz, iyiyim şimdi bana takılmayın." dedi konuyu kendinden uzaklaştırmak için devam etti. "Benan sen ne ara atandın?" diye sordu asıl merak ettiği buydu. Genç kızın yüzünde acı bi tebessüm oluştu, "KPSS'den iyi puan alınca zor olmadı diyelim." deyip kısaca özetledi. "Öğretmen hanım kpss de derece yapmış işin garibi de bizim okulu tercih etmesi" dedi şaşkınlığını belli eden Salih bey. "İzmir'e en yakın okul burasıydı Müdür bey, derece de yapsan batıya atanamıyorsun nasıl iş anlamadım?" diyen Umut isyanlardaydı. Bu sohbetin gidişatından hoşlanmayan Benan, "Neyse, evraklar burada hocam nasıl bir yol izliyoruz." deyip konuyu kapattı. Salih bey övülmekten hoşlanmayan yeni öğretmenine döndü mecburen, "Önce il milli eğitime, ordan ilçeye, en son bize gelicek öğretmen hanım." diye özetledi yapması gerekenleri, Umut'un bezgin sesi duyuldu peşi sıra, "Vallahi ben bittim 12 saattir direksiyon sallıyorum. İşte araba, işte anahtar bana dokunmayın." Benan da onun bu tavrından sıkılmış olacak ki, "İstemem senin tank gibi arabanı, bilmediğim şehirde." dedi çantasını omzuna asarken. Bu ikili tartışmaya başladığında bitmeyeceğini bilen Barlas araya girdi. "Yakın zaten Benan, benim arabayı alalım, uzun sürmez." diyen Barlas eli ile kapıyı işaret etti. Umut, "Senin odan nerde kardeşim ben biraz orda dinlensem." dedi yorgunluğu gözlerinden akarken. Barlas güldü. Odası bile yoktu aslında ama Umut'u öğretmenler odasındaki masasına götürdü. "Sen takıl biraz, işimiz uzun sürmez. Hadi Benan." dedi içindeki heyecanı bastırmaya çalışarak. Okuldan çıkıp Barlas'ın arabasına bindiler. "Sen yorgun değil misin?" diyerek sohbet açmaya çalıştı, kemerini takan kızın parmağında ki nişan yüzüğü gerçeği bir kere daha gözüne soksa da en azından yanındaydı. "Bugünü o kadar çok bekledim ki, zafer kazanmış bir komutan gibiyim. Yorgun ama mutlu." deyip gülümsedi Benan, yeşil gözleri ışıl ışıl parlarken bakışını çekmekte zorlandı Barlas. Oysa nişanı duyunca fotoğrafını bile bakmamak için ters çevirmişti bu güzellik haramdı ona. "Mutlu olmana sevindim." diye bildi burukluğunu belli etmeden. Aslında nişan için tebrik etmesi gerekirdi ama dili varmadı. Önce il milli eğitimde işlerini halettiler. Ordan ilçeye geldiler. Özlük birimine evrakları teslim etmek için geçtiler. İçerideki herkes Barlas'ı tanıyordu. Evrak için en az hafta da iki gün buraya gelirdi. "Hocam hoş geldiniz" dedi. Esmer, uzun boylu olan kadın. Saçlarını at kuyruğu toplamış, yüzü oldukça hoş görünüyordu. "Hoş bulduk Serap hanım, yeni matematik öğretmenimiz Benan hanım" deyip tanıştırdı. Genç kadın gözlerini Barlas'tan çekebildiğinde, "Sizde hoş geldiniz hoca hanım." dedi onu yeni fark etmişcesine. Tekrar Barlas'a döndü, "Ne içersiniz?" dedi samimiyetini belli etmek isteyerek. Barlas elbette bu ilginin farkındaydı, yanlış anlaşılmak istemediği için mesafesini fazlasıyla korurdu, gel gör ki o mesafe Benan'a yoktu, "Benan bişey içer misin?" diye sordu gülümseyerek, "Hayır teşekkür ederim" diye geri çevirdi Benan. "Bende içmeyeyim Serap hanım işimiz biraz acele uzun yoldan geldiler."deyip memur hanıma döndü. Benan demesiyle gözleri kocaman açılan kadın, "Pekii hemen işlemleri tamamlayalım o zaman." diyerek masasına geçip otururken evrak işlerine başlamıştı, O sırada çalan telefon ile annesinin aradığını gören Barlas, "Benan, ben konuşup geliyorum." diyerek çıktı. Odada ki kızlar dikkatle inceliyordu Benan'ı. Barlas kimseye ismiyle hitap etmez özellikle dikkat ederdi. Şimdi bu samimiyet nerden demek isteselerde cesaret edemiyorlardı. Serap aklına takılanları sormak için sohbet açtı, "ilk atama olarak Kayseri iyi bir başlangıç hayırlı olsun." dedi önce. "Teşekkür ederim." desi Benan peşi sıra gelecek cümlelerden habersiz. "Siz gelmeden haberiniz geldi. Torpiliniz büyük yerden sanırım." diyerek bilgisayara bakarken yandan sinir bozucu bir bakış attı. Benan söylenen söze çok sinirlense de sakin kalmaya çalışarak. "Aldığım puan ortadayken, torpile ihtiyacım olduğunu sanmıyorum. Ailemin çevresi çok geniştir. Onun için yardımcı olmak isteyenler olmuştur belki." dediğinde kızın yüzünden bozulduğu belli olurken odada fısıldaşmalar başlamıştı. Benan devam etti, "Siz işinizi normalde nasıl yapıyorsanız öyle devam edin lütfen." dedi buz gibi sesiyle. Cevap veremeyen kadın, bilgisayara odaklanırken. Çıktı aldığı evrakı uzattı. "Şuraya ve şuraya imza atın lütfen." deyip evraklardan birini önündeki dosyaya koydu. Diğerini Benan'a uzattı. "Bunu da okul idarenize teslim edeceksiniz ama Barlas'ı peşinizde gezdirebildiğinize göre o halleder siz yorulmayın." dedi esas derdini belli ederek. Fısıltılar gülüşmeye dönündüğü sırada Barlas'ın içeri girmesiyle bıçak gibi kesildi. Benan anlamıştı bu kızın derdini ama fazlaca da gıcık oluştu konuşmalarına 'Madem öyle, işte böyle deyip' yüzüne sıcak bir tebessüm kondurdu, "Geldim mi Barlas'cım? Bunu da müdür beye teslim edince işimiz bitiyormuş. Hadi çıkalım" dediğinde tuhaflık olduğu belliydi, "İyi çalışmalar, Serap hanım teşekkür ederiz" deyip kapıya yönelen Barlas, Benan'ın koluna girmesiyle iyice şaşırsa da, "Çaktırma hocam çıkalım" diye fısıldayan Benanla kapıya doğru adımladı. Aslında şuanda hayatından öyle memnundu ki Benan'ın neden koluna girdiği umurunda bile değildi. Kolundaki kadına hiç bu kadar yakın olmamıştı. Kapıdan çıktıklarında yavaşça kolundan sıyrılan Benan'a soru sormadan arabaya ilerledi. Direksiyona geçince yana döndürdü başını, bir açıklama yapması gerektiğinin farkında olan Benan, "Özür dilerim" dedi mahçup yüz ifadesiyle. "Sorun değil, ama ne oldu onu anlat" dedi merakla. "Serap hanım, torpille atandığımı ima etti." dediğinde Barlas'ın kaşları havalandı. "Sonra seni peşimde gezdiriyormuşum diye rahatsız olduğunu belli etti. Sanırım sana ilgisi var." deyip Barlas'ın tepkisini ölçmek ister gibi yüzüne baktı. Umrunda olmadığını anlayınca devam etti, "Bende biraz canını sıkmak istedim." diye kısaca özetledi durumu. Gözlerini kısıp, dudaklarını birbirine bastırdı, "Kızdırdım mı seni?" diye sormasıyla Barlas'ın dudakları kıvrıldı. Ne kızması hoşuna bile gitmişti. "Umut'u bekletmeyelim, annem yemekleri hazırlamış bizi bekliyor." deyip konuyu kapattı. Şimdiye kadar kimseye dedikodu malzemesi olmamıştı ama adı Benanla anılacaksa sorun değildi. Okula geçip evrakı teslim ettiler, müdür bey bugün pek anlayışlıydı. Anlaşılan kuşlar onunda kulağına bişeyler fısıldamıştı. Benan ailesinin bu tavrından hiç hoşlanmazsa da, engel olamayacağını iyi biliyordu. Beraberce eve doğru yola çıktılar. Apartmanın önüne park ettiklerinde arabasından söylenerek inen Umut ve ona sinirle bakan Benan'ın tartıştıkları çok belliydi, "Daha bu küçük hanıma ev bulucağız. Buralara yakın eşyalı apart daire falan var mı?" diye soran Umut ile dertlerini anlamıştı Barlas. Arabanın kapısını sertçe kapatan Benan, "Ben bulurum beyefendi, senin yardımına ihtiyacım yok." dedi saçlarını savurarak apartmana doğru ilerledi ve tabii Barlas'a. Sert kapanan araba kapısıyla kaşları çatıldı Umut'un, "İtiraz etmeyip zaman problemi olmayan nişanlınla gelseydin arar bulurdunuz rahatça. Benim yarın dönmem gerekiyor. Hangi işini çözebilirim bugün?" diyerek çıkıştı. Onlar kendi aralarında tartışma dursun, fuyduklarıyla yüzü düştü Barlas'ın. Gerçekten o adamla gelseydi, ikisini bir arada görmeye katlanabilir miydi? Peki ya yarın öbür gün çıkıp gelirse? Düşüncelerini bölen Benan'ın sinirli sesi oldu, "Ben onunla asansöre bile binmem, kaldı ki 12 saat aynı arabada yol geleyim. Sen kafana takma ben hepsini yoluna koyarım." deyip burnunu havaya dikti. Bu çıkışı fazlasıyla hoşuna gitmişti genç adamın. Zaten ona böyle aksilik ederken aşık olmamış mıydı Barlas? Asi ve asil... Barlas atışan ikiliye seslendi,
"Tartışmaya yukarıda devam etseniz?" dedi merdivenleri göstererek. "Asansör yok mu?" diye mızıldanan Umut'u merdivenlerde iterek konuştu Benan, "Haydi yaa, ne mızıldadın. Spor kalbe iyidir sayın doktor onu da mı ben söyliyim." diyerek merdivenleri tırmanmaya başlayan kızın keyfi oldukça yerindeydi. Barlas da peşleri sıra çıktı basamakları. Kapıyı her zaman ki gibi kız kardeşi Yasemin açtı, "Hoş geldiniz" deyip alışkanlıkla içeriye seslendi. "Anne abimler geldi." Beraber salona geçtiklerinde, tüm güler yüzüyle Nermin hanım kapıda belirdi. "Hoş geldiniz çocuğum kusura bakmayın, ellerim hamurlu... " derken bir yandan yemenisini düzeltiyordu ki Benan'ı görüp duraksadı, gözleri de aynı anda dolarken, "Şeymam güzel kızım" diyen kadın olduğu yerde dona kaldı. Benan onun gibi şaşırmış görünmüyordu hatta bu karşılaşmaya dünden hazır gibiydi, "Nermin teyzem" dediğinde aralarında ki mesafeyi hızla kapatıp ikisi birbirine sımsıkı sarıldı. Barlas ve Umut olanlardan birşey alamazken, Nermin hanım tekrar Benan'ın yanaklarını avuç içlerine aldı, "Sana ulaşmaya çalıştık biz, öldü dediler." deyip Barlas'a döndü. "Bu o Barlas, Şeyma hemşire" dediğinde göz yaşları çoktan yanaklarını ıslatmıştı. Karşısında birbirine sarılmış ağlayan iki kadına bakıyordu Barlas. Bir hafta başında bekleyen, gecesini gündüzüne katan Benan mıydı? İyi de niye kendini ismiyle tanıtmamıştı. Bunların hepsinin cevabını alacaktı. Aynı şoku yaşayan biri daha vardı Umut, "Benan neler olduğunu bize anlatacak mısın?" diye sordu kız kardeşine, İki kadın zor da olsa birbirinden ayrılırken. Nermin hanım Barlas'a sardı kollarını. Sanki o zor günleri tekrar yaşıyor gibiydi. Benan önce göz yaşlarını sildi. Sonra avuç içlerini yüzünde dolaştırıp ağlamasını durdurmaya çalıştı. Umut'a dönerek, "Anlatacaklarımı duyacak cesaretin var mı?" dedi meydan okuyan bakışlarla, Umut'un gözleri kısılırken devam etti. "Vurulduktan sonra Ankara daki hastaneye nasıl nakil edildin?" dedi tek kaşını kaldırarak, "Annemle babam gelip naklettiler. Durumum kritik olduğu için." dedi Umut. Bunları neden konuşuyorlardı ki şimdi. Benan acılı bir gülümseme sundu abisine, başını iki yana salladı, "Barlas hoca Sol göğsünden, sen sağ göğsüne yakın vurulmuştun. Ben annemleri arayıp iki ambulans yollamalarını acil nakil edilmeniz gerektiğini söyledim. Olanları anlattım. Seni kurtarmak için vurulduğunu söyledim. Hatta durumun kötü olduğunu hastaneye doktor desteği yollamalarını rica ettim." deyip duraksadı. Sanki devamı ona daha büyük bir yüktü yuktunmakta zorlandı. Herkes neler olduğunu anlamak için merakla onu dinliyordu. Özellikle de Barlas ve Umut. "Ertesi sabah kapıda bir ambulans vardı sadece, içinde uzman genel cerrah ve bir yoğun bakım hemşiresi." dedi gülümseyerek gözlerini Umut'a çevirip devam etti. "Ne annem, ne babam, ne de biricik oğullarının canını kurtaran adam için için istediğim ambulans vardı." deyip başını eğdi. Utanıyordu böyle insanlara ailem demek zorunda olduğu için. Umut'sa hala anlayamıyordu, "Bana geldiklerini söylediler, Barlas'ın nakli tehlikeli olduğu için getiremediklerini" dediğinde Benan sözünü tamamlatmadı ona, "Ne tehlikesi Umut, kalbi durdu o gece ölüyordu. Senin için, bizim yüzümüzden ölüyordu." derken sesi titredi, tıpkı Barlas'ın titreyen kalbi gibi. Bırakıp gitmemiş üstelik bir hafta baş ucunda beklemişti Benan. Geç de olsa öğrendikleri içini ısıttı Barlas'ın. İkisinin gözleri anlık birbirini bulsa da uzun sürmedi bu bakışma. Benan'ın söylecdk çok sözü vardı, "Aradığımda ne dediler biliyor musun?" derken muhatabı abisiydi, gözünden düşen tek damlaya engel olamadı. Umutsa sadece dinliyordu artık, "Hepimizin tercihlerimizin bedelini ödediğini, hemen ambulansa binip Ankara'ya dönmem gerektiğini. Barlas için yapabilecekleri bişey olmadığını." derken bedenini koltuğa bıraktı. Başını ellerinin arasına aldıpı sırada Umut, "Benan bunları benden nasıl saklarsın, şimdiye kadar neden anlatmadın?" dedi yıkılmışlıkla. Başını kaldırıp hâlâ ayakta dikilen Umut ile göz göze geldi. Barlas annesi ile beraber karşısında ki koltukta oturuyor sarıp sarmaladığı annesini ile onları dinliyordu, "Şimdi anlatıyorum işte, bundan sonra yapacaklarına karar ver diye anlatıyorum." deyip devam etti. "Ben dönmeyi reddettim, hemşirelerin çoğu ya şehit ya yaralıydı. Baş hekim Adil abi bana yaralı bir hemşirenin kimliğini verdi. Şeyma hemşirenin. Kartsız yoğun bakıma giremiyorduk. Üstelik güvenlik tedbirleri de üst safhadaydı. Onun yerine geçip hastalara bakmaya çalıştım. Sağlık lisesi mezunu olduğum için güvendi bana, 2 yıl da tıp okumuştum sonuçta. Yoklukta ben bile işe yaradım düşün." dediğinde histerik bir gülüş geçti dudaklarından ama devam etti, "Bir hafta beni ne aradılar ne sordular. Ta ki sen uyanıp beni sorana kadar. Sonra ne oldu biliyor musun? Sana bunları anlatmamam karşılığında Barlas'ın naklini yapacaklarını bir daha açılmamak üzere bu olayı unutmamız gerektiğini." dedi ağlamamak için yanak içlerini ısırarak. "Benan nasıl anlatmazsın, bunları bilsem... " deyip başını ellerinin arasına aldı Umut. Burnunu hırsla çeken genç kız devam etti, "Mecbur kabul ettim. Bir haftada üç kere kalbi durmuştu, daha ne kadar dayanabilirdi kestiremiyordum. İnsanların hayatıyla oyuncak gibi oynayışlarını, Nermin teyzenin göz yaşlarını hiç unutmadım. Benim de onlara oynayacak bir oyunum vardı." deyip ayağa kalktı. "İşte bu da oyunun son perdesi" deyip parmağında ki yüzükleri çıkarıp Umut'a uzattı. "Beni o karara zorladıları zaman, mesleğimi elime aldığım gün onları sileceğime yemin ettim. Benim öyle insanlara anne baba diyecek sabrım da, sevgimde yok artık. Şimdi bu yüzükleri de al. Onların çıkarları için karaktersiz birinin eşi olacak değilim." dediğinde tavrı öyle dik öyle asildi ki tekrar aşık oldu Barlas. Çıkan yüzükler Umut'un avucuna bırakıldığında günlerdir ilk defa rahat bir nefes aldı. Sanki kalbini sıkan bir zincir gürültü ile kırılmış onu serbest bırakmıştı. Umut sessizdi önce Benan'a, sonra elindeki yüzüklere baktı. "Sana asla huzur vermiycekler biliyorsun değil mi?" diye sordu kardeşinin cesaretine hayran olsa da annesini iyi tanıyordu. "Ben tercih listesinde bu ilçeyi bu okulu gördüğüm gün ilahi adalete bir kez daha inandım." deyip Nermin hanımın yanına oturdu genç kız. "Bundan sonra onların Benan diye kızı yok. Eğer bu duyduklarına rağmen kabul ederse ben bundan sonra Nermin teyzenin kızıyım." deyip elini Nermin hanımın elinin üstüne bıraktı. Gözleri yaşlı kadın önce ölümden dönen oğluna baktı, sonra yanında oturan kıza. Onun ne suçu vardı ki daha yirmi yaşında bir genç kızdı o zamanlar. Nasıl çabalamıştı Barlas için bir an ayrılmamıştı başından. Kendilerini teselli etmek için çabaları, beraber ağlayışları geldi bir bir aklına, "Başımın üstünde yerin var yavrum. Senin ne suçun var. Kimse ana babasını seçemez ki." deyip sarıldı Benan'a. Umut hala duyduklarını sindiremezken, "Ben biraz hava alsam iyi olucak." deyip tüm yorgunluğunu unutarak dışarı çıktı. Barlas annesinin başının üzerine bir öpücük kondururken, "Yanlız bırakmayım, yemek haxır olunca ararsınız." deyip peşinden gittiğin de, Yasemin yaşadıklarının şokundaydı, "Vallahi film gibiydi." dedi düz bir ifadeyle. Acılı bir gülümseme sundu Benan, " Evet dışarıdan film gibiydi ama yaşadık bunları melesef. " Yasemin ortamın efkarını dağıtmak niyetindeydi. Sevmezdi mutsuzluğu, tatsızlığı, "Ben sonuca bakarım, durduk yere fıstık gibi ablam oldu." dedi tüm neşesiyle. "Bende hep kız kardeşim olsun istemiştim. Tam isabet o zaman" deyince gülüştüler. "Ahh yavrum yol yorgunu bi de üstüne bunları anlattı iyice yoruldu. Biraz uzan istersen" dedi şefkat dolu sesiyle Nermin hanım. "Yok Nermin teyze inan yorgun değilim, sadece hafiflemiş hissediyorum." derken gerçekten tüy kadar hafif hissediyordu Benan, hele o yüzüklerden kurtulmuş olmak paha biçilemezdi. "Şimdi sen Barlas abimin okuluna mı tayin oldun Benan abla?" diye sordu genç kız, "Evet canım" "Ne öğretmenisin?" diye sordu merakla, "Matematik" dedi Benan seviyordu branşını kimse onu sevmede. "Oooo Allah sabır versin o zaman, işin zor." derken elini havada iki tur salladı Yasemin... "Ben de zoru severim zaten." deyip güldü. Nermin hanım birden telaşla kalktı. "Ayyy kurabiyeleri unuttuk!" deyip telaşla mutfağa koştururken kızlarda peşinden gitti. Yarım saat sonra sofra hazır olmak üzereydi. "Yasemin abini ara kızım gelsinler artık, yemek hazır." dedi Nrmin hanım elindeki salata tabağını masaya bırakırken. "Tamam anne" diyen kız arka cebinden çıkardı telefonla Barlas'ı aradı. "Abi yemek hazır eve gelsinler diyor annem" dedi bir yandan suları doldurdu. Kapattığı telefonla annesine dönüp, "Beş dakika sonra burdalarmış. Umut abinin gelişi abime iyi geldi anne. İki gündür pek keyifsizdi." diyerek gülümsedi abisine çok düşkün olduğunu her halinden belliydi. "İnşallah kızım" diyen Nermin hanımın aklı hâlâ oğlunun önceki gece sarhoş olacak kadar dağılmış halindeydi. Benan bu duruma takılmıştı ama belli etmedi. Okul müdürü de gelmedi diye sitem etmişti. Hala o günlerin travmasını mı yaşıyordu? Hiç kolay şeyler değildi ki yaşananlar. Beraberce keyifle yenen yemeğin arkasından, çayları içmek için balkona geçtiler. Ailenin sıcak ilgisi ve Barlasla konuşmaları Umut'u da rahatlatmıştı. Sonuçta bu olanlardan haberi bile yoktu. Çayından keyifli bir yudum aldı Umut, "Barlas buralarda eşyalı ev bulabilir miyiz? İnternetten baktım ama daha çok üniversiteye yakın yerlerde buldum. Size yakın olsa aklım kalmazdı." dedi samimiyetle. Barlas'ın aradığı fırsatlardı bunlar zaten uzağında kalmazdı Benan'ın, hele de o yüzükler artık parmağında değilken, "Bir soralım kardeşim etrafta bulunur, sen kafana takma." deyip genç kıza döndü "Benan, yarın ilk iş sana bankadan hesap açalım. Maaşın yatar bir kaç güne." diye ekledi. "Bi iki gün işe gitseydik de öyle yatsaydı müdürüm. Böyle içime sinmez benim." dediğinde hepsi gülüyordu. "Abi" dedi Yasemin muzurca "okulda olup biteni Benan abladan öğreniriz artık. Okulda ajanımız var yaşasın." Konu Benan'ın ilgisini çekmiş olacak ki, "Hımmm ne tür bi ajanlık Yasemincim." diye sordu. "Okulda bekar öğretmen var mı? Diyorum cevap yok. Sana pasta börek ikram eden var mı? Diyorum cevap yok." dediği sıra da Barlas, "Yasemin!!!" dediğinde sesinin tonu sertti ama kız kardeşi bu durumla daha çok eğlenmiş olacak ki, "Ha bak çok üstelersem de böyle kızıyo. Bu yakışıklıkla suratsızlıktan evde kalıcak." deyip kıkırdadı. Benan da onunla gülerken, "Sen merak etme canım okul açılsın o iş bende. Zaten öğretmenler odasında müdür yardımcısı ilk defa görüyorum. İki haftaya çözerim bütün okulu." dediğinde Barlas'a bakmadan konuşmuştu ama tehtid edilmesi uzun sürmedi, "Ders programını ben yapıyorum, Benan hocam bilginiz olsun. Kalbur gibi ders programı istemiyorsanız okulda olan okulda kalsın." Benan, Barlas'a kısa bir bakış atıp Yasemin'e döndü, "Kesin bişeyler var, baksana tehdit ediliyorum." dediğinde ikisi de gülerken çokta korkmuş görünmüyorlardı. O sıra da Kaan ve Hakan işten dönmüş kısa tanışma faslından sonra herkes birbiriyle kaynaşmıştı bile. Aslında herkes Umut'un Benan isminde kız kardeşi olduğunu biliyordu. Tek değişiklik yıllardır minnetle andıkları, ölü bildikleri Şeyma olarak karşılarına çıkmasıydı. O kadar çabuk benimsemişlerdi ki Hakan abla demeye bile başlamıştı. Kaanla Benan aynı yaşlardaydılar. Barlas ise beş yaş kadar büyüktü onlardan. Semih Beyde ilerleyen saatlerde işten dönmüş. Benan'ı görünce küçük bir şok geçirmişti. Nermin hanım olanları ona kısaca özetlerken, Semih Bey öfkeyle kızaran gözlerini Benan'a çevirdi. O an sanki yutkunamadı genç kız, öyle ya belki de o kabul etmezdi. Evladının canıyla sınanmış olan babaya hiç bir tepkiyi çok göremezdi. "Kızım sen bu evin kızısın, bundan sonra Yasemin benim için neyse sen de öylesin. O baban karşıma çıkarsa ona bir çift sözüm olacak ama sen bize can bağışladın." dedi babacan tavrıyla. Ortamda ki herkes rahat nefes aldığında, "Semihcim, Benan'a ev bulmamız lazım. Buralarda olursa iyi olur." dedi Nermin hanım. "Gaye'nin yerine geçsin" dediğinde Kaan'ın sesi duyuldu, "Anlamadım baba o ne demek?" dedi sitemle karışık şaşkınlık sesinde kendini belli ediyordu. "Aykut bey aradı. Bu yıl Gaye'nin burda kalması uygun olmaz diye düşünüyorlar. Yurda geçecekmiş. Sana söylemedi mi?" dediğinde o da Kaan'ın habersiz oluşuna şaşırmış görünüyordu. "Benim haberim yok." diyebildi. Belli ki bu duruma bozulmuştu. "Oğlum yarın gelip eşyalarını yurda taşıyacaklar. Ben önce seninle konuştular sandım." derken bu duruma canı sıkılmıştı. Kaan telefonunu alıp içeri geçerken, Semih Bey, "Bunların işinden hiç bişey anlamıyorum." dedi keyifsizce. "Genç onlar sen çok kafanı yorma hayatım aralarında çözerler." diyen Nermin hanım her zaman ki gibi anlayışlıydı. "Sonuç olarak Benan ablama ev bulduk." derken Hakan neşeliydi. "Ne çabuk alıştın Benan ablana" dedi Barlas. Aslında aileden biri gibi yanında olması en çok onun hoşuna gitmişti. Dün hayaliyle uyurken bugün aynı çatının altındaydılar. Hatta Gaye yurda geçerse kapı komşusu olacaklardı. Bu bile içini ümitle doldurmuştu. "Yasemin cadısından sonra böyle prenses gibi bir abla eve pozitif enerji getirmiş." Yasemin'e bakarak, "Şuna bak süpürgesi eksik" diyerek takılsa da cevabını çabuk aldı , "Ayyyy asıl evdeki erkek egemenliğini kıracağımız için en çok ben mutluyum. Değil mi Benan abla?" dedi yanında ki genç kızdan güç bularak. "Aşkım çoğunluk hala onlarda, yani matematik öyle söylüyor." deyip göz kırptı Benan. Kısa bir hesap yapan Yasemin'in hali komik gelirken, "Kaan abimi sayma sen, varlığıyla yokluğu pek anlaşılmıyor son sıralar." dedi hesabını bitirerek. Onun bu haline güldükleri sırada, "Gaye eşyalarını alsın, temizleriz güzelce, sen geçersin kızım" dedi Nermin hanım. "Aceleye gerek yok Nermin teyze, Kaan pek memnun olmadı bu duruma. Onlar netleştirsinler, ben dağdan gelip bağdakini kovmuş gibi olmayayım." dese de Semih bey, "O nasıl söz, Gaye bu evin geliniyse, sende kızısın. Aksini düşünürsen o zaman kızarım işte." dediğinde Benan bu aileye dahil olduğu için tekrar mutlu oldu. İyi ki tayini buraya çıkmıştı. Bambaşka bir şehirde yapayalnız kalmış da olabilirdi. Benan'ın yüzündeki gülümseme eş zamanlı Barlas'a yansıdı. Gözleri Umut'a kaydığında minnetle bakıyordu Semih beye. Kız kardeşini gözü arkada kalmadan bırakabilecekti. Saatin ilerlemesiyle Nermin hanım, Barlas'ın katındaki oturma odasına iki yatak yaptı. Gün yorucu geçmişti. Benan ve Umut yorgun bedenlerini uykuya teslim ettiklerinde, Barlas terasta sigarasını içiyordu. Hâlâ inanamıyordu, daha dün bu teresta yasını tuttuğu, hiç kazanmadan kaybettiği ezeli bir duvar ötesinde uyuyordu. Üstelik içini dağlayan yüzükler de çıkmıştı aralarından. Odasına geçti, dün canının yangınıyla yazdığı şiir çalışma masasında duruyordu. Acılı bir gülümseme oturdu dudağının kenarına. 'Belki birgün okursun sana yazdığım şiirleri.' diye geçirdi içinden. Kağıdı katlayıp okuduğu kitabın arasına koydu. İki gecenin uykusuzluğu ile huzurlu bir uykuya teslim oldu. Sabahın erken saatinde tıklanan kapı ile gözlerini araladı Barlas, Umut, "Kardeşim uyandırdım ama benim acil dönmem gerekiyor, şimdi telefon geldi." dediğinde Barlas hemen çıktı yatağından. Umut banyoya geçtiğinde, pijamalarıyla Benan göründü, dağılmış saçları, şişmiş gözleri, uykulu hali ile o kadar tatlıydı ki, "Günaydın, noluyo sabah sabah?" dedi gözlerini ovarak. Barlas'ın içinden yanaklarını sıkmak gelse de yapamayacağı aşikardı. "Umut'un gitmesi gerekiyormuş." dediğinde Benan da üzerinde eşofman altı ve vucüdünu saran tişörtü ile duran adamı süzdü istemsizce. Askerliği bırakmasına rağmen kaslı bedeni oldukça iyi görünüyordu. Uzun boyu ve geniş omuzlarıyla tüm heybetiyle karşısında duran adama bakarken kendi halinin farkına yeni varıyordu. "Ben üzerimi değişeyim" deyip tekrar uyuduğu odaya geçtiğinde Barlas da odasına döndü. Yüzünde engelleyemediği gülümsemesi ile üzerini değiştirdi. Saat erken olduğu için kimseyi uyandırmak istemediler, arabanın yanına geldiklerinde Umut, "Güzelim ne zaman ihtiyacın olursa bir telefon kadar yakınındayım." deyip sarıldı Benan'a, "Biliyorum abi, sen de hiç bişey için üzülme bak ben burada çok iyi olacağım." dedi inanarak. Ayrıldıklarında elindeki kartları uzattı. "Bunları al onlara ait hiç bişey istemiyorum yeni hayatımda." "Saçmalama Benan, kullanma ama yanın da olsun." Başını iki yana salladı genç kız, "Hayır abi ben çalıştığım zaman maaşlarını biriktirmiştim. Bunlara ihtiyacım yok." dedi itiraza yer bırakmayacak kadar net bir sesle. "Sen de en az annem kadar inatçısın. Bu savaşı hanginizin kazanacağını çok merak ediyorum." dedi genç adam arabasına binerken, "Kazanan belli, sen kaybedeni teselli et." diyen Benan oldukça keyifliydi. Barlas onun bu kendinden emin, eyvallahsız halini seyre doyamazken, "Biz burdayız aklın kalmasın kardeşim, dediğim gibi maaşı da bir kaç güne yatar zaten." dedi arkadaşını rahatlatmak için. " Normalde bu hanım kız o parayı iki günlük eder ama, baksana para bile biriktirmiş bizden gizli." deyip güldü. Umut'u yolcu eden Benan ve Barlas kapının önünde bir süre sessiz kaldılar. Benan'ın içinde yeni başlayacağı özgür hayatının heyecanı, Barlas'ın içinde yıllardır hasret olduğu sevdiğinin yanı da olmasının huzuru vardı. Hayat onları bir araya getirecek mi?
|
0% |