Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@zamansizim84

Narin 'in attığı çiçek bi kaç kişiden sıçrayıp tam Tuğra'nın önüne düştü.


Tuğra da çiçeği kaptığı gibi soluğu Derya'nın yanında aldı.


Çiçeği Derya' ya uzatırken,


"Deyya benimle evlenir misin? Seni konağa götüyelim. Noluyyyy?"


Herkes bu minik çapkına kahkahalarla gülerken, Derya da sarılıp öpmüştü Tuğra'yı


O arada Duru gelmiş


"Halamı götüremezsin seni öldürürüm" deyip Tuğra'ya vurmaya başlamış ikisini ayırmak hiç kolay olmamıştı.


Salon neredeyse boşalmış kalan yakınlar fotoğraf çekimi ile meşguldü.


Derya gelin odasının yanındaki terasa çıktı. Çantasından sigara çıkardı ama çakmağını bulamadı. Söylenerek paketi çantaya atıyordu ki Boran elindeki çakmağı terasın korkuluğuna bırakıp bi kaç adım uzaklaşarak kollarını korkuluklara yasladı. Derya sigarasını yakıp çakmağı onun yaptığı gibi korkuluğu bıraktı.


Sigaradan bir kaç nefes çekti,

"Baban düşündüğümden de kararlı. İlk defa ne yapacağımı şaşırmış durumdayım. Bunu itiraf etmek beni deli ediyor."


"Bu elbiseyle bile caymadıysa daha da caymaz." dedi Boran. Derya'ya bakmadan konuşuyordu.


"Hep böyle komik misiniz Boran ağam? " Boran'dan ses gelmeyince Derya aklındakileri söyleyi verdi. Akıl almak istiyordu ama kimseye durumu anlatamıyor du ki.


"Tek bir şey onu vazgeçirebilir. Eski nişanlıma dönersem umudunu kaybeder." Derya bunu söylerken gözlerinden akan yaşlara mani olamıyordu. Kimsenin yanında ağlamazdı oysa...


Boran duyduğunu anlamaya çalıştı bi süre.


"Onunla ne yaşadım neden ayrıldın bilmiyorum Derya, ama şu haline bakınca bu da senin canını daha çok yakacak belli ki. Babam seninle ilgili bi araştırma yaptırmış. Buna Korhan da dahil. Onun ne karaktersiz olduğu belli. Başka bir çözüm buluruz acele ile hareket edip kendini daha zor duruma düşürme derim. "


Derya bunu zaten istemiyordu. Yaptığı şey beyin fırtınasıydı aslında. Çaresizken her fikir değerlendirilebilir geliyordu sadece.


" Haklısın şuanda sağlıklı düşünemiyorum. Dans ederken tek vazgeçişinin bu olacağını söyleyince... Denize düşen yılana sarılır hesabı aklıma geldi sadece. " yapacağı bişey değildi gerçekten ama çaresizlik her fikri değerli kılıyordu.


" Bak benim daha iyi bi fikrim var. Tuğra seni kaçırsın, zaten sana yanık. Bayram bey seni konağa gelin edicem demiyor mu? Konaksa aynı konak hem damat daha yakışıklı. "


" Doğru söylersin Boran ağam böyle kısmet kaçırılır mı? Hem yakışıklı hem romantik. Tuğra beni kaçırsın yada ben onu kaçırıyım" derken Derya gülüyordu.

Boran da istemsizce güldü.


"Haa şöyle sakin olalım. Derya biz birazdan yola çıkıyoruz. Sakın benimle yada Zeynep ile konuşmadan bir şey yapma biraz zamana bırakalım. Salim kafa ile düşünelim."


"Sağol desteğin için. Zeynep de numaram var bi çözüm bulursanız haber verin."


Misafirleri yolcu ettiler. Bir sürü soru işareti havaya asılı kalmış Derya hangisinin ucundan tutacağını bilmez halde kaldı geride.


Aradan geçen zamanda Yusuf Mardin de iş aramaya başladı. Ama pek umutlu değildi. Her yere başvuruyordu fakat sonuç alamıyordu. Tabii ki Boran'ın iş bulmasını engellediğinden bi haberdi.


Derya kendini işe vermiş mahkemeden mahkemeye koşuyor, elinden bişey gelmemesi onu ayrıca üzüyordu. Sadece Boran'ı arayıp Yusuf'un iş bulmasına engel olmasını istemişti. Boranla artık arkadaşça bir sohbet içindeydiler. Düştükleri durumdan beraberce kurtulmaya çalışıyorlardı.


Zeynep ise ruh gibi konağın içinde o odadan o odaya sürükleniyor. Zorla yemek yiyor, zor uyuyordu.


Boran ara ara babasının nabzını yokluyor fakat Bayram ağa Nuh diyor peygamber demiyordu. Ne yapacağını şaşırmış halde günden güne eriyen kız kardeşine çözüm bulamamak onu kahrediyordu.


Aradan 2 ay geçmiş. Bi arpa boyu yol gidilememişti.


Konakta akşam yemeği için herkes sofrada toplanmış Bayram ağanın afiyet olsun deyişiyle yemeğe başlanmıştı. Zeynep yemeğiyle oynarken Boran onu izliyordu.


Bayram ağa söze girdi

"Dilber hanım hazırlık yapın yarın akşam misafirlerimiz var. Hasan ağanın oğlu Cemil için Zeyneb'i istemeye gelecekler."


Zeyneb'in elindeki çatal tabağına düştü. Gözünden akan yaşları gizlemek için başını daha da eğdi.


"Ne görücüsü baba nereden çıktı şimdi" dedi Boran.


"Kızı olan eve görücü gelir oğlum bu işin düzeni bu" dedi Dilber hanım sesi gayet neşeliydi.


"müsadenizle" deyip sofradan kalktı Zeynep, dolan gözleriyle önünü zor görür haldeydi. Şilan da onun peşinden çıktı. Odasına götürdü Zeynebi fakat ne kadar dil dökse de ne konuşturabildi ne de göz yaşını dindirebildi.


Boran terasta bi oyana bi bu yana yürüyor babasına olan sinirini bir türlü bastıramıyordu.


Sonunda çıktı konaktan her canı sıkıldığında gittiği tepeye gitti. Bağırdı, çağırdı, saydı sövdü. Öfkesini bir nebze olsun dindirmeye çalıştı.


Bi kaç saat sonra konağa döndü. Zeynep'in yanına çıktı. Odasının ışığı yanmıyordu ama yatmadan görmek istedi kardeşini. Uyuduğunu düşünerek sessizce içeri girdi. Zeynep yatağın üzerinde kapıya sırtı dönük şekilde oturuyordu. Korkutmamak için seslendi.

"Güzelim uyumadın mı?"

Gidip yanına oturdu. Zeynep elinde boş bir bardakla gözlerini karşı duvara dikmiş sadece bakıyordu, gözlerinden akan yaşları elinin tersiyle sildikten sonra abisine döndü.


"Abi, babama söyle ben ölünce hiç üzülmesin olur mu?"


Boran donup kaldı gözleri önce kardeşinin elindeki bardağa gitti sonra yandaki sehpadaki ilaç şişesini fark etti. Şişeye attı hemen elini salladı açıp avucuna dökmeye çalıştı ama şişe boştu. Zeynep halaa karşıdaki duvara bakıyordu.


" Zeynep içmedin bu ilaçları değil mi güzelim. Zeynep sana diyorum bana cevap ver."


"Abi Yusuf 'a da söyle hiç üzülmesin. Evlensin çocukları olsun kızı olursa adını Dilan koysunlar. Söyle bunları ona tamam mı abii."


Boran olayın şokunu atlatır atlatmaz kardeşinin üzerine bişey alıp hemen hastaneye doğru yola çıktı. Zeynep'in bilinci yavaş yavaş kapanırken. Boran bir kez daha en yakınıyla sınanıyordu. İçine düşen ateşin tarifi yoktu. Sürebildiği kadar hızlı sürdü arabayı. Acilin önüne geldiklerinde kucakladı Zeynep'i yardım istedi. Hemen sedye getirip aldılar ilacın şişesini doktora uzattı.


"hepsini içmiş" diyebildi sadece.


Boran orda ne kadar kaldı kaç saat kaç dakika farkında değildi. Sanki dakikalar akmıyordu. 'Ya kardeşimde giderse beni bırakıp, bu acıyla nasıl yaşarım.' aklını kaçıracak gibiydi.


İçerden çıkan doktorla bir anda sıçradı yerinden.

Sormaya korkuyordu. 


"Hastamızı zamanında getirmişsiniz. Midesini yıkadık. Birazdan kendine gelir. Korkulucak bir durumum kalmadı sakin olun."


Derin bi nefes aldı Boran, ya gitmeseydi Zeynep'in yanına ya daha geç bulsaydı. Gözlerinden akan yaşlara mani olamıyordu. Kendini dışarı attı duvarları yumrukladı. Bir kuytuya çöküp hıçkıra hıçkıra ağladı. Sanki Elif'ten beri içinde tuttuğu bütün acı zehir olmuş gözlerinden akıyordu. İntikam ateşiyle öyle yanıp tutuşmuştu ki adeta taş kesilmiş. İçindeki acının gözlerinden akıp gitmesine müsade etmemişti.


Biraz sakinleşince içeri girip Zeynep'in yanına gitti. Abisinin halini gören Zeynep ne yapacağını bilemedi.


"Abim çok özür dilerim, ben bunu nasıl yaptım sanki kendimde değildim. Sana bunları nasıl yaşattım ben. Nolur üzülme bak ben iyiyim. Bi daha asla böyle bişey olmıycak."


"En yakın zamanda Yusufla evleneceksin. Babam da bize bu yaşattığının hesabını verecek merak etme sen."


"Abi sakın babam ölür üzüntüsünden, ben bir cahillik ettim sen bana uyma. Bak bu olay ikimizin arasında kalıcak. O kıyamaz ki bana seni ikna etmek için bile demiş olabilir."


O sırada doktor gelip çıkabileceklerini söyledi.


Konağa gelince Zeynep'i sessizce odasına çıkardı. Kapıdaki korumaları da bu konudan kimsenin haberi olmayacak diye uyardı. Sabah çoktan olmuştu.


Babasının yanına çıktı. Tam kapıyı çalacakken içerden gelen tartışma seslerini duydu. Babasıyla annesi tartışıyordu. Belki de hayatın da ilk kez onların tartıştığına şahit oluyordu.


"Vermeyeceğim Zeynep'i ısrar etme Dilber. Zeynep kimi seviyorsa onunla evlenecek."


"Madem kızı vermeyeceksin insanları niye buyur ediyorsun. Taa Nevşehirlere sürükledin bizi noldu. Vermiyorum kızımı dedin geçtin köşeye. Şimdi de Hasan ağalar gelecek ama kızı vermeyecem diyorsun. İyice çocuk oyuncağına döndürdün bu işi."


"Zeynep'i Yusuf'a vereceğim ama zamanı var. Haaa madem ısrar ettin hiç hoşuna gitmeyecek bişey söyliyim sana Derya'yı da Boran'a gelin getireceğim."


"Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Bayram ağa! Ölürümde sokmam o yılanı bu konağa. Ne adet bilir ne töre bilir."


" Boran benim sözümü çiğnemez. Şurda ne kadar ömrüm kaldı ki, oğlumun yüzü yülsün diye ben bunca zamandır karşıma aldığım berdele bile sığınacak haldeyim. Ben bu iş olacak dedim olacak. Senin o kafandaki gelin namzetlerin benim oğlumun yaralı yüreğini iyi edemez."


" Sen o kızda Dilan'ı görüyorsun. İstiyorsun ki hep gözünün önünde olsun. Bayram ağa unutma Dilan öldü, sen bacını seçtiğim gün öldü Dilan. "


Bayram ağa hışımla odadan çıktı, Boran son anda yandaki odaya atmıştı kendini. Babasının elinde silah terasda bi sağa bi sola gidişini izledi. Dilber hanım kapının önüne çıktı. Onu gören Bayram ağa iki el havaya ateş etti.


" Birrr daha onun adını ağzına almayacaksın. Ben nasıl ki 30 senedir anmıyorsam sende anmayacaksın" gözlerinden ateş çıkıyordu adeta Bayram ağanın. Konaktan çıkıp gitti. Dilber hanım sessizce odasına girip kapısını kapattı.


Savaşların en zorunu o yaşıyordu aslında. Yıllardır bir ölüyle savaşıyordu. Asla kazanamayacağını bile bile.


Boran duyduklarının şokuyla bir zaman oturdu çalışma odasında. Korkudan kimse başını avluya uzatamıyordu. Kimdi bu Dilan nasıl oluyorda Dilber hanım sırf ona benzediğini için Derya'dan bu denli nefret ediyordu.


Hemen odadan çıkıp Zeynep babannenin odasına geldi.


"Babannem günaydın sultanım nasılsın?"


" Hoş geldin Boran'ım. Baban niye dellendi oğlum sabah sabah."


"Annemle tartıştılar"


"Babanı o kadar dellendirecek ne dedi ki anan."


"Babannem ben onların kavgasına kulak misafiri oldum ama inan ki bile isteye dinlemedim. Konuşulanları duyunca ayrılamadım oradan."


"Sen kendini bana mı anlatırsın deli oğlan, ben senin içini bilirim. Ne duydun ki sabah bu saate kapımda bittin."


"Babanne Dilan kimdir? Babam, anneme ismini andı diye silah çekti."


" O defter nasıl açıldı ki sen onu de bana."


Boran en başından anlattı olanları babasının Derya ile evlenmesi için yaptığı baskıyı, annesinin Derya'yı ölsem konağa sokmam deyişini.


" O kızı bu konağa getirme Boran, Elif'imin akıbetini uğramasınan korkarım. Hırsız içerden olunca kapı kilit tutmaz bilmez misin?"


" Ne demek hırsız içerden babanne sen dediğinin ne kapıya çıktığını bilir misin?"


"Bak oğlum en başından anlatayım da dinle amma bu diyeceklerim senle mezara gidecek kimseye demeyeceksin. Ben bu yükü taşımaktan yoruldum."


Boran babannesin yanına oturdu anlatıcaklarını dinlemeye başladı.


"Babanla Dilan birbirine vurgundu oğul. O Dilan'ı bir gören bi daha unutamazdı öyle güzeldi. Bir ata binerdi cümlesi arkasında yetişemezdi. Bir söz ederdi aklı ile aklını alırdı insanın. Ne demişler bahtın güzel olsun."

Zeynep babanne dolan gözlerini sildi. Devam etti anlatmaya

" Havva halan, Dilber' in kardeşi Mustafa ya gönül vermiş. Dilber de Bayram'a yanık. Bu ikisi düzen kurmuş oğlum. Havvayla Mustafa kaçtı önce. Bir iki gün kayboldular. Sonra bile isteye yakalattılar kendilerini. Aşiret toplandı karar çıktı. Bayramla Dilber berdelle evlenecek, Mustafa ile Havva nın canı kurtulacak. "


Boran duyduklarını hazmedemezken kalkıp odanın içinde dolanmaya başladı.


" Baban çaresiz kabul etti. Etti ama o gün bitti Bayram. Berdel haberi duyulunca... Dilan canına kıymış oğul." anlattıklarının ağırlığıyla sesi kısılıyor nefesi kesiliyordu.


" Dilan'ın kanı halanla, ananın elindedir oğlum. İstediklerini almak için hiç bir fenalıktan geri durmaz o ikisi. Bunları baban bilmez. Bu saatten sonra da bilmesin."


" Herkes ettiğini bulur. Havva doyamadı Mustafa ya elinde Şilan ile dul kaldığında 5 sene olmuştu evleneli. Baban ananı saydı, el üstünde tuttu. Bu olanlarda Dilber'in ne suçu var dedi. Konağına hanım yaptı. Ama sevemedi, bir gün gözüne, gözünün içi ışıldayarak bakmadı. Sevgisizlikten kurudu Dilber . Buz gibi donuk bir kadın oldu. Yıllar yılı Dilan'ın ölüsüyle savaşır. "


Boran, annesi ile halasının bu kadar ileri gidebilmesine inanamazken sordu.


" Elifle ne ilgisi var babanne ne demek istedin hırsız içerde derken. "


" O işi çözemedim oğul. Ama bende bunca yılı yaşadıysam o katil bu konağın içinde hangisi yaptı niye yaptı bilmem. Oğlum Derya'nın da akibetinden korkarım. O kız Dilan'ın kopyası. Güzelliği benzer huyu da benzer. Ona da kötülük ederler diye korkarım. "


Boran başı ellerinin arasında oturdu uzun zaman. Duyduklarıyla nasıl yaşayacaktı. Nasıl bişey olmamış gibi yüzlerine bakacaktı. Halasıyla annesi el birliği edip babasının hayatını mahvetmişti.


" Babannem sırrın bendedir. Kimseye vermem sırrını ama bundan sonra bu suçu işleyen kimse eskisi kadar rahat ve huzurlu olmayacak onları her dakika vicdan azabıyla kavuracağım."


Telefonu alıp uçak saatlerine baktı. Nevşehir'e 1 saat sonra kalkacak uçaktan bilet aldı. Ufak bi çanta yapıp çıktı konaktan. Bu denklemi çözse çözse Derya çözerdi. Geçen iki ayda birbirlerine çok destek olmuşlardı. Boran'ın baştaki düşüncelerinin aksine Derya akıllı ve soğukkanlı kararlar alabilen bir kızdı. Bu işin içinden nasıl çıkacağını daha önemlisi Elif'in katilini nasıl bulacağını bilmiyordu.


Öğleden sonra saat 3 te Boran Nevşehir'deydi. Hemen bir araç kiralayıp, Derya'yı aradı.


"Boran, kötü bişey yok inşallah"

"Derya ben Nevşehir'deyim müsaitsen görüşebilir miyiz?"


"Şimdi bir duruşmam var yarım saat sonra işim bitmiş olur, nereye geleyim."


"Ben seni adliyenin önünde beklerim."


"Boran, korkmalı mıyım?"


"Bilmiyorum Derya inan bende bilmiyorum."


Duruşmadan çıkan Derya hemen çıkışa yöneldi. Boran arabaya sırtını yaslanmış onu bekliyordu.


Boran'ın halini gören Derya,


"Hoş geldin diyecektim ama pek hoş gelmedin sanırım"


"Derya allak bullak bir haldeyim. Senin dışarıdan bir gözle bakışına çok ihtiyacım var"


"Tamam sakin ol gel şurda bi kafe var bişeyler içelim."


Beraberce yürüyüp kafeye oturdular. Garsona siparişlerini söylediler, Derya söze başladı


"Boran neler oluyor daha fazla korkutma beni anlat lütfen"


"Nerden başlıycağımı bilsem" derin bi nefes aldı. "En iyisi dün akşamdan başlıyarak anlatayım. Babam Zeynep'i başka biriyle evlendireceğini ima etti. Bunun üstüne Zeynep intihara kalkıştı."


"Ne diyorsun Boran sennnn!" ellerini ağzına kapatmış, gözleri kocaman açılmıştı.


"Çok şükür iyi korkma. Olaylar bundan sonra daha da karıştı, ben bunun hesabını babama sormak için kapısına dayandığımda, annemle çok büyük bir kavga ediyorlardı. Aslında blöf yaptığını onları dinlerken öğrendim. Zeynep sevdiğiyle evlenecek sadece vakti var" dedi


"Boran bunların hepsi akşamdan sabaha mı oldu? Zeynep gerçekten iyi mi? Vallahi beynim yandı. Vakti var dediyse bu iyi bişey."


"İyi şükür tam zamanında buldum onu." derin bi nefes aldı. "Daha esas kısma gelmedim. Anneme Derya, benim gelinim olacak hoşuna gitse de gitmese de diye rest çekti"


" Ya arkadaş konu dönüp dolaşıp nasıl bana patladı yine acaba."


"Sen babamın ilk aşkına yani Dilan'a benziyormuşsun."


"Neeeee!!" Derya şoktan şoka girerken bazı şeyleri şimdi daha iyi anlıyordu.


"Bu annenin beni neden öldürmek istediğini açıklar. Bak aydınlandım şimdi. Dilan'a ne olmuş peki, baban neden onunla evlenmemiş"


"Derya annem ve halam Dilan'ın intiharına sebep olmuşlar ve babam bunu bilmiyor "


"Boran sen ne diyorsun?"


Boran babaannesinin anlattıklarını, Elif'in ölümüyle ilgili şüphelerini tek tek anlattı. Kimseye anlatmıycağına söz vermişti ama aklını kaçırmadan bu işi çözmek için Derya'nın bakış açısına ihtiyacı olduğunu hissediyordu.


"Boran baban bu durumu bilmesin. Sevdiğinin ölümüne sebep olan insanla aynı yastığa baş koymuş olmak, ben düşünürken kahroldum."


"Bunun bir bedeli olmalı Derya, yaptıkları yanlarına kalamaz, babam Dilan ismini duyunca aklını yitirecekti. Onu hiç bi zaman o kadar çaresiz görmedim."


Boran ellerini şakaklarına koydu. Başına baskı yaptı. Gözlerini kapattı bir kaç saniye. Gözleri kızarmıştı.


" sen dün gece hiç uyudun mu?


Başını olumsuz anlamda salladı sadece.


"peki yemek yedin mi? 


Derya'nın sorusuyla açlığını fark etti. Dün akşam yemeğinden beri olaylar durmamıştı.


" En son dün akşam yarım kase çorba içtim sanırım. "


" Aferin sana! yani kendini aç bırakınca sorunlar çözülüyor mu? Kalk hadi gidiyoruz. "


" Nereye?" 


" Yemeğe ağam yemeğe."


"Benimle yemeğe mi çıkmak istiyorsunuz Derya hanım?"


"Açlıktan ölecek hala espri peşinde"


Cafeden çıktılar arabaya binip Derya nın tarifiyle restorana geldiler. Yemek siparişi verip kapadokyanın eşsiz manzarasını seyre daldılar. İkisinin de kafası karışmıştı. Derya'nın çalan telefonu sessizliği böldü.


"efendim abi.... Bi misafirim var yemeği onunla yiyeceğim.... Ani gelişti haber veremedim.... Tamam abicim çok gecikmem.... Görüşürüz."


"Telaştan haber vermeyi unuttum. Merak etmişler."


"Sorun olucaksa eve bırakayım hemen"


"Sorun olmaz Boran ağam, haber vermediğim için merak etmişler. Bizim evde kimse kimseye hesap sormaz, sorun çıkarmaz, sadece birbirimizi merak ederiz."


"Bizde pek öyle değil malesef. Hele de hanımlar habersiz evden bile çıkamaz."


"Aşılması gerekenler var demek ki ama asırların düzeni bi günde düzelmez tabii"


"Senin şimdi sinirden köpürüp 'ne izni, niye sizden izin alsınl

ar' diye kükremiş olman gerekmiyor mu avukat hanım?"


" Gerçeklerin benim kükrememle değişmeyeceğini öğreneli çok uzun zaman oldu Boran ağam. Ordan bakınca ergen gibi mi görünüyorum." deyip gülerek arkasına yaslandı.


" Derya " diyen ses gergin ama ümitliydi.


" Efendim" dedi Derya bu gerginliğe anlam veremese de ne diyeceğini merak etmişti.

Boran'ın dudaklarından dökülen sözler ikisi içinde şaşırtıcı oldu,

"BENİMLE EVLENİR MİSİN?"


Loading...
0%