@zamansizim84
|
Başını Boran'ın omzuna koyup huzuru dinledi. Gelecek günlerin huzurunu kaçıracağını bilmeden. Gençlerin geçte olsa işe gidişiyle Bayram ağa odasına çağırttı Derya'yı. "Kızım polise gitmek gerek ifade için, şikayetçi olmakta kararlı mısın? Sonuçta kızın babası et tırnaktan ayrılmaz yarın öbür gün sizin yüzünüzden babamla kötü oldum demesin." dedi emin olmak isteyerek. "Bayram baba ben ilk geldiğim günden beri Ayşe'nin korkusunu gördüm, bu adam ablasını da para için yaşlı bir adam ile evlendirmiş. Beni de alıp gider diye ödü kopuyor kızın. Üstelik yıllardır senin verdiğin tüm parayı da elinden almış. Şimdi bi de kızı satıp başlık alacak haaa. Ben de Deryaysam o parayı o adama yedirmem." dedi sinirle. " Dur kızım dur sinirlenme, ben de biliyorum onun ne şerefsiz olduğunu, Zelfi'yi evlendirdiğini sonradan duydum. Elif'in ölümünün karışıklığından faydalandı it oğlu it. Ayşenin maaşının da bi kısmını ona verdim gerisi bankada hesabında duruyo. Kızın yakasını bıraksın diye ses etmedim." Dedi yaşlı kurt olduğunu belli edip. "Bu kızı düzgün biriyle baş göz etsek baba, ama başlık parası veremeyebilir?" dedi tüm şirinliğiyle. "Hımmm senin adayın var galiba. Sen beni çiğnemeyip buralara gelmişsin. Senin sözün emirdir gelin ağa." Dedi. Derya duyduklarına memnun oldu. Zira Bayram ağayı bu konuda ikna ederse önünde kimse duramazdı. "Ben kızın ağzını yoklayayım onun da gönlü varsa bu konuyu tekrar konuşuruz. Şimdi bu adamı bu kızın yakasından düşürmemiz için ne yapabiliriz. Kız benim başlık isterim derse ben bunu öldürürüm bu sefer." Dedi öfkeyle. Bayram ağanın aklına adamı önlerine fırlatışı gelince güldü. " Merak etme sana kalmaz ben çözerim bu işi. Sen kızın ağzını ara da ona göre yolumuzu çizelim." Dediğinde onun sözü Derya için garantiydi. "Dilber hanım sorun çıkarmasın?" Demeden de duramadı "Çıkarabilir." Cevabına da hiç şaşırmadı. Derya'nın yüzü düşünce Bayram Ağa devam etti. "Ama çıkardığıyla kalır, buranın ağası benim. Üstelik sende gelin olarak, hanım ağa sayılırsın bizi de hafife alma iyi takımız seninle." Deyip göz kırptı. "O zaman ben görev başına babacım, hayırlı işlerde acele etmek lazım değil mi?" dedi o da göz kırparken. "Öyle tabii ben senin peşine düştüğümde nasıl acele ile gelin ettim Boran ağaya." dedi keyifle. Derya memnun ayrıldı Bayram ağanın yanından, Ayşe ile konuşup ifadeye gitmeden önce Muratla ilgili fikrini sormak istiyordu. Odasında aradığı Ayşeyi yine mutfakta buldu. " Aşk olsun Ayşe ben sana izinlisin dinlen demedim mi?" dedi şakayla karışık kızarak. "Dinlendim hanımım, hem alışık olmayınca boş duramıyorum. Bana iş vermedi Gülümser abla, ben de sana tatlı yapayım dedim." diyerek buz dolabının kapağını açıp tatlıları gösterdi. "Ayşe, spangle mi o? Nerden bildin sevdiğimi?" derken ağzının sulandığı belliydi. "Geçen akşam Boran ağam dedi ya çikolatalı tatlı seviyormuşsun. Ben de baktım İnternetten bu kolay gibiydi öbürüne göre. Seversin inşallah." "Öbürü?" dedi ne kastettiğini anlamayarak. "Bu hamurlu içine krema falan konuyor adını diyemiyorum ben." Derken yanaklarını sıkarak sevmelik bir hali vardı. "Profiterol mü?" Diye sordu Derya. "Haaa o işte ondan yapayım dedim ama adını diyemiyorum kendini nasıl yapayım." dedi mahcupca. Derya'nın bu kızı yiyesi geliyordu. Sıkıca sarılıp öptü. "Hadi o zaman tepsiye üç tane tatlı koy işimiz var seninle bizim odada." Tatlıları alan ikili mutfaktan çıktı. Merdivenlere yönelen Ayşe'ye dış kapıyı işaret etti Derya "Önce kapıda bi işimiz var." Ayşe anlamasa da sorgulamadı. Derya diyorsa bi bildiği vardı. Dış kapıyı açan Derya onları ifadeye götürmek için bekleyen Murat'a seslendi. "Murat bey bi bakar mısınız?" "Buyrun Derya Hanım" diyerek yaklaşan adam bi adım geride elinde tepsi bekleyen Ayşe'yi görünce şaşırdı. "Dün ki yardımınız için teşekkür etmek istedik. Ayşe tatlı yapmış size de getirdik." diyen Derya imalı imalı Ayşe'nin elinde ki tepsiyi işaret etti. "Zahmet etmişsiniz, teşekkür ederim Ayşe." diyen adam bi kere göz göze gelmek için çabalasa da Ayşe'nin başı yerden kalkmıyordu. Zaten yüzündeki morlukları da kimse görüp acısın istemezdi. "Afiyet olsun Murat abi" dedi karşıdakini yıktığını bilmeden. Murat'ın yüzüne acı bi gülümseme yerleşti. Derya'ya baktı umutsuzca. "Sen tatlını ye bakalım Murat, biz de Ayşe ile bir konuşalım. Tatlı ikram ederken, zehir etmese olmaz mıymış?" Dediklerinden bişey anlamayan Ayşe'ye, "Düş önüme doğru odaya." Demesiyle mecbur takıldı Derya'nın peşine. Terasa çıkıp tatlılarını ellerine aldılar kaşığını tatlıya daldıran Derya yine çikolata ile boyut değiştirmişti. "Hanımım bu kadar sevdiğini bilsem daha önce yapardım" diye kıkırdadı Ayşe. "Keyfin yerinde Ayşe hanım, aşağıda adama tatlı yiyecek keyif bırakmadın burda bana gülersin şimdi." Dedi. Kendisine boş boş bakan Ayşeyle bu şekilde yol alamayacağını anlayan Derya mevzuya direk giriş yaptı. "Murat'a abi deyip durma, adam seviyor seni." Demesiyle ağzıma attığı lokma boğazına kalan Ayşe kendini zor toparlarken, "Beni mi seviyor? Sen nerden biliyorsun hanımım?" dedi heyecanla. "Kızım anlamamak için kör olmak lazım. Sen de körden hallicesin yani." Derken elindeki kupla aşk yaşıyordu bir yandan. Ayşe duyduğuyla sessiz kalınca Derya devam etti. "Ben Bayram babayla konuştum. Seninde gönlün varsa babandan kurtarıp mutlu bi yuva kuralım size." Ayşe uzun uzun düşündü. Murat dün işi gücü boş verip Dilber hanıma rağmen onu kurtarmaya çalışmıştı. Avluya ilk girdiğinde bi umut ona bakan Ayşe'yi gördüğünde gözlerinden adeta kıvılcım saçarak araya girmişti. Ama kendisi onu seviyor muydu? Bunu hiç düşünmemişti ki birini sevmek nasıl bişeydi bilmiyordu. Babası annesi ölene kadar hep eziyet etmiş. Sonrasında da onları bu konağa hizmet için bırakıp paralarını yiyen bir adamdı. Sevgi saygı nedir ailesinde görmemişti. Devran ağanın Selma hanıma, Boran ağanın Derya hanıma baktığı gibi güzel bakacak bir adam onun hayatına da girer miydi? Kafasında ki düşünceyi dile döktü. "Boran ağamın sana baktığı gibi mi bakacak bana?" Derya'nın hoşuna gitti bu cevap, "O sana öyle güzel bakıyor ki, ben zaten onun sana bakışından anlayıp ağzını aradım. Sen abi demeyi bıraksan, başını kaldırıp gözlerine baksan göreceksin." Dediğinde Ayşe kulaklarına kadar kızardı. "Derya abla benim onda gönlüm var diyemem, ama o beni severse ben de onu severim. Babam bizi hiç sevmedi ki. Nasıl sevilir bilmiyorum. Severim değil mi?" Deyince baba sevgisine iliklerine kadar doymuş olan Derya bi kere daha üzüldü Ayşe'nin haline. Babasından sevgi görmeyen kadınlar bu sevgiyi eşlerinde arıyor. Gördükleri ufacık bi ilgiye müptela olup yanlış ilişkiler, mutsuz evlilikler yapıyordu. " Onu tanımadan buna karar veremezsin Ayşe, evlilik önemli bi karar ben bu konuda sana fikir veremem. Sadece Murat düzgün biri ve sen onun için özelsin bunu biliyorum. Gerisine ikiniz karar vereceksiniz." Diyerek konuya daha fazla dahil olmak istemediğini belli etti. "Doğru dersin hanımım ama babam başlık için eziyet eder." Dedi Ayşe başka bir konuya takılarak "Sen orasını düşünme, şimdi hazırlan ifade vermeye gidelim, Murat abin götürsün bizi" deyip kıkırdadı. Ayşe'nin kulaklarına kadar kızarmasını izledi. Bu kız çok tatlıydı. Hazırlanıp kendilerini bekleyen arabaya bindiler. Karakolda ifadelerini verdiler saat ilerlemişti. Derya, "Murat bey beni şirkete bırakır mısınız? Ben Boranla dönerim. Siz Ayşe'yi eve bırakın lütfen." Dediğinde Murat ile göz göze geldiler. "Hemen Derya Hanım" dedi genç adam ama yüreği ağzında atıyordu. Ayşe soru dolu gözlerle bakıyordu Derya'ya, kulağına eğildi yavaşça, "Ayşem bırak sana anlatsın kendini dinle sadece, çekinecek bişey yok." Diyerek yüreklendirmeye çalıştı. "Tamam abla" dedi fısıltı gibi çıkan sesiyle. Şirkete geldiklerinde Murat hızla gelip Derya'nın kapısını açtı, normalde bu kapı açma işini sevmezdi Derya hatta Murat'ı uyarmıştı yapmaması için. Kendisiyle konuşmak istediğini anlamıştı. "Derya hanım, konuştunuz mu? Bende gönlü yoksa ben uzak durmak için elimden geleni yaparım." Diyen adamın mertliğini takdir ediyordu Derya. "Sende gönlü yok Murat" dedi. Murat'ın hevesle bakan gözlerine hüzün çöktü. "Murat, Ayşe sevmek, sevilmek ne bilmeden büyümüş. Şimdi sana ona öğretmen için bi şans verecek. Gönlünü kazanmak senin elinde. Beraber oturup kahvenizi için, kendini anlat ona, sevgini hissettir ama en çok da şevkatini." Diyerek akıl verdi. "Anladım Derya Hanım. Merak etmeyin." Dedi Murat. "Önce Allah'a sonra sana emanet. Hadi bakalım hayırlısı" deyip gülümseyerek ayrıldı yanlarından. Derya şirkete girince önce lavaboya uğradı. Kabine girip işlerini halletti. O sırada bi kadın telefonla konuşarak içeri girdi. "........kızım bugün o iş tamam, bilerek geç saate randevu ayarlattım. Burdan yemeğe gittik mi? Gerisi bende" diyip kıkırdadı. Derya tam çıkmak için hareketlenmişti ki, "O kimselere bakmayan Boran ağa, bakalım ortağının kızına da hayır diyebilecek mi? Babama bu iş için az dil dökmedim, bunca zaman fark etmedi beni, bundan sonra mecbur görecek." Demesiyle çıkıp bu kadını bir güzel benzetmek istedi ama aklı hâlâ ön plandaydı. Sessizce kadının çıkıp gitmesini bekledi. Sinirden kan beynine çıkmıştı. Şu kadının saçlarını eline dolayıp yerlerde sürüse ne güzel olurdu. Sinirini bi kenara bırakıp akıllıca hareket etmesi gerekirdi. Sonuçta o Derya Acar'dı, kıskanç liseliler gibi tepki veremezdi. Hızla çıkıp kadının arkasından baktı. Kızıl uzun şaçları olan kadının üstündeki süper mininin şaka gibi bi de yırtmacı vardı. Fiziği düzgündü, eee arkadan tespit buraya kadardı. Geri lavaboya dönüp aynaya baktı. Üzerinde kot pantolon ve spor bi gömlek vardı. Suratını buruşturdu. Karakola stiletto ile gidecek hali yoktu yaaa. Neyse herşeyin bi çaresi vardı. Hemen şirketten çıkıp bi taksiye atladı. Avm yakındı zaten. Devranı arayıp ortaklıkla ilgili bilgi aldı bu arada. Taksiden inip önceden bildiği mağazaya yöneldi. Vücudunu saran mini boy triko bordo elbise, üzerine diz altı siyah trenç kot, dize yakın şık topuklu çizmeler onunla uyumlu çanta alıp kabinde üzerini değiştirdi. Saçlarını açıp şekil verdi. Bordo mat rujunu da sürdüğün de savaşa hazırdı. Beğendiği bir kaç parçayı da alıp çıktı. O kadar hızlı hareket etmişti ki kadının bahsettiği görüşme başladıktan kısa süre sonra şirkete dönmüştü bile. Önce Devran'ın odasına uğrayıp dosyaları aldı. Boran'ın odasının önüne geldiğinde sinirlerine hakim olabilmek için sabır diledi. Kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde Boran önündeki dosyalara, kızıl çiyansa Boran'a bakıyordu. Başını gayri ihtiyari sola çevirip gelenin kim olduğunu gören Boran, yüzünde kocaman bir gülümseme ile ayağa kalktı. "Hoş geldin Derya'm bu ne güzel sürpriz." dedi yanağına öpücük bırakırken. "Pek sürpriz sayılmaz aslında, Devran yeni bir ortaklık için anlaşmak üzere olduğunuzu dosyalara acil bakmam gerektiğini söyledi." Diyerek elindeki poşetlerini yukarı kaldırıp gösterdi. "Bi alış veriş keyfi yaptırmadınız." deyip nazlandı. Boran'ın yanağına rujunun izini bırakan sıkı bir öpücük kondurup, silerken konuştu "Seni de özlemiştim iyi oldu aslında." dediğinde küçük bir öksürük sesiyle kendini belli eden kadın varlığını fark ettirmek derdindeydi. "İyi ki geldin güzelim tanıştırayım, yeni ortaklık yapacağımız şirketin proje müdürü aynı zamanda ortağımızın kızı Selin hanım." Diyerek kızıl şeytanı tanıştırdı. Derya iki adımda kadının yanına ulaşıp samimiyetsizce elini sıktı. "Memnun oldum." dedi kendinden fazlaca emin duruşuyla. Boran, "Eşim ve şirketimizin avukatı Derya Hanoğlu." deyip koltuğu işaret etti. "otursana hayatım" Üzerinde ki trençkottan kurtulan Derya'nın bordo elbisesi açık kumral teninde göz alıcıyken tüm bedenini sarmıştı oturup bacak bacak üstüne attı. Boran beklemediği manzara karşısında seslice yutkunurken çabuk toparlanıp koltuğuna geçti. "Memnun oldum Derya hanım, eşinizle çalışıyorsunuz demek." Diyen kadının samimiyetsiz hali sinir bozucu olsa da sakin kaldı, "Kendisi bu konu da çok ısrarcı, aslında ben hanım ağalığın tadını çıkarmak istiyorum ama gördüğünüz gibi peşimi bırakmıyorlar." Dedi Boran'ın kaşları havalandı önce, sonra söylediklerinin hiç Derya'ya göre olmadığını bildiğinden bu işin içinde bi iş var dedi kendi kendine. " Hayatım sen dosyaları inceledikten sonra Selin hanımla yeni bi toplantı yapalım o zaman." deyip işin içindeki işi öğrenmeye karar verdi, " İyi olur aslında akşam yemeğine sözün vardı gecikmeyelim." Diyen Derya Selin'in hayallerine limon sıkmaktan keyifliydi. Selin'in yüzü iyiden iyiye düşerken. Burdan kendine iş çıkmayacağını da anlamış oldu. Zira Boran'dan, ne Derya gelmeden nede sonrasında istediği yakınlığı görmemişti. Yaptığı kurlar karşıdaki adamın soğuk ve mesafeli duruşuyla onu komik duruma düşürmekten başka bir işe yaramamıştı. "Peki o zaman sizden haber bekliyorum Boran bey." deyip ayaklandı. Derya da ayağa kalktığında uzun boyunun karşısında iyice ezilen kadın kendini hızla toparlayıp ellerini sıkarak vedalaşıp çıktı. Peşi sıra odanın kapısını kilitleyen Boran koltuğuna oturup bi süre Derya'nın gözlerinde kayboldu, sonra koltuğunu geriye itip elini iki kez dizine vurdu. "Gel bakalım hanım ağam, bizde biraz ağalığın tadını çıkaralım o zaman." Deyince Derya dudağını ısırdı usulca, elbisesini biraz çekiştirip uzatmaya çalışsa da pek faydası olmadı. Yavaşça Boran'ın yanına yaklaştığında aslında tepkisinden de çekinmiyor değildi. Boran elinden tutup dizine oturttu, "Elbisen fazla yakışmış" Derya gözlerini kaçırmaya çalıştı, "Kaçırma gözlerini, cesur halin sana çok yakışıyor. Şu kapıdan öyle bir girdin ki, o dik duruşlu asil kadına tekrar aşık oldum."dediğinde öyle hayran bakıyordu ki, Derya o bakışlarda eriyip Boran'a karışmak istedi. Gözlerini gözlerine diken kadın kollarını boynuna doladı, İstediği cesur Derya'ya tekrar kavuşan adam beline kollarını sardığında geldiğinden beri gözünü alamadığı dudakları da esir almış oldu. Derya'nın elleri Boran'ın boynundan saçlarına ulaştı. Halinden oldukça memnun dahasını isterken bacaklarında dolaşan elleri hissetti. Boran tepkisini ölçmek için duraksadığında Derya'nın devam ettirdiği öpüşmeden aldığı cesaretle keşfine devam etti. Bedeninde dolaşan ellerle ateşin içine düştüğünde bedeni yay gibi gerildi. Bütün kıvrımları ortaya çıkaran elbise Boran'ın da bütün iradesini kırmış gibiydi. Derya'yı tek hamlede kucağına oturtup kendine bastırğında dürtülerine engel olamaz haldeydiler. İkisininde değdiği yer alev alırken, boynuna inen dudaklarla farklı bi boyuta geçti, başını yana atarak ona daha çok yer açtı Derya. İlk defa bu kadar ileri gittiklerinden kalbinin atışı dışarıdan duyulur bi haldeydi. Boran da durması gerektiğini biliyordu ama bu o kadar kolay değildi. Derya'nın tutmakta zorlandığı küçük inlemeleri işini iyice zorlaştırırken Boran iradesinin son kırıntısıyla kendini geri çekip alınlarını birbirine yasladı. Bi süre sessizce birbirlerine baktılar "Deryaaa, bana ne yapıyorsun? Nasıl bu kadar kontrolü kaybediyorum." dedi derin derin nefesler alarak. Boran'ın gamzesinden öptü, "Cesur ol demiştin, sözünü dinliyorum."deyip bu kez eğilip boynuna ateş gibi bi öpücük bıraktı."Hem bak peşinde kızlar dolanıyor ortalığı boş bırakmamak lazım" dedi. "Benim gözüm senden başkasını görür mü? Şu halimize bak." derken yüzüne dökülen saçlarını omzundan geriye itti. "Ne varmış ki halimizde" dedi kıkırdayarak. "En iyisi yemeğe gidelim yoksa olacaklarda sorumluluk kabul etmiyorum." Diyen Boran kucağında Derya ile ayağa kalktı. Belinden tutarak çalışma masasına oturttu. "Ben bu ofise gelmesem mi? Sonumuzu pek iyi görmüyorum." deyip masadan indi. "Şu içeri ki odayı sana hazırlamayı düşünüyorum. Her an yanımda ol diye" dedi elindeki peçete ile gelirken. "Öyle olmaz bıkarsın benden." Dedi Derya. "İnsan nefeslenmekten bıkar mı? Nefesim oldun sen benim." Diyen adam gerçeği söylüyordu. "Sen fazla oksijene maruz kaldın o zaman hayatım, hadi gidelim." dedi Boran'ın yüzündeki ruj izlerini yok etme çalışırken. Koltuktaki trençkotu Derya'nın giymesine yardım eden Boran, çocuk giydirir gibi özenle düğmelerini kapatıp kuşağını bağladı. "Bu güzelliği sadece ben görmeliyim." dedi burnunun ucuna bi öpücük bırakarak. "Ben ne yapayım seni herkes görüyor, kızlar ayartmak için ortaklık peşinde, haksızlık bu."dedi sinirle çantasını koluna takarken, " Hımmm sebebi ziyaretiniz anlaşıldı. Ben de beni özleyip geldin sanıyorum." dedi tripli bi sesle. Derya aralarında ki mesafeyi sıfırlayıp fısıltı şeklinde konuştu. " Biraz evvel özlediğimi belli edemediysem, tekrarlayabiliriz." dediğinde söylediğine kendiside inanamıyordu. Boran'a karşı fazlaca cesur ve açık sözlüydü. Birbirini bu kadar geç bulmuşken kaçak oynamak aptalca geliyordu. "Gözlerini kapatır mısın? " diyen Boranla nefesleri karışacak mesafedelerken mavilerini yumdu Derya. Göz kapaklarına konan iki minik öpücükten sonra burnunun ucunda hissetti bu kez sevdiği adamın dudaklarını. Gözlerini açtığında siyah gözler fazla güzel bakıyordu yine. O anki hissiyatını bir anının içinde saklamak istercesine telefonunu çıkardı. "Beraber ilk fotoğrafımız bu anı ölümsüzleştirsin mi?" dedi heyecanla "Gerçekten hiç fotoğrafımız yok, yani gerçek bi çift olarak." diye kendini sözünü düzeltip gülümsedi. Derya sırtını Boran'ın göğsüne yasladı. Derya'nın saçlarını sol omzuna toparlayıp nazikçe düzeltti. Başını sağ omuz girintisine yerleştirip burnunu boynuna değdirdi. Aldığı çiçek kokusuyla gözleri kapandı yine. Tam o gözler kapalıyken yakaladı Derya, çok güzel ve onlar için anlamlı bir poz olmuştu. Bi kaç çekim daha yapıp, geç kalmadan şirketten çıktılar. Boran'ın kullandığı arabada nereye gittiklerini bilmeden yol alıyordu Derya. Bi insan araba kullanırken bu kadar çekici olabilir mi? Diye geçti aklından hele arada bi attığı yan bakışlar. Derya gönlünün en güzel odalarını Boran'a açmıştı. Öyle ki o odalara daha önce kimse misafir olmamıştı. Merkezden uzaklaştıklarını fark eden Derya, "Yemeğe gitmiyor muyuz?" Diye sordu. "Gidiyoruz." Dedi geniş geniş. "Bu taraflara gelmemiştik daha önce Lokanta falanda görünmüyor." Dedi Derya etrafı dikkatle izleyerek. "Biraz sabır hanım ağam bence beğeneceksin." Deyip tuttuğu elini dudaklarına götürdü. "Sen yanımdaysan ben her yeri beğenirim" deyince Boran, Derya'nın bu kez avuç içini öptü. Kendi bacağının üzerine getirip parmaklarını okşayarak yola devam etti. İlerde bi evin önünde durdular. Modernle yöresel mimarinin karışımı olan ev ışıl ışıldı.  Derya evin demir kapılarının hareketlenmesi ile başını Boran'a çevirdiğinde elindeki küçük kumanda ile kapıyı açtığını fark etti. Araba ile geniş avluya girdiklerinde olanları anlamlandıramıyordu. Hala şaşkınlıkla etrafına bakarken, "Kendi konağına hoş geldin hanım ağam." dedi Boran. Derya'nın ağzı şokla açık kalırken, bu hiç beklediği birşey değildi. "Şaka mı?" dedi. "Hayır şaka değil senin kadar gerçek." Dedi yanındaki kadına ömrünü adamaya karar vermiş Boran. "Boran burası çok güzel, hayal edemeyeceğim kadar güzel." Dedi Derya. Boran Derya'yı kendine çevirdi, "Sen içinde olmadığın hiç bir hayal güzel olamaz cennetim." Deyip alnına derin bir öpücük bıraktı. |
0% |