14. Bölüm

14.Bölüm

Ceren Baş
zambakkokusu1

Merhaba pıtırcıklarım 💕

Nasılsınız umarım iyisinizdir, 14.bölümü huzurlarınıza sunuyorum 💖

Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum ,keyifli okumalar 🥰🧚🏻‍♀️

 

14.Bölüm

 

 

Sarılmamız bittikten sonra abim elindeki içkiyi bıraktı. ve bana “hadi yeter artık gidelim” dedi.Bende şu an gitmek istiyordum.Başımı sallayıp masaya doğru yürümeye başladım.

 

Çantamı elime aldığımda , Abim açelyaya doğru eğildi. “Hadi güzelim , ben seni eve bırakayım” dedi , rahat bir tavırla. Açelya’da başını hafifçe öne eğip gülümseyerek kabul etti. Sonra da abimin kulağına bir şeyler söyledi abimde düşünüp onu onayladı.

 

O sırada erdem "hadi müge, biz de birlikte çıkalım” dedi. Çisem'e dönerek, "Hadi sen de bizimle gel bırakalım seni” diye ekledi. Çisem de hızlıca çantasını toplayıp onlara katıldı. Erdem, Müge ve Çisem aralarında keyifli bir muhabbetle masadan ayrıldılar.

 

Ozan da son içkiyi kafasına dikip kaana döndü cebindeki anahtarı çıkarıp “beni bıraksana” dedi kaan da anahtarı alıp ozan’ın koluna girdi.Onun bu haline gülümseyerek abimin peşinden gitmeye başladım.

 

Abimde, çıkarken bir anda bana döndü. "Eslem, seni de Demir bıraksın" dedi, sanki bu kararlaştırılmış bir şey gibiydi. Gözlerim Demir'e kaydı, o zaten beni izliyordu.

 

Abime dönüp hemen başını salladı, içten bir gülümsemeyle "Evet, ben bırakırım, Eslemi "dedi.

 

Abimler önden giderken , bende demirin yanından yürüdüm ve birlikte kapıya çıktık.Sonra açelya bana hem göz kırıp hem de öpücük attı.Büyük ihtimalle bu iş onun altından çıkmıştı.

Arabaya binerken demir kapımı açıp bana yol verdi.Ben oturduğumda kapıdan bana eğildi. “sen yine bana kaldın, tarçın gözlü kız” dedi ve bana göz kırptı.

Ona doğru dönüp gülümsedim.Bana olan iltifatları hep bize özeldi. O da gülümseyerek kapıyı kapatıp yerine geçti.

Demirin arabasının içine geçince kendimi çok huzurlu ve rahat hissediyordum. Buna demirin varlığı ve kokusu da dahildi. O arabayı çalıştırıken derin bir nefes aldım.Ve göz göze geldik. Gözlerime bakarken arabayı park yerinden çıkarttı ve yola girdi. Sessizce önüme döndüm ve yolu izlemeye başladım.

 

Demir arabayı sürerken, ikimizin arasındaki sessizlik yavaş yavaş yumuşak bir hâl aldı. Başımı hafifçe cama yaslamış, dışarıdaki sokak lambalarının ışıklarının arasında kaybolmuştum. Ama Demir'in sesi o sessizliği kesti. Hafif bir gülümsemeyle, "Çınar'la artık barıştığımıza göre" dedi, göz ucuyla bana bakarak, "biz de yarım bıraktığımız konulara geri dönebiliriz, değil mi?”

 

İçimde bir şeyler sıkışmıştı o an. Abimin benden istediği şey geldi. Bana casusluk yapmamı teklif etmişti, Demir'in sırlarını öğrenmemi istemişti. Bunun ağırlığı içime çökmüşken, Demir'e baktm. O, olan bitenden habersiz, ne kadar da umutluydu. Onun bu mutluluğunu bozmak, ona gerçeği söylemek istemiyordum.En azından şuan değildi.O yüzden hiçbir şey demedim. Sadece sustum.

 

Demir bakışlarını yola çevirdi, bir süre sonra tekrar konuştu. "Artık sevgili olmak için önümüzde pek bir engel kalmadı güz çiçeği" dedi. Sesi o kadar sakindi ki, içim garip bir huzursuzluk kapladı.

 

Kıkırdadım ve tam ona bir şey demek için dudaklarımı aralamıştım ki , Demir bir anda direksiyondan elini çekip benim elimi tuttu. Sıcak, güven veren bir dokunuştu bu.

 

Gözlerim Demir'in eline kaydı ve ellerinin yumuşaklığında kaybolduğu anda, başımı kaldırdığımda onun yüzüyle karşılaştım. Yavaşça elime eğildi ve nazik bir öpücük kondurdu.

"Hayır," dedi hafif bir kıkırdamayla, "bu soruyu sana bir kez daha soracağım, o zaman cevap verirsin." O kadar sakindi ki, bana bir an olsun acele etmemem gerektiğini hissettirdi.

 

Demir, elini elimden ayırıp direksiyona geri döndü. Araba yolunda devam ederken içimde bir huzurla karışık bir karmaşıklık vardı. Onu incitmek istememiştim ama sakladığım sır da beni boğuyordu. Yine de o an, Demir'in yanındaki bu özgürlük, her şeyin bir süreliğine unutmuşum gibi hissettirdi.

 

Demir'in arabası evin önünde durduğunda, bir an için ikimiz de birbirimize döndük yoğun bir duygu hissettik. Sessizlikte gözlerimizle buluşuyor, hiçbir şey bilmeden duymadan o anı paylaşıyorduk. Kalbim hızlı hızlı çarpmaya başladı, ama bir yandan da babam görür diye bir tedirginlik vardı. Biri görüyor mudur? diye düşününce Çabucak toparlandım ve kapıyı açmak için hamle yaptım.

 

Tam o sırada, Demir bir anda elimi tutup beni kendine çekti. Hiç beklemiyordum. Aniden yüzüme yaklaştı ve yanağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. Kalbimin göğsümde hızla atarken, ona heyecanla, “Ya Demir!” dedim, şaşkınlık ve mutluluğun karıştığı bir ses tonuyla.

 

Demir güldü, o rahat, kendinden emin ifadesiyle bana baktı. “Sana böyle heyecanlanmak ne kadar da yakışıyor bir bilsen güz çiçeği” dedi. Sözleri kalbime sıcak bir dokunuş gibi geldi, o an için her şey durmuş gibiydi.

Bir an afalladım, ama hemen toparlanıp Demir'e hafif bir gülümsemeyle el salladım. Kapıyı açıp arabadan indim, hala heyecanlıydım. Eve doğru girerken Demir'in bana baktığını hissettim. Kapının önündeyken arkamı döndüm ve son bir kez ona baktım. Demir, arabanın içinden bana gülümseyerek el salladı, ben de ona el sallayıp eve girdim.Eve girdikten sonra,kapıya yaslanıp elimle yanağımdaki öptüğü yeri tuttum kalbimde tatlı bir heyecan vardı.

 

 

 

Sabah gözlerimi araladığımda yüzüme vuran güneş ışığıyla birlikte içimi tarif edemeyeceğim bir huzur kapladı. Komodinin üzerinden telefonumu aldım ve ekrana düşen bildirimlerle kalbim hızlandı.Demirden gelen günaydın mesajıydı.Ve ben açtığımda birkaç kez okudum.

 

Demir: Günaydın güz çiçeği , umarım bu mesaj sabah uyandığında seni gülümsetmiştir.Gününde kalbin kadar güzel geçsin :)

 

Mesajı okuduktan sonra kaç dakika telefona baktığımı hatırlamıyordum. Tam cevap yazmaya hazırlanıyordum ki , kapı hızlıca çalınıp açıldı ben daha ne olduğunu kim geldiğini anlayamadan yatağıma biri atladı.

 

“Günaydın prenses” dedi ozan otuz iki dişiyle sırıtarak. “dünden içimde kaldı , demir ve çınar nasıl barıştı, anlat da senden dinleyeyim biliyorsundur sen bir şeyler. Abin hiçbir şey anlatmıyor” dedi ve göz kırptı.

 

Telefonu kenara bırakıp oturduğum yerde doğruldum. “Öncelikle bismillah ve günaydın , ne bu sabah sabah izin verde uyanayım.”

 

Ozan kolundaki saate baktı “ Bir dakika yeterli mi işim gücüm var.”

 

Gözlerimi devirdim ama ozana ‘da gülmeden edemiyordum. “Ne var işte ne güzel yıllar sonra barıştılar bende sizinle dün öğrendim zaten.”

 

Gözlerini kısıp konuştu. “Sanki bu işte bir parmağın var gibi geliyor bana senin sayende falan olmuş gibi.”

 

Şaşırmış bir şekilde suratına baktım biz buna saf komik falan diyoruz ama bu da her şeyin farkında , leb demeden leblebiyi anlıyor. Acaba abimin bana söylediklerini ozana söylesem mi diye düşündüm.

 

Ben düşünürken ozan bir kahkaha patlattı. “Evet şu sıfattan anladığım kadarıyla gerçekten senin parmağın var , söyle bakalım ne yaptın arkadaşlarıma”

 

Kapıdan bir başka ses gelince açtığım ağzımı kapadım. “Burada ne dönüyor?” dedi abim, uykulu gözlerle kapıdan bize bakıyordu. Kafasını kaşıyıp kaşlarını hafifçe kaldırdı.Sonra ozana baktı. “oğlum sen gerçekten gelmiş miydin lan , ben seni rüya sandım.”

 

Ozan “işte bir görünüp bir kaybolurum ben” dedi ve omuz silkti.

 

Abimde bize dönüp “ee ne yapıyorsunuz siz ? diye sordu.

 

Ozan benden önce davranıp “gizli sabah kulübü” dedi.

 

“Bu gizli sabah kulübüne ben de katılıyor muyum?” diye ekledi abim.Bizde hayır anlamında başımızı salladık.

Ozan'a dönerek, “Gerçekten enerjinizi sabahları bu kadar abartmasanız olmaz mı?” dedi gülerek. Ozan ise her zamanki rahat tavrıyla omuz silkti, “Ben sabahları böyleyim işte. Hadi, abilik yap, kahvaltıya götür bizi” dedi.

 

Abimde kınayan bir bakış atarak arkasını dönüp gitti. Bir an için gözüm masanın kenarında duran telefonuma kaydı. Aklım, Demir'in sabahki mesajına gitti hala cevap yazmamıştım.Ben onu düşünürken bir mesaj daha geldi telefonuma ;

 

Demir : Küçük bir günaydın mesajına bayılıp kalmış olma ihtimalin ne kadar tarçın kız.

 

Gelen mesajın kimden olduğu görmüştüm görmesine de tek başıma görmemiştim işte benimle birlikte ozanda görmüştü.

 

O sırada Ozan, başını bana doğru çevirip ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başladı. “Peki, Demir seni neden bu kadar önemsiyor prenses? , bu ne tür bir küçük günaydın mesajıydı?” dedi ve gözünü kısarak yüzüme baktı. Hafif alaycı ama içinde merak barındıran bu soruya karşı ne diyeceğimi bilemedim. Yüzümde hafif bir değişim değişti, utanarak bakışlarımı kaçırdım.

 

“Sen çok meraklı bir insansın, Ozan. kendine baksana” deyip hafifçe ona doğru bir yastık fırlattım. Ozanda eğilerek yastığı ustalıkla yakaladı abartılı bir kahkaha atarak "Çok fenayım, gördün mü?" diye dalga geçti. O an ikimizde krizlere boğulduk, sabahın bu erken saatinde oda kahkahalarımızla doldu.

 

“Hadi çağır da üçümüz kahvaltıya gidelim bari” dedi ozan bana bakıp bende “tamam” diyerek onu onayladım ve demire mesaj yazıp tuvalete doğru ilerledim.

Ozan da arkamdan konuştu. “Bizden kız almak o kadar kolaymı görsün demir efendi.”

 

 

Tam yarım saat sonra ben ozan ve demir kahvaltı yapmaya gelmiştik. Ben ve demir yan yana ozan da karşımıza oturmuştu.

 

Kahvaltıda tam ağzına bir lokma daha atıyordu ki, elindeki çatalı bırakıp ciddi bir ifadeyle bize geri döndü. “Birbirinize gerçekten çok yakışıyorsunuz” dedi, gözünü Demir ve bana dikmişti.

 

Demir gülümseyerek omzunu silkti. “tamam şimdi kahvaltıya devam et Ozan” dedi, alttan alarak.

 

Ozan kaşlarını çattı. “Bu kadar mı demir, insan bir teşekkür eder ya”.

 

Demir de bana bir bakış attı ona yani der gibi baktım. Demirde ozana dönüp “Sağol kardeşim o güzel fikirlerin bizim için çok değerli.”

 

Ozan istediğini almış gibi mutlulukla çatalını eline aldı ve yemeye devam etti.Ben gözlerimi devirdim ama gülümsememi de gizleyemedim. Ozan her zamanki gibi yerinde duramıyordu.

 

Bir süre kahvaltımızı yapmayı sürdürdük. Tam o sırada Ozan tekrar konu açtı. “Yarınki lansmana hazırmısınız, güzel ikili? Bende davetli miyim ?” diye sordu.

 

Demir sol tarafımdan kulağıma doğru eğildi.”Dışarıdan biri bizi izlese seninle beni karı koca ozanı da küçük çocuğumuz zanneder.”

 

Dikkatli bir şekilde ona baktım. “Şş sakın bu konuyu açma bir ara oğlunuz olursa ismi ozan olsun deyip duruyordu.”

 

Demir bakışlarını dudaklarımdan çekip konuştu. “Allah korusun , bu dünya bir ozanı daha kaldıramaz.” demesiyle kahkahamı tutamadım.

 

Ozan ise kaşlarını çatmış ellerini göğsünde bağlamış bir şekilde bizi izliyordu.Kahkahamı durdurup boğazımı temizledim.

 

“Evet gizli konuşmanız bitti mi ?” diye sordu.

 

“Bitti balım , tabiki sende davetlisin ,sensiz tadı tuzu olur mu sence lansmanın” diye devam ettim. Ve demire bir bakış attım beni onaylasın diye.

Demir ise önce bana bakıp “sen bana neden iltifat etmiyorsun” dedi. Al işte birini düzeltsem biri bozuluyordu resmen.

Ozan söylediğim sözlerle yumuşamış bir şekilde gülümsedi. “Evet bence de olmaz haklısın küçük tavşan.”

 

Ozan ise konuşmaya devam etti. “Kalabalık gibi olacak , çünkü hem ilk çıkartıyorsunuz hem de iddialı diye konuşuyorlar.”

 

Demir konuştu. “Evet bencede bakalım.” sonra da bana doğru eğildi “Ben seni alırım, beraber gideriz” dedi. Sesi sakindi ki bu teklif ne kadar doğal ve içten olduğunu hissedebiliyordum. Kalbimde bir sıcaklık oluştu ama belli etmemeye başlayıp başımı salladım.

Ozan ise, fırsatı hemen yakalayarak gülmeye başladı. “Oh oh, lansman bahane de birlikte olmak şahane diye yorumladım” dedi. Göz kırparak şunları ekledi: "Yarın sizi kırmızı halıda el ele görürsem şaşırmam artık."

“Yeter Ozan, kahvaltımızı yapıyoruz burada” dedim gülerek. Demir ise hiç bozuntuya vermeyince, gülümseyerek gözlerini kısıp kahvaltısına devam etti.

 

Tam o sırada telefonum çaldı. Ekranda Müge'nin adı vardı. Telefonun “Efendim Müge?” diye açtım.

“Eslem, ne yapıyorsun bebeğim? Yarım saat içinde alışveriş merkezinin orada buluşuyoruz dimi” dedi. sesi hafif heyecanla doluydu.Doğru mügeyle bu konuda geçen gün anlaşmıştık ama benim daha şuan aklıma geliyordu.

“evet , ben yarım saate orada olurum” dedim. Demir de neresi olduğunu anlamak için suratıma bakmaya başlamıştı.

“İyi tamam bende okuldan çıktım şimdi gidiyorum öptüm balım” dedi ve kapattı.

Kapattıktan sonra demire döndüm . “mügeyle sözleşmiştik te alışveriş için, yarım saate alışveriş merkezinde olmam lazım” dedim biraz heyecanla.

Demir “tamam ben seni bırakırım sonra şirkete geçerim” diyerek gülümseyip masanın üstünden telefonunu cebine koydu.

“E kalkalım o zaman” dedim bende çantamı elime alıp. Demirde ayağa kalktı ve ceketini giydi.

Biz ayağa kalktığımızda ozan “hey farkettiniz mi, bende buradayım unuttunuz galiba?” dedi.

Ay evet bir mügenin yanına yetişme düşüncesi bir de demir olunca ozanı unutmuştum. “Seni unuturmuyum birtanem deyip ozana sarılmak için demirin yanından geçtim.

Ozan da bana karşılık verirken “hadi bu sefer affettim ama bir daha olmasın” dedi saçlarımın arasından.

Ozana gülümseyip arkama döndüğümde demirin kaşlarını çatık haliyle karşılaşmıştık ikimizde . Ben tam bir şey diyecekken ozan benden önce davrandı ve “ne o koca oğlan , canım süper en iyi arkadaşıma sarılamayacak mıyım ben.” dedi.

Demir de derin bir nefes alıp sabır diledi ve “ben hesabı ödemeye gidiyorum” diyerek kasaya doğru yürüdü.

Arkasından ozana dönüp “ona sarılıp iltifat etmiyorum ya ona bozuldu o” dedim.Hafif bir kıkırtıyla “hee bak şimdi daha çok hoşuma gitti işte” diye ekledi ozan.

“Kızım sende az iltifat et , yoksa elinden kaçar bu taş gibi hatta demir gibi adam” dedi ve kahkaha atmaya başladı.

Yaptığı espriye mi yüzümü buruştursam yoksa buna bu kadar kahkaha atmasına mı karar veremiyordum. “Ben seni bu kahkahalarında baş başa bırakıyorum” diyerek onu arkamda bıraktım. Ve demirin yanına doğru yürümeye başladım.

Demir yanına geldiğimi fark edince kartını cebine atıp “hadi çıkalım” dedi. Arkasına dönüp baktığında ozan hala gülmeye devam ediyordu. “Noldu buna” diye konuştu ama ben “her zamanki ozan işte” deyip yürümeye devam ettim.

Kısa ve sessiz bir yolculuktan sonra alışveriş merkezine yaklaşmıştık.Ve kenarda taksiden inen mügeyi görmüştüm bizde yan tarafa doğru yaklaştığımızda müge de bizi farketmişti.

“Evett geldik hanımefendi buyrun” dedi demir gülümser bir ifade ile aynı şekilde bende ona karşılık verip yüzüne doğru yaklaştım. “teşekkür ederim beyefendi gayet keyifli bir yolculuktu” dedim cilveli bir şekilde. Demir de benden bu hareketi beklemiyordu ki daha hayran bir şekilde bakmaya başladı.

“Bende mi gelsem ne yapsam” dedi. Benim yüzümü inceleyerek. “Olmaz bu kızkıza bir alışveriş hem işler seni bekliyor.” dedim , hafifçe gülümseyerek.

“Aslında işler seni de bekliyor ama” dedi. Bende hemen hazır cevap bir şekilde “olsun bugün beklemesinler ,beni alışveriş bekliyor.” dedim.

Sonra beklenmedik bir şekilde uzanıp demirin yanağına bir öpücük bıraktım. Ve “güle güle” deyip arabadan dışarı çıktım.Çıkarken duyduğum tek şey demirin gülerek “bende bekleyeceğim sanırım” demesiydi.

Mügenin yanına doğru yürüdüğümde yüz ifadesini bozmadan bana “siz gerçekten olmuşsunuz” adlı küçük bir çığlık atıyordu. demire baktım o da elini kaldırarak selam verdi ve gitti.

Arkamı döndüm ve mügeye sarıldım ve “nasılsın?” diye sordum.Müge ise bana bakıp “Oldunuz mu sevgili?” diye sordu.

“Hayır” dedim “ama bu da yakındır” diye ekledim. Müge’de koluma girip beni alışveriş merkezine doğru sürüklemeye başladı. “ O zaman daha da yaklaştıralım.”

Ne dediğini anlamıştım ama fazla abartmaya gerek yoktu. “düzgün bir şey bakalım” dedim.Müge ise bana bakıp “merak etme çok düzgün olacak.”

 

….

 

Saatler süren alışverişten sonra kendimizi bir kafede dinlenmeye vermiştik.İki elbise arasında kalmıştık. Ama ben kırmızı kısa sırtı açık bir elbise tercih etmiştim.Ayakkabı çanta takı derken üç saat nasıl geçti anlayamamıştık.

“Gerçekten kollarım ve ayaklarım koptu diyebilirim” bacağımı kaldırdım “ve ben bunlarla lansmanda duracağım bana da yazık” dedim yüzümü buruşturarak.

Müge de bana doğru eğildi. “Bir söz vardır bilir misin, güzellik için her şey mübahtır.”

Kahvemden bir yudum alıp başımı salladım. “Kim söylemiş bunu” . Omuz silkti “bilmiyorum şimdi aklıma geldi öyle”

“Yarın lansmanda çok güzel kızlar olur , hatta mankenler falan” dedi. Olsa da benim için pek problem ifade eder mi diye düşünmeye başladım ama yok zannetmiyordum.

Başımı salladım “yani büyük ihtimalle , ama benim umurumda değil.”

Gözlerini kısıp konuştu “kendine fazla güveniyorsun, ama şunu unutma erkekler elde ettiği sandığı kızları daha çabuk bırakırlar.”

“Sen bu bilgilerle nasıl hayatta kalıyorsun müge ya” sonra parmağımı kaldırıp devam ettim. “hem öyle bir durumda gidiyorsa zaten seni hak etmemiştir.”

“O da doğru” diyerek başını salladı.

“Biz şimdi nasıl gidicez” diye söylenerek çantalara bakmaya başlamıştım. “Şurada ki güvenlikten yardım istesek taksiye kadar” dediği anda telefonum çaldı.

Ekranda demir yazısını görünce kaldırıp telefonu mügeye gösterdim. “Oo enişte anladı , enişte şüphelendi.” dedi kahkaha atarak.

Bende kahkaha atarak telefonu açtım “efendim” gülümsemem telefondan belli olmuştu büyük ihtimalle

“Güz çiçeği , ne bu mutluluk napıyorsun?”

“Mügeyle oturduk da kahve içiyoruz , sen napıyorsun?”

“Bende kaanı okuldan alıcam da , sizin işiniz bittiyse sizi de alalım mı? diye soracaktım.” Bir alışveriş çantalarına bir de mügeye baktım.

“Güzel olur aslında” dedim. “Tamam güzelim , 20 dakikaya ordayız” dedi ve karşılıklı kapattık.

Müge de merakla başını salladı. “noldu?”

“Bizi almaya gelecekmiş,işi bitmiş” dedim ama kaanı söylemedim. Sadece mügenin onu gördüğünde tepkisini merak ediyordum.

Demirin geldiğini belirttiği mesajla birlikte , mügeyle çantalarımızı toparladık ve dışarıya doğru yürüdük.

Demir'in arabası tam kapının önüne geldiğinde gözüm ön koltukta oturan Kaan'a takıldı. Müge de onu fark etmişti; şaşkınlıkla bir ifadeyle fısıldadı, “Kaan burada ne yapıyor?

Demir arabadan inip yanımıza doğru yürürken her zamanki sıcak gülümsemesi vardı. Bana doğru eğilip samimi bir şekilde sordu: "Naber, güz çiçeği? Alışveriş nasıl geçti?"

Gözlerim biraz parladı; onun bu küçük iltifatı içimi ısıttı. "Gayet keyifli geçti" dedim, Müge'yle kısa bir bakışarak. "Gördüğün gibi depoları doldurduk!"

Bu sırada Kaan da arabadan indi ve yanımıza geldi. Müge, onun burada olmasına şaşırmış bir şekilde çıkıştı: "Sen burada ne yapıyorsun?"

Kaan hafif bir gülümsemeyle Müge'ye dönerek cevap verdi: "Senin alışveriş için yok saydığın dersten geliyorum." Müge'nin yüzündeki mahcup ifade hemen bir sırıtmaya dönüştü ve göz devirdi: "Çok bilmiş!" diye fısıldayarak ona sataştı.

Demir o sırada alışveriş çantalarımızı arabaya yerleştirdi, sonra tekrar bana döndü ve ön koltuk işaretlerini verdi: "Hadi sen öne geç, Eslem." dedi. ve kapımı açtı bende gülümseyerek hemen gidip oturdum.Müge'yle Kaan'ın arka koltuğa oturmak zorunda kaldıklarını anladıkları an bir kaç dakika sürdü ve ikisi de kısa bir bakışın ardından yerlerine yerleşti. Kaan mügeye kapıyı açtı ve müge'nin oturmasını bekledi.

Arabaya yerleşirken Müge'nin arka koltukta hafifçe kaşlarını çatıp Kaan'a yan gözle baktığını, Kaan'ın ise rahat bir gülümsemeyle yol boyunca Müge'ye olan alaycı bakışlarını görebiliyordum.Demire döndüğümde ise bakışlarımı hemen üzerinde hissetmiş olacak ki bana dönüp göz kırptı. Olan biten her şeyin farkındaydı benim gibi; sanki bu küçük karmaşadan gizliden gizliye keyif alan bir ifade yer alıyordu yüzünde.

 

Bölüm sonu 💕🧚🏻‍♀️

Bölüm nasıldı, sizce bir sonra ki bölüm nasıl olacak ?💕

Yaptığınız yorumların her biri itinayla okunmuş olup yeterince keyif alınıyor pıtırcıklar 🥰

 

 

 

Bölüm : 02.11.2024 18:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...