10. Bölüm

10.Bölüm

Ceren Baş
zambakkokusu1

Merhaba pıtırcıklarr 💕

Yoğun istek üzerine 10. bölümü bugün koyuyorum.

890 okuma olmuşuz burada bu bölümden sonra 1000 olmasını umarım, olana kadar bölüm atmayacağım 😂😂

Ve bu bölümde bol bol ve bi o kadar da bol yorumlarınızı bekliyorumm 💕 keyifli okumalar 🥰

 

10.Bölüm

 

Demir’in ağzından;

 

 

Bugün nihayet Eslem'e hislerimi söylemeye karar vermiştim. Onu parkta gördüğümde, kalbim hızla çarpmaya başladı. Yine kitap okuyordu, o anki huzurlu hali beni büyülemişti. Ama bu kez sadece izlemekle yetinmeyecektim. İçimde bir şeyler kabarıyordu; onu sevdiğimi biliyordum ve artık bu duyguları saklayamazdım.

“Eslem,” dedim, sesim titrerken. Gözlerinin içindeki sıcaklık, beni cesaretlendirdi ama yine de heyecanım da vardı.

Başını kaldırdı, biraz şaşırmış görünüyordu. “Demir, ne işin var burada?” diye sordu, sesinde bir soğukluk vardı. O an içimde bir şeyler kırıldı. Yine de durmadım.

“Konuşmamız lazım,” dedim, gözlerimin derinliklerinden ona baktım. “Uzun zamandır hissettiğim bir şeyi sana itiraf etmem gerekiyor.”

Sesim yavaşça titriyordu ama bu duyguyu daha fazla bastıramazdım. “Eslem,” dedim, “Seni seviyorum.”

O an, aniden her şey durdu. Gözlerindeki şaşkınlıkla karşılaştım. Birkaç saniye boyunca bana sadece baktı; o an sanki tüm dünya üzerime yıkılmıştı. “Demir, ben seni anlıyorum,” dedi, sesi yumuşak ama içinde bir hüzün vardı. “Ama bu… olamaz.”

Neden olamayacağını anlamakta zorlandım. “Neden?” diye sordum, içimdeki hayal kırıklığını bastıramayarak. “Benim hislerim gerçek, Eslem. Neden olamaz?”

Başını eğdi. Gözleriyle yere baktı. “Demir, sen... sen abimin en yakın arkadaşıydın. Ama artık değilsin. Siz kavga ettiğinizden beri işler çok değişti.” O an içimde bir boşluk hissettim. Çınar ve benim aramdaki küslük, her şeyin önüne geçmişti.

“Çınar’la aramızda ne olduğunu bilmiyorsun” dedim, sesimdeki öfke ve çaresizlik karışıyordu. “Ama bu bizim aramızdaki bir mesele. Benim seninle ilgili hislerimin bununla ne ilgisi var?”

Ona olan sevgim yüzünden kendimi bu kadar çaresiz hissetmekten nefret ediyordum. Ama Eslem’in gözlerindeki üzüntüyü görünce içimdeki umutlar da birer birer yok olmaya başladı.

“Çınar benim abim, ve onu ne kadar sevdiğimi biliyorsun,” dedi, sesi titreyerek. “Ben böyle bir şeyi kabul edemem” diyerek ayağa kalktı.

Her şeyin bir anda Çınar’la olan kavgaya bağlanması içimde bir boşluk yarattı. “Anladım,” dedim, başımı eğerek. “Demek her şey Çınar'la ilgili.”

“Bu benim hatam” dedi yere bakarak “seninle hiç konuşmamalıydım , yanında hiç çalışmamalıydım, buna bir nevi ben sebep oldum.”

Ayağa kalktım ve gözlerime bakmasını sağladım ellerini tuttum , içimden bir şeylerin kırıldığını hissettim. “Yani… bu bir veda mı?” diye sordum, dudaklarım kurumuş bir şekilde.

Tuttuğum ellerini bırakarak “üzgünüm demir bu bir veda” dedi ve benden uzaklaşmaya başladı.

bir veda sesimle yankılanmaya devam ediyordu.

veda…

Hızlı bir şekilde nefes nefese uyandım.Ve odamın içinde gözlerimi gezdirdim.Bir kabustu

“Bir kabus” diye tekrarladım sesli bir şekilde “bir kabus”

Eslemin beni terk etmesi bir kabus bile olsa kalbimi acıtmıştı.Ondan bir kere daha uzak kalmak istemiyordum.Yakın zamanda ona hislerimi söylediğimde böyle bir an yaşamaktan korkmuştum ama yinede onunla konuşmak istiyordum. Kalkıp soğuk bir duş alıp güne bu kabusun etkisinden kurtularak başlasam iyi olacaktı.

 

 

Eslem’in ağzından;

 

 

Sabah uyanmamla gözlerimi araladım.Güneş pencereden içeri girmeye çalışıyordu ama mügenin siyah perdeleri buna engel oluyordu.

Hemen sonrasında sol tarafımda yatan mügeye kaydı gözlerim, hala uyuyordu.Elimle onu kolundan yavaş yavaş sarsmaya başladım.husursuz olmaya başlamıştı ama yinede uyanmıyordu.Bu sefer daha fazla sarsmaya başladım onu ve bir anda fırlayıp “deprem” diyerek yataktan kendini aşağıya attı.

O gözlerini açıp olup biteni anlayana kadar bende yatağın üstünde kahkaha atmaya başlamıştım. Ayağa kalkıp ellerini beline yerleştirdi “komik mi” dedi gözlerini kısarak.Sonra üstünü başını düzeltti ve pencereye doğru yürüdü.

Müge pencerenin önünde duruyordu, camı açmaya hazırlanıyordu. Ama bir anda olduğu yere çakıldı.

"Pencereyi açıyorsun ya, karşına nasıl bir manzara çıkacağını tahmin bile edemezsin" dedi, gözleri kocaman olmuştu.

"Hayırdır, ne var dışarıda?" dedim gülerek.

Yanına giderken konuştu “Görmek için güzel bir gün diyebiliriz dimi” dedi.

Müge kapı gibi önümde duruyordu, ama sonunda çekildi. Ben de merakla cama yaklaştım ve o anda gözlerim dışarıya dikildi. Bahçede, tam karşımızda... Doğu, Kaan ve... Demir Evet, Demir.üçü top peşinde koşturuyorlardı.

 

Yani hepsi eli yüzü düzgün adamlardı ama demir daha iyi gözüküyordu. özellikle şu oyunlarda ki rahat gibi görünen ama içinde hırslı bir timsah yatan hali bir başkaydı.

 

Müge’nin az önce dediği cümleyi tekrarladım. “Evet , gerçekten görmek için güzel bir gün”

Doğu topa vurmayı başardığında, top az sonra olduğu yere geri düşüyordu. Demir ise her seferinde bir artistik hareket deniyor, ama topu bir türlü kontrol edemiyordu. Bahçedeki bu sahne tam bir felaketti, ama o kadar komikti ki gülmemek için kendimi zor tuttum.

"Resmen harika bir gösteri izliyoruz," diye fısıldadı Müge gülümseyerek. "İyi ki bu pencereyi açmışım."

İkimiz de ses çıkarmadan onları izlemeye devam ettik. O sırada demirin ayağından topu almaya çalışan doğu demirin tek hareketiyle kayıp yere düşmüştü. Komik olan ise kaanın da doğu’yu tutmak isterken üstüne düşmesiydi.

O an Müge’nin yanakları kıpkırmızı oldu gülmemek için kendini tutmaya çalışırken. Ben de bir elimle ağzımı kapattım, bu manzaraya dayanmamız imkânsızdı.

"Yok böyle bir maç" diye fısıldadım Müge’ye. Ama ikimiz de sesimizi fazla çıkarmadan bu komediye şahit oluyorduk. Derken, Demir hafifçe doğruldu ve başını kaldırdı. Gözleri neredeyse doğrudan pencereye yöneldi. Müge hemen beni dirseğiyle dürtüp, "Çabuk bizi görecek" dedi.

İkimiz de hızla pencerenin kenarından çekildik, kahkahalarımızı bastırarak geriye doğru kaçtık. Müge, "Bizi görmediler değil mi?" diye fısıldadı endişeyle.

“Sanmıyorum ama... emin değilim,” dedim gülerek. Bir yandan sessiz olmaya çalışıyorduk "Hadi, kahvaltı edelim," dedi Müge neşeyle. Onu onayladım ve yavaş bir şekilde aşağıya inmeye başladık.

Mutfağa indiğimizde güneş tüm parlaklığıyla içeri dolmuştu. Müge masayı hazırlarken, ben de ona yardım etmeye başladım. Çay demlenmiş, ekmekler dilimlenmişti. "Sen demli mi alırsın, yoksa açık mı?" diye sordu Müge, çaydanlığı eline alırken.

"Demli alırım," dedim. Çay bardağıma çayı doldurduktan sonra, yanında peynir, zeytin, domates ve biraz da reçel koydum tabağıma. Kahvaltı masasının sadeliği, dışarıdaki karmaşaya inat huzur doluydu. Bahçede hala Demir ve Doğu , Kaan’ın sesleri yankılanıyordu, ama ikimiz de onları düşünmeden kahvaltımıza odaklanmaya çalışıyorduk.

"Demir ve Doğu Kaan, sabah sabah böyle bir performans sergilemek için fazla erken değil mi?" diye sordum gülerek. Müge başını sallayarak, "Ah, kesinlikle. Ama onları izlemek kahvaltımızı renklendirdi, itiraf edelim," dedi.

Bir süre sessizce yedik, arada göz göze gelip gülümsüyorduk. Müge’nin evindeki bu huzurlu atmosfer, bana gerçekten iyi gelmişti. Kahvaltımızı bitirdikten sonra Müge bardağını kaldırıp, "Eslem, sen ne düşünüyorsun?" diye sordu aniden.

"Neyle ilgili?" dedim.

"Yani, hayat... Demir... ve diğer her şey?" Müge meraklı gözlerle bana bakarken, ben de çayımı yudumlayıp bir an duraksadım.

"Biraz karışık aslında. Ama burası, senin yanında olmak iyi geldi," dedim içtenlikle. "Sanki her şey daha kolaymış gibi geliyor."

Müge gülümseyerek başını salladı. "Burası ne olursa olsun, seni hep mutlu hissettirecek bir yer olacak. Bunu bil, tamam mı?”

Baş parmağını bana sallayarak devam etti “ve ne olursa olsun , içinden gelen sesi dinle bunu da unutma” diye uyardı beni kafamı anladım dercesine salladım.

Müge’yle geçirdiğim keyifli sabahın ardından eve dönme vaktim gelmişti. Kapıdan çıkarken bana sarıldı, “Her zaman beklerim,” dedi içtenlikle. “İhtiyacın olduğunda ya da sadece kaçıp gelmek istediğinde, burası senin için her zaman hazır.”

Gülümseyip teşekkür ettim. “Biliyorum, iyi ki varsın,” dedim. Evine adım attığım andan itibaren kendimi daha hafif hissediyordum.

Dakikalar sonra evime gelmiş kendi odama doğru çıkıyordum.Ama abimin odasından gelen seslerde kenidmi o tarafa doğru yönlendirdim.

Annem abimin yatağında oturmuş abime bir şeyler anlatıyordu. Abim ise elinde kıyafetleri ile valiz hazırlıyordu.Muhtemelen bana bahsettiği gibi açelya ile birlikte hafta sonu gidecekleri yer için hazırlık yapıyordu.Benim geldiğimi görünce ikisi de bana döndüler.

“Ah canım kardeşim günaydın” dedi abim yüzündeki gülümseme ile sonra da annem konuştu.

“Kuzumm günaydın iyi uyudun mu arkadaşında” diye sordu.

Ben de ona gülümseyerek cevap verdim. “Gayet güzel geçti annecim” dedim ve yanlarına gidip abimin yatağına oturdum.

Abim de beni izleyerek konuştu “Müge’yle eğlenceli vakit geçirmişsin belli gözlerinde bir parıltı var”.

“Aynen öyle” diyerek başımı salladım. ve sonra “ee siz ne yapıyorsunuz burada ?” diye sordum.

“Ben valiz hazırlıyorum öğleden sonra yola çıkacağız biliyorsun , annemde günlük dedikoduları anlatıyor bana sağolsun.”

Annem ise yüzünü buruşturarak konuştu “Amann sizede yaranılmıyor canım ne var şurada iki lafın belini kırsak” sonra elleriyle dizlerinden destek alarak ayağa kalktı. “Neyse benim dizim başlıyor zaten onu izlemeye gideyim.” dedi ve arkasına bakmadan odadan çıktı.

Abimle önce onu izledik sonra birbirimize döndük. “tripte atıyor ya” dedi elindeki kıyafeti valize koyarken

“ee” diye yanına yaklaştım “nereye gidiyorsunuz?”

Soruma muzdarip bir şekilde cevap verdi “Fransa” kesin açelya fransaya gitmek istemişti ve abim gitmek istemiyordu.

“Anladığım kadarıyla bu karar tek kişilik alınmış” dedim.

“Kesinlikle” diye ekledi “İki , üç gün diyordum ama açelya’ya kalırsa sanırım bir hafta oradayız. Hatta bir kaç gün açelyanın aileside bizimle olacak.”

“Olsun olsun güzel işte birlikte zaman geçireceksiniz.” dedim.

Doğru noktaya parmak bastın der gibi baktı “ en güzel yanıda bu”

Nazar değmesin diye elimi abimin bazasına vurdum. “allah bozmasın”

“Amin , amin” dedi. Sonra da konuşmaya devam etti. “Bu arada , demirin kimi takip ettirdiği ortaya çıktı.”

Merakla ona bakmaya devam ettim. “Babasını takip ettiriyormuş”

Babasını mı takip ettiriyormuş , babasını sevmediğini biliyordum. Çünkü zamanında bildiğim kadarıyla annesini aldatmış ve büyük ve zorlu bir boşanma sürecinden geçmişlerdi. Ben pek doğru düzgün bilmesemde, selma teyze demir ve kaanla birlikte bu mahallede yaşıyordu.

“Nasıl yani” diye sordum abime

Yanıma oturdu “Babasının peşine adam takmış kısaca onun her hareketinden haberdar oluyor.”

“Babasıyla küs olduğunu biliyordum ama neden takip ettirdiğini anlamadım” diye cevap verdim.

Abim yüzünü buruşturdu ve “O pislik yine bir şey yapmasın diye takip ettiriyordur.”

 

Aklıma gelen soruyu direkt sordum. “Daha önce ne yaptı ki ?”

 

Abim yutkundu ve ciddi bir ifadeyle bana döndü. “Boşver gereksiz bir detay işte” dedi ve oturduğu yerden kalktı.

 

Ben hala yere bakarak düşünmeye devam ediyordum. Abim konuşarak beni düşüncelerimden çekti. “ Bu gereksiz bilgiyi bu kadar düşünmene gerek yok , ben duş almaya giriyorum haberin olsun” dedi ve banyoya girdi.

 

Yani belki de boşanırken selma teyzeye yaptıklarından falan bahsetmiştir herhalde, bir ara kaanı alıp bir yere götürdüğünü ve uzun süre göstermediğini duymuştum abimler konuşurken.

Bu olayda selma teyzenin yanında annem babam dahil bütün herkes yardım etmeye kalkmışlardı. Annemin anlattığına göre selma teyze her zaman çok güçlü bir kadın olduğu için hala dimdik durabiliyordu.

 

Bu olayları çok düşünmek istemediğim için kendimi bu düşüncelerden sıyırdım ve odama gidip biraz dosya incelemeye karar verdim.

 

 

Abim valizini arabasına yerleştirirken her zamanki rahat tavırlarıyla konuşmaya devam ediyordu. Benimle vedalaşmak yerine bir yandan şaka yapıp bir yandan da yola hazırlanıyordu.

"Eslem,orada açelya'nın ailesiyle de bir kaç gün kalacağım ,dua et de rezil olmayayım. Yoksa geri dönüp, burada sonsuza kadar seninle yaşarım” diye seslendi, göz kırparak.

Gülerek el salladım. "Umarım onları da aynı bizim gibi çileden çıkarmazsın."

Babam kahkaha attı ve abime ilk o sarıldı.Bizde sırasıyla sarıldıktan sonra abim arabaya bindi.

Arabayı çalıştırırken bir an bana baktı ve gözleri ciddileşti. "Kendine dikkat et, tamam mı küçük kız?"

 

İçim sıcacık oldu. "Sen de abim," dedim hafif bir gülümsemeyle.

Araba uzaklaşırken içimde hem bir boşluk hem de bir rahatlama vardı.Her ne kadar şakacı biri olsa da, abiliği her zaman ciddi bir mesele olmuştu.

 

Kapıdan içeri doğru yöneliyordum ki, gözüm bir anda bahçenin ötesindeki Demir'e takıldı.

O, uzaktan bana el sallıyordu, yüzünde her zamanki o kendinden emin gülümsemeyle. Konuşmak istediği belliydi.Ama içimdeki kararlılıkla onun bu selamını görmezden gelmeyi tercih ettim. Derin bir nefes aldım, başımı çevirdim ve eve girdim.Onunla şuan pek konuşmak istemiyordum.

 

Odamın kapısını kapattıktan sonra, telefonum titreşti. Demir’den bir mesaj gelmişti.

Demir: Eslem, lütfen konuşalım. Seninle bir yerde buluşup, her şeyi açıklamak istiyorum. Bu böyle havada kalmasın artık.

Mesajı okuyup durdum. İçimde bir an tereddüt belirdi ama onu hemen bastırdım. Kafamın karışıklığını, aramızda yaşananları düşündüm. Sonuçta bir konuşma mı her şeyi düzeltecekti? Ama bir yandan da merak ediyordum. Ne söyleyecekti ki?

Eslem : Bilmiyorum Demir şu an bunun için hazır değilim.

yazdım, ama hemen geri döndü:

Demir: Sadece beş dakika. Söz, seni daha fazla zorlamayacağım. Eğer hâlâ konuşmak istemezsen, bir daha ısrar etmem.

Bir iç çekip, pes ettim. Kafamı yastığa gömmek istesem de bu işin böyle havada kalmasını istemiyordum. Belki gerçekten dinlemeliydim. Belki de bir şeyler söylemek bana da iyi gelecekti.Ve kabul etmeye karar verdim.

Eslem: tamam , parktaki bankta buluşalım.

 

Parktaki banka doğru yürürken içimde hafif bir huzursuzluk vardı. Ağaçların gölgesinde serin bir hava esiyordu, ama içimdeki karmaşa fırtına gibiydi. Demir’i görebiliyordum; her zamanki rahat tavrıyla, elleri cebinde beni bekliyordu. Yüzündeki o tanıdık gülümsemeyi fark ettim.

Yanına yaklaştım ve bankın kenarına oturdum. İkimiz de bir süre sessizce kaldık. O, bakışlarını yere dikmişti, sanki ne söyleyeceğini toparlamaya çalışıyordu. Ben ise başımı çevirip ağaçlara baktım, ama zihnim çoktan konuşmaya dalmıştı. Beklediğim sessizliği Demir bozdu.

"Eslem," dedi yavaşça, sesi her zamanki gibi sakindi ama altında bir ciddiyet vardı. "Senden saklayacak hiçbir şeyim yok. Gerçekten."

Başımı ona çevirdim. "Öyle mi? O zaman neden bana her şeyi açıkça anlatmıyorsun ,neden bazı şeyleri olup bittikten sonra öğreniyorum ya da kendim öğrenmek zorunda kalıyorum, aslı ile buluştuğunu bile akın benden iyi biliyor.” Sesim istemeden biraz sert çıkmıştı, ama içimde birikenleri söylemem gerekiyordu.

Demir derin bir nefes aldı. "Biliyorum farkındayım ama bunları sana söylemem sadece seni daha fazla endişelendirirdi ve rahatsız ederdi ben bunun olmasını istemiyorum , Aslı konusunu da biliyorum Duyduğun şeyler yüzünden kafanın karıştığını da biliyorum. Ama Aslı’yla aramda hiçbir şey olmadı ve olamaz. Biz sadece arkadaşız. Hatta Koray, Aslı’dan hoşlanıyor. Yani hatta o yemeğe de koray sonradan katıldı sadece bir yanlış anlaşılma."

Bir an duraksadım. Beklediğim bu değildi. Kafamı karıştıran şeylerin bir açıklaması olduğunu biliyordum ama bu kadar basit olmasını beklemiyordum. "Koray mı?" dedim, şaşkın bir sesle.

Demir gülümseyerek başını salladı. "Evet, Koray... Birkaç kez Aslı’yla konuşmaya çalıştı ama çekingen bir yapısı var, ne yapacağını bilemiyor. Onunla birlikte görmen bu yüzden. Onu rahatlatmaya çalışıyordum, Aslı’ya nasıl açılacağını soruyordu bana."

Kendimi aptal gibi hissettim. O kadar büyütmüşüm ki meseleyi, ortada büyük bir yanlış anlaşılma varmış. İçimdeki o gergin düğüm birden çözülüverdi. Ama yine de işin kolayına kaçamazdım.

"Yani... gerçekten aranızda hiçbir şey yok mu?" diye sordum, biraz daha emin olmak istercesine.

Demir gözlerimin içine bakarak başını salladı. "Yok. Seninle konuşmak için hep fırsat kolluyordum ama bir türlü anlatamadım. Ama gerçekten, aramızda hiçbir şey olmadı. Sadece seni düşünüyordum."

Bu son cümle içimde bir kıvılcım yaktı. Beni düşündüğünü söylerken, sesindeki o içtenliği hissettim. Ama hâlâ gözlerinde konuşmak istediği birşey varmış gibi gözüküyordu.

Demir yanımda otururken, içimde bir şeylerin değiştiğini hissetmeye başladım. Çocukluğumuzdan beri birlikteydik, ama son zamanlarda aramızdaki bağın derinleştiğini fark etmemek imkansızdı. Gözlerimdeki anıların arasında kaybolmuşken, birden göz göze geldik. O an, kalbim hızla çarpmaya başladı. Onun yanındayken kendimi güvende hissediyordum; ama bir o kadar da huzursuzdum.

Demir, sonunda içindeki hisleri benimle paylaşmaya karar verdi. “Eslem,” dedi, sesi biraz titreyerek. “Seninle büyüdüm, her anı paylaştık. Ama bu son zamanlarda, hislerim değişti. Sadece senin yanında olmak istiyorum; seni daha derin bir şekilde seviyorum. Kalbimdeki bu duygular, çocukluğumuzun dostluğunun çok ötesine geçti. Her gün seni düşündüğümde, senin gülüşün içimi ısıtıyor. Seninle geçirdiğim her an, benim için çok özel. Ama en önemlisi, seni düşündüğümde içimde bir boşluk hissediyorum; sanki başka bir parçam eksik.”

Bu sözler, beni derinden etkiledi. Kalbim birden ağırlaştı; hissettiğim karmaşık duygular karşısında ne yapacağımı bilemedim. Onun içindeki boşluğu hissettiği gibi, ben de onu düşündüğümde içimde bir şeylerin eksik olduğunu biliyordum.

Ama Demir’in söylediği her kelime, benim için çok kıymetliydi. Her gün seni düşündüğümde, senin gülüşün içimi ısıtıyor sözü kafamda yankılanıyordu. İçimdeki duygular, adeta bir fırtına gibi coşuyordu.

Demir “bir şey söylemeyecek misin” dedi. Gözlerinde bir şey söylememi isteyen bakışları vardı.

Ama aramızda hala büyük bir engel vardı: Abim Çınar. Onunla olan sorunlarımız, Demir ile aramda bir belirsizlik yaratıyordu. “Demir,” dedim, sesim titrek bir şekilde döküldü.

“Seninle ilgili hislerim de çok karmaşık. Ama abimle olan ilişkim beni durduruyor. Onunla barışmadan, bu duygularımı tam anlamıyla yaşayamayacağımı biliyorum.”

Yüzündeki hayal kırıklığını görebiliyordum, ama gerçekleri ona anlatmak zorundaydım. “Ama senin hislerini duyduğuma çok sevindim. Dürüst olmak gerekirse seninle bir şeyler yaşamak isterim, ama önce abim ile barışmanız gerekiyor,” dedim.

İçimdeki kararsızlık, bir yandan onu sevmenin verdiği mutluluk, diğer yandan abimle olan sorunlarımızın ağırlığıyla çarpışıyordu.

Demir, “Çınar ile aramızdaki sorunu çözmeden, sana olan bu hislerimi tam anlamıyla yaşayamayacağımı biliyorum. Ama seni seviyorum,” dedi. Bu sözler, benim içimde bir kıvılcım yarattı. Bir umut, bir arzu…

Demir’in sözleri havada asılı kaldı, adeta kulaklarımda yankılanıyordu: “Ama seni seviyorum.” Yutkundum, içimdeki fırtınalar tekrar kabarmaya başladı. Ona ne diyeceğimi bilmiyordum. Kalbim hızla çarpıyordu, ama kafam karışıktı. Gerçekten istiyor muyum? Evet, istiyordum. Ama abimle olan bağım, geçmişte yaşananlar… hepsi bir duvar gibiydi aramızda.

Derin bir nefes alıp başımı kaldırdım. Gözlerim Demir’in gözleriyle buluştu. İçindeki duyguları açıkça görebiliyordum, ona bir adım atmamı bekliyordu.

“Demir, seni dinlemek bana çok iyi geldi, ama… Abimle olan mesele bizim aramıza girmeye devam ediyor. Çınar’la senin aranda neler yaşandıysa, bunun üstesinden gelmeden aramızda bir şey olamayacağını hissediyorum. Sanki sürekli bir engel varmış gibi…”

Demir gözlerini kaçırmadan, dikkatle dinliyordu. Dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi, sanki bu durumun ne kadar zor olduğunu anlıyormuş gibi. “Haklısın, Eslem,” dedi yavaşça. “Çınar’la aramızdaki mesele çözülmeden bu yük hep omuzlarımızda olacak. Ama bunu çözmek için elimden geleni yapacağım, sana söz veriyorum. Seninle olmayı istiyorum, ama aynı zamanda senin huzurlu olmanı da istiyorum.”

Bu sözler içimi biraz rahatlatmıştı. Ama yine de hala çekimserdim. Gözlerimi yere indirdim ve ayaklarımın ucuna baktım. “Sence abim seninle barışmayı kabul eder mi? , hem diyelim ki barıştınız bizi kabul eder miydi ?” diye sordum, sesimde bir parça endişe vardı.

Demir derin bir nefes alarak başını salladı. “Çınar inatçıdır, biliyorum. Ama eskiden olduğu gibi konuşabileceğimizi düşünüyorum. Sonuçta aramızdaki meseleyi sadece ikimiz biliyoruz ve bizi birbirimizden daha iyi kimse tanıyamaz eğer ona bir adım atarsam belki o da benimle konuşmayı kabul eder.”

Bir an sessiz kaldık. Sözleri içimde bir umut ışığı yakmıştı.Demek ki aralarında ki mesele benimle ilgili değildi konuşmasından bu net bir şekilde anlaşılıyordu. Eğer Demir, abim’le barışabilir ve bu mesele çözülebilirse, belki gerçekten… Belki biz gerçekten bir şans verebilirdik. Ama yine de içinde bulunduğum kararsızlığı tam olarak çözebilmiş değildim. Başımı tekrar ona çevirdim.

“Demir, eğer bu gerçekten olursa” diye başladım, kelimeler boğazımda düğümlendi. “O zaman belki gerçekten bir şansımız olabilir. Ama şimdilik, bu meseleyi zamana bırakmamız gerek.”

Demir, yüzündeki gülümsemeyi koruyarak başını salladı. “Tamam, Eslem. Seninle bir şans için her türlü adımı atarım. Yeter ki sen de buna inan. Çınar’la konuşacağım ve bu meseleyi çözeceğim. Ama o güne kadar bilmeni isterim ki, ne olursa olsun seni sevmekten vazgeçmeyeceğim.”

Bu son cümlesi içimde bir şeyleri kırdı. Yavaşça başımı sallayarak gözlerimi kaçırdım. İçimde büyüyen duygularla nasıl baş edeceğimi bilemiyordum, ama bir yandan da Demir’in yanımda olacağını bilmek içimi biraz olsun rahatlatıyordu

Demir’le bankta yaptığımız konuşmadan sonra yavaşça ayağa kalktım. Kalbimde hafif bir çarpıntı vardı ama bu sefer gerginlikten değil, içimdeki umut ışığından kaynaklanıyordu. Demir’e doğru son bir kez baktım, o da bana bakıyordu. O an ikimiz de çok şey söylemiş, ama aynı zamanda hiçbir şey dememiş gibiydik. Ama önemli olan, söylemem gereken en zor şeyleri söylemiştim. Abimle barışması gerektiğini kabul etmişti ve bu konuşmayı abim geldikten sonra hemen yapacağını da belirtmişti, içimde bir kıvılcım yakmıştı.

“Teşekkür ederim,” diye fısıldadım, ama bunu duymayacağını biliyordum. Yine de ona söylemem gerekiyordu. Onunla vedalaştıktan sonra, adımlarımı yavaşça evime doğru yönlendirdim. Yolda ilerlerken içimde tuhaf bir hafiflik hissettim. Sanki omuzlarımda taşıdığım yük bir nebze olsun azalmıştı.

Güneş batmaya yüz tutmuş, gökyüzü pembemsi tonlarla boyanmıştı. Hafif bir esinti yüzümü okşarken, içimde beliren umut dalgası her nefeste daha da büyüyordu. Demir’in bana olan sevgisini bu kadar açıkça ifade etmesi, ne kadar zor olursa olsun onun yanımda olduğunu bilmek… Bu düşünceler beni rahatlatıyordu. İçimde bir sıcaklık, bir mutluluk filizlenmişti.

Eve vardığımda kapıyı açarken bile yüzümde farkında olmadan beliren bir gülümseme vardı. Annem salonda oturmuş bir şeyler izliyordu, beni fark ettiğinde kafasını kaldırdı. Gözleriyle beni süzdü, ama hiçbir şey demedi. Ona hafif bir selam verip hızlıca odama çıktım.

Kapıyı kapatıp yatağımın kenarına oturduğumda içimdeki mutluluk dalgası iyice kendini hissettirdi. Demir’le olan konuşmamızda duyduğum o sıcaklık, şimdi daha da güçlenmişti. Abimle olan sorunlar hala vardı, ama bu sorunların çözülebileceğine dair içimde bir inanç belirmişti. Demir’in kararlılığı, bana olan sevgisini açıkça söylemesi, her şeyin düzelmeye başlayabileceğine dair bir işaretti sanki.

Yatağıma uzandım, tavanı izlerken içimde büyüyen umutla gözlerimi kapattım. Belki de her şey yoluna girebilirdi. Belki de Demir’le aramızdaki bu engelleri aşabilir ve sonunda mutlu olabilirdik. İçimden bir ses, "Evet, her şey düzelecek" diye fısıldıyordu. O an hayatımda ilk kez gerçekten gelecekten umutluydum.

 

Bölüm sonu 🧚🏻‍♀️🤍

Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum💕

Demirin kabusu nasıldı mesela ? kdmdmd

Ve itirafı nasıldı ?

Sizce sonraki bölüm neler olacak? tahminlerinizi alayım🥰🧚🏻‍♀️

 

 

Bölüm : 06.10.2024 14:26 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...