Yeni Üyelik
29.
Bölüm

28. Bölüm (yeni bölüm)

@zamansizim84

   

 

Benan'dan,

Arabanın ani sarsıntı ile gözümü açtığımda Uşak'tan çıktığımızı gördüm, yolculuk etmeyi severdim ama gitmeyi istediğim bir yere yolculuk etmek güzeldi. Hiç gitmek istemediğin baba ocağına yolculuğun tek güzel yanı yoldaşımın Barlas olmasıydı.

 

"Uyandırdım değil mi?" Dedi üzülmüş sesi "Çukuru son anda fark ettim güzelim. Uyu sen daha yolumuz var." Oysa 'Çok kötü bir yol arkadaşısın, berbat bir Co-pilot, işe yaramaz bir muavin.' demeliydi.

 

Aklımı toparlamak için kendime biraz zaman verdim. Etrafa göz gezdirip, koltukta bedenimi emniyet kemerinin müsade ettiği kadar ona çevirdim.

 

"Saatlerdir uyuyorum Barlas, berbat bir yol arkadaşıyım. Ama sen böyle yaptıkça, kendime daha çok gıcık oluyorum." diyerek uyanır uyanmaz trip atan ilk insan ünvanını elde ettim.

 

Yolda olan gözlerini kısa bir an bana değdirdi,

 

"Yol arkadaşlığına değil hayat arkadaşlığına talibim ezelim." dedi içtenlikle. "Stres yaptığın için uyuyorsun, çünkü uyuyunca düşünmen gerekmez. Senin savunma mekanizman da böyle çalışıyor. Anlıyorum ben, ayrıca ilerde güzel bir restoran var, yemek ısmarlasan hâlâ çok iyi yol arkadaşı olduğunu düşünebilirim." dedi.

 

Yine kısa ama muzip bir bakış attı. Bu adam sadece anlayıştan ibaret mi yaratılmıştı. Öyle güzel yaratılmış bir kul, nasıl olmuşta benim gibi bahtsız bedevinin payına düşebilmişti.

 

Kemeri hızlıca çözüp ona uzanarak sağ yanağına sıkı bir öpücük kondurdum.

 

"Bütün yemekler sana gurban olsun, seni verene gurban!" dedim Sevda babanne gibi aşka gelerek.

 

İlk şoku atlatınca başını geriye atıp seyirlik kahkası ile gözümü şenlendirdi.

 

Bir eli direksiyon da kolunu boynuma sarıp oda benim yanağıma sağlam öpücüğünü kondurdu,

 

"Oldun sen oldun..." Dedi kokumu içine çekerek.

 

"Ne oldum?" dedim amaçsızca.

 

"Gayseri gelini oldun." Dedi benim gibi k'leri g harfi olarak çıkarıp. Evet böyle bir mutasyon söz konusuydu, öğrenciler ve özellikle yaşı elli üzeri olan Kayseri halkı bu k~g değişimini kanına usul usul karıştırıyordu.

 

Guban olurummm gibi...

 

Nörüyon....

 

Nööörüyüm sen nörüyon gibi...

 

Arada Sevda babanne ile konuşurken bende farkında olmadan kendimi o geçişi yapmış buluyordum.

 

Önemli bir şey söyleyecek gibi koltukta yerime yerleştim,

 

"Verme malını veresiye, ahar gider garasuya, baş yarılır gol gırılır, sulh olunur yarısına..." dedim tüm taklit yeteneğimi tek kalem de harcayarak.

 

"Ooo... Ben bile bu kadar hakim değilim bu jargona." Dedi keyifle.

 

Ben de şımarmasam olmazdı,

 

"Bak esas bu benim favorim," deyip

 

"Yap demeden yapan avrat,

Buyurmadan dutan evlat,

Üzengi vurmadan yürüyen at

Nasıl olmaz o evde hayır berakât" Dedim daha ciddi bir tonlamaya geçerek.

 

"Bak sen...bunu sevdim." dedi ve sinyal vererek ilerdeki lokantanın otoparkına park etti.

 

El freninin sesini duymamla belimden tutulup bedenine yapışmam aynı anda oldu, dudaklarımdan hızlı sert ama aşk kokan öpücüğünü çalıp,

içli nefesini nefesime kattı.

 

"Özüm, ömrüm, hasretim, gurbetim, derdim, dermanım... Nefesini nefesime katana binlerce şükür olsun." Dediğinde avuçlarının içinde eriyip ona karıştım sanki.

 

"Canını sıkanın, canını sıkarım. Huzuruma uzanan eli kimin olursa olsun kırarım ve benim huzurum sensin. Korktuğun çekindiğin hiç birşey olmayacak Benan, sırtını bana yasla ve akışına bırak. Su akıp yolunu bulur." deyip dudağımın sol kıyısına minicik bir öpücük daha hediye etti.

 

"Anlaştık mı Ezelim?" Dedi eriyik kıvamda ki bana.

 

Anlaşmaz mıyız yiğidim? Deyip kekolukta çığır açayım dedim ama öyle güzel bakıyordu ki içli bir nefes vermekten öteye gidemedim. Bende onun dudağının kıyısına öpücük kondurdum.

 

"Korku değil Barlas, korkudan çok bağımsız bir duygu... Yabancı hissetmek, aidiyetsizlik, sevilmediğimin yüzüme vurulacağı... Öyle alıştım ki sana, size, ailemize. Onlarla karşılaşmak sıcacık soba başından kalkıp, buz gibi bir kapı önüne atılmaktan farksız." dedim yanaklarına avuç içlerimi bastırıp varlığını tüm tenime işlemeye çalışarak.

 

"O kapı önünde de beraberiz Benan, sarıp sarmalarım, soba başında ki gibi ısınmazsın ama üşümene de izin vermem." Deyip avuç içime dudaklarını bastırdı.

 

Yüzümde dolandı parmakları, ezber etmek ister gibi çene hattımda, elmacık kemiklerimde, burnumun ucunu öptü küçücük.

 

"Sen bana gelmişsin, gönlünü gönlüme bağlamışsın, elin elimde nefesin nefesimde seni kim üşütebilir, kim yerini yadırgamana sebep olacak bir bakışı sana değdirebilir. Bizim önümüzde kimse duramaz. Senden başka hiç bir engele takılmam, durmam, duraksamam bile. Seni de sineme saklar yıkar geçerim." Dedi yemin edercesine.

 

Arabadayız demedim, biri görür denedim, dudağını kavradı dudaklarım. İçimde onun için kaynayan aşk akıp sahibine gitmek istiyordu, tutamıyordum tutmakta istemiyordum.

 

Eli belimi kavradı, kendine bastırdı ama istemsiz yaptığını kendini çekmeye çalışınca anladım. Onun uygulamaya çalıştığı baskıyı taklid ederek kalçamı oynatıp daha da yerleştim kucağına, kısık iniltisi dudaklarımın kıvrılmasına sebep olurken, gülümsememin üstünde bu kez onun talanı başladı.

 

İkimizin üzerinde de yolculukta rahat olmak için tercih ettiğimiz eşofmanlar varken birbirimizi hissetmek çok daha olmasıydı. Eli tişörtün altına sızınca avuç içindeki yangın tüm sırtımı ateşe verdi. Elim ensesine çıkıp daha çok kendime çekerken bu kez ikimizin iniltisi arabayı doldurdu.

 

Nefesim yetmiyor ama ayrılmak için de güç bulamıyorum ki, nefes ile Barlas yaşam için eşit ihtiyaç sırasına tırmanmış, vücudum bağımlı gibi dozunu artırdıkça daha müptelası oluyordum...

 

Benim güç bulamadığım ama nefessiz kaldığım sınırı yine O fark etti, dudaklarımız ayrıldı alınlarımız birleşti birbirimizin nefesinde nefeslendik...

 

"Yak, yak da savur küllerimi Benan... Hiç mi acımıyorsun?" Diyerek serzenişte bulundu.

 

Tek mi yandığını sanıyordu, burda aşkından kül oluyorum görmüyor mu?

 

Görmüyorsa gösterelim,

 

"Beraber yanar, beraberde savruluruz sevgilim, yakan memnun yanan memnun kül olsak kime ne?" Dedim sus çizgisinden öpmeden önce.

 

İçli bir nefes verdi, hakkaten yanıyor olabilirdi. Nefesi alev alevdi...

 

"Yaz gelini olmak istiyorum demesen, bana heves heves anlatmamış olsan. Bu kışın en güzel gelini yapardım seni." Diyerek sabrının sınırında olduğunu belli etti.

 

Açıkçası benimde o kadar sabrım yoktu, ayrılmak her yakınlaşmamız da biraz daha zor oluyordu. Ya ben gece hırsız gibi evlerine girip koynuna siniyordum yada o ansızın kapımda bitiyordu. Yasemin'den aldığım istihbarata göre Nermin Sultan bana ses etmese de Barlas'ın kulağını inceden çekmiş.

 

" Yazı beklemek zorunda değiliz, evlenir düğünü sonra yaparız." dedim ara ara teklif etsem de reddedilen fikrimi dillendirerek.

 

Saçımı omzumdan geriye attı,

 

"Ben gelinimi beyazlar içinde görüp tekrar aşık olmak istiyorum, duvağını açıp yüz görümlüğü takmak, alnından öpüp Rabbime şükür namazı kılmak istiyorum. Sabırsa sabır, beş senemi ümitsizken geçirmişim de sen yanımda beş ayımı geçiremeyeceğim." Dedi boynumu okşarken.

 

"Hımm..." dedim erimiş çikolatadan hallice bir kıvamdaydım. "Ben senin kadar sabırlı değilim sevgilim onu ne yapıcaz." dedim kucağında biraz daha kıpırdanarak.

 

Alt dudağını ısınırken gözleri kapandı başı geriye düştüğünde derin bir nefesi alıp kesik kesik verdi isyan eder gibi.

 

"Benan ah Benan... Sabrımın en güzel sınavı..." diyerek söylendi.

 

Başını geriye yasladığı için bana göz kırpan adem elmasına kayıtsız kalamadım, önce öptüm sonra dudaklarım o noktadayken,

 

"Bahar gelini olmak da hayallerimi karşılar aslında Kayseri'ye ne zaman bahar gelir bilmiyorum ama?" Deyip tekrar öptüğümde bana alan açması ile kıkırdadım.

 

"Sen böyle öperken Mart bile bahar ayı gibi geliyor." dedi ama zor durumda olduğu çok belliydi.

 

Kendimi geriye çektim fakat direksiyon mani oldu, yine de göz göze gelecek kadar uzaklaşabildik.

 

"Mart bahar ayı değil mi?" dedim saf saf.

 

"Değil Gayseri gelini değil."dedi sohbetimizin başına atıf yaparak. "Nisan bile soğuk olur..." deyip duraksadığında ikimiz aynı anda konuştuk

 

"Mayıs başı."

 

"Mayısın ilk haftası."

 

Dudaklarımız aynı anda kıvrıldı.

 

Anlaştık...

 

✨✨✨✨

 

Yemeğimizi yedikten sonra tekrar yollara düştük, uşağa kadar zorla getirilmiş gibi suratsız, uykulu gelen ben, yolun gerisini full enerji şarkılar söyleyerek Barlas'a aburcubur yedirip öpüp koklayarak tamamladım.

 

Öp öp öp öp doyamadım...

       

Aynen...

 

İzmir il sınırını geçince inceden bir sızı içimi yoklasa da Barlas'ın varlığı ile hemen girdiğim o yoldan çıktım. Ben bugün üzülürsem o kahrolrdu. Güçlü durmalı, dik kalmalıydım. Bizi ne bekliyor bilmiyor ama ön görebiliyordum.

 

Bizi tanışmak için çağırıyor görünseler de, bir gövde gösterisi ve peşi sıra ayrılın baskısı bizi bekliyordu. Gerisi Allah kerim, Zerrin hanımın engin hayal gücüne kaldık.

 

Urlada ki villaya çağırıyor olmaları ilk gövde gösterisiydi, merkezdeki ev neyimize yetmiyordu bilmem.

 

Yüksek taş duvarlar ile çevrili bahçe kapısına geldiğimizde içerde ki görevli kapıyı açtı, camdan kendimi göstermem ile de sürgülü araç geçiş kapısı hareket etmeye başladı.

 

Bizim için lüks yanına park ettiğimiz arabalar arasında ise mütevazı kalan arabanızdan indik. Benim spor arabam da burda park halindeydi. İşin garibi ben burda bırakmamıştım. Arabamı severdim, eşyalara anlam yükleyen biri değilim ama kendi seçimlerimi yapmama izin verilmeyen bu evde kendim seçebildiğim nadir detaylardan biriydi. Barlas'ın elimi tutmasıyla ona döndüm, arabayı işaret ederek,

 

"Kızını özledin mi?" Diye sordu.

 

Tabiri beni şaşırtsa da bu ayrıntıya hakim olması hoşuma gitti.

 

"Özlemedim desem yalan olur." deyip onun aracını işaret ettim. " Ama oğlumuz duyup üzülmesin çünkü onu da çok seviyorum." dediğimde elimin üzerinden öptü.

 

Bir elinde tatlı kutusu vardı, çiçekte almak istemişti ama ben karşı çıkmıştım. Zerrin hanım binbir beğeniyle elimizden alıp peşimiz sıra çöpe atacağı çiçeklere layık değildi. Tatlı da çoktu ama Barlas usul adap deyince diyecek sözüm kalmamıştı.

 

Merdivenleri çıkarıp evin gösterişli kapısına ulaştığımızda siyah elbiseli beyaz önlüklü yardımcı kız,

 

"Buyrun efendim, salonda sizi bekliyorlar." deyince el ele ilerlemeye devam ettik. Aynı kız montlarımızı alıp koridorda kayboldu.

 

Bir dinlenme tesisinde üzerimizi değiştirmiştik. Sırf Barlas'ın hatrı için onun gömleği ile uyumlu lacivert bir elbise giymiştim.

 

Gerildiğimi hissetti her zaman olduğu gibi,

 

"Bak herşeyi bekliyordum da bu beyaz önlüklü yardımcı bir tık fazla oldu sanki." deyip beni güldürdü.

 

Kızcağız gerçekten komik görünüyordu.

 

Bizi karşılaşmaya lutfetmeyen ailemi görmek zorunda olmak can sıkıcıydı.

 

Barlas elini belime koyup onu yönlendirmemi bekledi.

 

"Bu taraftan" diyerek salona adımladım.

 

Deniz manzarası ile kucak kucağa olan şatafatlı salonda manzaraya nazır iki berjere kurulmuş bizi bekliyorlardı.

 

Cavit Bey ve Zerrin hanım...

 

Annem ve babam demeye dilim varmıyordu...

 

Barlas tüm heybeti ile önce babama yöneldi. Dik tavrıyla elini sıktığında babamın şaşırmış bir hali vardı.

  

"Hoş geldiniz çocuklar." dedi benimle de yabancıyla tokalaşır gibi tokalaştı.

 

"Hoş bulduk Cavit Bey." deyip anneme yöneldi sevdiğim adam.

 

"Hoş geldiniz Barlas Bey." dedi Zerrin hanım burnunu havaya dikerek.

 

"Hoş bulmayı umuyoruz Zerrin hanım." Diye karşılık almayı elbette ki beklemiyordu.

 

Aynı soğuk karşılama benim için de tekrar etti. Göz göze bile gelmeden karşılarında bulunan ikili koltuğa oturduk.

 

Benim diken üstünde ve huzursuz halime tezat Barlas'ın rahatlığı ve öz güveni bana da dik duracak güç veriyordu.

 

Zerrin hanım bizi süzdü uzun uzun,

 

"Keşke uçak yolculuğunu tercih etseydiniz gençler, yorgun görünüyorsunuz." dedi çok umrundaymış gibi.

 

"İnce düşüncenize teşekkür ederim Zerrin hanım ama yol arkadaşım Benan olunca yorgunluktan çok daha güzel anılar bıraktı bu yolculuk bize. Nasıl geldik o kadar yolu inanın anlamadım bile." derken ellerimizi dizinin üzerinde birleştirip elimin üzereni baş parmağı ile okşadı.

 

Sakin ol diyordu anlıyordum ama bu yabancılık, bu yalancı ortam artık bünyeme çok daha fazla dokunuyordu.

 

Yıllarca nasıl tahammül etmişim...

 

"Benan konforuna çok düşkündür, sana uyum sağlayabilmesi şaşırtıcı doğrusu." deyip bana döndü meydan okuyan tavrıyla,

 

Yerimde daha rahat bir konum aldım,

 

"Konfor ile ihtiyacı ayırabilecek kadar senden ayrı yaşadım anne. İhtiyacım olan herşeye de sahibim, benim için endişelenme." dedim sonunu vurgulayarak.

 

Dudak büktü küçümser bir tavırla,

 

"Umarım bu düşüncende sabit kalabilirsin, yoksa Barlas için çok üzücü olur." Diyerek babama döndü.

 

"Hayatım kahve?" Dedi sanki misafir oymuş gibi.

 

"Olur." Diyen babamın bakışları birleşmiş ellerimizde sonra Barlas'ın üzerinde dolaştı.

 

"Figen!" diye seslenmesiyle az evvel bizi karşılayan kız kapıda belirdi.

 

"Buyrun Zerrin hanım" dedi el pençe divan...

 

Sanırsın sultanın hasekisi...

 

Tövbe estafurullah...

 

Bunlar bana önceden bu kadar ireti gelmezdi şimdi ise midemi bulandırıyor.

 

"Nasıl içersiniz Barlas hocam?" Derken küçümsemesini bu kez meslek üzerinden yapıyordu.

 

"Sade olsun Zerrin hanım." Diyen sevdiceğim onun seviyesine inmedi.

 

"Benan sen nasıl içiyordun, alışkanlıkların değişmiş anladığım kadarıyla onun için sorma gereği duydum." dedi şansını bende deneyerek.

 

"Sadelik her zaman iyidir Zerrin hocam." Dedim doktorlara da hocam dendiğini hatırlatmak amacıyla.

 

Aynı gergin ortamda kahvelerimizi içtik, uzun yoldan geldiniz deyip kahve ile misafir ağırlıyorlardı.

 

Şaka gibi...

 

Nermin Sultan olsa ne sofralar kurar kaldırırdı şimdiye.

 

Biten kahvenin peşi sıra Zerrin hanım ayaklandı,

 

"Biz Benan ile anne kız özel bir konuşma yapacağız, bu sırada sizinde Cavit ile konuşmanız gereken şeyler vardır illaki." Deyince çocuk gibi Barlas'ın elini daha sıkı tuttum.

 

O da elimi kavrayıp dudaklarına götürdü,

 

"Burda bekliyorum güzelim." dediğinde kaçarımın olmadığını anlamıştım.

 

Bir üst katta babama ait çalışma odasına girdiğimizde ben masa önündeki koltuklardan birine otururken Zerrin hanım konuşmanın anakız konuşması olmayacağını belli ederek masanın arkasına geçip büyük sandalyesine bedenini kibarca bıraktı.

 

Nadir içtiği sigaranını ağızlığına yerleştirirken odanın kasveti beni bozmasın diye dışarı odaklanmaya çalıştım.

 

Niye geldik ki buraya? Yine tehtid edip beni Barlas'tan uzaklaştırmak isteyecek büyük ihtimalle...

 

"Seni niye hiç sevmedim biliyor musun Benan?"

 

Sorusu ile yüzüne odaklandım, 'seni niye sevmedim?' bir evlada sorulacak daha can yakıcı bir soru olabilir mi? Sanmıyorum...

 

Yutkunup dik durmaya çalıştım,

 

"Bilmeyi çok isterim Zerrin hanım, yıllardır cevabını merak ettiğim bir soru." dedim duygularımı sesime yansıtmanaya çalışarak.

 

"Aslında zeki kızsın da, yeterli değil birşeyler eksik sende. Bende ki azim ve hırs yok mesela. Yoksa bir öğretmen parçasını, bir veliahta tercih etmen başka türlü açıklanamaz." deyip sigarasını dudaklarına götürdü.

 

Hâlâ mı aynı konu...

 

"Bu konu kapandı, ben Barlas'ı seviyorum." dediğimde gülümsedi ama bu sinirden olan bir kas seğrimesine daha çok benziyordu.

 

"İnan umrumda değil. Benim aşka meşke karnım tok, senin de öyle olacak." dedi keskin sesi.

 

"Bu konuşmanın seyri belli ve ben devam etmek istemiyorum." deyip koltuktan kalktım.

 

Kapıya doğru bir adım atmıştım ki,

 

"Sen bizim kızımız değilsin Benan, merakını gidereyim de öyle git gideceksen." deyip koltuğa daha da yerleşti.

 

Ne demek bizim kızımız değilsin?

 

Kimin o zaman ben?

 

Burda ne işim var?

  

Soru ve öfke dolu gözlerle karşımdaki kadına baktım,

 

"Bu ne demek Zerrin hanım? Ne demek bizim kızımız değilsin." Derken sesimin titremesine mani olamadım.

 

"Otur!" dedi emreden sesi.

 

Kalktığım koltuğa gersin geri oturdum.

 

"Hamileliğimin son haftalarındaydım, abini ilgiyle büyütüp doğacak oğlumu bekliyordum." Deyip durakladı "Tek başıma, kocasız gibi..." Deyip sigarasından derin bir nefes çekip biten izmariti söndürdü.

 

Boş boş bakıyordum sadece...

 

"Cavit yeni bir aşka yelken açmıştı çoktan, beni karnımda bebeğim kalbimde aşkım, sadakatim, sevgim ile gerisinde bırakmıştı." Dediğinde ömrümde ilk kez gözlerinin dolduğunu gördüm.

 

Hızla savuşturup devam etti,

 

"Aşığım diyorsun ya anne tavsiyesi değil belki ama kadın olarak söylüyorum kimseye bu kadar güvenme..."

 

Baktık birbirimize ilk defa görüyormuş gibi, yeni tanışmış iki yabancı gibi...

 

"Doğum haftası bebek doğunca ayrılmaya karar verdiğini öğrendim, hiçbir zaman aptal bir kadın olmadım Benan. Beni aldattığını ilk günden öğrenmiştim ama bu evliliği kurtarmam lazımdı. Doğumda bile yanlız bıraktı beni biliyor musun? Belki yanımda olsa oğlum ölmezdi. Direnir tutunurdu hayata..."

 

Biz ne konuşuyoruz? Zerrin hanımın ölen oğlununa karşı yıllardır içinde tuttuğu yasını...

 

"Ben Umut ve Uğur için direnirken Uğur bizi bırakıp gitti... Peşi sıra Cavitte giderdi yas tutan bir kadını çekecek adam değildi" deyip histerikçe güldü. "Hiç umrunda olmazdım." Diyerek anlatmaya devam ediyordu ki,

 

"Ben kimin kızıyım?" Dedi sertçe sözünü keserek.

  

Benim sesimle silkindi sanki, hüznünü yine sakladığı sandıklara koyup kırk kilit vurdu üzerine.

 

"Çok güzel bir annen var biliyor musun? Şahane bir kadın ve seni çok isteyerek beklemişti. Benden bir kaç hafta geriydi hamileliği ama karşılaşıp sohbet etmiştik çoğu kez. Bilinçli akıllı bir kadındı, tek sorunu..." deyip yarıda bıraktı sözünü.

 

"Fazla bilgi iyi birşey değil, erken doğum için o gece hastanedeydi tek suçu da bu oldu. Ölen oğlumun yerine kızını çaldım, bunu hiç bilmedi yıkıldı. Benim oğlumun ölüsüne sarılıp saatlerce ağladı. Benim tutamadığım yası o tuttu." dediğinde sabrımın sonunu çoktan geçmiştim ama ters çıkışımın pis dudaklarına mühür vuracağını da biliyordum.

 

"Benim annem kim?" dedim kısık ama sert bir şekilde.

 

Oturuşunu düzeltti kollarını masaya yaslayıp bana eğildi,

 

"Bu bilgiyi yok ettim ben Benan, kaydı, izi tozu yok bulamazsın. Sana söylemem için bana ne vereceksin küçük aşık kız?" Dedi tüm igrençliği ile.

 

Gözlerim üzüntü ile kapandı, ne isteyeceği belliydi de yine de duymak istedim,

 

   

"Ne istiyorsun?"

 

Geriye yaslandı,

 

"Çok birşey değil, senin yüzünden bozulan planı tekrar kuracağız. Cenkle evlendiğinde ailenin kimler olduğunu da öğreneceksin." Dedi beni şaşırtmayarak.

 

 

 

 

 

 

Vovv... İşler fena karıştı.

 

Benan şimdi ne yapacak?

 

Siz olsanız ne yapardınız?

 

 

 

 

    

 

    

 

    

 

Loading...
0%