
Bölüme geçmeden önce geçen bölümde çok tartışılan bir konu var arkadaşlar.
Ülkü kuma gelmiyor diye tabii ki sevinecek bunun neresi bencillik dedi bir çok okurum.
Bunun içinde bencillik yok arkadaşlar çok haklısınız ama burdan sonra olana sessiz kalmak bencillik.
Hem Mirza adına, hem Ülkü adına, iyi de yazarım sen de bir tek Ülkü'yü öne sürdün. Erkek karakterleri kayırıyorsun diyen oldu.
Erkek karakterlerimi kayırmıyorum arkadaşlar ama güçlü kadın yazayım derken, sümsük adam yazmayı doğru bulmuyorum. Güç dengesinin olmadığı yerde herkes güçlü kalabilir.
Hz. Ali'nin çok sevdiğim bir sözü var,
Akıllı kadınlar kocalarına kral gibi davranır, kraliçe olurlar.
Akıllı olmayanlar kocalarına köle muamelesi yapar, kölenin karısı olurlar.
Ben Miran'ı savunmak derdinde değilim, hiç olmadım. Ama harcatmak da, hakkını yedirmekte istemem. Onun için yaşananları kısaca bir hatırlatıp hafıza tazeledim.
Aynı şey Narin için de geçerli, çok güçlü bir karakter Narin... Kendini sevmeyen bir adam için bunca entrikayı zayıf bir karakter çeviremez. Ama gücü yanlış yerde harcarsan da kontrolsüz güç, güç değil zehir olur.
Şimdi hayata çok doğru bir yerden bakan, ayakları yere basan yanlız ama güçlü bir anne Narin...
Ve bunu söylemeyi borç biliyorum, Miran'dan daha mutlu olacak... Sadece biraz sabır...
Kadın~erkek değil de karakter meselesi bu arkadaşlar...
Patates kaynayan suda yumuşar, yumurta sertleşir... Şartların sizde nasıl etki yaratacağı içinizde ne taşıdığınızla ilgilidir.
Ülkü bencil bir kadın ama öyle ama böyle... Sebebi o veya bu... Bencil...
Mirza ailesine karşı umursamaz... Fedakarlık yapıp kendini öne atası yok, çünkü o değeri görmemiş.
Birbirini seviyorlar, kötü insanlar değiller. Boşanmayacak bebeklerini büyütecekler.
Elbette ki anın şoku geçince vah tüh edeceklerdir.
Bu bölümü özellikle Derya'sız yazdım, çünkü aynı karakteri fazlaca yüceltmek de hoşuma gitmiyor.
Fekat... Orda Derya (Ülkü'nün durumunda olmaktan bahsediyorum) olsaydı, sığınma talep eden bir kadını bir erkeğin ayağı dibinde bırakmaz ilk o tutar kaldırırdı.
Ülkü'nün de yapması gereken buydu, okkanın altında kendi canı olmasa yapardı da...
İşte ikisi arasında ki fark da bu...
Ülkü de güçlü ama kendi başını ağrıtacak yerde sessiz kalıyor...
Eee... Firuze'yi kurtar dediniz kurtardık da, Bekir Ağa'yı Derya'dan nasıl kurtaracağız bakalım?
Miran bu işe ne diyecek...
Bindik bir alamete gedeyoz kıyamete amaninn...
Yorum sınırı 300 hadi bakalım. 😉
✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙
Firuze'nin kafasında çok soru vardı, Miran kim? Bu adam neden ona kefil oldu? Ve sığınmak isterken nasıl kendini berdelin içinde buldu...
Ve en önemlisi babası ne olacaktı?
Bu işe çomak soktuğu için Civan Ağa da, Doğan pisliği de delirmiş olmalıydı.
Arabada sadece Bekir olunca iyice köşeye sinmişti, Hanım Ağa'ya sığınmak kolaydı. Kadındı sonuçta ama tanımadığı bir adam ile yola çıkmış olmak tedirgin ediyordu.
Yine de gücünü topladı,
"Ağam birini aramam lazım." Deyince arabayı dalgın gözlerle kullanan Bekir başını kıza çevirdi.
Arka koltuğa sinmiş kalmıştı, tedirgin olması normaldi de korkuyor olmasını hiç istemezdi.
Sağa çekip durdurdu yavaşça onlarla beraber duran bir çok araba vardı ama umursamadı,
Telefonunu geriye uzattı,
"Ara tabii de, numarayı ezbere biliyor musun?" Deyince başını salladı Firuze,
"Dağhan abimi arayacağım, biliyorum numarasını." Dediğinde Bekir kızı yanlız bırakıp indi arabadan.
Firuze numarayı tuşları ama ekranda DAĞhanım diye kayıtlı olarak belirmesini beklemiyordu.
Bunca acısının içinde kıkırdayıp tekrar etti
DAĞhanım...
Çalan telefon cevaplandı,
"Bekir kardeşim yoldayız, geliyoruz." Dedi Dağhan'ın telaşlı sesi.
"Abi..." Dedi dolan gözlerini tutamayarak.
"Firuze... Allah'ım çok şükür... Firuze'm Bekir'in yanında mısın sen? Nasıl kurtuldun ellerinden? Seni Doğan Ağa'ya sözlemişler ama korkma abim ben geliyorum." Diye peşi peşine konuştu.
"Abi ben konakta değilim, Bekir Ağa çıkardı beni bırakmadı orada. İyiyim merak etme." Dedi önce onu sakinleştirmeye çalışarak.
"Helal olsun Bekir'e de, bu sözlülük lafı çıktıysa o Doğan iti peşini bırakmaz. Seni Kayseri'ye getireceğim artık itiraz kabul etmiyorum."
Kayseri'ye gidince kurtulunuyor muydu ki? Annesini polis saklarken bulanlar Firuze'yi Dağhan'ın yanında eliyle koymuş gibi bulurdu.
"Abi beni Berdel bedeli olarak çıkardılar konaktan, Doğan Ağa peşime düşemez." Dediğinde karşıdan acı bir fren sesi duyuldu.
Öyle ki Firuze'nin yüreği korkuyla sıkıştı.
"Ne berdeli? Kudret'i verecekler dedi bana kahya." Diye şaşkınlıkla sordu Dağhan.
Kâhyanın haber sızdırdığından şüphe ediyordu zaten genç kız, ne zaman büyük bir olay olsa Dağhan arardı çünkü...
"Kudret değil abi benim Berdel olan." Deyince ilk defa Dağhan'ın ağzından küfür duydu.
"Kuma mı edecekler seni kabul etmiyorum." Diye yükseldi adam.
Bilmiyordu ki Firuze kuma mı olmuştu?
"Mirza evli bunu nasıl yapar Bekir, aklını mı kaçırdı? Onu ver telefona!" Derken bulsa bir damla su da boğacak gibiydi az evvel kardeşim dediği adamı.
Yutkundu Firuze,
"Mirza değil Miran Aladağ ile Berdel yapılacak." Dediğinde ise buz gibi bir sessizlik kapladı arabayı.
"Abi...?" Dedi Firuze çekinerek.
Derin bir nefes alıp verdi Dağhan,
"Geliyorum abicim, söz veriyorum istemediğin hiç birşey olmayacak. Bekir'i ver şimdi." Deyince kapıyı açıp az ilerde sigarasını içen adama uzattı telefonu.
Bekir telefonu aldı,
"Arabaya bin Firuze üşürsün." Deyip onun binmesini beklemeden telefon ile uzaklaştı.
Konuşulanları duysun istemiyordu belli ki,
" Bekir, Miran nerden çıktı? O Mardin'i terk etmedi mi? Nasıl gencecik kızı başından iki evlilik geçmiş adama vereceğiz. Bunu mu buldun çözüm diye?"
Bekir bu tepkiyi bekliyordu, bu birinci ve en kolay dalgaydı.
"İyi Dağhan geri dönüp bırakayım Firuze'yi, Kudret dünden razı Mirza'ya kuma olmaya. Doğan da pek üzüldü senin gözünden sakındığın bacını yatağına süs yapamayacak diye. Götürüp bırakayım bu dediklerim kafana yatıyorsa." Dedi sigarasından derin bir nefes çekerek.
Dağhan uzun sunturlu bir küfür etti,
"Aynen kardeşim, sen yine aklı başında adamsın başka çarem olmadığını anladın. Miran'ın haberi yok haberi..." Diye dert yandı. "Ne deyip de söyleyeceğim hiç bilmiyorum. Ebemi öpecek duyunca..." Dedi kendi derdine düşerek.
Dağhan sıkıntılı bir nefes verdi,
"İçime sinmiyor Bekir, Miran'a da yazık adamın başından Dünya iş geçti. Millet ileri geri konuşuyor ama ben tanırım arkadaşımı öyle biri değildi." Dedi düşünceli bir sesle.
"En iyi çözüm buydu Dağhan, Doğan şerefsizi biliyorsun başka türlü bir ömür saklanan lazım kızı. Töreydi, namusdu diye iki beyin yoksununu doldurup peşine yollayacak illaki. Kudret desen Mirza'nın yuvasını yıkmadan durmaz. Arjin hanımın arayıp da bulamadığı gelin..."
"Orası da doğru, saklasam da diken üstünde yaşayacak..." Deyip duraksadı. "Benim amcamı o konaktan almam lazım Bekir. Firuze sana emanet kardeşim."
"Aklın kalmasın Miran ya da Hanım Ağa biletimi kesmezse canım pahasına korurum." Deyip kapattı.
Boran'ı arayıp bir turda ona anlattı olanları,
"Gazan mübarek olsun." Diyen adam da haklıydı.
Korkunun ecele faydası yok, el mecbur Firuze'yle beraber döndü geldi evine...
Gülhan hanım, Zelfi ve Cihan ile alışverişte olduğu için kapıyı Hesna açtı,
" Bekir hayır olsun bu saatte." dediği sırada Firuze'yi gördü.
Kaşları çatıldı inceden,
"Kim kıydı da vurdu sana? İçeri gelin hemen, ay Allah'ım elleri kırılsın yapanın!" Dedi kimdir necidir sormadan.
Bekir kendine çektiği gibi alnından öptü karısının,
"Misafirimizin adı Firuze güzelim, anlatacağım sana, bugün akla gelmeyecek işler başa geldi." Derken üçü oturma alanına gelmişlerdi.
"Songül ilk yardım çantasını getirir misin? Acil!" Diye seslendi Hesna üst katta olan yardımcılarına sonra çekingen duran kıza baktı,
"Hoş geldin, ben seni böyle görünce akıl edemedim. Hesna ben Bekir'in eşiyim." Diye kendini tanıttı.
Kötüyü çok görünce iyi niyetli olanı çabuk seçer olmuştu Firuze,
"Hoş buldum, ben alışığım bunlara korkmayın." Dedi eli dudağının kenarındaki yaraya gitti refleksle.
Hesna kendini gördü bir an kızda, tüm tüyleri irkildi bir anda,
"Alışık değilsindir, ümitsizsindir." Deyip Bekir'e baktı. "İncitmeyene bir denk gel fiske kaldıramaz olursun." Dedi kendi kendine konuşur gibi..
Bekir araya girdi,
"Hesna'm Aladağların kızı Rojda'yı biliyorsun?" Dedi.
Dudak büktü Hesna,
"Ülkü hanımın görümcesi?" Dedi doğru anlayıp anlamadığını teyit etmek için,
"Ha işte o arkadaş Civan Ağa'nın oğluna kaçmış, Firuze'yi Berdel için getirdim." Diye kısa ama öz anlattı.
Hesna'ya kal geldi...
Berdel derken...
Kimi kiminle Berdel edeceklerdi?
Berdeldi madem bu kız niye Aladağ konağında değildi?
Tabii Ülkü'nün üstüne ise taş taş üstünde bırakmamıştır, ondan mı buraya gelmişti ki?
Kafasının içinden bin soru geçti de birini sormaya cesaret edemedi.
Gencecik kızın yanında nasıl soracaktı, kuma mı getirdiniz diye...
"Anladım..." Dedi hiç birşey anlamamıştı oysa ki...
"Benim bu olanları Miran'a anlatmam lazım, sen Firuze ile ilgilenirsin güzelim." Dediği sırada iki soru cümlesi üst üste bindi.
Hesna,
"Miran ağaya mı Berdel ettiniz?" Dedi şokla.
"Benden haberi yok mu?" Dedi Firuze.
Derin bir nefes alıp verdi Bekir, bugünü bir atlatsın sabah Cihan'a fakir sevindir diye verdiği aklı kendi tutacaktı.
"Firuze, Miran hiç birşey bilmiyor, ne Rojda'nın kaçtığını, ne de seninle onun için Berdel hükmü verdiğimi. Ailesi ile görüşmüyor, onlar için de parmağını oynatmaz." Dedi açıkça.
"Ya beni istemezse, ben ne olurum o zaman ağam." Derken korku iliklerine işledi kızın,
"Sana orda ne dedim ben? Kefili benim Miran'ın, tepkisi de, öfkesi de bana sana rüzgârı bile değmeyecek. Benim sözüme güven, tutamayacağım sözü vermem." Deyip Hesna'yı işaret etti, "Sor istersen."
Bekir çalışma odasına geçerken geride iki şaşkın kadın bıraktı.
Hesna, Firuze'yi rahatlatmak için,
"Bekir'in bir bildiği vardır, sen üzme kendini. Gel dudağına krem sürelim, kaşında kanamış orda kurumuş..." Deyip ilk yardım çantasına yöneldi.
"Sen tanır mısın onu hanım ağam?" Deyince elinde kremle duraksadı Hesna, tanırdı da çok değil. Duyduğuna inanan biri olmak istemezdi ama bunca konuşulan da Hesna söylemese başkası tarafından bu kıza söylenecekti.
"Birincisi hanım ağam değil Hesna, ikincisi bir kere denk gelmiştim çok tanıdığım söylenemez." Dedi doğruyu söyleyerek.
Firuze esas derdiyle kıvrandı,
"Evli değil de mi? Kuma olup kimsenin yuvasına sebep olmak istemem Hesna." Dedi korkuyla.
Derin bir nefes alıp verdi Hesna,
"Evliydi boşandı, biraz da zor zamanlar geçirdi. Kendi anlatır sana, insanlar çok konuşuyor Firuze her duyduğuna inanmamak lazım." Deyip dudağının kıyısında ki yaraya krem sürdü ama içine nasıl su serptiğini bilemedi.
Boşanmış lafına hiç takılmadı Firuze, kendi de beşik kertmesinden yana namlıydı zaten, tek derdi iyi bir insan olmasıydı.
Kaşını temizlerken konuyu değiştirdi Hesna, başka soru sorarsa yanlış birşey söylemekten korkuyordu.
"Kaç yaşındasın..." Deyip daha dikkatli baktı kıza "Ben seni bir yerde görmüş olabilir miyim?"
Dudak büktü köyden çıkmazdı ki, kim nerde görecekti onu.
"Yirmi" dedi Firuze. "Pek dışarı çıkarmazlardı beni, liseyi bile dışardan okudum. Nerede göreceksin ki?" Dedi burukça.
"Aaa... Bende açık liseden okuyorum, kesin orada gördüm. Bu gözler unutulur mu? Çok ağlamışsın ondan saklanmış zümrüt yeşillerin." Dedi kızı güldürmek için.
O sırada içerde volta atıp duran biri vardı... Bekir...
Nasıl diyecekti Miran'a senin üstünden berdel hükmü verdim diye...
Korkunun ecele faydası var mıydı?
Öyleyse kıvırmaya da, kıvranmaya da gerek yoktu,
Telefondan arkadaşının ismini bulup aradı, karşıdan Miran'ın uykulu sesi duyuldu.
"Bekir..." Dediğinde,
"Uyuyon mu lan sen?" Diye yükseldi Bekir.
Çok haksız bir yükselişti ama işine de geldiği için bozmadı.
"Bekir İstanbul'da hava alanından eve kaç saatte gidiliyor biliyor musun? Kapat kafam kazan, sonra konuşuruz." Deyip telefonu yüzüne kapatan adamla iyice dellendi.
Ne yani Bekir burda ecel teri dökereken Miran Efendi'nin kıçında pireler mi uçuşuyordu.
Tekrar aradı,
"Kalk elini yüzünü yıka konuşmamız lazım, başlarım ha uykuna..." Deyip Miran'ın kendine gelmesini bekledi.
Bir dakika kadar sonra,
"Ha... buyur dinliyorum Bekir, inşallah bu kadar tantana ettiğine değecek bir derdin vardır."
Vardı, olmaz mı?
"Rojda kaçmış." Dedi ilk darbeyi vurarak.
Kısa bir sessizlik oldu,
"Eee..." Dedi Miran...
"Civan Ağa'nın oğlu Bedirhan'a." Deyince güldü Miran,
"Arjin hanım dengi bir aile bulmuş işte ne güzel entrikanın dibine vururlar." Dedi alayla.
"Miran...!" Dedi Bekir uyarır tonda.
"Beni ilgilendirmiyor Bekir, ayakları pınar başları göl olsun." Diyen adamın sesi buz gibiydi.
"Baban Berdel diye tutturdu Miran, Mirza'yı yakacaklardı." Dedi ama devam edemedi.
"Mirza kabul etmez, gerisi de umrunda değil, toprak mı alıyorlar, Rojda'yla o hıyarı mı vuruyorlar ne halt yerlerse yesinler. Ben Rojda yüzüne bir kere yandım, bir daha yanamam." Dedi bıçaktan keskin bir tavırla.
Bekir gözlerini kapattı anlık güç toplaması lazımdı,
"Miran adına Berdel hükmü verildi kardeşim, bir an önce yola çık Mardin'e gel." Dedi.
İki tarafta sustu bu sözden sonra...
Berdel ve Miran...
Üçüncü kere bir evililiğe itilen ve yine fikri sorulmayan bir adam.
Burnundan derin bir nefes verdi,
"Benim olmadığım yerde kim benim adıma hüküm veriyor Bekir, ben babama da, kardeşime de bu cesareti vermedim. Boran desen sormadan iş yapmaz... Kim bu dediğine cesaret edebilir? " Diye sordu tavizsizdi sesi.
Derince yutkundu Bekir ama bu yolun dönüşü yoktu,
"Ben verdim, hükmü veren benim Miran... Bekir Karacahan olarak Boran'ın yerine ben hüküm verdim. Üstüne bir de kıza karşı sana kefil oldum. Gel müstakbel karına sahip çık yoksa Doğan Ağa peşinde haberin olsun." Dedi tek nefeste...
"Sen..." Dedi ama devamı gelmedi "Bunu..." Dedi yine devamı gelmedi...
Uzun bir sessizlik oldu, Bekir'in suçunu bildiği, Miran'ın kardeşim dediği adamı kırmamak için dilini yakan kelimeleri yuttuğu derin bir sessizlik...
Ama...
"Beni Civan Ağa'nın kızı Kudret için mi yaktın Bekir." Demeden de duramadı Miran.
O kızın derdi belliydi, buna değer miydi?
Derin bir nefes alıp bu sitemi göğüsledi Bekir, salonda oturan orman gözlü kız olmasa tövbe bu işe Miran'ı karıştırmazdı.
"Kudret için seni yakmam Miran, ama yaktığıma değeceğini gördüm hüküm verdim. Ben bir masuma Miran'ın kefili benim dedim. Kızın adı Firuze, Aladağ konağına yollamadım. Emanetin bizde, ya gel sahip çık yada kurtlar sofrasına terk et... Gerisini sen bilirsin." Dediğin de yine bir sessizlik oldu ama sessizliği bitiren Miran'ın kapattığı telefon oldu.
Kapanan telefonu kulağından uzaklaştırıp baktı Bekir,
"Beni yüzü kara çıkarma Miran, kız gerçekten masum..." Diye söylendi kendi kendine.
Kapıdan giren karısı ile ona döndü,
Hesna sesini kısık tutsa da sesi oldukça baskındı,
"Bekir bu kız daha yirmi yaşında, köyden bile çıkarmamışlar. Gözü açılmamış kızcağızı üçüncü evliliği olacak bir adama nasıl emanet edeceğiz. Bu iş benim içime hiç sinmedi. Kızın yanında ses etmedim ama Miran Aladağ kim onu bile bilmiyor. Laf söz illaki kulağına çalınacak, kıza da yazık Miran ağaya da." Dedi hiç ara vermeden.
Karısının saçlarını kulağının arkasına sıkıştırtı Bekir,
"Biliyorum güzelim, biliyorum ama başka çarem yoktu Hesna. Kızı dedesi yaşında adama vereceklerdi. Miran'a güvenirim ben, ne olursa olsun Firuze'yi üzmez. Birbirini severler, sevmezler bilemem gönül işi ama bir damla kızı da kurtlar sofrasında bırakmazdım." Dediğinde kaşları çatıldı Hesna'nın,
"Bu iş niye sana kaldı ki, bekleselerdi Boran Ağa gelseydi." Deyip duraksadı. "Derya abla biliyor mu?" Deyince,
Kaşlarını kaldırıp indirdi Bekir,
"Eyvah ki eyvah Bekir, o bir tek Boran Ağa'nın mecbur olduk sözüne inanır. Şimdi Miran abi senin arkadaşın, kız küçük... İhale niye sana kaldı ya..." Deyip olduğu yerde bir tur döndü.
Evlendiklerinden beri ilk defa şüphe ile kıstı gözlerini,
"Gerçekten başka yol yoktu değil mi Bekir? Bak ben senin sözüne şeksiz şüphesiz inanırım ama bu kıza başka yol bulamaz mıyız?" Diye sordu.
On dakikadır tanıdığı kız için çabasına gülümsedi Bekir,
"Olsa... Keşke olsa güzelim, sanıyor musun ki Miran bu işe sevinecek. Yüzüme kapattı telefonu, zaten psikolojisi bitik..."
"Offf..." Dedi Hesna "Bayram Ağa'nın bile nasıl üstüne gitti Zelfi meselesinde, nişan önü Derya abla ile gerilmezsiniz inşallah."
Bekir hayretle baktı karısına,
"Var ya Derya hanım muhtemelen anamdan emdiğim sütü burnumdan dökecek. Sen hâlâ Cihan'ın nişanının derdinde misin? Yemin ediyorum şaka gibisiniz abi kardeş!" Dedi sitemle.
"Ama Bekir, biz bu güne kolay mı geldik. Şimdi isteme önü hiç iyi olmadı hiç..." Dedi hâlâ aynı dertle dertlenerek.
"Hesna... Güzelim hadi git Firuze'yi misafir odasına yerleştir dinlensin kızcağız. Git bak kalbini kıracağım yoksa." Dedi sabır dileyerek.
✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙✨🌙
Daha iki gün önce geldiği yolu geri dönüyordu Dağhan ve Sevinç, anlamışlardı bir işler döndüğünü ama bu kadarını beklemiyorlardı da.
Saatlerdir yolda olsalarda Mardin'e yaklaşmışlardı. Firuze ile telefonda görüşen Dağhan sonrasında fazlası ile sessizleşmişti.
O ani frenden sonra ne konuşuldu ise kocasını sessizleştiren de o olmuştu.
Fren sesi ile uykudan sıçramasa haberi olmayacaktı belki de. Miran Aladağ ve Berdel lafı geçmişti, o kadar duyabilmişti. Dağhan konuşmak istemiyordu. Zaten nöbetten çıktığı için kafası darma dumandı Sevinç'in...
O arada telefonu çalınca, çantasından çıkarıp ekrana baktı,
"Yasemin." Diyerek hâlâ Mardin de olan kuzenin aramasını cevapladı.
"Sevinç abla annem söyledi Mardin'e geliyormuşsunuz?" Diyen genç kız yeni döndükleri için bu işe anlam verememişti.
"Öyle oldu Yasemin, Bedirhan kız kaçırmış, karşı tarafta Berdel diye Firuze'yi alıp gitmiş." Dedi anladığı kadar anlatarak.
"Neee!" Dedi Yasemin...
Arkadan Derya'nın sesi duyuldu.
"Ne olmuş?"
Yasemin ilk defa yakınen şahit olduğu olayı dile döktü,
"Berdel diyor Derya abla? Berdel kaldı mı hâlâ ya?"
Tabii lafı bitmeden telefon elinden çekildi,
"Ne Berdeli Sevinç? Öyle birşey olsa haberimiz olur. Kim kimi kaçırmış?" Dedi şaşkınlıkla.
Ordan sonrası ise kaos...
Sevinç bildiğini anlattı, eksiğini Dağhan mecburen tamamlandı.
Kız yirmi yaşındaydı, hükmü Bekir Ağa vermişti. Hemde arkadaşı Miran Aladağ için...
Kapıdan çıktığında hedef karşıki evdi. Bekir Ağa bunu nasıl yapardı... Kaç saat geçmişti olayın üstünden ne yaparsa bu kızı kurtarırız diye çırpınacaklarına, Berdel hükmü vermiş evlerinde oturuyorlar mıydı?
Bir hışımla bahçeden çıkmak için adımlarken garaj kısmının raylı kapısı hareketlendi ve Boran'ın jipi bahçeye girdi.
Bugün kesinlikle verilmiş sadakası vardı Bekir Karacahan'ın...
Boran alev almış mavi gözlerinden olan biteni öğrendiğini okuduğu gibi Derya'yı kolunun altına alıp olayları en başından anlatmaya başladı.
Bekir ile Derya karşı karşıya gelmesin diye saatlerdir durmadan direksiyon sallamıştı.
Derya'nın Miran'ı hiç tanımadığını ama hakkında konuşulanları bildiğini düşünürsek Bekir'in kalkıştığı işi hoş görmesi imkansızdı.
Gel gör ki bu topraklarda doğup büyümüş Boran, olaylar bu raddeye geldikten sonra başka yol kalmadığını bilecek kadar deneyimli idi.
Derya ise mantığına yatmayan her işin muhalifi.
Dakikalar sonra ilk sinir harbi yatışmış, karı koca burdan sonra ne yapılmalıyı konuşur olmuşlardı.
Köye ulaşan Sevinç ve Dağhan, Burhan Ağa'nın esas planını da anlatınca,
"Ben o kızı orda bırakmam Boran, gidip alalım. Miran ağaya falan da vermiyorum, kızın gönlü olmadıktan sonra kimse ile evlendirmem. Cihan nasıl ikna etti Zelfi'yi, o da gelsin kızı ikna etsin ancak o zaman olur bu iş." Dedi sakinleşmiş ama haksızlığa tavrı silinmemiş sesiyle.
"Cennetim, Cihan seviyordu Zelfi'yi ikna etmek için sebebi vardı. Miran belki kendi de istemiyor bu evliliği neden kızın peşinden koşsun ikna etmek için." Diye mantıklı bir soru sordu.
Tahammülsüz bir nefes alıp verdi Derya,
"Kendine aşık etsin denedim Boran, bu yola çıkıldı madem kızın aklına gelecek bin türlü soru işareti olacak. Yazık değil mi? Kim olduğunu bilmediği bir adamın önce koluna, sonra koynuna mı girsin?" Dedi oyun halısında oynayan kızına bakarak.
"Sakin olacaksın, Bekir'in suçu yok anlaştık mı? "Diye sordu Boran.
"Söz veremem, duruma göre bakacağız artık." Dediğinde Boran başını gülerek iki yana salladı.
"Ben kime ne anlatıyorum bir saattir? Yürü hanım ağam yürü..." Deyip elinden tuttuğu Derya ile karşı eve adımladılar.
Yasemin ve Ayşe kucaklarında Gülce ile onların gidişini izlediler.
"Ben o sinirle çıkarsa Zelfi'nin nişan işini de bozar dedim ama Allah yüzlerine baktı da Boran abi geldi." Dedi Yasemin.
"Dur bakalım orda yine sinirlenmez inşallah!" Dedi Ayşe.
Karşı evin kapısına geldiklerinde Hesna karşıladı onları, salonun ortasında bir Dünya alışveriş poşetleri yığılmış. Zelfi ve Cihan üstlerinde montları eve yeni girmiş oldukları belli, olan biteni anlamaya çalışıyorlardı.
Gülhan hanım koltuklardan birinde yorgunca oturuyordu.
"Hoş geldiniz." Dedi Bekir.
"Hoş buluruz inşallah Bekir Ağa." Dedi Derya.
Hesna korku ile dudağının kenarını ısırdı.
Firuze kaldığı odadan çıkıp aşağıdaki kalabalığa baktı ama kimse onu fark edecek gibi değildi.
"Bugün Boran yok diye sen bir hüküm vermişsin, bu evde Berdel bedeli bir kız varmış?" Dedi sonunu soruya çevirecek bir tonda.
"Öyle gerekti Derya hanım." Dedi Bekir dik bir tavırla.
"Öyle gerekmese yapmazsın bilirim Bekir Ağa ama bu işin oluru yok." Dedi Derya.
Cihan ile Zelfi birbirine baktılar...
Burada ne oluyordu?
"Kızın planı Mardin Ağasına sığınmakmış, şartlar seni Berdele zorlamış... Anlıyorum. Ama o Miran ağayı ortaya sürmeni anlamıyordum. Adamın haberi var mı?" Diye sordu.
Bekir ve Hesna bakıştılar sadece yoktu.
"Yok." Dedi Bekir.
Dudak büktü Derya,
"Rızası var mı?" Dedi.
Sessizlik olunca kendi cevapladı.
"Yok belli ki... Ben bu kızı o adama vermem Bekir Ağa. Gelip ikna edecek, kızın rızası olacak ancak o zaman tamam derim."
Bekir cevap verecekken,
"Hanım ağam." Diyen zarif bir ses duyuldu.
Derya'nın gözleri Firuze'yi buldu, su damlası gibiydi kız nasıl üçüncüye evlenecek adama Berdel diye vermişlerdi.
Az önce millete racon kesen o değilmiş gibi,
"Firuze." Dedi Sevinç'ten öğrendiği ismiyle. "Gel güzelim ben de seni almaya gelmiştim." Deyip Bekir'e döndü.
" Miran ağaya selam söyleyin, rızasını almadan Firuze ile evlenemez." Deyip koluna taktığı kızla geri dönüyordu ki gözü Zelfi le Cihan'a takıldı.
"Miran ağa ne zaman ikna olur o zaman gelir iki kızı da istersiniz. Yürü Zelfi, bu iş çözülene kadar istemede Nişan da yok!" Deyip çıktı kapıdan peşi sıra şaşırmış bir aile bıraktı.
Cihan delirmek üzereydi konunun nasıl kendilerine döndüğünü anlamamıştı bile. Ne alakaydı yani, zaten güç bela kavuşmuşlardı.
Daha Zelfi ona alınmamıştı bile şimdi bu olacak iş miydi?
En iyisi konuşmaktı.
Derya'nın peşi sıra çıkmak için adım atacağı sırada Zelfi'nin zarif parmakları serçe ve yüzük parmağını kavradı çekingence...
Ve durdu Cihan...
Zelfi kendi isteğiyle elini tutuyordu nasıl durmasın...
"Zelfi?" dedi onun tutmaya çekinen ellerine parmaklarını dolayarak.
"Blöf yapıyor, merak etme bize engel olmaz." Dedi kendinden oldukça emin.
Olmazdı, olamazdı zaten...
Zelfi ona böyle bakıp elini tutarken, kim engel olabilirdi ki artık.
"Yine de ben gideyim sinirlenmesin." Dediğinde el mecbur bıraktı Cihan tuttuğu narin eli.
Cihan onun peşi sıra bakarken şükür secdelerine kapanmak istiyordu...
Ve tüm ahalinin merak ettiği detay Miran'ın bindiği uçak Mardin semalarına giriş yapmıştı.
Derya ve Bekir'i çok keskin çarpıştırmak istemedim. Çünkü ikisi de çok sevdiğim karakterler...
Miran yolda hele gelsin bakalım o ne diyecek bu işe...
Firuze'm savrulan yaprağım benim... Ama şimdilik o da kendinin farkına varacak merak etmeyin.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 119.99k Okunma |
11.73k Oy |
0 Takip |
79 Bölümlü Kitap |