@zamansizim84
|
Boran hayatında ki bütün olumsuzluklara rağmen günler sonra kendini güçlü hissediyordu. Derya'yı bulacak ikisi için yeni bir şehirde yep yeni umutlarla huzurlu bir yuva kuracaktı. Yusuf'un söyledikleri ile kafasında ki bütün taşlar yerine oturmuştu. Günlerce Benan'ı arattı, ancak İzmir de izini bulamadı. Okulunun bitişiyle nişanlanmış sonra sanki buhar olup uçmuş gibiydi. Nişanlandığı adamı takip ettirdiğin de ise hergün başka bir kadınla beraber olan karaktersizin teki olduğunu anladı. Benan ile ilgili bir ip ucu bulamadığında bıraktı peşini. Psikolog Serdar Bey ile seanslara başladı. O günlükte okudukları çok çok ağır şeylerdi. Kimseye bahsedemediği ayrıntılar cam kırığı gibi içine batıyor geceleri uykusunu kaçırıyordu. Kolay değildi ki yaşananlar, Boran'ın her dokunuşundan adi bir tecavüzcü gibi bahseden Elif'in, sevdim dediği adamın tecavüzü sonucu hamile kalmış olması bile kendi başına bir ironiydi. Uğruna Boran'ın hayatını kararttığı adamla mutlu olacağını sanarken, önce şiddet görmüş hırsını alamayan adamın tecavüzü ile Boran'a karşı yaşadığı pişmanlıkları kendi elleriyle yazmıştı o kara kaplı deftere. Bu kadar olayın üstünü örtense Devran'dı. Elif'in konağın yakınında dağılmış halde bulduğunda olayların bir kısmını öğrenmişti. Boran katil olmasın diye Elif'e yardım etmiş toparlanması için elinden geleni yapmıştı. Yurt dışındaki ortaklarla sorun çıkarıp Boran'ı çözmek için acil olarak yolladığında Elif'in durumunu gizlemeyi başarmıştı. Ancak bu yardımın bir tek şartı vardı. Ataması yapıldığında boşanmak istediğini söylen Elif, Boran'ın hayatından sonsuza kadar çıkacaktı. Ne yazık ki işler Devran'ın planladığı gibi gitmedi. Elif'in zehirlenerek öldürülmesi, üstüne hamile oluşu işleri içinden çıkılmaz bir hale getirmişti. Olanları Boran'a anlatamayan Devran kardeşim dediği adamın değmeyecek bir kadın için üzülüşünü yıllarca izlemek zorunda kaldı. Devran ile hesaplaşmaları ağır olmuştu, Derya'nın herşeyi öğrendiği gece kavganın asıl sebebi Boran'dan saklanan gerçeklerdi. Aralarında ki kardeşlik bağı onları birbirinden koparmazken, Boran'ın bunları sindirmesi hiç kolay olmamıştı. Serdar ile yaptıkları her seansla yüklerinden kurtulup biraz daha hafiflediğini, üzerindeki ölü toprağından sıyrıldığını hissediyordu. Sevdiği için toparlanacaktı. Konak ahalisinin Selma'daki değişimin farkına varması ise çok sürmedi. Havva hala ve Şilan ile yakınlaşan genç kadının amacını anlamak zor değildi. Derya'nın gidişi ile kendisine gün doğmasını beklediği çok açıktı. Devran'ı başka hiç birşey Selma'dan bu kadar uzaklaştıramazdı. Halbuki Boran, Derya'nın elinden tutup Mardin'i terk etmek istese de onları ateşe atmamak için gitmemişti. Kendi mutluluğundan önce onları düşünmüştü, evlatları ile mutlu mesut yaşasınlar Selma ailesinin nasıl insanlar olduğunu hiç bilmesin diye gidelim diyememişti Derya'ya. O zaman ki psikolojisi ile zaten Derya'nın da kendisinden kolayca vazgeçeceğini sanmıştı. Şimdiye kadar hep öyle olmuştu sonuçta. 'Bana inansaydın, sana baba demeyecek çocukların annesi olmayacağımı bilirdin' Tek cümle yetmişti yaptığı hatayı anlamasına ama Derya gitmişti bi kere. Öylesine güzel sevilmiş olmayı aklı almıyordu. Serdar'ın desteği ile ayakları yere daha sağlam basan adamın tek hedefi ömrüm dediği kadını bulup kendini affettirmekti. Zeynep'in fikir yürütmesi üzerine Benan'ın atanıp başka şehre gitmiş olma ihtimali akıllarına geldiğinde gerisi de çorap söküğü gibi geldi. Tahmin ettiği gibi Derya onun yanındaydı. Adresi öğrendiği akşam yola çıkmıştı ki Pınar'ın araması ile şaşırsa da açtığı telefonu arabadan konuşacak şekilde ayarladı. Kulağına sadece ortamın gürültüsü gelirken yanlış aradığını düşünerek kapatacağı sıra da Derya'nın söylediği şarkı ile kalakaldı. Bunca yıl herkesten kaçtın En sonunda buldun sandın Ansızın içini açtın "Yapma" dedim yaptın gönül . . . Dinlediği şarkı ile parça parça oldu Boran. Yıktığı kadar yıkıldı, Derya'nın içinin yanışını sesinin her tınısında hissetti. Kararlıydı incittiği her zerresine baharı getirecekti. Yeter ki Derya o şansı versin. Yüzleşmek kolay değildi. Karşısına çıktığında yabancı biri ile konuşuyormuş gibi konuşacaktı Deryası. Soğuk, umursamaz, mesafeli bu dağları nasıl aşacaktı? Fakat hiç beklemediği bir şey oldu. Zeynep'in tarifiyle evi bulduğu zaman, Derya arabasına binip kaçınca anladı onun da gücünün tükendiğini. Bu yüzleşmeye kadının, adamdan çok ihtiyacı vardı. Kızmaya, bağırmaya içindeki zehri atmaya ihtiyacı vardı. Derya kollarında çırpınıp ağlarken, söz verdi kendine her sitemini, edeceği her cefayı çekecek, kırdığı incittiği her anı telafi edecekti. Yeter ki o kapılar yüzüne kapanmasın. İçinde ki ümitle gitmişti Devran'ın yanına dertleşip akıl almaktı niyeti, yanın da Ela savcıyı bulmak sürpriz olmuştu. Fakat esas sürpriz bir kaç dakika sonra telefonuna gelen mesajdı. Boran izlediği video da Derya'nın etrafında arkadaşları ile mutlu olmasına sevinse de bu videonun tanımadığı bir numaradan kendisine yollanmış olmasını içten içe sorguluyordu. Kameranın yön değiştirmesi üzerine ekranda beliren kişi ile şaşırdı. Adamın yüzündeki sinsi gülümseyle eş zamanlı gerildiğini hissetti. Videodan sonra gelen mesaj içine kurt düşürmek içindi. 'Boran ağam gördüğün gibi Derya sensiz çok mutlu, boşluğunu doldurmak sandığımdan da kolay oldu. Bana bu şansı verdiğin için teşekkür ederim.' 'Umut Devagil' Mesajı tekrar tekrar okudu. Her okuduğunda içinde yanan ateş alev aldı. Yaptığı yanlış, bıraktığı boşluk bir adama umut mu olmuştu? Derya'nın mutlu olmasını en çok Boran isterdi ama burda ki hesap çok farklıydı. Açık açık boşluğunu ben doldurdum, Derya bana şans verdi diyordu. Yıllarca verilmeyen şansı yokluğunda arıyordu, Derya'nın zayıf anını kolluyordu belli ki. İyi de Derya onun ilgisini bilirken bu kadar yakının da olmasına bile izin vermezdi. Boğazında oluşan yumru ile yutkunamadı, kazağının boğazını çekiştirip derin bir nefes aldı. Devran neler olduğunu anlamaya çalışırken video da Umut'u görünce tanımıştı. Mesajı da gördüğü için Boran'ın tepkisini takip ediyordu. Kendine güvenip güvenmeyeceğini, kurulan tuzağı görecek kadar akıllı davranmasını bekliyordu. Sessizlik Ela'nın da merakını celbederken, "Kötü bir haber mi aldınız Boran Bey?" Diye sordu. Boran onları duymuyordu, Devran'a döndü bu kez, "Sorun ne?" dediğinde Ela'ya yaklaşan Devran fısıltı ile konuştu. "İki dakika içinde beklediğim tepkiyi vermezse ben müdahale edeceğim. Sessizce bekle lütfen." Dedi usulca. Boran tekrar videoyu açtı sesi azalttığın da tek odaklandığı Derya idi. Pastanın masaya gelişi ile gülen gözleri mumları üflemek için kapanıyordu. O sırada Boran'ın dikkatini çeken dilek tutarken elinin boynuna gitmesi oldu. Mumları üflediğin de elini boynundan çekti. Uzakta olmasına rağmen ışıldayan kolyeyi fark etti. Bu sabah verdiği kolye boynundaydı. Dilek tutarken ona dokunup gözlerini kapatıyordu. Başı bi kere bile kameranın olduğu tarafa dönmeden kayıt sonlandı. Telefonunu masaya bırakan Boran, kendisine merakla bakan ikiliye bir açıklama yapması gerektiğini biliyordu. "Kendime çok kızıyorum Devran, bu adama bana video gönderip bize tuzak kuracak fırsatı ben verdim. Kendi ellerimle hayatımı alt üst ettim." Dediğinde şimdiki aklıyla düşünüyordu. Oysa ki herşeyi alt üst ederken çok derin bir girdabın içinde çırpınıyor, sağlıklı düşünemiyordu. Devran rahat bir nefes aldı, kendine güvenmeyip yine vazgeçerse diye korkmuştu. Fakat Boran eski Boran değildi, Derya'nın sevgisine de, kendini affettirip yeni bir hayat kuracaklarına da inancı tamdı. "Sizin için sorun olmayacaksa şu videoyu ben de izleyebilir miyim?" Diyen Ela'nın merakına yenik düşmesi Devran'ı gülümsetirken, Boran videoyu açıp telefonunu Ela'ya uzattı. Devran, " Hiç birşey yapmayacak mısın?" Diye sordu bu kez. Boran, "Savcı hanım izlesin numarayı engellemeyi düşünüyorum. Bi daha böyle saçmalıklar yapamasın. Ama yüz yüze gelirsek esas o zaman olacaklardan korksun doktor bey." Dedi kendinden ve sevdiğinden emin. Elindeki telefonu Boran'a uzatan Ela, "Açıkçası beni şaşırttınız? Şimdi o adamı yada Derya'yı arayıp bağırıp çağırmanızı beklerdim." Dedi yıllardır mahkeme salonlarında efelenen erkekler hep öyle yapmışlardı. Boran gülümsedi Elacnın beklentisine, "Derya bu herifin yaptığı şeyi duyarsa Umut'u elinden kimse alamaz. Açıkçası ben o zevki kendime saklıyorum. İlk gördüğüm yerde bu yaptığının hesabını soracağım ama şuan ki sinirimle ekmeğine yağ sürmek istemiyorum." Dedi açıklama getirerek. Ela aldığı cevaptan memnundu, "Umarım en kısa zamanda sorunlarınızı çözersiniz. Siz gerçekten güzel bir çift olmuşsunuz." Dedi samimiyetle. Bu sırada Devran'ın telefonu çaldı arayanın Bayram ağa olduğunu görünce hızla cevapladı, "Efendim amca" dediğinde telefonun diğer ucundaki ses telaşlıydı, "Devran, Boran yanında mı?" Diye sordu. "Evet beraberiz." Dedi Devran. Sesinde ki sıkıntı kendini açıkça belli eden Bayram Ağa, "İkinizde hemen konağa gelin!" Dedi. "Amca kötü bir şey mi oldu?" Diye sorduğunda aslında aklına gelen ihtimalleri kafasında sıralamaya başlamıştı bile, "Şilan ortada yok!" Cevabını alınca Zelal ve piyonlarının harekete geçtiğini anlamış oldu, "Hemen geliyoruz amca sakin ol." Dediğinde, "Ne sakinliği oğlum başımıza açılacak işlerden haberin yok gibi konuşursun." Diyen Bayram Ağa sinirle kapattı telefonu. Kafasında kısa bir planlama yapan Devran zaten bekledikleri duruma çok da şaşırmamıştı. Boran'ı uzaklaştırmak için, "Boran durum acil, sen hemen konağa geç, ben Ela hanımı evine bırakıp geliyorum." Diyerek zaman kazandı. Ela'nın yanında durumu çok da sorgulamadı Boran, hızla konağa gitmek için yola çıktı. "Şilan kaçmış olabilir. Büyük ihtimalle planı devreye soktular. Ela hanım bu işten sıyrılabilecek miyiz? " Diye soran Devran'ın gitmesi gerektiğini bilen Ela, "Merak etmeyin, elimizde yeterince kanıt var. Hiç kimse zarar görmeden çözeceğiz bu işi." Dedi kendinden emin. Beraberce restorandan çıktılar. Ela evine geçerken, Devran konağın yolunu tuttu. Bayram ağa ve Boran çalışma odasındaydı kara kara düşünüyorlardı, "Kime kaçmış baba, bu kız kiminle evlenmek istedi de olmaz dedik? Bu yaptığının hiç bir mantığı yok." Dedi herşeyden habersiz Boran. Yaşlı adam sıkıntılıydı ama Boran'ın da bunları bilmesi gerekiyordu, "Cihan Karacahan" dedi öfkeyle. Duyduğu isimle sarsıldı Boran, bu işin çözülmesi için Şilan'ın da Cihan'ın da ölmesi gerekiyordu. Yada Zelal ile berdel olacaktı. "Bildiğin tuzak bu, Zelal'in konağa girmek için kurduğu bir tuzak." Dedi mevzuya ayılması uzun sürmedi. "Biliyorum oğlum da, Derya yok bu işten seni nasıl kurtaracağız. Devran'ın yuvasına sıçramadan, işin içinden nasıl çıkacağız?" Dedi kurulan tuzağı ilk dakikadan çözen yaşlı adam. Devran'ın adı geçtiği gibi karşı çıktı Boran, "Devran bu işten uzak duracak baba o yıllar önce yaptı seçimini, şimdi Selma'nın kimsesi yok diye ezilmesine müsade edemeyiz." Dedi yine kardeşim dediği adamı herşeyin önüne koyarak. "İyi dersin oğul da nasıl?" Dedi Bayram Ağa ağarmış sakallarını sıvazlayarak. "Nasılını bilmem! Ben Derya'nın elinden tutup buraları terketmediysem, Devran'ın yuvası yıkılmasın diye gitmedim. O benim kardeşim baba, olmayan abim benim. Bu zamana kadar hep Devran kolladı beni, ne zaman dağılsam o topladı." Diye yükselen oğluna, "Selma'nın ailesini biliyorsun. Ortaya çıkarsa başımız çok ağrır..." Dedi babası. İçerde bunlar konuşulurken baba oğulun kapıda onları duyan Devran'dan haberleri yoktu. Onlar fark etmeden kendi odasına geçti Devran, duydukları ağırdı. Selma'nın ailesi ile ilgili durumu Boran ne zaman öğrenmişti ki? Devran kaç kez demişti 'Al Derya'yı git! Başka bir yerde mutlu olursunuz' diye. Boran onların mutluluğu için kendinden vazgeçerken, Selma'nın yaptıkları daha çok canını yaktı. Elanın dediği gibi eni sonu batacaklardı belli ki. Derya'yı aradı, "Efendim Devran" "Derya, Şilan kaçmış. Planı uygulamaya başladılar." "Bekliyordum zaten, telefon açıp tehdit etti beni Zelal." "Açık oynuyorlar o zaman" "Aynen öyle, ben yarın Mardin'e geçerim. Ne zaman kendilerini yakalatırlar işte o zaman başlarına gelecekleri izlemek çok keyifli olacak." Derya'nın her zaman ki gibi kendinden emin hali Devran'ı keyiflendirmişti. "Eeee Derya hanım, sabah Boranla görüşmüşsün. Artık barışırsınız?" Az evvel kendinden emin çıkan sesin üzerine hüzün çöktü, "Devran ben onu çok seviyorum. Bunu anlatmama gerek yok biliyorsun zaten. Ama sindiremediğim şeyler var. Hiç çözüm aramadı. Bana fikrimi hiç sormadı. Söyleseydi de ben onun elini bırakmazdım. Bana gidelim buralardan yeni bir dünya kuralım kendimize niye demedi. Ben onunla her yola çıkardım." " Derya bunları konuşalım, hepsinin açıklaması var." Dedi yeni öğrendiği gerçekler boğazına kılçık gibi batarken. " Bu saatten sonra çok da önemli değil Devran. Neyse geldiğimde konuşuruz." Vedalaşıp kapattılar telefonu ama Devran'ın üzerine çöken ağırlık onu ezdi. Hergün Boran'a kızarken, hatta dövüp ağzını burnunu kırarken sessiz kalışına anlam veremiyordu. Şimdi ise kardeşinin kendisi için yaptığı fedakarlık suratına tokat gibi çarpmıştı. Tekrar aşağıya indiğinde, "Devran gel oğlum, Cihan ile kaçmışlar. Bu işin içinden nasıl çıkacağız." Diyen baba yarısına karşı boynu büküktü. Kendi oğlundan ayırmamış hatta daha üstün tuttuğu zamanlar olmuşken şu son yaşananlar canını çok yakıyordu. "Bilmiyorum amca, Hüseyin ağa gelip istese kızı verirdik. Bu yaptıklarının hiç bir açıklaması yok." Dedi rolüne uygun davranıp duygularını geri plana atarak. "Öyle de töre belli, gereğini yapmazsak Doğan benim yerime geçmek için bundan âlâ fırsat bulamaz. Ondan sonra da Doğan ağa'nın insanlara zulmüne dur diyemeyiz. Oluk oluk kan akıtırlar töre diye diye." Bayram ağanın eli sakalına gitti. Düşünse de çıkamadı işin içinden, "Boran, Derya'yı ara durumu anlat. Burda olursa elimiz daha kuvvetli olur." Dedi başka çıkar yol bulamayarak. "Ne diyeyim baba, gelmezsen üstüne kuma gelecek mi diyeyim. Ben ölsem böyle bir şey için Derya'yı aramam. Daha yaptığım hataları telafi edemedim." Dediğinde haklı olduğu gerçeği Bayram Ağa'nın susmasına yetti. Oğlunun söylediğine hak verdi Bayram ağa, en çok da kendisi mahcupdu Derya'ya karşı, "Devran, arttırın önce biz bulursak duyulmadan kapatalım bu mevzuyu. Gelir isterler veririz. Sessizce çözülmüş olur." Dedi bir ümit. Onların niyetini bilse de ses etmedi Devran, "Tamam amca güvenilir adamları çıkardım peşlerine." Diye cevap verdi. Bayram ağa odadan çıkınca Boran ilk iş Devran'a döndü, "Devran sakın bu mevzu Derya'ya gitmeyecek. Bu duruma düşsün istemiyorum." Dedi. Devran ise daha gerçekçiydi, "İyi diyorsun da başka yol mu var. İki ucu pis değnek. Sen kabul etmesen bana teklif edilecek." Dedi iki elini yanlara açarak. Boran terasa çıkıp bi sigara yaktı, "Sen de kabul etmeyeceksin, bu kadını bana takıntılı olduğunu alem biliyor tuzak olduğunu ispat edelim." Dedi çektiği dumanı geri üflerken. "işe yarar mı dersin?" Dedi Devran. "Bak Derya burda olsa, bu kanunun boşluğundan yararlanmak derdi." Diyerek güldü Boran. Devran da gülümsedi, "Doğru dersin kardeş, hukukçu gözüyle öyle. Nasıl geçti ziyaret ümit var mı?" Diye sordu sanki dakikalar önce Derya ile konulmamış gibi. "ümit var mı diye yola çıktık, Umut başımıza bela oldu. Ela hanımın yanında küfürde edemedim içim de kaldı." deyip sağlam bir küfür potporisi ile Umut'un kulaklarını çınlattı. " Tamam oğlum tamam, bütün enerjini küfür de harcama icraatta da lazım olur." deyip omzuna vurdu. Boran'ın yüzü buruşunca, "Sen de iyice kibarcık oldun oğlum vurmadım bile." Dedi elini çekerek. Eli omzuna giden Boran, "Sabah Derya sağ omzuma bayaa çalıştı. Eli çok ağırmış öğrenmiş oldum." Deyince keyiflendi Devran, "Ellerine sağlık bacımın hak etmiştin." Dedi açık açık. Boran ciddileşip, "Çekip vursa gıkım çıkmaz Devran, içinin soğuyacağını bilsem her cefası kabulüm." "Çok mu kızgın?" Diye sordu, "Kızgın, kırgın, öfkeli ama daha çok yorgun gördüm. Bana ceza verdi ama kendide yıprandı. Kafasında benimle hesaplaşması bitmeden bana kapılarını açmaz." Dedi elindeki sigaranın zehrini iliklerine kadar çekerek geceye sigaranın kırmızı ateşini kattı. "Sevdanın aşamayacağı dağ yoktur Boran bunlar da geçecek, yeter ki sen bir daha hata yapma. Hadi git yat dünden beri uykusuzsun gözlerinin altı çöktü iyice. Ben haber gelirse seni uyandırırım." Dedi küçük kardeşine kıyamayan ağabey tavrıyla. İki günlük yorgunluğun üstüne bu olaylar da gelince Boran gerçekten yorgundu. Odasına geçip yatağa bıraktı kendini, kafasında ki soru işaretlerine rağmen uyumaya çalıştı. Ertesi gün öğleden sonra Şilan ve Cihan'ın kaçtığı haberi bütün Mardin de duyulmuştu. Bayram ağanın sessiz sedasız çözme planı suya düştü böylece. Derya ise sabah uçağı ile Mardin'e gelmiş, otele yerleştikten sonra soluğu Ela'nın yanında almıştı. Dosyanın detaylarını uzun uzun konuştular. Hem avukat, hem de savcı gözüyle ellerinde ki delillerin yeterli olacağına inançları tamdı. Zaten birinden biri sorgu da çözülse yeterdi. Burda ki zayif halkanın Şilan olacağını düşünüyorlardı. Öğleden sonra Devran'dan bulunduklarına dair haber geldi. Bir saat sonra ise aşiretin toplanma kararı aldığını, konağın arka kapısından Derya'yı içeri alacağını söyledi. Boran'ın Derya'dan haberi yoktu. Ela ve Polisler içerden gelecek habere göre hareket edeceklerdi. Bir saat sonra Derya Ayşe'nin odasının avluya bakan penceresinden olan biteni izliyordu. "Hanımım Boran ağanın yanın da dursan, bak o kabul etmez berdel falan çok seviyor seni. Nasıl üzüldü sen gidince günlerce kendine gelemedi." Diyen Ayşe'ye gülümsedi Derya, "Yanına çıkmadan önce görmem gereken şeyler var Ayşem sakin ol, kimse benim üstüme kuma gelemez." Dedi kızcağızın pır pır eden yüreğini biraz olsun ferahlatmaya çalıştı. "Selma hanımın üstüne gelsin diyeceğim de Devran ağama da kıyamam. Rabbim Zelal yılanından korusun bizi." Derken kulağını çekip duvara vurdu. "Amin Ayşem, ama korkma bugün bu defter kapanacak." Dedi Derya, tekrar pencereden dışarı odaklandı. Ortalık mahşer yeri gibiydi. Haberi duyan aşiret büyükleri toplanmış. Sözde kaçarken yakalanan aşıklar için hüküm vermek üzere bekliyorlardı. Tabii ki bu işe en çok sevinen Doğan ağaydı. Bayram ağanın yıllardır adalet ile götürdüğü ağalığın Hanoğlullarından kendi aşiretine geçmesi için neler yapmış ama yaşlı kurdu bi türlü tuzağa düşürememişti. Şimdi istediği fırsat altın tepside önündeydi. Bayram ağa berdele razı olmazdı. Hele de gelinlerinin üstüne kuma kabul etmeyeceğini bütün Mardin bilirdi. Töreyi yerine getirmediğin de ağalığı da bırakmak zorunda kalacaktı. Yaşı büyük adamlardan biri, "Bayram ağa bu işin usulü bellidir. Boşa direnmeyin, ya çekin vurun ikisini de yada berdel için konuşalım." Dediğinde Bayram ağadan ses çıkmadı. Gözler ise tek bir kişinin üstündeydi, Boran'ın... O ise kara gözleri daha da kararmış, avlunun ortasında soğuğa rağmen toplamış insanlara aldırış etmeden, dizlerinin üzerine çökmüş Şilan ve Cihan'a yaklaştı. İkisine alaycı tavırla gülüp, silahını belinden çıkardı. Ortada evladının canı varken gözlerine acı ile bakan Hüseyin Karacahan'a çevirdi başını, "Boran oğlum, yapma evladımın canıyla sınama beni." Diye feryat eden yaşlı adama tek bir sorusu vardı, "Sen bu konaktan kız istedin de olmaz mı dedik Hüseyin ağa?" Dedi tek nefeste. Tek nefeste sorulan basit bir soruydu ama cevabı çok canlar yakacaktı. "Oğlum gençler etmiş bir cahillik, bize büyüklük, sana ağabeylik etmek yakışır. Gel bu işi kan dökmeden çözelim." Dedi Hüseyin Karacahan alltan almaktan, hatta yalvarmaktan başka şansı yoktu. Oğlu namlunun ucunda bir baba için yalvarmak da ar değildi. Babası ecel terleri dökerken, Zelal köşede timsah gözyaşları döküyordu gözü Boran'ın üzerindeydi. Uzun boyu, geniş omuzları, sinirlenince daha da kararan gözleri ile bu adam için yıllardır yapmadığı şey kalmamıştı. Şimdi ise sona gelmişlerdi. Zelal'e göre, Şilan için değilse de Devran için kabul edecekti Boran. Boran etraftaki aşiret efradına döndü bu kez, "Kan dökmeden çözelim öyle mi?" Diye sordu. Çoğunluğu yaşlı insanlardan oluşan ahali onayladı hemen, ne kolaydı insanların hayatları üzerine ahkam kesmek. "Hanoğlularını sizde adınız gibi biliyorsunuz ki ailede berdel yapılacak bekâr erkek yok. Ama bende sizin aklınızı iyi biliyorum kuma ile de olsa bu işi çözeriz diye buraya toplandınız." dediğinde hiç bir itiraz gelmedi. Hepsinin aklından geçenler bunlarındı çünkü... "Size kötü bir haberim var ağalar, bırakın Şilan'ın canı için, bütün Mardin yansa ben karımın üstüne kuma gölgesini düşürmem." Dedi tavizsiz. Derya'nın duydukları ile dudakları kıvrıldı. Boran'ın gözlerinin karası zifir karanlık olmuştu yine, bakışı ile korku salıyordu etrafına. Zelal duydukları ile sertçe yutkundu, kendini bırakıp giden kadın için mi bütün aşirete meydan okuyordu bu adam. Aşiret büyüklerinden biri onun iç sesine tercüman oldu, "Oğlum karın seni bırakıp gitmiş, bütün Mardin biliyor olanları. Gel etme kabul et Berdeli" diye şansını zorladığında, Boran elindeki silahın ucuna mermiyi sürüp konuşan adama sadece başını çevirdi, "Benim karım beni bırakmadı!" Dedi söylediğineben çok kendş inanarak. Sesi soğuk havadan da çok üşüttü insanları. "Ağalar, sözünüzü tartıp konuşun, ailesinin yanına gitmesi lazımdı gitti. Bizim ailevi meselemiz kimseyi ilgilendirmez." Diyerek konuya noktayı koydu. Bu kadarı yetti Derya'ya. Boran'ı bu kurtlar sofrasında daha fazla yanlız bırakmaya gönlü el vermedi.Ortalığı saran buz gibi sessizliği bölen Derya'nın topuklu çizmelerinin sesiydi oldu. Üstünde bordo uzun kaşmir paltosu, ayağındaki ince topuklu çizmeleri, at kuyruğu yaptığı karamel saçları. Gözlerinin mavisini daha çok ortaya çıkaran abartısız makyajı ile dupduru güzelliği avluda ki herkesin dikkatini bir anda üstüne topladı. Deminden beri konuşulanları geriden sessizce dinleyen Derya duyacaklarını çoktan duymuştu. Bundan sonrası işin keyifli kısmıydı. Başını gelen sese dönen Boran'ın Derya'yı görmesi ile yüreği ferahladı. Sanki üzerinden tonlarca yük kalktı. Şu olanlara şahit olsun istemezdi ama varlığı öyle bir güç veriyordu ki Boran'ı kimse yıkamazdı. Dışardan duruşunu bozmadı ama içinde bir çocuğun bayram sabahı sevinci vardı. Üzerinde ki bakışlara aldırış etmeden, gözlerini kocasının aşık olduğu kapkara gözlerinden çekmeden yanına geldiğinde, Boran yıkılmaz bir dağ gibiydi artık. Çenesini biraz kaldırıp üstten bir bakış attı avluda ki kendini kanun sanan topluluğa, "Buradayım ağalar, bir sözünüz varsa yüzüme söyleyin." Dedi tüm asaletiyle. Kimseden ses çıkmazken herkes birbirinin yüzüne baktı bir zaman. Sonun da içlerinden kimsenin cesaret edemediğini Doğan ağa seslendirdi, "O zaman berdel Devran'a düşer." Diyerek kendince en büyük kozunu oynayan adam. Bayram ağanın yumuşak karnının Devran olduğunu adı gibi biliyordu. Devran ve Derya bu ihtimalin olmadığını bildiklerinden oldukça rahatlardı. Zelal ve Şilan'ın şaşkınlıklarının yerini sinir alırken hiç beklenmedik bir ses çınladı konağın avlusunda. "Onlar gerçekten evli değil ağalar, kardeşleri için anlaşarak evlenmişler, onların oyunu için beni yakmayın." diyen sesin sahibi Selma'dan başkası değildi. Devran'ın omuzları hayal kırıklığı ile çökerken, "Selma sus!" dediğinde sesi bir bıçak gibi keskinse de Selma'yı susturmaya yetmeyecekti, "Neden susacakmışım? Yalan mı?" diyen kadın ipleri kopardığının farkında bile değildi. Devran'ın sakin kalmayacağını bilen Derya müdahale etmek zorunda kaldı, "Söylediklerinin bir ispatı var mı?" Dedi duruşunu zerre bozmadan, Selma bocaladı, "Siz konuşurken duydum." dedi elinde bişey olmadığını ilan ederek. Bu kadını daha akıllı sanardı halbuki... Derya alaycı bir sesle, "Ne duyduysan yanlış anlamışsın, ben avukatım böyle bir anlaşma yapsam evrakını da ilk günden hazır ederim. Aslında iyi tanırsın beni ama bu ara yanlış insanlarla fazla samimi oldun aklın karışmış sanırım." Diyerek Selma'nın elinde olduğunu sandığı en büyük kozunu pul etti. Selma beklemediği hamle ile sessiz kalırken bu kez Havva hala girdi devreye, " Bana bak avukat hanım, burası Mardin. Selma'nın oğlu var yani bir gelin olarak Hanoğlullarına karşı vazifesini yapmış. Berdel olacaksa senin üzerine kuma gelecek. Selma'yı sahipsiz sanmayın." Dedi törelere sırtını dayayarak. Planları bozulan kadının gözlerinde ki öfke Derya'nın çok hoşuna gitmişti, "Halacım sen kızının canını kurtarma derdin de misin? Yoksa Selma'ya kuma gelmesin diye uğraşırsın." Diye sordu Derya. Öyle rahat, öyle dikti ki sinir bozucu etkisi herkesi rahatsız ediyordu. "Benim yeğenlerim Şilan'ı ortada bırakmaz gelin hanım içim rahat benim" deyip bakışını Boran ve Devran'a çevirdi. Mevzunun uzamasından rahatsız olan Doğan ağa tekrar müdahale etti. "Boran ağa! Devran ağa! Berdeli kabul ediyor musunuz?" Diye sordu. Devran da silahını belinden çıkarıp, Boran'ın yanında ki yerini aldı. " Kabul etmiyoruz." diyen ikili bütün aşirete meydan okuyordu. Havva hanımın paniğini gözleri ele verirken Derya artık müdahale etmesi gerektiğinin farkındaydı. "Yıllar önce Bayram babamın, Dilber hanımın ve Dilan'ın başını yaktığın plan bu sefer tutmadı ha Havva Hala. Şimdi kızının ölümünü izle bakalım." Deyince Havva hala Derya'nın üzerine yürüdü, Boran bir adımda karısının önüne geçti, "Seni öldürürüm Derya, kızımın saçının teline zarar gelse seni öldürürüm." Dedi boş bir tehditle. Derya ise yine ve yeniden oldukça rahattı, hele de Boran önünde bir dağ gibi dikilirken bu kadınların sözleri yok hükmündeydi, "Kızını ateşin ortasına sen attın Havva hanım! Yıllar önce kendini ateşe attığında ki gibi olur sandım ama yanıldın. Nerde yanıldın biliyor musun?" Diye sordu. Konağın avlusunda hayat durmuş herkes bu ikiliyi izliyordu. Bayram ağa duyduklarını anlamaya çalışırken Derya'nın bunları nerden bildiğini sorguluyordu. Derya devam etti, " Ben Dilan değilim" Deyince zamsn durdu sanki "Onun gücü size yetmemiş ölümü seçmiş olabilir ama intikamını ben alacağım sizden. Hem Dilan'ın, hem Bayram ağanın hemde oyunun uğruna harcadığın Dilber hanımın." dediğin de Boran'ın şaşkın gözleri de Derya'daydı. Bayram ağa ileri gelip Derya'nın yanın da durdu, duyduklarına inanamıyordu. Bunca yıl sonra kardeşinin hayatını mahvettiğini, sevdiğinin katili olduğunu duymak çok ağırdı. "Senin gibi kardeş olmaz olsun Havva. İki cihanda da elim yakandadır." dediğinde tutunacak bir yer aradı. Korumalar hemen sandalye getirirken, Dilber hanım ilaçlarla koştu yanlarına, "Bayram ağa, sakin ol kurban olayım. Sinirle sana birşey olacak." Dedi korku ve panikle. Verilen ilacı elindeki su ile yutan adam, yıllardır içine atıldıkları ateşte yanmamak için buz tutmuş Dilber hanıma baktı. Harcanan hayatlarına bir kere daha ah etti, yanına diz çökmüş elini tutan gelinine, "Derya ne yaparsan arkandayım." dedi sadece. Bu desteğin ne demek olduğunu burda herkes çok iyi biliyordu. Şilan korku dolu gözlerle kaldırdı başını, Boran'ın bakışları hiç hoşuna gitmediğinde, "Eee Şilan sırtımdan vuran herkesle hesaplaşacağım demiştim. Senden başlamak kısmetmiş." deyip elindeki silahı Şilan'a doğrulttu. Bu tehdit çözülmeleri içindi ki bu da uzun sürmedi, "Boran, hepsi Zelal'in planıydı ne olur yapma! Biz birbirimizi seviyoruz." Diye feryat eden Şilan sırtını çok yanlış bir dağa yaslamıştı bunu anlaması saniyeler içinde oldu. Cihan başını iki yana sallayıp alaylıca güldü, "Kimseyi sevdiğim yok benim, ben sadece bunca yıldır Zelal'e ettiğin eziyetin intikamı için burdayım." Dedi Boran'a diktiği gözlerinde zerre korku olmadan. Şilan'ın gözleri duydukları ile kocaman açılırken, Hüseyin ağa müdahale etme gereği duydu, "Ne dersin Cihan? Bu işin sonunda öleceksin nasıl böyle bir yola çıkarsın?" Diye çıkıştı oğluna. Cihan kendinden fazla emindi, "Bu adam ben bacıma yıllardır hiç muamelesi yaptı bundan sonra yapamayacak, boşa korkmayın vuramaz kimseyi, mecbur Zelal'i kuma alacak avukat karısının üstüne." Derken bu kadar korkusuz olması ya deli cesaretinin göstergesiydi yada başka bir şeylerin hırsının. Boran bu sözlerin üzerine silahını Cihan'a doğrulttu. "Öldürüm lan seni!" Diye ilk defa kontrolsüz yükseldi. Selma'nın sesi duyuldu bi kez daha, " Ne o Boran, Derya seni bırakıp gider diye mi korkuyorsun? Sonuçta oyununuzda üstüne kuma getirmek yoktu." Diye yangına körükle koştu. Kendi başını yakacağını bilmeden. Derya bu kadının hırsını anlamıyordu, kendisine hiç bir kötülük yapılmamışken neden düşman olmuştu, "Selma senin benimle derdin ne? Ne yaptım ben sana?" Dedi bunu dışından sorarak. Derya'nın gözündeki hayal kırıklığı Devran'ın içine battı. Kendisi için silah çekmiş canını kurtarmış, Selma'ya kardeşinden farklı davranmamıştı ki. Buna bir dur demek lazımdı o zaman. Selma tekrar konuşacaktı ki Devran'ın söyledikleri ile beyninden vurulmuşa döndü. "Ben Devran Hanoğlu, Zelal Karacahan ile berdeli kabul ediyorum." Dedi karısının gözlerinin ta içine bakarak. Avluda herkes şok içindeydi. Boran kardeşinin kolunu tuttu hemen, "Devran delirdin mi? Bunu yapamazsın?" Dedi herşeyi unutarak. Devran ise çok rahattı, "Niye Boran, Selma ben ağa olayım istiyordu zaten. Karacahanlarla akraba olursak gücümüze güç katarız. Ben kabul ediyorum berdeli." Dedi karısının damarına sahada basarak. Selma'nın aldığı nefes dahi ciğerine ulaşamıyordu sanki. Devran bunu yapmazdı, ona kıyamazdı, kendi eliyle kopardığı bağların hiç farkında değildi, "Devran bunu bize yapamazsın, Tuğra'yı düşün lütfen." Diye yalvardı. Devran artık yolun sonundaydı, ne etraftaki insanlar umrundaydı, ne de töre belası. "Niye sen hanım ağalık hayalleri kurarken düşündün mü oğlumuzu? Yanında Havva hanımla planlar yaparken aklın neredeydi. Şimdi kendi kazdığınız kuyu da debelenip durun." Zelal olduğu yerde donup kalmıştı. Devran'ın karısı olmak için çıkmamıştı bu yola. Şu an sığınabileceği tek kişiye sığındı çaresizce, " Cihan abi" diyebildi sadece. Biliyordu abisinin ona olan zaafını, bu işleri bu raddeye getirirken de tek güvendiği Cihan'ın ona kıyamayışıydı. Zelal'in sahte göz yaşlarına inanan Cihan olduğu duruma aldırmadan, "Siz ne biçim adamlarsınız lan. Kardeşine aşık olan kadını nasıl nikahına alırsın Devran bu kadar mı düştün?" Diye çıkıştı. Tartışmanın uzayıp gideceği belliydi. Devran'ın kabul edişi Doğan ağanın da bütün planlarını bozmuştu. O zaman daha fazla burda durmanın da gereği yoktu. " Tamam! Hepiniz susun artık. Devran kabul ettiğine göre konuşulacak birşey kalmadı. Zelal İle Devran'ın nikahını tez zamanda kıydırırsın Bayram Ağa daha da kim kuma almak isterse karşı çıkmazsın artık." Bayram ağa cevap verecekti ki Derya, "Baba müsaden varsa ben cevap vereyim" dedi. "Müsade senin kızım, eminim dediklerine pişman edersin" dedi buruk bir tebessüm ile. "Doğan ağa iki aşiret arasında ki kan davası mı önce çözülür yoksa berdel işimi daha önemlidir? Yanlış anlama ben hukukçuyum törenizden anladığım da pek söylenemez amma ve lakin madem ben bu aşirete hanım ağa olacağım öğrenmem lazım o vakit." Doğan ağa karşısında ki kadına daha dikkatli baktı, ilk defa burda görse de kısa zamanda adını çokça duymuştu. Güzel de demişlerdi ama bu kadarını beklemiyordu. Boran'ın arkasında bu kız oldukça işinin zor olduğunu ilk dakikadan anlamıştı. Demir leblebiyi avukat hanım, "Hangisi önce olduysa önce o çözülür gelin hanım, bu konak da töre öğrenemezsin ne zaman aklına birşey takılır konağımın kapıları sana açık" dedi dalga geçercesine. Boran'ın elleri yumruk olduğu sırada Derya'nın elini uzandı eline, önce yumruk olan eli çözüldü. Sonra avucunda küçük kalan zarif parmakları sarıp sarmaladı büyük elleri. "Boran ağa uygun görürse ziyaret ederiz. Önce konumuza dönelim" dediğinde Boran'ın elini sıkı sıkı tutuyordu. Bu duyacaklarına hazır olacak kadar toparlanmış olduğunu ümit ederek konuştu, "Boran ağanın ilk eşi Elif hanımı, Şilan zehirleyip, ölümüne sebep olmuştur. Dahası bu zehri kendisine verip azmettiren de Zelal Karacahan'dır." Evet heyecanlı biten bir bölüm daha. Boran bu haberi nasıl karşılıyacak? Derya tekrar Boran'açın elini tuttu affetti mi sizce? Devran ile Selma arasındak i ipler koptu kopacak sizce bu evlilik kurtulur mu? Ela savcı hakkında ne düşünüyorsunuz? Yıldıza dokunmayı unutmayın dostlar. 💞💞💞💞 ⭐⭐⭐⭐ Devran'ın sakin kalmayac |
0% |