Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@zamansizim84

Derya eve girip kendisini lavobaya attı kapıyı kilitledi. Ellerini kalbinin üstüne koydu. Deli gibi çırpınan kalbi çok şey anlatmak istiyordu. Derya'nın şimdiye kadar duymazdan geldiği, sümen altı ettiği bütün duyguları isyanını ilan ederken. Boran'a olan aşkını kendine itiraf etti. Bu bir kabullenişken bundan sonra canının çok daha fazla yanacağını biliyordu.


Bu oyuna başlarken aklında sadece katili bulmak vardı. Boran'ı tanıdıkça ona kapılmamak için çok uğraşmış fakat şimdi içini yakan bu duyguya engel olamamıştı. Boran'a bakarken içinde uçuşan kelebeklere, her gülümsediğinde gamzelerine dokunmak isteğine, elini tuttuğunda vücudunu saran sıcağına rağmen nasıl bişey olmamış gibi davranacaktı.


Boran da masada karma karışık olmuş haldeydi. Derya'nın ışığına kapılıp tamamen anlık duygularıyla hareket etmişti. Dans ederken gözlerini ondan alamamış, ne kadar kontrollü olmaya çalışsa da Derya'nın aniden içeri gitmesi, onu rahatsız edecek şekilde davrandığının deliliydi. Onu kendi cehennemine çekemezdi. Anlık duygularıyla değil, aklıyla hareket etmeliydi. Kendisi ile bu oyunu oynamayı kabul eden Derya'yı onu üzecek herşeyden korumalıydı. En başta da kendisi onu üzmemek için ondan uzak durmalıydı. Peki bunu yapabilecek mi?


Derya kendisini biraz toparlayıp dışarı çıktı. Kalabalık olan platforma adım attığı gibi etrafındaki insanların bulaşıcı neşesine kendini bıraktı. Göz ucuyla Boran'a baktığında telefonuyla ilgilendiğini görüp rahatladı. Yıllarca nelerle başa çıkmıştı, bununla da başa çıkabilir, eskisi gibi rolüne devam edebilirdi. Kendisini ikna etmeye çalışıyordu fakat iyi rol yapmak gerçeği değiştirmiyordu. Kızların çoşkusuna dahil olduğunda neşeli Derya geri dönmüştü.


Hadi bütün aşklar alaturka

İnadına inadına, darbuka

Hadi hadi gelde yakalanma, aşka kıskıvrak


Çalan şarkıyla eğlenirken gece oldukça keyifli geçiyordu. Arka arkaya çalan parçaların arkasından kızlar ısrarla mezdeke müziği istemişti sahne kıvrak müzikle dolarken, Derya; Yasemin ve Narin'in elinden zor kurtulup masaya geldi.


Boran yanında ki sandalyenin hareketlenmesiyle Derya'nın geldiğini fark etti. Düğünün başında sahne de eğlenen Derya'dan gözlerini alamayacağını anlayınca başını pek o tarafa çevirmemenin en iyisi olduğunu düşünmüştü. Zira göz görmeyince gönül katlanırdı değil mi? En azından Boran öyle ümit ediyordu. Derya'nın eğlenirken ki neşesi, müziğin ritmine uyan bedeni, gözlerini istemsizce üzerine çekiyordu.


"Çok susadım." diyen Derya masada ki içeceğinden büyükçe bir yudum alırken, Boran sahneye başını çevirdiğinde eğlencenin dozunun bayaa artmış olduğunu gördü. Derya'nın yanında olmasından mutlu oldu. Bu oyunu oynarken insanların Derya'yı izlediğini düşünmek bile damarlarında ateş etkisi yapmıştı.


"Bi daha ki sefere topuklu giymiycem sanırım. Çok yoruldum." dedi ayaklarına bakarak.


"Aklın yolu bir" dedi gamzeleri belli olacak kadar gülümsedi.


"Bu oyunu pek sevmiyorsun sanırım?"


Derya sahnede çoşan kızlara baktı,


"Aslında çok severim, kontrolü kaybetmemek için resmen ellerinden kaçtım." dedi.


Boran'ın şaşkın bakışları ile açıklamaya devam etti.


"Yani hanım ağayım ya uygun olmaz diye düşündüm Boran ağam. Yanlız müzik biraz daha devam ederse bu fikrimden her an cayabilirim."


'imtihan mısın kadın?' dedi içinden.


"Gel bi hava alalım hanım ağam" deyip ayaklandı. Derya da peşine takılınca kalabalıktan biraz uzaklaştılar. Bahçenin sesten uzak kısmına gelince Boran cebinden sigara paketini çıkarıp tek dal sigarasını dudaklarının arasına aldı. Paketi Derya'ya uzattı. O da sigarasını alıncaya kadar kendi sigarasını yakıp çakmağı Derya'ya verdi. Sessizce sigaralarını içerken,


"Kenan neden erken ayrıldı?"


Derya soruya şaşırsa da belli etmedi.


" Oğlu Kaan hastaymış, Oya'yı yanlız bırakmak istemedi."


Demek ki evliydi Kenan. 


"Ciddi bişey değildir inşallah." dedi merakının sebebini fark ettirmemek için.


"Yok hafif ateşi çıkmış ama Kenan biraz evhamlıdır." dedi konuyu kapatırken. Sessizlik tekrar hüküm sürünce,


"Ne zaman döneriz Boran?" dedi endişeli bir sesle.


"Konağa dönmek istemiyorsun değil mi?"dedi üzgünce.


"Can attığım söylenemez ama savaş meydanını da terkedecek değilim." kendinden emindi.


" Ellerine seni üzmeleri için büyük koz verdim."


"Kendini suçlamaktan artık vazgeçsen. Bi an önce dönüp bu cinayeti çözmemiz lazım. O katili Vildan hanımın önüne attığımızda bakalım söylediklerine pişman olucak mı?" dedi sinirle.


"Bu işi çözmeden bana huzur, mutluluk yok Derya"


"Sana biraz acımasızca gelebilir söylediklerim ama kusura bakma içimde tutamayacağım." dedi sesinden öfkesi hissediliyordu.


Boran, Derya'nın sinirine anlam vermeye çalışırken,


"Bu dünyadan Elif değil de sen göçseydin. Vildan hanım kızının bir ömür yas tutmasına izin mi verecekti? Her anne gibi hayatına devam etmesini isteyecekti. Tamam acılı bir anne ama yaptığı çok bencilce"


Boran sigarasından derin bi nefes çekti. Hep kendini suçlamaya o kadar alışmıştı ki. Derya'nın baktığı pencereler ona çok yabancıydı.


"Beş yıl olmuş Boran. Ben bugün bile acını gözlerinde görüyorsam, o da seni benden iyi tanıyor olmalıydı. Sana yaptığı haksızlık. Gerçekten evlenmiş olsan bile bunu hak edecek bişey yapmış olmazdın. Senin adına da mutlu olması gerekirdi."


" Ben o kapıyı öyle sıkı kapadım ki, böyle düşünmekte kendince haklı." dedi yine kendini suçlayarak.


Derya iki parmağıyla burun kemerini sıktı, bu şekilde düşünmenin hayatını nasıl bir cehenneme dönüştürdüğünü görmüyor muydu? Bitmemiş olan sigarayı yere atıp sinirle ezip söndürdü.


" Evet çok haklı Boran, hatta biliyor musun annende yaptıklarında kendince haklı babanı seviyormuş sonuçta, hatta Elif'e kim kıydıysa kendince eminim çok haklı nedenleri vardır, düşündüm de Korhan bile haklı bu mantığa göre."


Derya'nın mavi gözleri çakmak çakmak ışıldarken gecenin karanlığında bile sinirlendiği belli olurdu. Boran'ın gözlerinin içine bakarak.


" Sen kendine ne yaptığının farkında mısın? " deyip Boran'ı orda bırakıp masaya döndü.


Kendinden uzaklaşan kadını izledi Boran. Derya'yı hiç bu kadar sinirli görmemişti. Son sözü kulağında yankılandı.


Sen kendine ne yaptığının farkında mısın?


Sahi beş yıldır hayatını cehenneme çevirmek dışında ne yapmıştı. Elif'in öldüğü ilk yıl Devran onu her gece meyhanelerden toplamıştı.


Elif'in mezarında sabahladığı geceleri düşündü sonra. Vildan hanım onu kaç sabah mezarın yanında uyurken bulmuştu. Hayatına kimseyi almamış, kendini karanlığına hapsetmişti. Şimdi Derya'nın ışığı hayatına sızmaya başladıkça eski Boran o karanlığın içinden çıkmak istiyor ama kendinde o gücü bulamıyordu.


Bi sigara daha yaktı. Düşünse de işin içinden çıkamadı. İkinci sigara da bitince, yavaş adımlarla gelip tekrar masaki yerine oturdu. Derya, Serdar'ın kolunun altına girmiş şarkılara kenardan eşlik ediyordu. Yine biraz evvel ki sinirli kadından eser yoktu.


"Boran, bişey mi oldu? Derya yanından çok sinirli döndü." dedi Pınar.


"Yooo baksana gayet neşeli." dedi


"Sen daha onun şifrelerini çözememişsin. Sinirlenince gözlerini kısarak bakar bi zamanda düzeltemez." dedi.


Boran'ın kaşları havalandı.


"Böyle bir iki tiyo daha versen hayatım kolaylaşır." dedi yüzünde yarım bi gülümsemeyle.


"Sen gelirken bakışından da anladım yani. Ama sizinle ilgili çözemediğim çok şey var. Geldiğinizde de bir tuhaflık vardı. Yorgunuz falan dedi de inandığımı söyliyemiycem. Konaktakiler canını sıkmış olabilir mi?" sesi dalgacı Pınar'dan çok uzaktı.


"Herşey çok hızlı gelişti Pınar, hergün birbirimizin bilmediğimiz yanlarıyla karşılaşıyoruz. Onun üzülmemesi için yolundaki her taşı temizlerim. Aklın bizde kalmasın. Derya benim için çok değerli."


"Konak da sorun var yanii." sonuca gel der gibiydi.


"Var ama çözeceğime emin olabilirsin." bu kadar akıllı bir kadına yalan söylemek anlamsız olurdu.


"Derya'ya verdiğin değerin farkındayım Boran, ama başkalarının ilişkinizi yıpratmasına izin vermeyin. Bu mutluluğu ikinizde çok beklemişsiniz. Kimseye bir anınızı dahi harcatmayın." dedi gayet ciddi. Sonra hemen dalga moduna dönüp,


"Kalk şu karının gönlünü al Boran ağa, kocama el koydu cadı görümce." deyip ayaklandı. Boran da onunla Derya'nın yanına geldi.


Boran ve Pınar'ın gelişini gören Derya hiç istifini bozmadı, Serdar'ın kolunun altındaki yerine daha da sokuldu.


"Mardin'e gelin ettim yine kurtulamadım. Kızım bıraksana kocamı." dedi yalancı bi sinirle.


Derya bunun üstüne abisinin yanağına sağlam bir öpücük kondurdu. Serdar onların bu haline erkeksi bi kahkahayla gülerken, Boran'ın aklı Derya'nın öpücüğünde kalmıştı. O güzellikte bir öpücüğü bir gün onun yanağına da bırakır mıydı?


"Sen demedin mi? Boranla dans etme diye, benle uğraşırsan sonun böyle olur Pınar hanım." dedi.


"Tamam tamam bir daha tövbe hadi bakıyım herkes kocasının yanına." dedi.


Pınar'dan kuvvet alan Boran elini uzattı Derya'ya.


Uzanan eli tuttu Derya, Serdar'ın kolunun altındaki yuvasından çıktı. Pınar hemen şımarık bir çocuk gibi onun yerine yerleşirken. Boran bi cesaret Derya'yı abisinin yaptığı gibi kolunun altına aldı. Şimdi sadece öpücüğü eksikti.


Boran'ın hareketine şaşıran Derya, anlamak istercesine Boran'a baktı.

Açıklama beklediğini bilen Boran, kulağına yaklaşarak,


"Başka pencerelerden bakmamı istediğinin farkındayım. Açtığın bütün pencerelerden beraber bakıp, haklıyı haksızı bulacağız. SÖZ. Bi geceye daha dargın girmeyelim." deyip gözlerini gözlerine dikti.

Derya gözleriyle onaylayıp hızlıca çekti bakışlarını. Boynuna değen sıcak nefesi, aklını başından alan kokusu, Boran'a bu kadar yakın olmak ayaklarını yerden keserken kolunu onun beline doladı.


Derya'dan istediği karşılığı alan Boran, saçlarının kokusunu içine çekti. Madem karanlığını aydınlatan tek ışık Derya'nın ışığıydı, karşı yokmasa olmaz mıydı? Belki bir şansları olurdu. Keşke Derya da bunu isteseydi.


Düğün bitmiş misafirler dağılıyordu. Yusufla Zeynebi evlerine gönderen ahali çok yorulmuş herkes kendini bir köşeye bırakmıştı. Bütün gece dans ettiği halde tek yorulmayan Duruydu.


"Haydi küçük hanım yatağa" dedi Pınar


"Halaaa beni sen yatır nolur!"


"Olur prensesim gel bakalım önce üstümüzü değiştirelim. Saçlarımızı tarayalım..."


" Pijamaları giyip hoop yatağa." hala zıplayarak merdivenleri çıkacak kadar enerjisi olan çocuğa hayretle baktı Pınar.


Boran onların işlerini bitirmiş olduklarını düşünerek yukarı çıktı fakat odada kimse yoktu.


Koridora çıktığında Pınar'ın sesini duydu.


Yan odadan kendisine sesleniyordu.


"Gel Boran ağa şunların haline bak."


Odaya giren Boran Yusuf'un yatağında birbirlerine sarılarak uyuyakalan Derya ve Duru'yu gördü. O kadar masumlardı ki sabaha kadar izleyebilirdi.


"Uyandırmayalım Pınar baksana hallerine." dedi kısık tuttuğu sesiyle.


Serdar da odaya geldiğinde manzaraya bakakaldı.


"Bende şuraya kıvrılıversem de meleklerimle uyusam" dedi Pınar'a yan bi bakış atarak.


Cevabını gözlerinden çıkan ateşle veren Pınar kocasını alıp çıktı odadan. Boran biraz daha Derya'yı izledi. Uzak durmaya çalışmak akıntıya karşı yüzmek gibiydi. Bu kadar yakınken nasıl uzak durulurdu. İyi de Derya bu oyun amacına ulaşınca gitmek istediğinde ne yapacaktı. Kal demeye cesareti olacak mıydı? Yada Derya kalmak ister miydi? O konakta yaşamak Derya'ya üç günde zindan olmuştu. Döndüklerinde olacakları düşünmek bile istemiyorken ona kal demeye hakkı var mıydı?


Derya'nın odasına geçen Boran bu düşüncelerle zorda olsa uykuya daldı.


Sabah erken uyanan Derya dünün yorgunluğuyla başbaşaydı. Topuklu ayakkabı hem ayaklarını çok acıtmış. Hemde bacakları inanılmaz yorulmuştu. Uyumadan duş alsa bu kadar yorgun uyanmamış olucaktı. Duru'nun yanında uyuya kalmış Pınarla Boran'ın başlarında konuştuğu duysada gözlerini açacak gücü kalmamıştı.


Duş almak için kendi odasına geçtiğinde sadece eşofman altı ile uyuya kalmış bir Boran buldu. Manzarayı seyretmesi çok güzeldi de uyanırsa yakalanmak istemiyordu. Hemen kıyafet alıp duşa geçti. Duşunu alıp banyoda giyindi, saçına havlusunu sarıp çıktığında Boran halaa uyuyordu. Aşağıya inip şahane bir kahvaltı hazırladı.


Kokular üst katları sarmaya başlayınca ilk uyanan Ali Bey oldu. Evinin neşesi kızını mutfakta görünce mutlu olmuştu. Ardından Pınar elinden tuttuğu Duruyla geldi.


Pınar sarıldı Derya'ya 


"Uyandığımda seni görmeyi özlemişim" dedi.


Oda sımsıkı sarıldı arkadaşına ama takılmadan da edemedi,


"Beni mi özledin hazır kahvaltıya uyanmayı mı? Gelin hanım."


Sofradan bişeyler tırtıklayan Pınar,


"Ne yalan söyleyeyim ikiside ☺️"


Boran ve Serdar'ın da gelmesiyle neşeli bir kahvaltı başladı. Herkes öyle mutluydu ki, Derya'nın bu aileyi bırakıp kendisiyle konakta yaşaması bile büyük bir fedakarlıktı.


Boran çalan telefonuyla masadan kalkarken arayan Devran'dı.


"Nasılsın kardeşim?"


"İyiyim Devran, Derya ile konuşmuşsun sağol."


"Boran, Derya hiç bişey olmamış gibi dönücez dedi ama burdakiler o kızı çok üzecek. Sen gönlünü alabildin mi?" sesi oldukça endişeliydi. Daha evleneli bir hafta olmadan bu yaşananları hiç bir kadın sineye çekemezdi. Üstüne birde konaktakilerin imaları...


"Ben çok büyük bi hata yaptım ama onun gönlü öyle güzel ki gerçekten hiç bişey olmamış gibi döneceğiz. Kimsenin Derya'yı üzmesine izin vermem." dedi.


"Yarın ki toplantı çok önemli yetişebilecek misin?"


"Ben onu unuttum" dedi sıkıntılı bir nefes alıp verdi. "En azından bir kaç gün ortalık durulsun istiyordum. Derya ile konuşayım haber veririm kardeşim."


"selam söylersin"


"aleyküm selam" 


Veranda da ki koltuklara oturdu. Bugün dönmeleri gerekiyordu. Bunu Derya'ya nasıl söylese kestiremezken, elinde bir bardak çay ile yanına oturan ondan başkası değildi.


"Bi keyif çayı içersin demiştim ama keyfin kaçmış sanırım."


"Keyfini kaçıracak olmak canımı sıkıyor. Burada çok mutlusun Derya. Şimdi sana nasıl benimle o cehenneme geri dön derim." deyip gözlerini uzaklara çevirdi.


" Oraya gittiğimizde olacaklar benim canımı yakmayacak Boran. Ben gerçekten seninle evli olsaydımda sana tavrım bu kadar sürerdi. Bizim aramızda olanlarda onları ilgilendirmez. Konuşan cevabını alır." deyip çayından bir yudum alıp arkasına yaslandı. "Ne zaman dönüyoruz?" Bu soruyu akşamda sormuştu ama cevap alamamıştı.


"Birkaç gün kalalım istiyordum ama yarın çok önemli bir toplantımız var. Devran'ın yanında olmam gerekiyor." dedi sesi çok tedirgindi.


"Anladım." deyip dudaklarını birbirine bastırdı" hazırlanalım o zaman"


"Bunu telafi ederiz Derya." derken oldukça üzgündü.


Loading...
0%