Yeni Üyelik
19.
Bölüm

19. Bölüm

@zamansizim84


Boran, Derya'nın bu haline anlam veremese de, 'kimse benim kocama yürüyemez' deyişini hatırladıkça yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamıyordu. Onu kıskanmış olabilir miydi? Gerçek karı kocalar gibi bunun kavgasını yapmak bile Boran'ı mutlu etmişti.


Derya, sinirle Selma'nın odasına çıktı.

Kapıyı tıklatıp içerden gelen sesle içeri girdi.


"Canım nasılsın?" dedi.


"İyiyim Derya, sayende iyiyim." dedi sımsıkı sarılarak. "sen nasılsın? Gitmeden uğra diye işaret etmiştim ama gelmedin."


"Keşke gitmeseydim boş yere canım sıkıldı."


"O Zelal manyağı bişey mi yaptı?" dedi bi çırpıda.


"Herkes biliyor yani bu kızın Boran'ın peşinde olduğunu"


"Bilinmez mi? En büyük yardımcısıda Şilan'dır. Gitmeden gelseydin dikkat etmen için uyarıcaktım."


"Neyse verdim ağzının payını ama arsız bişey belli." dedi burnundan soluyarak.


"Boran konuşmaz bile onunla, kendi kendine bir umut bekler durur. Elifle bile kavga etmişliği var." dedi sakinleştirmeye çalışarak


Derya'nın gergin halini gören Selma,


"Sen de Boranla kavga etmedim inşallah?"


"Ettimmm. İyi ki de ettim. Beni bile bile oraya nasıl götürüyor yaaa." deyip daha da sinirlendi.


Selma karşısında kıskançlıktan gözü dönmüş kadına hayretle baktı. Bu kadar akıllı bir kadının aklını ancak aşk almış olabilirdi.


"Derya bi şu kıskançlığı bırakıp mantıklı düşünmeye çalış, seni götürmese esas o zaman ona umut vermiş olurdu. Seni takmış koluna evliliğini gözüne sokmuş. Kusura bakma bence burda Boran'ın hatası yok."


Derya biraz sakinleşince Selma'nın haklı olduğunu anladı.


" Yanii dediğin doğru da, keşke önceden söyleseydi." Selma'nın haklı olduğunu biliyordu da kıskançlıktan da gözü dönmüştü bi kere.


"Akşam konuşun düzeltin canım en güzel zamanlarınız o kız yüzünden zehir mi olsun?


"Haklısın Selma konuşuruz. Ben odama çıkıyorum."


"Aman da aman çok mu kıskandın sen kocanııı?" diye takılan kadını orda bırakarak odasına geçti.


Terasa çıktığın da manzarayı çok sevdiğini tekrar hissetti. Bu şehrin büyülü bir yanı olmalıydı, insanı istemsizce kendine bağlıyordu.


Şimdi bi kahve ne iyi giderdi. Bu evde kahve içmek dahi zahmetti. Su için bile 2 kat inip çıkmak zul olmuştu. Buna bi çözüm gerek diye düşünen Derya. Aklına gelen fikirle çantasını alıp aşağıya indi. Sedirlere yerleşmiş keyif yapan Dilber hanım ve efradının yanında iki kadın daha vardı.

Derya misafir olduğunu düşündüğü kadınlara "Hoş geldiniz" dedi. Yırtıcı kuşlar gibi kendisini inceleyen kadınlara aldırmadan, mutfağa seslendi.


"Ayşeee, hazırlan çıkıyoruz.


"Gelin hanım kocanın haberi var mı? Kafana göre sokağa çıkamazsın." dedi Dilber hanım sedire iyice yerleşerek.


Boran'a söylemek aklına bile gelmemişti. Bunlar hiç alışık olmadığı şeylerdi. Boran söylemişti bizde evden kafana göre çıkamazsın diye, bi anlık fikirle yola düşerken bunu hesap edememişti.


" Haberi var Dilber hanım merak etmeyin." derken yalan söylediğine kendisi bile inanamıyordu.


Ayşe


"Buyur hanımım" diye mutfaktan başını uzattığında,


"Hazırlanıp gel çarşıya gidiyoruz." dedi aylardır konakta çıkmadığına emin olduğu kıza.

Ayşe kendisine şaşkın şaşkın bakarken,


"Arabadayım bekliyorum." deyip misafir hanımlara da kibarca gülümseyerek aşağıya indi.


Korumalar kapıyı açtığında,


"Murat beyi çağırır mısınız? Çarşıya gideceğiz."


İki dakika sonra kapıya gelen arabaya bindi. Hareket etmek üzere olan adama,


"Biraz bekleyelim" dedi. Murat kendisine sürpriz durumdan habersiz,


"Tabii Derya Hanım" derken


Derya, Boran'ı aradı. Açılmayan telefonla mecburen mesaj yazmaya karar verdi.


'Çarşıya gidiyorum. Annene haberin olduğunu söyledim. Bilgin olsun." gayet mesafeli bir dille bilgi vermek için yazdığı mesajdan sonra telefonu çantasına koyarken Ayşe arabaya bindi. Murat'ı şaşkın bakışlarına karşı gülmemek için kendini zor tutan Derya,


" Gidebiliriz Murat Bey."


"Hanımım, Selma hanımla gitseydiniz keşke, benim ne işim var sizinle çarşıda" dedi mahcup bir şekilde.


"Selma ile gitmek istesem ona söylerdim Ayşecim, demekki seninle gitmek istemişim ama sen istemiyorsan seni dönüp bırakalım mı?"


Murat arkada ki sohbeti can kulağıyla dinliyordu.


"Yok hanımım istememekten değil de."


"Ayşe sen en son ne zaman konaktan dışarı çıktın?"


Sessizce düşünen genç kız


"İki ayı geçmiştir hanımım."


"Demekki doğru kişiyle çıkmışım. Bu arada sakın bana dışarıda hanımım deme bozuşuruz." dedi gülerek.


" Ne diycem hanımım"


"Deryacım de, Derya abla de sakın hanımım deme bak çok sıkıldım o laftan." bilerek baskın konuşuyordu ki Ayşe karşı çıkamasın.


" Demem Derya abla" dedi çekingen sesiyle.


Avmnin önüne geldiklerinde,


"Murat bey sizde bize eşlik ederseniz iyi olur." derken,


Derya'nın çalan telefonun ile duraksadılar.


Boran ağa


"Hayırdır hanım ağam, çarşılarımı merak ettin?"


"İhtiyaçlarım vardı. Anlık bi kararla çıktım."dedi gayet düz bir sesle.


"Toplantıdayım açamadım kusura bakma. Bana ihtiyacın varsa geleyim."


" Yooo, Ayşe ile gezeceğiz biraz. Murat beyde yanımızda."


Boran karşıda erkeksi bi kahkaha atarken,

"Senden korkulur Derya"


"Evet bunu unutmazsan senin için de iyi olur Boran ağam." dedi imalı bir şekilde.


"Unutmam, hanım ağam. Bişeye ihtiyacın olursa ara."


"Görüşürüz."


Derya'nın telefonu kapandı Murat'ın telefonu çalmaya başladı.


"Tamam ağam ben yanlarından ayrılmam." deyip kapattı.


"Hadi bakalım gençler" diyen Derya, Ayşe'nin koluna girip küçük ev aletleri satan bir mağaza girip su ısıtıcısı ve kahve makinası bakmaya başladı.


"Hanım... Derya abla bundan var mutfakta." dedi çekinerek.


"Odaya alıcam Ayşecim, öğlen bir kahve içeyim dedim. Aşağı in yukarı çık vazgeçtim. Odada olursa pratik olur."


"Sen deseydin ben getirirdim."


"Sana da kıyamam bir kahve için in çık boşa yorgunluk. Böyle iyi olacak. Sende gelirsin terasta kahve içeriz."


Murat şaşkın bir halde ikiliyi takip ederken. Derya'nın Ayşe'ye bu kadar yakın davranmasına da mutlu olmuştu. Yıllardır kapıda bir an olsun yüzünü görmek için fırsat kollayıp durmuştu. Bu kızı ilk görüşte içine düşen ateş sanki hala yanıyordu. Babasının nasıl bir adam olduğunu bildiğinden uzak durmaya çalışsa da başaramıyordu.


Parayı ödeyip paketi alan Derya, Ayşecim bunu Murat beye verir misin?

Paketi alan kız ilerde bekleyen Murat'a adımladı. Arkası dönük olan adama seslendi.


"Murat abiii" içinde duyduğu sözün ağırlığıyla dönen Murat uzatılan paketi alıp mağazanın çıkışına yöneldi.


Derya yaptığı şeyin farkında olmayan Ayşe'ye gözlerini devirdi. Bereberce dolaşıp ikisi içinde alışveriş yaptılar.


"Yorulduk şurda bi kahve içelim mi?"


"Olur Derya abla" 


Cafede bir masaya oturdular. 


"Murat bey sizi de yorduk, bi kahve ısmarlasam, dinlenmiş oluruz."


"Görevimi yapıyorum Derya Hanım gerek yok ben sizi beklerim." dedi. Murat esmer, ortaboylu, yapılı bi vucüda sahipti. Efendi duruşuyla Derya'nın güvenini kazanmıştı, tabii Zeynep babannenin ona güvenebilirsin demesinin buna etkisi çoktu.


" Benim içim rahat etmez öyle lütfen buyurun."


Genç adam çekinerek de olsa oturdu yanlarına.


"İlk defa biri bana kahve ikram edecek" dedi Ayşe.


Kahveler içildi. Kısa kısa sohbetler edildi. Bu ikisini kendi haline bıraksan yüz yılda geçse bi adım ilerleyemezlerdi.


Eve döndüklerinde Derya aldıklarını yıkayıp odaya çıkardı. Su ısıtıcı,kahve makinası, birkaç kahve kupası, Türk kahvesi için fincanlar, küçük bir tepsi, atıştırmalıklar. Odasında film izleyip kahve içebileceği bir ortam olmuştu. Bu oda onun bu konakta ki huzuruydu. Odada bulacakları huzur belki Boranla ikisini birbirine yaklaştıracaktı.


Boran akşam konağa dönerken içindeki his farklıydı. Dün gece beraber uyumuşlar, Derya sabah Zelal'e verdiği tepkiyle yüzünü güldürmüştü. Sabah kendi yastığını burnuna götüren kadın fark edildiğinden habersizde olsa bu hareketiyle Boran'a cesaret vermişti. Bundan sonra ne yapıp edip Derya'yı kazanmalıydı. Bulduğu bu ışığı kaybetmeye dayanamazdı.


Tıklanan kapıyı açan Derya,


"Hoş geldin kocacım" dedi şakayla karışık. Sabah ki kıskanç, tripli kadından eser yoktu.


"Hoş buldum çöp çatan karıcığım."


"Dalga geçme Boran yaa, vallahi kendi hallerine bıraksak bunlar iki cihanda kavuşamaz." derken, çok biliyorsun Derya hanım diyordu içinden


"Sen yine de çok karışma Dilber hanım duyarsa Ayşe'yi üzer." dedi. Kravatını gevşetip çıkarırken,


"Bi taşın altından da çıkmasın ama artık..." deyip, banyoya girmeye hazırlanan adamı yanlız bırakmak için çıktı.


Boran gülerek banyoya geçti.


Derya aşağı inip sofranın hazırlanmasına yardım etti. Şilan'ın hali bir garipti, sessizdi ama bi işler çevirdiği de belliydi. Bu kadar lafı yutacak bir kız değildi. İllaki bir hesabı vardı ama ne?


" Derya bacım nasılsın?" diyen Devran'a döndü


"İyiyim Devran sağol." Şilan'ı işaret ederek "Bi işler çeviriyor ama" dedi.


"Bu kadar sessiz olmaları iyi değil, dikkat et." dedi gülerek.


Tuğra koşarak yanına gelince,


"Deyya ben yine senle uyusam olmaz mı?"


Derya eğilip yanaklarından öptüğü Tuğra'yı mıncıkladı.


Selma ile Devran asla vazgeçmeyen Tuğra'ya gülerken, neşeli gruba Boran da katıldı. Duşunu alıp beyaz bir tişört giyen adamın hala nemli olan şaçlarının bir kısmı alnına düşmüş, kirli sakalı ile Derya'nın yüreğini yine hoplatmıştı.


" Neşeniz bol olsun da neye gülüyorsunuz?"


"Tuğra, Derya ile uyumak istiyormuş Boran ağa." dedi Selma.


"Tuğra bey, külahları değişiriz bak." dedi Boran kaşları biraz çatarak.


Kulağına yaklaşan Derya 


"Çocukla çocuk oluyorsun Boran, uyusun yanım da ne olacak?"


Boran da Derya'nın kulağına eğilerek, "Yalandan da olsa kimse benim karımla uyuyamaz Derya hanım."


Duyduğuyla şaşıran Derya, 


"Tuğra daha çocuk, o kızla bir mi tutuyorsun?"


"Hangi kız! Benim kimse umrumda değil. Ben karımı kıskanırım." dedi mavi gözlerinin en derinine dalarak.


Derya cevap verecekti ki Bayram ağanın gelişiyle sessizlik oldu. Tuğra'yı elinden tutup masada ki yerine oturtup, kendisinde Boran'ın yanına geçti.


Herkes sofradaki yerini alırken, Ayşeyle, Rojda çorba servisine başlamışlardı.


Ayşe'nin gözlerinin içi gülerken Rojda yüzünü asmıştı. Belli ki yanlış tarafta olduğunun farkındaydı. Herkes yemeğine odaklanmıştı ki,


" Eeee gelin hanım çarşıları beğendin mi?" dedi Dilber hanım imalı bir sesle.


"Beğendim Dilber hanım. Mardin keyifli bir şehir."dedi. Bu kadının sohbet etmek için konuşmayacağını biliyordu ama derdini kendisi söylesin istiyordu.


"Mardin'i beğeniyorsun ama töresine uymuyorsun? Misafirlerin yanında Dilber hanım diyemezsin. Ya ana diyeceksin yada hanım ağam diyeceksin." zehrini yine masaya döken kadın gözlerini dikmiş cevap beklerken,


"Dilber her akşam yeni bişey bulup bu sofranın tadını kaçırıyorsun." dedi Zeynep babanne.


"Yemeğinizi yiyin, sofrada bir daha tatsızlık istemiyorum Dilber" diyense Bayram ağaydı.


Derya, kendisini korumaya çalışan ana oğula tebessüm ettikten sonra,


"Aslında Dilber hanım haklı" demesiyle bütün bakışlar kendisine döndü. Şaşkın bakışlara aldırmadan devam etti.


"Zeynep de misafirlerin yanında babama Ali Bey dese hiç hoş olmaz." diye ekledi.

Dilber hanım yüzüne zafer gülümsemesi yayıp arkasına yaslanırken, gelininin sandığı kadar akıllı olmadığını düşünüyordu.


Derya devam etti.


"Misafirlerinin yanında mahcup hissetti kendini yaptığım hoş bişey değil." Boran'ın kaşları iyice havalanırken, Derya'nın ne yapmaya çalıştığı ile ilgili en ufak bir fikri yoktu. Herkesin şaşkınca birbirine baktığı sofrada garip bir sessizlik oldu.


"Ammavelakin, siz beni istemeye gelmezken, düğünümde yerinizden bile kalkmazken, özetle bir kayınvalide olarak hiç bir vazifenizi yapmazken. Bende kendi akraba ve misafirlerine karşı zor duruma düşmüştüm."kollarını masaya koyup biraz yaklaştı.


" Yani demem o ki Dilber hanım, sayılmak istiyorsanız önce bir büyük olarak siz sayıp örnek olacaktınız. Ben, bana annelik etmeyeceğinizi bilerek size anne demem. Yaptıklarınız bir hanım ağaya yakışmazken, hanım ağam da demem. Türkan yengem olmasa bu konuşmayı çok daha önce yapardık. Sağolsun eksikliğinizi hiç hissettirmedi." deyip meydan okurcasına arkasına yaslandı. Türkan hanımla göz göze geldiklerinde minnetle baktı.


Dilber hanımın yüzü bembeyaz olurken, gelinini fazlaca küçümsediğini tekrar anladı. Ettiği laf kendine dönmüştü.


"Atalarımız ne güzel demiş. 'diyeceğine değil de duyacağına bak' diye." diyen Bayram ağa geline bakıp gülümsedi.


"Çorba çok güzel olmuş Gülümser abla ellerine sağlık" diyen Derya yemeğine devam ederken. Selma ve Devran gülmemek için dudaklarını birbirine bastırıyordu.


Boran sessizce, 


"Benden kork dediğinde ciddiye almamıştım ama hata etmişim hanım ağam." dedi bu kadına daha ne kadar hayran olabilirim diye geçirdi içinden.


Derya yan bi bakış attı sadece. Bu adam hâlâ kiminle dans ettiğini bilmiyor muydu?


Herkes sessizce yemeğine devam ederken, Dilber hanımın iştahı çoktan kaçmıştı fakat sofrayı da terkedip meydanı daha fazla bu kıza bırakacak değildi.


Derya'nın dikkatini telefonuyla fazlaca ilgili olan Şilandaydı. Bu kızın ne iş çevirdiğini öğrenmesi gerekiyordu. Telefonunu alıp, Kenan'a mesaj yazdı. Artık buraya geliş amacının peşine düşmeliydi.


Çay kahve faslının ardından odalarına çıktılar. Derya pijamalarını alıp banyoya geçerken, Boran o yokken giyinip, kanepesine yerleşiyordu. Birbirlerine iyi geceler dileyen ikili başlarını birbirlerinin kokusuna bulanmış yastıklara koyduklarında ikiside dün geceye gitti. Boran'ın kokusunu ciğerlerine dolduran Derya yanında ki adama hasret çekmekten muzdaripken, Boran sabah Derya'nın yastıkları değiştiğini anlayarak derince bi nefesle kokusunu içine çekti, artık biliyordu ki içinde filizlenen aşk tek taraflı değil. Gözleri Derya'yı bulduğunda ondan gelen bu küçük adıma koşarak karşılık vermeye kararlıydı. İkisi de hayatı yeterince ıskalamıştı.Dün gece birbirinin kollarında uyudukları kadar olmasada, huzurlu bir uykuya gözlerini yumdular.


Sabahın ışıklarıyla gözlerini açan Derya, yattığı yerden Boran'ı seyretti. Aralarında ki duvarları aşıp aşamayacakları belli değilken, kalbinde onun için çırpınan aşkı daha ne kadar saklayabilirdi ki. O zaman önce bu cinayeti çözmeliydi. Bugün ne yapıp edip Vildan hanımı ziyaret etmeyi kafaya koydu.


Bu düşüncelerle hızlıca kalkıp duşunu aldı. Saçlarını kurutup, mavi kotunun üzerine balon kol siyah kare yakalı bir gömlek giydi. Altın rengi zincirlerden oluşan kolyesi gerdanını sıra sıra süslerken, saçlarını at kuyruğu olacak şekilde sıkıca topladı. Kirpiklerine rimel sürüyordu ki Boran'ın kanepesinin sırt kısmına kollarını yaslanmış kendisini izlediğini fark etti.


"Günaydın Boran ağam makyaj tiyolarımımı öğrenmeye çalışıyorsun?" dedi gülerek.


"Sadece merak ediyorum, nasıl hergün bi önceki günden daha güzel olabiliyorsun?"dedi gözlerini hiç ayırmadan.


Söylenen iltifattan öte bi itiraf gibiydi, Derya'nın içi sıcacık oldu. Gözleri bi kuyu gibi içine çekerken ilk gözlerini kaçıran Derya oldu.


" Bence sen güzel uyumuşsun, hayata daha güzel bakıyorsun." konuyu kendinden uzaklaştırmaya çalışarak.


"Bugün yastığım ayrı bi rahattı, ama güzelliğinin bununla alakası olduğunu sanmıyorum."


Yastıkların değiştiğini ima ediyordu fakat Derya aptalı oynamakta kararlıydı.


"İyi uyumana sevindim ama artık kalkmak zorundasın. Kahvaltıya beklerler."


Kanepedeki yatağını toplayan Boran, banyoya geçmeden Derya,


" Ben ineyim sende işlerini halledip gelirsin." dedi babetlerini giyerken.


"Anlaştık, dikkatli ol düşman hattın çok sessiz" diye de uyarmadan edemedi.


Derya gözlerini devirirken, Boran banyoya geçti.


Odadan çıktığında çalışma odasına giden Bayram ağanın sesi duyuldu.


"Gelin hanım vaktin var mı? Konuşalım biraz."


Sabah sabah ne konuşulacağını merak eden Derya yönünü değiştirirken,


"Geliyorum baba" 


Çalışma odasına girdiğinde, üstünde cepkenli takım elbisesi, köstekli saatinin cebinden sarkan zinciri, kırlaşmış bıyıklarına eşlik eden kısa sakalıyla Bayram ağa koltuğuna kurulmuş söyliyceklerini toparlamaya çalışıyor gibiydi.


"Günaydın güzel kızım."


"Günaydın babacım" babasından başkasına kuramadığı bu cümleyi Bayram ağaya karşı içtenlikle söylemişti. Kendisini Zeynep'ten farklı görmeyen bu adam yıllardır içindeki acıyla baş etmiş ama baş ederken de adeta kavrulmuştu. Başlarda ki ısrarı Derya'yı deli etse de şimdi ne kadar haklı olduğunu görüyordu. İkisinin de derdinin ilacı diğeriyken bunu fark edebilmelerini Bayram beyin ısrarına borçlu oldukları da bir gerçekti.


"Nasılsın Derya huzurun yerin de mi?" tüm içtenliğiyle sorduğu soruya


"Huzurluyuz baba, bizi merak etmeyin." diyerek cevap verdi.


"Sen Dilber hanımına bakma, doğru bildiğinden de şaşma. Saygı isteyen önce hak edecek, bunun küçük yada büyük olmakla ilgisi yok ki sen bi saygısızlık da yapmıyorsun."


"Sağolun beni anlamanız ve desteğiniz benim için çok kıymetli."


"Gelelim esas konumuza, Çetin olayını duydum ama seninle konuşacak fırsatım olmadı. Devran benim için çok kıymetlidir Derya. Küçücüktü babasız kaldığında. Ben ona babalık etmeye çalıştım. Türkan yengeni, Dilber'e kuma etmek istediler, bu törelere karşı durmak bizi çok yordu. Dilber, Türkan'a düşman oldu.


Derya'nın gözleri duyduklarıyla açılırken, Bayram ağa devam etti.


"Sanki onun suçuymuş gibi. Yıllardır ailecek düşmanlık ederler. Sonunda silah da çekecek kadar akıllarını kaybettiler demek ki. Devran için yaptığın bizim için çok kıymetli kızım, bana hergün iyi ki inat ettin Bayram dedirtiyorsun. İyi ki Derya'yı bu konağa gelin ettim diyorum. Eğer ki yüzün gülmeseydi ben kahrolurdum."


Derya duyduklarının şokunu yaşadı bir süre, berdel, kuma, töre insanların hayatları başkalarının iki dudağının arasında yok sayılıyordu. Bayram ağanın bunca yıldır verdiği savaş takdire şayandı. Bu düzene karşı gelmek hiç bir zaman kolay olmamıştı.


" Devran ve Selma benim için de çok kıymetli, Türkan yengeme saygım da sevgim de çok büyüktü, bu anlattıklarınızdan sonra iki katı saygı duyuyorum. Böyle bi ortamda evladını sevgi ve şevkatle büyütmüş, pes etmemiş bir kadın. Çetin olayına da gelirsek, ben Dilber hanımın akrabası olduğunu bilmiyordum ama bugün olsa yine aynısını yaparım. "


" Biliyorum kızım, sen bizim üzüntülerimizin mükafatısın."


İkiside birbirine samimi birer gülümseme sundu.


" Ben izninle gideyim babacım, gelin hanım kahvaltıya yardıma gelmedi demesinler değil mi? " dedi şakayla karışık.


" Sen ne yaparsan yap onlar bişey derler, sen bildiğin gibi devam et, ben hep destekçinim."


Beraberce aşağı inip kahvaltıya geçtiler.


Herkes yerine yerleşmişti ki Boran geldi, Derya'nın başına bi öpücük kondururken,


" Günaydın Hanoğlulları ne güzel bi sabah değil mi? "


" Günaydın oğlum neşen daim olsun" dedi Bayram ağa


Derya, Boran'ın haline anlam vermezken, hoşuna gittiğide bi gerçekti.


Sofrada ki sohbet neşeliyken Boran'ın keyfi fazlaca yerindeydi. Sabahki iltifatını düşünen Derya'nın yüzüne bi gülümseme yayıldı.


Kahvaltının ardından Bayram ağa ve Devran şirkete geçtiler. Sanki bilerek oyalanan Boran'ı yolcu eden Derya kapıya kadar geldi. Kapıda ki güvenlikler Boran'ın baş işareti ile uzaklaşırken, Derya ne olduğunu bile anlamadan kendine sarılan kollarla öylece kala kaldı. Başını Boran'ın göğsündeydi kokusunu doyasıya içine çeken adama şaşırsa da karşı koymadı. Halinden memnun olsa da sonlanması gerektiğini düşünerek kendini geri çekmeye çalıştı. Bu oyunlarının bi parçası değildi.


"Daha şarjım dolmadı Derya Hanım." diyerek kollarını daha da sıklaştıran adama,


"Ne şarjı Boran bırak bi gören olucak."dedi


"Onu yastıkları değiştirmeden düşünecektin, kokuna bağımlı oldum ayrılamıyorum." dedi muzurca bi ifadeyle.


Derya'dan cevap gelmeyince Boran başınına öpücük kondurup bi adım geri attı. Suç üstü yakalanmış çocuk gibi başını kaldırıp bakamayan kadını çenesinden tutarak kendisiyle göz göze getirdi. İkisi de birbirinin gözlerinde kaybolurken, Murat arabayla önlerinde durdu.


"Akşam için istediğin bir şey var mı hanım ağam?" Dedi ima dolu bi sesle.


Gözlerini gözlerinden hiç ayırmadan cevap verdi Derya,


" Sen gel yeter."


Loading...
0%