22. Bölüm

22.Bölüm

Ceren Baş
zambakkokusu1

Merhaba pıtırcıklar💕

Yeni bölümlere geldik kaos yok gibi rahatım kdndndnd

Merak etmeyin bugün yok rahat rahat okuyun jsndjdjd

Bu arada yeni kitabım genetik bağ'a bir şans vermenizi isterim.haberiniz olsun 🧚🏻‍♀️💖

Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum keyifli okumalarr 🥰💕

 

 

22.Bölüm

 

O gece abimle eve döndüğümüzde üzerimde hâlâ günün ağırlığı vardı. Yaşadıklarım zihnimin köşelerine kazınmış gibiydi ama onun yanımda olması o derin yalnızlığın içinde küçük bir ışık gibiydi.

İkimiz de konuşmadan odama geçmiştik. Yorgunluk endişe ve sessizlik içindeydik. Yan yana yatağa uzandık karanlıkta nefes alışlarımız birbiriyle karışıyordu. O an hiçbir şey söylemesek de varlığımız birbirimize yetiyordu. Bu sessizlikte bile her şeyin düzeleceğine dair bir umut vardı.

Sabah gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm abimin yüzü oldu. Bana doğru eğilmiş, gözlerime bakıyordu. Yüzünde yumuşak, tanıdık bir gülümseme vardı. O gülümsemeyi görmek içimdeki tüm korkulara karşı bir kalkan gibiydi.

“Günaydın güzelim” dedi. Sesi sakin ve huzur doluydu. “Nasılsın?”

Gözlerimi ovuşturdum kemiklerim sızlıyordu vücudumun her yerinde o gecenin ağırlığını hissediyordum. “İyi diyelim iyi olur belki” diye mırıldandım hafifçe gülümsemeye çalışarak.

Abim gülümsemesini hiç bozmadan merakla eğildi. “Hadi bakalım anlat şimdi” dedi. “Nasıl kaçtın? Ne yaptın o adamlara?”

Bu soru bana her şeyi hatırlattı. O an bütün detaylarıyla anlatmam gerektiğini biliyordum. Derin bir nefes aldım kelimeler boğazımda düğümlenerek çıkmaya başladı.

Nasıl fırsat kolladığımı korkuyu iliklerime kadar hissederken nasıl hareket ettiğimi ve sonunda nasıl kaçmayı başardığımı anlattım. Her bir detay sanki o anı yeniden yaşıyormuş gibi aklımdan geçti.

Abim beni dikkatle dinledi. Yüzünde hem gurur hem endişe vardı. Anlatmayı bitirdiğimde eliyle saçlarımı karıştırdı. O küçük hareket sanki beni yıllar öncesine götürmüştü. Bir çocukken her düştüğümde her korktuğumda yaptığı şey buydu.

“Benim cesur kardeşim” dedi gururla yanağıma hafif bir öpücük kondurdu. Sözleri içimi ısıttı. O an uzun zamandır ilk kez kendimi bu kadar güvende hissettim.

Ama o güvenin içinde bir huzursuzluk kıpırdanıyordu. Dünkü düşüncelerim tekrar aklıma geldi ve kafamın içinde dönmeye başladı. Ona döndüm yüzündeki düşünceli ifadeyi izleyerek sordum:

“Sen ondan Demir’le küstün değil mi?”

Abim kaşlarını hafifçe çattı. Sanki bu soruyu bekliyormuş gibi ama cevaplamaktan da çekiniyormuş gibi bir hali vardı. Kısa bir sessizlikten sonra başını salladı.

“Evet” dedi alçak bir sesle.

Bir an sessiz kaldım. İçimdeki karmaşayı bastırmaya çalışarak soru sordu.

“Peki onunla konuşacak mısın?”

Gözlerini bana çevirdi derin bir nefes aldı. “Bilmen gereken şeyler olduğunu düşünüyorum” dedi. “Ne kadarını öğrendin o itten haberim yok. Ama Eslem…” Ses tonu ciddileşti.

“Bilmediğin şeyler var. Senin de onunla konuşman lazım.”

Sözleri başımda bir yankı gibi dolandı. Ne bilmediğimi bile bilmiyordum. Kaşlarımı çattım, sorularımın içine bir yenisi daha eklendi. “Ne gibi şeyler var,daha ne var abi?”

Bir an durakladı. Konuşmadan önce kelimelerini tartıyordu bunu görebiliyordum. Sonunda derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı.

“Tehdit meselesi…” dedi sesi kısık ama netti. “Bana da sonradan anlattı. O zaman her şeyin neden böyle olduğunu daha iyi anladım.”

Sözleri zihnimde yankılanırken içimdeki düğüm daha da sıkılaştı. Demir’in sakladığı başka neler vardı? Başımı kaldırıp abime baktım. “Bir açıklaması var yani yaptığının” dedim sesim titreyerek.

Abim gözlerini benden kaçırmadı. “Herkesin bir açıklaması vardır” dedi soğukkanlı bir şekilde. “Bu karşındakinin ne kadar gerçekçi olduğuna bağlı.”

Bir süre sessizlik içinde birbirimize baktık. Sanki bu sessizlik her şeyi anlatıyordu ama hiçbir şey açıklamıyordu. Sonunda içimdeki o büyük soruyu sormadan edemedim.

“Peki abi… Sen Demir’in babasını öldürmek mi istiyorsun?”

Bu soru havada asılı kaldı. Abim gözlerini kaçırdı. Yüzündeki ifade sertleşti. Konuşmadı. Ama sessizliği cevabı gibiydi. Göğsümde bir ağırlık hissettim.

Ben de bir şey diyemedim. Sadece içimde büyüyen huzursuzluğu hissettim. Sessizce yerimden kalktı. Oda karanlık ve sessizdi ama onun hareketi her şeyden daha gürültülüydü.

“Neyse…” dedi sonunda sakin ama mesafeli bir sesle. “Ben gideyim. Sen de biraz tek başına düşün.”

Ona bir şey söylemek istedim ama kelimeler boğazımda düğümlendi. Gözlerimle onu takip ettim. Kapıyı arkasından kapattığında odada yalnız kalmıştım. Sessizlik beni sardı. Ama bu sessizlik rahatlatıcı değildi. Aklımın köşelerinde dolaşan sorularla baş başa kaldım.

O odayı terk ederken içimde fırtınalar kopuyordu. Ayağa kalktım. pencereden baktım.Adımlarım beni nereye götürüyordu bilmiyordum ama zihnim oradaydı abimle ve Demir’le.

Abim doğru mu yapıyordu? Yoksa kendini bile bile bir çıkmazın içine mi sürüklüyordu? Peki ya ben? Bir yandan abimi korumak istiyor bir yandan da Demir’in hayatını düşünüyordum.

"Demir’in babasını öldürmek..." Bu cümle zihnimde yankılanıp duruyordu. Abim bunu gerçekten yapar mıydı? Ona engel olabilir miydim? Ya da... olmalı mıydım?

Kalbim sıkışıyordu. Abimi suçlayamıyordum çünkü gözlerindeki acıyı görmüştüm. Ama aynı zamanda Demir’in de bilmediğim bir hikayesi vardı. İkisi arasında bir köprü olmak istiyordum ama o köprünün ortasında savrulmuş gibi hissediyordum.

Ne yapmalıyım? diye düşündüm. Gözlerim dolmuştu. Herkesi korumak istiyordum ama sanki her hamlem bir diğerini yaralayacaktı.

Odaya geçip yatağın kenarına oturdum. Ellerim istemsizce telefona uzandı. Ekranı açtığımda bir sürü mesaj ve cevapsız çağrı… Hepsi Demir’den.

Mesajları kaydırdım.

Demir: Eslem lütfen konuşmamız lazım.

Demir:Çok üzgünüm ne desen haklısın.

Demir:Sadece bir kez dinle beni.

Bir an için kalbim hızlandı. Ne diyeceğimi ne hissedeceğimi bilemiyordum. Onunla konuşmalı mıydım? Yoksa her şeyden uzak mı durmalıydım?

Benim kadar onun da üzüldüğünü biliyordum.

Derin bir nefes aldım. Mesajları cevapsız bırakıp telefonu yanıma koydum. Yüzümdeki yorgunluğu hissettim. Ne kadar karmaşık ve ağırdı her şey…

Aynada kendime baktım.Çökmüş halimi görünce daha da bakasım gelmedi.

Sonra banyoya yöneldim. Suyu açtım ve sıcak suyun altında kendimi bırakırken tüm düşüncelerimi bir an olsun akıtmaya çalıştım. Ama zihnimde hâlâ Demir'in sesi yankılanıyordu.

Sıcak duş biraz olsun rahatlatmıştı ama kafam hâlâ karışıktı. Odamda yatağın kenarına oturmuş saçlarımı kurutuyordum. Kapı yavaşça aralandı. Müge ve Ozan içeri girdiler.

"Eslem nasılsın?" diye sordu Müge yüzünde endişeli bir ifadeyle.

"İyiyim merak etmeyin" dedim gülümsemeye çalışarak.

Ozan derin bir nefes aldı. "Eslem… gerçekten çok özür dilerim. Benim yüzümden oldu. Eğer—"

Sözünü kestim kaşlarımı çatarak ona baktım. "Ne alakası var Ozan? Ben gitmek istedim. Bu benim kararımdı."

Ozan başını eğdi suçluluk hala yüzündeydi. Yerimden kalkıp ona sarıldım. "Gerçekten. Kimsenin suçu değil tamam mı?" dedim sakin bir sesle.

“hem bak ajan gibi kurtuldum bunları bana sen öğrettin” dedim. Ozanın neşesini yerine getirmek istiyordum.

Ozan güldü. İşte başarmıştım. “harbi kız sen nasıl kurtuldun?”

“Ben bir kaç gün seni göremeyiz diye düşünüyordum.Erken geldin.”

Söyledikleri üzerine müge ile kaşlarımızı çattık.Canım arkadaşım hep benim iyiliğimi düşündüğünü ne güzel belli ediyordu.

“Ne istiyorsun ozan kız orda mı kalsaydı?” dedi müge ozanı dürterek.

“Yok yani de ne bileyim hızlı oldu hikayenin yazarı sana acıdı demek ki.” dedi ve yukarı baktı.

Ozana sarıldım. “Bu hikayenin yazarı sana da hayran ozancım merak etme.”

Müge de bize sarıldı. “Ne diyorsunuz yine hayatınızı hikayeymiş gibi anlatmayın.”

Ozan mügenin kafasını vurdu “off bu da hiçbir şeyden anlamıyor.”

"İyi ki yanımdasınız" dedim ikisine de bakarak. "Gerçekten."

Müge gözlerini kısarak bana baktı. "Peki Demir'le ne zaman konuşacaksın?" diye sordu sesinde merak vardı.

Omuzlarımı silkerek başımı salladım. "Bilmiyorum" dedim. "Ne diyeceğimi bile bilmiyorum ki..."

Ozan sessizce iç çekti. "Az önce onun yanından geliyorum" dedi ve duraksadı. "Demir... kötü durumda. Hiç Demir gibi değil. Yakıp yıkmış resmen."

Bu sözler içimi burktu. Gözlerimi yere diktim. Kalbim bir an için sıkıştı. Nefes alıp verdim kararsızlık içinde kıvrandım. Sonunda başımı kaldırdım ve sessizce "Onunla konuşacağım" dedim.

Müge ve Ozan kararımdan emin olup olmadığımı anlamaya çalışırcasına bir süre bana baktılar. Ama bu kez kendimden emindim. Konuşmalıydım.

 

 

Müge ve Ozan gittikten sonra içimde bir düğüm vardı. Kararımı verdim ne olursa olsun Demir’le konuşmalıydım. Derin bir nefes alıp kapısına gittim. Kapının önünde durup bir an tereddüt ettim ama sonunda zile bastım.

Kapıyı Kaan açtı. Gözlerinde her zamanki o anlayışlı bakışı vardı. "Nasılsın Eslem?" diye sordu.

"Dünden daha iyiyim" dedim kısaca başka bir şey diyemedim.

Kaan’ın yüzünde hafif bir tedirginlik belirdi. Bir adım geri çekildi. "Abim yukarıda" dedi. "Dağılmış vaziyette... İyi ki geldin. Sana ihtiyacı var."

Benimde ona ihtiyacım vardı.

Sözleri içimde bir yerlere dokundu. Başımı sallayıp içeri girdim. Kalbim Demir’e her adımımda biraz daha hızlı atıyordu.

İçeri adım attığımda Kaan arkamdan konuştu. "Eslem" dedi yumuşak bir sesle "ne hissettiğini tahmin edebiliyorum. Zor bir şey yaşadın.Tam abimin sevgisini anladın abinle barıştırmaya çalıştın. Her şey düzelecek sandın.Ve şimdi de bu olanlar ne yapacağını bilmiyorsun.”

“Senin hissettiklerini hissedemem ama seni anlıyorum inan bana."

Ona döndüm sözlerindeki samimiyet beni rahatlatmıştı.Ve gerçekten kaan benim içimi okuyordu. "Gerçekten beni iyi anlıyorsun" dedim içten bir şekilde.

Kaan hafifçe gülümsedi. "Abim diye demiyorum" dedi gözleri sıcak bir ifadeyle parlıyordu "ama o da seni çok iyi anlıyor. Ve seni gerçekten çok seviyor."

Bu sözler içimdeki karışıklığı daha da derinleştirdi. Ama bir yandan da içimde bir yer Demir’le konuşmam gerektiğini fısıldıyordu. Başımı eğip ona teşekkür ederek yukarı çıkmaya hazırlandım.

Odanın önüne geldiğimde içimde bir yığın duygu vardı. Bir yandan korkuyordum bir yandan ise her şeyi konuşmaya hazır hissediyordum. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım bekledim. Ses çıkmayınca yavaşça kapıyı açıp içeri adım attım.

Odaya girdiğimde gözlerim hemen Demir’i aradı. Bir an her şeyin sessizliği içinde Demir’i yatak yanında çökmüş bir şekilde buldum. Ellerini kollarına sarmış sanki dünyadan soyutlanmış gibiydi. Hemen yanına gidemedim bir an durup onu izledim.

Ama Demir benim geldiğimi duymuş olacak ki başını kaldırıp gözleriyle beni aradı. "Eslem" dedi sesi kırık ve derin bir hüzünle doluydu. "Sen geldin."

Yavaşça ayağa kalktı ama her hareketi bir yük gibiydi. Sanki her adım onun için ağır bir adım gibiydi. Beni görmek istemişti ama aynı zamanda her şeyin ne kadar kırılgan olduğunu o anda daha çok hissettim.

 

Demir’in ağzından;

 

Başımı kaldırıp Eslem’i görünce içimde bir şeylerin kopmaya başladığını hissettim. Gözlerimle onu aradım hala çok uzaktı ama gözlerinden her şeyin bittiğini okudum. Ayağa kalktım ne kadar istemesem de. Adımlarım sanki çok ağırmış gibi geldi.

Eslem yaklaşmadı. Sadece kapıdan bana doğru baktı soğuk bir bakışla. "Evet geldim" dedi. Sesinde bir mesafe vardı bir boşluk. O boşluğu hissettim içimi paramparça eden o boşluğu.

Bir an ne söyleyeceğimi bilemedim. Ama bir şey vardı o an gerçekten hissettim ki her şeyin başlangıcı her şeyin sonu buradaydık ikimiz de birbirimizin karşısında ama aynı zamanda birbirimizden çok uzak.

Bir an duraksadım sonra adımlarımı hızlandırarak Eslem'e doğru yaklaştım. Yavaşça "O sana bir şey yaptı mı?" diye sordum yüzüne baktığımda gözlerinden endişe okunuyordu.

Eslem başını salladı "Hayır, bir şey yapmadı" dedi. Ama sonra biraz duraksayarak "Ama bir şeyler anlattı" diye ekledi.

O an içimde bir şeyler kırıldı. "Ne anlattı?" diye sormak istedim ama kelimeler boğazımda düğümlendi. O kadar çok şey var ki birbirimize anlatacak anlayacak... Ama bir yerlerde kaybolduğumuzu hissediyorum.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. “burada bu odada her şeyi konuşacağız eslem.Ya bu odadan birlikte çıkacacağız ya da her şey bitecek.”

Ellerini tuttuğumda Eslem’in titrediğini hissettim. O an içimde bir şeyler kopuyordu. Onu kaybetme korkusu beni delip geçiyordu. Ama bu korkuya teslim olamazdım.

Onun gözlerine bakarken içimdeki bütün hisler kelimelere dökülmeye hazırdı. Artık saklanacak hiçbir şey yoktu.

Her şeyi en baştan anlattım. Bütün yaşananları saklamadan eksiltmeden… Yeri geldi üzüldü tedirgin oldu yeri geldi biraz rahatladı beni dinlerken. Ama yüzünü okuyamıyordum.

İlk defa biri karşısında bu kadar çaresizdim ilk defa bu kadar çok öğrenmek ne hissettiğini bilmek istemiştim.

“Anlatacağın her şey bu kadar mı?” diye sordu bana sessizce başımı salladım.

Titrek bir nefes aldı “benimde sana söylemem gereken bir şeyler var.” Bu dediği ile kaşlarım çatıldı.

“Abim şirkette senin yanında çalışmamı senden haber almak için istedi.”

Bunu tahmin edebiliyordum.Ama çınar’ın bunu esleme yaptırmasını beklemezdim.

“Hatta o gün sana gelen yeşil dosyanın kopyasını abime verdim.”

“Bunu biliyorum” dedim. Sesim beklediğimden daha sakin çıktı. Eslem’in yüzündeki şaşkınlık bir an için itirafının ağırlığını unutturdu.

O an her şeyi daha net gördüğümü fark ettim. Bu konuşma sadece geçmişteki hataları düzeltmekle değil aynı zamanda bize dair kalan son şeyi güvenimizi kurtarmakla ilgiliydi.

“Nasıl yani biliyor muydun?” diye sordu gözleri şaşkınlık ve tedirginlikle büyüyerek.

“Evet” diye yanıtladım bakışlarımı onunkilere sabitleyerek. “Ama bunu öğrenmek senin bir seçim yaptığını görmek beni daha fazla incitmedi.Çünkü sen birimizi değil ikimizi seçtin.”

“Daha çok senin bu duruma nasıl sürüklendiğini anlamak istedim. Çınar seni nasıl böyle bir şey yapmaya zorladı? Neden bana güvenemedin Eslem?”

Derin bir nefes aldı. “O kadar kolay değil Demir. Abim benim için çok değerli… Sana güvenmek istedim ama onun beni kaybetme korkusuyla söyledikleri beni köşeye sıkıştırdı. Seni kaybedeceğimi düşündüm… Ve ona hayır diyemedim.”

Ona doğru bir adım attım sesimi biraz daha yumuşatarak “Ama bu beni arkadan vurmanı gerektirmiyordu Eslem. Ben sana anlatmak paylaşmak istedim. Ama sen başka bir yola gittin.”

Gözleri dolmuştu ama başını eğmedi. Bu her zamanki güçlü duruşuydu bana karşı zayıf görünmek istemiyordu. “Demir yaptıklarım için pişmanım. Dosyayı verdiğim an bunun yanlış olduğunu biliyordum. Ama bir yandan abim bir yandan sen ikiniz arasında kaldım. Seni kaybetmek istemedim.”

"Biliyorum eslem" dedim sesim titrek ama kararlıydı. "Her şeyi anlattın bende sana her şeyi anlattım. Senden isteyerek hiçbir şey saklamadım. Çünkü senin karşında başka türlü olamam. Sana doğru sana dürüst olmaktan başka bir yolum yok." Gözlerimi ondan ayırmadım bakışlarının içinde benim bile göremediğim bir çözüm vardı sanki.

Derin bir nefes aldım kelimelerim tam yüreğimden çıkıyordu. "Ama şimdi bir şeyden eminim" dedim ellerini biraz daha sıkıca tutarak.

"Seni kaybetme ihtimali beni korkutuyor. Çünkü seni seviyorum Güz çiçeğim. Seni her şeyden herkesten çok seviyorum. Hayatımda ilk defa kalbim birine bu kadar ait oldu. Ve seni bırakmamı istesen bile bunu yapamam. Seni bırakamam."

Gözleri gözlerime kilitlendi. İçinde bir tereddüt bir çatışma vardı. Onu korkutmak istemiyordum ama söylediklerimi bilmesi gerekiyordu. Başka bir yolu yoktu.

Adım adım yaklaştım aramızdaki mesafe kapanıyordu. "Eslem" dedim sesim daha alçak ama daha kararlıydı. "Bu hayatta ne olursa olsun seni hep koruyacağım. Seni hep seveceğim. Kimsenin sana zarar vermesine izin vermeyeceğim.”

“Ama senden şunu duymam gerek. Beni bırakmayı düşünüyor musun? Çünkü eğer bir ihtimal varsa şimdi söyle. Ama eğer kalacaksan" Duraksadım içimden gelen bütün duyguları toplayarak devam ettim. "Eğer kalacaksan bu savaşı birlikte vereceğiz."

Bir an sessizlik oldu. Onun gözlerine baktım ne kadar karışık olduğunu görebiliyordum. Ama ben karışıktım parçalandım düştüm ve tekrar kalktım. Ve tüm bu süreçte tek bir şey değişmedi Ona olan sevgim.

"Ne yaparsan yap Eslem" diye fısıldadım ellerimi onun avuçlarında biraz daha sıktım kalbimde yankılanan duyguları sakinleştirmeye çalışarak. "Bu ellerin hep burada olacak. Seni sevmekten asla vazgeçmeyeceğim. Çünkü sen benim vazgeçemeyeceğim tek şeysin."

Sözlerimin ardından gözlerindeki kırılganlık yerini derin bir kararlılığa bıraktı. Dudakları hafifçe aralandı ancak kelimeleri bulmakta zorlanıyordu. Gözlerimin içine bakarken kendi duygularıyla savaşıyor gibiydi. Sonunda o sakin ama içten sesiyle konuştu.

"Ben de seni seviyorum Demir" dedi. Gözleri dolmuştu ama yüzündeki ifade her şeyin ötesinde bir samimiyeti taşıyordu. "Ve seni kaybetmek istemiyorum. Sen... benim için her şeysin."

Kalbim o an bir kez daha paramparça oldu ama bu kez mutlulukla. Sözleri içimde bir şeyleri onarıyordu bize ait olan o yıkılmış köprüleri yeniden inşa ediyordu. Onun söylediği her kelimeyle daha sağlam bir bağ hissediyordum.

Bana bir adım daha yaklaşarak kollarını boynuma doladı. Sıkıca sarıldık dünyadaki hiçbir şeyin bizi ayıramayacağına dair sessiz bir yemin eder gibi. Kokusunu içime çekerken kaybetmekten korktuğum bu kadının kollarımda olduğunu bilmek her şeye değerdi.

Biraz uzaklaştığında yüzünde hafif bir gülümsemeyle "Hem zaten casusluk gitgide daha zor bir hale geliyordu" dedi. Sesindeki hafif şaka tonu ortamın gerginliğini bir anda yumuşattı.

Kaşlarımı kaldırarak sanki çok ciddi bir şey söyleyecekmişim gibi yüzüne baktım. "Beni böyle şeylerle kandıramazsın, küçük hanım" dedim alaycı bir tonla. "Demek ki bir casusla sevgili olmuşum ben bunları da mı görecektim"

O kahkaha attığında o anı sonsuza dek hatırlamak istedim. Yüzündeki gülümseme odamı dolduran ışık gibiydi. "Evet ama yetenekli bir casus olduğumu da itiraf etmelisin" dedi dudaklarında hala şen bir gülümseme ile.

"Elbette" dedim onu yeniden kendime çekerken. "Ama sanırım seni hep bildiğim en tatlı casus olarak hatırlayacağım."

Birlikte güldük. Bu an bizi geçmişin ağırlığından kurtardı. Hayatımızda ilk kez gerçekten hafifledim. Eslem’in gülümsemesi onunla ilgili en sevdiğim şeylerden biriydi.

Ve o an artık birbirimize ait olduğumuzu birbirimiz için mücadele etmeye devam edeceğimizi bir kez daha hissettim.

 

Bölüm sonu 🧚🏻‍♀️💕

Nasıl buldunuz bölümü?

Eslemle demiri hemen barıştırmak istedim kızmayın bana jsnssnsn

 

Bölüm : 28.12.2024 20:02 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...