@zamansizim84
|
Derya'dan Boran'ın söylediklerini duyduğumda ellerim kapıya tutundu. Bacaklarımın gücünün çekildiğini hissediyordum. Murat yanıma gelip kolumdan tuttuğunda onunla göz göze geldik. Üzüntüsü ve şaşkınlığı gözlerinden okunuyordu. Beni buraya çağırdı için pişmandı belki ki. Ama artık olan olmuş bütün gerçekler önüme serilmişti. İçeride ki tartışma alevli şekilde devam ederken, Devran'ın Boran'ı bunları bilmeye hakkım olduğuna ikna etmeye çalıştığı kulaklarıma çalınan son sözler oldu. Sessiz adımlarla asansöre bindiğimde Murat da beni yanlız bırakmamıştı. Arabamın yanına ulaştığımda hâlâ kendime gelebilmiş değildim. Ne yapacağımı nasıl devam edeceğimi bilmiyordum. Önce duyduklarımı sindirmem gerekiyordu. "Murat ben bu akşam buraya hiç gelmedim. Sakın Boran'ı konağa getirme ailemle bu halde karşılaşsın istemem. Sabah gidecekler zaten. Aradığımda konağa gelirsiniz." Sessizliği ile beni onaylayan Murat, "Kullanabilecek misiniz? Ben bırakayım sizi konağa" dese de ben şöför koltuğuna geçmiş arabayı çalıştırmıştım bile. Şirketten uzaklaşınca arabayı durdurdum. Kafamda ki sesler birbirine girmiş durumdaydı. Başımı direksiyona yaslayıp hangi sesin daha yüksek çıktığını, hangi duygumun diğerini bastıracağını sabırla bekledim. İçimde ki hesaplaşma uzun sürmedi, günlerdir bana git diyen adamın benden sakladıklarına kırgın olan yanım susturdu bütün sesleri. Boran'ın kafasında ki, benim sandığım gibi toparlanmak için beni kendinden uzaklaştırmaya çalıştığı bir zaman dilimi değildi. Bir vazgeçişti, bizden vazgeçiyordu bana fikrimi bile sormadan bu bitişe ikna etmek için zalimce kırıp döküyordu güzel olan ne varsa. Başımı direksiyondan kaldırdığımda kararımı vermiştim. Madem gitmemi istiyor gidecektim ama herşeyi kördüğüm edip öyle gidecektim. Ardımda bıraktığım bilinmezde boğuluşu belki onun kurtuluşu olurdu. Belki ikimizin de sonu, ama artık karşısında ki kadın ona safi aşk duyan, sevgisi en çok merhamet kokan kadın olmayacaktı. Canımı yaktığı kadar canını yakacaktım. Arabayı tekrar çalıştırıp konağa döndüm. Korumaların gözünden uzak arka yolu rahat kullanabileceğim bir noktaya park ettim. Saat gece yarısını geçmişti ama kimse ile karşılaşmak istemiyordum. Arabada oturup yapacaklarımı planladım. Bütün plan kafam da oturunca sağlam bi adım atarak indim. Bütün öz güvenim ve dik duruşumla konağa adımladım. Ardımda yıkılmış bir Derya görüntüsü bırakmaya niyetim yoktu. Hemen babamın odasına yöneldim. Ortalıkta kimseler görünmüyordu. Sabah bu konakta bensiz bir güne günaydın denilecekti. Babamın soğuk kanlı kalmasını ve beni merak etmemesini istiyordum. Onu üzmeye hiç hakkım yoktu ama bunu yapmam gerektiğini anlattığımda beni anlayacağını biliyordum. Odasına girdiğimde hafif olan uykusundan uyandı hemen, halimi görünce, " Deryam, kötü bişey mi oldu bu saatte nerden geliyorsun kızım?" Yatağın başında ki küçük lamba odayı aydınlatırken, "Aradığımız üçüncü yolu buldum." dedim. Onunla ettiğimiz sohbette, gitmenin de kalmamında çözüm olmadığını konuşmuştuk. Daha dün bana üçüncü bir yol olmalı diyen babama o yolu bulduğumu söylüyordum. Kafamdakileri ona anlattığımda beni desteklese de Boranla aramızda ki sorunun ne olduğunu ona söyleyemedim. Abimin delireceğini bildiğim için birinin sakin kalıp ortamı yumuşatması gerekiyordu. Yusuf ve Zeynep evliliği bu depremden uzak kalmalıydı. Yıkılan sadece biz olmalıydık. Babamı ikna ettiğim de odamıza geçtim. Bütün eşyamı toplayıp valizleri kapının yanına bıraktım. Bu konakta bir mendilim dahi kalmamalıydı. Kokumu bile bırakmayacak kadar kızgınım Boran'a. Öfke ile yataktaki nevresim ve pikeyi de banyodaki sepete tıkıştırdım. En zor kısmına gelmiştim kalemi elime aldığımda yine kıyamadım ona, yine özenle seçtim kelimelerimi sadece acımı anlasın isteyerek kurdum bütün cümlelerimi. En çok kırıldığımsa benim yerime karar vermesiydi. Ona baba demeyecek çocukların annesi olmak istiyor muydum? Benim tenime başka bir tenin değişini nasıl kabul ederdi. Ben onun tek dokunuşuna hasretken bu kadar mı tanımamıştı beni. Parmağımdaki tek taşı çıkarırken canım çok yandı. Biz olmamızın tek şahidini de zarfın içine bıraktım. Alyansımız bir oyunun parçasıydı, onu da oyun bittiğin de çıkaracaktım. Şimdilik Boran ağanın karısı Derya Hanoğluydum. İşim bittiğin de etrafta son kez gözlerimi gezdirdim. Çekmeceleri çekip açık bıraktım. Dolap kapaklarını ardına kadar açtım. Boş askılarla odanın hali tam terk edilmiş bi viraneye benzemişti. Mektubu bulacağına emin olduğum yerine koyduğumda fularımı da alıp bileğime bağladım. Ufak sırt çantama bi kaç parça kıyafet ve acil lazım olabilecek eşyaları koyduğumda fiziken hazırdım. Ya ruhen... Bi yanım bırakma onu yüzleş derken, diğer yanım bunu hak etmedi diye kesti önünü. Bilmediğin daha çok şey olabilir diye bi atak yaptı içimde ki gitmek istemeyen aşık kadın, anlatmaya değer bulunmadın diye yüzüne çarptı gerçekçi yanım. Elimde ki sırt çantasını omuzuma attım. Arabamın anahtarını alıp çıktım odadan, gecenin sessizliğinde Konak butün hengamesini unutmuştu, sır küpü duvarların şahitliğinde, mutfağa erzak geldiğinde kullandıkları kapıdan çıktım. Arabaya ulaştığımda anahtarı kullanarak açtım kapıları, el frenini devre dışı bırakıp vitesi boşa aldığımda ufak bi hareketimle ivme kazanan arabayı arka sokağa çıkarmam zor olmadı. Mardin sınırını çıkınca Kenan'a mesaj attım. Peşime düştüklerinde Devran'ın ilk arayacağı kişi Boran'ın yerini bulan Kenan olacaktı. Zaten sinyal takibimi yaptıramazlar kullandığımız hatlar özel olduğu için bunu hesaba katmıştım. Ela'ya mesaj attım. Mardin'den ayrıldığımı ama dosyanın peşini bırakmayacağımı izah ettim. Dosyaya gizlilik kararı çıkarmasını rica ettim. Dosya kapsamında benimle günlük iletişime geçerek hakkımda kayıp başvurusu yapılamaması için karakolla bilgi vermesini istedim. Karanlık ve ıssız sayılabilecek yollarda tek başıma ilerliyordum. Bu saatlerde kamyon şöförleri ve benden başka yola düşen yoktu anlaşılan. Yorgunluk bedenimi esir alsa da direnmeye çalışıyordum. Bilmediğim yada güvenmediğim yerde mola veremezdim. Elim radyoya gitti bi ses olmazsa beynimdeki sesler susacak gibi değildi. Gece geçmez, gündüz olmaz Can bu dünyaya dayanmaz, neden? Haykırdım dağlara, duymaz Bekledim günlerce, yok ki gelen Karlı dağların ardında biri yaşarmış Bulut olur, yağmur olur, bize bakarmış Hem yakın, hem uzakmış Yanakları al almış Deli kızım uyan Söylenenler yalan Deli kızım uyan Bir tek sensin duyan Bir tek sensin duyan Yerde oldum, gökte oldum Sormayın halim, ah başım duman Gönül uslanmayı bilmez Düşlerim gerçek, gerçeğim yalan Karlı dağların ardında biri yaşarmış Bulut olur, yağmur olur, bize bakarmış Hem yakın, hem uzakmış Yanakları al almış Deli kızım uyan Söylenenler yalan Deli kızım uyan Bir tek sensin duyan Bir tek sensin duyan Hangi şarkıyı açsam dokunacaktı bana ruh halim buna oldukça müsaitken. Karşıma çıkan şarkıdan daha iyi bi seçim olamazdı sanırım. Düşlerim gerçek oldu sanarken gerçeğim yalan olmuştu. Birbiri ardına çalan şarkılarda kendime çıkaracak bir pay bularak alaca karanlığı selamladım. Benzin ibresi artık dibe vuruyordu. Babam her zaman aynı firmadan benzin alırdı bu da bizde ailecek alışkanlık olmuştu sanırım. Bilindik tabelayı görmemle benzinliğe girip arabayı durdurdum. Ellerimi direksiyona dayayıp başımı yasladım. Saatlerdir tuttuğum göz yaşlarım özgürlüğünü ilan etti. Ağlamam şiddetlenirken aslında yaşadığım sinir boşalmasıydı. Direksiyona defalarca yumruk attığımda daha da sinirlenmemden başka birşeye yaramadı. Arabadan inip sırtımı kapıya yasladım. Temiz havayı ciğerlerime doldururken soğukluğunu bir kaç nefes sonra fark edebilmiştim. İçimdeki yangın sanki oksijene kavuşmuş gibi daha da büyürken ayaklarım daha fazla taşımadı beni sırtım arabadan destek alırken bedenim soğuk zeminle buluştu. Orda ne kadar daha ağladım bilmiyorum. Kendime geldiğimde hava iyiden iyiye aydınlanmıştı. Benzinliğin içinde ki kasiyer beni fark etmiş olucak ki kapıdan çıkıp yanıma doğru gelmeye başladı. "Hanımefendi iyi misiniz?" dedi çekingen bir tonlamayla. Ellerimle yerden destek alarak kalktım. "İyiyim, teşekkür ederim."deyip arabanın anahtarını uzattım." Depoyu doldurur musunuz? " Anahtarı alıp iki adım geri gitti. " Tabii ki" Başımla onaylayıp arabadan sırt çantamı aldım. Araba benzin pompasının yanına hareket ettiğinde bende market kısmında ki lavaboya yöneldim. Ayna da gördüğüm görüntüyü hiç beğenmedim. Ben bu değilim. Bu kadar kolay dağılmış olamam. Yüzümü yıkayıp üzerimi değiştirdim. Saçlarımı sıkıca at kuyruğu yapıp bağladım. Hafif bi makyaj yapıp yüzüme renk verdiğim de karşımda ki kişi Derya Acar'a daha çok benziyordu. Lavabodan çıktığım da kasaya yönelip sandviç ve kahve de alarak ödemeyi yaptım. Biraz evvel ki halime şahit olmuş adamın, şaşkın bakışları dikkatimden kaçmazken bu hali istediğim etkiye kavuştuğumun dediliydi. Daha yeni başlıyoruz yıkılmak yok. Arabaya bindiğim de karnımı doyurup, doksanlar pop listemi açıp yola çıktım. Kendimi bu kadar iyi hissetmem normal değildi farkındaydım, ama tazelenmiş gibiydim. Eski Derya'nın geri dönüşü bana iyi gelmişti. Kayseri'ye girdiğim de saat 9.00 civarıydı. Emniyete önüne park ettim. Telefonu kulağıma götürdüğüm de aradığım kişi Elvandı. Nevşehir'deyken tanışmıştık. Adliye de beraber yürüttüğümüz dosyanın komseriydi. Evlenince Kayseri'ye yerleşmişti. Çok samimi değildik ama karşılıklı güvene dayalı bi arkadaşlığımız vardı. "Derya" dedi şaşkın çıkan sesiyle, "Günaydın Elvan nasılsın?" "Günaydın, canım bu saatte aramana şaşırdım. Bi sorun yoktur umarım." "Aslında sorundan fazlası var, emniyette misin?" "Evet, evet emniyetteyim." "Yanına geliyorum o zaman kapıdayım zaten." "Tamam canım bekliyorum." Odasını sorup ikinci katta olduğunu öğrendim. Merdivenleri tırmandığımda kapısına sırtını yaslamış beni bekliyordu. Yüzüme dikkatle baktığında yorgunluğumun beni ele verdiğinin farkındaydım. Yirmi dört saati uyumadan tamamlamış biri için bence iyi bile görünüyordum. Durumu kısaca özetledim. Evlendiğimden bile haberi olmayan birine olayları anlatmak ne kadar kısa süre de, ne çok şey yaşadığımı fark etmemi sağladı. Bir kaç ay içinde hem zirveyi hem dibi görmüştüm ve bu benim psikolojimi alt üst etmişti. "Seni bulmalarını istemiyorsun?" dedi emin olmak için. "Aynen öyle canım. Babam biliyor zaten iyi olduğumu, benim bu gece kayda geçmeyecek şekilde bi yerde konaklamam lazım. Hatta şuan bile uykusuzluktan ölüyorum. Yarın için planım net ama bugün kimsenin yanına gitmek istemiyorum." " Misafirhaneden kendi adıma kayıt açıyorum. Sen benim selamımı söyle odaya çık. Bişeye ihtiyacın olursa da saat kaç olursa olsun ara beni." Tüm samimiyetiyle birbirimize sarıldığımızda, " Teşekkür ederim, iyi ki güzel arkadaşlar biriktirmişim." dedim. " Her zaman canım"deyip sırtımı sıvazladı. Kendimi misafirhaneye attığım gibi kısa bi duş aldım. Perdeleri kapattım kendimi yatağa bıraktım. Düşünmeyi kendime yasaklayarak yumdum gözlerimi. Bi süre sonra uyku beni şevkatli kolları arasına almıştı. Ne kadar uyuduğumu bilmesem de dinlenmiş olarak açtım gözlerimi, saate bakmak için telefonuma dokundum 15.17... Offf nasıl bu kadar uyumuşum. Kendime ben bile şaşırmış durumdayım. Benzinlikteki ağlamamla vucüdumu yakan bütün zehri atmış gibiyim. Gözüm bildirimlere takıldı. 68 cevapsız Arama. 122 mesaj. Tabbi ki Boran'dan arama yada mesaj yok. Tüm mecralardan engelli kendisi. Abim kesin dövmüştür. Keşke konağa gizli kamera koysaydım. Devran'dan sayısız cevapsız var, ondan arayınca açacağımı sandı demek ki. Benan'dan mesaj var 'Deli gibi seni arıyorlar neredeysen hemen yanıma geliyorsun. Sakın beni merakta bırakma!' Kimseye dert anlatacak enerjim yoktu. Sabahın seherin de yediğim sandviçle durduğumu hatırlayınca, bitkinliğimin sebebine aydınlandım. Sadece açlık yoksa, ruhsal çöküşümle alakası bile yok. Dışarı çıkıp hızlıca karnımı doyurdum. Tekrar odaya dönüp TV yi açtım. İzlediğim şeyi kesinlikle algılamıyordum. Boran'ın halini deli gibi merak eden yanım başkaldırıya geçmeden susturdum. Acaba mektubu buldu mu? Bulduysa ne düşünüyor acaba? Üzülmüş müdür? Peşime düşer mi? Hazır istediği olmuşken oluruna mı bırakır? Offfff kafamın içi susmadıktan sonra ortam sessizliğinin hiç anlamı yokmuş. Benan'ı aradım. İkinci çalışta açtı, "Deryam nerdesin?" "Kayseri'deyim canım" "Nerdesin hemen seni almaya geliyorum." "Benan yarın yanına geleceğim, bu akşam yanlız kalmak istiyorum." "Kızım tek başına depresyona mı girilir? Anca beraber kanca beraber." Bu kız her zaman beni güldürmüştür. "Anlamsız şekilde iyi hissediyorum. İnan sandığından çok daha iyi durumdayım. Seni aradılar sanırım nasıl haberin oldu?" "Zeynep aradı, Derya abla İzmir'e bilet almış yanına gelirse bana haber verir misin? diye. Bende 'Umut'a rağmen Derya benim yanıma gelir mi? Sen onu hiç mi tanımadın' dedim. Uzun bi sessizlik oldu. Sonra anladım telefonu hoparlöre almış abisi de yanın da. Bana geldiler tabii..." Devamını merakla dinlerken elim de yüreğime gitmedi desem yalan olur. Sabah ilk uçak İzmir'e diye bilet almıştım. Hedef şaşırtmak için yaptığım şeyin saçma bi yanlış anlaşılmaya dönüşmesi içimi daha çok acıtırdı. Boran bana böyle bişeyi yakıştırmazdı değil mi? "Onlardan ses çıkmayınca 'gelse de size söyleyecek değilim' deyip telefonu kapattım." "İyi yapmışsın" desem de içimi bir el sıkıyordu. "Sen okulun konumunu at yarın gelirim yanına." "Tamam gülüm bekliyorum." Telefonu kapattık, sırtımı yatak başlığına dayayıp kollarını dizlerime sardım. İçimi kaplayan huzursuzluk yavaş yavaş sızısını yalnızlığa çevirdi. Kollarında uyumaya bile doyamadan ayrı düşmüştük. Bedeninin sıcağını, yanından kayboluverecekmişim gibi sıkı sıkı sardığı kollarını, göğüsünde kokusuna bulanarak uyumayı ne çok özlemiştim. Özlemek de denmez aslında birbirimize kanamamıştık ki, insan sevdiğinin sevgisine doyumsuz olurdu değil mi? Acaba şimdi ne yapıyordur? O da beni özlemiş midir? Kafamdan geçen düşüncelerle boğuşurken bildirim sesi ile gözüm telefona takıldı. Devran, Derya, iyi misin? Beni her zaman arayabilirsin. Bu arada cezanı çok beğendim. Süründürmeden affetme sakın. Ahhh Devran ah hem beni merak ediyor hem de affedecek miyim diye ağzımı arıyor. " Tahminin ettiğinden çok daha iyiyim. Her geçen gün daha iyi olacağım. Suça göre ceza benim işim. Affetmeyi düşünmediğime göre ne kadar süründüğü de beni ilgilendirmiyor." Devran, "Tacını düşürmüşsün. 👑" Bu durum da bile beni güldürdü. Devran, " Onu deli gibi merak ettiğini biliyorum. 😉 Bu bilgi aramızda kalacak merak etme. Hatasını anlayacak Derya. Yanlış yaptı ama seni çok sevdiğini sen de biliyorsun" Beni sevdiğinden şüphe etmemiştim ki... Bu sohbete devam etmek istemedim "Merakım, öfkemden üstün değil. Desteğin için teşekkürler. Sen iyi bi abisin 😉 iyi geceler" Kendimi huzursuz bir uykunun kollarına bıraktım. Ertesi gün Benan'ın görev yaptığı okula gitmek için yola çıktım. Navigasyon sayesin de kolaylıkla bulduğum binanın önüne arabayı park edip indim. Derste olduğunu bildiğim için beklemeye başladım. Tıp okumayı bırakıp öğretmen olan arkadaşımın azmine bi kere daha hayran olurken yandaki küçük park da ki boş bulduğum banka oturup sigara yaktım. Etraf oldukça sessizdi teneffüs zili çaldığında bu sessizliğin kalmayacağını bildiğimden anın tadını çıkarıyordum. İki kadın hararetli bir konuşmayı sürdürerek yan tarafta banka oturdular. Bana göz ucuyla baktıklarını fark etsen de umursamadım, tanımadıklarına emin olunca sohbete devam ettiklerin de kulak kabartmadan edemedim. Sarı saçları esmer teninde oldukça çiğ duran kadın, "Pelin adama iki yıldır kendini fark ettiremedin, kız iki ayda samimiyeti ilerletti. Bak bizim elimizden bi kahve bile içmez, Benan hanım ne yapsa itiraz etmiyor Barlas bey." Anlaşılan o ki bizim kız birilerini rahatsız etmişti, Yanındaki kızıl saçları, beyaz teni ile oldukça hoş duran kadın, " Ayyy Defne iki yıldır öğrenmediğim pasta, börek kalmadı. Denemediğin saç rengi yok, sırf onunla beraber zaman geçireyim diye saçma sapan bin tane projeye katıldım. Bi kere adım çıkmadı ağzından hoca hanım aşağı hoca hanım yukarı..." Elindeki sigarayı dudaklarına götürdüğün de oldukça dertli görünüyordu. Diğeri devam etti, "Bunlar Benanla önceden tanışıyorlarmış, geçenlerde müdür bey ağzından kaçırdı. Benan'ın abisiyle Barlas arkadaşmış, kızın ailesi de çok zengin dedi." "Barlas'ın para kısmı umrum da olmaz, o müdür beyin ilgi alanı" deyip alaylıca güldü. "Paralı birini bulsa karısını bile boşar o" dedi sarı saçlı olan. Bu ne saçma sohbetti, okulun bütün dedikodusuna hakim olmuştum on dakikalık sürede. Çalan zilin sesi ile bahçeye çıkan öğrencilerin sesi etrafı doldurdu. Benan'a mesaj atıp parkta olduğumu söyledim. Biten sigaramı yandaki çöpe atıp, bana doğru gelen ikiliye doğru adımladım. Yan banktaki hanımların bakışları da aynı yöne çevrilince onlara yakın bi noktada beklemeye başladım. Benan kollarını bana sararken, birbirimizi çok özlediğimiz bir gerçekti. Sırtımı okşayan parmaklarına şevkatli sesi eşlik etti, "Canım hoş geldin." "Hoş buldum" deyip bende ona sarıldım sıkı sıkı. Biraz uzaklaşıp elimi bırakmadan yukarı kaldırıp beni süzdü. "Çok iyi görünüyorsun, yine fazla güzelsin." dediğinde şaşırmış görünüyordu. "Yıkılmadım, ayaktayım" dedim bende onu taklit ederek gözlerimi üzerinde gezdirip "Sen de fazla güzelsin, her zamanki gibi..." Yan bankda ki hanımların renk değiştirdiğini görsem de umursamadım. Benan geriye dönerek iki adım geride ki adamı işaret etti, "Barlas bey müdür yardımcımız" diyerek ona doğru yürümeye başladı. Belli ki hanımlardan uzaklaşmaya çalışıyordu. O arada dedikoducu ikili bizden farklı olan yolu tercih ederek uzaklaştılar. Ben zaten duyacağımı duymuştum. Elini uzatan adam oldukça uzun boylu, kumral saçlarına yakışan ela gözleri ile ilgilerini çektiğine şaşılmayacak farklı bir karizması vardı. Bir öğretmenden çok askere benzetmiştim. Hafif dalgalı önüne düşen saçları yakasındaki güneş gözlüğü ile bizim kızın yanına fazlaca yakışmıştı. "Merhaba Derya hanım hoşgeldiniz" diyerek elini uzattı. Bende elini sıkıp gülümsedim, "Hoş buldum hocam." Ayak üstü ettiğimiz kısa sohbetten sonra, "Bu akşam yemeğe bekliyoruz, emin olun Nermin Sultanın mantısını kaçırmak istemezsiniz." Barlas davetini yaptığında Benan beni bahane ederek reddetti, " Derya yeni geldi Barlas, başka bir gün gelelim." Barlas... Tanıdık gelen isimle duraksadım. Benan'ın ağlayarak anlattığı kara gece geldi aklıma. 4 yıl önce askeri hekim olarak görev yapan abisi Umut ve okulu bırakıp abisine sığınan Benan'ın hayatını kurtaran asker. Hem de kendi hayatını hiçe sayarak. Askere benzetmekte haksız değildim. O kahraman bir askerdi. |
0% |