Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@zamansizim84

Yasemin ile Benan'ı ikna etmek ümidiyle yola çıktık, arabayı bulduğum ilk boşluğa park edip indim. Önünde durduğumuz binaya bakıp Yasemin'e binanın girişini işaret ederek yürümeye başladım.


Bulunduğu daireyi arkadaşımdan öğrenmiştim zaten, kapısının önüne gelince Yasemin zili çaldı. İkimizin kulağına da bilindik melodi dolduğunda gerginliğim daha da arttı.


Kapı kısa süre sonra açıldığında bizi beklemeyen Benan'ın şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. Ne sanıyordu ki onu bulmayacağımızı mı? Bu kadar yakınıma gelmişken onu nasıl kaybederim.


"Benan abla yakalandın!" dedi Yasemin şakacı bir tonda.


"Yakalanacağımı biliyordum canım da bu kadar hızlı beklemiyordum." deyip içeriyi işaret etti. "Buyrun..."


Hafif nemli saçları omuzlarına dökülmüş, bütün ev buram buram Benan kokuyordu. Üzerinde şort ve crop ile İzmir de bir sahil kenarını hatırlatıyordu. Onu defalarca kez görmüştüm ama bu hali bambaşkaydı. ikimize ait bir evimiz olsa büyük değil kutu gibi, işten gelsem beni böyle karşılasa, sarılsam sımsıkı kokusu tenime işlese...


Hayaller...


Salona girdiğimizde,


"Hemen geliyorum..." deyip içeri geçti. O gelene kadar eve göz gezdirdim. Köşe koltuk, ada tezgahlı Amerikan mutfak sade ama sıcak bir evdi.


Benan geri döndüğünde üzerine salaş geniş bir gömlek giymişti. Yasemin'in yanına oturduğunda sarıldılar yeniden,


"Hoş geldiniz." dedi.


Gülümsedim ama gözlerime ulaşmayan yapmacık bir tebessüm oldu,


"Burda olman bizim için hiç hoş olmadı." dedim.


O da benim gibi gözlerine ulaşmayan bir tebessüm sundu,


"Böyle olması hepimiz için daha iyi Barlas." dedi ilk defa adım bu kadar güzel geldi kulağıma.


"Benan, Gaye'nin söyledikleri çok yakışıksız. Tavrında haklısın ama bizi bu kadar çabuk bırakmana üzüldük. Gaye senden özür dilese, bir anlık kıskançlık etmiş. Sen büyüklük etsen, evine dönsen olmaz mı?" dedim şansımı deneyerek.


"Barlas hocam bende sizlerle kalmak isterdim ama o kadar lafı sineye çekip, Gaye ile aynı ortamda duramam sizde beni anlayın." dediğinde haklılığı beni susturdu.


Yasemin ısrarına devam ederken telefonum çaldı. Arabayı aceleyle park ettiğim için başka bir araca engel olmuşum. Kızlara durumu anlatıp aşağıya indim. Daha sorunsuz bir yere park edip tekrar yukarı çıktım.


  

Çıkarken çektiğim kapı kapanmamıştı. Ayakkabılarımı çıkarmaya çalışırken içerden gelen konuşmayı duyunca olduğu yerde kaldım,


"Yasemin, Gaye benim yağlı kapı aradığımı düşünüyor. Bu Kaan'a bakış açısının da yansıması gibi. Açıkçası sözlerinden sonra onun sevgisini sorguluyorum. Beni kendine tehdit olarak gördü. Sonuçta Hakan benden küçük, Barlas arkadaşının kardeşine yan gözle bakacak adam değil. Kaanla aramda bişey olur diye korktu herhalde. O kız normal değil ve ben de bu ithamlarını kabul edecek değilim. Sadece bu imâdan sonra orda kalamazdım." dedi.


Gözlerim kapandı, omuzlarım düştü boğazıma oturan yumru yutkunmama müsade etmiyordu.


'Barlas arkadaşının kardeşine yan gözle bakacak adam değil'


Ben sana yıllardır aşığım Benan... Senin bana bakış açın bu mu? Bütün umutlarımın üzerine Erciyes Dağı çöktü. Sessizce tekrar aşağı indim. Kaldırımın kenarına oturdum, yaktığım sigara ile beraber içimde yanıyordu.


    

Biten sigara ile aklımı toplanmaya çalıştım, dün bir bugün iki ne bekliyordumdu ki. Benden yana bir adım görmemişti ama sevince güzel seveceğimi en iyi o bilirdi. Bilirdi de sevilenin kendisi olduğunu bilmezdi.


Başımı kaldırıp karşıma bakınca gördüğüm dükkan ile aklıma üşüşen anılar yüzümü güldürdü.


   

Elimdeki kutularla tekrar yukarı çıkarken 'keşke mutfakta biraz daha becerikli olsaydım işim daha mı kolay olurdu acaba?' Diye geçirdim içimden, gerçi beceriksizliğimle de oldukça eğlenmiştik.


Zile bastığımda karşımda beliren Benan'a,


"Kapıyı tam çekmemişim sanırım açık kalmış" diyerek açıklama yaptım.


"Bizde sohbete dalmışız hiç fark etmedik" dedi ama aldığı kokuyla gözleri kapandı.


"Pizza mı aldın?" derken gözleri ışıl ışıldı.


Elimdeki kutuları ona uzatınca, alıp içeriye seslendi.


"Yasemin şahane bir abin var, bize pizza almış." deyip bana döndü.


"Biz de sipariş vermek için seni bekliyorduk. Kahvaltıdan beri hiç bişey yemedim." dedi hevesle.


Doğru yoldasın Barlas devam et.


Kendi kendime gaz veriyordum belki ama kendimden başka destekçim de yoktu.


Mutfaktaki küçük ada tezgaha pizzaları bıraktı Benan. Ben de elimde ki poşetten içecek ve patesleri çıkardım. Taburelere yerleşirken Yasemin yanağıma öpücük kondurdu.


"Benim favorim Barlas abim de, bakma sen Kaan abimi önce kaptırdık. Kaptırmasak daha iyiydi ya neyse. Bilmeyen de kötü görümce sanacak beni" deyip kutuları açıp kendi pizzasını aramaya başladı.


"Senin ki bu" deyip Yasemin'e pizzasını işaret ettim.


"Hımmm en sevdiğim şahane" deyip eline aldığı pizzadan koca bi ısırık aldı. Açtığı içeceği de önüne uzatınca Yasemin'den mutlusu yoktu.


"Bu da senin pizzan" dedim Benan'a pizza kutusunu iterek.


"İnce hamur, biber ve mısır yok." diyerek kaşlarını havalandırdı. "Böyle sevdiğimi nerden bildin?" dediğinde amacıma ulaşmıştım.


"O da benim sırrım" deyip içeceğini uzattım. "Afiyet olsun"


Açlığı şaşkınlığına galip gelen Benan yemeğini yemeye başladı. Bana onu izlemek en güzelliydi ama dikkat çekmemek için yemeğine odaklandım. Pizzaların bitmesine yakın,


"Okulun açılmasına iki gün kaldı heyecanlı mısın?" dedim elimdeki içeceği masaya bırakırken.


"Heyecanlı mıyım?" deyip derin bir nefes çekti içine. "Açık konuşmak gerekirse sanırım biraz heyecan var. Sonuçta İlk görev yerim, ilk defa öğretmen olarak kendime ait bir sınıfa gireceğim. Çocuklarla anlaşabilecek miyim? Öğretmen arkadaşlarımla aram nasıl olacak?" deyip gözleri masada dalıp gitmiş konuşurken, birden yeşil gözleri beni buldu.


" İdari kadro da önemli tabii. Müdür beyi pek sevmedim. Bana karşı tavrı çok yapmacık." deyince tespitinin doğruluğu beni gülümsetirken,


" İnsanları çabuk çözüyorsun." dedim.


Gülümsedi,


" Yapmacık sevgi ile büyümüş bir insan olarak samimiyetsiz kişileri çabuk fark ediyorum sadece. Yoksa yanlış arkadaşlar edinip yarı yolda kaldığım da çok olmuştur." Diyerek güldü.


" Ailenle hiç mi görüşmeyeceksin?" diye sordum merakıma yenilerek.


Benan dudaklarını birbirine bastırıp sessiz kaldı kısa süre,


" Barlas, ben sadece nişanı değil, temelleri sağlam zemine oturtulmaya çalışılan büyük bir ortaklığı da bozdum. Cenk'in ailesi Kıbrıs'ta ki köklü bir hastanenin kurucusu ve sahibi. Burda pek çok şehirde beraber yaptıkları yatırımlar için iki ailede oldukça heyecanlıydı. Şimdi benim bu adımım bütün dengeleri bozdu." dedi.


Yasemin ise benim aklında ki soruyu sordu,


"Benan abla sevmediğin biriyle nişanlanmaya nasıl razı oldun? " deyince gözleri doldu, elindeki pizza dilimini kutuya bırakarak duruşunu dikleştirdi.


" Buraya gelebilmem için şart koşulunca mecbur kaldım. Ya nişanı kabul edip buraya gelecektim. Yada onların bulduğu bir kolej de onların kuklası olarak hayatıma devam edecektim." dedi ara ara sesi titrese de hakim oldu kendine.


" Peki şimdi ne olacak Benan Abla?" diye sordu bizim kız.


"Bilmiyorum Yasemin, ben kaçtıkça onlar her seferinde zayıf noktamı bulup beni dediklerini yapmaya mecbur ettiler. Kendi ayaklarımın üzerinde durup boyun eğmemek için çok çaba sarf ettim." deyip omuzlarını düşürdü. Belli ki yıllardır biriktirdikleri omuzlarına ağır geliyordu. Biraz önce neşeyle şakıyan kızdan eser kalmamıştı sanki.


Az evvelkiden beter çöktü omuzlarım, onun derdi tasası olmasın hepsini ben taşıyayım istedim. Benan bana gelse, dağları sırtıma yükler of demeden bir ömür taşırım. Yeter ki sırtını bana dayasın, güvensin, inansın...


   


"Benan, son yaşanan hiç hoş değildi kabul. Fakat senin burda bir ailen var, annem çok üzgün" dememle gözleri gözlerimi buldu devam ettim "Ben de çok üzgünüm, kimsenin imâlarına göre hareket etmek zorunda değilsin. O ev senin ve ne zaman istersen kapısı sana açık."


Gözlerin de söylediklerime inancını gördüm,


"Teşekkür ederim Barlas, bana gerçek bi aile gibi hissettirdiniz. Bu yaşımda ilk defa anne sıcaklığı hissettim. Yasemin'e çok alıştım, sanırım en çok onu özliycem" derken gözleri doldu. Yasemin masadan kalkıp Benan'a sarıldı. "Ama burada kalmam daha doğru olur. Gaye ile karşılaşırsam hiç iyi olmaz." diye tamamladı sözlerini.


"Sen üzülme ablaların gülü, ben kaçar gelirim. Kız kıza parti yaparız seninle. Benden kurtuluş yok yani." deyip teselli etmeye çalıştı.


Gaye'ye olan sinirim o kadar fazlaydı ki, bugüne kadar görmezden geldiğim herşey için pişmanlık duyuyordum. Bu kadar müsamaha göstermeseydik, bu yaptığına cesaret edemezdi.


Biten pizza kutularını toplarken Benan havayı dağıtmak için,


"Çay mı? Kahve mi? Diye soramıyorum çünkü ikisi de yok." deyip gülümsedi.


"Hadi bakalım hanımlar alışverişe gidiyoruz o zaman." diyerek ayaklandım fırsat bu fırsattı.


"Ben yarın hallederim Barlas hocam gerek yok" dedi mahcup bir ifadeyle.


'Demin ne güzel Barlas diyordu, yine Barlas hoca olduk iyi mi?' diye söylendim içimden.


"Bütün eksikleri alıp taşıyamazsın, hem benim içim rahat etmez. Hazırlan da çıkalım." dediğim de mantıklı gelmiş olacak ki itiraz edemedi.


Benan giyinmeye gittiğinde Yasemin'in telefonu çaldı. Konuşması bitince bana döndüp,


"Abi arkadaşlarım kafedeymiş, ben onların yanına gitsem çok gecikmem?" dediğinde canıma minnetti.


"Ben alışveriş bitince seni alırım eve geçeriz o zaman." dedim.


Alışveriş hiç bu kadar cazip gelmemişti.


Benan'dan


Barlas ile Yasemin'in gelişi moralimi yerine getirmişti. Anladım ki Gaye beni evimden etse de ailemden edemez, gerçekten çok kıymet veriyorlar. Hele de Barlas yokken Yasemin'in anlattıkları, Gaye'yi resmen kapı dışarı atmış adam. Ne yalan söyliyim yanına kalmamasına sevindim. Umarım bu durum kardeşler arasında sorun olmaz.


Barlas hoca çok farklı bir adam, ilgisiz gibi dursa da çok detaycı ve iyi gözlemci. Karşı evin temizlik durumuna bile evin hanımlarından daha hakimdi mesela. Bence Gaye'nin kardeşini yağlı kapı olarak gördüğünün de farkındadır. Ağır abi tavırlarının yanında annesini, Yasemin'i ve beni çocuksu bir neşeyle izlediğini fark etmiştim. Üçümüzü bir arada görmek onu özellikle mutlu ediyordu sanki.


Şimdi salonda benim hazırlanmamı bekliyor. Beraber market alışverişi yapacağız. Ben o kadar eşyayı taşıyamazmışım. Herşey iyi hoş da bu adam benim pizza da neleri sevmediğimi nerden biliyor. Herkese böyle özel hissettiriyorsa tabii kızlar peşini bırakmaz.


Bırakmazsa bırakmasın sana ne Benan.


Kendi kendime olan muhasebem bitince dolaba boş boş bakmayı bıraktım. Yüksek bel kot pantolonumun üzerine kısa, belimi açıkta bırakan yeşil badimi giyip, kot ceketimi de elime alarak çıktım. Saçlarımı açık bıraktığım için koluma da lastik tokamı taktım.


"Ben hazırım hocam" dedim salonun kapısından seslenerek, Barlas da ayaklanınca beraber çıktık. Kapıyı kilitleyip anahtarı çantama attım.


Asansöre bindiğimiz de kokusunu hissettim, sigaradan hiç hoşlanmayan biri olarak rahatsız olmamam garibime gitti. Arabaya binip büyükçe bir marketin önünde durduk. A dan z'ye ev de olması gereken herşeyi almaya çalışıyordum. Her reyondan alınacak bişeyler vardı.


Barlas mutfaktan anlamasa da evin ihtiyacı olacak şeyleri iyi biliyordu. Hatta önemli çoğu şeyi bana hatırlatmıştı. Elimiz kolumuz dolu eve döndüğümüzde saat oldukça ilerlemişti. Poşetlerin neredeyse hepsini tek başına taşırken, benim elimdekiler yükte hafif olanlardı. Elindekileri mutfağa bırakıp,


"Ben gideyim artık Benan" dediğinde gitmesini istemediğimi fark ettim. Onların kalabalığına çok alışmıştım belki de. Ne kadar şanslıydılar sevgi dolu bir evde büyüdükleri için.


"Yorgunluk kahvesi içer misin?" diye sordum.


Tereddüt etse de beni kırmadı.


Su ısıtıcısına su koyup torbalardan kahve ve sütü buldum. Kahveleri hazırlayıp elimdeki kupalarla yanına adımladığımda telefonu ile ilgileniyordu.


Beraberce kahvelerimizi yudumlarken evde onunla yanlız olmak garip geldi, sessizliği Barlas bozarken,


"Ailen bu nişanı bozmanı kabul etmeyebilir biliyorsun değil mi?" dedi sanki saatlerdir kafasında bunu kurmuş gibi.


Kahvenin kokusunu içime çekerken doğru söylediğini biliyordum.


"Bu savaş bir yerde başlayacaktı Barlas, aslında yıllar önce başladı ama karşılarında duramadım. Yoğun bakımda senin başında beklerken, hep ne kadar aciz olduğumu düşündüm." dediğimde kahvesinde olan bakışları gözlerimi buldu. Devam ettim,


"Güç onların elindeydi, paraları ile herşeye hükmediyorlardı. Kendi ayaklarımın üzerinde durmadan onlardan kurtulamayacağımı biliyordum." dedim.


Gözlerini benden ayırmadan öyle dikkatli dinliyordu ki, bu konuştuklarımı dünya üstünde ondan başkasına anlatamayacağımı hissettim.


"Şimdi mesleğim var, bunu da elimden almak için uğraşırlar, beklerim, bu alçaklığı da yaparlar. Ama artık dönüşü yok, özel ders veririm, dershanede üç kuruşa çalışırım, hiç olmadı garson olurum yine de onların boyunduruğuna girmem." dedim tavrımın netliğini anlasın diye.


İkimizde sustuk sessizliği bozan yine o oldu.


"Sana teşekkür edemedim, başımda bekleyenin sen olduğunu bilmiyordum." dediğin de sesi evimi ısıttı sanki.


"Lütfen Barlas, ben olmam gereken yerdeydim. Keşke elimden daha fazlası gelseydi de onlara boyun eğmek zorunda kalmasaydım." dediğimde gözlerini kaçırdı kahvesinden içerken,


"Aslında Ankara'dayken ziyaretime gelirsin sanmıştım." dedi ortadaki sehpaya bakarak.


Onun yerinden bakınca canım acıdı. Sitem bile etmiyordu ama beklentisini de dile getirmek istemişti. Ben sessiz kalınca,


"Yani Umut geldiği için sen de belki uğrarsın..." derken sözünü kestim,


"Sen yoğun bakımdan çıkmadan beni yurt dışına yolladılar ne yazık ki..."


Yüzüm asıldı o günleri düşününce, her dediklerini yapmak zorunda kalmak beni deli etse de karşı koyacak gücüm yoktu. Umut ailemizin bizim için deli divane olduğunu sanırken gerçeklerden bi haberdi. Sadece telefonda geçmiş olsun diyebilmiştim.


Barlas'ın kaşları şaşkınlıkla havalanırken,


"Neden böyle birşeye gerek duydular?" dedi kaşlarını çatarak.


Cevaba çok şaşıracağını bilsem de söyledim,


"Çünkü annem seninle sevgili olduğumuzu düşünmüş." dediğim de şaşkınlığı izlenilesiydi fakat çabuk toparladı kendini, elindeki fincanı sehpaya bırakıp oturduğu yerde dikleşerek,


"Bu fikre nasıl kapılmış." derken duruşuyla asker Barlas karşımdaydı.


Asker hali ile öğretmen hali arasında ki fark şaşırtıcıyken, ikisinin de üzerinde de ustaca hüküm sürebiliyordu.


Dudak büktüm,


"Senin beni kurtarman, benim başından ayrılmamam onun için yeter de artar bile. Hayatı boyunca beni küçük aptal kız çocuğu olarak gördü. Sende beni kandıran bir para avcı olabilirsin, başka türlüsünü bilmedikleri için anlamaları da mümkün değil malesef." dedim ellerimi iki yana açarak.


Güldü ama bu gerçek bir gülüş değildi. Bende onun gibi güldüğüm de ağlanacak halimize gülüyorduk aslında.


"Ben seni ziyaret edip geçmiş olsun demek isterdim." dedim samimiyetle.


Gözlerimiz tekrar buluştuğunda bakışında ki manayı çözemesem de farklıydı. Şimdiye kadar baktığından farklı baktı ilk defa, içten içe kırılmıştı belki de şimdi duydukları ile mutlu oldu. Kafasından ne geçtiğini keşke bilebilseydim.


"Ben seni gelmiş kabul ediyorum o zaman, yanlız bana bi kek yaparsın artık hasta ziyareti eli boş olmaz." dedi ortamın duygusallığını dağıtmak ister gibi.


"İstediğin kek olsun hocam o kolay" dediğimde ikimizde güldük.


"Ben artık gideyim" deyip ayağa kalktı sonra eklemek istedi ki bana dönerek "Burda yanlız değilsin Benan. Sen dik durdukça ben hep arkanda olurum. Yeter ki sen kararlı ol."


"Teşekkür ederim" dedim "herşey için..." diye ekledim.


Barlas'ı uğurladığımda çok hafiflemiş hissediyordum. Konuşmak çok iyi gelmişti. Ailem, benim herkese açamadığım yaramdı. Çevremde ki çoğu insan onların etrafında pervane olmayı seçtiğinden, gerçeği görselerde görmezden geliyorlardı.


Loading...
0%