Merhaba pıtırcıklarr 💕
Nasılsınız sınav haftanız nasıl geçti 🌸
Umarım iyisinizdir çünkü ben size bomba bir bölümle geldim.
Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum keyifli okumalar 🥰🧚🏻♀️
15.Bölüm
Aynanın karşısında son bir kez kendime baktım. Kırmızı elbisem tam hayalimdeki gibi olmuştu; kısa, sırtı açık ve kesinlikle dikkat çekici. Lansman için günlerce kafamda konuşma hazırlığı yapıyordum, ama bu elbiseyle kendimi tamamen hazır hissettim. Kalbim göğsümde atarken, derin bir nefes aldım. Saçlarımı sıkı bir topuz yapıp düzgün mü diye inceledim, yüzümde de hafif ama zarif bir makyaj vardı. Her şeyim tam olarak hazır gibiydi.
O sırada telefonuma bir mesaj geldi, demirden geldiğini anlamak zor olmamıştı.
Demir : Hazırsan seni almaya geliyorum güz çiçeği
Gülümsemeden duramadım. "Güz çiçeği" diye hitap etmesine alışmıştım.Küçükken demeye başlamıştı bana bu kelimeleri.Ve o her söylediğinde daha çok hoşuma gidiyordu benim. Bir yandan onunla birlikte büyümek de beni rahatlatıyordu.
Çantamı kaptım, bir an aynaya dönerek derin bir nefes aldım. Kendi kendime “ daha iyisi gelene kadar en iyisi bu" dedim.
Aşağı indiğimde abim beni gördü bakışları üstümde gezindi ve dudaklarında küçük bir gülümsemeyle, “Eslem, uzun kollu bir elbise giymişsin, çok yakışmış” dedi. Tam bir abi korumacılığı ile takdir ettiğini hissediyordum, ama ne yazık ki henüz elbisenin arkasını görmemişti.
Tam sırtımı döndüğümde abimin gözleri açıldı, anında ciddileşip, “Bu ne şimdi, elbisenin arkası yok” dedi hayretle. Ses tonu hem şaşkınlık hem de korumacıydı.
Gülmemek için tutmak zor tutuldum. Ona şakayla karışık göz kırparak, “Abicim, bu moda şimdi, arkası açık elbiseler çok popüler” dedim.
“Popüler olsa ne olur? Eslem, böyle mi geleceksin şimdi?” dedi, gözleri hala elbisesinin sırt dekoltesinde geziniyordu.
İçten içe onun bu tepkisine alışkındım; ne de olsa beni hep küçük, hep korunması gereken kız kardeşi gibi görüryordu ama bu ben büyünce sadece lafta kalmaya başlamıştı.Bana güvenip bırakıyordu. Omzuma elini bırakırken, gözleriyle sanki beni tekrar tekrar süzüyor ve “Bir şey olursa yanındayım” der gibi bakıyordu.
Sonunda dayanamayarak onun bu tatlı korumacılığına baktım. "Abicim, merak etme, orada sen de olacaksın zaten. Ayrıca senin o koruma gücün bana uzaktan bile yetecek" dedim.
Abim, bir süre boyunca beni inceledikten sonra biraz daha sakinleşti ve “Seni bırakayım mı?” diye sordu, sanki endişelerini biraz da olsa bastırmış gibiydi.
Ama Demirle çıkacağım için kısaca bir bahane uydurdum. “Yok abim, hiç zahmet etme.Benim önce birkaç işim var öyle geçicem sen git açelyayı al bekletme” dedim, Mümkün olduğunca rahat ve kendinden emin gözükmeye çalıştım.
Abim kısa bir duraklamanın ardından başını sallayıp, “Tamam, madem öyle,” dedi. Sonra anahtarlarını cebinden çıkarıp kapıya yönelirken, “Ben de Açelya'yı almaya gidiyorum o zaman” dedi. Hafif bir gülümsemeyle göz kırparak ekledi, "Sakın dikkatli olmayı unutma, anlaştık mı?"
Gülümsedim, “Merak etme abicim, her şey kontrolümde” dedim. Bir süre oturarak demirin gelmesini bekledim.Evin önüne yaklaşan araba sesiyle geldiğini anladım ve dışarı çıktım.
Demir’i beklerken kalbim hızla çarpıyordu.Ben ben çıkarken o da arabadan inmiş kapısının önünde duruyordu.Bakışları doğrudan üzerime kaydı. Gözlerindeki hayranlık o kadar çok belirgindi ki, istemsizce gülmeye başladım.
“Eslem” dedi, sesinde hafif bir hayret ve beğeni karışımıyla, “Gerçekten muhteşem görünüyorsun. O elbiseyi başka kimse bu kadar güzel taşıyamazdı.”
İltifatı içimi sıcacık yaparken, yüzümdeki gülümseme daha da derinleşti. Teşekkür ederek ona doğru yürüdüm, o da arabaya doğru yönelmemi sağladı. Arabaya ilerlerken, belime hafifçe dokundu, ama eli sırtıma denk gelmiş olacak ki, gülerek “Güzelim, elbisenin sırt kısmını dikmeyi unutmuşlar sanırım” dedi, sesinde şaka ile karışık bir aşk tonu vardı.
Bunun üzerine hafif bir kahkaha attım ve yanıt verdim: “Tüh , ben alırken de bişey demediler bana” dedim, sesimdeki oyunbazlıkla.
Demir, bu cümlem karşısında gülümsemekten kendini alamadı. “O zaman, umarım bugün birini dövmek zorunda kalmam,” dedi, hafif bir gülümsemeyle.
Gözlerimdeki bozulmayla, “Eğer biri çok dövülmeyi istiyorsa ona ihtiyacı olanı verirsin” dedim, hafif bir alaycılıkla.
Demir, biraz ciddileşerek, "Bunu sen söyledin" diye karşılık verdi. Ama yüzünde hafif bir gülümseme vardı.
Kapıyı kapattıktan sonra direksiyonun başına geçti ve yola çıkmadan önce bana kısa bir bakış daha attı.
“Önce seni başka bir yere götürmek istiyorum” dedi.
Bu sözlerine merakım kabardı. "Nereye?" diye sordum, sesimdeki heyecanı gizlemeye çalışarak.
“Biraz sürpriz olacak” diye cevapladı, gizemli bir gülümsemeyle. İçimden ne olursa olsun, kabul ediyorum diye düşündüm. “Merakla bekliyorum” dedim. Hızla devam eden sokakları izliyor, kafamda binbir türlü düşünceler uçuşuyordu.
Bir süre sonra Demir arabayı deniz kenarının yanında durdurdu. “Burası, değil mi?” dedim, gözlerimi parıldayarak.
Demir gülümseyerek başını salladı. “Evet, burada bir şeyler var,” dedi. “Hazır mısın?”
Gözlerimdeki heyecanı yaşarken, o da gülümsemekten kendini alamadı. İçimde bir sıcaklık vardı; bu anın tadını çıkarmak için keyif alıyordum. “Hazırım” dedim, heyecanla kapıyı açarak arabadan indim.
Demir,indikten sonra elini ceketinin cebine sokarak bir şeyler aramaya başladı. Gözlerimdeki merakla onu bekliyordum. “Bir şey göstermek istiyorum” dedi ve cebinden çıkarttığı kutuyu bana doğru dönerek açtı.İçinden güz çiçeği kolyesini çıkardı.
“Bu kolyeyi, sana her defasında sunduğum güz çiçeği iltifatından esinlenerek yaptırdım, pek mümkün olmasa da senin güzelliğini simgeliyor” diye devam etti. “Seninle onun anısını paylaşmak istiyorum. Biliyor musun, seni çok seviyorum, Güz çiçeği.”
O an kalbimdeki heyecan ikiye katlandı. İçimdeki mutluluğu ifade etmek için sabırsızlandım. “Biliyorum, demir” dedim.Demir'in gözleri parlıyordu ve sesindeki samimiyetini derinden belli ediyordu.
“senin yanında olmak bana huzur veriyor. Gözlerindeki o özgürlük, içimdeki tüm karamsarlığı alıp götürüyor. Seninle birlikteyken, hayatta karşıma çıkan en güzel hediyenin sen olduğunu hissediyorum. Bana böyle hissettirdiğin için minnettarım; senin yanında olmak, hayallerimin , dileklerimin gerçeğe dönüşmesi gibi.” dedi.Gözlerinde güven ve minnettarlık veren bir ifade vardı.
“Eslem,” dedi, “benim sevgilim olur musun, güz çiçeğim?”
Güz çiçeğim demişti ilk defa. Güz çiçeği değil güz çiçeğim…
Bu sözleri ile sanki içimdeki bütün kapılar ardına kadar açılmıştı. Şuan ne derse kabul ederdim büyük ihtimalle . Onu daha fazla bekletmeden cevap verdim.“Evet Demir çok isterim!” dedim, konuşmasının gözyaşlarımın akmasına engel olamadan. Gözlerim dolmuştu ama içimde bir sıcaklık vardı, sanki yüreğim büyümüştü.
Demir gülümseyerek yanıma yaklaştı , önce kolyemi taktı sonra da beni kolları arasına aldı. O an, sarılırken, dünya duruyordu sanki. İçimdeki tüm endişeler, korkular bir anda yok oldu. Sadece bir güzelliğin, aramızdaki bağın güçlenmesi vardı. İkimizin arasında bu sıcaklık, bir sevgi, bir bağ oluşturmuştu.
O anıyı ölümsüzleştirmek istercesine,he anını hafızama kaydetmek istiyordum.Her şey mükemmeldi ve yepyeni bir sayfa açılmıştı. Bildiğim tek şey demiri asla bırakmak istemediğimdi.
Demir'in kollarında uzun süre kaldım. O her şey durmuş durumdaydı. Kalbinin hızla atışını hissedebiliyordum, bir mutluluk dalgası vardı. Onun sıcaklığı beni sarıp sarmaladı. Ama ne yazık ki, bu güzel an bir telefon sesiyle sona erdi.
Demir, telefonu kontrol ederek aramayı kapattı.Gülümseyerek “Evet, lansmana geç kalmasak iyi olur” dedi. Evet bu an sayesinde lansman kafamdan uçup gitmişti. Anlayışla başımı salladım.
Ve birlikte arabaya doğru yürümeye başladık.Arabaya binecekken durup demire baktım. Ona baktığımı fark etmiş ki o da benim gibi durup “bir şey mi oldu ? “ diye sordu.
Bakışlarım Demir'in gözlerine kilitlenmişti. “Bir şey olmadı, sadece... teşekkür etmek istedim,” dedim yumuşak bir sesle. “Bana bu kadar özel hissettirdiğin için, bu güveni verdiğin için... Her şey için.” Gözlerim Demir'e mutluluk ve özgürlükle bakıyordu.
Gülümsedi “Ben de sana teşekkür ederim, güz çiçeğim” dedi.”Seninle bu yola çıkmak, hayal ettiğimden çok daha güzel olacak” dedi yumuşak bir sesle.
Arabaya yerleştiğimizde içimde tarif edemediğim bir mutluluk vardı.Ve ben bu mutluluğun bitmesini hiç istemiyordum.Demir, direksiyonu kırıp arabayı hareket ettirirken usulca ona doğru döndüm.
“Demir” dedim. gözlerimde sevinçli bir sıcaklıkla, “senin için hep bir güz çiçeği olarak kalacağıma söz verir misin?” diye sordum.Yüzünde tatlı bir gülümseme belirdi.
“Söz veriyorum” dedi, ve yüzündeki gülümsemeyi sürdürdü. “Her zaman yanındayım, her anında.”
…
Lansman alanına geldiğimizde gerçekten doğru mekanı seçtiğimi iliklerime kadar hissetmiştim.Tam da hayalimde canlardırdığım ortam karşılamıştı beni.
Gözlerim parıldadı; sonbaharın güzelliğiyle bu alan daha güzel olmuştu. Ağaçların rengi turuncu, sarı ve kırmızı tonlarıyla dans ediyordu. Rüzgarın hafif esintisiyle birlikte hışırtısı, bana huzur veriyordu. Girişte, muhteşem bir çiçek düzenlemesi ve üzerinde parfümün adı “Reverie” yazılı şık bir tabela karşılıyordu.
“Burası harika, değil mi?” dedim, heyecanla.
“Evet, her şey çok güzel düşünmüş” diye cevap verdi Demir .
Arabayı park ettikten sonra, bana döndü “Hazır mısın, güz çiçeğim?” diye sordu. Gözlerindeki güven ve sevgi dolu bakışlarla, bu anıyı onunla birlikte yaşadığım için mutluydum.
“Hazırım!” dedim, gülümseyerek arabadan indim. Hemen çevreye bakındım; Güzel bir atmosferin içinde, her şey mükemmel bir şekilde hazırlanmıştı. Kırmızı halıdan geçerken içim kıpır kıpır olmuştu.
“Demir, bu anıyı asla unutmayacağım” dedim içtenlikle.
“Bende bugün olduğu gibi hiçbir anımızı unutmayacağım ” dedi dudaklarımdaki gülümsememe bakarak.
İçeri doğru adım attığımızda, O sırada yanımıza doğru asistanım gediz yaklaştı.
“Hoş geldiniz Demir Bey! Hoş geldin Eslem Hanım!” dedi, samimi bir gülümsemeyle.
Demir gülümseyerek başını salladı. “Teşekkür ederim” dedi.
Gediz, hemen devam etti. “Çınar Beyler bu tarafta, sizi bekliyorlar” diyerek mekanın bir köşesine doğru işaret etti. “İsterseniz, oraya geçin.”
Demir bana bakarak “Hadi, yanlarına gidelim” dedi ve o yöne doğru ilerlemeye başladı. Kalbimde bir heyecanın daha yaşanacağı; bu önemli anın bir parçası olmak mutluydum.
Masaya doğru yaklaşırken müge hemen kalkıp “eslem çok güzel olmuşsun” deyip bana kocaman sarıldı.
“Teşekkür ederim birtanem sende harikasın” dedim.Sonra da açelya’ya sarıldım. “tatlım bu güzellikle sen parfümü gölgede bıraktın farkında mısın” dedi bana kahkaha atarak.
Ona cilveli bir şekilde “ay bu güzeliik hepimizin” dedim.Ve demire sarılan abime baktım. “Tebrik ederim” diyerek sarılmıştı abim demire.Sadece benim değil şuan herkesin gözü onların üstündeydi.
Arkamdan birinin sarılması ile sarsıldım. “Yalnız, bu elbise seni fazla açmış eslem sırtın dışarıda” diyen ozana arkamı döndüm ve kocaman sarıldım.
“Ozan bırak bu yorumları, ben bu elbiseyi seviyorum,” dedim gülerek.
Ozan, gözleri parlayarak ekledi, “Tamam ama dikkat et, ‘Sırtı açık elbise’ demek sadece moda değil, aynı zamanda hava akımı! Biraz rüzgar olursa, yarın yatalak hastaya dönüşürsün” dedi, kahkahalarla gülmeye başladım.
O, esprisini yaparken suratında alaycı bir ifade belirdi. “Ama böyle giderse, belki de podyumda yürüyen bir model gibi görünmeye başlayacaksın; biz de seni havalı havalı izlemek zorunda kalacağız” dedi, gülümseyerek.
Hemen yanıt verdim, “O zaman sen de hemen menajerim olursun, ayakkabı ve çanta uyumunu yakalamak zorundayım”
Ozan, “Tabii ki, ben de senin ‘katastrof modellik’ kariyerini desteklemek için burada olacağım” dedi, gülümsemeye devam ederek.
Etrafımdaki herkes gülmeye başladı, Ozan’ın bu komik esprileri ortamı neşelendirmişti. Arkadaşlarımın yanındaki bu sıcak anlar, içimdeki heyecanı daha da arttırıyordu.
Tam o sırada, Akın yanımıza doğru yaklaştı. Gözleri parlıyordu ve yüzünde büyük bir gülümseme vardı. “Selam, Demir! Eslem Nasılsınız?” dedi, elini kaldırarak selam verirken.
“İyiyiz, Akın. Sen nasılsın?” dedi Demir, ona samimi bir şekilde yanıt verirken.
“Ben de çok iyiyim, teşekkürler.Lansman harika görünüyor, her şey çok güzel hazırlanmış,” diye ekledi Akın, etrafa bakarak. “Gerçekten muhteşem bir atmosfer var burada.”
“Teşekkür ederiz” dedim, bu güzel sözleri duyduğuma sevindim.
Demir, Akın’a dönerken, “Arkadaşlar, tanıştırayım bizim diğer ortağımız Akın,” dedi, gülümseyerek. “Onunla birlikte birçok projeye imza attık, harika bir ekibiz.”
Akın, diğer arkadaşlarla tokalaşarak, “Herkese merhaba. Bugün burada olmak benim için büyük bir mutluluk,” dedi. Sonra etrafına bakarak, “Peki, bu önemli anı paylaşmanın vakti geldi. Konuşmayı kim yapmak ister?” diye sordu. “Ben biraz heyecanlıyım, bu yüzden sizden biri öncelik alırsa iyi olur.
Bunu duyduktan sonra demir bana döndü ve gözlerinde bir parıltıyla, “Eslem, neden sen yapmıyorsun? Bence bu anı seninle paylaşmak harika olur,” dedi, destekleyici bir şekilde gülümseyerek.
İçimdeki heyecan bir anda yükseldi. “Gerçekten mi?” diye sordum, biraz da şaşırmıştım. “Ama ben biraz heyecanlıyım…”
Demir, “Biliyorum ama sen bu işin üstesinden gelirsin. Senin enerjin ve sıcaklığın bu kalabalığı etkiler. Hem biz senin yanındayız, ne olursa olsun destekleyeceğiz” diye ekledi, cesaretlendirici bir sesle.
Akın da başını sallayarak, “Kesinlikle, Senin konuşmanı duymak herkes için çok özel olacak,hem parfümde de senin emeğin büyük, Eslem” dedi.
Abim yüzünde gururlu bir gülümsemeyle, “Eslem, sen bu işi yapabilirsin güzel meleğim, hepimiz senin yanındayız,” dedi, destekleyici bir tonla.
Müge hemen ekledi, “Evet, senin sıcaklığın ve enerjin herkesin dikkatini çeker. Bunu başarırsın” dedi, elini havaya kaldırarak.
Ozan ise beni yanımda beni arkamdan iteklemeye başlamıştı bile.
Açelya da “Tamamen katılıyorum , burada olmak için seni bekliyoruz. Bize ilham vereceksin” dedi, heyecanla.
Kalabalığın alkışları arasında bu destek sözleri içimdeki korkuları biraz daha hafifletti. Gözlerimdeki mutluluk, abimin ve arkadaşlarımın bana olan güvenini görünce daha da büyüdü.
Demir, “Hadi, bakalım yoğun istek üzerine seni sahneye alalım.” dedi ve elimden tutarak beni yönlendirdi.
“Evet, hadi Eslem Senin zamanın!” dedi Ozan da, beni cesaretlendirmek için coşkuyla bağırarak.
Sahneye adım attığımda, kalabalık heyecanla alkışlamaya başladı. Gözlerimin parıldadığını hissediyordum. “Herkese merhaba” diye başladım, sesimi yükselterek. “Burada olmak benim için büyük bir mutluluk. Bu anı paylaşmak için hepinizi görmek harika”
“Bugün burada, hayatımda önemli bir yeri olan ‘Reverie’ parfümünün lansmanı için toplandık. Hayallerimizi ve güzelliklerimizi paylaşmak için buradayız,” dedim, sesimdeki heyecanı bastırmaya çalışarak.
Konuşmama devam ederken, parfümün anlamını ve içeriğini anlatmaya karar verdim. “Reverie, Fransızca’da ‘hayal’ anlamına geliyor. Hayallerimizin, hayal gücümüzün ve içsel huzurumuzun ifadesi.”
Bir an duraksadım, derin bir nefes alarak. “Bu parfüm, sonbaharın ruhunu içinde barındırıyor. Amber ve tarçın notalarıyla harmanlanmış. Amber, sıcaklığı ve derinliği simgelerken, tarçın ise baharatlı ve tatlı bir dokunuş katıyor. Bu iki koku, sonbaharın sıcak ve davetkar havasını, doğanın sunduğu güzellikleri yansıtıyor.”
Gözlerimi kalabalığın üzerine gezdirdim. “Sonbahar, doğanın kendini yeniden şekillendirdiği bir mevsim. Ağaçların yaprakları turuncu, sarı ve kırmızı tonlarına bürünürken, havada hafif bir serinlik hissettirir. Bu parfüm, o sonbahar esintisini, hışırtısını ve sıcaklığını bizlere getiriyor.”
“Reverie, sadece bir parfüm değil; aynı zamanda içsel bir yolculuk. Her damlası, anıların ve duyguların hatırlatıcısı. Onu kullandığınızda, sanki sonbaharın büyüleyici güzelliklerini üzerinizde taşıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz.” dedim, sesimdeki tutku artarak.
“Bu parfüm, hem kendimize olan güvenimizi pekiştiriyor hem de çevremizdekilere sıcak bir kucaklama sunuyor. Kışa hazırlanırken, sonbaharın ruhunu yanımızda taşımak için harika bir seçim. Benim için bu parfüm, hayallerimi hatırlatıyor ve içimdeki huzuru arttırıyor” diye ekledim.
Kalabalığın tepkisi beni daha da cesaretlendirdi. “Umarım, ‘Reverie’ ile birlikte sizler de hayallerinize ulaşma yolunda ilham alırsınız. Hep birlikte bu güzel mevsimi ve hayallerimizi kutlamak için buradayız” dedim, son sözlerimi söyleyerek.
“Bu süreçte benim yanımda olan, bana güvenen ve destekleyen herkese çok teşekkür ediyorum”.Gözlerimi bütün sevdiklerimin üzerinde gezdirdikten sonra demirde durdum.”Sizinle birlikte olmak, hayallerimi gerçeğe dönüştürüyor,” diye ekledim, gülümseyerek.
Kalabalık alkışladı ve içimdeki heyecan bir anda enerjiye dönüştü. “Sizlerle bu anı paylaşmak, hayatımdaki en güzel anılardan biri olacak!” dedim ve konuşmamı bitirdim.
Her cümlemde, abim Çınar’ın gururlu bakışlarını, arkadaşlarımın destekleyici gülümsemelerini ve Demir’in cesaretlendirici duruşunu hissediyordum. Bu anın benim için ne kadar özel olduğunu biliyordum ve tüm kalbimle bu anı yaşamak istiyordum.
Alkışlar arasında kendimi harika hissediyordum. Bu konuşmayı yapabilmek, bana güç vermişti.Sahneden indikten sonra bana doğru kollarını açmış gelen abime kocaman sarıldım.
“Seninle gurur duyuyorum , benim bal kızım” dedi bana sarılırken.
“Teşekkür ederim abicim” diye karşılık verdim.Biz sahnedeyken hafif dans müziği çalınca bana dönüp “ e o zaman bu dansı bana lütfedersiniz diye düşünüyorum küçük hanım ” dedi.
Gözlerim parladı ve gülümseyerek uzattığı eli tuttum. “Seve seve,” dedim. Müzik eşliğinde dans etmeye başladık. Adımlarımızın ayrıldığı, coşkulu alkışlarıyla birleştikten sonra kendimi daha da özel hissettim.
Abimle dans ederken, müziğin ritmine kapılmıştım. Adımlarımız uyum içindeydi, mutluluğum her geçen saniye artıyordu. O sırada Ozan, Açelya ile el ele yanımıza yaklaştı. “Biliyor musunuz , ben de bir değişiklik yapmayı düşünüyordum” dedi, gülümseyerek. “Eşleri değiştirelim mi?”
Abim ozan’a “serseri” dedikten sonra Açelya’ya döndü. “Bu güzel hanımla dans etmeyi tabiki de kabul ederim”dedi. İkisi hızla yer değiştirdi. Ozan, beni kendine çekti ve abimi Açelya ile dans etmeye yönlendirdi.
Bana da dönüp “ merhaba minik tavşan , gerçekten harika bir konuşmaydı.” dedi. beni bir sağa bir sola sallarken.
“Teşekkür ederim” dedikten sonra beni elimden tutup döndürmeye başladı.Beni iki tur etrafımda döndürdükten sonra gülümseyerek “niyet ettim aşıkları kavuşturmaya” dedi.
Ben daha ne olduğunu anlayamadan kendimi demirin sıcak kollarında bulmuştum.Gözlerimiz buluştuğunda konuşmaya başladı.
“Merhaba, güz çiçeğim,” dedi Demir, gülümseyerek. Gözlerinde ki hayranlık beni heyecanlandırıyordu. Müzik, sanki sadece ikimizin çalıyordu.
Dans etmeye başladık. Vücudumuzun ritmi, kalp atışlarımızla birleşerek büyülü bir an yarattı. Demir'in elleri belimde, beni çekiştirdiğinde içimde bir mutluluk yürüyüşe geçti. Onun bakışları, çevredeki her şeyi unutturuyordu, sadece onunla olan bu özel anın tadını çıkarıyordum. Her hareketimizde sanki kalplerimizin dans ettiğini hissediyordum
Dansımız bir süre daha devam etti. her şey sanki bu an için yaratılmış gibiydi. Ancak yavaş yavaş etraftaki diğer insanları da fark etmeye başladım Abim ve Açelya, dansın tadını çıkardıktan sonra yanımıza yaklaştılar abim bize dönüp, “Artık oturmanın vakti geldi, değil mi?” dedi gülümseyerek ama sanki hafif kıskançlık vardı cümlesinin altında.
Demir, beni serbest bıraktı, ama gözleri hala benim üzerimdeydi. "Evet, muhtemelen herkesin biraz dinlenmeye ihtiyacı var" dedim, hafifçe gülümseyerek. Pist dansın coşkusuyla dolmuştu. Etrafta ses muhabbet ve kahkahalar eksik olmuyordu.
Oturduğumuzda, akşam yemeği ve etkinliklerin başlaması için hazırlıklar yapılıyordu. Kalabalık yavaş yavaş yerleşirken, sohbetler, gülmeler ve yeni anılar yaratma heyecanı ortamdaki sıcaklıkları yükseltiyordu.
Bir süre sonra demir ve ben bazı masalara gidip, gelen konukların hal hatırlarını soruyorduk.Sonra Demir ile birlikte Koray'ı görünce onun yanına doğru ilerledik.Yanında sarışın bir kadın görünce merakım yükselmişti.
Koray, gülümseyerek bize doğru yaklaştı ve “Lansman harika olmuş, tebrik ediyorum” dedi. Gözleri parlıyordu, mutluluğu gözlerinden kaçmamıştı.
“Teşekkür ederiz Koray” dedim, demir gülümseyerek. “Senin desteğin ile bu kadar başarılı sonuçlar elde ediyoruz.”
Koray, yanındaki sarışın kadına geri döndü ve "tanıştırayım , bu benim sevgilim damla " diye devam etti. “Damla, Eslem ve Demir ile tanışmalısın.”
İçimde bir gariplik hissettim. “Damla mı” diye düşündüm. “Hani Koray, Aslı ile ilgileniyordu? Bu kız nereden çıktı?” Gözlerim damla’ya kayarken, içinde bulunduğum durumu biraz garip buldum.
Kadın gülümseyerek eli uzattı. “Merhaba, çok güzel bir organizasyon olmuş. Sizi tanımak çok güzel” dedi.
Elini sıkarak aynı şekilde karşılık verdim. “teşekkür ederiz, tekrar hoşgeldiniz.”
Koray'a teşekkür ederek yerimize dönerken, sağ taraftan bir hareketlilik hissettim. Dönüp baktığımda, Aslı'nın yeşil bir elbiseyle bize doğru geldiğini gördüm.İti an çomağı hazırla demişler. Gözleri, ortamın neşesiyle parlıyordu.
Hemen Demir'in yanına doğru yaklaştı ve “Demir, harika bir ortam olmuş” dedi gülümseyerek, elini demir’in koluna dokundurarak.
Demir, Aslı'nın bu ani çıkışına karşı bir ne diyeceğini bilemedi ama gülümsemesini eksik etmedi. “Teşekkür ederiz Aslı.” dedi nazik bir sesle.Tonundaki samimiyeti hissetmek beni daha da huzursuz etti.
Aslı'nın “İlk fırsatta daha fazla vakit geçirelim” demesi üzerine, içimde bir kıskançlık balonu kabardı.
Gülümsememi koruyarak, “Biliyor musun, Aslı? Demir boş vakit geçirmeyi pek sevmez,” dedim, alaycı bir tonla. “Onun için zaman çok değerli, bu sayede vakit geçirmek istediği kişilerle özel anlar yaratmayı tercih ediyor.”
Aslı biraz şaşırmıştı ama hemen toparlandı. “Tabii ki, Eslem. Ama bazen dostluk da önemli, değil mi?” dedi.
Ben de gülümseyerek cevap verdim, “Elbette dostluk önemli, Aslı. Ama o dostluk herkes yerini bilirse daha da anlam kazanır, değil mi?”
Bu sözlerin üzerine Aslı'nın yüzündeki ifade değişti. Gözleri bir an için dondu ve sonra kaşlarını çatarak bir şekilde, “Pekala, ben arkadaşlarımın yanına gitsem iyi olur” dedi. Sesi önceki neşeli tonundan uzaklaşmıştı.
“İyi geceler” dedikten sonra hızla yanımızdan uzaklaştı. İçimden bir şeyler hissettim; bu hissetiğim zafer ve gururdu fazlasıyla rahatlamıştım.
Demir, Aslı'nın uzaklaşmasının ardından gözünü benden ayırmadan, hayranlıkla izlemeye devam etti. “Senin bu güçlü duruşun gerçekten etkileyici, Eslem” dedi, içten bir gülümsemeyle. “Kendini savunmakta ne kadar başarılısın, bunu görmek harika.”
Bir an için heyecanlandım, içim kıpır kıpır oldu.Evet resmen üzerimden bir yük kalkmıştı.Demir bana daha fazla yaklaşarak kulağıma eğildi. “Bu arada sana kıskanmak çok yakışıyor , sevgilim.” dedi sesinde şakacı bir ton vardı.
Gözlerimi ona dikerek, “Öyle mi? Bana yakışıyor diye kıskandıracak mısın yani?” diye merakla sordum.
Demir, ellerini yukarıya doğru teslim oluyormuş gibi kaldırdı. “Öyle bir şey yapmaya niyetim yok, güzelim.Ben tamamen seninim” dedi gülümseyerek.
Demir'e gülümsedikten sonra kollarımı göğsümde bağlayıp düşünmeye başladım. Bakışlarını üstümden ayırmadan, merakla soruldu, “Ne oldu?”
“Bir de gözlerinle aynı renk giyinmiş yeşil yeşil…” dedim içimi çekerek. “Keşke ben de yeşil giyseydim.”
Bu kez Demir de kollarını benim gibi göğsünde bağlayıp bana doğru yaklaştı. Gözlerindeki o merakla, “Nedenmiş o?” diye sordu.
Gözlerine bakarken tatlı bir şekilde gülüyordum. “Gözlerinle aynı renk giymiş olurdum” dedim.
Demir vücudunu biraz daha bana yaklaştırdı.yumuşacık bir gülümsemeyle eğildi, “Senin benim gözlerimle aynı renk giymene gerek yok, güzelim,” dedi fısıltıyla. “Benim gözlerim zaten hep senin üstünde.”
Gözlerinin derinliğinde kaybolmuşken, içimdeki heyecanla ona fısıldadım, “Beni iyi tanıyorsun, Demir…”
Demir, "Şüphem yok." dedi büyük bir keyifle.
Bir an çevreye göz gezdirdim; kendimizi o kadar kaptırmıştık ki nerede olduğumuzu unutmuştuk. Hafifçe gülerek, “Şimdi bir gören olacak” dedim, hafif bir telaşla. “Ben en iyisi Müge'nin yanına gideyim.”
Demir hafifçe başını eğip bana bakarken, gözlerinde eğlenceli bir bakış belirdi. “Pekala, ama hemen geri dön olur mu?” dedi, gülümseyerek.
Ona gülümseyerek, “Belki,” diye cevap verdim ve zarif bir şekilde yanından ayrıldım.
Müge'nin yanında vardığımda, o her zamanki meraklı bakışıyla dayanamayıp sordu, “O az önce gelen Aslı'ydı, değil mi?”
Gözlerimi devirdim, “Evet, oydu. Ama merak etme, yapılması gerekeni yaptım ağzının payını verdim.” dedim, hafif bir gülümsemeyle ve olanları anlatmaya başladım. Müge beni dikkatle dinliyordu. Aslı'nın dostluğunu ve yerini bilmesi gerektiği hakkında söylediklerimi duyunca yüzünde kocaman bir zafer gülümsemesi yer aldı.
“Aferin, çok iyi yapmışsın. Aslı da yerini bilsin” dedi, bana hafifçe dirseğini dokundurup gururla.
Bir şey daha var dedim Mügeye dönerek.Söylemeden önce tedirgin bir şekilde dudağımı ısırmıştım.
Müge de bana ellerini kaldırarak konuşmaya başladı. “Dudağını ısırıyorsun , tedirgin oldun. O zaman büyük bir haber geliyor.”
Başımı onaylar bir biçimde salladım.Ben söylemeden anlamıştı. “Dur! düşündüğüm şey mi yoksa, sevgili mi oldunuz?” diye sordu.
“Evet” dedim gülerek.Canım arkadaşım zaten evetin e’sini duyduğu an bana kocaman sarılmıştı. “Bak her ayrıntısını istiyorum ama şuan değil yarın konuşalım” dedi bana ki bencede en mantıklısı oydu.
O an orada Müge gibi bir dostum olduğu için, içim daha da rahattı.
Bir süre sonra lansman sona erdi ve konuklar yavaş yavaş ayrılmaya başladı. Alan git gide sessizleşiyordu; etkinliği gücü ve etkisi ,konukların veda ederken yüzlerindeki gülümsemelere yansıyordu.
Mügelerin kalkması ile birlikte açelyada abime yaklaşıp gideceklerinin sinyallerini verdi.Tam kapıya ulaşmıştık ki abim “hadi güzelim, araba bu tarafta” diyerek koluma hafifçe dokundu.
Derin bir nefes alarak Demir'e döndüm. Aramızdaki mesafeye rağmen, gözlerimle ona veda ettim, sıcak bir mutluluk ve minnetle. O da hafif bir gülümsemeyle başını sallayarak bana karşılık verdi.
Abimle birlikte arabaya doğru ilerlerken, havada güzel bir huzur vardı. Bu geceyi, hatta bu günü tekrar tekrar yaşamak istediğim bir anı olarak kazıdım hafızama. Ve en son hatırladığım şey ise ben giderken demirin arkamdan elleri cebinde gülümseyerek beni izlemesiydi.
Demir’den
Eslem’in çıktığı andan itibaren kapıdan bir an bile gözümü ayırmadan öylece bakmaya devam ediyordum.,Ozan oradaki varlığını hissettirmek için kolunu omzuma attı.
Gülerek, "Kardeşim, Eslem gitti, farkındasın değil mi? Birkaç dakika oldu" dedi.
Ona hafifçe gülümseyerek yanıt verdim, “Farkındayım, Ozan... ama gözümü başka yere çeviremiyorum işte.”
Ozan başını sallayıp gülmesini bastıramadı. "Yandın sen, kardeşim. Bu iş tam olmuş belli ki" dedi.
Bir sessizlik oldu.Acaba ozana söylesem mi sevgili olduğumuzu diye düşündüm. Gerçi belki eslem söylemek isterdi bunu ama şu an hissettiklerimi biriyle paylaşmak çok istiyordum.
Etrafıma baktım. Elinde telefonuna bakarak gelen kaan’ı gördüm başını kaldırınca bana “abi gidiyor muyuz artık?” diye sordu.
Biraz daha yaklaşında ozan ve kaan’a dönerek “benim size bir şey söylemem lazım” dedim.
Ozan'ın omzumdaki koluna bakıp hafif bir gülümsemeyle derin bir nefes aldım ve "Biz Eslem'le bugün sevgili olduk."
Söylediğim andan itibaren Ozan'ın yüzü resmen aydınlanmıitı ve, “Oha! Ciddi misin, Demir?” diye bağırdı. Etraftaki görevlilerin bakışları üzerimize yoğunlaşmıştı.
Kaan ise “abi ciddi misin bu harika haber” diyordu.
Bende ciddiyim anlamında başımı salladım. Ozan ise hala inanmayarak “nasıl oldu bu? , ne ara?” diye soru sıralamaya devam ediyordu.
Resmen yerinde duramıyordu.Gülerek omzundan tutup hafifçe vurdum. “Ciddi, ciddi oldu işte.Biz lansmana gelmeden önce. İnan bana, böyle gelişeceğini ben de hiç beklemiyordum.”
Ozan bir süre yüzüme baktı, gözlerindeki şaşkınlık bir sevinçle gülümsemesi giderek büyüdü. “Vay canına! Seni hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Bu sefer tam oldu diyorsun yani?”
Bakışlarım yine kapıya kaydı, Eslem'in ardından usulca mırıldandım, “Tam oldu” dedim derin bir rahatlama ile.
Bölüm sonu 🧚🏻♀️💕
Nasıl buldunuz bölümü bebeklerim🥰
Okur Yorumları | Yorum Ekle |