Yeni Üyelik
26.
Bölüm

26. Bölüm

@zamansizim84

"İçinde senin olmadığın hiç bir hayal güzel değildir." diyen Boran arabadan inip Derya'nın kapısını açarak elinden tutup inmesine yardımcı oldu.


Kolunu omzuna attığı kadın hala şaşkındı.


"Boran biz artık burada mı yaşayacağız?" dedi ilk şokun ardından.


Kendilerine ait bir ev, yemek pişireceği bir mutfak, istediği gibi giyinip gezebileceği, kimseye hesap vermeden saatsiz hatta saatlerce sohbet edip keyif yapacakları sofralar...


"Beğenirsen neden olmasın?" dedi elinden tutup büyük kapıya yönlendirdi.


Açılan kapı ile kocaman bir antre karşıladı onları ilerisinde genişçe kavis alarak üst kata ulaşan dairesel formda ki merdivenler devamında üst katın tamamına yakınını kapsayan korkuluklarla iki kat birbiriyle iç içeydi. Kocaman bir şömine karşısına konulmuş koyu gri köşe takımı ve karşı çarparazındaki açık tonlarda iki berjer çok uyumluydu. Diğer yanda kocaman bir yemek masası ve iki kişilik hazırlanmış mumlarının yakılmasını bekleyen şahane bir sofra onları karşıladı masanın gerisinde açık mutfak denemese de büyük kısmı görülebilecek şekilde dizayn edilmiş Konak mutfağına yapılmış şık dokunuşlarla zevkli bi elden çıktığı belli olan kocaman adalı bir mutfak vardı. Tavanlar oldukça yüksek olduğu için ışıklandırmalar abartılı durmasa da oldukça iddaalıydı.


Derya etrafı mest olmuş şekilde incelerken. Boran üzerindeki trençkotun kuşağını çözdü. Ona doğru dönen kadının gözlerinde ki ışıltı süprizinin beğenildiğine delildi. Düğmelerini de açıp kısacık elbisesiyle tekrar gözlerini şenlendiren karısına sarıldı.


"İlk şoku atlatana karar böyle aşkla seyredebilirsin. Ama sonra sadece bana böyle bak olur mu güzelim?" Dedi yine kıskançlığını konuşturarak. Derya ise bambaşka bir boyuttaydı,


"Ben senin içinde olduğun bi göz odamızda ki her köşeye de böyle bakıyorum Boran. Baktığım ev değil, senle burda yaşamayı hayal ettiğim anlar var gözümün önünde. Bak şurda şömine önünde sohbet ediyoruz. Şu cam önündeki sedirde tavla oynuyoruz. Merdivenlerden el ele inip ikimiz için bir sofra kuruyoruz..."


Boran işaret parmağını dudağına değdirip susturdu Derya'yı. Sonra onun kaldığı yerden kendisi devam etti,


" Sen mutfakta iş yaparken beline dolanıp korkutuyorum seni, boynundan cenneti koklayıp seni bana nasip eden Rabbime şükür ediyorum bi kez daha."


Birbirlerine sıcacık bi öpücük bahşettiler.


"Gel bakalım hanım ağam, evimizde ilk yemeğimizi yiyelim." deyip Derya'yı masaya yönlendirdi. Sandalyesini çekip oturmasını bekledi. Kendiside baş köşeye yerleştiğinde Derya hemen sağ çaprazında şömineye karşı oturmuştu.


"Mumlarıda yakalım tam olsun. Bu kadar hazırlığı nasıl yaptığını deli gibi merak etsemde bu akşam avukat Derya'ya izin verdim. Sorgulamadan tadını çıkaralım." dedi.


"Bu akşamlık bende kendisine izin verebilirim ama ona da ayrı hayranım biliyorsun değil mi?" derken mumları yakmıştı.


"Onun da sana nasıl hayran olduğunu söylemeye gerek yok sanırım. Yoksa şirkete her gelişimde kontrolden çıkışımızın başka bir açıklaması olamaz" deyip kıkırdadı.


Keyifle yemeklerini yediler, baş başa gözlerden uzak yenen yemek ikisi için ilkti. Biten yemeğin ardından Boran sofrayı öylece bırakıp şöminenin önündeki minderlere yönlendirdi Derya'yı.


Karşılıklı konulmuş yüksek minderlere oturdu. Boran elinde iki kahve kupası ile geldi.


"ımmmm çok güzel kahve koktu, ellerine sağlık kocacım." deyip elindeki kupayı alıp dudaklarına götürdü. Sütü ve şekeri tam sevdiği gibiydi.


Kocacım sözüyle mest olan Boran da karşısına oturdu. Gömleğinin iki düğmesi açık kolları geriye katlanmış, saçları hafif dağılmış hali yürek hoplatıyordu.


"Afiyet olsun güzel karım." deyip kahvesinden bi yudum aldı.


Birbirlerinin gözlerinde kaybolduklarında şöminenin çıtırtısının duyulduğu loş olan ortama yaydığı ışık ikisinde yüzünü yarım aydınlatırken, Boran sesinin en naif tonuyla konuştu,


"Derya, hayatımda verdiğim en doğru karar seninle bu oyuna kalkışmaktı." kollarını hafif kırdığı dizlerine dayamış elindeki kahve kupasında parmağını dolaştırıyordu.


"Seni tanıdıkça yıllarca ördüğüm duvarlar yıkıldı. Senin sabrın, ilgin, şevkatin yaralarımı sardı." deyip elindeki kahveyi şöminenin önünde uzanan mermere bıraktı.


Uzanıp Derya'nın elini tuttu. O da kahvesini aynı yere bırakarak bütün ilgisini Boran'ın söylediklerine verdi.


" Şimdiyse aşkın aklımı başımdan alıyor. Sana dokunduğumda her hücremde ateşi hissediyorum. Bana dokunduğunda damarlarımdaki bütün kan sana doğru akıyor. Bu yaşattıkların hayatımda hiç yaşamadığım duygular, seninle kendimi tamamlanmış hissediyorum." deyip cebinden kadife bir kutu çıkardı.


Derya'nın gözleri anlık açılan kutuya kayarken, mutlulukla ışıldayan mavileri tekrar Boran'a çevirdi.


" Çok isterdim ellerinden tuzlu kahve içeyim, önünde diz çöküp evlenme teklif edeyim, şu kapıdan içeri seni gelinliğinle kucağıma alıp getireyim." dediğinde Derya'nın gözlerinde de bir keşke belirdi.


"Bazılarının geri dönüşü yok belki ama elimden geldiğince eksiklerimizi yerini güzel anılarla dolduralım, bu da ilki olsun." deyip tek dizin üzerine çökerek yüzüğü uzattı.


" Ömrünü ömrüme katar mısın? Benimle gerçekten evlenir misin?" Diye sordu.


Derya konuşmak istesede sesini bulamadı bi an. Bu ev, bu ortam, bu adam gerçekten onun muydu? Mutluluk yıllarca ona gülmezken şimdi sanki topla tüfekle kapısına dayanmıştı.


"Boran..." dedi sesi dua gibi çıkmıştı ağzından,


"Ömrüm ömrün olsun, kaderimiz bir olsun."


Derya'nın mutlulukla ışıldayan gözleri dünyanın en güzel manzarasıydı Boran için. Yüzüğü çıkarıp Derya'nın parmağına geçirdi. Yüzüğün yanından elini öptü.



Derya elini Boran'ın yanağına koydu.


"Sen mükemmel bir eşsin Boran iyi ki sen." dedi gamzelerini okşayarak.


Derya'yı göğsüne çekti Boran şakağından öpüp sarıldı sıkıca.


Elbisesiyle rahat edemediğini fark ettiği Derya'yı kucağına alıp şöminenin karşısındaki geniş köşe takımına taşıdı. Kollarına sığınan kadını yavaşça bırakıp yanına oturdu.


"Sen herşeyin en güzelini hak ediyorsun. Hayatıma hoş geldin hazinem." dediğinde Derya'ya dönmüştü tüm bedeni.


Dudakları buluştuğunda öpüşleri bu güzel akşamı, yeni başlangıçlarını kutlamak için karıştı bu kez birbirine.

Şevkatin yerini şehvet almaya başladığında Boran geri çekti kendini.


" Deryam" dedi içini çekerek "Bana hiç mi acımıyorsun?"


Derya onu duymamış gibi devam etti, boynuna ateş gibi bi öpücük bıraktığında Boran'ın tüm bedeni kasılırken, gözlerinde ki isteği saklamak da zorlandığı bi gerçekti.


Mutlulukla ayakları yerden kesilmiş kadın çizmelerini çıkarıp kenara bıraktı. Boran'ın dizine oturup, gömleğinin düğmelerini tek tek açarken, Boran'ın gözleri sadece Derya'nın gözlerinde kilitli kalmıştı. Orda da en ufak bi şüphe kırıntısı kalsın istemiyordu. Son düğmeyi de açıp gömleği omuzlarından sıyırırken kulağına fısıldadı.


"Beni tenine kat Boran. Gerçek olalım." Bu akşam ikisi içinde unutulmaz bi gece olacaktı.


Tutkuyla dudakları tekrar birleşti. Boran, Derya'yı kucağına oturttuğunda, belinden sardığı kadınını kendine bastırdı. O kadar yakıcı öpüyordu ki, Derya nefesinin kendine yetmediğini hissetti. Alınları birbirine yasladığında gömleğinden kurtulup kenara attı. Ayak bileklerinden başlayıp okşayarak baldırlarına kadar hat çizdi. Kalçalarına gelen elleri hisseden Derya kendini Boran'a daha çok yasladığında ikiside daha ileri gitmek istercesine inledi.


Bu hallerine ikiside gülerken karısını kucaklayıp ayağa kalktı. Derya bacaklarını beline dolayıp düşmemek için kollarını boynuna sardı.


"Hayatımda gördüğüm en güzel koalasın."deyip boynunda gezinen dudaklarını hiç ayırmadan üst kata çıkan merdivenleri adımladı. Sanki kucağında Derya yokmuş gibi rahatça çıktığı merdivenlerin her basamağında gerdanına bi öpücük bırakıyordu.


Üst kattaki yatak odasının kapısını açıp içeri girdi. Kucağındaki Derya ile ışık düğmesine dokunduğunda tüm aydınlatmalar ışık saçmasına rağmen ortamda zarif bir loşluk hakimdi. Tek koluyla belini sararken perdeleri kapattı.




"Boran burası çok güzel" deyip boynuna bi öpücük daha kondurdu.


"Ben kollarındaki kadından başka güzel bir şey görmüyorum." dediğinde dudağına talan eden öpücükler bırakıyordu. Derya'nın içindeki kelebekler dans ederken daha önce yaşamadığı his kontrolün ondan çıkmak üzere olduğunun işaretiydi.


Gözleri tekrar buluştuğunda anlık ayrılan Boran,


"Durmamı istediğin anda söylemem yeterli" Emin olmak için gözlerinin içine baktı dikkatle "tamam mı güzelim?"


Gözleriyle kapatıp açarak onayladı Derya, böyle bir anda bile önceliği asla değişmeyen adama tekrar aşık oldu.


Kollarındaki kadını yatağa bırakıp üzerine uzandı dudaklarından boynuna ordan dekoltesinin sergilediği göğüslerine indi. Yukarı toparlanan elbiseyi bir çırpıda üzerinden çıkardığında, Derya'nın yanakları utançla kızardı. Çamaşılarıyla karşısında zor anlar yaşıyor, gözlerini kapatıp nefesini düzenlemeye çalışıyordu ki. Dudaklarında tekrar Boran'ı hissetti. Yumuşacık bi öpücüğün ardından,


"Gözlerini çekme benden Deryam, hissettiğin herşeyi yüzünde, gözlerinde görmek istiyorum." deyip yüzüne minik minik öpücükler bıraktı.


Derya mavilerini tekrar araladı. Boran, her hareketiyle ikisini bir dağın zirvesine doğru taşıyordu. Vücudunun her yerinde Boran'ın mührünü hissetti Derya. Deli gibi istediği kadın kollarının arasındaydı. Her dokunuşuna aşkla karşılık veriyordu. İkisinin de teni alev almışken, bedenleri kavuştuğunda sanki o dağın zirvesinden el ele kendilerini boşluğa bıraktılar.


Boran bambaşka duyguların içinde kaybolmuştu yine, sanki ilk defa bu anı yaşıyordu. İlk defa istendiğinden bu kadar emin, iliklerine kadar sevildiği hissiyle doluydu. Derya'yı göğsüne çekti. Bin yıl yanında olsa ona yine doyamazdı. Bir kadın, bir erkeğin hayatındaki bütün eksik yanları tamamlayabilir miydi?


Derya ise sessizce, Boran'ın kalbinin sesini dinliyordu. Aşık olmak, böylesine mutlu olmak onun hayallerinin çok ötesindeydi. Fakat onun sessizliği Boran'ı tedirgin etti.


"İyi misin güzelim, canın acıyor mu?"


Derya kasıklarında küçük bir sızı hissediyordu sadece. Görmezden gelinebilirdi.


"İyiyim hayatım, hatta hiç bu kadar iyi olmamıştım."dedi gözlerinin içine bakarak.


" Yıkayalım mı seni?" dedi saçlarını okşarken.


" Sanırım uyumak üzereyim."dedi saçlarında ki parmaklar onu uykunun huzurlu kollarına teslim etmek istercesine okşarken yumdu gözlerini.


Boran uyuyan karısını izledi, bundan sonra herşey çok farklı olacaktı. Kimsenin hayatını kısıtlamasına izin vermeyecek. Derya ile gelen huzurun ve mutluluğun tek zerresini bile kaçırmadan yaşayacaktı. Bu evi duygularını ilk fark ettiği günlerden beri hazırlıyordu. Sadece Derya ile ikisini hayal ederek düzenletmişti her detayını.


Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini açan Derya beline dolanmış kollarla kımıldayamadı. Sanki kaçacakmışta bırakmak istemez gibi sarılmış kolları yavaşça gevşetip döndü. Gamzesine bi öpücük bıraktı. Boran'ın gözleri kapalıydı ama dudakları kıvrıldı. Gamzesi daha da belirginleşti. Tekrar bi öpücük bıraktı. Peşinden gülümsemesinin kıyısından öptü. Gözlerini yavaşça açtı Boran,


"Hiç bu kadar güzel bir sabaha uyanmamıştım." deyip dudağına öpücük bıraktı. "Günaydın dünya güzelim"


"Günaydın gönlümün efendisi" deyip kıkırdadı Derya.


"Hımmm keyfiniz yerinde avukat hanım." deyip burnunu burnuna değdirdi.


"Güzel bir işim, güzel bir evim, ayaklarımı yerden kesen yakışıklı bir kocam var." dediğinde birleşen dudakları değildi kalpleriydi.


Karısına doyamıycağının farkında olduğundan,


"Gel yıkayalım seni" deyip yataktan kalktı Boran.


"Kendim yıkansam olmaz mı?" dedi Derya hala utandığı gerçekti.


"Hımmm tabii ki olur ama gördüğün gibi banyonun kapısı yok ve ben bu manzarayı seyretmekten keyif alacağım."


"Yaaa niye kapı yok. Çok kötüsün Boran" deyip ellerini yüzüne kapattı. Sözü bittiği anda yataktan havalanıp kendini Boran'ın kollarında buldu.


"Hayır yani sanki akşam görmedik, ne utanmasıysa artık." diye söylenerek yere indirip bornozunu omuzlarına bıraktı. Jakuzinin suyunu açıp içine köpük topu atarken,


"Sen işlerini halledip sıcak suya geç, beş dk sonra yanındayım güzelim." deyip beline bi havlu sarıp odadan çıktı. Aşağı inip telefonlarını kontrol etti. Yeterince oyalandığını düşündüğünde tekrar yukarı çıktı.


Derya kendini sıcak suya bırakmıştı bile. Suyu girip karısının sırtını göğsüne yasladı.


" İyi misin bebeğim?" Diye sorduğunda Derya'ya kendini bebek gibi hissettirdiği bir gerçekti.


"İyiyim canım merak etme." Deyip gözleri huzurla kapadı Derya. Bu yaşananlar rüya gibiydi.


İkili sıcak suyun keyfini sürdü sohbet etti şakalaştı. Boran karısını yıkayıp saçlarını tarayıp kuruttu. Bornozu ile odaya dönen Derya kara kara ne giyeceğini düşünüyordu. Aslında Boran'ın gömleğini giyip bi klişeye imza atabilirdi. Gel gör ki o da aşağıda kalmıştı.


Elinden tutan Boranla ilerideki giyinme odasına adımladı. Kendisi için hazırlanmış kıyafetleri görünce şaşırdı.


"İnanamıyorum her detayı düşünmüşsün. İzinde ki avukat Derya her an dönebilir demedi deme."


"Bize biraz daha müsade etsin, ne avukat Derya, ne de Ağa Boran girmesin bugün aramıza. Sadece tadını çıkar olmaz mı?" deyip belinden sarılıp boynunu kokladı derince.


"Olur neden olmasın?" deyip dudağına ateş gibi bir öpücük bıraktı. Üzerini giyinip bornozunu banyoya astı.


Boran çoktan aşağıya inmişti. Salonda ki masayı görmezden gelen Derya mutfağa doğru adımladı. Kahvaltı hazırlayan adam fazla güzel manzaraydı.


Beraberce kahvaltıya oturdular.


Derya, 

"Konaktakilere haber vermedik merak etmişlerdir." Deyince Boran


"Erken aklına geldi" dedi alaylı gülümsemesiyle.


"Akılımı aldıysan demek ki." deyip gözlerini gözlerine dikti.


"Aklın, fikrin tek düşüncen ben olayım." deyip yanağını okşadı sevdiği kadının.


"Boran bundan sonrası için ne düşünüyorsun. Yani işler planladığımızdan çok farklı şuan da."deyip asıl merakını dile getirdi Derya.


" Birden bire bu eve geçersek tepkileri sert olur. Onun için yumuşak bi geçiş yapalım. Arada kaçıp kendimizi dinleyecek, biz bize olacak bir evimiz var artık. Sonra dengeleri yavaş yavaş değiştiririz. Buraya bi düzen kurarız. Sana bir yardımcı lazım olucak mesela ev oldukça büyük."


"Benim aklımda biri var ama..." deyip sustu.


"Ayşe benim de aklımda, ifade işini hallettiniz mi?" deyip çayına uzandı.


"Bayram babayla konuştuk. Ayşe de isterse Muratla evlilikleri konusunda bizi destekleyecek. Başlık falan da isteyemez şikayetimi çekmezsem hapse girecek, zaten şartlı salıverilmiş sabıkası kalabalık, dün ifadeye gittiğimizde öğrendik bunları."


"Avukat hanım çözmüşsün meseleyi helal sana." deyip keyifle arkasına yaslandı.


"Ayyy ben dün Ayşe ile Murat'ı tatlı yemeye yolladım, naptılar acaba çok yakıştırıyorum bu ikisini." dedi heyecanla.


"Sen çöpçatanlıkta level atladın hayatım vallahi hiç beklemezdim senden."


"Boran" deyip elini yanağına koydu. "Şevkatle bakıp derdini dinleyecek bir çift göz her kadının hakkı değil mi? Kaç kadın sevilmek nedir bilmeden göçüyor bu dünyadan bilsen."


Boran, Derya'nın avuç içine öpücükler kondurdu.


"O zaman bu güzel çift eğerki evlenirse bahçedeki eve yerleşsin, ne dersin. Zaten orası yardımcılar için yapılmış. Bütün eşyalar ve düğün de benden."


"Vayyy Boran ağam sanada bu yakışırdı. O zaman gelin hanımın takıları da benden, sonuçta hanım ağa olmak da bunu gerektirir değil mi?"


"Hanım ağalık hiç kimseye bu kadar yakışmamıştır. Arada Dilber sultana kafa tutuyorsun yaaa. Gözüme ayrı güzel görünüyorsun." dediğinde ikisi de gülüyordu.


"Ee burda hanım ağalık edecek kimse olmadığına göre ben bu iki sofrayı toplıyım bey." deyip sofrayı toplamaya başladı.


"Bende sana yardım edeyim hanım, malum hayat müşterek." dediğinde mutluydular.


Beraberce toparladıkları evlerinden aslında hiç çıkmak istemiyorlardı.


Yatak odasına da çeki düzen veren Derya,


"Boran çıkabiliriz hayatım." diyerek merdivenleri indiği sıra da şöminenin önündeki kupaları gördü. Onları da alıp yıkadı. Arkasını döndüğünde,


"Gitmeden birer kahve daha mı içsek?" diyen Boran'ın tek kaşı hava da sesi imalıydı.


"Hımmm kahvemizi konakta içsek ağam merak ettiğim şeyler var." dediğinde Boran tek hamlede onu ada tezgaha oturttu. Bacaklarının arasına girip belini sardığı kadın onun ömrüydü,


"Benden başka kimseyi merak etme,...... ilgilenme,........ arama,........ sorma." Her sözcüğünün arasında öpüyor daha sıkı sarıyordu Derya'nın ince belini.


"Emrin olur ağam" deyip dudaklarını buluşturdu Derya içindeki aşık kadına engel olamıyordu. Öyle öpüyordu ki bu konaktan hiç çıkamayabilirlerdi. "Sana fena ya

nığım Boran Ağa." dedi solukları birbirine karışırken.


Derya'nın gözlerinin içine baktı Boran, sevmek buysa ben hiç sevilmemişim dedi içinden

"Çok seviyorum seni Derya, seni veren Rabbime bin şükür." deyip alnından öptü uzunca.


Loading...
0%