
< Alev Lâl Candan >
Hangisini seversiniz ?
Old Fashioned mi Negroni mi ?
Benim için: Bitter, tatlı ve güçlü... Negroni her zaman ayrı bir yere sahip.
İnsanların sabahlara kadar içki içip eğlendiği hatta bazen arzularını tatmin ettiği bir yerdeydim, hiç hoşlanmam ancak görev de bekletilmekten hoşlanmaz.
Bu adam bu gece ölecek...
Kadehimi bir tur salladım ve oturduğum locadan gözlerimi kısarak Serkan’in olduğu locaya baktım. Zevksiz herif geldiğinden beri Aperol sprtiz içiyordu.
Yumuşak ve rahatlatıcı... midemi kaldırmaya yetecek kadar kötüydü. Yanındaki orta yaşlı adamlarla oturmuş bir şeyler içerek konuşuyordu, belki çökmek üzere olan şirketiyle ilgiliydi belki de başka bir şey bilmiyorum.
Evet iflas etmek üzereydi. Benim yüzümden ve ya sayemde... Hangisi daha uygun olurdu bilemiyorum ama garip bir şekilde onun için en acısız ölümü hazırlıyordum.
Her zaman olanın aksine bu kez kurbanım fazla umurumdaydı.
Beni tanıdığı bu birkaç ayda onu oyaladığım kimin aklına gelirdi ki ? En başından beri kaçırılmam, onun evine gitmem...
Planımda olmayan tek şey Beste ve Sinan'ın bu yakınlığıydı. Beklenmedik bir şekilde iyi anlamışlardı ve emindim ki bunun çok ötesinde bir şeyler hissediyorlardı.
Belki de bu yüzden Serkan’ın ölümünü erteleyip duruyordum, kötü sona uzak kalmak istemiştim...
Şimdiye kadar yok ettiğim herkes için olağan en kötü sonu hazırlamış ve onları umursamamıştım. Şimdiyse durum çok farklıydı.
Geride bırakacağı her şeyi önceden dağıtıyordum aklı kalmasın diye. Sinan ve Beste: Yakın hissetmelerine izin verdim çünkü Sinan Serkan için önemli bir yerde ve öldüğünde onun tek kalmasını istemezdi.
Ah bir de şu küçük sırrı var !
Herkesten gizlediği Sinan'ın bile bilmediği şeyler gizli kardeş...
Küçük bir erkek çocuğuydu, tıpkı abisine benziyordu. İyi anlaşmıştık.
Tabii Serkan kardeşini bildiğimi, hatta onunla vakit geçirdiğimi bilmiyordu. Kardeşini de güven altına almıştım abisi ölse bile güvenle yaşayacak büyüyüp cesur bir delikanlı olacaktı.
Belkide abisinin katilini o öldürmek ister, kim bilebilir ki ?
O zamana kadar ölmezsem beni öldürmesine izin verirdim, yani muhtemelen...
İçkimden son bir yudum aldım ve bardağımı orada bırakarak locamdan ayrıldım, hedefim şimdi lavabodaydı.
Serkan ve arkadaşları orada gülüp eğlenirken herkesten gizli erkekler için ayrılmış lavabonun önüne geldim ve sırtımı duvara yaslayarak adamın çıkmasını bekledim.
İçerden bir kaç kişi çıktı. Sarhoş insanların bana olan değişik bakışlarını görmezden gelip kurbanıma odaklandım. Sonunda çıkmıştı.
Önümden geçip gidecekken kolunu kavradım, büyük bir uyuşturucu baronunu en iyi neyle kandırabilirsiniz ?
Onu kendi silahıyla vurmak eğlenceli olur değil mi ?
" Baran Kara Şahin, öyle değil mi ? " Dedim. Onun şaşırmış büyük badem gözlerine bakarken nasıl da masum kız rollerindeydim.
Kafasını usulca sallayıp kolunu elimden çekti, rolümü oynamaya devam ettim. Dudaklarımda sahici bir gülüşle ona baktım.
" Takası erkene aldık, patron size haber veremedi..." Dedim, sanki bir sır verirmiş gibi ona doğru eğilmiştim. Boyu aman aman uzun değildi rahatça konuşuyorduk, bir de topuklu ayakkabılarım var tabii.
"Böyle bir bilgiyi şimdi mi öğreniyorum burada ? Bu sorumsuzluğun bir bedeli olmalı." İt herifin bakışları vücuduma düşünce istifimi bozmadan ona bakmaya devam ettim.
"Tabiki !"
Elimde süs niyetiyle getirdiğim çantayı aldım ve içinden şeffaf bir paketteki hapları çıkarttım.
" Patron özür için bunları gönderdi, alacağınız malların aynısı. İkram etmemi istedi"
Adamın kaşları havalandı ve elimdeki paketi yüzünde memnun bir ifadeyle açıp içinden bir hap çıkardı. Bir süre sağa sola döndürüp hapa baktı daha sonrasında sırıtarak bana döndü, hapı bana uzattı.
"Seni daha önce görmedim, canım o kadar ucuz değil ilk önce sen iç mal güzelse daha sonra sana bunun için bir teşekkür ederim. Kendimce..." Dedi, bu kadar kolay olacağını düşünmek aptallık olurdu. Gülümsememi büyüttüm ve adamın elindeki hapı aldım, bunun olacağını bildiğim için panzehiri yanımda getirmek beni mükemmel yapar mıydı?
Bence evet.
Hapı ağzıma atacağım sırada büyük bir el bileğimi kavradı, hem ben hemde biraz sonra ölecek olan adam beni tutan kişiye baktık.
Serkan, burda ne işi vardı? Beni görmemesi gerekiyordu.
"Neler oluyor burada ?" Dedi sesi monoton bir tondaydı ancak bakışlarındaki öfkeyi girebiliyordum, neden ?
Ben sesimi çıkarmadım yalnızca bileğimi çekmeye çalıştım ancak kaba bir tavırla daha sıkı tuttu. Az önce adamda olan bakışları şimdi bendeydi, öfkeli olmasını gerektiren bi durum mu vardı ?
Bende ona baktım ve kaş göz işaretleriyle bileğimi işaret ettim ancak sanki hiç görmemiş gibi tekrar adama döndü. "Bir soru sordum? "
Onun bu küstah halleri Baran'ı sinir etsede anlaşılan Serkan ondan çok daha üstte bir konumdaydı.
"Bizim her zamanki takaslar işte, sen niye buradasın?"
Haklı bir soru o neden burada ?
" Daha önce bir uyuşturucuyu, getiren kişiye denettiğini hatırlamıyorum ? Bu kızın istisnası ne? "
Adam tedirgin oldu ancak belli etmemeye çalışıyordu, olaylara dahil olmak yerine kenardan izledim. Serkan’ın bu dünyadaki yerini öğrenmek için iyi bir fırsatım vardı.
Eğer Serkan yüzünden planım bozulursa... Onun olum tarihini öne çekerdim. Bunun olmasına izin veremezdim.
Anı bir şekilde içimi bir telaş kapladı, her şey ilk başta kusursuzdu ama şimdi Serkan yüzünden tehlikedeydi.
Hayır, hayır sakin ol Alev, o kadar kolay değil.
" O yeni, biliyorsun canım değerli "
Baran'ın alttan alttan üste çıkma çabaları hiç bir işe yaramamış gibiydi, Serkan düz bir ifadeyle ona bakıyordu ve bu çok gericiydi.
" Herkesin canı değerli, seni öldürürse kendide ölür o kadar da aptal gözükmüyor. " Deyip bana döndü, demek beni tanımıyormuş gibi davranıyodu. Güzel, oyunu bozmaya gerek yok. Kafamı sallayarak onu onayladım, hâlâ masum masum bakıyordum.
Baran bana bakıp emin olamayarak Serkan'a baktı, az önce bana verdiği hapı almak için avucunu açınca zevkle sırıttım ve hapı ona verdim.
Şimdi geriye yalnızca buradan sıvışmak kalmıştı.
"Malı teslim ettiğime göre ben gideyim" Dedim ancak Serkan inatla bileğimi tutmaya devam etti, kaşlarım kendiliğinden havalandı ters ters ona baktım.
Baran hapı ağzına attıktan sonra şeffaf poşetle birlikte hiçbir şey demeden uzaklaştı. Yalnız kaldığımızda yüzümdeki o sahte tebessümü sildim, gerçekler daha eğlenceliydi.
"Nereden çıktın sen ?" Dedim, olabildiğince soğuk ve sert olsamda yeterli değilmiş gibi hissettim. Sanki sertken bile fazla yumuşaktım ona karşı.
"Bu soruyu ben sana sormalıyım, ayrıca ne bu uyuşturucu falan ? Paran bittiyse söyle yardım ederim"
Alaycı bir tonla beni küçümseyerek söylediği bütün bu sözleri içime oturdu ama belli etmemeye çalıştım.
" Hâlâ zenginim, yine de param biterse bu söylediğini hatırlarım." Dedim ve bu kez bileğimi sertçe çekip omuz atarak yanından geçtim. Ne sanıyordu oturup onunla konuşacağımı mı ? Baran birazdan kendi kanında boğulup ölecekti ve ben burdan bir an önce gitmeliydim.
Adımlarım güvenliklerin olduğu kapıya çok yaklaşmışken arkamdan kopan gümbürtüyü duyunca sırıttım. Kapıdan çıkıp gittiğimde Baran'ın öldüğüne emindim.
Yakınlara park ettiğim aracıma bindim, gecenin karanlığı benim içime güneş gibi doğmuştu, radyodan bir şarkı açıp yola çıktım.
Küçük beyi ziyaret etmem gerekiyordu.
Yol üstünde küçük bir bakkala uğradım, zararlı olmayan ama Sarp'ın seveceği bir kaç abur cubur aldım.
Serkan zeki bir adamdı yıllarca kardeşini herkesten gizlemişti, Sinan'dan bile. Gelin görün ki bendeniz Alev Lâl Candan her zamanki gibi kendi kurallarımla ve istediğim gibi oynuyordum.
Eve yaklaştığım sırada telefonum çaldı, kim olduğunu görünce sırıtarak açtım. " Bir şey mi oldu Okyanuscuk ? Sen beni pek aramazsın. " Dedim, aslında beklediğimden daha geç araamıştı.
"Seni çok özledim (!) Dedim ki benim bu uyuşturucu satan kızın sesini duymam lazım"
Tıpkı benim gibi alaylı ve keskin bir sesle konuşmuştu. Telefonun arkasından gelen uğultu sesleri kaşlarımı çatmama neden oldu, arabadaydı ancak nereye gidiyordu.
" Gerçekten mi, beni mi özledin ? Nereye gidiyorsun ? " Onun aksine sonlara doğru sesim biraz ciddileşmişti, bugün yapacağı bir işi yok diye hatırlıyorum.
Bir süre sessizlik oldu, cevaplamayınca ben konuştum.
" Yoksa benden sakladığın bir şey mi ? Kırılıyorum Okyanuscuk, hani gizlimiz saklımız yoktu. "
Telefonun öbür ucundan bir gülme sesi geldi, ortamın gergin havası dağıldığı için bende gülümsedim. Tabiki benden her şeyini saklıyordu ben onun düşmanıydım.
İronik olansa... birkaç dakika sonra onun en büyük sırrının yanında olacak olmamdı.
Bütün şehri ve kalabalığını arkamda bırakmış bir şekilde ormandaki evin önüne geldim, arabayı evin önüne park ettikten sonra kilitleyerek indim.
" Nasıl gidiyor ? " Dedim, korumaları hitaben. Serkan farkında değildi ancak ben çoktan onun adamlarını ortadan kaldırmıştım ve yerlerine kendi adamlarımı dikmiştim.
" Serkan Bey en son geçen hafta sonu geldiler, Sarp Bey de evde her zamanki gibi Uslu uslu oturup kendi kendine eğlendi. Bunun dışında bir gelişme yok efendim. "
Kafamı sallayarak onayladım ve zile bastım, çok geçmeden kapının ardından paytak paytak koşan birisinin sesleri geldi. Zaten hemen ardından da kapı aralandı ve Sarp küçücük boyuyla alttan alttan bana gülümsedi.
" Alev abla ! " Dedi, heyecanı sesinden belli oluyordu. Elimdeki abur cubur poşetleriyle içeriye girip kapıyı kapattım, poşetleri bir kenara bıraktım.
" Hoşgeldin yok mu yakışıklı " Diyip kollarımı iki yana açtım, hiç beklemeden kollarımın arasına girip kocaman sarıldı bana.
" Hoşgeldin Alev abla! " Diyip daha sıkı sarıldı bana bir süredir görünmüyorduk anlaşılan özlenmiştim.
☆☆☆
Sarp’la aramızda geçen o kısa ama değerli anların ardından, içim rahatlamıştı. Birbirimize sarıldık, sadece sessizce. Her şey o kadar karmaşık, o kadar belirsizdi ki, bazen bir tek bu sessizlik bile bir çözüm gibiydi. Bütün o karmaşadan bir kaçış… Bir nebze olsun huzur buluyordum.
Bir süre öyle kalıp konuştuk, boşluklardan kaçıp kelimelerle birbirimizi sarıp sarmaladık. Sonra, Sarp elini uzattı, başımı eğip bir an göz göze geldik. Bu kadar kısa süre içinde, o kadar fazla şey hissedebileceğimi bilmiyordum. Birlikte bir oyun oynamaya karar verdik.
Adımlarımız, sessizce odaya doğru yöneldi. Işıklar hafif kısılmıştı. Sarp’ın odasında zaman, normalden daha yavaş akıyordu. Odamda değil de, başka bir dünyada gibiydim. O an her şeyin önemi yok gibiydi. Sadece Sarp vardı ve ben… Hem de ne kadar rahatlamış, ne kadar bir arada hissediyordum.
Bir süre sonra, Sarp yere oturdu, gözleri odanın köşesine kayarken, ben de arkama yaslanıp kapının önündeki yumuşak koltukta oturmaya başladım. O anı daha çok anlamak için gözlerimi kısıp, duvara bakarken oyun oynamaya dalmıştım. Zihnimde tek düşünce vardı: anın tadını çıkar.
Bunun ne kadar devam edeceğini bilemeden, arada bir gülümsediğimiz o sessiz anlardan sonra, birden kapı aniden açıldı.
Hemen irkildim. Gözlerim o kadar hızlı bir şekilde dönüp kapıya kaydı ki, bir an her şey bulanıklaştı. Kalbim, boğazımda düğümlenen bir taş gibi hızla atmaya başladı. O an o kadar tanıdık bir korku dalgası hissettim ki, neredeyse nefesim kesilecekti.
Serkan! Kapı açıldığında, onu hemen gördüm.
Sarp " Abii! " diye bağırdı.
Bütün bedenim gerildi, gözlerim şokla büyüdü. O anda içimdeki her şey birbirine karıştı. Sarp'ın tepkisiyle, bu anın sonsuza kadar süreceği düşüncesi zihnimde yankılanırken, her şeyin ne kadar değişebileceğini biliyordum.
Bomba bir bölümle geldim sizlerin karşısınaaaa 🪼
Sarp'ı hiçbiriniz beklemiyordunuz öyle değil mi ? Ve ya Alev’in onu çoktan tanıyıp arkadaş olduğunu.
Sevgili okuyucularım siz daha neler neler göreceksinizzz
Her neyse çok detay vermeyeyim de sürprizi kaçmasın 🦕
Bir de sizlere bir şey sormak istiyorum.
Bir mafya-aşk kurgusu okumak ister misiniz ?
Yorum yapmadıysan tam şuan 2 saniyeni ayırıp yap, bir de yıldıza basın ki yazarınız mutlu olsun.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |