@zamansizim84
|
Yazardan, Kızıllaşan gün kendini akşama teslim ederken, oturduğu terasın soğuğu tüm bedenini buza çevirirdiği halde hissetmeyen Boran, ömrüm dediği kadının yokluğunu iliklerine kadar yaşıyordu. Derya'nın bıraktığı mektupla sarsıldığı kadar hiç sarsılmamıştı. Hâlâ parmaklarının arasında duran mektupla ayaz geceyi terasta geçirmiş, Devran ne kadar dil dökse de içeri sokamamıştı. Mavi gözlü cesur kadının ondan kolay vazgeçmeyeceğini biliyordu. Biliyordu da kimse Boran'ın bildiklerini bilmiyordu işte. Kendi bağrına taş basmak pahasına, onun yerine karar verirken sadece iyiliğini istemişti. Mutlu olsun, çocuklarıyla oturacağı şenlikli bayram sofraları kursun, sevsin, sevilsin. Bunu istemek kolay mıydı? Bakmaya kıyamadığın sevdiğine, ömrüne baharı getiren kadına git demek. Şimdi herkesin gözünde Boran suçluydu... Peki aksini düşünelim. Boran bu olanlara rağmen Derya ile devam etmek istese neler yaşayacaklardı. Mardin, acıların törelerin kavurduğu kurak topraklarda yıllardır yaşananlara kendi hikayeleri de eklenecekti. Elif'in hamileyken öldüğünü bütün aşiret biliyordu. Bu durumda Derya suçlu ilan edilecek, ağaya evlat veremediği için üstüne kuma gelsin diye baskılar başlayacaktı. Kimse işin aslına inanmayacak, aşık olduğu kadını korumak için yalan söylediği dilden dile dolaşacaktı. Boran'ın, Derya ile toparlanışı bütün aşiretin dilindeydi. Hanım ağa olarak benimsenmişti bile. Bu topraklarda kalmak onları üzmekten öteye gitmeyecekti. Peki ya çekip gitseler, yepyeni bir hayata başlasalar bütün bunları arkalarında bıraksalar olmaz mıydı? Bunu çok düşündü Boran, Kayseri de yada Nevşehir'de ikisi için bi dünya kursalar. Bu kez de Devran ~ Selma için çanlar çalacaktı. Selma'nın ailesi aşirette kabul görmediği gibi Devran'ın önünü de kesecek aşiret yine Boran'ın peşine düşecekti. Yada Selma'nın üzerine kabul görecek bir kuma istenecekti. Bayram ağanın Boran'ı toparlama çabası aslında, kanatları altında yetişmiş, evladından ayırmadığı yeğeninin de huzurunu korumak içindi. Boran'a da anlatmıştı, Selma'nın ailesi tekin insanlar değillerdi. Küçük yaşta terk etmiş olmaları genç kadın için şans olmuştu. Yoksa şuan çok kötü yollarda olabilirdi. Devran için ağalık defteri açıldığında aşiretin bunu öğrenmesi hiçte zor değildi. Öyle bir çıkmazın içine düşmüştü ki, son dönem yaşadıkları ile zaten yerinde olmayan psikolojisi çökmüş. Sağlıklı karar veremez olmuştu. Devran'ın mutlu yuvasına da sebep olmak istemiyordu. Zaten yıllardır aralarındaki bir yılı bulmayan yaş farkına aldırmadan abilik etmiş birini böyle bir durumda bırakamazdı. Bunları Derya'ya anlatamıyordu, ne olursa olsun gitmeyeceğini belli eden kadını kendinden uzaklaştırmaktan başka çözüm yoktu. 'Sen gönlümü bilerek kırmadıkça senden gitmem' , diyen kadını bu çıkmazdan çıkaracak başka yol bulamamıştı. Kendileri için mutlu olacakları bir dünya kuramamıştı, o kadar toprağa hükmeden, binlerce insana ekmek veren bir ağaydı ama iki kişinin huzurla yaşayacağı sade bir hayatı bile sevdiğine yaşatamamak çok ağırına gidiyordu. Hele de boş kalan kucağını dolduramayacak olmak, bir evlat verememek içinde yangınlar başlatıyordu. Yanındaki hareketliliği fark ettiğinde sandalyeye oturan kişiye başını çevirdi, senelerdir bu odanın kapısını açmayan Dilber hanım yanı başında oturuyordu. İkiside sessizliği dinledi bir zaman. Ana oğuldan çok iki yabancı gibiydiler. Gözlerini annesine hiç değdirmeden konuştu, "Ben neden analı bir öksüz olarak büyüdüm ana? Neden bi gün başımı okşamadın, oğlum deyip bağrına basmadın, düşünce acıyan dizimi öpmedin?" Dilber hanımın gözlerinden iki damla yaş düştü. Yıllardır katılaşmış kalbini Derya açtığı günden beri nefes aldığını hissediyor, yumuşayan kalbi yıllardır eksik bıraktığı evlatlarına karşı vicdan azabı çekiyordu. Hele ki Boran'a karşı bildiklerine rağmen susmuş olması onu içinden çıkamadığı labirentlerde dolaştırıyordu. Sustu bu saatten sonra ne dese anlamsızdı zaten, fakat Boran acısını anlatmak da kararlıydı, "Sen sevmedin beni, Elif'e sığındım seversem" derince yutkundu "çok seversem, sevilirim sandım. Ne dese ne yapsa sevdim. O kadar açtım ki sevgisine, hainliğini bile göremedim." Gözleri annesinin gözlerini buldu, "Doğmamış evladıma kıydı o benim, canımdan öte canımı aldı." dediğinde gözünden akan tek damlayı hızla yok etti. "Biliyordum" Dilber hanımın dudaklarından dökülen tek kelime Boran'ın gözlerinde şimşek etkisi yarattı. "Neyi biliyordun" dedi doğru anlamamış olmayı umarak. Kaçmaktan yorulmuştu yaşlı kadın anlatıp rahatlamak istiyordu herşeyi, "Siz evlendikten kısa zaman sonraydı, fark ettim gebe olduğunu." Boran'ın hayretle bakan gözlerine baktı bi cesaret, "Söylesin diye bekledim, çekiniyordur dedim, lakin onun niyeti başkaymış. Senden habersiz doktora gittiğini duyunca peşine düştüm amma geç kaldım oğul. Kıymıştı günahsıza." Ellerindeki kağıdı daha da sıkan parmakları, kasılan çenesiyle sakinliğini zor koruduğu her halinden belli olan adam, " Neden söylemedin ana, ben yıllarca onun yasını tuttum. Ömrüm gençliğim onun yolunda tükendi." Omuzları düştü, " Neden söylemedin?" "Desem bana inanır mıydın?" Boran beklemediği soru karşısında afallasa da, kalbini yokladı. İnanır mıydı? "İnanmazdım" dedi söylediği kendine bile çok acı geldi o an. "Öyle duvarlar ördün ki aramıza, insan anasına inanmaz mı?" Üzüntüyle tekrar etti "inanmazdım" Bir anda duraksadı, "Sen gitsin diye mi eziyet ettin Elif'e?" Sanki yıllardır kafasında oturtamadığı parçalar yerini buluyordu. "Ettim yalan değil, seni sevmiyordu. Suçunu bildiğim için ne dersem yapıyordu. Neden gitmedi ayak diredi bilmem ama onun yerinde başkası olsa bir dakika duramazdı" Oluşan sessizlik çok sürmedi, madem başlamışlardı konuşulacaktı, canının yangınıyla konuştu Boran, " Derya'dan ne istedin be ana? Şu gönlüme güneş gibi doğan kadından ne istedin? " Dilber hanım anlatacaklarının zamansız olacağını bildiği için sustu bu kez. "Sen sevme beni, kimse sevmesin. Bir tek Derya sevse dünya üstünde yeterdi bana, öyle sevdim onu. Gece gündüz yanımda olsa yetmedi, uykusunda bile izledim biliyor musun?" Acılı bir gülümseme oturdu, Derya'nın çok sevdiği gamzelerinin kıyısına. "Biliyordum içten içe, korkuyordum elimden kayıp gidecek diye. Kafamın içinde bir ses seni kim sevdi ki Derya sevsin dedi durdu." "Beni çok sevmek mümkünmüş, tüm eksiklerime rağmen mümkünmüş." Elindeki mektuba kaydı gözleri, 'canın sağ olsun ben seni sensizde severim' satırları çınladı kulağında... "Yazık ki bunu o gidince anladım." Dilber hanım kalkıp yanına oturdu, "Bırakma peşini, ara bul neredeyse, kaybetme Derya'yı. Senin kırık gönlüne ondan başkası ilaç olmaz oğul. Çok seviyor, şifa olarak seviyor seni." Boran daldığı düşüncelerde kayboldu yine. Öyle ki yanındaki annesinin ne zaman kalkıp gittiğini bile fark etmedi. Odadan sazını aldı, eski yoldaşının ilgisiz kalmış tellerin üzerinde gezdi parmakları... Derya ise o saatlerde Benanla davet edildikleri akşam yemeğine gitmek için direksiyonun başına geçiyordu. İki arkadaş tüm öğleden sonra dertleşmişler, Derya anlatmak istediği kadarını anlatmış, Benan da onun sınırlarını aşmadan dertlerine ortak olmuştu. "Yeşil çok yakıştı İzmir güzeli, gözlerinin rengi ortaya çıktı." Benan'ın gerginliğini fark eden Derya onu rahatlatmaya çalışıyordu. "Senin yanında lafımız olmaz hanım ağam" Gülüştüler. "Dikkat etmem gereken biri veya bi durum var mı? Sen sanki biraz gerginsin de." "Hımmm, dört kardeşler, en büyükleri Barlas tanıştın zaten, Kaan benimle yaşıt nişanlı, Hakan benden üç yaş küçük çok eğlenceli kafa dengi çocuktur. Müzik grupları var bir çok enstrüman çalabiliyor. Ve son olarak da Yasemin benim kız kardeşim gibi oldu. Gerçekten güzel bi aile hele Nermin teyzeye bayılacaksın." Derya duraksayıp devam etti. " Seni aradığım gün, gerçek bir aile buldum ama onu da elimden aldılar dediğin insanlar Barlas'ın ailesiydi değil mi? " Işıklarda durdukları için Derya başını Benan'a çevirdi. Başıyla onayladı güzel kız. " Kiminle problem yaşadın, sorun ne?" Derin nefesini ciğerlerinden yavaşça bıraktı, " Sorun yaşadığım kişinin orada olacağını sanmıyorum. " " Sorumun cevabı bu değil" diyen Derya yan bir bakış attı arkadaşına. "Kaan'ın nişanlısı Gaye ile sorun yaşadık, şöyle ki..." dediği sırada Derya'nın telefonu çalmaya başladı. Arabaya Bluetooth ile bağlı olduğundan ekranda Devran'ın ismi göründü. "Bunu cevaplamam gerek Benan sakın kendini belli etme." diyerek aramayı cevapladı. "Efendim Devran" "Derya Merhaba nasılsın?" "İyiyim, Devran sen nasılsın?" "Eminim iyisindir." Alaylı bi gülüş sesinden sonra devam etti Devran, "Derya biz Muratla gidip Zelfiyi olduğu köyden aldık. Savcı Ela hanımın da yardımıyla kadın sığınma evine yerleştirdik, yarında ifadesi alınacak." İşlerin istediği gibi ilerliyor olması Derya'nın içini rahatlatmıştı. "Sağol Devran sayende gözüm arkada kalmadı." "Yanlız Boran ağa'yı bana güvenme, dün terastan içeri girmeye ikna edemedim, bütün gece elinde mektupla ayazı yedi yine de yerinden kıpırdamadı . Şimdi geldim konağa hâlâ orda oturuyormuş." Derya'nın boğazına bir yumru oturdu. Elindeki bıraktığı mektup olmalıydı. Yine de dik duruşundan ödün vermedi. " Seçimlerinin sonucuna katlanmak zorunda Devran benim yapabileceğim bir şey yok. " " Ben yanına geldim şimdi kapatmam lazım. " " İfadeden sonra haber verirsen sevinirim" dediği sırada geriden bağlama sesi gelmeye başladı. İkisinden de ses çıkmadı bi süre, "Derya kapatma telefonu, yıllar sonra sazı eline almış bunu dinlemen lazım" "Devran buna gerek yok" "Lütfen! Söz veriyorum dinlediğini bilmeyecek"  Kulağına çalınan melodi ile arabayı sağa çekti Derya. Benan sessizce onu izliyordu ikisinin kulağı da ustaca çalınan bağlamanın sesindeydi. Söyle, yağmur çamur değmedi yüreğime Şimdi ben ner'deyim, sen ner'de? Söyle, ay doğmadan düşmesin yaş gözüme Şimdi ben ner'deyim, sen ner'de? Dışarıda kar yağıyor, benim içime yağmur Ağlama, göz bebeğim, biraz daha dur Yüreğine basa basa içimden yâr gidiyor Ağlama, iki gözüm, biraz daha dur Boran'ın sesini duyan Derya gözlerini kapattı, biliyordu ki açsa göz yaşlarına engel olamayacaktı. Yine de yanaklarına süzülen damlalara engel olamadı. Bu yaşadıkları ayrılık ne kadar anlamsızdı, kollarını boynuna sarıp sıcağında kaybolmak şuan tek isteğiydi. İki günde nefesi kesilecek kadar çok özlemişti ama ayrılık Derya'nın tercihi değildi. Sesi o kadar güzel, söylediği şarkı o kadar anlamlıydı ki, yüreği titredi Derya'nın. Ondan ayrı kalmanın bu kadar zor olacağını tahmin bile edemezdi. Şimdi o bağlama çalarken kendi evlerinde olmak, onu izleyip gözlerinin içinde kaybolmak vardı. Mutluluk, tadınca vazgeçilmez oluyor, insanın canı her zamankinden fazla yanıyordu. Boran'ın sanki yaşayarak söylediği şarkı, Derya'nın kalbini sıcacık yapmıştı. Öyle ki müziğin sesi kesilip telefon kapanınca buz tuttu bütün bedeni. Üst dudağını dişleri arasında ezerek içine düştüğü duygu selinden sıyrılmaya çalıştı. Derin bi nefes alıp, yutkundu. Benan'a çevirdi bakışını, saatlerdir karşısında güçlü durmaya çalıştığı arkadaşı elindeki mendili uzattı sadece. Kendini biraz toparlayınca yollarına devam ettiler. Eski yerleşim yerlerine yakın olan dört katlı apartmanın önünde durdular. "Canım daha iyi misin?" Aynadan kendine baktı Derya biraz gözleri kızarmıştı ama kötü görünmüyordu. "İyiyim canım beklemeyelim geç kaldık zaten ayıp olmasın." "Ne zaman istersen kalkarız, kendini zorlama tamam mı?" "Tamam güzelim, gerçekten iyiyim." Benan eline aldığı tatlı paketiyle indi arabadan, "iyi ki tatlıyı yoldan alalım demedik, Boran ağa aklımızı aldı vallahi unuturduk." deyip kıkırdadı. "Benannn!" dedi sesini biraz yükselterek. "Ne Benan, adamı yakmış küle çevirmişsin. O nasıl içten şarkı söylemektir, benim canım yandı dinlerken. Ahmet Kaya yaşasa tebrik ederdi." Derya imâlı bir bakış attı, "Sen çık bakayım yukarı da sen kimleri kül etmişsin bir bakalım." "Deryaaaa!" "Var burda bişeyler, benden kaçmaz biliyorsun." deyip apartmanı işaret ederek merdivenleri çıkmaya başladı. En üst kata vardıklarında zile basıp beklemeye başladılar. Çok da sürmedi, güler yüzlü ve oldukça neşeli, uzun saçları beline yakın, esmer güzeli bir genç kız kapıyı açtı. " Oyyyy ablaların gülü gelmiş nasıl özledim, nasıl özledim" diyerek Benan'a sarılıp sağa sola sallamaya başladı. Öyle ki seviyor mu? Dövüyor mu bilemedi Derya. "Kızım boynumu kıracaksın, ablasız kalacaksın haa!" derken zorda olsa ayrılan ikiliden Yasemin içeriye seslendi, "Nermin Sultan, Benan ablamlar geldi."Çoğul eki olarak anılmak Derya'ya komik gelse de içeri geçerken samimi ortamı fark etmemek elde değildi. O sıkı sarılmadan da nasibini aldı tabii. Önünde önlüğü, başında geriden bağladığı yemenisi ile minyon, zarif yapılı tipik iç Anadolu insanı olan kadın kollarını açarak yanlarına geldi. "Benan çok özletiyorsun kızım." diyerek sarıldı. Gerçek annesi böyle sarılmamıştı Benan'a. "Geldim Nermin Sultan, bak sana en sevdiğim arkadaşımı da misafir getirdim. Derya" diyerek tanıştırdı. Kadının sıcacık kucaklaması bu kez Derya'yı buldu. "Hoş geldin yavrum" deyip Benan'a döndü. "Sen misafir misin ki Derya kızım misafir olsun. Sen bu evin kızısın, arkadaşında başımın tacı." Aralarında ki ilişkinin sıcaklığı ve gerçekliği çok belliydi. Ne olmuştu da Benan bu güzel aileden kopmak zorunda kalmıştı? Avukat damarında ki merak Derya'yı ele geçirmişti bile. Beraberce mutfağa adımladılar. Mantılar hazır pişmeyi beklerken, masa çoktan kurulmuş çeşit çeşit salata ve mezelerle göz dolduruyordu. Belli ki Nermin Sultan gerçekten becerikli ve misafir perver bir kadındı. "Yardım edilecek birşey var mı?" Derya'nın sorusu ile Benan da hareketlendi. "Gel önce ellerimizi yıkayalım" diyerek kendi evindeymiş gibi lavabonun yolunu gösterdi arkadaşına, Aynadan kendini gören Derya görüntüden pek memnun olmadı. Arabanın karanlığında anlamasa da rengi benzi atmıştı. "Sen elini yıkayıp geç, ben yüzüme biraz renk vereyim" diyerek önceliği Benan'a verdi. Arkasından çantasını açıp ufak bi makyaj yaptı. Boran'ın sesini duymak onu fena dağıtmıştı. Biraz oyalanıp kendini toparlayınca çıkıp mutfağa yöneldiği sırada Barlas'ın kapıya yaslanmış içeride ki üç kadını izlediğini fark etti. Hanımların varlığının farkında olmadı çok belli ki şakalaşmaları, Yasemin'in ve Benan'ın kahkahaları mutfağı çınlatıyordu. Derya olduğu yerde kaldı, kendini fark ettirse mi bilemedi. Küçük bi öksürükle boğazını temizlediğin de Barlas hızla toparlanıp ona döndü. Suç üstü yakalanmış gibi bir hali vardı. O âna kadar Derya'nın varlığını unutmuştu. "Hoş geldiniz Derya hanım." diyerek elini uzattı. "Hoş buldum hocam" diyerek mutfağa doğru adımladı. O sırada Benan da mutfak kapısına doğru gelmişti. "Sende hoş geldin Benan." dediğinde Derya, genç adamın Benan'ı gizliden izlediğine emin oldu. Onlar da tokalaştıktan sonra, "Derya bil bakalım tatlı olarak Yasemin bize ne yapmış." "Bana sorduğuna göre kesin çikolatalı" dedi Derya gülerek. Yasemin ballandırarak, "Hemde bol çikolatalı..." deyip dudaklarını yaladı. Nermin Sultan güldü, "Bak ben baklava açacaktım bu kara kız tutturdu profiterol yapalım diye, demek Derya'nın sevdiği içine doğmuş." "Yasemin bugün moralimi başka hiçbirşey düzeltemezdi. Gel sen boşver Benan'ı biz daha iyi anlaşırız." kolunu genç kızın omzuna atan Derya ortama çabuk uyum sağlamıştı. "Sen de mi çikolatayı çok seviyorsun Derya abla?" "Hem de nasıl? " Yasemin de çok sever hatta esmerliğinde çikolatanın payı var. Yedikçe çikolata gibi oldu" diyen Barlas kardeşini kızdırmayı seviyor gibiydi. "Aşk olsun abi, bazen gerçekten evlatlık olduğumu düşünüyorum. Allah'tan halamın kopyasıyım da bu düşüncem uzun sürmüyor." Atışmaları güldürürken Yasemin bu kez abisinin kollarına sığındı. Kardeşinin şakağına öpücük bırakan adam şevkatliydi, "Aşk olsun, ben çok tatlı olduğun için öyle dedim. Esmer güzelim" deyip gönlünü aldı. Beraberce mantıları kaynayan suya teslim ettiler. Onlar pişerken evin diğer oğulları Kaan, Hakan ve evin babası Semih beyde gelmişlerdi. Hakan en az Yasemin kadar neşeliyken, Kaan'ın durgunluğu ilk defa tanıyan biri için bile fark edilir haldeydi. Yemek neşeyle yendi, sohbet o kadar keyifliydi ki Derya'ya bile kısa süreliğine sorunlarını unutturmuştu. Sofra toplanırken beyler mutfaktan çıkmışlardı. Hanımlar el birliğiyle ortalığı toparlarken Kaan'ın sesi ile ona döndüler, "Benan balkonda iki dakika konuşabilir miyiz?" Şaşırdığı belli olsa da ev sahibi olan genç adamı kırmadı, "Konuşabiliriz tabii." Yasemin sandalyenin üzerinde ki şalı Benan'a sardı hızlıca. İkisi mutfaktan açılan kapı ile büyük balkona çıktıklarında Derya konuyu bildiklerine emin olduğu anne kıza birşey sormadı. Benan'ın ifadesini alacaktı nasıl olsa. Gerçekten kısa süren konuşmadan sonra Kaan içeri girdiğinde yüzünde değişen bi ifade yoktu. Ardından Benan girdi fakat kafasının karışıklığı yüzünden okunuyordu. Mutfak kapısını kapatıp anne kıza döndü. "Gaye hanım buraya gelemediği için sorun çıkarıyormuş." deyip yanaklarını şişirip serbest bıraktı. "Biliyorum kızım çocuk iki arada kaldı. Barlas, O kız bu eve ayak basmayacak dedi bir kere ölse geri adım atmaz. Sen de taşınmam diye ısrar ediyorsun kendince çok haklısın." Konu devam edecekti ki Derya olaya el koydu. "Şu konuyu en başından anlatın bakalım" diyerek Yasemin'i kolundan tutarak sandalyeye oturtup, karşısına oturdu. "Benan ablam bizim üstteki evde kalıcaktı ama Kaan abimin nişanlısı kıskançlık edip canını sıktı." deyip gözlerini Benan'a çevirdi. "Hatta terbiye sınırını da oldukça aşmış haspam." Yasemin'in sinirini kontrol edemeyeceğini anlayan Nermin hanım, "Benan kızım da temizleyip hazırladığı evi bırakıp gitti. Tabii bunları duyunca Barlas delirdi. Benim misafirime bunu nasıl yakıştırırsın deyip, Benan yukarıya taşınana kadar Gaye de bu eve ayak basmayacak dedi. Şimdi Kaan nişanlısıyla abisi arasında kaldı." Derya kendi içinde kısa bir durum analizi yaptı. Belli ki kız Benan'ı kendine rakip görmüştü. Arkadaşını iyi tanıyan Derya, nişanlı bir adama yan gözle bile bakmayacağına adı kadar eminken, ailenin de Gaye denen kıza tavırlı konuşmaları sorunun kimden kaynaklandığını belli ediyordu. Benan'a dönerek, "Biz seninle tanıştığımız günden beri bir arpa boyu yol gidememişiz. Nasıl onun istediğinin olmasını kabul edersin. Bu yaptığının o kızın imâ ettiği şeyi kabullenmekten ne farkı var. Asla o evden çıkmamalıydın." Benan sıkıntılı bir nefes verdi, "Derya kız benden önce o evde kalıyordu. Sonra benimle beraber kalmak istedi, bende mecburen uzaklaştım. Yoksa katil olmam an meselesiydi." Kafalar karışmaya başlayınca Nermin hanım araya girdi, "Gaye bizim kiracımızdı, Kaanla bu yaz nişanlandılar. Ailesi de artık burda kalmasını uygun bulmadı yurtta kalıyor. Fakat Benan gelince onunla kalmak istedi. İşler karıştı. " " Şu evi görebilir miyim?" dediği sırada Barlas mutfağa giriş yaptı, "Hangi evi?" diyerek merakını dile getirirken Benan araya girdi. "Üst kattan bahsediyor." Barlas'ın gözleri ışıldarken, Yasemin anahtarı alıp gelmişti bile. "Hadi çıkalım Derya abla, sen Benan ablamı ikna edersin." "Eee tabii gülüm avukatım ben, ikna etmek benim işim." İkili kol kola girip Benan'ı arkada bırakırken Barlas da peşlerine düşmüştü bile. Üst kata gelip karşı dairenin kapısında durdular. Yasemin kapıyı açıp ışıkları yaktı. İçeri adım atan dörtlü eve göz gezdiren Derya'yı izliyordu. Oldukça geniş hol, sağda güzel bir mutfak yanında oturma odası, kapının tam karşısında çift kişilik yatak odası ve sol tarafta kalan banyo ile çok küçük sayılmayacak sevimli bir daireydi. Hele ki mutfaktan çıkılan teras şahaneydi. "Bence yarın taşınalım bayıldım ben buraya." Benan gözlerini büyüterek Derya'ya kaş göz işareti yapsa da pek etkili olmamıştı. "Oleyyyyy bee aslan Derya ablam idolümsün." diyen Yasemin boynuna sarılmıştı bile. "Güzel diyorsunda canım, sen nerde kalacaksın tek yatak odası var gördüğün gibi" diyen Benan bulduğu son mazerete sığınmıştı. "Sanki kaldığın apartta iki oda var orası da aynı, orda da kanepede yatacaktım burda da yatarım, ben alçak gönüllü bir hanım ağayım." Benan, Derya'nın haklılığı karşısında surat asarken, "Ne hanım ağası Derya abla?" diyen genç kız merak içindeydi. "Hanım efendinin kocası Mardin ağası olurda" diyerek açıklama yaptı Benan. "Şakaaa! Sen evli misin? Kim bu şanslı ağa, gerçekten ağa mı? Ayyy resmi yok mu? Sen çok güzelsin, yanına yakışıyor mu? Bak kıronun teki değil inşallah. Eee sen niye Benan ablayla kalıyorsun ki?" Yasemin hızını almış giderken Barlas durdurmazsa bu soruların sonunun gelmeyeceğini bildiği için araya girdi. " Abicimmm! Sakin mi olsan biraz darlama Derya hanımı." Genç kızın heyecanı hepsini güldürse de Benan hala kararsızdı. " Biz aşağı inelim siz aranızda konuşun, bence avukat hanımı dinlemelisin." diyen Barlas kardeşi ile evden çıkıp kapıyı kapattı. Baş başa kalan ikiliden ilk konuşan Derya oldu. "O kız yüzünden kendini bu kadar güzel bir aileden mahrum etmene izin vermeyeceğim Benan." "Kız bana yağlı kapı arıyorsun dedi Derya, burada olursam illa ki karşılacağım katil mi olayım?" Derya gözlerini devirdi, "Kızım İzmir'in yarısı babanın ne yağlı kapısı! Sen kendini bilmiyor musun da saçma sapan ergen tipleri atan bir kızın lafıyla hareket ediyorsun?" "Babamla tüm ilişkilerimi kestim canım biliyorsun. Züğürt bir öğretmenim ben." "Neyse ne! Yarın buraya taşınıyoruz nokta." deyip sinsice gülümsedi. "Sen o kızı bana bırak zevkle ilgileneceğim." "Tamam ama benimle uyursun öyle kanepede olmaz." "Yok kızım ne uyucam senle evli barklı kadınım ben, gece sana sarılırım Boran diye albaşına belayı." Benan gülerken, "Oyyy taze gelinim benim doyamadın mı sen kocacığına?" Derya'nın gözleri doldu, "Çok özledim Benan, kokusunu bile özledim." Arkadaşının sarıp sarmaladığı Derya, yine herkesin hayatına dokunan, mutlu olmaları için çabalayan kadındı. Bir kendi aşkına şifa olamamıştı. Benan'ın çalan telefonu onları ayırdığın da, "Bu kim ki?" Derya ekrana baktı anlık merakla... Tanıdık numarayla dudakları aralandı. "Boran..." 💠💠💠💠💠💠💠 Bölüm nasıldı? Barlas ve ailesini sevdiniz mi? Boran, Derya'yı bulabilecek mi? Derya, Boran'ı affetsin mi? Yıldıza basmayı unutmayın ⭐⭐⭐💞💞💞 |
0% |