@zamansizim84
|
Benan'dan
"Seni çok seviyorum Benan." Dedi sıcacık dudakları alnımdayken ben de ona fısıldadım,
"Seni çok seviyorum Barlas"
Kendini geriye çekip bizi göz göze getirdi, hayranı olduğum elalarını zor seçiyordum.
"Bizi bu araftan kurtar demiştin hatırlıyor musun?" Diye sorduğunda gelecek olanı anladım.
Kalbimin göğsümü delip çıkacak kadar hızlandığında elleri yanaklarımı buldu. Benim elim de onun göğsüne yerleştiğin de aynı isyankar kalp atışını avucumda hissettim. Sadece gözlerimi kapatıp açarak onu onaylayabildim,
" Gündüzümün güneşi, gecemin ayı olur musun? Benimle evlenir misin?" Dedi. Ben ilişkimizin adını koyarız diye düşünmüştüm.
Gözlerimin dolmasına engel olamazken, bunu beklemiyordum. Gözümden düşen tek damlayı hemen yakaladı.
"Barlas..." dedim ismi bile dua gibi döküldü dudaklarımdan "Bunu istediğine emin misin?"
"Hayatımda hiç bir şeyi istemediğim kadar..." dedi tereddütsüz sesiyle.
Peki ya ben hayatımın geri kalanını onunla geçirmekten başka ne dileyebilirdim rabbimden. Yıllar önce bir hastane odasında sevdasına imrendiğim adam beni kalbinde misafir ediyordu. O zaman Barlas'ı değil ama, o kızı sevişini çok kıskanmıştım. 'Hayaline bile ihanet etmem' dediği kızın yerinde ben mi vardım artık.
"Bütün dünyam, gecem, gündüzüm sen ol Barlas, Evlenelim!" dediğim de gözlerinin ışıltısını görmek tarifsizdi.
Tekrar alnını alnıma yaslayıp gözlerini kapattı. Kalbinin üzerinde duran elimi tutup avuç içime sıcacık bir öpücük bıraktı.
Başımı tekrar göğsüne yasladım, dakikalarca saçlarımı okşadı. İkimiz de sessizdik, ben bu halde nasıl insan içine çıkacağımı düşünüyordum da, o ne düşünüyordu?
"Benan daha iyi misin?" dedi sanki söyleyeceklerine buna göre devam edecek gibi.
"Şuan iyiyim de yarın bu halde nasıl okula giderim bilmiyorum." Dedim keyifsizce.
Derin bir nefes alıp verdi,
"Gidip darp raporu alalım mı? Hem bu hafta için okula da gelmemiş olursun." diye öneri de bulundu.
Sesimin çıkmadığı dakikalar da doğru söylediğini biliyordum ama kimse halimi bilsin istemiyordum.
" Bi tanem" dedi sesinin en sakin, en güzel tonuyla, "Kimseye birşey anlatmak zorunda değiliz, kafan da bunları kurduğunu biliyorum."
İçimi okuyor olması tarif edilemeyecek kadar güzeldi,
"Nasıl anlatmayacağız Barlas, bütün apartman duydu gürültüyü, insanlar sorup sorgulamayacak mı?" Diye içimi döktüm.
Saçlarımı okşayarak,
"Hırsız girmiş diyelim ister misin?" Dedi yükümü alarak.
Beni rahatlatmak için her detaya kafa yorması içimi daha da ısıtırken, başımla onayladım.
"Ama darp raporu almamız lazım hem de şikayetçi olmalısın." Derken olması gerekeni söylüyordu.
Şuan en istemediğim şey hastane, karakol gezip derdimi anlatmaktı. Fakat doğru söylediğini biliyordum.
"Hazırlanayım çıkalım." dedim yerimden doğruldum.
"Derya'yı yada Yasemin'i çağırmamı ister misin?" dedi yanımdan kalkıp kapıya yaklaşırken,
"İyi hissediyorum, kendim hallederim." Dediğimde saçlarımdan son kez öpüp çıktı.
Kalın bir eşofman takımı giyip elime montumu aldım. Barlas ve Yasemin koltukta oturuyorken Derya yoktu.
Yasemin gelip sarıldı,
" Ablacım iyi misin?" Diye sordu endişe dolu gözlerine gülümsemeye çalıştım,
"İyiyim güzelim." dedim.
Gözlerimi etrafta gezdirip,
"Derya nerede?" Diye sordum.
"Balkon da ama iyi değil, gözleri doluyor sürekli biraz yanlız kalmak istedi. Bi de parmağın da alyansı yok." Dedi Yasemin yaşına göre olgunluğuna hayran oluyordum bazen. Çocuksu neşeli tarafını çok güzel dengeliyordu.
Bakışlarım Barlas ile buluştuğun da,
"Gelir gelmez bizim derdimize düştü, kim bilir neler oldu?" dedim telaşla.
"Yarına hepsini öğrenip sana anlatacağım güzelim ama şimdi çıkmamız lazım." Dedi konuyu dağıtmama müsade etmeden.
Yasemin'in ikimiz arasında gidip gelen bakışları Barlas'ın son cümlesi ile abisinde takılı kaldı,
"Güzelim derken?" dedi ikimize baktı tekrar "Abi yoksa? Yaaaa ama ben diyordum sana çok yakışıyorsunuz diyeeee." yerinden zıplayarak abisine sarıldı.
Sevineceğini biliyordum ama bizi yakıştırdığını ilk defa duydum,
"Bak sen arkamdan iş mi çeviriyordunuz Yasemin Hanım?" Diyerek sitem ettim.
Bu kez gelip bana sarıldı,
"Benan abla nasıl mutluyum bilemezsin. İkinizden daha muhteşem bir çift olamaz." Dedi tüm samimiyetiyle.
Barlas gelip ikimizi de kollarına aldı,
"Senin çok seveceğin biri ile evleneceğim demiştim." Dedi.
Yasemin'in gözleri kısılırken,
"İyi de sen onu Benan ablam buraya yeni geldiğin de söyledin." Deyince bu kez benim şaşkın bakışlarım Barlas'ı buldu fakat Derya balkondan içeri girince konuyu irdeleyemedim.
Barlas'ın kollarından çıkıp Derya'ya sarıldım,
"İyi misin bebeğim?" dediğin de yine kendini arka plana atıyordu.
" İyiyim Deryam da, sen iyi değilsin." Dedim onun halini yeni fark ediyor olmak canımı yaktı.
Yalancı bir tebessüm yerleşti yüzüne,
"Toparlanırım ben, sen beni düşünme" Barlas'a dönerek "İkna etmişsin sanırım." dedi.
"Şimdi çıkıyoruz önce hastaneye sonra karakola gideceğiz değil mi?" Diye teyit etti.
Derya,
"Evet" deyip bana döndü, "İstersen ben de geleyim" dese de öyle bitkin görünüyordu ki kıyamadım,
"Biz Barlas ile gidelim sen de dinlen biraz, geldiğim de konuşacağız hanım ağam." Dedim azcık neşelenir mi diye takılarak.
Burukça gülümsedi,
"Konuşacak birşey bırakmadım sanırım." deyip odasına geçti.
Yüzüm asıldığın da gözlerim de dolmuştu. Birbirini bu kadar severken neyi paylaşamıyorlardı ki.
Barlas'ın yönlendirmesi ile evden çıktık. Yasemin'e de eve hırsız girmiş demesini tembihledikten sonra, Nermin Sultan'a kapıdan durumu izah edip karakola gidiyoruz diyerek çıktık apartmandan, boğazımda ki izi görmese de dudağımda ki yara bile gözlerindeki şevkatle sarılmasına yeterken herşeye rağmen huzurlu olduğumu fark ettim.
Önce hastaneye oradan karakola gidip aldığımız darp raporu ile şikayetçi olduk.
Eve dönerken gittiğimiz yolun değişmesi ile başımı Barlas'a çevirdim. Saat akşamın dokuzu olmuştu,
"Nereye gidiyoruz?" Dedim.
Küçük bir bakış atıp yola döndü,
"Önemli bir eksiğimiz var onu tamamlamaya gidiyoruz." Dedi soruma cevap olmayan cevabıyla.
"Barlas" dedim cevabının belirsizliğinden memnun olmadığımı belli eden bir tonda.
"Efendim hayatım." Dedi kırk yıllık sevgili gibi.
Sessiz kaldığım da elimi tutup dudaklarına götürdü. Üzerine öpücük kondurup dizinin üzerinde tuttuğu elimi bırakmadan yola devam etti. Elimi tutmasıyla bile içim de kelebekler uçuşurken büyük bir alışveriş merkezinin önünde park etti.
Elimi bırakırken,
"Hadi güzelim." demesiyle indim arabadan. Yanına gelip tekrar elimi tuttuğunda beraber yürümeye başladık.
Hayatım...
Güzelim...
Nasıl kolay dökülüyordu dudaklarından, ben kilitlenip kalıyordum.
İçeri de nereye gittiğimi bilmeden peşinden sürüklenirken, kapısından girdiğimiz mağaza ile gözlerim Barlas'a dönse de onun muhatabı ben değildim,
" İyi akşamlar, hanım efendi için en güzel tektaş modellerini çıkarabilir misiniz?" Dedi satış görevlisine.
Elini sıktığımda ilgisini çekmeye çalışıyordum ki başarılı olduğumu sandığım da daha çok yanıldığımı anladım,
"Sizde tasarım modeller varsa onlara da bakalım lütfen" demesiyle dumur oldum.
Bu adam tasarım tek taş mı demişti az önce?
Memuruz biz Barlas Bey ne tasarım yüzüğü?
Yüzükleri tablalardan çıkaran adamın gözlerinde resmen dolar işaretleri çıkarken,
"Barlas! " dediğim de nihayet bana döndü.
Ama derdi benden çok farklıydı,
"Sürpriz yapmak isterdim ama sen beğensen daha çok içime siner." dedi gözlerimin içine bakarak.
Adam koca koca taşları olan farklı modeller çıkarırken, baget pırlantaları da önümdeki tezgaha bıraktı.
"En güzel modellerimiz bunlar hanım efendi, çok şanslısınız bu kadar gönlü zengin beyler hergün uğramıyor buralara." Dedi tabii buldu akşam akşam Barlas gibisini.
"Teşekkür ederim, şanslı olduğumun farkındayım." dedim kibarca.
"Bi dakika müsade eder misiniz?" deyip Barlas'ı çekerek kapıya doğru yürüdüm. Karşıdaki kapıdan terasa çıktığımızda kapanış saati yakın olduğundan kimseler yoktu.
"Bunlar çok pahalı Barlas delirdin mi? Üç maaşını bunlara vermeyi düşünmüyorsun inşallah." dediğim de tam da öyle düşüyor olduğunu gözlerinde gördüm.
"Aslında dört maaşa kadar verebiliriz sen orasına takılma, en beğendiğini seç." dediğinde şaka yapıyor olmalıydı.
Yanaklarımı şişirip bıraktığım da,
"Güneşim, zaten istediğim gibi evlenme teklifi bile yapamadım sana, bırak gönlünü alayım." dedi saçlarımı kulağımın arkasına alırken,
Güneşim demesine güneşte kalmış margarin gibi erisem de yeri değildi.
Bu saçma fikrinden acilen vazgeçmesi gerekiyordu,
"Ben çok memnunum hayatımdan, gönül alacak bir durum yok ki. Alabileceğim en güzel evlenme teklifini ettin sen." Dedim. Geçirdiğim bu berbat günü değil, onun güneşim ayım olur musun deyişini hatırlayacaktım bir ömür...
"Sen memnun olabilirsin ama ben değilim. Neden senin için güzel birşey yapmama müsade etmiyorsun?" dedi biraz sitemli. O an aklıma gözlerinin önünde parmağımdan çıkardığım pırlanta yüzük ve alyans geldi. İkisi de çok şatafatlı şeylerdi ve ikisini de ben seçmemiştim.
"Canım..." dedim ilk defa aklımda soru işaretleri olmadan, elim yanağına çıkarken "O sadece bir yüzük, taşının daha büyük olması beni daha çok sevdiğin anlamına gelmez ki" Dediğimde çok da ikna olmuş görünmüyordu. "Tamam seni kırmayacağım ama sade bir model istiyorum" dedim el mecbur.
Başını sallayarak itiraz etti,
"Hangisini beğeniyorsan onu alıyorsun parasına takılmak yok. Anlaştık mı?" Diye sordu zerre dediklerimi umursamadan.
"Sen bu kadar inatçı bir adam değildin Barlas hocam." dediğim de gülümsemesi büyüdü.
"Öyle olmasam sana kavuşabilir miydim?" deyip elimden tutup tekrar mağazaya çekelerken
"Anlayamadım." dediğim de sadece güldü.
Mağazadan çıktığımız da alyansları da almış bulunuyorduk. Bu hızla sanırım haftaya evleniriz...
Apartmanın önüne geldiğimiz gibi,
"Hadi çıkıp bizimkilere söyleyelim" dediğin de bir frene basmam gerektiğini biliyordum da, öyle mutlu, öyle heyecanlıydı ki kırılmasından korkuyordum,
"Barlas birşey söyleyeceğim ama..." Dedim nerden başlayacağımı bilemez bir halde.
"Ama..." deyip tamamlamamı bekledi.
Derin bi nefes alıp,
"Derya'nın morali biraz düzelene kadar... Yani seni kırmak istemiyorum, yanlış anlama..." cümlemi tamamlayamadan sözümü kesti,
"Haklısın güzelim ben fazla kaptırdım." dedi anlayışla "Derya da, sen de bugün çok yoruldunuz. Sen ne zaman istersen o zaman söyleriz." Dediğinde yine kalbime taht kurmuştu.
"Barlas, Mardin de ne olmuş olabilir ki. Aklıma kötü kötü şeyler geliyor. Yüzüğü de çıkarmış, daha iki gün önce sonsuzluk kolyesi hediye eden adam, kuma getirmiş olamaz değil mi?" Dedim içimi kemiren kurdu daha fazla içimde tutamayarak.
Dudak büktü,
"Bence Derya bitirmiş ama şimdiden pişman, yarın Dağhan'a sordururum neler olup bittiğini." Dediğinde eli yanağımı buldu. "Sen arkadaşınla ilgilen, sana ihtiyacı olabilir." dese de Barlas'ın yanından ayrılmak istemeyen yanımla, Derya'ya gitmek isteyen aklım savaş halindeydi.
Gözlerimi kapatarak onayladım onu, teması dilimin tutulmasına sebep oluyordu. Arabadan inip apartmana girdik. Üst kata geldiğimiz de kapıyı açtım. Holde ışık yoktu, Derya odasında olmalıydı. Benim içeri girmemi bekleyen Barlas'a döndüm,
" İyi geceler."dediğin de elimi tutup tek taşın yanına küçük bir öpücük bıraktı.
Öyle güzel bakıyordu ki, sabaha kadar kapıda onu izleyebilirdim. Ne ara bu kadar aşık olmuştum bu adama.
Tuttuğu elimi bırakmasına izin vermeden onu kendime çektiğim de şaşırsa da karşı koymadı. Aramızda az olan mesafeyi kapattım da yanağına küçük bir öpücük bırakıp iyi geceler diye fısıldadım. Eli yanağına giderken beklemediği öpücüğün gerçekliğini sorguluyordu sanırım. Dudaklarımı birbirine bastırıp içeri girdiğim gibi kapıyı kapattım. Yanaklarım kıpkırmızı olurken sırtımı kapıya yaslayıp sakinleşmeye çalışıyordum.
Derya'nın odasına yöneldim, benim için kötü geçen gün güzel bitmişti de, onun kötü gününe bir de ben eklenmiştim.
Kulağında kulaklık takılı, gözünden süzülen yaşlar yastığını ıslatmıştı. Gözleri kapalı başka bir alem de gibi iç çekerek ağladığı fark ettiğim de boğazım düğüm düğüm oldu.
Saçlarını okşamamla gözleri aralanırken, daha çok ağlamaya başladı. Yatakda doğrulup bana sarıldığın da hıçkırıklarını kontrol edemez haldeydi. Kollarım da ki kadın Derya olmasa nasıl teselli edeceğimi iyi kötü bilirdim de, hayatım da gördüğüm en güçlü kadına diyecek sözüm yoktu.
Sessizce acısını paylaştım, saçlarını okşadım. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama bana asır gibi gelen çaresiz dakikalarımın sonun da sakinleşmiş gibiydi.
O elini yüzünü yıkamak için lavaboya giderken elim kulaklığa gitti.
Kapkara, bir kör kuyu Çıkıyorsa eğilme koynuna Her bir gölge bir anda sen olursun Karanlığında kaybolursun
Kapkara, yarınlara Çıkıyorsa sokağın yenilme korkuna Kendi ayak sesinden yorulursun Gecenden de kovulursun
Alışmadan, yalnızlığa Affetmeyi öğren vakit varken Geç kalmadan, kaybetmeli Zaferlere ödül yalnızlıktır, yalnızlık
Alışmadan, yalnızlığa Affetmeyi öğren vakit varken Geç kalmadan, kaybetmeli Zaferlere ödül yalnızlıktır, ne yazık ki yalnızlıktır Yalnızlık
Candan Erçetin'in en sevdiğim şarkılarından biridir. Liste de tekrar modunda olduğunu görünce üzüldüm. Kim bilir bu gece kaçıncı kez başa sarmıştı.
Zaferlere ödül yanlızlık mıydı gerçekten?
Banyonun kapısı tekrar açıldığın da kulaklığı yatağa bıraktım.
Derya geri gelip yatak başlığına sırtını dayadı. Telefonun da aynı şarkıyı açıp arkasına yaslandı, şarkıya eşlik ederken yaşıyordu sanki. Göz yaşları boynundan akıp giderken, biten şarkı ile göz yaşlarını sildim tekrar.
Elini tuttuğun da yüzüğümü fark etmişti, kendi acısına rağmen içten bir gülümseme sundu bana,
"Bu yüzüğü sakın çıkarma Benan, ne olursa olsun, ne yaşarsan yaşa sakın çıkarma." dedi sanki parmağında ki yüzdükten değil kopmaz bir bağdan bahseder gibi...
"Barlas seni çok seviyor, dahası çok iyi tanıyıp, anlıyor. Sakın ona sırtını dönme." dedi kendi halini geriye atıp yine bana odaklanırken.
Bugün gidelim burdan deyişim ona bunları söyletirken, kendi yaşadıklarının pişmanlığını da sesinde hissettim.
" Biliyorum Derya, panikle saçmaladım ben. Barlas'tan gidemem ki..." dedim.
Barlas hayatımın merkezi olmuştu.
" Mutlu ol güzelim, seni bütün yaralarınla tanıyıp seven adama güven." Dedi elimi sımsıkı tutarak.
"Sen de mutlu ol Deryam, ne oldu? Neden bu haldesin?" diye sordum.
"Ben Barlas'ın yaptığını yapamadım, sevdiğimin yaralarını tanıyamadım." derken durmuş göz yaşları tekrar aktı güzel yüzüne.
"Bütün çabasını görmezden gelip sırtımı döndüm. Vazgeçemediğim haklılığımla, zaferlere ödül olan yanlızlıktayım." dediğin de canının ne kadar yandığını gördüm.
Mavi gözleri deniz olmuş taşıyordu sanki...
"Boran senden vazgeçmez, sen de ondan geçemezsin. Ne olduğunu bilmiyorum ama aranızda ki sevgi bağını ben bile hissediyorum Derya. Sen kolay kolay bu noktaya gelmezsin. Sakinleşmeni bekleyip yine sana gelecektir. " derken teselli etmek değildi amacım. Gerçekten böyle olacağına inanıyordum.
O pek benim gibi düşünmüyor olacak ki sessiz kaldı. Zorla yatağa uzandırıp uyumasını bekledim. Saatlerdir ağlamış olmasının etkisiyle yorgun bedeni uykuya yenildi.
Ertesi gün Derya neredeyse hiç odasından çıkamazken, akşam üstü okuldan dönen Barlas'ın telefonu ile televizyon da izlemeye çalıştığım ama asla odaklanamadığım filmi kapatarak telefona cevap verdim.
" Benan" diyen sesi bile huzurdu.
Akşama kadar evde fazlaca sıkılmış olmamdan kaynaklı biraz Barlas ile uğraşmak istiyordum.
"Efendim Hayatım" dedim ne kadar şaşıracağını merak ederek.
Karşı da bir sessizlik olduğunda gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Hayatım mı dedin sen bana?" Diye sordu nihayet sesini bulabildiğin de,
"Evet, demese miydim?" Diyerek nazlandım biraz.
"De güzelim de... Hatta bekliyorum iki dakikaya ben de olup yüzüme söyle..." Dedi sabırsızlıkla.
"Hayatım demek için oraya mı geleyim yani..." dedim kıkırdayarak.
"Mardin de neler olmuş öğrendim, gelirsen anlatırım gelmezsen öğrenemezsin Hayatım." dedi misilleme yaparak.
"İlgimi çekmeyi başardın" dediğim de ayaklanmıştım bile. "Aç sen kapıyı" dediğimde elim kapıdaydı. Kapıyı açar açmaz karşımda onu gördüm omzunu kapıya yaslamış beni bekliyordu. Hâlâ kulağımda tuttuğum telefonu kapatırken.
" Kapılarda karşılanırım sanıyordum ama yanılmışım Benan hocam." dedi biraz sitemli.
Ayağımın ucuna taktığım ayakkabılarla karşıya geçerken, onu ne kadar özlediğimi bilmiyordu.
Kollarımı boynuna doladığım da derin bir nefesi içime çektim. Bütün gün evde olmak bana hiç iyi gelmemişti. Kollarımı gevşetmeden fısıldadım,
"İyi ki aynı okuldayız yoksa akşama kadar senden ayrı kalmak çok zor." Diyerek daha sıkı sarıldım.
"Benan..." deyip o da benim gibi derin bir nefesi içine çekti. "Sen onu birde bana sor, sensiz okul bomboş." belimi sıkıca tuttuğunda boy farkının etkisiyle ayaklarım yerden kesilirken beni içeri alıp kapıyı kapattı.
Şakağıma içimi sımsıcak yapan bir öpücük kondurup bu katta ki oturma odasına yönlendirdi.
Koltukta yan yana ama bedenlerimiz birbirine dönük oturduğumuz da sağ ayağımı yukarı toplayıp dirseği mi kanepenin arkasına dayayarak başıma destek verdim,
"Anlat bakalım Mardin de neler olmuş?" Deyince oda daldığı gözlerimden bir an çekti elalarını.
"Vallahi senin bu arkadaşından korkulur Benan, kuma olmak için oyun çeviren kişi meğer Boran'ın karısının katiliymiş. Ona yardım eden de öz kuzeni. İkisini de hapse artırmış. Bir de bütün aşirete ayar vermiş iki gündür bütün Mardin kendisini konuşuyor dedi Dağhan." Diyerek kısaca özetledi durumu.
Eeee o zaman Boranla bir dorun olmamış demek...
" O zaman eşiyle ne oldu da alyansını çıkardı ki. " dedim kafa karışıklığla.
Dudak bükünce anlık bakışlarım oraya kaydı ama fark ettirmeden toparladım.
" Bilmiyorum ama ne olduysa yazık olmuş, severken ayrı kalmak çok zor" dedi saçlarımdan bir tutamı kulaklarımın arkasına sıkıştırırken.
Dudaklarıma yerleşen gülümsemeye mani olamadım. Aklında dolanan soru ile huzursuzca yerim de kıpırdandım.
"Annemle ne konuştunuz Barlas?"
Yüzü düz bir hal alırken bu konunun onu gerdiğini görebiliyordum,
"Özetle senden uzak durmamı söyledi." Dedi kısa keserek.
Onu tahmin ediyordum da Barlas'ın ne dediği önemliydi benim için,
"Sen ne dedin?" Deyip detayları almaya kararlı olduğumu belli ettim.
"Senin onlara asla boyun eğmeyeceğini ve benim de her zaman senin yanın da olacağımı" dedi yanağımı okşayan eli tüy gibiydi.
İçine dolan huzurla ona çekildim, başımı göğsüne koyduğumda beni kollarının arasına almıştı bile.
Kalbinin sesini dinledim, durdu diye hastaneyi ayağa kaldırdığım kalp artık benim için atıyordu. Acaba o tokasını sakladığı kızı tamamen unuttu mu? Hiç anmadığına göre belki karşılık vermedi, belki de çoktan evlendi çoluk çocuğa karıştı. Bu kollarda bulduğum huzuru eskileri deşerek bozmak istemedim.
Dakikalarca kollarında huzur buldum. Saçlarımı okşarken okulda olup bitenlerin sohbetini ettik. Beraber olduğumuzda dünyayı unutuyordum sanki.
Nermin Sultan'ın yemek hazır diyerek seslenmesi ile ondan uzaklaşmak istesemde bı rakmadı.
"Benan, beni yemeğe çağıran, eve geldiğim de kapımı açan sen ol istiyorum." dedi yanağımı okşarken.
"Yarın akşam söyleyelim mi?" dediğimde,
"Söyleyelim güzelim, elini tutup karşılarına çıkmak istiyorum artık." deyip tuttuğu elimi dudaklarına götürdü.
Koltuktan kalkıp onu da kaldırdım.
"Hadi bakalım, Nermin Sultan'ı bekletme." dedim. "En çok annem sevinecek biliyor musun?" dediğin de mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Bende ona gülümseyip evime geçtim.
Derya'ya Barlas ile aramızda ki durumu anlattığım da, ondan saklamamı anlayışla karşıladı. Ona göre Barlas'ın bana olan duyguları daha da eskiye dayanıyordu. Fakat ben öyle olmadığını biliyordum. Öyle olmasını ne çok istediğimi o an fark ettim. Onunla hiç bir araya gelmemiş olsalar bile geçmişin de aşkla bahsettiği o kızı deli gibi kıskanıyordum.
Ertesi akşam içimde büyük bir heyecan vardı. Derya'nın yanında olmadı yalnız hissetmemi biraz engellese de, o da olmasa kimsesiz gibiydim. Umut, Derya ile restleşip çekip gitmişti. Arada mesajlaşıyorduk o kadar, onu hayatımda önemli bir yere koyan bendim aslında o her zaman önceliklerini belli etmişti ama ben son kalem olan ağabeyimden vazgeçememiştim.
Nermin Sultan hırsızlık olayı olduğunu sandığı için günlerdir üzülüyordu. Hatta o saatte evde olmadığı için bile kendini suçlamıştı. Semih amca güvenlik için kamera taktırmış, ellerinden geldiğince bana destek olmuşlardı.
Şimdi ise Derya ile kapılarını çalarken bu kapıdan farklı bir sıfatla çıkacağımı biliyordum. Beni kızlarından ayırmayan ailenin artık gelini olacaktım.
Kapıyı açan Yasemin'in heyecanı gözlerinden okunurken, hemen peşi sıra Barlas göründü.
Yaseminle Derya önümüzden salona yürürken biraz arkada kaldık,
"Barlas ben çok heyecanlıyım." dedim fısıltıyla.
Hiç birşey söylemedi elimi tutup kalbinin üstüne koydu, o kadar hızlı atıyordu ki. Kendi heyecanımı bile unuttum o anda.
Salonda sıcacık bir karşılama bekliyordu beni. Nermin Sultan ve Semih amca ikili koltukta yanyanaydılar her zaman ki gibi. Birbirlerine olan saygıları ve en önemlisi sevgileri gerçekti. Üçlü koltuğa Derya ben ve Barlas yan yana oturduk. Kısa bir hal hatır faslından sonra Barlas bana bakıp, anne babasına döndü.
" Biliyorsunuz ben hayatım boyunca sizin birbirinize olan sevginize, saygınıza hayran olarak büyüdüm. Bir gün evlenirsem babam gibi şanslı bir adam olmayı diledim ama en çok da babam gibi bu şansa layık olup, öyle kalabilmeyi." deyip bana döndü gözlerimin içine bakarak,
" Şimdi ben hayatımın en güzel kavşağında hayatımı Benan ile birleştirmek istiyorum." derken elini bana uzattı. Elini tuttuğum da öyle güzel bakıyordu ki bi kez daha iyi ki dedim.
İyi ki Barlas...
Başımı kaldırıp ne Semih amcaya nede Nermin Sultan'a bakamıyordum. Yanaklarımın kıpkırmızı olduğuna eminim.
İlk Hakan'ın sesini duydum,
"Barlas hocam" dedi biraz dalgacı bir tonda "Daha iyi bir seçim olmazdı. Durdun durdun turnayı gözünden vurdun."
Onu Kaan takip etti, yaşananlardan dolayı istemeden bir soğukluk girmişti araya,
"Tebrik ederim abi. Çok mutlu olursunuz inşallah." Dediğinde içten olduğunu biliyorduk.
Barlas onların tebriğini kabul etse de ben çok sessizdim.
Normalde ne olur bu konuşmadan sonra 'Seviyorsun madem gidip isteyelim oğlum' der mesela babası.
Ben neden böyle tek tabanca kalmıştım ki, Derya da olmasa ağaç kovuğundan çıkmış bir kız.
İçim alev alev yandı ama Barlas'a belli etmeliydim.
Üzülürdü, çok üzülürdü. Çünkü bazı şeyleri onun bile tamam etmesi imkansızdı...
Beni isteyecekleri bir annem babam yoktu...
Daldığım derinden Semih amcanın sesiyle sıyrıldım.
"Demek öyle Barlas bey, demek kızıma takipsin." diyen Semih amcanın sesi ile başım ilk defa önümden kalktı. Bakışlarım onu bulduğunda gözlerinde ki şefkat baba şevkati olsa gerekti. Daha önce görmeyince emin olamıyordu insan. Bana sıcacık gülümsedi.
"Benan gel kızım yanıma." dediğinde Barlas ile göz göze geldim. Tuttuğu elimi bırakmadan kalkmam için yönlendirdi. Elimi bıraktığında Semih amca, Nermin Sultan ile arasında ki boşluğa oturttu beni. Nermin Sultan elimi sıkıca tuttuğunda ikimiz de birbirimize gülümsedik.
Karşım da kalan Derya ile Barlas bizi izlerken, Semih amca devam etti.
"Benim kızımı almak öyle kolay değildir. Kendine Benan'ı istemeye gelecek birilerini bulmuşsundur umarım."
Duyduklarım şaka olmalıydı. İçimdeki yangın bir anda sönüp gül bahçesine döndü. Babası oğlunun değil benim yanım da duruyordu. Daha güzel bir aileye sahip olamazdım sanırım.
Derya ile göz göze geldik dolu dolu gözler ile bakıyordu bana. Benim adıma çok mutlu olduğunu görebiliyordum.
Barlas, anne babasının bu tavrı karşısında eğlip kollarını dirseklerine dayadı gülümseyerek başını iki yana salladı. Bu durumun onun daha çok hoşuna gittiğini görmemek mümkün değildi.
Başını Derya'ya çevirdi.
"Derya bu güzel kızı bana ister misin? Sanırım ikna kabiliyetine ihtiyacımız olacak avukat hanım."
Bence iyi tercihti, Derya'nın elinden bir uçan da kaçan da kurtulamazdı.
"Baldız olarak geldim, görümceliğe mi geçiş yapayım. Bu transfer size pahalıya patlar Barlas hocam." Dedi p da duyduklarından memnun.
" Sen bu işi çöz, dile benden ne dilersen." diyen Barlas oldukça ciddiydi.
Derya'nın yüzünden bir bulut geçti sanki.
"Dilemek kısmet olmuyor ama çözeriz" diye mırıldandı. Hızla kendini toparladığında yüzündeki gülümsemenin bir meskeden ibaret olduğuna emindim fakat güzel taşıyordu. Tanımayanın şüphelenmeyeceği kadar güzel taşıyordu.
"Semih amca yakında kızınızı istemeye geliriz." deyip bana göz kırptı. Ah be Deryam sen ne zaman mutlu olacaksın.
Akşamın geri kalanı kim, baldız kim görümce tartışmaları ile Derya ve Yasemin arasında geçerken herkesin keyfi yerindeydi.
Çayları tazelediğimiz sırada Nermin Sultan ile yanlız kaldık,
"Benan, Barlas'ımı bi tek sana emanet edebilirdim. O benim ilk göz ağrım, çocukluğum, arkadaşım. Bende ki yeri çok farklı kızım. Şimdi öyle huzurluyum ki sizin için, birbirinizin elini hiç bırakmayın. Semih'in söyledikleri bizim gerçek duygularımızdı. Sen artık bu evin önce kızı sonra gelinisin."
Söyledikleri karşısında ne diyebilirdim ki, kollarımı boynuna sarıp kendimi anne sevgisine teslim ettim.
" Nermin Sultan, benim tek annem sensin." derken gözümden bir damla yaşın süzülmesine mani olamadım. Başımı kaldırdığım da kapıda bizi izleyen Barlas'ı görmeyi beklemiyordum. Birkaç adımda yanımıza ulaştığında ikimizi de kuşatıp sarmayı başarmıştı.
Annesi kalbinin üzerinden öptüğünde, vurulduğu yeri öptüğünü anlamıştım. Başını kaldırıp Barlas'ın kendisi gibi ela gözlerine baktı,
"Çok mutlu olun annemmm" dedi tekrar sarılırken.
Evimize çıktığımızda Derya odasına geçti. Benim için kendini zorlandığının farkındaydım. Yatağıma uzanıp olup biteni düşünürken bakışlarım tek taşımın üzerindeydi.
Ertesi gün Derya bir görüşmesi olduğunu söyleyerek Nevşehir'e gitti. Açıkçası bu haliyle iş düşünmesi garip gelse de belki kafasını dağıtmak istiyordur diyerek sorgulamadım.
Onun çıkışından kısa bir süre sonra Sevinç aradı, evleneceğimiz haberi ailede bomba etkisi yaratmıştı. Barlas'ın ne zaman evleneceği bir çok kişiye dert olduğu gibi aile içinde de merak konusuydu demek ki.
"Hemen bana geliyorsun" deyip cevap vermeye fırsat vermeden kapattı telefonu. El mecbur Yasemin'i arayıp bana arkadaşlık etmesi için ayarttım. Barlas yanlız çıkmamam konusunda çokça uyardığı ve açıkçası ben de biraz tırstığımdan beraber gitmekte fayda vardı. Gündüz gözüne başımıza birşey gelmezdi herhalde.
Malesef ki bunların benim varsayımım olduğunu anlamam çok hızlı oldu. Daha iki sokak gitmeden yanımızda duran arabadan inen adamlar beni ve Yasemin'i siyah camlı bir minibüsün içine tıktığında karşı koymaya fırsatımız bile olmadan ellerimiz bağlanmıştı. Ağzıma yapıştırdıkları bant ile nefesimi düzenlemeye çalışırken, korku dolu gözlerle birbirimize bakmaktan başka birşey yapmıyorduk.
Bölüm nasıldı arkadaşlar? Dananın kuyruğunun koptuğu yerlere geldik.
Peki şimdi ne olacak?
Barlas iki kıymetlisini kurtarabilecek mi?
Yıldıza dokunmayı unutmayın ⭐⭐⭐⭐⭐
|
0% |