Merhaba pıtırcıklar 💕1
12.bölümde birlikteyiz yavaş yavaş büyüyoruz ve size çoookk teşekkür ederim 💖🥰1
Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum 💕1
Yorumlarınız benim için çok değerli lütfen eksik etmeyin keyifli okumalar 💖1
12.Bölüm1
Geçmiş;2
Demirin elleri saçlarına geçmişti , salonda düşünceli bir şekilde oturuyordu.Zihni fırtınalıydı.Çınara gerçeği söylememesinin pişmanlığı ruhunda her geçen gün daha da ağırlaşmıştı. Babasının hatasını korumak için yaptığı bu gizli anlaşma, en yakın dostunu kaybetme noktasına getirmişti.1
Tam o sırada , kapı çalmaya başladı. Tok ses evin içinde yankılandı.Demirin kalbi göğsünde güçlü bir şekilde çarpıyordu.Kapıya doğru giderken içinde kötü bir şey olduğunu hissediyordu.Kapıyı açtığında,karşısında öfke dolu gözlerle çınar’ı buldu.
Çınar, gözlerindeki alev alev öfkeyle, bir an bile duraksamadan demir’in üzerine yürüdü ve onu yakasından kavradı.1
“Bunu nasıl yaparsın?!” diye hırladı. “Babamı öldürmeye çalışmasına nasıl müsaade edersin, Ve onun kaçmasına nasıl yardım ettin! Bunu benden nasıl saklarsın demir?!”2
Demir, şaşkınlıkla bir adım geri çekildi, ama Çınar'ın kavrayışından kaçamadı. "Çınar, dinle her şey o kadar basit değil!" diye cevap vermeye çalıştı, ama Çınar'ın öfkesi sözlerin önüne geçti.
"Basit değil mi?!" Çınar, Demir'i duvara yapıştırarak bağırdı. "Babamı öldürmeye çalışan o adamı kurtardın, ve bunu bana söylemedin. En yakın arkadaşım, en güvendiğim kişi bana ihanet etti!"1
Demir, gözlerini kaçırdı. Kalbinde bir yük vardı. "Evet, doğru babam, O yanlış yaptı, Çınar. Ama o benim babam. Bunu yapmasam o hapishaneden hiç çıkamayacaktı. Ne yapmamı bekliyordun? Kendi babamı ortada mı bırakacaktım?"5
Çınar, Demir'e doğru bir adım attı, gözleri parıldayan öfkeyle dolmuştu. "Evet, Demir! Aynen öyle! Babamı öldürmeye çalıştı! Senin baban benim babamı öldürmek istedi! Ve sen bana hiçbir şey söylemeden onu kurtardın, ona yardım ettin. Bunu benden nasıl saklayabilirsin?"3
Demir derin bir nefes alarak geri çekildi, bakışları Çınar'ınkilerle buluştu. "Sana söylemek istedim. Ama ne diyebilirdim ki? ben arada kaldım. Bunu hiç istemedim. sen onun içeride iken yapabileceklerini bilmiyorsun."
Çınar'ın yüzüne acı bir gülümseme yerleşmişti, ama öfkesi hala büyüktü. "İçeride yapabileceklerini bilmiyorum, ha? O yüzden mi bana hiçbir şey söylemedin? Güvendiğim tek insan sendin, Demir. Sen benim kardeşimdin. Ama bunu yaparak, bana ihanet ettin."1
Demir bir adım daha atıp Çınar'ın omzuna dokunmaya çalıştı, ama Çınar hızla geri çekildi. "Çınar, yapma. Beni dinlemelisin. Bu çok daha karmaşık bir durumdu.”
Ama Çınar, daha fazlasını dinlemiyordu. Yumruklarını sıkmış, gözleri dolmuştu. "Demir, sana güvenmiştim. Her şeyi paylaşmıştım, sana sırtımı döndüğümde gözüm arkada kalmazdı. Ama sen, bu kadar önemli bir şeyi benden sakladın. Beni... hayal kırıklığına uğrattın."1
Demir, gözlerinin dolduğunu fark etti ama o da sinirleniyordu artık. "Babamın hapse girmesi hiçbir şeyi çözmeyecekti, Çınar. Anlamıyorsun! Ben istemedim bunu, ama onu kaybedemezdim!"2
Çınar bir an durdu, sessiz bir öfkeyle Demir'e baktı. Sonra birden patladı: "Demek ki baban daha önemli, öyle mi? Demek ki, senin baban her şeyden önce geliyor. Peki ya ben? Peki ya benim babamın hayatı? Onun ne önemi var senin için? Ulan benim babam bile sana kendi babandan daha çok iyilik yaptı be!”1
Çınarın söyledikleri ile demir de artık kontrolü kaybetmişti. "Sana söyledim, Çınar! Ne yapmamı istiyordun ben babanı öldürmesine izin vermedim ama babamın yakalanmasına da izin vermedim!”3
Bir anda gerilim tırmandı ve Çınar, Demir'e doğru yürüdü. İkisi birbirine çok yaklaştı. Çınar, Demir'in omzundan sertçe itti. "Senin baban gibi pislik bir adam yüzünden babam ölümle burun buruna geldi. O adamın yaşaması bile bir hata!"
Demir, kendini toparladı ve çenesini sıktı. "Evet, sana söylemedim. Çünkü senin bu işe karışmanı istemedim!" dedi. Öfkesi sesine karışıyordu. "Eğer bunu öğrenseydin ne olacaktı babam bana davrandığı gibi sana rahat bir şekilde davranır mı sanıyordun! Ne olursa olsun o benim ailem!"
Çınar, demirin sözünü bitirdiği anda bir yumruk savurdu. Demir bu yumrukla yere düştü. Ama gözleri Çınar'dan bir an bile ayrılmadı. "Aile, öyle mi? Peki, benim ailem ne olacak, Demir? Sen, babamın canını zor kurtardın peki ya tekrar öldürmeye kalkarsa ne olacak , ya da anneme esleme zarar verirse ben ne yaparım! Senin aileni kurtardın, ama benimkini mahvettin!"
Demir, yere çökmüş halde, nefes almakta zorlanıyordu. Ama eslemi duyduğu an düştüğü yerden hızlı bir şekilde ayağa kalktı. “Öyle bir şey bir daha olmayacak!”
Çınarda aynı şekilde cevap verdi “bunun garantisi var mı peki sende?!”
Demir duydukları ile daha çok yükselmeye başladı. “Olmayacak garantiyi ben veriyorum ama beni de anla. Bunu istemedim. Bir şeyler yapmak zorundaydım. Seni kaybetmek istemedim!"1
Çınar, sinirle nefes alarak bir adım daha yaklaştı. Demir'in gözlerine baktığında, eski dostuna olan öfkesinin onu tamamen ele geçirebildiğini görebiliyordu. "Sen zaten beni kaybettin, Demir. Sana güvenmiştim. Babamı öldürmeye çalışan bir adamı korumak için bana yalan söyledin. Artık sana inanmıyorum."
Çınar, Demir'e bir bakış daha attı, öfkesini zor dizginleyerek kapıya doğru yöneldi. Tam çıkarken karşılığında, son bir kez sertçe konuştu. "Sana bir daha asla güvenmeyeceğim."
Demir, kapının hızla çarpılmasının ardından yere çöktü. Yüzü acıdan ve pişmanlıktan kasılmıştı. En yakın dostunu kaybetmişti ve bunu geri alamazdı. Kalbindeki yük şimdi daha da ağırdı.
O gün çınarın babasını son anda yetişip kurtarmıştı. Ve istemeyerekte olsa kendi babasına yardım etmek zorunda kalmıştı. Çünkü babası onun annesine kardeşine esleme ve onun ailesine olan zaafının farkındaydı ve onları tehdit etmek ile başlamıştı.2
Demir o gün zaaflarını o adamın elinden almadan hiçbirşey yapamacağını farketmişti.Ve ne olursa olsun bu olanlardan kimseye bahsetmeden ondan kurtulacaktı.1
Abimin tatile gitmesinin üstünden bir hafta geçmişti ve yarın dönüyordu.Bende şu anda abimin ofisinde , masanın üzerindeki dosyalara göz gezdiriyordum.O gelene kadar her şeyin yolunda gitmesi için bazı gerekli evrakları kontrole geliyordum bunu kendisi rica ederek benden istemişti ve onu kıramamıştım.Neredeyse üç gündür demirin şirketine gitmektense burada çalışıyordum.Ve abim yarın dönüyordu.
Üç gündür demiri görmüyordum ama ara sıra telefonda konuşuyorduk aslında bu durum biraz olsun işime geliyordu çünkü şu sıralar flörtleşiyor gibiydik ve biraz uzak kalmamız ona iyi gelmese de bana iyi gelmişti. En azından ona karşı gerçekten bir şeyler hissettiğimi fark ettirmişti.1
Ben dosyalara dalmış son kontrolleri yaparken telefonum titredi.Ekrana baktım , demirden gelen bir mesajdı;
Demir: Nasılsın? orada işler nasıl gidiyor?
Gülümseyerek derin bir nefes aldım. Yine de o koruyucu tavrı beni düşünmesi… Mesajı okuyunca, onun sesini duyma isteğim tüm derinliğine içime yayıldı. Cevap yazmak yerine, aramayı seçtim. Telefona hemen cevap verdi.
"Demir, merhaba" dedim neşeyle, ama biraz da çekingen bir tonda.
"Merhaba Eslem" dedi samimi, sıcak sesiyle. "Her şey yolunda mı? Orada nasılsın?"
Gözlerim kapandı, sesinin beni ne kadar rahatlattığını fark ederek. "Evet, işler yolunda, dosyaları kontrol ediyorum. Ama sen nasılsın? Neden sordun?"
"Senin nasıl olduğunu merak ediyordum" dedi hafif bir gülümseme tonunda. "Çınar'ın yokluğunda işleri devralmak kolay değil, seni fazla yormasınlar diye düşündüm."1
Beni çok düşünme özelliği yine devredeydi. İçimde bir sıcaklık yayıldı. "Merak etme, Bu işleri daha önce de yaptım. Yarın abim geldiğinde her şey normale dönecek."
Demir bir süre sessiz kaldı, sanki kelimeleri titizlikle seçmeye çalışıyordu. "Biliyorum. Ama yine de orada olman, işlerin başında olman beni rahatlatıyor.Ama bir yandan da hem sen yoruluyorsun hem de... seni özlüyorum."
Bu son cümle beni anında utandırdı. Yanaklarımın kızardığını hissedebiliyordum. "Demir..." dedim, biraz utanmış bir şekilde.
"Biliyorum, saçma belki ama hislerimi saklamanın bir anlamı yok, Eslem. Seninle daha fazla zaman geçirmek istiyorum. Seni burada görmek yerine, Çınar'ın şirketinde görmek... tuhaf geliyor."
Bu sözlerin hem bir heyecan hem de bir gerilim yarattı.
“O zaman sadece birkaç günlük bir iş olduğu için şanslısın , Çünkü abim dönünce ben kendi yerime geçeceğim.Ama şuanlık onun yokluğunda buralar bana emanet.”
"Anlıyorum" dedi, ama sesindeki özlemi gayet belli oluyordu. "Ama yine de... iş dışında da seni yanımda isterim. Sende farkındasın ki üç gündür birbirimizi göremiyoruz.”1
Ne demek istediğini çok iyi anlıyordum. Demir'in hisleri konusunda daha açık olması, beni hem mutlu ediyor hem de bir tür baskı yaratıyordu. Kalbim hızla çarpmaya başladı. "Bunu biliyorum" dedim usulca, "İşim bitince, belki... konuşuruz.bu konuları birlikte müsait olduğumuzda."dedim gülümseyerek.
Demir o erkeksi gülümsemesiyle cevap verdi “Hay hay hanımefendi ben size her zaman müsaitim biliyorsunuz.” Ben onun söylediği cümlelere eriyip biterken ofisin kapısı açıldı.
Çınar'ın asistanı içeri girdi. Elindeki dosyalarla bana bakıyordu, Demir'le olan konuşmamızı duymuş olduğunu sanmıyordum "Eslem Hanım, bu belgeleri imzalamanız gerekiyor" dedi profesyonel bir tavırla.
Onunla göz göze gelince yüzümdeki kırmızılığı ve gülümsemi saklamaya çalıştım. “Ben kapatsam iyi olur” dedim cümleleri toparlamaya çalışarak.
Telefonu kapatmadan önce son bir cümle duydum "peki ,şuan o yüzündeki güzel gülümsemeden öpüyorum seni kendine iyi bak " dedi ve gülerken telefonu kapattı.Yüzümü daha çok kızartmaya çalışıyordu ve başarmıştı da şuan bana kahkaha attığına emindim ama kanıtlayamazdım.2
Yorgun bir günün ardından evdeydim.En son şirketi güzel bir şekilde bırakıp işimi yerine getirmiştim.Abimi özlemiştim. Yani gelince yaşanacakları pek tahmin edemesemde gelmesini de dört gözle bekliyordum.
Bir taraftan da Demir'le olan konuşmalarımız, aramızdaki yakınlık ve hisleriyle ilgili olanlar şeyler beni hala düşündürüyordu.Evdeki çalışma odamdan ayrılıp üst kata yatak odama geçtim odaya girmemle ışığı açtım gözüm balkona takıldı. En azından biraz oksijen alırım mantığıyla balkonun kapısına yöneldim ve bir nefes almak için açtım.
Balkon, her zamanki gibi sessizdi. Ancak bu kez o sakinliği bozan bir şey fark ettim. Sanki aşağıdan gelen bir ses... Daha dikkatli bakınca, o karaltıyı fark ettim. İlk başta gözlerime inanamadım. Birisi balkonuma tırmanıyordu.2
Korkuyla irkildim, ama sonra gördüğüm kişiyle içimde ki korku sakinliğe dönmeye başladı . Demir... Evet, gözlerim yanılmıyordu. O tüm şaşkınlıklarım, yerini karışık bir duygular seline bıraktı. Bu adam bu saattne ne yapmaya çalışıyor?
"Demir ?" diye fısıldadım, bir yandan da panikle ve etraftaki yerlere bakıyordum. "Ne yapıyorsun, delirdin mi sen?"
Sonunda balkonun demirini tutulup yukarıya doğru çıktı. Terlemişti, ama gözlerindeki kararlılık hemen dikkatimi çekti. Hafif bir gülümsemeyle bana baktı. "Seni iki üç gün göremeyince yarını beklemek istemedim" dedi, sanki yaptığı şey son derece normalmiş gibi.
"İki üç gün göremedin diye... balkonuma mı tırmandın?" dedim, şok olayını başımdan atamamıştım. "Demir, ciddiyim? Ya düşseydin?"
Omuz silkip üstünü başını düzeltti, yüzünde hala o sakin ama cesur bir ifade vardı. "Düşmezdim. Seninle konuşmak için ne yapılması gerekiyorsa onu yaptım işte."
Demir'in bu kadar kararlı ve gözü kara olması beni hem kızdırdı hem de içeride bir sıcaklık hissetmeme sebebi oldu. "Demir, bu gerçekten tehlikeli ve madem benimle iki üç gün konuşamayınca konuşmak için bu kadar can atıyordun neden ingiltereye gelmedin.”1
Demir, elleriyle balkonun kenarını kavrayarak daha da yaklaştı. “Gelmediğimi kim söyledi?” dedi ve odama adım atarken durdu , bana döndü “girebilir miyim?” şaşkın halimle kafamı sallayarak girmesine izin verdim. Ve peşinden gidip önünde durdum “geldin mi?”2
Hem odamı inceliyor hem de bana bakıyordu “geldim tabiki , seninle konuşamasam bile görmem lazımdı.”
“peki neden konuşmaya çalışmadın?” diye sordum meraktan.
Odamın kapısını işaret etti “biri girmez dimi?” ben de kapıya döndüm . Yani abim olsa belki girerdi ama annem ve babam bu saatte pek gelmezlerdi. Gerçi işi garantiye almak en iyisiydi gidip odamın kapısını kilitledim.Ve demire döndüğümde odamın köşesinde ki tekli koltuğa oturduğunu farkettim.
Bende yatağımın köşesine oturup sorduğum soruyu tekrar yönelttim. “benimle neden konuşmaya çalışmadın?”
İlk başta gözlerini kaçırdı ama çenesini kaşıyıp cevap verdi “çünkü çınara söz verdim.”
Kaşlarımı çatarak “ne sözü?” diye sordum.
“seni ingiltere de rahat bırakıp rahatsız etmeyeceğime dair söz” kafam iyice karışmaya başlamıştı.Böyle bir sözü abim neden verdirmişti ki
“Peki buraya geldiğimde neden konuşmaya çalıştın?”
Öne doğru eğilip ellerini birleştirdi. “gayet açık değil mi geri döndün çünkü” benim bakışlarımdan daha çok soru soracağımı anlamış olsa gerek ben yorulmadan anlatmaya başladı.
“sen ingiltere ye giderken ben burada değildim , döndüğüm de çınarla konuşmuştum bana senin gittiğini ve oraya alışmaya çalıştığını, biraz zorlandığını söyledi. Bende seninle konuşmak istediğimi söyleyince seni ingiltere'de asla rahatsız etmeyeceğime dair söz verdirdi.”
Her anlattığı cümlede kaşlarım daha çok çatılıyor aklıma yeni yeni sorular geliyordu. “Eğer seninle konuşsaydım senin geri döneceğini düşünüyordu ama geleceğin için bunu ailecek istemiyorlarmış o yüzden.”
Aslında o günü hatırladığımda benim o akşam okuldan kabul almam ve apar topar hazırlanmam bir olmuştu.Ama ailemin tepkileri gözümün önünden kaçmıştı.Annem gittiğime gerçekten üzlüyordu ama babam ve abim biraz tedirgin ve gitmemi gerçekten ister gibi davranmışlardı.
Ben gittikten sonra demir benimle konuşsa geri dönermiydim evet büyük ihtimalle dönerdim.Çünkü kabul edilirsem diye kafamda bir sürü tilki dönüyordu o sıralar ama bu kavga meselesi girince bende pek düşünemeden uzaklaşmak istemiştim.
Demir düşüncelere daldığımı fark edince bana doğru konuşmaya başladı. “Çınar yarın dönüyor dimi?”
“Hı hı evet “ diye onayladım onu “sen gelince hemen konuşacak mısın?”
"Eslem, Çınar ile olan ilişkim önemli. Ama bizim de bir yolumuz var. Sana olan hislerimi artık saklamak istemiyorum. Kendi hislerimin arkasında durmalıyım, seninle konuşmak için buradayım" dedi.
Yüreğimdeki bir hareketlenme yaşamaya başladım. “Ama…” dedim, ama sözümün devamı ağzımdan çıkamadan demir önüme gelip ellerimi tuttu.
"Hayır, 'ama' yok" dedi, sesi biraz daha sertleşerek. "Seni bırakmak istemiyorum. Benimle birlikte olmanı istiyorum. Bunu daha fazla uzatmaya tahammülüm yok."
Bir eliyle elimi tutarken diğer eliyle önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına itti.O an, tüm kaygılarımı, bir anda unutmuş gibi yaşadım. Demir'in gözlerinde biriken duygular, benimkilerle örtüşüyordu.
“yine yüzün kızarmaya başladı” dedi gülümseyerek
Elimle yanağımı tuttum yüzüm yanıyordu. “Çünkü utandırıyorsun beni demir” dedim utanarak
Demir, her zamanki gibi alaycı bir gülümsemeyle bana bakıyordu. "Seni utandırmak hoşuma gidiyor," dedi. O an, kalbimde bir kıpırtı hissettim ama belli etmedim.
Tam o sırada babamın aşağıdan bağırma sesi geldi. “Eslem! kızım biz bahçede oturuyoruz sende yanımıza gel istersen bak pasta falan var!”4
Demire dönüp "Gitmelisin," dedim fısıldar gibi “Ama dikkatli ol”
Demir bir an durdu, yüzündeki alaycı gülümseme yerini daha ciddi bir ifadeye bıraktı. "Evet, gitmeliyim," dedi hafif bir iç çekerek. Sonra balkonun kenarına doğru yürümeye başladı. Onun arkasından bakarken içimde bir şeyler kımıldadı. Bir anda bir dürtüyle harekete geçtim. Sanki onu böylece uğurlamak yetmeyecekmiş gibi hissettim.
Demir tam balkonun kenarına tutunup inmeye hazırlanırken, aniden yanına yaklaşıp yanağına hafif bir öpücük kondurdum. O an Demir’in yüzündeki şaşkınlığı görmek beni hem eğlendirdi hem de içimi ısıttı. Gözlerinde parlayan sevinci fark edince, yaptığımın onu ne kadar mutlu ettiğini anladım.
"Bu, beni böyle ani ziyaretlerle korkutmanın cezası," dedim gülümseyerek. Ama o öyle dalgın ve mutluydu ki, ne olduğunu anlamadan aşağıya inerken dengesini kaybetti.1
Bir an kalbim yerinden çıkacakmış gibi oldu. Demir’in balkondan düşüp yere serildiğini görünce elim istemsizce ağzıma gitti. Ama sonra onun yerde güldüğünü fark ettiğimde, ben de gülmekten kendimi alamadım.1
"Demir, ciddi misin? Düşüp kendini yaralayacaksın diye korktum!" dedim, hem gülerek hem de içimdeki endişeyi bastırmaya çalışarak.
Demir gülerek yerden kalkarken, "Beni öyle şaşırttın ki, dengemi kaybettim," dedi. Yüzündeki gülümseme öyle masum ve içtendi ki, kızamıyordum bile. "Ama en azından düşmemin sebebi güzel bir vedaydı," diye ekledi alayla.
Onu balkondan izlerken içimde tuhaf bir sıcaklık hissettim. Eğilip seslendim. "Biraz daha dikkatli ol, Demir , Bir gün gerçekten başını belaya sokacaksın."
Demirin gülümsemesini hâlâ yüzünden silinmemişti. Ellerini ceplerine sokup yukarıya, bana doğru baktı. Gözlerinde o tanıdık, sinsi ışıltı vardı. "Böyle bir ceza alacaksam," dedi hafif alayla, "başımı belaya sokmak sorun değil. Hatta böyle bir ceza için her gün düşebilirim, güz çiçeği."1
Söylediği şeyin masum bir öpücüğü nasıl bir zafer gibi hissettirdiğini görmek beni gülümsetti. Kendi keyfine hayran bir şekilde başını sallayıp, "Bu cezanın ne kadar güzel olduğunu tahmin bile edemezsin," diye ekledi.
Demir’in bu son sözüyle gülmemek için kendimi zor tuttum. Ama toparlandım ve kaşlarımı çatıp ciddi bir ses tonuyla ona seslendim, "Hadi artık git, Demir."
Bunu duyar duymaz, alaycı bir gülümsemeyle arkasını döndü ve yürümeye başladı. Tam gitmeden önce durup bana doğru döndü, el salladı. Gözlerinde yine o ışıltıyla, şakacı bir şekilde başını hafifçe eğip vedalaştı.Evine gidene kadar balkonun demirine yaslanmış onu izliyordum.
Demir'in arkasından bakarken içimden geçeni tutamadım ve kendi kendime mırıldandım.
“Sanırım sensiz bir hayatı hayal bile edemem.”1
Bölüm sonu 🧚🏻♀️💕1
Nasıl buldunuz bölümüü?4
Yorumlarda sizin kudurtmanın verdiği keyif , en beğendiğim yorumları instagram sayfamda paylaşıcam dkdmdksdl2
Öpüyorum sizi çookk 🥰💖1
Okur Yorumları | Yorum Ekle |