21. Bölüm

@zamansizim84

Herkes İlk Olmak ister,

İlk Aşk, İlk Öpücük...

Oysa İlk Geçicidir.Sahip Olduğunuz Hangi ilk Hala Sizin, yada Sizinle? Hiç Düşündünüz mü?Oysa Son da Durum Biraz Farklıdır.Ondan Ötesi Yoktur.Heyecandan Avuçlarınızın Terleyerek Tuttuğu ilk Elle Değil,Güvenerek Sımsıkı Tuttuğunuz Son Elle Girersiniz Mezara.


Derya ilk öpücüğünün ateşiyle yanarken, Boran güvenerek elini sımsıkı tuttuğu kadının huzurlu mavilerinde kaybolmak istiyordu. Derya ile herşey çok farklı, çok güzeldi. Birbirlerine verdikleri öpücükle aşklarını mühürleyen ikilinin dünya yansa umrumda değildi,


"Boran..." dedi Derya gözlerinde hapsolduğu adamın adı sanki dudaklarını yakmıştı söylerken,


"Deryam..." dedi Boran hala birbirlerine karışan nefesleri, birbirine doyamayan dudakların tercümanı gibiydi.


"Sana bağımlı oldum sanırım."


Tek kaşını kaldırıp gözlerini kısan Boran,


"Emin değilsin yaniii" dediğinde kıkırdayan karısına sıkıca sarıldı.


O sırada Boran'ın çalan telefonu anın büyüsünü bozdu. İstemeye istemeye açmak zorunda olduğu telefona karşılık verdi.


"Efendim kardeşim" 


.......... 


"Konaktayım" 


............. 


"Karı mı özledim erken geldim" derken Derya'nın saçlarını okşuyordu.


............. 


"Devran bugün yeterince başımı ağrıttım, yarın tekrar bakarız kardeşim."


................


"tamam görüşürüz." telefonu kapatıp koltuğa bıraktı.


Yorgunca geriye yaslandığında,


"Derya bi kahve içsek başım çok ağrıyor." dedi.


" Yapayım hemen." Diyerek ayaklanan kadını elinden tutup yanına çekti tekrar, gözü kısa eteğinde, gerdanında dolaştı tedirgince,


"Ara odaya getirsinler, böyle çıkma." Dedi nihayetinde gözlerini kaçırarak.


Bu kadının bu kadar güzel olması hiç adil değildi.


Derya'nın ise bu kıskançlık hoşuna gitti,


"Böyle çıksam nolucak ki, bu saatte kimse yoktur. Hem yemek saati yakın kahve istediğine emin misin?" Dedi anlamazdan gelerek.


     Boran ise netti,


"Çıkma" dedi yanağını okşayarak "Bi tek ben göreyim güzelliğini" deyince

Derya'nın dudakları kıvrıldı.


" Çok yorucu bi toplantımız vardı. O kadar kafa patlattık ama çözüme de ulaşmadı." Diye anlatarak yine parmaklarını göz çukuruna baskı yapmaya başladı Boran.


Derya onun bu halinin yorgunluktan olduğunu biliyordu artık,


"Tamam sen arkana yaslan gözlerini dinlendir biraz." dediğinde canıma minnet dercesine başını koltuğun sırt kısmına yaslayıp geniş omuzlarını ortaya serdi.


Manzara ilgi çekici olsada oyalanmadı Derya, hemen kahve makinasına bi kahve hazırlayıp çalıştırdı. Yanına çikolata olunca az şekerli tercih etmişti.


Boran'ın oturduğu koltuğun arkasına geçti. Sırt kısmı çok yüksek olmayan koltuğun da yardımıyla, başı geriye yaslı gözleri kapalı duran adamın alnına gitti parmakları, baş parmağı ve işaret parmağını kullanarak masaj yapmaya başladığında sağ gözünü aralayan adam küçük bi bakış atıp tekrar gözünü kapattı.


"Derya, sen gerçek olamayacak kadar mükemmel bir kadınsın." Diyerek biraz duraksayıp "Yoksa bu olanların hepsi rüya mı hanım ağam?" derken açtı gözlerini, çocuksu yalandan bir korkuyla, onun bu oyunbaz hali Derya'nın hoşuna gitti eğilip yanağına küçük öpücük kondurdu.


"Sence?" dedi kendisine sıcacık bir gülümseme ile bakan adama.


Kahve makinasından gelen sesle dikkatler o tarafa yönelirken,


  Boran,

"Bu ses ne? Kahve makinası mı aldın?" dedi şaşkınlıkla,


"Dün Ayşeyle çıktığımızda aldım." deyip kahveyi hazırlayıp tepsiyi sehpaya bırakarak Boran'ın yanına oturdu.


"Yani dünden beri orda ama sen farkında değilsin." diyerek Boran'ın şaşkın haline güldü.


Kahvesini yudumlayan Boran, 


"Gözüm senden başka bi şey görmüyorsa demek..." Diyerek Derya'nın yanaklarını daha da kızarttı.


" Ooo Boran ağam sen beni şımartmaya kararlısın." dedi gözlerini kaçırarak.


"Esas sen bi göz odayı cennet etmeye kararlısın." deyip çikolatasını, çikolata aşkını bildiği Derya'nın dudaklarına uzattı, ondan kalan parçayı da kendi ağzına atarken, "Yediğim en güzel çikolata" diyerek Derya'yı daha ne kadar utandırabileceğini test ediyor gibiydi.


"Afiyet olsun."diyen Derya konuyu değiştirdi.


"Toplantınız neyle alakalıydı? " Dediğinde Boran'ın şakacı hali silindi.


"Çetinle iş birliği yaptığı için Alman şirketle ipleri kopardık. Yeni bağlantılar yapmaya çalışıyoruz ama işimizi zorlaştırmak için olumsuz referans veriyorlar." dedi sıkıntının büyüklüğü yüz ifadesinden okunuyordu.


Derya ise bu işin peşini bırakacak gibi değildi. Hem zaten şartlarda artık ben burda kalıcı değilim dediğinden çok çok farklıydı.


"Sizin dişli bi avukata ihtiyacınız var bence..." derken gözlerini yukarı dikmiş tavanları inceliyordu.


Boran onun bu imasını havada yakaladı,


"Tanıdığım çok iyi bi tane var aslında ama teklifimizi geri çevirdi." dedi yarasını belli ederek,


"Madem çok iyi avukat bi kere daha şansınızı deneyin belki fikri değişmiştir." Diyen Derya'ya tüm bedenini çevirdi adam,


"Öyle mi Derya hanım, sen o gün beni ne kadar üzdüğünü biliyor musun acaba? 'Ben geçici olarak burdayım' dediğinde içime nasıl bi kor düştü haberin var mı?" diye sordu biraz şakaya vurarak ama acısını saklamadan.


Madem Boran saklanmıyordu, Derya da saklanmazdı,


" Biliyorum" dedi hüzünle "Aynı kor benim içimde de yanıyordu. Senden uzak durursam geçer sandım." dedi sonlara doğru sesi titreyerek.


Bunlar Boran için ne büyük itiraflardı, içinde nasıl çiçekler açıp bahar geliyordu bilse hiç susmaz konuşurdu Derya,


Boran tekrar kollarını sardı kadına,


"Böyle yakışıklı bir patronu reddetme o zaman. " deyip dağıttı biraz evvelki kasveti.


Derya'nın tek kaşı havalandı bu çıkışla,


"Demek iş görüşmelerinde yakışıklılığınızı kullanıyorsunuz Boran ağa?" derken çok korkutucu olmasına uğraştığı bir bakış attı.


"Ne yapalım zafere giden yolda her şey mübahtır." Dite cevap aldığına göre karşıyı pek korkutmuş olmadığı açıktı.


   Eli beline gitti o sinirle,


"Sen var ya, benimle gerçekten evli olmak ne demek daha bilmiyorsun. O zafere giden yolda topal kalırsın, kimseler bakmaz sana" diye çıkıştı geçekten kocası olmasına bu sabahtan itibaren şans verdiği adama,


"Bilmem mi? Daha dün sabah gördüm ya 'benim kocama kimse yürüyemez' derken fazlaca gerçekçiydin." Derken oldukça keyifliydi Boran. Derya'nın onu kıskanması fazlaca hoşuna gidiyordu.


"Napıyım çok kıskandım" dedi omuzlarını silkerek.


"İyi ya işte gel birazda şirkette kıskan beni, ne yalan söyliyim çok hoşuma gitti." derken işaret parmağıyla Derya'nın burnunun ucuna vurdu.


" Şu referans olayını bi çözelim önce, sonra bakarız, kıskanılacak bi durum var mı?" deyip işe şimdiden odaklandığını belli etti genç kadın.


Boran'ın aslında iş falan umrunda değildi. En azından Derya'nın da şirkete gelme ihtimali doğduğunfan beri...


" Yanımda ol da, kıskançlık krizlerine razıyım." Dedi bunu saklamadan.


" Nasıl oldu başın ilaç bulalım mı? " Diye soran kadının sıcak ilgisine hayran oldu Boran. En son ne zaman bu kadar düşünülüp üstüne titrenmişti... Burukça gülümsedi hiç bir zaman...


" Sen yorulma ben biliyorum ilacımın nerde olduğunu" deyip kollarına çektiği Derya'yı göğsüne sığdırmak ister gibi sarıldı, saçlarından derşn bir nefesi içine çekti.


   Ohtu, misti, şifaydı...


" Benim şifam sensin Derya, yaralarımı sarıp tekrar hayata bağlayan, başka kapılar açıp umut olan." dedi. Annesini tarafından sevilip, şımartılmamış bir çocuk. İlk eşi tarafından sürekli eleştirilip eksik hissettirilen bir genç adam ömründe ilk kez sevgiye doyuyordu.


✨✨✨✨✨


Yemek saati geldiğinde hazırlanıp aşağıya indiler. Derya yardım etmek için mutfağa geçti.


Vızır vızır işleyen kadınlara,


"Kolay gelsin hanımlar yardıma ihtiyaç var mı?" Dşte sordu.


"Hanımım herşey hazır masaya taşıyoruz sadece" dedi Ayşe.


"Siz yorulmayın biz yaparız" diyerek sıcak bi gülümseme sunmuştu Rojda. Belli ki yakın olmaya kararlıydı.


Derya'nın konakta giderek yükselişi ve Şilan'ın sessizliği güç dengesinin değiştiğinin açık göstergesiyken, güçlünün yanın da olmayı seçen Rojda içinde Derya'nın gönlünde bir yer bulunurdu tabii ki. Ayşe'nin dengeleri gözetmeden verdiği destekle ulaştığı tahta ulaşamasa da.


O sırada çalan telefonla mutfağa ait avluya çıktı Derya.


"Efendim Kenan" dedi etrafı kollayarak.


"Derya iyi akşamlar. Nasılsın?"


"İyiyim sağol sen nasılsın?"


"İyiyiz şükür.Derya verdiğin numarayı dinlemeye aldırdım. Görüştüğü kişilerin listesini atıyorum, görüşme sıklığı da var listede." Dedi her zamanki iş bitirici tavrıyla.


"Kenan harikasın sağol. Listeyi inceleyeyim sana dönüş yaparım." Dedi amacı avluda bu konuları az konuşmaktı.


Atılan listeye hızlıca göz gezdiren Derya gördüğü isimle şaşkına döndü. En çok görüşülen beş kişiden biri Zelal Karacahandı. Bu kadar sık görüşmelerinin tek manası olabilirdi. O kıza bu evden düzenli haber gidiyordu.


Kenan'a, Şilan'ı dinlemeye devam ettirmesi ve yazışma takibi de istediğine dair bi mesaj yazıp mutfağa geri döndü.


Sofra hazır olduğunda herkes yerini almış Bayram Ağanın afiyet olsun deyişiyle yemek başlamıştı.


Zeynep babanne, 

"Bayram, Karacahanları yemeğe davet etmek gerek oğul, yeni geline hayırlı olsun demiş oluruz. Güzel adetler bunlar devam ettirmek lazım." Dedi evin büyüğü olarak.


Bayram Ağa da ona katılmış olacak ki,


"Doğru dersin ana, Dilber hanım hazırlık yaptırsın ağırlayalım. Misafir berekettir." Dedi.


Boran sakince yemeğini yiyen Derya'ya yan bi bakış attı. Fazlasıyla tepkisiz oluşuna anlam veremedi. Sonuçta Zelal'in bu konağa gelmesini istemezdi değil mi?


O sırada hiç beklenmeyen ses,


"Biz de düğün yaptık ama bizi davet eden olmadı." diyen Dilber hanım belki de ilk defa doğru bir tepki veriyordu.


Boran;

"Onlar hayırlı olsuna gittiğimizde davet ettiler ama ben bu ara müsait olmadığımızı söyledim." dediğinde Derya etrafa belli etmeden Boran'a 'demek öyle' bakışı atarken.


Bayram ağa, 

"Bize de fikir sorsaydın oğul?" Dedi haklı olarak.


Boran derin bir nefes aldığında, Derya bu sofranında tadının kaçacağını anlamıştı,


"Biz önce kendi soframızda tadımız kaçmadan yemek yiyebilelim sonra misafirliğe gidelim istedim baba. Hergün başka bi tatsızlık çıkıyor malum." dedi annesine bakarak.


Dilber hanım zaten bunu bekliyordu,


"Sen evlenmeden önce ağzımızın tadı yerindeydi Boran ağa." Diyerek eteğindeki taşları döktü.


Fakat çok yanlış bir zaman çok yanlış bir hamleyldi bu yaptığı.


Boran, 


"Ben mutlu olunca senin de mutlu olman gerekmez mi ana? Bu sofra da tatsızlığı başlatan, her fırsatı değerlendiren sen değil misin?" Diyerek çıkıştı.


Dilber hanım bunu beklemese de çabuk toparlandı, üç günlük gelinine madara olaxak değildi.


"Ananı saymayan senin karınken tatsızlığı çıkaran nasıl ben oluyorum Boran ağa? Elif kızım saygı da kusur etmez, yerini bilirdi. Soframızın tadı da vardı, evimizin huzuru da." Dedi hiç bir zaman haz etmediği eski gelinini överek.


Derya amacını bildiği kadına cevap vermemekte kararlıydı. Kendisini saygısız ilan eden kadınla muhatap olacak değildi. Arkasına yaslanıp Boran'ın vereceği cevabı bekledi sadece.


Boran da ise ipler kopmuştu, hele de Elif'i Derya'nın yanın da anması bardağı taşıran son damlaydı.


"Senin huzurun yerindeyken, benim huzurum yoktu ana. Senin yapıp ettiklerinin acısı hep benden çıktı, sana verilmeyen her cevabın bedelini ben ödedim. Bir gün huzur vermedin Elif'e. Şimdi dişin Derya'ya geçmiyorsa bundan ancak mutlu olurum kusura bakma." Diye üst perdeden konuştu.


Boran giderek kontrolü kaybederken yılların hırsıyla konuşuyordu ama yine de sofra da herkesin huzurunun kaçması Derya'yı üzmüştü. Elini masanın altından Boran'ın dizine koyduğunda kendisine bakmasını sağlamış oldu. 'sakinnn' dedi sadece dudaklarını kıpırdatarak. Boran sanki onu kaybetmekten korkuyormuş gibi dizindeki eli sımsıkı tuttu. Masa da kimseden ses çıkmazken, Dilber hanım da sessizliğe gömülmüştü.


Havva hala sessizliğini daha fazla koruyamamış olacak ki,


"Elin kızı için ananın gönlünü kırdığın yeter Boran. Bu kız geleli gözün kimseyi görmez oldu." Dedi haddini aşarak.


Boran ise gelen bu sisteme mantık çerçevesinde geri döndü,


"Senin kaç gündür sesin niye çıkmaz hala? Niye diyeceğin lafları yutarsın?" diye sorunca Havva'nın gözleri sessizce dinleyen kızına Şilan'a kaydı. Kızını evlendiririm diye tehdşt edilmişti nasıl konuşsun.


Boran,

"Sen cevap verme ben söyleyeyim. Kızının huzurunu bozarım diye korktun da ondan." dedi bu bakışmayı delil sayarak.


Havva hala, 


"Evlat kıymetlidir oğul Allah nasip ederse anlarsın." Deyince.


Boran güldü ama bu gerçek bir gülüş değildi, öyle ki Tuğra sofrada olsa o bile anlardı Boran'ın acıdan güldüğünü,


"Sen evladının huzursuz olma ihtimalinden bile korkarken benim anam huzur bulmayayım diye uğraştı senelerdir. Hadi Derya'yı sevmedi, Elif'i seviyor muydu?" Diye sordu.


Kimseden ses çıkmazken, ortam buz kesmişti. Söylenen sözler yıllardır sümen altı edilmiş sitemlerin patlamasıydı. Derya ile tekrar nefes alan Boran bu kez aynı tiyatroyu oynamalarına izin vermeyecekti. Elif'i ne kadar desteklese de Dilber hanımla zıtlaşmamak için susmuş, her sorunu odalarına taşımış, herşeyin acısını Boranla ilişkilerinden çıkarmıştı. Derya'nın dik duruşu ve ikisi için kurduğu huzurlu dünya onu Boran için vazgeçilmez kılıyordu.


"Baba, müsade var mı? Ben daha fazla bu sofra da oturmak istemiyorum." Diyen oğluyla Bayram ağa gözünü masada ki insanlar üzerinde gezdirdi,


"Boran ağa, Devran ağa gelinlerimi alıp güzel bi yemeğe gidin. Ben de bu sofranın tadı yerine gelir mi? Gelmezse bu saatten sonra ne yapmak lazım burda kalanlarla bi istişare edeyim." Diyerek büyüklüğünü konultururken gençler ayaklanıp sofrayı çoktan terk etmişti.


Odalarına çıktıklarında, ilk gün sohbet ettikleri basamağa oturan Boran kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Derya da onun gibi basamağa oturup sessizce onun sakinleşmesini bekledi. Beş dakika kadar sonra Boran'ın dudakları aralandı,


" Şu odada ki huzuru bütün Dünya'ya dağıtamaz mıyız?" Diye sordu karşındaki gök mavisi gözlerde huzuru görerek.


Derya onun bu sorusuna tebessüm etti,


"O zaman buradaki huzur bu kadar kıymetli olmaz ki" dediğinde kara gözlerdeki hüznü silememişti


"Senin yanında kontrolümü kaybetmemeliydim. Kavga edelim diye Elif'ten bahsediyor. Nereden vuracağını hep çok iyi bildi, şu odaya bir gün huzur vermedi." Diye söylenen Boran'ın sözleri ile Derya duraksadı,


"Elif yüzünden niye kavga edelim ki." dedi sesinin en sakin tonuyla,


"Senin yanındayken ondan bahsetmemiz doğru birşey mi?" Diyen Boran bunun bir kavga sebebi olduğuna oldukça emindi.


Boran'ın dizindeki eline uzanıp iki avucunun arasında kendi kucağına çekti Derya,


"Boran o senin eşindi. Herşeyden önce katili bulunamamış bir kadın. Bu konakta yaşadıklarınız hiç kolay şeyler değil. O hiç olmamış gibi yaşamak daha can yakıcı ve hatta acımasızca. Kimse bunu hak etmez. Ben, senin onu sevişini, intikamı için verdiğin savaşı görerek sevdim ben seni..." deyip avucundaki eli sokıca kavradı.


"Seni içindeki Elifle seviyorum ben." deyip yaklaşıp başını omuzuna koydu.


Boran ise Derya'nın her sözünde daha da şaşırıp, sırılsıklam aşık oluyordu başı omuzunda olan kadına.


" Ben seni hak edecek ne yaptım da, Allah seni bana nasip etti? " deyip kendine çekerken şakağına bi öpücük kondurdu.


Ortam fazlaca ağırlaşmıştı yine, Derya yine Deryalığını konuşturup konuyu jet hızında değiştirdi.


" Onu bilemem ağam ama bi yemek ısmarlamazsan açlıktan ölebilirim." dedi muzipçe.


Boran ise bu espiriyi fazlaca ciddiye aldı,


" Koskoca konakta aç kaldık şaka gibi. Hadi hazırlan çıkalım hemen." Deyip ayaklandı.


" Selmalarda gelsin mi? Onlarda kaç gündür bizim yüzümüzden huzursuz kafa dağıtırız biraz." Diye düşünmeden bir teklifte bulundu Derya.


Boran sessiz kalınca,


"Yani sende istersen tabii, yanlız olmak istersen ikimiz gidelim." Diyerek geri adım attı.


Boran ise bambaşka şeyler düşünüyordu, en son bereber dışarı çıktıkları gece başlarına gelenler gibi...


"Sana küçük bir silah ayarladım arabada duruyor. Nasıl tepki vereceğini bilemediğim için getirmedim." Dediğinde Derya, Boran'ın neden sessizleştiğini anladı.


"Yani yanımda bulunması iyi olur. Benim ruhsatlı silahım var zaten ama Nevşehir'den getirmek hiç aklıma gelmedi." deyip üzerine giydiği trençkotunun yakalarını düzeltti.


"Tedbirli olmak iyidir. Çıkalım mı?" Diye soran adama,


"Hazırım ağam." Dedi.


Ağam sözünden hç haz etmeyen Boran'a yıllar sonra bu hitabı Derya sevdirmişti.


Boran,

"Bi söz bi ağıza bu kadar mı yakışır." Derken buldu kendini.


"Hangi sözmüş o ağam." Diyen Derya cilve modunu aktif etmiş süzülüyordu.


Boran yaklaştı karısına,


"Bu gidişle aç kalıcaksın" deyip minik bi buse bıraktı doyamadığı dudaklara.


Derya daha da şımardı Boran'ın üzerinde ki etkisine,


"Hımmm... Sen bana kıyamazsın." Diyerek dudak büzdü.


Gözleri baldan tatlı dudaklara kaydı, doyamadığı dudaklara. Bir kere öptüğü halde bağımlı olacağına emin olduğu dudaklara... İç çekti Boran,


"Ben sana kıyamam da, sen bana hiç acımıyorsun." derken kulağına götürdüğü telefona odaklanmaya çalışıyordu.


Onun haline kıkırdadı Derya.


Merdivenleri inip konaktan çıktıklarında,


"Devran neredesiniz?"


............... 


"Tamam bizde çıkıyoruz şimdi beraber yiyelim."


................. 


"Söyleyin bişeyler bizede. Sofranın şen olduğu yerde, her yemek güzeldir." deyip kapattı.


"Öyle midir Hanım ağam?" Diye sordu


"Öyledir Boran ağam" cevabını aldı.


Restorana geldiklerinde mükellef bi sofra onları bekliyordu.


Derya, 

"Ayyyy çok açım şahane görünüyor." Diyerek şakıdı.


Devran, 

" Konak gelini olacak diye getirdik, her akşam bi olay aç kaldı kızcağız." Derken yarı şaka yarı ciddi dertlendi.


Boran ise,

"Hiç açma o konuyu zor sakinleştim" derken Derya'nın sandalyesini çekmiş oturmasını bekliyordu.


Derya, 

"Allah'tan eşim çok centilmende yemeğe getirdi" diyerek onları suçlu psikolojisinden çekip çıkardı.


Selma da ona destek vererek,


"Ben sonuca bakarım bizim için keyifli bi akşam olucak" dedikten sonra " Yani inşallah" diye manalı bi şekilde ekledi. Onun da aklına aynı kötü olay gelmişti ama dillendirmek dahi istemedi.


Keyifli bi sohbet eşliğinde yemeklerini yediler. Tatlılara geçtiklerinde bi kaç tatlıyı sorup aradığını bulamayan Derya mecburen pastaya karar kıldı. Tabii ki çikolatalı olması şartıyla.


Selma,

"Derya yarın alışverişe çıkalım mı?"


Derya, 

"Olur canım bi programım yok." deyip pastasından koca bi parçayı ağzına attı. Aldığı keyifle gözleri kapanırken,


Boran, 

"Avukat hanım, satışa geldik galiba?" Dedi sitemle.


Derya anlamaz gözlerle baktı,


"Hani şirkete gelecektin, referans meselesini çözecektik" diye açıklık getirdiğinde,


Devran, 

"Oooo ikna ettin yanii kardeşim." Dedi mutlu olduğunu fazlaca belli ederek.


Boran, 

"Ben ikna etmedim, kendisi teklif etti de çikolatayı görünce, beyin ilk aşkına dönüş yaptı sanırım. Çikolatayı kıskanacağım aklıma gelmezdi."diye söylenmeye başladı.


Pastasından bi parçayı çatalıyla Boran'a uzatan Derya gönül alma derdindeydi.


" Canım önce şirkete geliriz, ordan alışverişe çıkarız olmaz mı? " Diye sordu.


Derya'nın ikramını kabul eden Boran ağzındaki pastayla konuştu.


" Olmaz sabah dokuz akşam beş şirkette olucaksın öyle kaytarmak yok" derken hiç de şaka yapar gibi değildi.


Derya baktı ki elini verip kolunu kurtaramayacak,


"Şimdiye kadar avukatınız bile yoktu, canım ne zaman isterse o zaman, ne kadar isterse o kadar çalışırım Boran Ağa" dedi ciddiyetini belli ederek.


Devran,

"Bana uyar da bence Boran'ın derdi iş değil gibi? Bugünde erken kaçmış arıyorum 'karımı özledim erken geldim' diyor." Deyip yeni evli çifte takıldı.


Selma, 

" Kusura bakma Boran ağa bi tane arkadaşım var onu da 724 sana kaptıramam. Biz yarın alışverişe gidiyoruz. Odaya kahve makinası alacağım." Demesiyle konu iyice dağılırken,


Devran şaşkınca, 

"O nereden çıktı." Diye sordu.


Selma çenesiyle karşısında oturan Derya'yı işaret etti,

" Arkadaşta gördüm hoşuma gitti." Deyip omuz silkti.


Derya, 

" Yarın sabahtan sizinle şirkete gelirim, Selma da öğleden sonra gelir alışverişe çıkarız. Hem 7/24 beraber olmaz kocacım özle beni biraz." Derken Boran gerçekten bu ile bozulmuş gibiysede ses edemedi.


✨✨✨✨✨✨


Konakta ki yemek masası gençlerin gidişiyle sessizleşirken, Türkan Hanım müsade istedi. Zira bu kadınlarla harcanacak vaktin boş olduğu bilecek kadar uzun zaman geçirmişti.


Bayram ağa,

"Anlat bakalım Dilber hanım derdin ne?" Diye sordu otuz küsür yıllık hayat arkadaşına,


Dilber hanım, 

"Benim kimseyle derdim yok konağın düzenini muhafaza etmek isterim. Suç mu? Senin sevgili gelinin beni saymıyor sende ses etmiyorsun Bayram ağa." Diyerek kuyruğunu dik tuttu.


Bayram ağa derin bir nefes aldı,


"Derya sana saygısızlık yapmıyor Dilber, sen onu ne kadar sayıyorsan o da seni o kadar sayıyor. Burda bir adaletsizlik yada saygısızlık göremiyorum. Sen üstüne gitmedikçe sana bi sözü yok kızın." Dedi her zaman ki adil ve iyi gözlemci tarafını konuşturarak.


Havva hala yine kendini tutamadı,


"Bize kendini sevdirmek yada buralara alışmak gibi bi derdi yok, bugün akşam oldu odasından çıkmadı. Selma'yı da kendine benzetecek." Diyerek Dilber'e destek çıktı.


Bu desteğe şaşırmayan Bayram ağa,


"Elif her dediğinizi yaptı, kendini sevdirmek istedi de ne oldu? Burnundan getirmediniz mi? Kızcağız atanmak için deli gibi ders çalıştı, sizden ancak böyle kurtulurdu.

Boran'a karını al git dedim. Huzuru bozulmasın istedim ama Elif'i ikna edemedi. Düşmanlığınızı kazanmak istemedi. " Diyerek yıllar önce olanları unutmuş gördüğü kadınlara hatırlattı.


Dilber hanım yine en son takılması gereken yere takıldı,


" Kimse bi yere gidemez ağaysa töresinin gereğini bilecek." Deyince bu kez kayınvalidesinden beklendiği bir çıkış geldi,


" Boran'ın ağalıkta gözü yoktur Dilber. Babasına atasına saygısından yanımızda durur. Fakat senin hesap edemediğini ben sana söyliyim. Derya, Elif değil. Onun cesaret edemediğini bu kız gözü kapalı yapar. Ardında kale gibi ailesi, kolunda altın bileziği var. Eğer oğluna huzur vermezsen, senede bir iki Nevşehir'e ziyaretlerine gidersin." Diyerek Dilber hanımın hiç duymak istemeyeceği sözleri kurşun gibi üstüne yağdırdı.


Dilber hanım, 

" Benim oğlum ata toprağını bırakmaz, alemi bize güldürmez." Dese de aslında bu işin sonunun tam da öyle biteceğini tahmin etmesi zır değildi. Fakat kabul etmesi zordu.


Bayram ağa karısının çıkışında ki telaşı gördü,


" O zaman sen de alemi düşündüğünün yarısı kadar oğlunu düşün, Derya ile uğraşma. Hoş zaten baş edemiyorsun da şansını daha fazla zorlama. Bir daha bu sofrada tatsızlık çıkarsa kendim yollarım onları bilesin. Sen bu konağın hanımısın, şanımıza yakışır davran." Diyerek konuyu bu akşamlık kapattı.


Son sözünü söyleyen Bayram ağa karşılık gelmemesi üzerine masadan kalkıp terasa çıktı. Söyledikleri blöf değildi. Boran'ın gözündeki ışık yeniden yanmışken kimsenin gölge etmesine müsade etmeyecekti.


✨✨✨✨✨✨✨✨


Yemekten dönen gençler sessiz bir konak bulurken, birbirlerine iyi geceler dileyip odalarına geçtiler.


Derya pijamalarını alıp banyoya geçerken, Boran gömleğinin düğmelerini açıyordu.


Banyoda işlerini halleden Derya pijamalarını giyip çıktığında, kanepede ki yatağını yapmış, yatmamak için de oyalanan Boran banyoya geçti. Ayrı ayrı mı uyuyacaklardı. Derya memnuniyetsizce dudak büktü. Boran'ın kendisine zaman vermek istediğini biliyordu. Hazır olmadığı sürece kendisine dokunmayacağını bu şekilde anlatıyordu belli ki.


Bu adam fazla ince düşünüyordu.


Boran'ın kollarında uyumak için can atan Derya daha fazlasına hazır olup olmadığını sorguladı bi süre. İşin içinden çıkamayınca televizyonu açtı. Yastığın olduğu köşeye oturdu, L kısmına ayaklarını uzatıp kanalları dolaşmaya başladı.


Banyodan çıkan Boran yatağın boş olduğunu görünce televizyonun sesi dikkatini çekti.


"Uyumaya niyetin yok galiba hanım ağam." Dedi saçını elindeki havlu ile kurulayarak.


"Beraber film izleriz diye düşünmüştüm. Uyuycaksan yerime gidebilirim." dedi yüzü düşerken sesi de kısılmıştı sona doğru.


"Çok güzel düşünmüşsün, ama ben film bitmeden uyuyabilirim, yorucu bi gündü. Sen sonunu anlatırsın bana olur mu?" diye sorup yaklaştıkça bütün oda Boran kokuyordu.


"Olur ağam niye olmasın." Diye şakıdı Derya.


Boran yanına oturup kolunun altına aldı Derya'yı, başını göğsüne koyup sokulan karısını sardı şevkatle. Güzel bi film seçip seyrederken ikisi de hayatından fazlaca memnundu. Hem filmi izliyor hem yorum yapıyorlardı.


Boran filme dalıp gitmişken,

"Bak ben sana demiştim bu adamın ikizi var diye" dedi.


Derya'dan ses gelmeyince kolunu yavaşça geriye aldı, uyuya kalmış olan Derya'nın başı yana düştü. Bu halini,

uyurken ki güzelliğini uzun süre seyredip, saçlarını okşadı.


Boran uzun zamandır bu kadar güzel bir gün yaşamamıştı. Yemekteki tatsızlık bile keyiflerini kaçıramamış hatta Derya'ya bi kere daha aşık olmasını sağlamıştı.


Derya'nın yatağını açıp,kanepede uyuyan karısını kucakladı.


Kucağa alınınca uyanır gibi olan Derya sayıklar gibi konuştu "Film bitti mi?"


"cıkkkk... Bitmedi. Sen uyuya kaldın." Deyip adımlarını usul usul atarak yatağa ulaştı.


Derya yatağın soğuğu tenine değince ürperdi. Üzerini örten Boran'ın elini tuttu uykulu gözlerle.


"Gitmeee... Yanımda uyu..." Diyerek gözlerine baktı beklentiyle.


Boran'ın kaşları havalandı.


"Emin misin? Sabah, 'uykumda beni kandırdın yanıma yattın' deme." Diyerek işini garantiye alsada,bir taraftan 'nerde sende bu teklifi reddederek yürek Boran' diyerek kendiyle de yüzleşiyordu.


Kıkırdadı Derya uyku mahmuru,


"Ben seni kandırıyorum... Çaktırma." diye mırıldandı.


Yana kayarak yer açtı Boran'a. Yatağa uzanan Boran'ın kolunu açmasıyla hemen kollarına sığındı. Beraber huzurlu bir uykuya daldılar.


sessizleşirken, Türkan Hanım mü


Bölüm : 18.12.2024 04:57 tarihinde eklendi
Loading...