Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14. Bölüm

@zamansizim84

Devran'ın telefonunu kapatan Derya, bi süre öylece kala kaldı. Belli ki Boran bir sinir krizi geçirip kontrolü kaybetmişti. Bu kadar ağır sözleri hem de hak etmemişken sindirenemesi normaldi. Üstelik bunun bi oyun olduğunu Vildan hanıma söylemek varken, kendisine verdiği sözü tutmuş, onca lafı sineye çekmeye çalışmıştı.


Boransa, yatağın ucuna oturmuş Derya'nın gönlünü nasıl alacağını düşünüyordu. Olanları anlatmasına müsade etse, anlardı Derya. Olanlar öyle zamansız yaşanmıştı ki. Derya'nın konağa karşı düştüğü durumu sindiremediğini tahmin ediyordu.


Çok sessizce tıklanan kapı yavaşça açıldı. Derya, Boran'ın uyuyamıycağını tahmin etmişti.


Gelip yanına oturdu. 


"Uyumamışsın." dedi ne diyeceğini nereden başlıycağını kestiremiyordu. Onunla konuşmaya başladığında Boran'ın herşeyi anlatacağını biliyordu.


Derya'dan gelen ilk adımla söze girdi,


"Derya, çok özür dilerim. Ben sana verdiğim sözü tutamadım. Ne diyeceğimi bilmiyorum. İnan ki böyle olsun istemezdim." dedi.


"Verdiğin sözü tuttun Boran, düğüne gideceğiz dedin işte burdayız." Dedi hiç bir şey olmamış gibi.


Boran başını çevirip Derya'ya baktı. Yine döküleni saçılanı öyle güzel toparlıyordu ki,


"Bunu yapma Derya, bana kız, bağır hatta bir tokat geçir. Hakettim!" Dedi bu kadar anlayışlı olması eziyordu Boran'ı, alışık değildi incitilmemeye.


"Boran yaşananlar için sana kızgın ya da öfkeli değilim. Sadece bir kırgınlıktı yaşadığım. Bunu yapmak için geçerli sebebin olacağını tahmin edebilecek kadar seni tanıyorum. Fakat bütün konağın önünde düştüğüm durumu sindirmem için biraz zamana ihtiyacım vardı. Olanları biliyorum Devran az önce anlattı." Dedi onun anlatmak için bir daha yorumlamaması için.


Boran'ın boynunda ki damarlar belli oluyordu. Sanki o anları tekrar yaşar gibi.


"Çok ağır konuştu Derya, hiç bişey diyemedim." derken yumruklarını sıkıyordu. Ayağa kalkıp balkon kapısını açtı sanki nefes alamıyormuşçasına kendini balkona attı. Evin arka tarafına bakan balkon düğünün karmaşasından çok uzaktı.


Derya da peşinden balkona çıktı. Boran'ın gözlerindeki damlalar akmak için çabalarken, Boran onları geri yollamak için çaresizce volta atıyordu. Tam karşısına geçip durmasını sağladığında gözlerinde ki acı yüreğini yaktı. O an sanki babasını yada kardeşini sarıp sarmalarmış gibi sarıldı Boran'a içindeki duygu sadece şevkatti.


Boran kendine sarılan kollara ne kadar ihtiyacı olduğunu hissetti. Oda kendini saran şevkatli kollara sığındı. Derya'nın onu anlıyacağını biliyordu. Göz yaşlarının akmasına müsade etti. İlk defa başkasının yanında ağlıyordu. Derya nasıl onun duvarlarını bu kadar kolay yıkıyordu.

En kötü anında bi tek ona sığınacak kadar yakın hissettiren neydi. Peki ya normal de yüzü gülmeyen, somurtkan, mesafeli Boran onun yanındayken üniversite yıllarındaki neşeli gence dönüşmesi. Bu kız sanki her derdinin dermanıydı. Bir kaç dakika öylece kaldılar. Derya bir adım geri atıp,


"İyi misin?" dedi bütün içtenliğiyle.


"Daha iyiyim." dedi gözlerini belli etmeden silmeye çalışırken.


"Biraz konuşalım mı?" Diye sordu,


"Bi duş alsam sonra konuşsak Derya olur mu?" dedi kırmaktan korkan sesiyle.


"Olur tabii ki Boran, havlun yatağın üstünde ben çıkıyorum. Sen dinlen, lütfen biraz uyumaya çalış." Dedi, tam kapının yanın da durdu."Daha kalburla su taşıycaksın" deyip güldü.


"Yanlız teyze fena, tam hanım ağa olmak için yaratılmış kadın." dedi biraz evvel ki halinden biraz sıyrılarak.


"O da sevdiğine takılır. Ama Pınar'ın bi üst sürümü olduğu için bunu anlamak o kadar kolay olmaz."


"Sizinkiler beni sevmese mi?" dedi gamzeleri belli eden bir gülümsemeyle.


Derya gülerek ayrıldı odadan.


İçini huzur kaplamıştı. Boranla küs kalmak onun için de çok zordu. Bu adama bu kadar alışmaması gerektiğini bi kere daha kendine hatırlattı.


"Uyuttum mu bebeğini?" diyen sesin sahibi küçük teyzesi Nurten di.


"Uyuttum teyzoş, bugün Boran'a taktınız sanırım?" dedi


"Vallahi gözüm tuttu. Songül o kadar darladı hiç saygısını bozmadı."


"Beğenmenize sevindim de keşke evlenmeden önce darlasaydınız. Sanki biraz geç kaldınız."deyip güldü.


" Deryam mutlusun, huzurlusun değil mi? Alışık olmadığın düzenin içine girdin oraların adetleri ağırdır. Helede kocan arkanda durmazsa hayatın zindan olur." Diye sordu Nurten hanım.


" İyiyim teyze. Evet düzenleri farklı ama Boran yanlız bırakmıyor sağolsun. " Dedi doğruyu söyleyerek.


" Kaynananla, halayı hiç gözümüz tutmadı, bi de o yılan mıdır? Şilan mıdır? Onlara dikkat et. Türkan Hanımla gelinini sevdim onlardan zarar gelmez yavrum. " dedi tembihler bir sesle.


Teyzeleri annesinin yerine onun için endişelenir, üzülür, mutlu olurdu bu hep böyle olmuştu. Ani verilen evlilik kararı onları tedirgin etse de özellikle Nurten teyzesi Narin'den öğrendikleriyle aileyi daha iyi çözmüştü.


Misafirler iyice kalabalıklaşmaya başlayınca Derya da Boran'ı uyandırmak için yukarı çıktı. Giyinip hazırlanmaları gerekiyordu.


Odaya geldiğinde Boran hâlâ uyuyordu. Uyanıkken bu kadar yakından inceleyemediği yüzünü inceledi. Uzun kirpikleri gözleri kapalıyken daha belirgindi. Çehresi uyurken bile sertti, ama sert çehresine kara gözleri ne çok yakışıyordu. Hele de sinirliyken adeta şimşek çakıyordu. Ya gülümsediğinde ortaya çıkan yarım gamzeleri. İçine girdiği girdap hızla onu çekerken, akıntıya karşı çaresizce yüzmeye çalıştığının farkındaydı.


Kısık sesle uyandırmaya çalıştı.


"Boraaan."


........... 


"Boran. Hadi uyan artık hazırlanmamız lazım."


Yavaşça açılan gözler nerede olduğunu kavramaya çalıştı önce. Derya'nın gülümseyen yüzünü görünce içini huzur kapladı. Sonra tatsız geceyi hatırlayıp doğruldu. Bu kadar kolay anlayıp, affetmesi ayrıca mahcup etmişti. Konaktakilerin çirkin imalarından onu nasıl koruyacaktı. Çok büyük bi yanlış yapmıştığının farkındaydı.


"Boran iyi misin? Yüzün hala asık dinlenemedin mi? Sana bir kahve yapayım mı?" soruları ard arda sıralayan Derya, Boran'ın elini tutmasıyla duraksadı.


"Beni bırak şimdi sen gerçekten iyi misin? O kadar iyi oynuyorsun ki beni de kandırıyor musun? diye düşünmeden edemiyorum." Diye sordu.


Elini tutan elin sıcaklığı tüm vücuduna yayılırken, kendinden emin çıkarmaya çalıştığı sesiyle,


"Gerçekten iyiyim Boran. Sana karşı hiç bir zaman iyiyi oynamak zorunda hissetmedim. Hatta iyi olmadığımı en rahat sana ifade ediyorum." Dedi emin olmak için gözlerinin içine bakan adamla tüm samimiyetiyle konuşmaya devam etti. "Kırgındım evet, ama seni anladım ve bu konuyu kapattık arkadaşım. Bi an önce role girmen gerek. Bütün ahali damadı bekliyor. Beni yanlız bırakma." Deyip yataktan kalktı.


Derya'nın gerçekten iyi olduğunu hisseden Boran'ın içi az da olsa rahatlamıştı.


" Valizleri alıp geleyim hazırlanalım." deyip hâlâ Derya'nın elini tuttuğunu farketti. Hızlıca elini çekip o da ayaklandı.


" Yağız çıkardı çantaları sen giyinip inince, ben çıkıp hazırlanıyım. Bu sefer uzun sürer saçtı makyajdı işim çok." dedi saati göstererek." iki dakikan var süre tutuyorum." Dedi göz kırparak.


"istersen kuaföre götüreyim uğraşma" derken takımını kılıfından çıkarmıştı Boran.


"Bu saatten sonra yetişmez sen hızlı hazırlan bana yeter. Süren başladı" deyip odadan çıktı.


Yaklaşık 5 beş dakika sonra Boran hazırlanmış olarak alt kata indi. Gelen kahkaha seslerini takip edip mutfağa yöneldi.


Zeynep'in boynunda mutfak önlüğü gelinliğini koruyarak yemek yemeye çalıştığını görünce o da gülümsedi.


Boran'ı gören Derya, 


"3 dakika 17 saniye geciktin Boran ağa." dedi onun yaptığı gibi saatine vurarak.


"Hele bizim kıza bak kos koca ağayı dakikayla çalıştırıyor. Derya hanım siz bu damadı sahipsiz mi sandınız? Onun Songül teyzesi var kimse laf söyleyemez. Tabii benden başka" deyip kahkahasıyla ortamı şenlendirdi Songül Hanım.


"Amman Allah muhabbetinizi arttırsın, bişey demedim. Ben giyinmeye gidiyorum. Pınar gel yardım et bana" dedi ayaklanırken,


"Bana ne kocan yardım etsin işim var benim." dedi omuz silkerek.


"Kızım gıcık mısın yürüsene" diye çekiştiren Derya'ya inat Pınar kımıldamazken.


"Hanım ağam Pınar'ın yapacağı iş değil demek ki(!) sen hazırlan ben seni iyi bi kuaföre götüreyim." diyen Boran'ın Pınar ile uğraştığına göre neşesi yerine gelmişti.


"Bununla bu akşam dans etmezsen gelirim." diyen Pınar'a herkes gülerken.


"İyi bende abimle dans ederim. Sen de dikil kal köşede. Yürü dedim iyice saçmaladın artık sen. Bu ne kıskançlıkmış arkadaş. Bekarken beni evlendirmeye pek meraklıydın, şimdi kocamla dans ettirmiyo....." diye çekiştire çekiştire götürdü Pınarı. İki liseliyi andıran tartışmaları eskiye dayanan dostluklarının yansıması gibiydi.


"Ben dışarıdayım" diyen Boran bahçenin yolunu tutarken.


Derya elbisesini giymiş. Fermuarını Pınar'a çektiriyordu.


" Senin geldiğinde canın sıkkındı. Bişey mi yaptı Boran ağa. Onunda hali hal değildi." Diye sordu can dostu.


"Yok gülüm ya nereden çıkardın? Yol yordu. Dilber hanım buraya gelmeyelim diye elinden geleni yaptı. Boran da çok uğraştı gelmek için uykusuz kaldık biraz." dedi ne deseydi 'özel uçaklan geldik, dünden beri başımıza neler geldi' diyemezdi ya,


"yaniii insan bunun için uykusuz kalır mı? Yapacak daha eğlenceli bişeyler bulamadınız mı?"dedi ima dolu bir sesle.


" Pınar sen iyice terbiyesiz oldun." Diyen Derya'yla uğraşmak Pınar içşn her zaman zevkti,


" Sen ondan beni yardıma çağırdın değil mi? Şu güzelliği gören adam nasıl fermuarı yukarı çeksin."dedi kıkırdayarak.


" Tamam sen de git ben giyinirim. Sayende allığa falan gerek kalmadı." Diyerek iki adım uzaklaştı arkadaşından.


" Kızım bir içim su gibisin. Adam ne yapsın. Gıcık falan ama şanslı da kerata." Dedi ısrarla aynı konuyu devam ettirerek.


" Sen şu saç düzleştiricini al da gel. Boran Hanoğluna kerata dediğini duyarlarsa seni aşiretin elinden kimse kurtaramaz söyliyim. " Diye çıkıştı Derya,


" Aman tamam demedik ağana bişey." Diye söylenerek yanda ki odasına gitti Pınar.


Derya ellerini yüzüne yelpaze yaparken al al olan yanakları aynadan kendini ele veriyordu. 'ah Pınar işin aslını bir bilsen' dedi içinden.


Pınar'a ayak üstü Denizle karşılaştıklarını da anlattı. Pınar şaşırmış görünse de bunun basit bir hoşlantıdan fazlası olduğunu aslında hep biliyordu. Deniz, Derya'yı çok mutlu edebilirdi. Fakat hayatta hiç bişey kısmetten öteye gitmiyordu.


Hazırlanıp aşağı indiler. Lacivert elbisesinin tonlarında yaptığı makyajıyla mavi gözleri daha çok ortaya çıkmış. Açık buğday teni ışıl ışıl göz kamaştırıyordu.

Gevşek bir örgüyle yana topladığı saçları zarif boynunu ortaya çıkarırken. Sallantılı küpeleri ile çok sade ve asil bir görüntüye ulaşmıştı.


Avluya ulaşan Derya tüm bakışları üzerine toplarken. Bahçenin sonlarına doğru sigara için ilerlemiş olan Boran Derya'yı görünce nefesinin kesildiğini hissetti. Bu kadın da anlayamadığı bişey vardı. Ne kadar uzak durmaya çalışsa da bir şekilde ateş böceği gibi ışığına kapılıyordu. O ışık da döne döne pervane olmak, her sabah o ışığa gözlerini açmak, kimbilir ne güzel olurdu.


Bu kadar yakınındayken aslında en uzağındaydı. Şuan hayalini kurduğu kadın kendi nikahlı karısıydı. Daha evleneli bir hafta olmadan annesiyle, töresiyle ve kendisiyle imtihan olan karısı. Bu bir oyun olmasa gel bu cehennemi bana cennet yap diyebilir miydi? Bu sabah yüzünde gördüğü hayal kırıklığı bir bıçak gibi Boran'ın göğsüne saplanmıştı.


Derya kendini takip eden bir çift gece karası gözden habersiz misafirlerle ilgileniyordu. Çiftliğin geniş meydanına masalar kurulmuş ortası ışıklandırılmış sahne olarak platform kurulmuştu.



Düğün saati yaklaşırken masalar tamamen dolmuştu. Boran, Derya'ya eşlik ederek masaları dolaşıyor. Kısa sohbetlerle misafirlerle tanışıyordu. Bi ara yanlarına gelen Kenan, hal hatır sorduktan sonra,


"Derya çok kısa konuşabilir miyiz? Düğünün tamamına katılamayacağım, aklımdayken sormam gereken bir kaç önemli konu var." dedi gözleriyle Boran'dan müsade isterken.


Derya, Boran'ın sessizliğiyle onayladığı sohbet için Kenanla verandaya geçti. Boran kendileri için ayrılan masaya geçti fakat gözlerini verandadan alamıyordu. Kenan'ın telefonundan bişeylere bakıp üzerine konuşuyorlar, Kenan notlar alıyordu.

Bu adam evli miydi? Derya tanıştırdığında hiç dikkatini çekmemişti ki. Sadece okul arkadaşım dediğini hatırlıyordu. Boran'ın kaçamak bakışlarla takip etmeye çalıştığı ikili telefondaki işleri bitmiş olucak ki, Kenan'ın anlattıklarını üzgün bir ifade ile dinleyen Derya, elini Kenan'ın omzuna hafifçe vurarak teselli etmeye çalıştı. İkili ayaklandığı sırada.


Gelin ve damadın sahneye çıkması için çalınan parça ile herkes yerlerine geçti. Derya da gelip Boran'ın yanında ki yerine oturdu.


El ele sahneye gelen çift ilk danslarına başlarken, Derya dolu dolu gözlerle onları izliyordu. Birbirine aşkla bakan çiftin mutluluğu gözlerinden okunuyordu. Başlayan ikinci dans müziğiyle dans etmek isteyen çiftler sahneye çıkmaya başladı.


(mutlaka multi medya eşliğinde okuyun) Gülay cesaretin var mı aşka?


Boran, Derya'nın önünde durdu. Elini uzatırken,

"Bu dansı bana lutfeder misin Derya?" şuan yapmak istediği şeyi yapıyordu. Ne için de oldukları oyun, ne etraftaki insanlar umurunda değildi. Çalan şarkıdan aldığı cesaretle Derya'nın karşısındaydı. Her ne kadar o bunu bilmese de...


" Zevkle Boran bey." deyip uzanan eli tuttu.


Sahneye ulaştıklarında Boran'ın eli Derya'nın ince beline yerleşti. Derya'nın bir eli Boran'ın omzunda, diğer eli avucunun içinde dansa başladılar. Narince tutuyordu elini, adeta avucunda uçup gitmesinden korktuğu bir kelebek varmış gibi. Derya'nın kalbi öyle hızlı atıyordu ki bileklerinde bile kalp atışını hissediyordu. Gözleri bir birini bulduğunda çoktan şarkının büyüsüne kapılmışlardı.


Bir gün bir çılgınlık edip

Seni sevdiğimi söylesem

Alay edip güler misin

Yoksa sen de sever misin


Cesaretin var mı aşka

Çarpıyor kalbim bir başka

Sen de böyle sevsen keşke

Desen bana yar


Konuşmadan gözlerinle

Beni sevdiğini söylesen

Yüreğime gözlerini

Ölene dek mühürlesem


Cesaretin var mı aşka

Çarpıyor kalbim bir başka

Sen de böyle sevsen keşke

Desen bana yar


Boran gözlerini Derya'nın mavilerinden alamazken, Derya da

geceden kara gözlerin içinde kaybolmuştu. Her sabah, bu gece karası gözlere bakarak uyanmak istedi. Burnuna dolan sandal ağacı kokusu onu Boran'a daha da çekerken bu anın bitmesini ikiside hiç istemiyordu. Dans boyunca dudakları mühürlüyken gözleriyle birbirlerine çok şey anlatmışlardı. Burnuna dolan çiçek kokusunda huzuru bulan adam imkansıza talip olduğunu düşünüyordu.


Biten dans müziğiyle Derya'nın elini hiç bırakmadan masalarına kadar getiren Boran sandalyesini çekti, onun oturmasını bekleyip yanındaki yerini aldı. Az önce göz göze dans eden onlar değilmiş gibi birbirlerine bakamazken, müziğin ritmi değişmiş çalan oyun havalarıyla eğlence devam ediyordu.


Sahneye kendisini çeken Yaseminle ayağa kalkan Derya sahneye bir iki adım atmıştı fakat halaa Boran'ın etkisindeydi sanki ayakları yere değmiyordu.


"Birazdan geliyorum" diye Yasemin'in kulağına fısıldadı.


Eve girip kendisini lavobaya attı kapıyı kilitledi. Ellerini kalbinin üstüne koydu. Deli gibi çırpınan kalbi çok şey anlatmak istiyordu. Derya'nın şimdiye kadar duymazdan geldiği, sümen altı ettiği bütün duyguları isyanını ilan ederken. Boran'a olan aşkını kendine itiraf etti. Bu bir kabullenişken bundan sonra canının çok daha fazla yanacağını biliyordu.


Loading...
0%