@zamansizim84
|
İki hafta sonra bu kez Hanoğlulları konağında kız isteme telaşı vardı. Konakta hazırlıklar hızla sürekken. Derya ve ailesi de konağa yaklaşmışlardı. İkinci kere gittiği konağa bu kez gelin sıfatıyla gidiyordu, Boranla geçen zamanda tam manasıyla iki sıkı arkadaş olmuşlardı. Onunla bu kadar iyi anlaşabilmek Derya'yı bi nebze olsun rahatlatıyordu. Sonuçta aylarca karı koca rolü oynayacaklardı. Bir odayı paylaşmak içini biraz sıksa da, herşeyin bi çözümünü bulunurdu. Boran'a çok güveniyor, buna en çok da kendisi şaşırıyordu. Konağa geldiklerinde öğlen saatleriydi. Yusuf'a kız isteyeceklerdi ama konakta bütün gözler Derya'nın üzerindeydi. Zeynep babanne, Derya'yı yanı başından ayırmıyordu. Hep beraber yenen yemekten sonra kahve ve kız isteme faslına geçildi. Yusuf bol tuzlu kahvesini kahraman edasıyla içerken, Zeynep hep hayalini kurduğu anın tadını çıkarıyordu. Roller değişilip bu kez Ali bey kız isterken Bayram ağa da gönlü rahat şekilde kızını sevdiğine vermişti. Dilber hanım ve Havva hala, Derya'ya mesafelerini korurken Türkan Hanım onların boşluğunu dolduruyor, bi anne gibi Derya'yı da gözetiyordu. Selma kayınvalidesi konuda çok şanslıydı. Boran'ın anlattığına göre kimsesi yoktu, Devran'a kapılıp kendini bu konakta bulmuştu. Eşine öyle bir aşkla bakıyordu ki sevgisi gözlerinden okunuyordu. Devran da, Selma'yı öyle güzel sarıp sarmalamıştı ki, kimsesizliğini asla hissettirmiyordu. Durumdan hoşnut olmayan bir de Tuğra vardı ama tepkisini Boranla konuşmayarak gösteriyordu. Boran ile Derya'yı karşısına alan Türkan Hanım, " Oğlum, Derya kızımı odanıza çıkar istediği, beğenmedi ne varsa söylesin. Bir an önce hazırlıklarına başlayalım." Derya karşı çıksa hoş olmayacağının farkındaydı. Mecbur takıldı Boran'ın peşine. Yukarı çıktıklarında boş odayla karşılaşmayı beklemiyordu. Aslında bi odadan çok büyük bir yaşam alanı gibiydi. Önce genişçe bir alan vardı biraz ilerden bi kaç basamakla yükseliyordu oda. İlk kısımda büyükçe iki gardıropla onların arasından banyoya açılan bir kapı vardı. Karşısına yatak konulacaktı belli ki. Üst kısımda ise köşede ağaç dalları şeklinde tasarlanmış büyükçe bir kitaplık vardı. "Ben geçen hafta odayı boşalttırdım. Misafir odasına geçtim." Elifleyken de bu oda da kalmışlardı. Aynı eşyaları kullanmak istememişti. Bütün eşyalarını bağ evinde bi odaya taşıtmış. Kapısına da kilitletmişti. Sanki kimse dokunmasın orada anıları yaşasın istiyordu. Acı vaya tatlı... " Boran, düşüncede kolay olan şeyler dile gelince yada yaşarken o kadar kolay olmuyo biliyorum. Bu ikimiz içinde geçerli. Burayı boşaltmak istemiyorsan keşke dokunmasaydın. Başka bi oda da kalabilirdik. Bu kadar büyük alana gerek yoktu." diyen kanın sesiyle daldığı düşünce kuyusundan çıktı genç adam, "Derya bu oda öyle kaldıkça kimsenin bizim evliliğimize saygısı olmazdı. Bu en çok da sana karşı saygısızlık olur. Sonuçta aramızda ki durumu sadece biz biliyoruz ve seni hoş olmayan imalara maruz bırakmak istemiyorum." dedi her detaya kafa yormuş olması güzeldi. Derya, Boran'ın ince düşüncesi karşısında bir kez daha ona güvenmekte yanılmadığını hissetti. Boran sözlerine devam etti. " Bence şöyle yapalım, İnternetten bakıp karar verelim diyorum. Nasıl istiyorsan öyle, ne tarz seviyorsan seç. Ben yaptırıp hazırlatırım. Ev arkadaşıymışız gibi düşün. Zamanının çoğu burda geçecektir. Bi de çalışma alanı hazırlayalım sana. Yada istersen ayrıca çalışma odan da olabilir." derken karşısında ki kadına minnet duygusu baskındı. Bunun farkında olan Derya, "Rahat etmem için her detayı düşünmüşsün, çok teşekkür ederim. " dedi odaya ait terasa çıkarken, " Derya burda olacak olman benim için çok kıymetli, herşeyden önce gerçek bir dost kazandım. İpin ucunu yakalarsak gerisi çorap söküğü gibi gelicektir. " Derken kafasını yıllardır kurcalayan cinayeti çözmek tek amacıydı. "Annen ve halan benimle konuşmazken, Şilan'ın benimle bu kadar ilgili olması garibime gidiyor, ama daha fikir yürütmek için erken bence... " dedi şüphelerinin çoğunu içinde tutarak. "Şilan, Elif ile de çok yakındı. Hatta herşeyi ilk onunla konuşurlardı." Bu ayrıntıyı zihninde ki not defterine ekledi Derya. " Zeynep'ten büyük sanırım? " Dedi sorularına devam ederek, " Evet 26 yaşında " cevabını alınca, "Yanlış anlama ama buraların düzenine göre çoktan evlenmiş olması gerekmez miydi? 'Liseden sonra çok ısrar ettiler ama okumadım' dedi de." Diyerek Şilan'ın sürekli anlattıklarından aklında kalanları sorguladı. "Halam eşini çok erken kaybetti, bu arada kendisi dayım olur. Şilan ne dese yapıldı. Biraz şımarık büyüdü. Ama iyi kızdır. Zamanla tanıdıkça seversin." Dedi son beş yıldır kimseyle doğru düzgün iletişim kurmadığı için aslında anlattıkları sınırlı gözlemlerinden ibaretti. Boran'ın anlattıkları içinden Derya'nın ilgisini en çok Elifle çok yakın olmaları çekmişti. Bu kadar yakınsa hamilelikten haberi olmuş olabilirdi. Ve bu bilgiyi istemeden de olsa sızdırmış olabilirdi. Elif'in ölümüyle en çok Devran zan altında kalmıştı. Boran hiç ihtimal vermese de Derya'nın gözü onunda üzerindeydi. Devran ve Selma bu konakta en çok ısındığı insanlar olsa da her ihtimali düşünmek zorundaydı. Türkan Hanım tam bir anne gibi onları sarıp sarmalasa da oğlu ağa olsun istemiş olabilir miydi? "Derya... Derya" derken bir yandan da parmak şıklatıyordu Boran. "Ne düşünüyorsun daldın gittin?" Derya Mardin manzarasına dalmış aklındakileri analiz ediyordu. Fikirleri şimdilik kendine kalmalıydı. "Şimdilik bana kalsın düşündüklerim, zaten konuşacak çok vaktimiz olucak" deyip geçiştirdi. "Aşağı inelim istersen akıllara yanlış fikirler düşürmeyelim." Dedi Boran. Annesi ve halası Derya'yı üzmek için fırsat kolluyorlardı. Odada fazla oyalanmaları yanlış anlaşılabilirdi. Derya'nın al al olan yanaklarını gören Boran söylediğine çoktan pişman olmuşdu. Ona söz gelsin istememişti ama utandıracağını düşünememişti. İçinden kendine kızarken "Teras çok güzelmiş burasının dizaynı ile ilgili güzel fikirlerim var" diyerek terastan içeri girdi Derya. Duymamış gibi yapmak bazen iyiydi. Beraberce odadan çıkıp sedirde oturan gençlerin yanına geldiler. Zeynep~Yusuf, Serdar~pınar, Devran~Selma keyifle sohbet ediyorlardı. Yaklaşınca Zeynep'in telefonundan bişey izlediklerini fark ettiler. Mardin'e gelirken Yusuf ve Derya bi arabada ailenin geri kalanı Serdar'ın arabasında yolculuk etmişler. Derya yolda şarkı söylemiş Yusuf'ta ara ara ona eşlik etmiş eğlenceli bi seyehat olmuştu. Video da Derya şarkı söylüyor Yusuf da fark ettirmeden çekim yapıyordu. Öyle kaptırmıştı ki fark etmesi mümkün değildi. Hangi şarkıyı mı söylüyordu? Muhtemel aşk için Aştım bendimi Yolculuk nereye Dinlemeden kendimi Ah ah muhtemelen aşk Bir anda çocuk oldum Saklandı kederlerim Yumdum gözlerimi Sana açtım kendimi Ah ah muhtemelen aşk Ah muhtemel aşk için Virane oldum Bir an-ı aşk ömrüme Divane oldu Muhtemel aşk için Virane oldum aman aman Bir an-ı aşk ömrüme Divane oldu Muhtemelen Aşk Hiç canım acımadan Aşık oldum sandım Dikenlerin üstünde Bir tebessüm yüzümde Ah ah muhtemelen aşk Ah muhtemel aşk için Virane oldum Bir an-ı aşk ömrüme Divane oldu Muhtemel aşk için Virane oldum aman aman Bir an-ı aşk ömrüme Divane oldu Ooo Muhtemelen Aşk Bi anda bütün gözler Derya'ya dönerken, yine kıp kırmızı olmuştu. Bugünü tamamlasaydım sağ salim diye geçirdi içinden. Selma, "Derya o ne güzel ses bayıldım ama canlı dinlemeden hayatta bırakmam." Pınar, "Halaaa mı muhtemel? " dedi imalı bi şekilde. Derya'nın halinin farkında olan Boran, Pınar'ı duymazdan gelerek araya girdi. "Bende isterim Selma ama konak bunun için pek uygun olmaz." diyerek kurtardı Derya'yı... Aslında Derya'nın bu kadar güzel şarkı söylemesine kendiside şaşırmıştı ama belli edemezdi. Biliyor olmalıydı sonuçta nişanlısıydı. Derya, Boran'a minnet dolu gözlerle bakarken. Yusuf'tan bunun hesabını ayrı soracaktı. Bu kez Devran girdi söze, "Boran'ın da sesi çok güzeldir hele de sazı eline alırsa." Bu kez bakışlar Boran'a dönmüştü. "O zaman ilk fırsatta sizi çift olarak dinleyelim." dedi Selma. Şaşkınca birbirine bakan Derya ve Boran da cevap veren Boran oldu, "Bakalım denk gelirse neden olmasın." Derya, Boran'a yaklaştı kimsenin duymadığıdan emin olarak, "Bi de düet albüm çıkaralım istersen." dedi onun bu rahatlığına kızarak, "İyi fikir hanım ağam, sen yolda öyle bir aşka gelmişsin ki, o videoyu İnternete koysak rekor kırarsın." derken alaycı tavrı devam ediyordu. Boran sanki ilk tanıdığı suratsız adamdan farklıydı bugün... Derya daha cevap verecekti ama Zeynep babannenin sesi duyuldu. "Boran güzel gelinimi de al odam da bi kahve içelim. Ama öyle ayrı ayrı değil el ele gelin. Siz nasıl nişanlısınız? Tut bakıyım nişanlının elini." Dedi yaşlı kurt. Derya için gün gittikçe zorlaşırken, Boran da bu emrivakiden hiç hoşlanmamıştı. Babannesi bu işin oyun olduğunu bilmiyordu ama Boran tahmin ettiğine de emindi. Sonuçta o Zeynep Hanoğluydu kaçın kurasıydı. " Geliyoruz babaannem sen geç odana 2 dk ya yanındayız." dedi şansını deneyerek. "Olmaz öyle düşün bakıyım önüme!" Diyen yaşlı kadın bastonuyls odasının yolunu işaret etti. İşte kaçacak yer kalmamıştı. Boran önce kalktı oturduğu yerden. Dansa kaldıracakmış gibi elini uzattı Derya'ya. Çaresiz uzanan eli tuttu, Boran'ın eli sardı kibar parmaklarını. Beraberce yürüdüler, oyunda olsa bunca yıl sonra ilk defa birine bu kadar yakındı Derya. İçindeki duyguyu pek tanımlayamadı. Yadırgamamıştı Boran'ı garip bir tamamlanmışlıktı sanki içini sıcacık yapan. Boran içinde durum zordu. Bi yandan Derya'yı tedirgin etmemeye çalışıyor. Bir yandan bu kadar yakın olmaktan huzursuz oluyordu. Yıllar sonra ilk defa birinin elini tutuyordu içinden sanki Elif'e ihanet ediyormuş gibi rahatsızdı. Zeynep babanne odasına girince berjere oturdu. Gençlere de oturmaları için ikili koltuğu işaret etti. Fakat ikili koltuk hangi iki kişi baz alınarak yapıldıysa oldukça dardı. Yada Derya'ya öyle gelmişti. Boran, Derya'nın kokusuna ilk defa bu kadar yakındı. Babannesi ne yapmaya çalışıyorsa işini iyi biliyordu. Bu kadar ustalıkla iki insanın kokusu birbirine harman edilirdi. "Güzel kızım, beğendin mi odanızı?" dedi yumuşacık bir sesle. Az evvel kapı gösteren otoriter kadından oldukça uzaktı bu hali. "Beğendim babanne, gayet kullanişli bir oda." Diyerek kısa kesti. "Bak Boran görüyorsun, nasıl güzel babanne diyor. Ağzın şeker yesin gelin kızım, sen evimizi şenelttin." Zeynep hanım Boran için o kadar mutluydu ki, tekrardan evleniyor olması ve bu evliliğin ilk görüşte sevip beğendiği Derya ile olması ona ahir ömründe huzur vermişti. "Babanne sen Derya'yı biraz fazla mı sahiplendin bana mı öyle gelir?" Dedi Boran kasıtlı bir şiveyle. "Kıskandın mı deli oğlan? Söz aramızda sen oğlanları dövdü diye anlattığın gün koymuştum kafaya bu kız Boranımın dengidir diye." Dedi içindekini saklamaya gerek duymadan. Derya gülümseyerek başını öne eğdi "Elinle yakmışsın başını Boran ağa" dedi sessizce. Fakat sözü tek duyan Boran olmadı, "O nasıl söz! Sen hem Boran'ın hem bizim baş tacımızsın. Allah dualarımı kabul etti şükür. Allah seni kötülerin fitnesinden esirgesin güzel kızım." dediğinde içten duasına en çok Boran amin dedi. "Sağol babanne, Allah bizi sana mahçup etmez inşallah." diyen Derya ise insanları kandırıyor olmanın huzursuzluğunu taşıyordu. " Bundan sonra sende benim torunumsun, bu kapı sana hep açık, aklına takılan, gönlüne yük olan ne olursa bilki Zeynep babaannen yanında." Minnetle gülümsedi Derya bu destek Dilber hanıma karşı çok kıymetliydi. "Oooo babanne bir de sandığının anahtarını ver tam olsun." dedi Boran meydan okur gibi. Derya bu ikili arasındaki tatlı atışmayı sevmişti, "Verdim gitti, Boran oğlan haydi bakalım ne yapacaksın şimdi." Diyen babanne reste rest çektiğinde bunu Boran bile beklemiyordu. Zeynep babanne sandığını kimseye açtırmaz anahtarını da koynunda gezdirirdi. Şilanla Zeynep bu konuda ona çok takılsa da, bırak sandığın içini daha anahtarını bile görmek nasip olmamıştı. Derya ile Boran'ın bi oyunun içinde olduğunu tahmin ediyor. Bu oyun gerçek olsun diye yapacaklarını şimdiden kafa da kuruyordu. Boran olanı biteni anlatmadan bu oyuna girişmezdi. Bu kız herşeyi bilerek buraya geldiğine göre Dilan'a benzettikleri kadar vardı. O da korkusuz yürekli bir kızdı. Dilan'ın yüreği bir tek sevdiğinin kendinden vazgeçişini kaldıramamıştı. Derya, Boran'a "ne sandığı" diye sordu. Fakat Boran'ın burnuna dolan kokusuyla hemen uzaklaşmak istedi kaçacak yeri olmasada. " Babaannemin kimselere açmadığı çeyiz sandığı dedem elleriyle yapmış. Kimseler içini görmedi daha"diye açıkladı Boran. Ama Derya'nın kokusuna bu kadar yakın olmak iyi değildi. Bu parfüm kokusu değildi sanki Derya'nın olduğu her yerde vardı. Ama ilk defa bu kadar yakındı Boran ve bu hiç kolay değildi. "Babannecim sizin için çok kıymetli anladığım kadarıyla. Ben bunu kabul edemem. Zeynep ve Şilan da bu durumdan rahatsız olurlar." "Sandık benim değil mi kime istersem veririm. Zeynep, hayran sana bana alınmaz. Şilanda önce kocayı bulsun sandığı kusur kalsın. Ben ölünce sandığım senindir güzel kızım. Senle münasip bir zaman da açar içindekilerin hatıralarını yad ederiz. Hele sen konağımıza temelli bir yerleş. " Dedi tüm içtenliği ile Derya baktı ki babanne kararlı daha ısrar etmedi. Kahveleri de içip müsade istediler. Zeynep babanne bu evin belki de en önemli kalesiydi. Onunla bu kadar yakınlaşmış olmak çözmeye çalıştıkları denklem için çok önemliydi. Günün kalanında birbirlerinden uzak durmaya çalıştılar. İki ay sonra Derya ile Boran'ın onlardan bir hafta sonrada Zeynep ile Yusuf'u düğünü için gün kararlaştırıldı. İşler gittikçe hızlanırken, bu oyunu oynamanın kolay olmayacağını Derya da, Boran da anlamıştı. Ertesi gün Acar ailesi Nevşehir'e döndü. İki ay sonrasına planlanan iki düğünün hazırlığını yapmak kolay değildi. Deryalar konakta yaşıyacaktı ama Yusufla Zeynep için ev dayayıp döşemek zaman alıcak işlerdi. Geçen bir aylık zamanda Derya sadece beğendiği tarzın fotoğrafını yolluyor. Boran, Derya'nın zevkine göre odayı tamamlıyordu. Ama Zeynep'in eşya bakmak için Nevşehir'e gitmesi gerekiyordu. Yusufla el ele gezip bakmak istiyordu. Dahası gelinliği ve diğer düğün detaylarını da çözmeleri gerekiyordu. Zaman hızla geçiyordu. Zeynep abisini ikna etmeliydi yanlız gitmesine izin çıkmazdı. "Abicim bugün bi hüzünlü bakıyorsun bişey mi oldu?" dedi zarf atarak. "Yooo gayet iyiyim bacım. Onu da nereden çıkardın" diyen Boran ise bu numaraları yemeyecek kadar hayat tecrübesi edinmişti. Zeynep attığı olta boş dönünce, "Yok ben anlarım senin Derya ablayı göresin gelmiş." dedi şansını zorlayarak. Boran meseleyi anlamıştı ama biraz eğlenmekten zarar gelmezdi. " Zeynep ne görmesi. Kavga ettik biz haberin yok mu?" Derken ciddiyetine kendinde şaşırdı. Numaradan nişanlanınca oyunculuğuda gelişmişti galiba. "Ne kavgası abi düğüne 1 ay kala." Diyen genç kız ise bıçu kez gerçekten telaşlıydı. "Hanım efendi bir gelinlik beğenmiş, o Nevşehir'deki düğünde giydiği elbise var ya ondan hallice" diye aklına ilk gelen yalanı söyledi Boran. "Derya abla sevmez ki öyle..." Diye mırıldandı Zeynep. Bu işte bir iş vardı. " Ben kıskanç adamım, giydirmem dedim" diyerek yalanına yalan eklediğinde "eeee" diyerek boş boş baktı Zeynep. "Eee si konuşmuyoruz iki gündür" diyerek kız kardeşinin içine kurt düşürmeyi başarsa da Zeynep'in aklına yatmamıştı abisinin anlattıkları, telefonu çıkardı Derya'yı aradı. "Derya ablacım günaydın, nasılsın?" "iyiyim bir tanem sen nasılsın? " Bende iyiyim sağol, sesin çok neşeli geliyor. " " Bizim için önemli bir davayı kazandık, Kenanla kutlama kahvesi içiyorduk. " Diyen kadın hiçte nişanlısı ile kavgalı gibi değildi. Her zamanki neşeli Derya'ydı. " Öyle mi? Senden kaçmaz ki zaten. Tebrik ediyorum. Kenan abiye de selamlar. " Dedi tam konuya girecekti ki Derya ondan önce davrandı. " Zeynepcim, ne zaman geliyorsunuz canım. Boran dün bilet bakıcaktı sonra konuşamadım." Diye sordu. Zeynep anlamıştı kandırıldığını, "Abim burda oyun derdinde yok biz küstük falan diye beni sinir etti yaaaa" dedi şikayet ederek. "Bak sen küsmüş müyüz? Keşke haberim olsaydı. Habersiz küsmekten ceza yazalım Boran ağaya" dedi gülerek. "Yarına biletler hazır hayatım ceza verme bana" dedi Boran. "Onu buraya gelince konuşuruz artık." Derken yaptıkları en kolay şey gerçek bir çift gibi atışmaktı. Ertesi gün Yusuf hava alanında karşıladı Zeynep ve Boran'ı. Derya'nın davası vardı, onu adliyeden alıcaklardı. Keyifli sohbetleri adliyenin önüne geldiklerinde sona erdi. Boran gençleri yanlız bırakarak ilerde ki banklardan birine oturup Derya'yı beklemeye başladı. Derken Derya göründü kapıda yanında ki kadın hem ağlıyor, hem gülüyor arada Deryanın ellerine sarılıp öpmeye çalışıyordu. Kadınla beraber merdivenlerden inmeye başladıkları sırada Boran'ın az ilerisinde ellili yaşlarında bir adam belinden silahını çıkarıp Derya'ya doğrultu. "Sen benim oğlumun katilini akladın, kurtardın. Hapislerde çürümesi gereken o oros... çıkacak o delikten. Şimdi seni benim elimden kim alacak bakalım Derya hanım." Derya yanındaki kadını arkasına aldı. Kadın öne geçmeye çalıştıkça arkasına çekiyordu. "Eeee Mehmet amca sen mi gireceksin o deliğe. Oğlunun anasını hergün dövmeseydin, Oğlunda kadın dövmeyi marifet saymaz, mutlu bir yuvası olurdu " Sana ne bizim aile işlerinizden avukat haddini bil." " Oğlun şimdi toprak altındaysa onu gelinin değil sen öldürdün. Senin yanlış öğrettiklerin yüzünden öldü. Bak yine elinde silah bir kadına zarar verme peşindesin." Adamın sinirden elleri titremeye başlamıştı. Boran şoktaydı. Derya üzerine doğrultulmuş silaha rağmen bir adım geri atmadığı gibi adamın üzerine oynuyordu. " Kes sesini geberticem seni. " Kapıdaki polisler jandarma adama silahlarını doğrultmuş silahını bırakmasını söylüyorlardı. Derya adamın gerisindeki Boran'ı farketti. Telaşı gözlerinden belliydi Boran'ın. Yusuf ve Zeynep hareketliliği fark etmiş arabadan inmişlerdi. Ablasına doğrultulmuş silahı gören Yusuf koşarak yaklaşmaya çalıştı ama etraftakiler ve bir polis memuru durdurdu onu. Polislerden biri adamın arkasından dolaşmaya çalışıyordu. Bunu fark eden adam anlık refleksle polisi vurdu. Tekrar silahını Derya'ya doğrulttu. Durum gittikçe zora girerken, Boran el işaretleriyle Derya'ya konuşmasını işaret etti. Adamın arkasından yaklaşmaya başladı. Polisler ve Derya konuşarak adamı oyalamaya çalışıyorlardı. Boran adamın elindeki silaha hamle yaptı. Silah ikisinin elinde mücadele etmeye başladılar. |
0% |