@zamansizim84
|
Konağa ulaştıklarında herkes çok yorulmuştu. Arabalardan inildiğinde alkışlar zılgıtlar eşliğinde içeri avluya geçildi. Zeynep babanne onları karşıladı. Boran önde yanında bir adım gerisinde Derya gelip elini öptüler. "Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz. Kızım bu kapıdan her girişin bize şenlik olsun." deyip sarılıp öptü Derya'yı. Herkesin gözü gelinin üzerindeyken, Derya alışık olmadığı ortamın gerginliği içindeydi. Boran bunu fark ederek, Selma ve Zeynep'e işaret etti. Derya'yı odasına çıkardılar. Yukarı avludan aşağıya bakan Derya bambaşka bir Boranla karşı karşıyaydı. Kaşları çatılmış. Gözleri yine geceden kara ve donukdu. "Evet gelin hanım, duyduğuma göre düğüne kadar oğlumu ayartmışsınız."dedi Selma " Konağın iki yakışıklısı benim diyorsun yaniii Derya abla senden korkulurmuş yanii. "dedi Zeynep " Ne yapayım kızlar hayranım çok. Bu arada oda güzel olmuş. Canlı görmek şimdi nasip oldu da. "dedi Derya gülerek. Ortadan açılan kapı ile ikiye bölünen ilk kısımda sağda yatak, iki komodin, üzerlerinde üfleme camdan abajurlar. Solda iki büyük gardırop onların arasından geçilen modern yöresel harman edilmiş banyo. Kapının ilerisinde 3 basamakla yükselen alanda şık bir L koltuk. Önünde büyükçe bir sehpa. Karşısında TV ünitesi ses sistemi. Tam karşıdaki büyük pencerenin önünde yuvarlak küçük bir masa, sandalye olarakda kullanılabilecek iki konforlu berjer. Masanın solunda ise terasa açılan iki kanatlı cam kapı. Karşısındaki duvardaki ağaç şeklindeki kitaplık da odayla çok uyumlu duruyordu. "Yanlız gerçekten çok zevklisin eski halinden eser kalmamış."dedi Zeynep "Önceden nasıl olduğunu bilmediğim için yorum yapamıyorum." dedi aslında çok merak ediyordu. "Çok klasik, hatta abimle tartışmışlardı bu kitaplık için. Elif yengem hep burdan gitmek istedi. Atama beklediği için sanki burayla bağ kurmazsa daha çabuk gideceklerini düşündü bence." dedi sanki yengesinden değilde çok uzak birinden bahseder gibiydi. "Ne kadar süre evli kaldılar Zeynep." Diye sordu merakına yenilerek. "iki yıl kadar."dedi sonra ne yapıyorum ben der gibi bi silkelendi. "hayır yani düğün günü edilecek muhabbet mi bizimkisi de. Diyeceğim o ki oda da o günleri anımsatacak hiç bişey kalmamış. Aklına bu tarz şeyler getirme. Abim seni çok seviyor." Dedi omzunu sıvazlayarak. Sohbetleri kapının çalmasıyla sona ererken, kapıyı açtıldığında elinde Derya'nın küçük valiziyle Boran duruyordu. " Hadi bize müsade" diyen Selma, Zeyneb'ide sürükledi peşinde. Onların Çıkmasıyla Boran içeri bi kaç adım attı. Valizi dolapların yakınına bıraktı. "Nasıl sevdin mi odamızın canlı halini, kameradan farklı mı?" Diye sordu "Gayet keyifli ben kötü gelin olur akşama kadar çıkmam burdan." deyip güldü Derya. Boran buruk bir tebessüm sundu, "Merak etme kötü gelin olmuşsun bile araba kullanmak büyük suç sen bilmiyorsun tabii." Boran annesinin yoldayken ki rahatsızlığını ima ile anlatırken. Avludaki suratsız sert adam yine yok olmuştu. "Bi daha sürmem ağam tövbe." deyip ellerini havaya kaldırınca ikiside güldü. "Sana elektrikli scooter alacağım avlu da da onla gez iyice gıcık olsunlar." Dedi takılarak. "Bi şey sorsam ama istemezsen cevap vermek zorunda değilsin." Dedi Derya. Boran başıyla onaylayınca, "Annenle bu duyduklarından sonra mı mesafelisin? Yoksa ilişkiniz genelde böyle miydi?" diye sordu üzmekten çekinerek. Boran ise sanki soruyla bunu yeni sorgular gibi biraz düşündü. Oturma alanına tırmanan basamağa oturdu. "Aslında duyduklarım yapbozun yıllardır kayıp olan parçaları gibiydi Derya. Annem hep soğuk bir kadındı, yengenim Devran'a bakışında olan şevkatli sevgi, annemin bize bakışında hiç olmadı." dedi küçük bir oğlan çocuğu gibi dudak bükerek. Derya da basamaklara oturunca odalarında ki ilk sohbetleri başlamış oldu. " Mutlu olacağını düşünerek attığı adım onu istediği mutluluğa götürmemiş anlaşılan." Diye yorum yaptı Derya. "Başkasının mutluluğuna bencilce göz dikmek bi insana yapılabilecek en büyük kötülük. Babam bunu bilse asla onunla aynı yastığa baş koymaz. Bazen çok üzülecek olsa da bilmek hakkı diye düşünüyorum. Bazen bu saatten sonra bişey değişmeyecek bırak geldiği gibi gitsin diyorum." Deyip iç çelişkisini çekinmeden Derya'ya açtı. " Haklısın yaman bi çelişki." Diyebildi. Boran gülmeye başlayınca şaşıran Derya ya, "O kadar eşya döşedik merdivende sohbet ediyoruz." deyip gülmeye devam etti. "Ne yapalım ağam sen merdivene oturunca sohbet burda devam etti." Dedi onun gibi gülerek. Dönüp gözlerinin içine baktı. "İyi ki geldin Derya meğer ben çok yanlızmışım. İyi buradasın arkadaşım." Dedi içtenlikle. "Umarım çıktığımız bu yolda amacımıza ulaşırız Boran. Bu arada küçük prens birazdan gelir seni yolcu edelim. Malum bu akşam kendisine sözüm var." dedi bu tuhaf yakınlıktan kurtulmak için. "Bak sen Tuğra beye damadı odadan kovdurttu. Pınar olsa çok gülerdi halime." deyip ayaklandı. "Atışmalarınıza bayılıyorum ama Pınar sevdiği insanlarla atışır. Seni kabullendiğinin ifadesi onlar." Diyip arkadaşının davranışlarına açıklık getirdi. "Farkındayım, gerçekten onun için çok kıymetlisin. Bu kadar gıcıklığı yapma sebebi de seni benden kıskanması. Herkes kızın abisinden çeker, biz yengeden çektik." derken dışarı çıkmıştı çoktan. "Diğer valizlerin acelesi yok demiştin ama taşıtayım istersen." "Yok bu akşamlık lazım olanlar bu küçük bavuldaydı. Gerisini sonra hallederiz." "İyi geceler, tekrar hoş geldin." Dediğinde, "iyi geceler Boran ağam. Hoş gördük." Dedi Derya, içeri geçip bavulu açtı. Pijamalarını alıp duşa girdi. Saçlarını kurutup yatağa oturdu. Selma'ya mesaj yazdı. 'küçük yakışıklıyı bekliyorum' 'Geliyoruz.' Biraz sonra kapı tıklandı. Aslanı pijamalarıyla Tuğra bey gelmişti. Selma iyi geceler deyip ayrıldı. "Odanız çok güzelmiş Deyya, ben hep buyda kalıyım mı?" dedi çocuk masumluğu ne güzeldi. "Ama Boran amcan nerede kalacak o zaman" diye sordu Derya. "Koltukta yatsın bana neeee." Dedi ufaklık omuzlarını silkerek. "Bunu onunla aranızda çözün bence, benim çok uykum geldi uyuyalım mı?" Derken kalbini kırmadan onu uykunun kollarına teslim etmek istiyordu. "oluyyyy" derken çokça mutluydu. Yatağa yatırıp, yanına uzandı Derya'nın elini tutup uykuya daldı Tuğra. Uyurken ki masumiyeti sabaha kadar izlenir güzellikteydi. Fakat Derya'nın yorgun gözleri kendini uykuya bıraktı. Ertesi akşam Zeynep için kına gecesi yapılacaktı. Bi sonraki gün Derya ile Boran için düğün. Akşama kadar konak halkıyla vakit geçiren Derya, Zeynep'in hazırlıklarına yardım etti. Ne kadar da heyecanlıydı. Akşam üzeri ailesi de geldiğinde, onları bu konağın gelini olarak karşılamak tuhaf gelmişti. Narinle Pınar, Derya'nın odasını incelerken, konağın yardımcı kızlarından Ayşe, Zeynep babannenin akşam için giymesini rica ettiği ettiği elbiseyi getirdi. Bu kadın bu yaşında nasıl her detaya bu kadar hakim diye düşünmeden edemedi Derya.  Anlaşılan bu akşam gözler üstünde olacaktı. Pınar, "Yanlız demesem olmaz babanne de ne zevkliymiş" dedi elindeki elbisenin işlemelerine dokunarak. Narin, "Zeynep babanne çok tatlı ve güngörmüş bi kadındır, ben küçüklüğümden beri bu konağa iki Zeynep için gelirdim. Kendi teyzemden ötedir yani." Dedi. Annesinin ailesinin töre bağımlılığından babasının açık görüşlülüğü ile kurtulmuş olsa da, teyzesi Dilber hanım tam bir törekolikti. O arada açık olan kapıdan Boran göründü. Sadece kahvaltıda görmüştü Derya, Boran'ı ve gözlerinin sürekli onu aramasına engel olamıyordu. " Oooo hanımlar hoşgeldiniz." Dedi akşam için lacivert bir takım giymişti. " Hoş bulduk abi." Deyip Derya'nın elbisesini göstererek "Çok kızın kalbini ağrıtacaksınız bu akşam. Kaç gündür telefonum susmuyor. Herkes Boran ağanın müstakbel eşini soruyor."dedi Narin "Pınar, Derya'ya yan bakanı sağ koymaz. İçim rahat" diyen Boran. Kendi kara sularında olmanın güveniyle Pınar'a sataştı. "O kadar yolu senin hanımın ağanı korumaya gelmedim Boran ağa." Deyip hiç üstüne alınmayan Pınar'a "O zaman sizin aşağıda işleriniz vardır, beni hanım ağamla yanlız bırakın." Diyerek misilleme yapmasa olmazdı. "Yemin ediyorum gıcık yaaa" diye söylenerek çıktı Pınar, onu gülerek Narin takip etti. Derya da onların bu haline tebessüm ettiğinde Boran, "Bugün yanlız bıraktım seni işler çoktu kusura bakma. Akşam için bir ihtiyacın var mı?" Diye sordu. "Akşam ne yapacağımı bilmiyor olmam dışında sorun yok." dedi Derya gülerek. Lacivert bindallıyı gören Boran, "Elbiseyi babaannem mi gönderdi?" diye sordu. Derya başıyla onayladı, "Vallahi babannen beni şaşırtmaya devam ediyor. Zevke bakar mısın?" Dedi "Bana da lacivert giysin diye haber yollayınca anladım bir işler çevirdiğini. Bütün Mardin'e karşı olacaksın akşam hazır mısın?" Diye sordu Boran. Derya ise açık olarak, "Değilim" deyip akşam ki basamağa oturdu. "Yapma hanım ağam sen hakim karşısına çıkan insansın, korkuyorum deme?" derken o da basamakta ki yerini almıştı. "Korkmak değilde tedirginim diyelim" deyip dudak büktü. Boran ise onun bu ifadesine bakıp gülümsedi, "Sen hiç inme aşağı, ben seni kına başlıycak vakit gelip indireyim ister misin?" Diyerek bir teklifte bulundu. "Olur mu öyle?" dedi Derya küçük bir çocuk gibi. "Sen istiyorsan oldururuz." deyip gülümsedi. "hadi ben kaçtım gelin ağam." Deyip göz kırpıp çıktı odadan. Aslında olmayacak birşeydi ama Boran, Derya'yı yanlız bırakmak istememişti. Kuaför gelip kızların saç ve makyajlarını da tamamlayınca herkes kına için hazırdı. Akşam misafirler gelmiş avluda müzik sesleri yükseliyordu. Herkesin gözü Boran'ın gönlünü tekrar hayata bağlayan güzeli ararken, Derya odasında hazırlanmış Boran'ı bekliyordu. Zeynep çıkmadan inmesi gerekiyordu. Kapı tıklandı. İçeri Boran girdi. Derya'ya bindallısı öyle yakışmıştı ki, masmavi gözleri ışık saçıyordu adeta. Boran her haliyle hayran olunası bu kadının buraya bir sözüyle gelmesinin mahcubiyetini yaşadı tekrar. Öyle ışıl ışıldı ki bu ışık bütün Mardin hanımlarını yakacaktı. "İnelim mi hanım ağam? " deyip kolunu uzattı Boran. O kadar uyumlu olmuşlardı, Zeynep babanne yapmıştı yapacağını yine. Boran devam etti. "Yusufla Zeynep reyhani oynayacakmış." dedi şaşkın bir şekilde. "Biliyorum ben çalıştırdım, Zeynep çok istiyor diye öğrendi. Sürpriz yapmak için." "Vallahi helal olsun." Dedi takdirini saklamadan "Seni babannenin yanına indirip yukarı çıkmam gerek. O sana yalnızlık hissettiremez." Dedi Derya'yı rahatlama amacıyla. Odadan çıkıp merdivenlere yöneldiler. Yukarıda bekleyen Serdar ve Yusufla sarıldı Derya. Boran'ın kolunda merdivenlerden inmeye başladığında bütün bakışlar onlara dönmüştü. Kiminde hayranlık, kimin de kıskançlık, kiminde haset vardı bakışların. Babannenin yanına ulaştıklarında elini öptü Boran "Gelinim sana emanet Zeynep sultan" diye fısıldadı ama Derya bunu duymadı. Derya da elini öptüğünde yanı başına oturttu. "Bana ihtiyacın olursa yukarıda olucam hanım ağam" deyip Derya'nın onaylamasıyla yukarı çıktı Boran. Kına da ki kızların çoğunun bakışları yukarı çıkan Boran'daydı. Bu kadar açıktan bakmalarına şaşırmıştı Derya kaçamak bakışları anlardı belki ama bu kadar aleni kocası olacak adama yürümeleri kıskançlık damarını kabartmıştı bile. Babanne Derya'nın elini hiç bırakmazken Dilber hanıma da meydan okuyordu adeta. Yusufla Zeynep merdivenlerden indiler. Bir anda çalmaya başlayan reyhani müziğiyle Zeynep şaşkınca Yusuf'a baktı. Karşılıklı yerlerini alırken oyunları izleyenlere keyif veriyordu. Yusuf gayet hakkını vererek oynadığı oyunla göz doldururken, Zeynepte oldukça mutluydu. Zeynep babanne, Derya'nın kulağına eğildi. "Nereden öğrenmiş bu oğlan bu oyunu." Diye sorsa da Derya sadece gülümsedi. Kendini açık edecek değildi. Oyunu seyretmeye devam ettiler. Oyunun bitmesiyle alkışlar eşliğinde Zeynep babannenin elini öptüler. "Damat bey nereden öğrenmişsin reyhani oynamayı." Diye bu kez esas muhatabına sorulan soru ile "Zeynep'e sürpriz olsun diye ablam çalıştırdı babanne." Denmesi bir oldu. 'aferin Yusuf' Babanne memnun bir ifadeyle, "öyle miii?" Derya ya dönerek "sen biliyorsun babanneye söylemiyorsun" deyip güldü. "Şilan, Boran'ı çağır bana" diyerek kızı yukarı yolladı. 'İşte şimdi yandık' Şilan hızla merdivenleri çıkarken, az sonra merdivenin başında Boran'ın görünmesiyle, Derya'nın kalbi dışarıdan duyulacak derecede atmaya başladı. Allah'tan ortam kalabalıktı. Bu adamın bu kadar karizmatik oluşu ve bu kızların hepsinin aynı yöne bakışı Derya'yı deli etmişti. Kıskançlık damarlarında ateş etkisi yaparken, 'Kağıt üstünde de olsa bu adam benimse bende bu akşama imzamı atarım' dedi içinden. Boran babannesine ulaştığında konudan habersizdi. "Boran oğlum, al hanımını karşına bir reyhani oynayın da Mardin güzel görsün." Boran'ın bakışları Derya'yı bulurken, Yusuf'u işaret ederek "ağzından kaçırdı" diye fısıldadı. 'canıma minnet' diye de içinden geçmedi değil? Beklediği fırsat ayağına kadar gelmişken kaçırmak olmazdı. Çalan müzikle karşılıklı avlunun ortasına geçtiler. Birbirlerinin gözünün içine bakmak ikisini de zorlarken, biraz evvel kıskançlıkla çıktığı yolda şimdi ecel terleri döküyordu. Etrafında ki kıskanç bakışlara nispet 'bu adam benim' dedi Derya dosta düşmana. Oyun bittiğinde ikiside bu anı kolay kolay unutmayacaktı. Müziğin bitişiyle üst avludan Bayram ağanın sesi duyuldu. "Hay maşallah kimin gelini" deyip avluya altın saçmaya başladı. Dilber hanım ve halanın suratı iyice düşerken. Derya, Boran'a "Boran ağam yukarı çık istersen, daha fazla rol çalmayalım. Bu gece Zeynep'in sonuçta." Dedi bu yakınlıktan bir an evvel kurtulmak isteyerek. "Bence de annem seni vurmadan ben gideyim." dedi Boran Derya'nın mavilerine bakarak. "Anlaştık" diye fısıldadı sadece. Boran yukarı çıkarken kalbinin ne kadar hızlı attığını fark etti. Şu avludaki kızların çoğu annesinin gelin adaylarıydı. Hiç birine ümit vermezken. Şimdi Derya ile karşılarında durmak Boran'a çok güçlü hissettirmişti. Hayatında yalanda olsa bi düzen vardı artık. Bu aidiyet duygusunu özlediğini hissetti. Derya geceye mührünü vurmuş 'bu adam benim' demişti. Yalandan da olsa kimse kocasına bakamazdı. Bu kıskançlık kendisine de hiç normal gelmezken. Bi kere daha duygularını sümen altı etti. Eğlenceli kına töreni biterken herkes odasına çekilmişti. Ertesi gün Boranla nikahları arkasından da düğün yemeği ve eğlence olucaktı. Sabah erken uyanan Derya duşunu alıp hazırlandı. Ayşe kapıyı tıkladı. "Hanımım dini nikah için seni Bayram ağanın odasına beklerler." "Geliyorum Ayşe deyip üzerine uzun kollu bir hırka ile baş örtüsü alıp aşağı indi." Bayram ağanın kapısının önünde Boran'ın kendisini beklediğini gördü. Günaydınlaşıp içeri girdiler. İçerde Devran, Serdar, Bayram ağa ve dini nikahı kıyacak hoca efendi vardı. Nikah aktine başlamadan mehir soruldu. Derya istemediğini söyleyince. " Ne demek istemiyorum, kızım hakkındır mehir nasıl istemezsin." dedi Bayram ağa " O zaman üç asgari ücret tutarı yazalım hocam" dedi Derya. Devran sesli gülerken gözler ona kaydı. Kendini toparlayıp ciddileşti hemen. "Ben bunu kabul etmem" dedi Bayram ağa. "Mehir, eşinden ayrılan kadının tekrar evlenmesinin yasak olduğu süre boyunca geçimini sağlayabilmek için dinimizce tanınmış bir haktır. Bayram babacım senin kabul etmemen için bi sebep yok. Boran'ın kabul etmesi gereken bi durum. Değil mi hocam." deyip Boran'a işaret etti. "Gelin kızımız doğru söyler de sen ne dersin Boran oğlum." dedi hoca. "Ben gelin hanımın her şartını kabul ediyorum hocam." dedi. "Lutfettin!" derken sinirliydi Bayram ağa "öyle Mehir mi olur? Avukat gelin aldık, bakalım daha neler görücez" diye de söyleniyordu hâlâ. Nikah kıyıldı. Hoca efendiyi yolcu ettiler. Bayram ağanın siniri geçmemişti. "Boran ağa mehiri ödeyemezsen haber ver" deyip söylenmeye devam etti. Herkes dışarı çıktığında Derya, Bayram ağanın karşısına oturdu. "Baba" dedi yumuşacık bir sesle. "Ben seninle konuşmuyorum. Sen babanı çiğnedin." derken suratı asıktı. "Ha sen bizim boşanacağımıza kesin gözüyle bakıyorsun, mağdur olmayayım diye mi küstün?" dedi Derya "O nasıl söz, duymamış olıyım." Dedi Bayram Ağa hemen, "O zaman küsecek bişey de yok demek ki." Derken karşısında ki adamı hafife alıyordu Derya, "Ben seni bilirim Derya kızım, sende beni bilirsin bu konu kapanmadı." Dedi kendinden emin. "Ben sana acı bi kahve yapayım mı?" Diyerek konuyu kapattı Derya "Sen yok musun? Mesleğinin erbabısın, kimi neden vuracağını biliyorsun. Hadi bakalım kahve mi yap getir." deyip şimdilik beyaz bayrak salladı Bayram Ağa da. Derya kahveyi yapıp Bayram babasının odasına bıraktı. Devran hâlâ Boran'a takılıp gülüyordu. Derya'nın geldiğini gören Boran sordu. "Babamı nasıl ikna ettin Derya" "Çok kolay oldu Boran Ağam 'demek sen bizim boşanacağımıza eminsin baba' " Bunun için mi Mehir üzerine ısrar ediyorsun" dedim. "Vallahi işinin ehlisin avukat hanım. Senden korkulur." dedi Boran "Babam da öyle dedi. 'Birde bu iş burada bitmedi Gelin Hanım'" dedi. "İstesen daha iyiydi. Konağı üzerine yaparsa şaşırma."deyip güldü Devran. " Yok artık" dedi Derya. Boran, "Sen Bayram ağanın inadını ne sandın acaba" dedi Derken kızlar Derya'ya seslendiler. Düğün hazırlıkları başladı. Misafirler avluya toplanmış yemek sofraları kurulmuştu. Resmi nikah kıyıldıktan sonra Boranla Derya kol kola avluya indiler. Arkadan Zeynep ve Yusuf onları takip ediyordu. Zeynep de gelinliğini giymişti. Ailesi Nevşehir'deki düğüne gelmeyeceği için baba evinden gelinlikle ayrılmak istemişti. Bir düğün iki gelin vardı Hanoğlulları konağında. Boran öyle sert bakıyordu ki etrafa Derya bi kere daha onun tanıdığı kişi olup olmadığını sorguladı. Tebrik ve eğlence faslının ardından takılar takıldı. Derya bi ara ayakta durmayacağını hissetti. Boran'ın koluna dokunup halini fark ettirdi. Kaç gündür o kadar çok yorulmuştu ki. "Çok az kaldı hanım ağam sabredebilcek misin?" "Çok yoruldum." dedi dudağını büzerek. Bu hali Boran'a çok komik gelirken. "Çok az daha sabır." deyip Derya'nın elini koluna taktı. Düğün faslı da bitince misafirler dağıldı. Derya'yı odasına çıkardılar. Üzerindeki takılardan kızların yardımıyla kurtulmaya çalışıyordu. Televizyon da izleyip güldüğü gelinlere benzemişti. O kadar ki gerçekten taşıyamıyordu artık. Takıları çıkarıp bir sandığa koydular. "Selma bunları götür Dilber hanıma teslim et. Mutlaka babaannem yanındayken ver ama tamam mı?" "Emin misin koysaydın dolabına." dedi Selma "Eminim canım ben bu sorumluluğa girmem. Babaannem de şahit olsun işte ver gel Dilber hanıma." deyince Selma altınları alıp çıktı. "Oh be Dünya varmış." dedi Derya "Eeee gülüm hani balayına gitcektiniz siz. Bak burda durmayın sabah kapınıza dayanır bunlar demedi deme." dedi Pınar. "Sizi uğurlayalım akşam 9 da uçağımız." "Deryam, iyi ol aklım sende kalmasın. Boran seni seviyor. Buradakileri aranıza sokmayın. Özellikle Şilan'a dikkat et o kız çok tehlikeli." Diyerek son uyarılarını sıralarken, "Farkındayım canım, sen beni merak etme."deyip sarıldı can dostuna. Kapı çaldığında gelen Borandı. "Sana sarıldım ya hissetti herhalde" dedi Pınar. "Karıcım arkadaşına söyle aşağıdan bekliyorlar. Yola çıkılcakmış." Dedi Boran. Beraberce ailesini uğurladılar. Zeynep de onlarla Nevşehir'e gidiyordu. Zaten 5 gün sonra düğün vardı. Konağa girdiklerinde yola uygun kıyafetler giyip konaktakilerle vedalaştılar. Dilber hanım hiç hoşlanmamıştı bu işten. Pınar'ın dediği gibi sabah kapıya dayanacaktı belli ki. Antalya uçağına bindiklerinde Derya yorgunluktan bitkin haldeydi. Uçak havalandıktan kısa bir süre sonra uyuyakalan Derya'nın başı yana düştü. Durumu fark eden Boran, Derya'nın başını omzuna koydu. Derya'nın saçları yüzüne değip, kokusu burnuna dolarken o da uykuya teslim oldu. |
0% |