@zamansizim84
|
Uzun bir aradan sonra aksiyon dolu bir bölümle karşınızdayım. Umarım keyifle okursunuz. Derya'dan, Mardin'den Kayseri'ye uzanan hattı gökyüzünden izlerken, göz yaşlarım boynumu ıslatıyordu, ne yanımda oturan yolcunun acıyan bakışları, ne de gelip geçen hostesin üzerimde olan gözleri umrumda değildi. O yüzüğü parmağımdan çıkardığım andan beri bütün vucudumu sanki o minik metal parçası ısıtıyotmuş da, yokluğunda buz tutuyormuşum gibi hissediyordum. Şuan tek istediğim odama girip günlerce yorganın altından çıkmadan derin bir depresyonun dibine vurmak. Hava alanından arabamı alıp Benan'a döndüğümü haber verdim. Defalarca arasa da açmamıştım, meraktan deliye dönmüştü kızcağız. Fakat onun sesi de bana hiç iyi gelmezken, eve kadar bu konuya takılmamaya karar verdim. Ne demişlerdi uçak da, önce kendi maskenizi takın sonra yanınızdakilere yardım edin. Bu dağılmış halimle kime ne faydam olursa artık. Binanın önüne arabamı park ettiğim de arabasına binmekte olan. Zerrin hanım görüş alanıma girdi kaşlarım çatılırken bu kadının burda ne işi olacağını tartıp biçmeye başlayan beynim, kendi derdini gerilere ötelemişti bile. "Oooo Derya hanım, nasılsınız?" Her zamanki burnu havada haliyle, benden çekindiğini gizlemeye çalışsa da, kızının benimle tanıştığı güne lanet ettiğine emindim. "Teşekkür ederim Zerrin hanım, gayet iyiyim." "Eşinizle olan problemleri çözdünüz demek ki, sevindim." Sesinin içine kattığı buram buram yapmacıklık midemi bulandırsa da bu kadına karşı dik durmam gerektiğini biliyordum. "Siz bu güne kadar benim çözemediğim bir problem duydunuz mu?" Karşımda dudağının bir kenarı tembelce yukarı kıvrıldı, bu sinsi gülüşü hoşuma gitmezken, az ilerimiz de arabasını park eden Barlas'ın gözü üzerimizdeydi. Baktığım yönü fark ettiğin de, Barlas'ı görmesi ile arabasına binip camını açtı, " Bakalım size son hediyem olan yeni probleminizi çözebilecek misiniz?" Kaşlarım çatıldığın da arabasını çalıştıp hızla uzaklaştı. Sorgulayan gözlerle bana doğru gelen Barlas'a baktım. Aklıma üşüşen binlerce ihtimal ile yüzüm gölgelendiğin de, " Barlas, Benan... "diyebildim. İkimiz de hızla merdivenleri tırmandığımızda kapıyı yumruklayan Barlas'ın çabası sonuç vermedi. Anahtarı takıp kilidi açmaya çalıştım fakat açılmadı. Son bir umutla, " Teras, terastan geçelim"diye bağırdım. Hemen kendi dairesinin kapısı açan Barlas ile terasa koştuk. Biz terasın bel seviyesindeki ara duvarından atladığımız da çelik kapı açılmıştı. Barlas'ın benden önce ve uçarak aştığı mesafeyi kapattığım da darmadağın olan mutfağın kapısında elinde bıçak yere çökmüş haldeki Benan'ı gördüğüm de beynimden vurulmuşa döndüm. Dağılmış saçları yüzünü kapatırken, Barlas önünde diz çöktü. Titreyen parmakları ile saçlarına dokunmaya kıyamaz gibi yavaşça yüzünü açığa çıkarmak istediği kıza seslendi, "Benan..." Sesi sanki içinde ki bir yangından kurtulup çıkmış gibi kısıktı. Onun uzanan eli ile aynı kısılık da, "Git..." çıktı Benan'ın dudaklarından, Elindeki bıçağa uzandı bu kez yavaşça, Bıçağı elinden aldığı anda Benan saçını başını yolarak kendini parçalamak ister gibi bağırmaya başladı. "GİT! GİT BURDAN SENİ GÖRMEK İSTEMİYORUM! ÇIK EVİMDEN!!! ÇIIIIKKK!" Barlas tutmak istese de Benan yaklaşmasına müsade etmiyordu. Neler olduğu bile anlayamadığım kısa süre için de sinir krizi geçirdiğini tahmin ediyordum sadece... Ben de dizlerimin üzerine çöküp yanlarına oturdum. " Bebeğim... "dediğim de, birden hareketleri durdu. Bu fırsattan yararlanarak kollarımın arasına aldım onu. " Derya... Gitsin o... Söyle ona gitsin... " dediğin de başımı Barlas'a çevirdim. Gözlerinden akan yaşları umursamadan başını iki yana salladı. Bırakmazdı ben bile biliyordum gitmeyeceğini ama gitmesi gerekiyordu. En azından ben ne olduğunu anlayana kadar. Bizim sessizliğimiz Benan'ı tekrar tetiklerken, "GİT, ÇIK BU EVDEN!" diye bağırmaya başladı. "Barlas, ben burdayım merak etme." dediğim de elinin tersi ile gözyaşlarını silen adama güven vermek için gözlerimi kapatarak çıkması için onay verdim. Barlas'ın çıkıp kapıyı kapatması ile Benan boynuma sarılıp ağlamaya başladı. Sakinleşene kadar saçlarını okşayarak hiç konuşmadan bekledim. Beynim de dönen kötü senaryoları geri itmeye çalışırken kollarım arasında hıçkırıkları sönmeye başlayan beden beni zorluyordu. Küçük kız kardeşimdi Benan benim. Saçlarını yüzünden yavaşça çektiğim de boynun da ki kızarıklık dikkatimi çekti. Sanki boğazını sıkan bir elin izi gibiydi. Dudağının kenarından sızan kanı gördüğüm de gözümü kapattım. "Kuzum gel elini yüzünü yıkayalım." dediğim de başı ile onayladı beni. Zorla oturduğumuz zeminden doğrulduk. Belinden destek vererek lavaboya getirdiğim de suyu açıp saçlarını geri topladım. Yüzünü yıkadı önce sonra dudaklarını yıkamaya başladı, dudağında ki yarayı dahi önemsemeden sert hareketler ile dudaklarını hırpalarken öğürmeye başladı kendini klozete çevirip içinde ne varsa çıkardı. Güçlükle onu odasına götürdüğüm de üzerindekileri çıkardım. Pijamalarını giydirip, yatağa yatırdım. Toparlanıp sırtını yatak başlığına dayadı, kollarını bacaklarına sarıp sessizce ağlamaya başladı, "Benan neler oldu bi tanem, hadi anlat bana." "Annem" dediğinde dudaklarından bir hıçkırık koptu. "Cenk'i resmen üzerime salıp çıkıp gitti Derya. Bana zorla sahip olacağını biliyordu, buna rağmen kapıyı kapatıp çıktı bu evden." Başımdan aşağıya kaynar sular dökülürken, ne diyeceğimi bile bilmiyordum. "Sana zarar vermesine izin vermemişsin! Sen çok güçlüsün Benan. " dedim ellerini avucuma alarak, "Gücüm yetmedi Derya öpmeye çalıştı beni" deyip yüzünü buruşturdu. "Dudakları değdi tenime, kendimi çok pis hissediyorum." "Sana dokunmaya çalışması senin tertemiz yüreğinden hiç birşey eksiltmez. Kendine bunu yapma güzelim." dedim parmaklarım boğazında ki ize değdiğimde yüzünü buruşturdu. " Seni boğmaya mı çalıştı?" " Elinden kurtulunca yüzüne tükürdüm, çok sinirlendi boğazımı sıkmaya başladı. Sonra tokat attı, Derya siz yetişmeseydiniz, direnebilir miydim bilmiyorum. Ya katil olacaktım ya da... " deyip daha şiddetli ağlamaya başladı. Tekrar sarıldım, sakinleşinceye kadar saçlarını okşadım. Bir annenin bu yaptıklarını aklım almıyordu. Anne olmaya da gerek yok bir kadın, başka bir kadının bu zülme uğramasına nasıl razı olur? " Benan, bebeğim Barlas çok merak etmiştir." Hızla geri çekti kendini, "Gelmesin Derya, o da istemeyecek artık beni... Acımasın bana, gidelim burdan, taşınalım. Okula da gitmek istemiyorum." Bir anda emek verdiği herşeyden vazgeçecek hale gelmişti. Kaşlarım çatıldı hızla, "Haaa Zerrin hanıma teslim olalım diyorsun yanii. Hem Barlas neden istemesin seni, o merdivenleri nasıl çıktı, terastan nasıl atladı. Sana birşey olacak diye aklını kaybedecekti." Başını iki yana salladı, "Kim bu kadar aciz birini sever ki. Annem bile sevmiyor beni." Onunla gittiğimiz bütün yolları bir olayda geri dönmüştük. Zerrin hanım yine onu dibe çekip ayağına taş bağlamayı başarmıştı. "Birini sevmek böyle birşey değil güzelim. Ayrıca sen aciz değilsin, elinde bıçakla o adama karşı kendini savunabilmiş güçlü bir kadınsın. Seni dibe çekmelerine izin verme." dediğim de biraz sakinleştirmeyi başarmıştım. "Hadi biraz dinlen." diyerek yatırdığım da bana karşı koymadı ağlamaktan yorulan gözleri kapanıyordu zaten. Üzerini örtüp çıktım yanından. Yasemin'i arayıp gelmesini rica ettim. Bir an önce Barlas'ın yanına geçmeliydim. Onun gelmesi ile Benan'ın yanından ayrılmamasını rica edip, karşı daireye geçtim. Tahmin ettiğim gibi Barlas meraktan delirmek üzereydi. Bu ikisi birbirinden hoşlanan iki kişiden daha öte bir hisle bağlıydı da bu ne zaman olmuştu onu çözememiştim. Barlas'a olanları çok üstünden özet geçtikten sonra, yerinden kalkıp dolaşmaya başladı. "Derya, Benan'ı görmem lazım, niye beni uzak tutuyor kendinden, kafayı yiyeceğim burda." Nasıl söyleyeceğimi bilmesem de söylemek zorundaydım, bu onu çok kıracaktı ama bilmesi gerekiyordu. "Senin artık onu istemeyeceğini düşünüyor." Şaşkınlıkla bana döndü, "Ne diyorsun Derya, ben ölsem vazgeçmem Benan'dan" Yavaşça koltuğa oturdu, duyduğu şeyi sindirmeye çalışıyordu. "Ben senin bırakmayacağını görüyorum da o nasıl bu fikre kapıldı bilmiyorum. Yine Zerrin hanımın etkisine girdi. İstediği gibi dibe çekti kızı." "Onu görmem lazım Derya." dedi çaresizce, "İkiniz de biraz sakinleşin istersen, sıcağı sıcağına konuşup birbirinizi üzmeyin." Anlamaz gözlerle bana baktı, "Benim sinirim Benan'a değil ki neden onu üzeyim?" "O seni kırabilir, yani şuan sağlıklı düşünemiyor." dedim kendi kırılmışlıklarımdan yola çıkarak. "Derya, ben Benan'ı anlıyorum, yıllarca bilinç altına ne işlendi ise oraya dönmeye çalışıyor . Onu o yoldan hemen döndürmem lazım. Sadece bana ihtiyacı var, sevildiğini duymaya, vazgeçmeyeceğimi bilmeye." İçim Benan adına rahatlasa da, kendi adıma kafam çok karışmıştı. Elleri başının arasında duyduklarını sindirmeye çalışan Barlas'a, "Bu şekilde düşünmesi, yani onu bırakacağını düşünmesi seni kırmadı mı?" Konunun onlardan uzaklaştığını anlayacak kadar zeki bir adamdı Barlas, anladı da ama doğru bildiğini söylemekten geri durmadı, "Derya sen nasıl bir aile de büyüdün bilmiyorum ama ben sevilerek büyütüldüm. Benan'ın beni sevdiğine, bırakmayacağına kolayca inanırım. Ama o öyle büyümedi, ilk zorluk da ondan vazgeçileceğini sanması çok normal. Annesi bile sevmemiş düşünsene..." Benim cevapsız kalmamla o odada dolaşmaya devam etti. Barlas bir bombayı kucağıma bırakmıştı, öyle güzel seviyor, Benan'ı o kadar iyi anlıyordu ki. Ben neden Boran'ın bu eksiğini anlayamamıştım, sevgime inanmaması beni temelden sarsmıştı. Bunu hep kendimle ilgili sanmıştım, halbuki bu Boran ile ilgiliydi. Aynı Benan gibi kolayca vazgeçilebilecek biri olduğunu düşünüyordu. Benan'ın sadece Barlas'a ihtiyacı vardı. Bırakmayacağına, onun vazgeçilmezi olduğunu duymaya. Bir anda ayaklandım, "Hadi gidelim" dedim Barlas'a. "Onun sana ihtiyacı var, sakın bırakma elini." Beraberce karşı daireye geçtik. Benan'ın yanına girdim sessizce uyuyordu. O kadar ağlamaya gözlerini açık tutabilse mucize olurdu zaten. Barlas onun yanına girmeden, "İkna edebilirsen darp raporu alsak iyi olur. "diye fısıldadım. O Benan'ın yanına girerken, sevgisinin güzelliği karşısında arkadaşım için mutluydum. Barlas onu bırakmazdı. Yasemin'in soru dolu bakışları beni bulduğunda, " Bi kahve yapsan da terasın soğuğunda içsek mi? " dedim. " Neler olduğunu anlatacaksın ama?" Gülümsedim sadece pazarlık eden haline. Sırtıma kalın bir hırka alıp terasa çıktım. Dolan gözlerimi savuştursak için soğuğa sığınmıştım ama faydası olmayacak gibiydi. Yasemin elinde kahvelerle geldiğin de sessizce kahvemi içtim. Acaba Boran ne haldeydi. Onu tuzağa çekip duymak istediklerimi söyletmiştim. Fakat mutlu değildim, gözlerindeki viraneye bir yenisini ekleyip arkama bakmadan gelmiştim. Akan gözyaşıma engel olamayıp hızla sildiğim de Yasemin elimi tuttu. Parmağımda ki yüzüğün eksikliğinin farkına varmış olacak ki. "Derya abla alyansın nerede?" Sorusu ile burnumun direği sızladı. Ne cevap verecektim, bitti? Ayrıldık? Terk ettim? Hiçbiri bizim hikayenizin sonuna yakışmıyordu ki. Bakışlarımı kaçırdım, ardı ardına eklenen göz yaşlarımı silerken, "Biraz yanlız kalmaya ihtiyacım var prenses" diye bildim. Yasemin yerinden kalkıp bana sarıldı sıkıca, saçlarıma öpücük kondurup, "Bana ihtiyacın olursa içerdeyim" diyerek beni yanlız bıraktı. O soğukta ne kadar oturdum bilmiyorum. Elim telefona gitse de Boran'ı arayacak cesareti kendim de bulamıyordum. Devran bizden beter dağılmıştı, onu arayıp rahatsız etmek istemedim. Geçen uzun dakikaların ardından Benan'ın sesi ile yerinden kalktım. Yasemin neşe içinde cıvıldarken, Barlas kızları kolları altına almış, ışıl ışıl gözlerle onları izliyordu. Beni gören Benan hemen Barlas'tan ayrılıp yanıma geldi. Bu ikisi ne ara bu aşamaya gelmişti de ben kaçırmıştım acaba? İkimiz de birbirimizin iyi olduğundan emin olmaya çalışırken, karakola gidip darp raporu almak için çıkacaklardı. Gider ayak Benan, "Sen iyi değilsin, geldiğim de konuşacağız." dedi. "Sanırım konuşacak birşey bırakmadım." deyip odama geçtim. Yasemin de onlarla çıkarken kulaklığımı takıp yatağıma uzandım. Aynı şarkıyı tekrar tekrar dinlerken, kendime olan kızgınlığım giderek artıyordu. Kapkara, bir kör kuyu Çıkıyorsa eğilme koynuna Her bir gölge bir anda sen olursun Karanlığında kaybolursun Kapkara, yarınlara Çıkıyorsa sokağın yenilme korkuna Kendi ayak sesinden yorulursun Gecenden de kovulursun Alışmadan, yalnızlığa Affetmeyi öğren vakit varken Geç kalmadan, kaybetmeli Zaferlere ödül yalnızlıktır, yalnızlık Alışmadan, yalnızlığa Affetmeyi öğren vakit varken Geç kalmadan, kaybetmeli Zaferlere ödül yalnızlıktır, ne yazık ki yalnızlıktır Yalnızlık Geçen saatler boyunca aynı şarkıyı dinledim. Her dinlediğim de canım daha çok yandı. Gözlerim yorgunlukla kapansa da uyumuyordum, ağlamama engel olmayan göz kapaklarımdan sızıyordu yaşlar, saçımda dolanan parmaklara gözlerimi araladım. Benan'ın dolu dolu olmuş gözlerini gördüğüm de yerinden doğrulup ona sarıldım. Kontrolü kaybederek hıçkırıklarla ağlarken, beni daha önce hiç böyle görmemiş olan Benan sadece saçlarımı okşadı, destek olmak için söyleyeceği hiçbir söz beni teselli etmezdi zaten. Dakikalar sonra biraz yatıştığım da kalkıp banyoya geçtim elimi yüzümü yıkarken soğuk su biraz olsun sakinleştirmişti. Banyodan çıktığım da Benan yatağımın kenarına oturmuş beni bekliyordu. Yatağa oturup sırtımı yatak başlığına dayadım. Telefonu kulaklıktan ayırıp yine aynı şarkıyı açtım. Bir yandan ağlayarak eşlik ederken, gözyaşlarım benden izinsiz akıyordu. Göz yaşlarımı silmek için uzanan elleri şevkatliydi. Annesinden bile şevkati görmemiş olmasına rağmen kalbi yumuşacıktı. Parmaklarında ışıldayan yüzüğe takıldı gözüm, istemsizce yüzüme bir gülümseme oturdu. Yaşayacakları belki en kötü günü sevdiğinin parmağında pırıldayan bir yüzüğe dönüştürmeyi başaran Barlas'ın aşkına hayran olmamak elde değildi. "Bu yüzüğü sakın çıkarma Benan, ne olursa olsun, ne yaşarsan yaşa ama sakın çıkartma. Barlas seni çok seviyor, dahası çok iyi tanıyıp, anlıyor. Sakın ona sırtını dönme." dedim kendi hatalarımdan ders çıkararak. " Biliyorum Derya, panikle saçmaladım ben. Barlas'tan gidemem ki..." dediğin de gözlerin de ki aşk içimi ısıttı. " Mutlu ol Benan, seni bütün yaralarınla tanıyıp seven adama güven. " dedim sarılırken. "Sen de mutlu ol Deryam, ne oldu? Neden bu haldesin?" dediğin de ayrıldım ondan, "Ben Barlas'ın yaptığını yapamadım, sevdiğimin yaralarını tanıyamadım. Bütün çabasını görmezden gelip sırtımı döndüm. Vazgeçemediğim haklılığımla, zaferlere ödül olan yanlızlıktayım." Sessizce dinledi beni, " Boran senden vazgeçmez, sen de ondan geçemezsin. Ne olduğunu bilmiyorum ama aranızda ki sevgi bağını ben bile hissediyorum Derya. Sen kolay kolay bu noktaya gelmezsin. Sakinleşmeni bekleyip yine sana gelecektir. " Diyecek sözüm yoktu, burdan sonra ne olacağını ben de bilmiyordum. Şuan arabaya atlayıp sabaha kadar yol gidilerek, günün doğuşunu kollarında karşılamak istiyordum. Benim ruh gibi dolandığım iki günün ardından hayat kendi ritmini de akıyordu da bir bana zaman geçmiyordu. Geçen zamandan ne beklediğimi de bilmiyordum gerçi. Üçüncü günün sabahı Devran'ı aramaya karar verdim. Çalan telefonu kulağıma götürdüğüm de açmasını beklemek bile zor geliyordu. "Derya." dedi aramamı beklemez gibi. "Günaydın Devran, nasılsın?" "İyi dersem inanacak mısın?" "İnanmama gerek yok, iyi olmadığını biliyorum." dediğim de, "Derya, çok özür dilerim. Selma'nın söylediği, yaptığı herşey için özür dilerim." "Devran ben o hesabı Selma ile görüp kapattım, sen benim kardeşimsin. Bunu kimsenin ne düşündüğü değiştiremez. Bu saçma mevzuyu bir daha açmamak üzere kapatalım. Hem sen niye özür diliyorsun? Sakın bu olanlar için kendini suçlama Devran. Bazen en yakınımızı bile tanıyamıyoruz. " " Doğru en yakınımızı bile tanıyamıyoruz, aynı yastığa baş koyuyoruz ama kafasının içindeki düşünceleri bilemiyoruz." diyerek iç geçirdi." Beni boşver sen nasılsın? " " İyi değilim, nasıl iyi olurum onu da bulamıyorum. " dedim. " O yüzüğü çıkarmaya sen de hazır değilmişsin demek ki. " Haklılığı karşısında sessiz kaldığım da. " Derya, onu affet diyemem. Kimsenin ilişkisine fikir yürütecek halde değilim zaten, ama Boran çok çabalıyor. İkiniz için bir ümit varsa keşke onun kolunu kanadını kırmasaydın. " " O nasıl? " diyebildim titreyen sesime engel olamayarak. " Bilmiyorum. O gün sen gittikten sonra gördüm, dertleştik. İyi değildi, ama ertesi sabah ben yeni bir ortaklık için İstanbul'a gidiyorum deyip çıktı konaktan. " " Devran yine ortalıktan kaybolmasın? " dedim telaşla. "Murat yanın da, dediğine göre iş için uğraşıyormuş. Belki de kafasını böyle dağıtıyordur. Bir daha ortadan kaybolacağını sanmam. Yokluğun da kendine dersler çıkardı." dediğin de ona inanmak istiyordum, belki de sırf beni rahatlatmak için konuşuyordu. Devranla konuşmak iyi gelmişti. En azından durum benim korktuğum kadar kötü değildi. Boran gerçekten kendini toparlamaya başarıyor olabilirdi. Öğleden sonra kapı çaldığın da Yasemin, Benan'ı çekeliyerek aşağıya götürürken, bana gel bile dememesi bi işler çevirdiğini düşünmemi sağladı. Ardı sıra çalan kapıyı açtığım da karşım da Barlas'ı görünce teorimden emin oldum. Çekingen bir ifadeyle, "Gelebilir miyim?" dediğin de, kapının önünden çekildim. "Hoş geldin, kötü bir durum yok değil mi? Yasemin'in Benan'ı çekiştirmesi bana pek normal gelmedi de ." "Derya konuşmamız lazım, Benan olmadan." Koltukları işaret ettiğim de ikimiz karşılıklı oturduk. "Sen de zor bi dönemden geçiyorsun farkındayım ama durum çok ciddi." dediğin de kaşlarım çatıldı. "Beni boşver, neler oluyor Barlas?" Derin bir nefes aldı, "Yıllar önce yaralandığım terör saldırısını biliyorsun" Başımı sallayarak dinlemeye devam ettim, "Bu saldırıda Benan'ın ailesinin teröristlere yardım ettiğine dair itirafçılar var." "Ne!" dedim şokla ağzım açık kalırken "Ne demek bu Barlas" "Bizim tedavi gördüğümüz hastanenin baş hekimi olan Adil Bey, o dönem şüphelendiği bazı detaylardan yola çıkarak olayı deşiyor. İşin iç yüzü ortaya çıkınca da aileyi takibe alıyorlar. Şimdi Benan'ı evlendirerek kurmaya çalıştıkları ortaklıkta çirkin işlerini iyiden iyiye büyütmenin planı. " " Zerrin hanım beni daha fazla şaşırtamaz dediğim nokta da kadın çığır açıyor resmen. Eeee şimdi ne olacak?" " Sen gelmeden bir hafta önce Adil Bey beni buldu. Bir operasyon yürüttüklerini Benan nişanlı kalması gerektiğini söyledi. O gece bizim en yakın arkadaşlarımız şehit düştü Derya. Katillerini bulmak benim için çok önemli ama Benan'ı daha fazla bu oyunun için de tutamam." Parçalar kafam da oturmaya başladığın da, " Ve sen Zerrin hanıma rest çektin ki o da Benan'a zarar vererek sana göz dağı verdi." dedim. Başı önüne düşerken, " Hata yaptım ama Adil beye de çok güvenmiyorum. Arada kaldım Benan bunları öğrenirse yıkılır." "Ellerin de somut delil var mı? Yani ailenin usulsüz iş yaptığına dair." Başını iki yana salladı, "Olduğunu sanmıyorum, nişanın devam etmesini de bu yüzden istiyorlar, içeri bir truva atı olarak Benan'ı sokacaklar." "Sen bu adamları ara yarın Nevşehir'e gelsinler. Benim ofisim de bir toplantı yapalım." "Sana anlatmış olmamdan hoşlanmayacak. Bu operasyona çok kıymet veriyor." "Ben de onun bir genç kız üzerinden plan yapmasından hoşlanmadım. Yapacaksa Umut üzerinden yapsın." dediğim de Barlas'ın daha da gerildiğini fark ettim. "Adil Bey, Umut'un bu durumdan haberi olduğunu hatta planı Benan üzerinden kurmanın onun fikri olduğunu iddia ediyor ." Yüzüm de alaycı bir gülümseme belirlerken gerilen sinirlerim beni zorluyordu. "Şerefsiz...! Bu nasıl bir abi Barlas!" Sinirden sesim yüksek çıktığın da kendimi frenlemeye çalışıyordum. " İnsan kardeşini böyle bir yolda nasıl harcar. Aklım almıyor, sonra da bana niye şans vermedin diyor utanmadan. Boran'a laf söyleyen adama bak. Kırk Umut bir araya gelse Boran'ın tırnağı olamaz." Kalkıp odanın ortasında yürümeye başladığım da Barlas'a dönüp, " Şu adamı arar mısın? Hemen görüşmek istiyorum." dediğimi yapıp telefonu hoparlöre aldığın da, açılan telefondan orta yaşlı bir erkek sesi geldi, " Oooo Barlas... nasıl mutlu musun? Yoksa Benan'ın başına gelenlere sebep olmak seni üzdü mü?" diyen adam alaycıydı. Barlas'ın çenesi kasıldığın da, telefonu elinden aldım. Bu adam kim oluyordu da bu şekilde konuşabiliyordu. "Adil Bey, ben avukat Derya Acar." dediğim de karşı da bir sessizlik oldu. Beni muhatap almayan adam yine Barlas'a seslendi, "Sana kafana göre iş yapma demiştim Barlas, kim bu kadın? " "Bakın Adil Bey kim olduğumu merak ediyorsanız yarın 2 de Nevşehir'e ki ofisim de sizi bekliyor olacağım. Yok gelmem derseniz elim de çok işinizi yarayacak belgeler var. Yarın sosyal medyadan yayınlarım. Genç bir kadının hayatı üzerinden yürütmeye çalıştığınız çok kıymetli operasyonunuz mahvolur. " " Avukat hanım, benim tehditlere karnım tok. " derken kuyruğu dik tutmaya çalışıyordu. " Siz bilirsiniz, Umut Devagil'i hapishane de ziyaret edersiniz o zaman. Sonuçta dahli olmasa da bütün pis işlerin altın da imzası var. " Karşı tarafı sessizlik bürüdüğün de, Barlas'ın da şaşırmış bakışları üzerimde dolanıyordu. "Yarın 2 de attığım konumda olursanız sizin için iyi olur." deyip yüzüne telefonu kapattım. "Derya senin elin de belgeler mi var?" dediğin de "Hem de ne belgeler." "İyi de nasıl?" dedi hayretle. "Benan'a hep küçük aptal kız çocuğu muamelesi yapan Zerrin hanımın sayesinde." "Nasıl elde ettin ki belgeleri?" "Birinin zeki olduğunu düşünürsen, ondan birşeyleri gizlemeye çalışırsın. Senden şüphelensin istemezsin. Fakat birini aptal olduğuna inandırmak için önce senin inanıyor olman gerekir ki, Zerrin hanım da bu yanılgıya düştü. Benan'a hep aptal bir kız çocuğu muamelesi yaparken bir süre sonra bu yanılgısına kendide inandı. Her yaz Benan'ı hastane de çalıştırırken, açıklarını gizlemek de zaaf gösterdi. Biz de çözdüğümüz bütün açıkları belgeleyip dosyaladık. " " Benan bundan bana bahsetmedi." dedi düşünceli bir şekilde. Kafasının karıştığı belliydi. " Bu belgeler bizim için imdat freni Barlas. Sen olayın büyüklüğünü anlatsan Benan sana söylerdi. Ne zaman ki başa çıkamayacağımız noktaya geliriz o zaman kullanırız diye düşünüyorduk. Fakat işin senin anlattıklarınla o boyutu çoktan geçtiği belli." "Benan üzülmesin diye anlatmadım ama hata ettim anlaşılan." dedi durum tespiti yapar gibi. "Benan çok güçlü bir karakterdir Barlas, ama yıllarca baskı ile bu gücü bastırılmış. Ne zaman kendini gösterse köşeye sıkıştırılmış. Biz tanıştığımız da çok hırslı olsa da defalarca kaybetmiş yanı bi o kadar umutsuzdu. Onu kendi içindeki zirveye oturtmak için çok çaba sarf ettim. Fakat dün gördüğün gibi bir anda dibe vurabiliyor. Zerrin hanım onun bam tellerini çok iyi bilir." Düşünceli bir şekilde arkasına yaslandı. Bir süre sessizlik oldu aramızda, " Sen nasılsın? " dedi bir ağabey yaklaşımıyla, " İyi değilim, nasıl iyi olacağımı da bilmiyorum. Senin yaptığını yapamadım ben Barlas. Bana git demesini benimle ilgili sandım. " " Bence elinde saz bir Ahmet Kaya şarkısı ile kapımıza dayanacak Boran ağa. " dedi ortamın kasvetini dağıtmak isteyerek. " Bakıyorum da bizim kızın ağzında bakla ıslanımıyor. " dedim gülerek. " Eşinin seni sevdiğine yürekten inanıyor. Sen de onu seviyorsun. Sevenler bir gün mutlaka kavuşur. " dediğine tamamen inanarak konuştuğu belliydi, konuyu dağıtmak adına, " Eee siz güzel haberi ne zaman vereceksiniz sizinkilere? Eminim çok sevinecekler. " " Aslında ben ilk günden söyleyecektim ama Benan senin yanın da olmanı istiyor." " Benim yüzümden mi ertelediniz? " " Derya, yanın da olmana ihtiyacı var. Kendini kimsesiz hissetmesini istemiyorum." Kalbim de bir sızı hissettim, Benan'ın tek kalesi Umut da onu terk etmişti. Şimdilik haberi olmasa da olaylar bunu illaki yüzüne vuracaktı. Kız kardeşimin yanın da olmanın tam zamanıydı. " Akşama sizdeyiz o zaman damat bey, artık baldızın sayılıyorum. Benimle iyi geçinsen iyi edersin." dedim takılarak. Barlas'ı yolcu ettikten kısa süre sonra Benan geldi. Benim üzülemem için nişanı devam ettirmesi ile ilgili kısmı anlatmadığını itiraf etti. Barlas ile de ben gelmeden başlayan ama aralarına Adil beyin girmesi ile adını koyamadıkları bir yakınlaşma vardı. Bana kalırsa bu aşk Barlas da çok uzun zaman önce başlamış gibiydi. Akşam Nermin Sultanlara çaya indiğimiz de kız tarafını temsil ettiğimi düşünüyordum. Fakat Barlas ile Benan evlenmeye karar verdiklerini söyleyince işler bir anda değişti. Semih Bey, Benan benim kızım olduğuna göre onu isteme gelmek için sana eşlik edecek birilerine ihtiyacın olacak Barlas... Dediğin de hepimizin şaşkın bakışları birbirini dolandı. Benan gerçekten çok güzel bir aile bulmuştu. Kendi evladından üstün tutarak seven bir aile. Belki de bugüne kadar göremediği ana baba sevgisini rabbim bu şekilde sunmuştu ona. Mutlulukla kısılan gözleri Barlas'ı bulduğunda bu durumdan şikayeti olmayan adam bana döndü. "Bu güzel kızı bana ister misin Derya?" dediğin de kahkahama engel olamadım. Baldız olarak çıktığım eve görümce olarak dönmüştüm. En kısa zamanda bu isteme işini organize etmem lazımdı. Ertesi gün saat 1'e yaklaşırken Barlas ile çıktık evden, Nevşehir'e davet ettiğimiz Adil Bey geleceğini bildirmişti. Büroya geldiğimizde Kenan ile hal hatır faslından sonra o ayrıldı. Gelecek misafirleri beklerken açıkçası oldukça gergindim. Barlas'ın da benimle aynı durumda olması ortamı sessizleşltiriyordu. "Bu adama daha sert çıkabilirdin Barlas, neden Benan üzerinden devam etmesine izin verdin." "İlk duyduğum da büyük bir şok geçirdim. Vurulduğum da beni Adil Bey ameliyat etti Derya, defalarca kalbim durmuş, çok zor tutunmuşum hayata. Ona bir can borcum var. Fakat geçen sürede Umut'un da olaya dahil olması ile ikisine de güvenim sarsıldı. Zerrin hanıma rest çektiğim gün ona da rest çektim. Ne olursa olsun Benan bu oyunun bir parçası olamaz." Kafam da daha netleşen durumu ölçüp biçerken kapı çaldı. Büroda ki yardımcımız Aygül'ün kapıyı açması ile odamın kapısında iki adamı karşıladım. Beni dikkatle inceleyen ikili den 45~50 li yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim adama elimi uzattım. "Hoş geldiniz ben Derya Acar." diyerek kendimi tanıtım. Kaşları havalanan adam elini uzattı. "Adil Seçkin diyerek kendini tanıttı. Hafif kırlaşmış saçları, yüzünde yaşının getirisi olan çizgilerle dikkatle beni inceliyordu. Düvello gibi ikimizde birbirimizden gözümüzü çekmezken benden hiç haz etmediğini gözlerinden okuyabiliyordum. Yanındaki otuzlu yaşların başında olduğunu tahmin ettiğim adam araya girdi, "Derya hanım" deyip elini uzattığın da ben de Adil beyde olan bakışlarımı ona yönelttim. Elini uzatması ile ben de elimi uzattığım da, "Baş komiser Yavuz Atlı" diyerek kendini tanıttı. Uzun boylu, geniş omuzlu hafif serseri tipi ile sivil görüntüsü vermeye çalıştığı her halinden belli olan komiser beyle de tanıştıktan sonra, Koltukları işaret ettim, "Buyrun" Adil Bey ve Barlas arasındaki gergin bakışma devam ederken masama geçip döner sandalyeme oturdum. "Ne içersiniz?" dediğim de bunu usülen sorduğum çok belliydi. "Bunlara gerek yok Avukat hanım, konuya gelelim. Bizi tehditle buraya getirmeniz hiç hoş değil." Adil Bey vücut diliyle belli ettiği rahatsızlığını dillendirmekten de çekinmezken, "Siz" dedim işaret parmağım onu göstererek "Benim kız kardeşimi haberi bile olmayan bir operasyonun ortasına koyup ateşe atarken." parmağımı kendime çevirip devam ettim. "Ben size karşı fazlaca kibarım. Bence şansınızı çok zorlamayın." Komiser Yavuz Beyin çıkışım karşısında dudakları kırılırken saklama gereği de duymadı. "Bu operasyon bizim için çok önemli Derya hanım, Adil Bey yıllardır çok emek verdi. Hassasiyeti bundan kaynaklanıyor." diyerek ortamı yumuşatmaya çalışsa da pek faydalı olmadı. Tam bu sırada Yavuz bey çalan telefonunu kulağına götürdüğün de her ne duyduysa gerildiğini hissettim. 'Tamam takipte kalın, sakın gözden kaçırmayın' dedikten sonra bakışları önce Barlas'ı sonra beni buldu. Dikkatimizi dağıtmak ister gibi, "Elinizde belgeler olduğunu söylemişsiniz?" "Elimde usülsüz organ naklinden başlayıp, evrakda sahteciliğe kadar uzanan geniş yelpazede bir çok delil var. Eminim operasyonunuz da çok işinize yarayacaktır." ikisinin de gözleri büyürken bakışları birbirini buldu. Adil Bey ilk konuşan oldu, " Bunlara nasıl ulaştınız, ben yıllardır somut bir delil elde etmek için çabalarken bir arpa boyu yol alamadım. Herşeyi çok ustaca kılıfına uyduruyorlar. " Dudaklarımı alayla kıvırdığım da bakışlarım Barlas ile kesişti, intikam zamanıydı, "Biz Benan ile çok kolay çözdük bu sorunu. Sanırım delil elde edememeniz sizin beceriksizliğiniz." Hiçte kolay çözmemiştik ama bunu Adil beyin bilmesine gerek yoktu. İyiden iyiye suratı asılan adam gerilen bedenini belli etmemeye çalışsa da, ben çok eğleniyordum. Yavuz bey yine araya girme gereği duyarak, " Belgeleri görebilir miyiz? Yani bizimle paylaşmayı düşünüyor musunuz?" Arkama yaslanırken fazla rahattım, "Benan'ı bu operasyonun dışında tutup, güvenliğini sağlamanız durumunda tabii ki... Suçluların yakalanmasını en çok ben isterim. Kaşları havalanan genç adamın bana cevap vermesine çalan telefonu engel oldu. 'Kim kesti önlerini.' deyip yan dönerek konuştuğunda sanki bizden saklamaya çalıştığı bişeyler oluyordu. Karşı taraf ne söylüyorsa kaşları çatıldıkça çatıldı. 'Mardin ne alaka ulan!' derken gözleri beni buldu. Benim tüm dikkatim zaten onun üzerindeydi ama neler olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. Telefonu kapattığın da Adil beye bir bakış attı, ayağa kalktığın da, "Bizim çıkmamız gerekiyor, daha sonra tekrar konuşalım Derya hanım." derken kaçmaya çalıştığı belliydi. İki adım da onlardan önce kapıya ulaştığım da, "Barlas, Benan'ı ara." dedim Bana doğru adım atan Yavuz'u avuç içimi kaldırarak durdurdum. "Siz bi işler çeviriyorsunuz komserim." dediğim de afalladı. Barlas'ın neler olduğunu anlamaya çalışan hali, telefonun açılmaması ile gerginliğe dönüştü, "Benan, cevap vermiyor." dedi sesinde ki telaşla, "Yasemin" dedim bu kez, Ne demek istediğimi anlayan Barlas aramasına cevap bekliyordu fakat, "Açmıyor." derken bakışları Adil Beyi bulmuştu bile, Yakasına yapıştığı adamı havaya kaldırdığın da yaş farkını, can borcunu herşeyi unutmuştu. "Ne işler çeviriyorsunuz lan siz." diyerek adete kükrediğin de Yavuz'un eli silahlahına gitti. Mesleki bir refleksti belki ama benim de sabrımın sonu gelmişti. Masamın çekmecesinden silahımı alıp karşılarına dikildim. Ortam bir anda daha da gerilirken, Adil Bey, "Benim birşeyden haberim yok Barlas bırak yakamı" dedi. Bakışlarım Yavuz komisere döndüğün de onu gözleri de benim elim de ki silahtaydı, "Bir komiseri vurmaya göze almazsınız herhalde avukat hanım" dediğinde soğukkanlı duruşu işinin gereğiydi. "Öyle bir niyetim yok, fakat arkamızdan iş çevirmenize müsade edecek değiliz. Şimdi neler olduğunu anlatıyor musunuz?" dedim tek kaşımı kaldırıp gözlerimi kıstığım da yüzündeki alaycı tavır silindi. Tekrar çalan telefonunu açtı gözlerimin içine bakarak. Karşı tarafı dinledi bir süre, peşinden uzun bir küfür savurdu. 'Vurulanın kim olduğunu öğrenin, yarasının durumu hakkında bilgi verin hemen.' Telefonu kapattığında silahını beline koyup, "Anlatacağım fakat silahını bırakıp otur lütfen." dediğinde silahı aldığım çekmeceye koydum fakat kapıdan çekilmedim. Kollarını göğüs hizamda bağlayıp karşısına dikildim. "Sizi dinliyorum komiserim." Sıkıntılı bir nefes verdi, "Barlas beyin evini takip ediyorduk, Benan hanımın güvenliği için. Buraya geldiğimiz de Benan hanımın yanında ki bir genç kızla zorla bir araca bindirildiği haberi geldi." Barlas'ın kararan bakışları beni bulduğun da en az onun kadar endişeliydim. Bu kez Yavuz'un yakasına yapıştı, " Nerde lan Benan, kız kardeşim nerde? Onlara bişey olursa ikinizi de gebertirim. Duyuyor musun? " Yavuz korkmuyordu tehdit edilmek alışık olduğu durumdu belli ki, "Yakamı bırak anlatayım." dediğin de Barlas küfür ederek çekti ellerini. İçim de çok kötü bir his vardı. Daha önce yaşamadığım bir duygu. Kalbimi demir bir pençe sıkıyordu sanki. Yavuz bu kez bana dönerek devam etti, "Mardin plaka beyaz bir jip önlerini kesmiş, önlerini kesen adamın vurulduğunu söylediler. Kim olduğunu bilmiyorum. Şimdi gitmemiz gerekiyor durum ciddi." dediğin de tekrar telefonu çaldı. Beyaz Mardin plaka jip Beynim kontrolsüz düşüncelere daldı. Boran değildir. O İstanbul'da, Devran öyle dedi. Yavuz'un telefonda ne konuştuğunu duyacak halim kalmamıştı. Sadece söylediği plaka Boran'ın arabasıydı bir tek bunu algılayabildim. Sendelediğim de Barlas kollarımdan tutup sandalyeye oturttu. Kalbim yerinden çıkacak gibi atarken telefonum çaldı Murat'ın aradığını gördüğüm de açtım hemen, "Derya hanım..."dediğinde sözünü kestim. " Boran iyi mi Murat? " Karşıda ki sessizlik benim sesimi daha da yükseltmeme sebep olurken, " BORAN İYİ Mİ DEDİM? " Telefondan gelen Yasemin'in ağlayan sesi korktuğum ihtimali yüzüme vurdu. " Derya ablaaa, Boran abi vuruldu." Bölüm nasıldı? Derya şimdi ne yapacak? Yıldıza dokunmayı unutmayın💞💞 ⭐⭐⭐⭐⭐ |
0% |