16. Bölüm

16.Bölüm

Ceren Baş
zambakkokusu1

Merhaba pıtırcıklar 💕

16.bölüm ile karşınızdayım. Umarım iyisinizdir. 🥰

Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum.Keyifli okumalar🌸

 

16.Bölüm

 

 

Eslem’den

Sabah büyük bir sevinçle alarm çalmadan önce uyandım.Dün gece abimin yanında kızlara pek bir şey anlatamamıştım ama gece geldikten sonra gruba yazmıştım.

İstediğim tepkileri mesajlardan almıştım ama duygulu bir şekilde yaşamak hedefimdi.

Kalkıp telefonuma baktığımda ozan’dan on arama beklemiyordum.Kesin demir buna söylemişti yoksa gecenin köründe asla aramazdı.

 

Sohbetleri atlayıp demir’le olan konuşmama girdim.Günaydın mesajı yazmayı düşünmüştüm ama saat daha beşti ve uyanmışmıydı emin olamamıştım.

Yatağımdan kalkıp pencereleri açık mı diye baktım.Bir perde açıktı ama emin olamamıştım.

 

Balkona çıktım, serin sabah havasını içime çekerken şehrin uyanışını izliyordum. Sokaklar boş sayılırdı; Hafif bir rüzgar ağaçların yapraklarını oynatıyordu. Bu hava huzur veriyordu.

 

Havayı iyice içime çekip uyandıktan sonra demire günaydın mesajı attım. Ondan mesaj beklerken gözüm mahallenin ortasındaki dilek ağacına takıldı. Küçükken o ağacın çevresinde ne çok vakit geçirmiştik.Her yıl bir dilek dileyip minik dallarına bağlardık.Ama bir keresinde dilediğim dilek aklıma geldi.

 

Geçmiş;

“Babacım lütfen! En yükseğe asmam lazım, ancak o zaman gerçek olur!” diye seslenmişti. Babası bu ısrarına karşı çıkarak ona dayanamamış, hemen bir merdiven getirmişti.

Küçük Eslem, gözlerindeki o büyük umutla merdivene çıkarken, babası iki yandan elleriyle onu kullanıyordu.

Nihayetinde en yüksek dala ulaştığında, küçük elleriyle kumaş parçasını düğümlendi. Onun için, yükseğe asılan dileğin çok özel bir anlamı vardı; sanki en yükseğe ulaştığında dileği bulutlara kadar gidecek, gerçekleşmesi kesinleşecekti.

Aşağıya indiğinde babasına sımsıkı sarılmıştı. Babası, “Artık dileğin gökyüzüne kadar ulaşır,” diye fısıldarken, Eslem kendini dünyanın en şanslı kızı gibi hissediyordu. O an, babasının yanında olduğu sürece her şeyin mümkün olacağını sanıyordu.

Eslem'in babasıyla yaşadığı bu tatlı anı biraz öteden Çınar ve Demir izliyordu. Küçük Eslem'in büyük bir kararlılıkla en üst dala dileğini asmaya çalışması, onları meraka sürüklemişti. Birbirlerine bakıp gülümseyerek alçak sesle konuşuyorlardı.

Çınar, “sence ne dilemiştir?” diye sordu Demir'e.

Demir, kollarını göğsünde bağlayarak bir an düşündü. "Ne dilemiş olabilir ki? Belki de bir oyuncak" dedi ama gözlerinden merak okunuyordu.

Ancak Demir daha fazla dayanamayıp adım attı ve eslem ve babası uzaklaştıktan sonra ağaca çıkmaya çalıştı. Dala tutunup tırmanmaya devam ederken, “Bir bakabilsem, kimse görmeden belki öğrenirim,” diye mırıldandı. Ancak tam bir iki adım çıkmışken kağıt kaybolmuş ve kolları dala bağlı olduğu bölgede kalmıştı.

Çınar, demirin bu haline kahkalarıyla yaklaştı. “Dur bakalım, bu tek başına olmaz. Bir de ben deneyim.” demiş ve Çınar da Demir'e yardım etmek için ağaca çıkmaya başlamıştı ama kısa bir süre sonra o da bir dalda kaldı, artık dengelerini sağlamak için birbirlerine tutunuyorlardı.

Eslem bu iki meraklının daldaki hallerini gördüğünde koşa koşa onların yanına gitti. Dileğini ağacın en yüksek yerine astıktan sonra yüzünde bir zafer gülümsemesi belirmişti.Aşağıdan kıkırdamaya başladı.“Babam bile merdiven yardımıyla çıktı, siz nasıl çıkacaksınız ki?” dedi minik bir kahkahayla.

Demir ve Çınar, dallarda mahsur kaldıkları halde birbirlerine bakmadan bu çıkıştan nasıl kurtulacaklarını düşünürken Eslem'in babası onları fark etti. Gözlerinde hafif bir gülümsemeyle yanlarına yaklaştı, elleri belinde başını iki yana sallayarak, "Gençler, bu yaşta ağaca tırmanmak biraz zorladı herhalde" dedi şaka yollu.

Demir biraz mahcup, biraz gülerek, “Ağaç biraz... yüksekmiş de” diye mırıldandı.

Çınar ise gülmesini tutamayarak, “Galiba Eslem kadar yetenekli değiliz” dedi.

Eslem'in babası, "Merak etmeyin, ağaca güzel bir şekilde çıkmışsınız ama inmek için yardıma ihtiyacınız var belli ki" diyerek gidip merdiveni tekrar getirdi. İlk önce Çınar'ı incelikle indirdi, ardından Demir'i.

Ayakları yere değdiğinde Demir içini çekerken derin bir nefes aldı, hafif bir gülümsemeyle Eslem'in babasına bakarak, "Sanırım çocuklar gibi ağaca tırmanma günlerimiz bitti" dedi.

Eslem'in babası ise gülerek, "Bitmemiş olabilir ama bu ağaç maceralarını Eslem'e bırakırsanız fena olmaz" diye konuştu.

Çınar ve Demir, gülümseyerek Eslem'e baktılar. Minik Eslem ise zafer kazanmışçasına onları izliyordu, Ellerini beline yerleştirip kaşlarını hafif kaldırdı. “Ee sizinde babam gibi bir yardımcınız olsaydı , sizin de dileğiniz gerçekleşirdi” dedi ve gülmeye başladı.

Günümüz;

Ben ağaca dalmış o anı düşünürken çalan telefonumun sesiyle irkildim. Ekranda demirin adını görünce yüzümde bir gülümseme belirdi. Aramayı cevapladım.

“Sevgilim, günaydın erkencisin bu sabah” normalde alarma 1 dakika kalsa bile uyumaya çalışan biri olarak bende şaşkındım bu halime.

“Evet, öyle uykumu almış uyandım , sonra da sana günaydın diyeyim dedim”.

İç çekişini ve hafif gülümsemesini duydum telefondan “iyi yapmışsın , günüm güzel başladı.Şimdi ne yapıyorsun?”

“Balkondan dışarıyı izliyorum, sen?” dedim rahat bir tavırla.

“Balkondan mı? Dur bakayım” dedi ve birkaç adım yürüyüş sesiyle balkon kapısını açış sesini duydum ve birkaç saniye sonra karşımda onu gördüm.Daha dikkatli bakmaya başladığımda saçlarının ıslak olduğunu farkettim muhtemelen duş almıştı.

Beni gördüğünde gülümsedi “tekrar günaydın güzelim , ama dikkat et de üşütme” dediğinde gülümsedim ve cevap verdim.

“Sen önce kendine dikkat et daha saçını kurutmadan dışarı çıkmışsın” dememle kaşlarını çattı. “sen buradan onu fark ettin mi gerçekten?”

Bilmiş bir edayla elimi belime yerleştirdim. “e tabi ben fark ederim.” dedim. Sonra da devam ettim. “Ee ne yapacaksın bugün?”

Balkon demirlerine iyice yaslandıktan sonra cevapladı. “sen ne yapacaksın , bende sana göre şekillendireceğim çünkü” dedi.

Boşver günü falan hadi gel birlikte yurt dışına kaçalım desem kabul eder miydi yoksa gerek yok sen istersen ben senin yanına gelirim mi derdi emin olamamıştım.

“Ben bugün kızlarla buluşacağım” sonra da aklıma gelen düşünce ile gülümsedim. “sanırım ozanla ‘da buluşacağım, çünkü birileri sevgili olduğumuzu söylemiş sanırım”

Kafasını kaşıyarak bana cevap verdi. “Evet ben dün akşam ozana söyledim de, sen bunu nereden anladın?”

“Sabah uyandığımda telefonuma gelen birkaç görüntülü arama , arama ve mesajlardan” dediğimde anlamış gibi başını salladı.

“Çok sevindi” dedi.Bende dayanamayıp “sen de sevindin mi ?” diye sordum.Tabiki çocuk sevindi eslem farkındaysan kaç yıldır bu anı bekliyordu.

“sevindim tabi, sıra sıra hayallerimi gerçekleştiriyorum.” dedi.Bundan önceki hayali benim geri dönmem olabilirdi ama benim merak ettiğim benden sonraki hayaliydi.

“Peki , sıradaki hayalin ne?” diye sorduğumda “o bende kalsın güz çiçeğim , o an sana söylerim” dedi. Yani hayalin içinde ben vardım.

Saate baktığımda altıyı geçtiğini gördüm. “tamam o zaman seni hayallerinle başbaşa bırakıp bende duşa girsem iyi olur” dedim.

“Tamam güzelim , sonra haberleşiriz” dedi ve el salladı.

Bende bir telefon elimde el salladım sonra da öpücük attım. Ve konuşmasını duydum.

“Al işte napim bu balkondan o balkona bir köprü falan mı yapayım ben” çok iyi olurdu çünkü ben her saniye orada olurdum muhtemelen.

“Belediyeden hatta önce babamdan izin alırsan bana haber ver” dedim ve kıkırdayıp içeri girdim.

Telefonu kapattıktan sonra yatağın üstüne bırakıp duşa girdim.

 

Bütün işlerimi bitirdikten sonra çantamı ve arabamın anahtarını elime alıp , kızlarla buluşmak için yola koyuldum.

Aslında buluşacağım tek kızlar değildi.Sabahtan beri beni sorularıyla darlamaya çalışan ozanı da oraya çağırmıştım.

Giderken yoldan mügeyi de alacaktım.Demirden öğrendiğim kadarıyla da kaan ve doğu ile birlikte vakit geçireceklerdi.Mügelerin evinin önünde durduktan sonra geldiğimden haberdar olması için kornaya bastım.Müge de cama çıkıp beş dakika işareti yaparak tekrar içeriye girdi.

Kendi camımı açtım ve arabada ki radyo ile uğraşmaya başladım.En güzel şarkıyı ararken zamanın geçeceğinden emindim.Kumralım şarkısı ile göz göze geldiğim sırada camıma bir kolun yaslanması ile o tarafa döndüm.

“Sevgilim, o kadar şarkının arasından bunu mu buldun?” dedi Demir, gülümseyerek. Gözlerinin içindeki ışık her seferinde bana bakarken daha çok artıyordu sanki.

Ona takılarak “Kumralım, senin için çalıyor işte” dedim. Bu sabahın neşesini bozmak mümkün değildi. Sabahki konuşmamızdan sonra gizli bir sıcaklık, beni saran bir güven vardı.

Demir'le olan bağımızı hissediyor, onu özel kılıyordum.Kendinden emin bir şekilde daha çok eğildi içeriye doğru , dudaklarımızın arasında çok az bir mesafe kalmıştı. “ben gözlerinin rengini de , o güzel ismini de sen istediğin sürece sana hatırlatabilirim.” dedi.

Şaşırmış ve hipnoz olmuş bir şekilde duruyordum. “Nasıl hatırlatacaksın” diye.

“Kafamda bir kaç fikir var” dedi o kendine has gülüşüyle.Arabanın içi fazla sıcak olmaya başlamıştı sanki hatta bedenimde yanıyor gibi hissediyordum.

Demir daha çok eğilmek için hamle yapmıştı ama birinin abi diye seslenmesi ile sinirli bir şekilde nefes alıp geriye doğru çıktı.

Kaan “Merhaba , eslem nasılsın?” diye sordu beni görünce. Az önce hipnoz olmuş halimden çıkmaya çalışıyordum. “iyiyim sen nasılsın?” diye cevap verdim.

“Bende iyiyim” sonra evi gösterdi. “Mügeyi mi bekliyorsun?” diye sordu.Başımı sallamakla yetindim.Demire dönüp baktığımda kardeşine şimdi gelmenin sırasımıydı diye gözleriyle azarlıyordu resmen.

Arayı yumuşatmak için aklıma gelen soruyu sordum kaan’a. “müge ile senin arkadaşlığın nasıl gidiyor kaan?”

Kaan’ın biraz gerildiği belli oluyordu ama yine de rahat davranmaya çalışıyordu.Bir an için gözünü başka bir yere kaçırıp ardından gülümseyerek cevap verdi: "Gayet iyi gidiyor, Eslem. Müge benim için... özel biri. Ama şu anda pek acele etmiyorum, her şeyde."

Ne yani kaan resmen bana şu anda müge’den hoşlandığını açık açık ima mı ediyordu.

“Yani şuan benim anladığım şey doğru mu ?” diye sordum. Sonra demire döndüm beni onaylaması için o da gülümseyerek başını salladı.Tekrar kaan’a döndüğümde utandığını farkettim.

Demir, kardeşinin hafif utanmış yüzüne gülümseyerek omzuna vurdu. "Bak sen, Kardeşim de büyümüş, bakıyorum da artık daha olgun." dedi. Tebrik mi ediyordu sinirini kaanın omzundan mı çıkartıyordu belli değildi.

Kaan, Demir'in şakasını hafif bir omuz silkmeyle geçiştirip dikkatini toparlamaya çalıştı.“Ama tabi bu soru ve cevap aramızda kalırsa iyi olur” dedi kaan.

Tabi ki de bunu mügeye yetiştirecektim ama adettendir ki o mistik “merak etme aramızda kalacak” sözünü söyledikten sonra anlatacaktım.

Müge nihayet dışarı çıkarken arabaya doğru adımlarını hızlandırıyordu."Beklettim, kusura bakma birtanem" dedi. Müge'nin enerjisi yanımıza geldiği an herkesi etkisi altına almaya başlıyordu.Ama özellikle de kaan’ı.

“Siz nereye gidiyorsunuz?” diye sordu müge onlara bakarak.

“doğu ‘ya gidiyoruz” dedi kaan.Doğu ismini duyunca müge’nin gözleri parlamıştı.Sonra da toparlanıp arabanın diğer tarafına geçmişti.Hemen ne hissettiğini anlamak için kaan’a döndüm.O ise bu durumdan rahatsız olmuş bir şekilde derin bir nefes alıp ellerini cebine sokmuştu.

Demir’e döndüm.Ve gözlerimle kaan’ı gösterdim o ne olduğunu biliyormuş gibi baktı bana “biz gidiyoruz o zaman size iyi günler” dedim.

“Haberleşiriz, kendine iyi bak” dedi demir gülümseyerek.Bende ona gülümseyip öpücük attım ve gaza bastım.

Arabayı sürerken ara sıra gözümü çevirip mügeyi izliyordum.Sabahtan beri olanları kafamda tartıp duruyordum. Kaan’ın Müge’ye nasıl baktığını görmemek imkansızdı; gözlerindeki ışığı, yanında olduğunda hafifçe gülümseyişini… Herkese sıradan gelen bu detaylar benim gözümden kaçmazdı. Biraz daha bekleyip Müge’nin sessizliğini bozmasını umdum, ama o sessizce dışarıyı izliyordu. Artık dayanamayarak konuya girmeye karar verdim.

“Müge,” dedim, onu biraz sarsmak istercesine. “Gerçekten Kaan’ı fark etmiyor musun, yoksa görmezden mi geliyorsun?”

Sözlerimle Müge’nin dalgın bakışları hemen bana döndü. Yüzündeki şaşkınlıkla biraz bocaladı ama sonra derin bir nefes alıp başını çevirdi, gözlerini yine yola dikti. Cevap vermesi birkaç saniye sürdü ama nihayet konuştu.

“Tabii ki fark ediyorum, Eslem…” Sesi, beklediğimden daha yumuşak ve itiraf doluydu. “Baştan kabullenmek zor oldu, ama artık göz ardı edemiyorum. Kaan’ın bana olan hislerini görmemek imkansız.” Durdu ve yüzünü tekrar bana çevirdi. Gözlerinde bir parça üzüntü vardı. “Ama aklımda Doğu varken… Kaan’a bir şey hissetmiş gibi davranamam. Bu ona haksızlık olur.”

Müge’nin dürüstlüğü beni etkiledi. Kaan’ın hislerine duyduğu saygıyı, içinde bulunduğu karışık duygulara rağmen kalbinde biri varken başka birine umut vermemek için gösterdiği dikkati gördüm. Ona içten bir şekilde gülümsedim.

“Haklısın, Müge,” dedim. “Kaan çok iyi biri, ama eğer kalbinde başka biri varsa… buna netlik kazandırman en doğrusu. Hem belki zamanla Doğu ile ilgili düşüncelerin de bir yere varır, kim bilir?”

Bu sözlerimle hafif bir tebessüm etti. Sanırım rahatlamıştı; içindeki düşünceleri birine anlatmak, duygularını paylaşmak ona iyi gelmişti.

“Teşekkür ederim, Eslem,” dedi. “İyi ki varsın.”

Yol boyunca içimden bu konuşmayı düşündüm. Müge’nin içinden geçenleri anlamak, ona destek olmak istiyordum. Onun yanındaydım ve her zaman yanında olacaktım. Arabayı biraz daha hızlandırarak kafeye doğru sürdüm. Bizi bekleyen arkadaşlarımızla buluşma vakti gelmişti ve belli ki bu gün, daha fazlasını konuşmak için uzun bir gün olacaktı.

Kafeye varır varmaz içerideki sıcak atmosferle yüzüm aydınlandı. Müge’yle birlikte kapıdan içeri girdiğimizde gözlerimiz, masanın ortasında toplanmış olan grubumuza takıldı. Açelya, Çisem ve Ozan çoktan gelmiş, bizim gelişimizi bekliyorlardı. Bizi gördüklerinde yüzlerinde beliren heyecan dolu gülümsemeyle hemen ayağa kalktılar.

Açelya ve Çisem kollarını açıp bana doğru gelirken, Ozan sırf beni güldürmek için ellerini göğsüne bastırarak romantik bir şekilde “Aa, benim güzel Eslem’im aşkı bulmuş, hayallerimiz yıkılmış, aramızdan bir bekar ayrılmış” diye abartılı bir sesle iç çekti. Hepimizi bir gülme tuttu, Ozan’ın böyle sahte dramatik halleri her zaman bizi kahkahalara boğardı.

Açelya ve Çisem hemen kollarıma girip beni masaya çektiler. Daha oturmadan sorular yağmur gibi yağmaya başladı.

"Eslem, Hemen anlat, Demir’le nasıl sevgili oldunuz?" dedi Açelya, sabırsızca. Çisem de gözlerini heyecanla bana dikmişti. "Detayları ver Nasıl teklif etti? Ne hissettin?”

Ozan, başını sallayıp gülümseyerek, “Yani düşünsenize, en yakın arkadaşım ‘maalesef’ artık sevgilisi olan biri, gerçi diğeride yakın arkadaşım ama ben kız tarafıyım şuan, Neyse Eslem, anlat da ben de öğreneyim neler döndüğünü,” dedi, göz kırparak.

Müge bana destek olur gibi bir elini omzuma koydu. “Anlat da herkesin içi rahatlasın”

İçimden kıkırdayarak, başımı hafifçe öne eğdim. “Tamam, tamam, anlatıyorum” dedim, biraz mahcup ama neşeli. Böyle bir ilgi görmek hoşuma gitse de, aynı zamanda utandırıyordu beni.

“Şöyle oldu,” dedim ve herkes pür dikkat kesilmişken anlatmaya başladım.Dün olan her şeyi anlattım. Sonra da boynumdaki kolyeyi de göstermeyi de ihmal etmemiştim.

Açelya hayranlıkla iç çekti. “Aaa,bak sen, Demir bu kadar romantik biri miymiş?”

Ozan araya girdi, gözlerini kısıp alaycı bir tavırla, “Eee, Demir Bey’in gizli romantik yanları varmış da, bize belli etmiyormuş,” dedi, elleriyle dramatik bir kalp işareti yaparak. Hepimiz bir kez daha kahkahalara boğulduk.

Çisem, “Bir peri masalı gibi. Bu kadar tatlı bir çift olmanızı tahmin ediyordum,” dedi.

Ozan, dirseğini masaya koyup başını eline yasladı. “Eslem’ciğim, ne diyeyim, ne çektik be Demir senin gözlerini açana kadar. Ama madem öyle, bu gece ilk kutlama benden” diyerek kahkahalar attı.

Tam o sırada Ozan, "Bunca zaman süründürdün koca Demir'i, İyi ki sevgili oldunuz valla ama sonunda oldu ya..." derken sesin geldiği yöne başımızı çevirdik ve içeri giren abimi gördük. Yanında Erdem vardı ve ikisi de neşeyle bize doğru yürüyordu. Abimin yüzü biraz muzip, biraz da sorgulayıcıydı. Belli ki Ozan’ın söylediklerini duymuştu.

“Kim, kimle sevgili olmuş? Neler dönüyor burada bakalım?” dedi abim, gözlerini hafif kısarak önce ozana sonra da bana baktı.

Ozan, hemen toparlanarak masum bir tavır takındı, omuzlarını silkti ve sahte bir neşeyle, “Ah şey, Çınar Biz aslında... şey diyorduk, hani... dizideki karakterlerden bahsediyorduk. Evet, evet, dizideki iki karakter işte” dedi, gözleri hafifçe sağa sola kaçarken.

Abim, Ozan’ın üstüne eğilip gülümseyerek, “Öyle mi? Peki, hangi dizideymiş bu büyük aşk?” diye sordu, gözlerini hafifçe kısarak Ozan’ın mırıldandığı bahaneye bakarken.

Açelya ve Çisem araya girip sahneyi kurtarmaya çalışarak, “Evet evet, dizi işte Biz... Eslem’in sevdiği bir diziden bahsediyorduk,” dediler, ama yüzlerindeki gülümsemeyi bastıramadıkları için hemen Abimin şüpheleri arttı.

Erdem araya girip durumu yumuşatmaya çalıştı,koluna hafifçe dokunarak, “Tamam, gençlerin sohbetini bölmeyelim Çınar, biz niye geldik? Çay, kahve, keyif yapmaya, değil mi?” dedi.

Ama abim, gözlerini hala benden ayırmayarak, kaşlarını hafifçe kaldırdı. “Eslem, burada bana anlatılmayan bir şeyler mi var?” diye sordu, gülümserken ama biraz da ciddi bir ifadeyle.

Ozan hemen söze atıldı, “Ya aslında... Eslem’in... hani bizim lise arkadaşımız vardı ya, Demir, he işte o bizim dizide, yani şey...” diye toparlamaya çalışırken iyice battığını fark etti ve sonunda pes etti, ellerini havaya kaldırdı. “Tamam, tamam Eslem ve Demir sevgili olmuş” dedi, hafif bir teslimiyetle.

Abimin gözleri kocaman açıldı, dudaklarında hafif bir gülümseme belirdi. “Demek öyle... Eslem ve Demir ha?” dedi, gözlerinde hafif bir şaşkınlık ama aynı zamanda sıcak bir onaylama ifadesiyle.

Kendimi hafifçe toparlayıp, “Evet abi,” dedim, yüzümde hafif bir gülümsemeyle. “Demir’le sonunda biz de anlaştık, işte... birlikteyiz.”

Abim, bir an için yüzünü ciddileştirip düşünceli bir edayla kaşlarını çattı. “Vay be... Demir, ha? Bak sen!” dedi ve sonunda yüzünde kocaman bir gülümsemeyle, "Bunu görmem lazımdı” diyerek kahkahayı patlattı.

Ozan rahatlayıp araya girerek, “Hah, ben de diyorum, Eslem’in hayatında biri olursa bu Demir olmalı diye” diyerek şakaya devam etti. Hepimiz sonunda rahatlamış, gülerek bu anın tadını çıkarıyorduk.

Tabiki de böyle olsaydı güzel olurdu sayın seyirciler ama ne yazık ki bizim bu kadar rahat ve abimin bu kadar anlayışlı olacağını düşünmüyordum.O yüzden tam olarak şöyle oldu.

Abimin “Kim, kiminle sevgili olmuş, ne oluyor burada?” diye sormasıyla hepimiz hafif bir panik havasına büründük. Ozan, anında toparlanarak kocaman bir gülümsemeyle, “Aa, yok Çınar , sevgili falan yok Biz öylesine konuşuyorduk işte, havadan sudan,” dedi. Kendi söylediklerine inanmamızı ister gibi koca gözleriyle sırayla hepimize bakıyordu.

Abim kaşlarını kaldırarak, “Öyle mi? O zaman bayağı havalı bir havadan sudan muhabbet olmuş bu,” diye devam etti, şüpheyle Ozan’a bakarken.

Açelya, abimin dikkatini dağıtmak için araya girip gülerek, “birtanem, siz işte değil miydiniz? Niye geldiniz o zaman buraya?” diye sordu, göz kırparak. Hepimiz Açelya’nın konuyu değiştirme çabasını anlamıştık ve açelyanın cilvesiyle abimin dikkati hafiften dağılmaya başlamıştı.

Abim omuzlarını silkerek hafif bir gülümsemeyle, eliyle Erdem’i işaret etti. “O söyledi sizin toplanacağınızı, biz de şöyle bir uğrayıp selam verelim dedik,” dedi, masaya otururken.

Erdem hafifçe başını salladı, “Evet, toplandığınızı duyunca biz de yalnız bırakmayalım dedik.” Ama sanki olanı fark etmiş ve mahcup bir ifadeyle bize bakıyordu.

Ozan derin bir nefes alarak rahatlamış bir şekilde omuzlarını gevşetti. Durumu toparlamış olmamızdan memnun bir şekilde, sanki biraz önce hiçbir şey olmamış gibi masadakilere dönerek sıradan bir sohbet açmaya başladı. “Biz işte klasik, okul, iş güç… Hadi hadi siz anlatın, sizde neler var neler yok,” diye konuyu rahatça dağıtmaya başladı.

Abim ve Erdem tam olarak neler döndüğünü anlamasa da konunun değişmesinden memnun olmuş görünüyordu. Herkesin rahatlamasıyla masada tatlı bir muhabbet başladı, ama hepimiz içten içe Abimin gerçeği öğrenmeden sıyrılmamızın şansını yaşadık.

“Hadi anlatın bakalım, nasıl gidiyor hayat?” diye sordum.Konuyu kendimden uzaklaştırmaya çalıştım.

Kafedeki keyifli ama bir o kadar da gergin sohbetin ardından ben işleri bahane ettim ve kalkmaya hazırlandım.Müge de bana katıldı ve birlikte kalkıp kapıya yöneldik.Diğerleri hâlâ masada oturuyordu; biz çıkarken onlar birbirine laf atıp gülüşüyordu. Kapıdan çıktık, derin bir nefes aldım, sanki içimde biriken tüm gerilim o nefesle dışarı çıktı. Müge’yle yan yana yürürken kahkahamı tutamayıp:

“Ay, az kalsın Demir’le sevgili olduğumuzu abim öğrenecekti” dedim. Gözlerimi kapatıp başımı iki yana sallayarak bu kadar ucuz kurtulduğumuza inanamıyordum.

Müge, omzuma hafifçe dokunarak içten bir kahkaha attı. “Vallahi şanslıyız. Ozan özellikle de açelya sağ olsun, ne kıvırdı ama. Yoksa bu işten nasıl çıkacaktık bilmiyorum.”

Anahtarı cebimden çıkartırken Müge’ye dönüp gülümsedim. “Gerçekten,” dedim, “Açelya’ya bayılıyorum,özellikle de abimi etkisi altına almasına.”

Müge başını sallayarak, “Bir süre daha böyle saklamanız gerekecek galiba” diye fısıldadı.

Arabaya bindik, motoru çalıştırırken hafifçe tebessüm ettim. Abim şimdilik hiçbir şey öğrenmemişti ama bunu sonsuza dek saklayabilir miydik, onu da bilmiyordum.

Arabada Müge’yi evine doğru bırakırken aramızda tatlı bir sessizlik vardı. Kafede yaşananlardan sonra biraz rahatlamıştık, ama Müge’nin yüzünde farklı bir heyecan vardı. Gözleri ışıl ışıl parlıyordu; daha fazla tutamayacak gibi bakıyordu bana.

Sonunda dayanamadı: “Bu arada, Eslem, birkaç gün şehir dışında olacağım. Bir araştırma için üniversite adına bir proje var, onun için gidiyorum.”

Ben de gülümseyip göz ucuyla ona baktım. “Hımm, kimlerle gidiyorsun bakalım bu araştırmaya?” diye sordum, imalı bir ses tonuyla.

Müge bir anda yüzüne yayılan heyecanla, “Sanırım Doğu da geliyor” dedi, sanki içi içine sığmıyormuş gibi. “Birlikte çalışacağız, bu kadar vakit geçireceğiz, hem de başka bir şehirde…”

Onun heyecanına gülümsemekten kendimi alamadım. “Demek Doğu ile gidiyorsun ha?” diye mırıldandım. “Pekii, anlat bakalım, yolculuk için özel bir planın var mı?” diye takıldım.

O da hafif utanarak gülümsedi, “Yani, şimdilik sadece çalışmaya odaklanacağım tabii,” dedi ama heyecanı gözlerinden okunuyordu.”Ama sonrası için peki bir şey diyemiyorum.”

Sonra ben aracı durdurduğumda, birbirimize sarılıp öperek vedalaştık. Müge içeri girerken arkasından seslendim: “Eğlenceli geçsin yolculuğun, Doğu’ya da selam söyle!”

O sadece gülümseyip el salladı ve kapıdan içeri girdi.

Bölüm sonu🧚🏻‍♀️💕

Nasıl buldunuz bölümü?

İlerleyen bölümde hangi sahneleri görmek istersiniz yorumlarınızı bekliyorum 🌸

 

Bölüm : 16.11.2024 13:28 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...