Merhaba pıtırcıklar 💕
Nasılsınız nasıl gidiyor ?
Bende çok iyiyim öyle kendimle uğraşıyorum dndndn
Bu aralar yeni bir kurgu var yazdığım onu paylaştım instagram hesabımda yakında onuda sizinle tanıştıracağım jendjdkd.
Bakalım bakalım neler olacak🥹
21.bölümle karşınızdayım umarım beğenirsiniz 🥰
Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum keyifli okumalarr 💕🧚🏻♀️
21.bölüm
Bir baş ağrısıyla uyandım. Gözlerimi araladığımda soğuk ve loş bir odadaydım. Dört duvar… karanlık, kasvetli bir yer. Panikle doğruldum, kapıya koştum. Ellerimle vurup bağırmaya başladım.
“Beni buradan çıkarın! Kim var orada?” Sesim odanın duvarlarında yankılanıyordu. Kalbim deli gibi çarpıyordu.
Bir süre sonra dışarıdan ayak sesleri duyuldu. Kapı ağır bir gıcırtıyla açıldı ve içeri biri girdi. Tanıdık bir yüz, ama aynı zamanda yabancıydı. Adamın gözlerindeki sakinlik tuhaftı. Birkaç saniye ona baktım, sonra kim olduğunu anladım.
"F-Fatih Yalçıner..." dedim, neredeyse fısıldar gibi. Demir'in babasıydı bu. Ama burada ne işi vardı? Neden beni kaçırmıştı?
Adam hafifçe gülümsedi. "Nasılsın, Eslem? Seni görmeyeli uzun zaman oldu," dedi, sanki eski bir dostunu görmüş gibi sevgi dolu bir sesle.
Donup kalmıştım. Kafam karmakarışıktı. "Beni buraya neden getirdiniz? Ne istiyorsunuz?" diye sordum, sesim titriyordu.
Fatih Yalçıner ellerini arkasında bağladı, o sakin ifadesini hiç bozmadan. "Abin Çınar ve Demir… beni uzun zamandır takip ettiriyorlardı. Sanırım beni öldürmek istiyorlar" dedi, sanki bu durum normal bir şeymiş gibi.
Şok olmuştum. "Neler diyorsunuz? Abim ve Demir böyle bir şey yapmaz!" diye itiraz ettim. Ama içimde korkuyla karışık bir merak vardı.
Fatih alaycı bir gülümsemeyle başını salladı. "Ah, tatlım, onların dünyasındaki kuralları bilemezsin. Beni öldürmek istediklerini düşünmüyorum, değil mi? Ama bir ders vermem gerektiğini düşündüm."
Adımlarını yavaşça bana doğru atarken devam etti: "Ve onların canını en çok ne yakar diye düşündüm. Sevdikleri birini almak… Bingo! Karşıma sen çıktın."
Kanım donmuştu. Sözleri zihnimde yankılanıyordu. Bu işin içinde olmak istememiştim, ama bir anda kendimi tam ortasında bulmuştum. "B-bu bir yanlış anlaşılma. Lütfen beni bırakın," diye yalvardım. Ama Fatih'in yüzündeki o soğukkanlı ifade değişmiyordu.
"O kadar kolay değil, Eslem" dedi usulca. "Biraz kalacaksın. Onların seni ne kadar önemsediğini göstermek için."
Donup kaldım. Gözlerim korkuyla doluydu. "Beni öldürecek misiniz?" diye sordum titrek bir sesle, nefesimi tutarak.
Fatih bir an durdu, gözlerini kısarak beni inceledi. Ardından omuzlarını silkti. "Bunu bilmiyorum, Eslem," dedi soğukkanlı bir tonla. "Bu tamamen onların ne yapacağına bağlı."
Kalbim sıkıştı. Ellerimi yumruk yaparak geri çekildim. "Ne istiyorsunuz onlardan? Lütfen... bırakın beni" diye yalvardım. Ama onun yüzündeki rahat ifade değişmedi.
"Sana zarar vermek istemem" dedi sahte bir sakinlikle. "Ama bazen birileri, değer verdikleri birini kaybetmeden öğrenemez. Bakalım Çınar ve Demir ne kadar ileri gidecek?"
Sözleri mideme bir yumruk gibi indi. Titreyerek, çaresizce kapının kenarına doğru yaslandım. O ise yüzündeki o yapay gülümsemeyle beni izliyordu.
Korkuyla adama baktım. "Senden nasıl kurtulacağız?" dedim, sesim titriyordu.
Fatih yüzünde alaycı bir gülümsemeyle başını salladı. "Aslında bir ara kurtulacaktınız, biliyor musun?" dedi, sanki bu bir sırmış gibi. "Ama ne yazık ki bu şansı Demir sizin elinizden aldı."
Buz gibi bir soğukluk içimi sardı. "Demir ne yaptı?" diye sordum endişeyle.
Fatih, sanki bir hikaye anlatıyormuş gibi rahat bir şekilde devam etti. "Ben sizin elinize düştüğümde... beni oradan kurtardı diyebilirim" dedi. "Sonuçta benim oğlum kimi seçecekti ki? Tabii ki babasını."
Sözleri kalbimi delip geçti. "Demir'in vardır bir açıklaması..." dedim, kendimi savunmaya çalışarak. "O yüzden sana yardım etmiştir. Mutlaka bir nedeni vardır!"
Fatih kahkahasını tutamadı. "Babanı öldürüyordum, Eslem" dedi, gülerek. "Çok iyi bir neden, değil mi? Beni kurtardı, seni de koruyacağını mı düşünüyorsun?"
Gözlerimde yaşlar birikmeye başlarken kapıya doğru yürüdü. "Ben biraz hava alıyorum," dedi keyiflice, “sen de yeni odanın tadını çıkar” gülerek kapıyı arkasından kapattı.
…
Demir’in ağzından;
Evde oturuyordum, elimde telefon, sürekli Eslem’in yazıp yazmadığını kontrol ediyordum. İçimde garip bir huzursuzluk vardı. O sırada telefonum çaldı. Ekranda Çınar’ın ismini görünce kaşlarımı çattım. Araması pek hayra alamet değildi.
“Efendim, Çınar?” dedim sakin olmaya çalışarak.
“Eslem senin yanında mı?” diye sert bir sesle sordu.
Şaşırdım. “Hayır, benim yanımda değil. Ne oldu ki?”
Telefonun diğer ucundan bir anda daha yüksek bir ses yükseldi. “Demir! Eslem yok! Nereye gitti bilmiyorum!”
Kelimeler beynimde yankılanırken kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı. Oturduğum yerde doğruldum. “Ne demek yok? Çınar, sakin ol! Ne zaman kayboldu, ne oldu?”
“Ben dışarı çıkmıştım, eve döndüğümde yoktu ve… Senin yanında olduğunu düşündüm.Sana gelmediyse nereye gitti bu kız” diye bağırdı. Sesi öfkeyle karışık bir panik içindeydi.
Saniyeler içinde zihnimde binlerce düşünce belirdi. Eslem'in başına kötü bir şey gelmiş olabilirdi. Yerimde duramayıp ayağa kalktım. “Tamam, tamam! Bulacağız onu! Hemen geliyorum, sen de etrafa bakmaya devam et!”
Telefonu kapatırken elim titriyordu. Eslem… Nerede olduğunu bile bilmiyordum ama onu bulana kadar hiçbir şey beni durduramazdı.
…
Bir saat sonra hepimiz benim evimde toplandık. Salondaki hava ağırdı, sessizlik neredeyse kulakları tırmalıyordu. Çınar, sinirle bir ileri bir geri yürüyordu, elindeki telefonu sıkıyordu.Herkes buradaydı.Herkesin yüzünde endişe okunuyordu.
Ozan sonunda dayanamayıp konuştu. “Benim yüzümden oldu,” dedi suçlulukla. Herkesin bakışları ona döndü. “Eslem, seninle buluşmak istedi, Demir. Ben de Çınar’ı dışarı çıkarmak için bir bahaneyle aldım, o sırada Eslem’in sana gideceğini düşündüm. Ama…”
Çınar aniden durup Ozan’a döndü. Gözlerinde öfkeyle karışık bir panik vardı. “Şimdi kimseyi suçlamanın sırası değil, Ozan!” diye patladı.
“Eslem’i bulmamız lazım. Bu konu burada kapanmadı ama önce onu bulacağız!”
Müge, ellerini kucağında sıkarak fısıldadı “Peki, nereye gitmiş olabilir? Telefonuna ulaşılamıyor mu?”
Kaan omuzlarını silkti. “Telefonu kapalı.Ve sinyallerine de baktım, aradığımda telefonuda buldum bu sokakta çıktı.”
Demir olarak hiçbir şey söyleyememiştim. Aklımda sadece Eslem’in güvenliği vardı. “Bir şey oldu,” dedim sonunda, sesim sert ve kararlıydı. “Bu Eslem değil. Onu bulmamız lazım, hemen.”
“Büyük ihtimalle kaçırıldı” dedi erdem çenesini kaşıyarak.
Çınar derin bir nefes aldı, yumruklarını sıkarak, “O zaman herkes farklı bir yöne bakacak. Başlayalım.” dedi.
Müge endişeyle etrafa bakarak konuştu, "Peki, nereden başlayacağız? Eslem nerede olabilir? Bir fikrimiz var mı?"
Derin bir nefes aldım, "Düşünüyorum..." dedim, ama kelimeler boğazımda düğümlendi. O an Çınar'la göz göze geldik. Onun bakışlarındaki ima kanımı dondurdu.
Çınar alçak bir sesle sordu, "O yapmış olabilir mi?"
Sadece bir saniye sürdü ama hemen anladım. Çınar’ın kastettiği kişi belliydi. Babam.
Bakışlarımı sertleştirdim ve başımı hafifçe salladım. “Anlamanın bir yolu var,” dedim, telefonumu çıkarırken ellerim titriyordu.
Arama tuşuna bastım ve herkesin sessizce beni izlediği odada, çaldıkça uzayan o birkaç saniye bir ömür gibi geldi.
Telefon birkaç kez çaldıktan sonra nihayet açıldı. Babamın sesi, hafif alaycı bir tonla yankılandı: “Canım oğlum, sonunda aklına geldim demek. Özlemişsindir beni, değil mi?”
Dişlerimi sıkarak doğrudan sordum, “Bırak şimdi boş lafları. Eslem senin yanında mı?”
Bir kahkaha attı, o kahkaha midemi bulandırdı. “Ama hemen anlamışsınız, bravo size! Azıcık daha kahrolsaydınız fena mı olurdu?” dedi alaycı bir sesle.
O sırada Çınar, konuşmayı dinlerken bakışları karardı, yumruklarını sıktı. Babamın söyledikleri netleşince Çınar bir adım öne çıktı, bağırarak, “Bırak lan Eslem’i, seni geberteceğim!” diye haykırdı.
Ozan ve Kaan hemen Çınar’ı tutmaya çalıştılar. Müge, panik içinde bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama Çınar durdurulamaz gibiydi. Ben de zor sakin kalıyordum.
Telefonu sıkıca kavradım ve babamla aramızdaki bağı koparmamaya çalışarak, “Yerini söyle. Geliyorum” dedim, sesim sakin ama keskin bir öfkeyle doluydu.
Babam bir kez daha güldü. “Ah, oğlum… Yakında öğrenirsin. Ama o zamana kadar biraz sabret bakalım,” dedi ve hiçbir şey demeden telefonu kapattı.
Ekrana baktım, arama sona ermişti. Yumruğumu sıkarak telefonumu masaya koydum. Odaya derin bir sessizlik çökmüştü, ama hepimizin içindeki öfke patlamaya hazır bir volkan gibiydi.
Telefonu kapattım, ama içimdeki öfke ve çaresizlik bir türlü dinmiyordu. Babamın sesi hâlâ kulaklarımda yankılanıyordu. O alaycı kahkahası… Eslem’in yüzü gözümün önüne geldi. O gülüşü… Şimdi o gülüşün korkuyla dolduğunu hayal ediyordum. Bu düşünce mideme bir yumruk gibi oturdu.
Hemen yardımcımı arayıp babamın nerede olduğunu öğrenmesini istedim.O ise bana biraz zaman alabileceğini söyledi.
Yerimde duramıyordum. Ayağa kalktım, mutfağa gidip bir bardak su doldurdum. Ellerim titriyordu, bunu fark ettikçe daha çok sinirleniyordum. Bir yudum aldım, ama boğazımdan geçmedi. Gözlerim boşluğa daldı.Eslem. Şimdi nerede? Neler yaşıyor? Babam ona zarar verirse…
Bu düşünce beni deliye çevirdi. Ne yaptığımı bile anlamadan elimdeki bardağı bütün gücümle duvara fırlattım. Cam parçaları dört bir yana saçılırken kendimi yere bıraktım. Yumruklarımı sıktım, nefesim hızlanıyordu. İçimde biriken bu öfkeyi ve çaresizliği kontrol edemiyordum.
Kaan yanımda belirdi. “Abi!” dedi, sesi endişeliydi. Omzuma dokundu. “Abi, sakin ol. Lütfen. Eslem’i bulacağız, söz veriyorum.”
Başımı kaldırıp Kaan’a baktım. Ama gözlerim doluydu, öfkeyle doluydu. Hızla ayağa kalktım ve bağırdım: “Nasıl sakin olayım, Kaan?! Babam Eslem’e zarar verirse… ona bir şey yaparsa… Onu kendi ellerimle öldüreceğim!”
Kaan bir adım geri çekildi ama gözlerindeki kararlılığı gördüm. Bana sakin bir sesle baktı: “Abi, bunu yapmana gerek kalmayacak. Onu bulacağız. Ama şimdi kontrolü kaybedersen, Eslem’i kurtaramayız. Kendine gel! Eslem seni böyle görse, bunu istemezdi.”
Bu söz beni bir an için durdurdu. Nefeslerim düzensizleşti, başımı eğdim. Gözlerimi sıktım, Kaan’ın haklı olduğunu biliyordum. Ama içimdeki bu öfke… Bu çaresizlik beni içten içe yiyordu. Eslem’e bir şey olmamalıydı. Ona bir şey olursa… ben ne yapardım?
Mutfağın soğuk zemininde, ellerim dizlerimde oturuyordum. Cam kırıkları etrafımda, başım önümdeydi. İçimdeki ağırlık, nefes almamı bile zorlaştırıyordu. Kapının zili çaldı. Umursamadım. Kimin geldiği umurumda değildi.
Ama sonra, koridordan bir ses yükseldi. Çınar’ın sesi, panikle yankılandı: “Eslem!”
Bir an nefesim kesildi. Yavaşça başımı kaldırdım. Eslem mi? Ayağa kalktım, kalbim hızla çarpıyordu.
Ayaklarım beni salona sürükledi. Ve oradaydı. Eslem. Ağlayarak abisine sarılmıştı. “Abi… beni eve götür,” diye hıçkırdı. O sesi duymak... kalbime bir hançer gibi saplandı.
Adımlarımı yavaşça ona doğru attım. “Eslem...” diye fısıldadım.
Yanaşmaya çalıştım, bir şey söylemek, gözlerine bakmak istedim. Ama o kafasını çevirip bana bakmadı bile. Gözleri hâlâ Çınar’daydı. “Abi, hadi evimize gidelim,” dedi, sesi titriyordu.
Yutkundum, elim havada kalmıştı. Ona ulaşmaya çalışıyordum ama… bir adım bile yaklaşamıyordum. Tekrar bir adım attım. “Eslem, lütfen…” dedim, ama sözlerim havada asılı kaldı.
Çınar dönüp bana baktı. Sadece baktı. O bakışta ne kadar şey vardı… her şeyi biliyordu, anlamıştı. Eslem de öğrenmişti. Bunu gözlerinden okuyordum.
Sözlerim boğazıma düğümlendi. Çınar, hiçbir şey demeden Eslem’i sardı, onu koluna aldı ve kapıya yöneldi. Onlara sadece bakabildim. Gözlerim Eslem’deydi. Ama bir kez olsun bana bakmadı.
Kapı kapanırken içimde bir şeyler tamamen kırıldı. Sessizliğin içinde kaldım. Ve o sessizlik beni parçalara ayırdı.
Eslem... Bana bir kez olsun bakmadı. Gözlerini bile çevirmedi. Sanki… sanki orada yokmuşum gibi. Yanımdayken bile beni çoktan terk etmiş gibiydi. Her şeyi öğrendi. Babamı kurtardığımı..
Artık beni görmek istemeyecek. Konuşmak istemeyecek. Adımı duymak bile istemeyecek belki de. Ve haklı. Nasıl anlatabilirim ki? Neyi açıklayabilirim? Eslem’i korumak için yaptığım her şey, sonunda onu benden kopardı.
İçimde bir şeyler çığlık atıyordu. Öfke, pişmanlık, çaresizlik birbirine karışmıştı. Ellerim titriyordu. Masadaki ilk nesneye uzandım, bir bardak... Bütün gücümle fırlattım. Cam duvarda patladı. Yetmedi.
Koltuğu devirdim, masayı tekmeledim. O sırada bağırıyordum. Ama kime, neye bağırdığımı bilmiyordum. Eslem’in adı her nefesimde yankılanıyordu. “Eslem”
Kaan ve Erdem içeri girdiklerinde nefes nefese yerde oturuyordum. Her taraf dağılmıştı, cam kırıkları her yerdeydi. Kaan hemen yanıma koştu.
"Abi! Abi sakin ol lütfen!" dedi, ellerini omuzlarıma koyarak. Ama gözlerim hâlâ boş, zihnimde tek bir isim yankılanıyordu: Eslem.
Erdem de masanın yanından yaklaştı. "Demir, böyle kendini yıpratarak bir yere varamazsın," dedi, sesi sakin ama kararlıydı.
Kaan, "Abi, lütfen kalk! Eslem’i bulduk, eve döndü, artık güvende. Kendine zarar verme," diye ekledi, sesi titriyordu.
Ama onların sözleri bir şey ifade etmiyordu. Ellerim hâlâ titriyordu. "Sakin mi olayım?" diye bağırdım birden, sesim odada yankılandı. "Bunu nasıl yapayım, ha? Onu kaybettim! Artık beni affetmeyecek. Bana bakmıyor bile!"
Erdem, "Bu senin suçun değil, Demir. Hâlâ bir şeyleri düzeltmek için zaman var," dedi. Ama o an hiçbir şey beni sakinleştiremiyordu.
Her şeyi mahvettim. Onu kaybettim.
Ellerim saçlarımda, dizlerimin üzerine çöktüm. Nefesim yetmiyordu. “Beni affet,” diye mırıldandım. Ama duymazdı. Duymak istemezdi. Ben… onu sonsuza kadar kaybettim.
…
Bir saat önce
Eslem’in ağzından;
Başımı duvara yasladım, kalbim sıkışıyordu. Fatih'in söyledikleri beynimde yankılanıyordu. "Demir beni kurtardı... Babanı öldürüyordum." Bu cümleler kafamın içinde dönüp duruyordu
Bir köşeye çekilmiş, nefesimi düzenlemeye çalışıyordum.Zihnim çok daha sıkışmıştı. Demir’in yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Bir nevi babamıda kurtarmıştı.Gerçi nasıl kurtarmıştı.
“Demir… Sen… Nasıl bunu yaparsın? Yoksa gerçekten başka seçeneğin mi yoktu?” diye düşündüm, gözlerim dolarken. Her şey karmakarışıktı. Onu sevmekten, ona güvenmekten vazgeçmeyi bile bilmiyordum. Ama bu öğrendiklerim…
İçimde bir yer, hâlâ "Belki başka bir açıklaması vardır" diye fısıldıyordu. Ama bir yanım buna bile tutunamıyordu.
“Beni koruyacağını sandım… Her zaman. Ama... Asıl önceliğin ben değilmişim. Belki hiç olmadım.” Bu düşünce içimi yakıyordu. Gözyaşlarımı tutmaya çalışsam da, olmuyordu.
Aklıma abimle kavga ettiği sahne geldi . Abim bu yüzden demirle küsmüştü çünkü olanları biliyordu.Babasını kurtardığını da. Babamı öldürmeye çalıştığını da …
Tabi ya abim bu yüzden fatih yalçıneri takip ettirmek istiyordu.Aklımda gelen düşünce ile tüylerim diken diken oldu. Yoksa abim demirin babasını öldürmek mi istiyordu.
Kapının altından hafif bir ışık sızdı. İçimdeki kaos yerini, bir anda umuda bıraktı. “Şimdi olmaz Eslem. Duygularını sustur. Buradan kurtulmalısın!” diye düşündüm. Ne olursa olsun, bu kâbustan çıkmalıydım.
Gözyaşlarımı sildim.Etrafıma bakındım. Küçükken babamın öğrettiği bir şey geldi aklıma. "Eslem" derdi, "Bir gün zor durumda kalırsan, aklını kullan. Ellerindeki imkanlarla çözüm üret."
Bu odayı dikkatle incelemeye başladım. Duvarlar sağlamdı, ama pencerenin çerçevesinde ufak bir kırıklık vardı. Sandalyenin vidalarını gevşetmek için odanın köşesinde bulduğum bir metal parçayı kullandım. Pencereyi açmak için bir şeyler yapmam gerekiyordu.
Sessizce, dikkatlice çalıştım. "Buradan çıkmalıyım," diye fısıldadım kendi kendime. "Babamın dediği gibi... aklını kullan, Eslem."
Çarşafları bağlayıp pencereden inebilir miyim diye düşündüm.Ama camdan baktığımda adamlarının orada gördüm ve bu fikirden vazgeçtim.
Derin bir nefes alıp odanın her köşesini dikkatle incelemeye başladım. Fatih'in beni burada tutmak için ne kadar güvendiğini anlamak istiyordum. Pencere yüksek, kapı kilitliydi. Ancak gözüm hemen kapının yanındaki havalandırma kapağına takıldı.
Bir süre o kapağı inceledim. Vida yerleri gevşekti. Demek ki, düzenli kontrol edilmiyordu. Babamın öğrettiği bir şey hatırıma geldi: "Kapana kısıldıysan, her zaman en küçük çıkış yolunu düşün. Büyük yerlerden değil, beklenmeyen noktalardan kurtulursun."
İlk önce ne bulabileceğimi düşündüm.Metal parçayı vidalara dayayıp yavaşça döndürmeye başladım. Her ses duyduğumda duraksayıp dikkat kesildim, ama kimse gelmiyordu. Vidaları teker teker çıkardım ve kapağı kenara aldım.
Havalandırma deliği düşündüğümden küçüktü, ama sürünerek geçebileceğim kadardı.E bu da küçük olmanın bir faydasıydı. Derin bir nefes aldım. "Buradan çıkmazsam, kimse beni kurtaramayacak," diye kendi kendime fısıldadım. Ellerimi kullanarak metal borulara tutundum ve sürünmeye başladım.
Karanlık ve dar bir alandı. Her hareketimde metalin soğukluğunu hissettim. İlerledikçe ayak seslerini duydum. Fatih'in adamlarından biri olmalıydı. Bir süre kıpırdamadan bekledim, nefesimi tuttum. Ses uzaklaştığında devam ettim.
Fazla kişi yoktu koruma olarak fatihle birlikte dört adam vardı evde.
Havalandırma tünelinin sonunda aşağı doğru inen bir yol fark ettim. Hemen aşağı süzüldüm ve sonunda bir bodrum katına indim. Orada eski bir kapı vardı, kilitli görünüyordu ama kilidin yanında paslanmış bir anahtar askısı fark ettim. Birkaç anahtarı denedikten sonra kilit açıldı. Kapıdan dışarı çıktığımda gece karanlığına adım atmıştım.
Derin bir nefes alarak, hızla oradan uzaklaşmaya başladım. "Başardım," diye mırıldandım, ama biliyordum ki bu sadece bir başlangıçtı.
Etrafa baktığımda şehrin içinde bir evde olduğumuzu fark ettim. Kim birini kaçırmak istediğinde şehri tercih ederdi ki hızlı ve sessiz bir şekilde sokağa girdim ve yürümeye başladım.
Eve gitmek için bir taksi durdurdum.İçimde yoğun bir ağlama isteği vardı ama kendimi tutuyordum.Şoföre adresi verdim ve arkama yaslanarak sessizce mahalleye doğru gittim.
Mahalleye vardığımızda taksiden inmek üzereyken, birden önüme erdem çıktı. Gözleri beni görünce parladı, sanki aylardır kaybolmuşum gibi heyecanla "Eslem Şükür buradasın!" dedi ve bana sıkıca sarıldı.
“İyi misin” diye sordu beni incelerken başımı onaylar bir biçimde salladım.
Tedirgindim ama onun bu tepkisi içimi biraz rahatlattı. "Herkes Demir’in evinde seni bekliyor" dedi hızlıca.
Taksiyi işaret ettim.Üstümde hiç bir şey yoktu çünkü. Erdem taksiye dönüp, "Ben hallederim, sen git" dedi.
Derin bir nefes alıp Demir’in evine doğru yürüdüm. Kapının önünde durduğumda kalbim hızla atıyordu. Birkaç saniye durakladım ve sonra cesaretimi toplayıp kapıyı çaldım.
Bölüm sonu 🧚🏻♀️💕
Nasıl buldunuz bölümü?
Demirin babasının yaptıklarına ne diyorsunuz?
Sizce ben demirin babası için nasıl bir son hazırlamalıyım?
Eslemin kendi kurtulmasına ne diyorsunuz?
Bu hüzünlü bölümlerden çıkacağım yavaş yavaş sıkıldım kdmdmdns
Okur Yorumları | Yorum Ekle |