Yeni Üyelik
17.
Bölüm

17. Bölüm

@zamansizim84

Otantik bir mekana geldiler, kapıda karşılayan mekan sahibi masalarına kadar eşlik ederken.


Hazırlanmış masaya geçtiklerinde sofra da bir tek kuş sütü eksikti.


" Evliliğimizin birinci haftası kutlu olsun hanım ağam." Diyen Boran'ın şakacı sesiyle güldü Derya,


" Ooo bak bunu beklemiyordum işte." dedi.


Karşılıklı oturduklarında Boran,

"Hafta değerlendirmesi yapalım mı?" Diye sordu.


"Uygundur efenim not defterimide çıkarayım mı?" Dedi dalga geçerek.


   Boran'sa ciddiydi,


"Gerçekten zorlu bir hafta geçirdik. Hasarsız çıkabildik mi? Bilmek istiyorum." dedi tüm samimiyetiyle,


"Sen ciddisin!" deyip kollarını masaya dayadı Derya, diyeceklerini merakla dinleyen adama o da gözlerini dikti.


" O zaman baştan alırsak. Tatil yapacağımız yer ile ilgili iki alternatif oluşturup fikrimi sorman çok ince bi davranıştı. Villayı çok sevdim. Çok keyifli bir tatil oldu. Konakta olanlar beklediğim şeylerdi. Desteğini hep hissettim. Son konuyu hiç açmıyorum, minimum zararla atlattık bence." deyip bir haftalarını kendi açısından özetledi.


" O olayın tekrarı olmayacak çok düşündüm Derya sen haklısın. Ben kapılarımı kapatmayı seçebilirim ama kimse beni buna zorlayamaz. Evlenip hayatıma devam etmiş olmam katili aramaya devam etmeme engel değil. Bu evlilik gerçekte olsaydı kimseye hesap vermek zorunda olmamalıyımdım." Dedi büyük bir farkındalığa imza atarak.


"Seni ayakta alkışlamak istiyorum ama ortam müsait değil."deyip tebrik etmek için elini uzattı Derya.


Uzanan eli sıkan Boran, 


"Şimdi harekat planı yapalım o zaman. Tatildeyken söylediklerini araştırmamız için nereden başlıyalım avukat hanım? " Dedi konuyu değiştirerek.


Derya soruları peşi peşine sıralamaya başladı,


" Mesela Elif'in en yakın arkadaşı kimdir? Hamileliği ile ilgili doktora gitmiş mi? Atandığını biliyor muydu?

Atandı başka kimler biliyor olabilir?"


Bi yandan da kahvaltısını yapmaya başlayan Derya, Boran'ı dinliyordu.


" En yakın arkadaşı Filiz. Numarası var ulaşırız. Doktora gitmiş bildiğim kadarıyla Vildan annenin arkadaşıymış. Atamanın yapıldığı tarihe bakarız internette bulabiliriz sanırım." Diyerek fikir yürüttü.


"Anlaştık Boran ağam, kahvaltını yap sonra hanımı ilgilenmemiş derler." deyip arkasına yaslandı.


İkili kahvaltıya devam ederken Derya, Vildan hanımı ziyaret etmeyi kafasına koydu. Berbat ettiği günün hesabını soracaktı. Hem de doktor arkadaşını öğrenmek işlerine yarayabilirdi.


" Bu arada Zeynep sultan seni özlemiş, dönüşte yanına uğramanı rica etti." Dediğinde büyük bir tebessüm sundu Derya,


"Babannecim benim ya hasretime hiç dayanamaz." Dedi şımarıkça.


"Sabah ki konuşulanları açabilir renk verme haberin yokmuş gibi davran." Diyen Boran'a,


"Zaten haberim yok, ne dedin millete acaba." Diye sordu.


"Bak bu reçelde çok güzelmiş bundan da ye bence." Diyerek lafı değiştiren adamla iddalaşmaya gerek duymadı nasıl olsa kokusu çıkardı.


"Tamam ağam sormuyorum." Deyip reçel yedi keyifle.


O sırada Boran'ın telefonu çaldı.


"Efendim Devran" deyip karşıyı dinledi

.............. 

"Erteliyelim toplantıyı" derken keyfi kaçmıştı.

.............. 

"İyide konuyu bilen avukat, biz ne diyeceğiz ki adamlara" dedi yılğın bir ifadeyle.

..............

"Geliyorum kardeşim tamam." Deyip kapattı.


"Bugün önemli bir toplantımız vardı, avukat davayı bırakmış, toplantıdan önce bir baksam iyi olucak." Diye açıklama yaptı Derya'ya.


Toplantı var diye Nevşehir'dwn erken dönmeleri gerekecek kadar önemli bir toplantı nasıl bu kadar saçma bir şekilde iptal olabilirdi. Aklı almadı Derya'nın. Ama Boran'ı üzmemek için de ses etmedi.


"Anladım kalkalım o zaman." Dedi uyumlu olmaya çalışarak.


"Kahveni babaannemle içersin artık." Diyen Boran mahcup olmuştu Derya'ya.


Hesabı istedikleri sırada tekrar çalan telefonu kulağına sıkıştıran Boran hesabı ödeyip arabaya doğru yöneldi. Derya da onu takip ederken arayan yine Devran'dı.


"Efendim kardeşim," dedi.

................... 

"Derya mı?" deyip yanında ki kadına baktı kısaca.

.................... 

" Olabilir bir sorayım. Geliyorum ben birazdan." deyip kapattı. Arabaya bindiklerinde,


" Devran, Derya avukat gözüyle bi baksa dosyaya, bizim yapacağımız iş değil diyor ne dersin? " Diye sordu.


"Ücrette anlaşırsak neden olmasın? " dedi gülerek.


" Sen bizi şu işten kurtar dile benden ne dilersen." dedi ciddiyetle.


" Zaman az söz veremem, sen kısaca bi anlat istersen zamandan kazanmış olalım." Deyip kemerini bağladı.


"Alman bir şirketle iş yaptık, hesaplar da baştan sorun yoktu. Sonradan işler karıştı. Nerden sorun oldu bulamadılar." Diyerek kısaca anlattı Boran.


"Bu süreçte işe sonradan dahil olan kimse oldu mu?" dedi Derya konuyu kafadında analiz ederken.


"Şirkette bu işle ilgilenen kişiler değişmedi. Sonradan eklenen olmadı. İşin içinden çıkamayınca avukatla çözelim dedik. O da bugün işi bıraktığını söylemiş." diye özetledi.


Derya aklından geçenleri sıraladı hemen,


"Avukat çözdü de karışmak istemedi desek, o zaman iş daha pisleşir. Çözemediyse niye son dakikaya kadar oyalıyor. Bi dosyalara bakalım anlarız." Dedi kafasında kırk tilki dolaşıyorken.


"Sen çözersin bence hem şirketi de bir görmüş ol. Belki iş teklifi alırsın." Diyerek takıldı Derya'ya.


"Koskoca hanım ağa hiç çalışır mı?" Diyerek dalgaya vuran Derya'yı,


"Konakta oturmaktansa, bence bunu düşünelim." Diyen Boran'ın tavrı şaşırttı.


"Ciddi misin?" derken kaşları havalanmıştı.


"Bütün gün konakta kalmak sanada iyi gelmez inan bana."dedi yan bir bakış atarken.


"Bakarız, önce şu davayı çözelim." Diyerek geçiştirdi konuyu genç kadın. Buraya ne kadar az alışırsa o kadar iyiydi.


Bir de hergün şirkette Boran'ı görüp duygularını bastırması daha da zor olacaktı.


Şirkete vardıklarında gözler üstlerindeydi. Boran, Derya'nın beline koyduğu eliyle yönlendirirken Devran'ın odasına geldiler.


"Hoş geldiniz kardeşim, Derya sağol bizi kırmadın. İşin içinden çıkamadık." dedi elini saçlarına geçirirken.


"Hoş bulduk Devran, faydam olucaksa her zaman yardım ederim de önce şu işi bi anlatın. Bu işle ilgilenen herkesi de buraya çağırırsan sevinirim." Diyerek hızla konuya daldı.


"Hacer Hanım, Erdal beyi ve Çetin'i çağırır mısınız? " diyerek sekreterini yolladı Devran


" Şüphelendiğiniz bi nokta var mı?" dite dırdu zamsn kazanmak için.


Devran kısaca durumu özetlediğinde,


"Sorun kur farklarından kaynaklanmış gibi ama evraklarda tutarsızlık yok anladığım kadarıyla." Dediğinde,


"Aynen öyle Derya önceden yapılan ödemeler eksik görünüyor. Ama bu mümkün değil.Öyle olsa hesaplar tutmazdı. 0 zaman Boran da işlerle çok ilgilenmiyordu, herşeyi ince eleyip sık dokudum." Dedi kuzenini üzmemfk için detay vermeyerek.


Derya evrakları dikkatle tekrar incelerken. Toplantı saati de hızla yaklaşıyordu. Aradan geçen bir saatin sonunda,


" Derya buldun mu sorunu? Adamlar geldi." dedi Boran.


Başını ekrandan çevirmeden,


" Siz başlayın ben yetişiceğim size." dedi. Bi yandan da telefondan hesap yapıyordu.

Toplantı başlamış beş dakika kadar geçmişti ki Derya da toplantı salonuna geldi. Mevzuyu çözmüştü ama emin olması gereken şeyler vardı. Boran'ın yanında ki koltuğa yerleşti.

Toplantı İngilizce olarak yapılıyor. Ama karşı taraf kendi arasında Almanca konuşuyordu. Toplantıyı sonuna kadar dinleyen Derya iki tarafında işin içinden çıkamadığı noktada,


"Boran, olayı çözdüm." dedi kulağına eğilerek,


"Gerçekten mi?" diyerek başını çeviren adamla burun buruna gelmek kalp ritmini bozsa da,


"Gerçekten ağam bak izle şimdi" dedi.


Ayağa kalkan Derya bütün gözleri üzerine toplarken. Almanca konuşarak. Sorunun ne olduğunu ve neden olduğunu anlattı.


Almanlar şaşkınca birbirine bakarken. Çetin renkten renge giriyordu. Toplantısının başından beri karşı taraf almanca olarak kendisini tehdit ediyordu. Paraları o zaman dolar kurundan hesaplatmış ama bir şekilde karşı tarafa euro olarak yansıtıp aradaki farkın üstüne konmuştu.


Çetin'e dönüp Türkçe,


"Almanca bildiğinize göre Boran ve Devran'a durumu siz anlatır mısınız? Ben mi anlatayım?' Dedi.


Çetin hızla kalkıp kapıdan çıkıcaktı ki Devran yakasına yapıştı.


Derya masadakilere sorunu ve sebebini Türkçe olarak anlattıktan sonra toplantı sona erdi.


Almanların işi çözdükleri halde Çetin'i korumaya çalışması işin karşılıklı olarak çevrildiğini ortaya koyarken. Bundan sonrasını Devran'ın becerikli ellerine emanet eden Boran, Derya'yı alıp konağa dönmek için yola koyuldu.


"Derya senden korkulur. Almanca bildiğini bana bile belli etmemek çok zekiceydi." Derken hayranlığını saklamak için en ufak çabası yoktu.


"Aslında iki dil birbirine çok benziyor siz konuya çok odaklandığınız için yakalayamadınız. Biraz dikkat etseniz çözerdiniz. Lisede ikinci dil olarak öğrenmiştik ben sonra geliştirdim. Şimdiye kadar çok işime yaradı." Diyen Derya yine çok mütevazıydı. Bugün işi bırakan avukat hem işi çözememiş, hemde dünyanın parasını istemişti.


Konağa geldiklerinde Derya babannenin yanına çıktı.


" Babannecim müsait misin?" Dedi tıklattığı kapıdan başını uzatırken.


" Güzel kızım gel hoş geldin." dedi yaşlı kadın tüm güler yüzüyle.


"Nasılsın babanne?" Diye sordu elini ellerinin üstüne koyarak


"Ben iyiyim kuzum, esas sen iyi misin onu de hele?" diyen kadın ikisinin birbirine bakışının değiştiğini fark ediyordu. Güzel günler yakındı...


" iyiyim babaannem. Aklın bizde kalmasın." Dedi tüm güler yüzüyle.


"Boran oğlan sabah milletin ağzının payını verdi. Daha sana konuşamazlar. Kendi de hatasını bilir, sen de büyütmemişsin belli ki. Aferin kızım yuvana sahip çık. Boran çok yaralıdır, sar sarmala. O hep alttan alan oldu. Hep kendini suçlu buldu. Çok yoruldu Deryam, çok yalnızdı." dedi.


" Biliyorum babannem ama artık kendini şuçlamasına izin vermeyeceğim. Bunun onu nasıl yorduğunu fark ettikçe yeni bir Boran olacak." Dedi Derya.


"Vildan hanım ne demiş ki bu oğlan bu kadar delirdi." Diye sordu bananne.


Derya kısaca anlattı Devran'dan duyduklarını.


"Kızım acılıdır ama size söz etmeye de hakkı yoktur." Dedi hakperest tarafını belli ederek.


"Ben bu kadınla konuşmak istiyorum babanne. Bi daha bu yaptığına cesaret edemesin." Diyen Derya destek alacağı tek kişinin bu yaşlı kurt olduğunu biliyordu.


"Boran yollamaz seni" dedi kaşları hafiften çatılırken.


"Biliyorum ama bir şekilde bulucağım yolunu." Diyerek ısrarcı tarafını belli etti Derya.


Zeynep babanne biraz düşündü,


"Murat'a söyle götürsün seni. Bu kapıda ona güvenesin." Dedi biraz kısık tuttuğu sesiyle.


"Tamam babannem, müsadenle bir odaya çıkayım. Yemekte görüşürüz." Dedi.


"Güle güle güzel kızım kapım sana hep açık. " diyerek uğurlanan

Derya, babannenin yanından ayrıldı. Selma'nın odasının kapısını tıklattı.


Derya'yı neşeli gören Selma'nın da keyfi yerine gelmişti.


Derya yolculuklarını, düğünü anlattı. Bugün ki toplantıyı da konuştular.


"Selma sabah kahvaltı da ne oldu?" Diyerek esas derdini belli etti.


"Derya, masada çok farklı bir Boran vardı. Bunu bil yeter. Kimsenin sana bir daha ses edeceğini sanmıyorum. Özellikle de Şilan'ın." Dediğinde merakını kötüklemekten öteye faydası olmamıştı.


"Kimse de anlatmıyor ki arkadaş tamam güzel konuşmuş da ne demiş?" diye söylendi.


"Şilan'ı hareketlerine dikkat etmezse evlendireceğini söyledi." Diye bombayı patlattı Selma.


Derya ise şok olmuştu, bunu beklemiyordu,


"Şaka yapıyorsun! Havva hanım kızına nasıl laf söyletti hayret." Dedi.


"Kızına terbiye vermezsen damadının konağına yakışırsın dedi kadına" diyen Selma da yıllardır gıcık olduğu kadının sabah ki yüz ifadesini unutamıyordu.


Derya ellerini ağzına kapattı.


"İnanmıyorum Selma! Bunları Boran mı söyledi? Bide bişey olmamış gibi beni kahvaltıya götürdü. Bu kadınlar beni çiğ çiğ yese doymazlar." Dedi dertli dertli.


"Hiç bişey yapamazlar. Dilber hanım yine tutamaz kendini de o kadar açıktan da konuşamaz. Boran sana çok kıymet veriyor Derya, o gece sabaha kadar uyumamış, uçaktı, kıyafetti, arabaydı. Devran'a bırakmamış hiç bişeyi." Dedi aralarında sorun kalmasın istediği çok belliydi.


"Biliyorum uçağın sahibi arkadaşıyla tanıştık gecenin dördünde aramış adamı." Dedi Derya.


"Aranıza kimseyi sokmayın Derya. Gerisi bi şekilde çözülür." Diyen Selma ile Derya biraz daha sohbet edip ayrıldı.


Odasına geldiğinde belinde havluyla bir Boran bulmayı beklemiyordu. Karşısında ki adam heykel gibiyken gözlerini kaçırmak oldukça zordu.


Boran da Derya'nın odada olmayışıyla rahat hareket ettiğine pişman olmuştu.


"Ben terastayım" diyen Derya kendini hızla dışarı atarken, yükselen nabzını düşürmeye çalışıyordu. Deli gibi dokunmak istediği adam yanı başındaydı. Boran da karşılığı olmadığını düşündüğü duygularla nasıl başa çıkabilirdi ki.


Boran da üzerini değiştirip terasa geldi. Aralarında ki sessizlik devam ederken. Boran bi sigara yaktı, paketi uzattı. Boran'a bakmadan aldı Derya sigarayı yakıp önlerindeki sehpaya bıraktı.


"Şirkette herkes seni konuşuyormuş. İlk günden efsane oldun." dedi Boran sohbet olsun diye konuştuğu çok belliydi.


"İşimi yaptım, abartılacak bir durum değil." dedi sigarasını küllükte çevirirken.


"Şirkette çalışmak ister misin?" Diye beklediği soru gelince Derya duraksadı. Biraz düşünüp,


" Ben geçici bir süre için burdayım Boran. Başladığım işi yarım bırakmayı sevmem. Bana ihtiyacınız olduğunda destek olurum ama sürekli bir iş düşünmüyorum." Dedi canı acısa da.


Derya'nın sözü gerçeği Boran'ın yüzüne vurmuştu. Derya gidince ne olacaktı. Bu konağı sadece o aydınlatırken sonrasındaki karanlık içini ürperti.


" Anladım." diyebildi sadece." Dile benden ne dilersen demiştim. Emrine amadeyim hanım ağam." diye ekledi düşen modunu saklamaya çalışarak.


" Hakkım saklı kalsın olur mu?" dedi Derya yanındaki adamın gözlerinin en derinine bakarken, karşıdakinin de içini yaktığından habersizdi.


Biraz daha sessizce terasta oturdular gün batımını izlemek keyifliydi. Renkler birbiriyle dans ederken manzara çok güzel olsa da birazdan heryerin kararacağı gerçeğini değiştirmiyordu. Onların yaşadıkları da öyle değil miydi? Bu oyun ne kadar renkli olsada bittiğinde yerini karanlığa bırakacaktı.


Akşam yemeği saati geldiğinde hazırlanıp aşağıya indiler.


Bayram ağa, Derya'yı görünce neşesi yerine geldi. Oğlunun sabah ki çıkışı içini ferahlatmıştı. Bu kadınlara dur demesi gereken kişi Borandı. Derya'yı bu konakta saydıracak olan kişide oydu. Onun için olaylardan uzak durmaya çalışmıştı. Neyse ki Boran'ın aklı başında hareket etmesiyle, konağa gereken düzen gelmişti.


Derya sofra hazırlıklarına yardım ederken,


"Gel bakalım güzel kızım. Ali beyler nasıl? Düğün nasıl geçti?" daha kısık bir sesle "Bizim oğlan seni üzmedi inşallah. Çekeyim mi kulağını?" deyip gülümsedi.


"Üzmedi Bayram baba, biz bir sorun olsa da çözeriz. Seni yormayız merak etme. Düğün çok keyifliydi. Babamlar da iyiler size çok selamları var."


Duyduklarına memnun oldu Bayram Ağa,


"Yok biz anlaşamayız, yok boşa bizi üzüyorsun dediniz. Bak ne güzel anlaşıyorsunuz. Kocana beni bile laf ettirmez oldun." deyip keyifle arkasına yaslandı.


Hazır olan sofraya geçildiğinde malum üçlü fazlasıyla sessizdi. Özellikle Şilan'ın ağzını bıçak açmıyordu.


" Devran naptınız bugün ki toplantıyı, avukat gelmedi diyordunuz." Diye sordu Bayram Ağa,


"Zehir gibi bir avukat bulduk amca diğerinin aylardır çözemediği davayı 2 saatte çözdü." Dedi imalıca gülerek.


"Helal olsun. Kimmiş bu avukat bu güne kadar niye bulup da bitiremediniz bu işi, baş ağrıttı durdu." Dediğinde,


"Yabancı değil Hanoğlullarının gelini" demesiyle tüm bakışlar Derya'ya döndü.


Bayram ağa, 


"Derya! Sen mi çözdün kızım?" Dedi gururla.


"Devran biraz abartıyor baba çok zor bir iş değildi." Dedi abartıldığını düşünerek.


"Fazla tevazu iyi bişey değil" dedi Boran.


"Ben avukatım Boran ağa işim bu, yoksa sen de tek marifetimi kahve yapmak sananlardan mısın?" dedi Dilber hanıma laf atarak.


Boran'ın anlamaz bakışlarına 'sonra anlatırım' bakışı atarken,


"İçerde hain varmış değil mi? Dedi Bayram ağa.


" Malesef amca" dedi Devran isim vermek istemedi.


"Çetin iti mi?" Diye sordu Bayram Ağa.


Sessizlik onu onaylarken,


"Dilber hanım toz kondurmuyordun yiğenine bak yılanın başı oymuş." Dediğinde neden Devran'ın sessiz kaldığını anlamış oldu.


Dilber hanımın Çetin'i halası olduğunu bilmeyen Derya tekrar şaşırırken.


"İftira etmediği ne belli." diyen Dilber hanıma karşı Derya'nın sabrı tükenmişti.


"Ben iddamı ispat edebileceğime göre, siz iftira atmış oluyorsunuz Dilber hanım farkında mısınız?" deyip arkasına yaslandı.


Zeynep babanne bu çekişmeyi keyifle izliyordu.


Gelininin kendisine meydan okuyan halinden rahatsız olan Dilber hanım masayı terk ederken, Havva hanım ve Şilan da ona katıldı.


"Eeee bir tatlı ısmarlarsınız artık ağalar" diyen Derya'nın keyfi yerindeydi.


"İyi fikir ben varım" dedi Selma


"Hangi çikolatalı tatlıyı ısmarlıyoruz avukat hanım." diyen Boran, Derya'nın çikolata aşkına alışmış görünüyordu.


"Profiterol olabilir. Selma sende sever misin?" Dedi.


"Bayılırım" derken ağzının sulandığı belliydi.


"Hadi bakalım Boran ağa, hanımların istekleri emirdir bizde" diyen Devran Selma'ya yine aşk tazeletiyordu.


Hazırlanıp beraberce şık bir cafeye geldiler. Türkan Hanım Tuğra'yı evde kalması konusunda ikna edince gençler felekten bir gece çalmak istedi. Tatlılarını sipariş edip keyifli bir sohbete başladılar.


"Selma, Derya ayağa kalkıp Almanca konuşmaya başlayınca adamların yüzünü görmen lazımdı."


"Devran ağa senle benimde Almanlardan farkımız yoktu." dedi Boran.


"Siz neden Çetin'in akraba olduğunu söylemediniz. Dilber hanım bu işe çok bozuldu."


"Yani yengem için bile olsa bizi bu duruma düşüren birini şirkette tutamayız Derya."


Tam bu sıra da karşılarında Çetin belirdi. Masada keyifle sohbet eden dörtlünün karşısına dikildi.


"Vayyy herkes burdaymış." derken konuşmasının tonlaması içkili olduğunu fazlasıyla ele veriyordu. Bir anda belinden çıkardığı silahı Devran'a doğrulttu.


Devran hızlıca Selma'yı arkasına alırken, karşıdaki adamın şakası olmadığının farkındaydı.


"Çetin kendine gel! Ne yaptığını sanıyorsun." diyen Boran. Elini silahına atarsa Çetin'in tetiğe basmakta tereddüt etmeyeceğinin farkındaydı. Devranla yıldızları hiç barışmamıştı.


Boran'ın sesiyle ona dönen Çetin,


"Aslında avukat hanımı da hiç sevmedim."deyip silahı bu kez Derya'ya doğrultu.


Derya~Boran nasıl gidiyor? Sevdiniz mi?


Derya şirkette çalışsın mı?


Devran~Selma'nın hiyayesini merak ediyor musunuz?


Silahlar patlayacak mı? 


Loading...
0%