25. Bölüm

25.Bölüm

Ceren Baş
zambakkokusu1

Merhaba pıtırcıklar 💕

Yeni bölüme ve tatile merhaba kddnmd

Gerçi benim hala sınav haftam o yüzden zor geçiyor jsnsnd

25.bölümü buraya bırakıp kaçıyorum öptüm sizi😘

Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum keyifli okumalarr 🥰🧚🏻‍♀️

 

 

25.Bölüm

 

Sabah erkenden hepimiz hazırlıklarımızı tamamlayıp evden çıkmıştık. Abim arabasının yanında durmuş elinde anahtarıyla herkese bakıyordu.

Açelya çoktan onun arabasına binmiş cama yaslanmış bir şekilde telefonuna bakıyordu.

Tam arabanın diğer kapısına yöneliyordum ki gözüm diğer tarafta kendi arabasının önünde duran Demir’e takıldı. Ellerini ceplerine sokmuş bana bakıyordu. Gözlerindeki gülümsemeyi görmezden gelmek imkânsızdı.

O an bir şeylerin içinde kaynadığını hissettim. Abimin yanına döndüm ve biraz mahcup bir şekilde “Abii” dedim sesimi olabildiğince tatlı yapmaya çalışarak. “Ben Demir’in arabasında gideyim mi?”

Abim kaşlarını kaldırdı yüzünde hafif bir alay ifadesiyle bana baktı. Sonra benim tonlamamı taklit ederek abartılı bir sesle “Bilmeem gidebilir misin?” dedi. Açelya arabanın içinden bu sahneyi izlerken kıkırdamaya başladı.

“Abi ciddi ol” dedim biraz da utanarak.

Abim bir an sessiz kaldı ardından yüzü ciddileşti ve omuzlarını düzelterek“Gidersin” dedi. Bir an umutlandım ama hemen ardından ekledi “Bir şartla.”

Kaşlarımı çattım. “Şart mı? Neymiş o şart?”

Dönüp arkasında bekleyen Ozan’a işaret etti. Ozan elinde bir çanta keyifle gülümseyerek bize bakıyordu. Abim ciddi bir ses tonuyla “Ozan da sizinle gelecek” dedi.

Gözlerimi devirdim bir elimi belime koyarak ona baktım. “Abi şaka mı bu? Yani gerçekten?”

Abim kollarını göğsünde birleştirip omuz silkti. “Ya benim arabamda ya da Demir’in arabasında olacak. Ben de biraz kafa dinlemek istiyorum anladın mı?”

Oflayarak derin bir nefes verdim ve gözlerimi kapatarak başımı geriye attım. Abimin yüzündeki zafer ifadesini görebiliyordum.

Açelya camdan başını uzatıp “Bence harika bir fikir. Ozan sizinle giderse daha eğlenceli olur” diye neşeyle bağırdı. Onun bu rahatlığı beni daha da sinir etmişti. Abimle yalnız kalmak için ozanı bize paslıyordu.

Ozan aramıza yaklaşarak “Tamam karar verildi o zaman. Eslem Demir’in arabasında gidiyoruz” dedi bir de kendi keyfince kahkaha attı.

Arabaya doğru yürürken Demir beni bekliyordu kapıyı açmak için elini arabanın koluna koymuştu. Gözlerimle Ozan’ın arkamızdan gelişini izlerken yüzünde hafif bir sırıtma belirmişti.

Demir Ozan’a dönüp alaycı bir tonla “Zaten sen bizim çocuğumuz gibisin. Ailecek bir tatile çıkıyoruz sonuçta” dedi.

Ozan kahkahasını zor tuttu ve ellerini havaya kaldırarak “Aman ben sanki sizinle takılmaya bayılıyorum. Hadi itiraf edin sizin ilişkinizi inşa eden insanlardan biriyim.Yani lütfen bana biraz saygı gösterin” dedi göz kırparak.

Demir gözlerini devirdi ama yüzündeki gülümseme kaybolmadı. “Evet Ozan sen bu ilişkinin temel taşısın. Teşekkür ederiz kutsal mimar.”

“Rica ederim” dedi Ozan kendinden emin bir şekilde. “Bu tatilde de aranızdaki olası krizleri çözmeye hazırım. Terapist Ozan hizmetinizde.”

Kapının yanında dikilen Demir derin bir nefes alıp bana dönerek “Bak işte güz çiçeğim. Senin gibi birini hak etmek için ne kadar bedel ödüyoruz görüyor musun? Şu an Ozan’la aynı arabaya binmek zorundayım” dedi başını hafifçe yana eğip göz kırptı.

Ben gülmemek için dudaklarımı ısırırken Ozan kollarını göğsünde birleştirip ciddi bir ifadeyle araya girdi. “Siz bana teşekkür edeceğiniz yerde hâlâ beni küçümsüyorsunuz. Neyse ben büyüklüğümü size gösteririm.”

Demir Ozan’ın bu ciddiyetiyle daha fazla dalga geçmeden duramayarak “Ah büyük Ozan sayende sevgilimle araba yolculuğu yapıyoruz. Minnettarız” dedi.

Dayanamayıp kahkahayı bastım ve başımı iki yana sallayarak “Siz böyle devam ederseniz tatilde birbirinizi boğarsınız. Şimdiden söyleyeyim” dedim.

Ozan arabaya binip arka koltuğa otururken “Yok yok boğuşmayız. Ama tatilin sonunda benden biraz uzaklaşmak isteyebilirsiniz. Yine de üzülmeyin alışıyorsunuz” dedi.

Demir direksiyonun başına geçtiğinde bana döndü ve göz kırptı. “Yol boyunca sakinliğimi korumak için senin desteğine ihtiyacım var güz çiçeğim. Bir çocuğu yetiştirmek zor.”

Ozan arka koltuktan “Ben buradayım her şeyi duyuyorum biliyorsunuz değil mi?” diye bağırdı.

Ben arkamı dönüp ona güldüm “Evet duyuyoruz. Ama bir şey söylemedik ki” dedim.

Arabaya neşe dolmuştu. Bu tatil çok ilginç olacaktı bu kesin.

Yolun sonuna yaklaştığımızı fark ettiğimde dışarıyı izlerken gözlerimi kısmıştım. Manzara o kadar güzeldi ki... Dağlar yemyeşil ormanlar ve arada beliren mavi gökyüzü tam bir huzur tablosu çiziyordu. Ama tabii ki bizim arabada bu huzuru bulmak imkânsızdı.

Demir direksiyonun başında bir yandan çalan müzikle parmaklarını ritim tutarak direksiyona vuruyor bir yandan da sürekli Ozan’a laf atıyordu. Ozan ise arka koltukta oturmuş bir elinde telefonuyla uğraşıyor bir yandan da arada Demir’e laf yetiştiriyordu.

“Yol boyunca sustun sandık ama telefonunla sürekli kiminle yazışıyorsun Ozan?” diye sordu Demir dikiz aynasından Ozan’a bakarak.

Ozan hemen savunmaya geçti. “Ya bir insanın sosyal bir hayatı olamaz mı? Tatilin yıldızı olarak neler yapabiliriz bütün planlarımızı yapıyorum.” dedi sırıtarak.

“Yıldız mı?” dedim kahkaha atarak. “Aklıma yıldız geliyor şarkısı geldi bir de onu söyle tam olsun”

Demir kahkahayı bastı ve direksiyonu azıcık yana kırarak beni omzuyla dürttü. “Güzelim sakın böyle bir şey söylemesine izin verme.Bunu kaldıramayabilirim”

Ozan arka koltuktan bağırdı “Tabii ki söylemeyeceğim Hem Demir biraz saygılı ol. Ben olmasam Eslem seni bu kadar sevmezdi değil mi Eslem?”

Kafamı çevirdim ve Ozan’a gözlerimi kısarak baktım. “Bence bu konuyu hiç açmasan daha iyi olur” dedim alaycı bir sesle. “Ama şu tatilin yıldızı olma konusuna dönersek. Nasıl bir planın var bizi çok yoracak mısın?”

Ozan kaşlarını çatarak geri yaslandı. “Bu kadar baskıcı olmak zorunda mısınız? Ben zaten size burada manevî destek sağlıyorum.”

Demir direksiyonu yana kırıp evin girişine doğru dönerken “Ulan ne baskısı biz ne yaptık sana” dedi.Sonrada arabayı sağ tarafta bir kahve dükkanına çekti. “Ama istersen bize kahve alıp gelebilirsin hem düşünme fırsatın olur” dedi ozana dönüp.

Gülerek başımı salladım. “Bence harika bir fikir. Kahve getirirken yıldız olabilirsin Ozan.”

Ozan ellerini havaya kaldırdı ve “Pes ediyorum. Bu tatilin başında beni böyle harcamaya başladınız. Ama unutmayın yıldız her zaman en son parlar” dedi.

Demir arabayı park ederken bir kahkaha attı. “O zaman seni tatilin sonunda parlayan yıldız olarak izleriz.”

Ozan arabadan inerken mırıldanıyordu “Yıldız olacağım dedim kahve taşıyan hizmetli oldum. Çok güzel bir ekip olduk”

Demir bana dönüp göz kırptı. “Bu tatil çok eğlenceli geçecek güz çiçeğim. Ama seni fazla güldürmesine izin vermem tamam mı? Kıskanırım.”

Ben de gözlerimi devirdim ama gülümseyerek “Ah Demir sen kıskanmayı bırakabilirsen dünya daha huzurlu bir yer olurdu” dedim.

Ozanın arabadan indikten sonra hala çekiştiğini görebiliyordum.Demir’in arkamdan sessizce “Ama seni kıskanmadan sevmek mümkün değil” dediğini duydum ve yüzümde aptal bir gülümseme belirdi.

 

 

Kalacağımız eve geldiğimizde ilk iş valizleri yerleştirmek oldu. Odama geçip valizimi açtım ve kıyafetlerimi düzenlemeye başladım. Manzara gerçekten harikaydı büyük camlardan yemyeşil ağaçlar ve uzakta görünen bir göl görünüyordu. Sessizce iç geçirerek birkaç kıyafeti dolaba yerleştirirken kapı hafifçe tıklatıldı.

“Girebilir miyim?” dedi Açelya’nın sesi kapının ardından.

“Tabii gel” dedim kıyafetleri yerleştirmeye devam ederek. Kapı açıldı ve Açelya içeri girdi. Hâlâ yolculuğun rehaveti yüzünden biraz yorgun ama her zamanki enerjisiyle yanımda belirdi.

“Nasıl geçti yolculuk? Eğlenceli miydi?” diye sordu yatağın kenarına otururken.

Kafamı kaldırıp alaycı bir şekilde ona baktım. “Ozan’ı bizim başımıza attınız seninki güzel geçti değil mi?” dedim gülerek.

Açelya gözlerini devirdi ve güldü. “Ay hep bize kalacak sanıyordum. Biraz da sen benim yaşadığımı yaşa. Ozan’la her yolculuk bir sınav zaten. En azından yanında Demir vardı ona dua et.”

“Demir vardı ama bir yandan da Ozan vardı” dedim gülerek omuzlarımı silktim. “Her şeyi bir dengeye oturtmaya çalışmak zorunda kaldım. Yol boyunca Ozan’ın yıldız olma hayallerini dinlemekten kulaklarım çınlıyor. Sanırım tatilin sonunda yıldız olmak için tören düzenleriz.”

Açelya kahkaha attı. “Beni hiç şaşırtmıyor. Ozan bir tatilin ana karakteri olmaya o kadar alıştı ki bazen ona sempati duyuyorum. Ama bu sefer gerçekten kazandı. Beni rahat bırakıp seni buldu.”

“Ne büyük lütuf” dedim alaycı bir şekilde. İkimiz de gülmeye başladık. Sonra dolabın kapağını kapattım ve Açelya’ya döndüm. “Peki onlar şu an ne yapıyorlar? Ozan ve Demir Abim kavga etmeye başlamadıysa büyük başarıdır.”

Açelya alt kata doğru bir el hareketi yaptı. “Aşağıdalar. Televizyon izliyorlar sanırım. Büyük ihtimalle.”

Gülmeye başladım. “Ah harika. Yani yine klasik bir manzara. Bu tatil daha ilk günden bana yorgunluk vaat ediyor.”

Açelya omzunu silkti. “Tatiller böyle olur. Ama ben Demir’e sabır diliyorum. Ozan’la ve abine bir süre dayanırsa herkesin ödüllendirilmesi gerektiğini düşünüyorum.”

“Sen ne kadar naziksin Açelya” dedim alaycı bir şekilde. “Ama haklısın Demir’in bu sabır maratonundan sağ çıkması gerekiyor.”

İkimiz de biraz daha güldükten sonra Açelya ayağa kalktı. “Hadi ben de biraz aşağı ineyim. Belki Ozan’ın yıldız hayallerini biraz daha sabote ederim.”

“Dikkat et” dedim gülerek. “Çünkü yıldız hayalleri çok kırılgan olabilir.”

 

 

Akşam yemeğinden sonra hepimiz salonda televizyonun önünde toplanmıştık. Sessizlik hâkimdi yalnızca televizyondan gelen sesler salonu dolduruyordu. Açelya bir süre koltuğa yaslanmış bir şeylerle uğraştıktan sonra yerinden kalkıp abimin yanına yaklaştı.

“Hadi biraz gezelim” dedi tatlı bir sesle.

Abim yorgun bir nefes verdi. “Güzelim yorgunum. Gün boyu araba kullandım” dedi mızmızlanarak. Ama Açelya’nın sabırla duracağını düşünen herkes yanılırdı. Hafifçe yana eğilip abimin gözlerine baktı.

“Lütfen” dedi nazikçe. “Sadece kısa bir yürüyüş. Biraz temiz hava alırız.”

Abim ona birkaç saniye boyunca baktı sonra pes etti. “Tamam ama kısa” dedi hafif bir gülümsemeyle. Açelya kazandığını bilmenin keyfiyle yüzünde bir zafer ifadesiyle abimin elinden tuttu ve birlikte dışarı çıktılar.

Kapı kapanır kapanmaz Demir oturduğu yerden kalkıp yanıma oturdu. Göz ucuyla ona baktım. Tam bir şey söyleyecekken kolunu omzuma attı ve beni kendisine doğru çekti.

“Ne yapıyorsun?” dedim başımı hafifçe kaldırarak ona baktım.

Demir hafif bir gülümsemeyle “Tatilimin tadını çıkarıyorum” dedi sakin bir sesle.

Gözlerimi devirdim ama dudaklarımda bir gülümseme belirdi. Onun bu rahat tavırlarına alışmıştım ama yine de her seferinde beni şaşırtmayı başarıyordu.

Demir bir an yanımızda oturan Ozan’a doğru baktı. Ozan gözlerini ekrandan ayırmadan televizyon izliyordu.Ozan’ı işaret ederek konuşmaya başladı. “Buna da birini bulalım. Böyle boş boş geziyor yanımızda. İnsan bir meşguliyet ister.”

Ozan gözlerini televizyondan bile çevirmeden konuştu. “Dediğini duyuyorum burada. Süper en iyi arkadaşıma yanaşıyorsun ben bir şey demiyorum. Otur oturduğun yerde.”

Bu sırada kahkahamı tutamadım. Ozan’ın ciddi tonu söylediklerinin komikliğiyle birleşince gülmekten kendimi alamadım.

“Sen ne zaman böyle dramalara yatkın oldun?” dedim Ozan’a gülerek. Ozan hâlâ gözlerini ekrandan ayırmadan omuz silkti. “Ben her zaman böyleyim. Sadece çok fazla fark edilmiyor.”

Demir başını iki yana sallayıp “Ozan, sen gerçekten efsanesin” dedi alayla. Ben ise yanımda oturan bu iki adamla bir tatil geçirmenin ne kadar kaotik ama aynı zamanda eğlenceli olduğunu düşündüm.

 

 

Açelya’nın ağzından;

 

Geceyi aydınlatan sokak lambalarının altında Çınar’ın koluna girmiş şekilde yolda yürüyorduk. Hafif esen rüzgâr saçlarımı yüzüme doğru savurduğunda Çınar eliyle saçlarımı geriye itti. Bu basit hareket bile içimi sıcacık yapmaya yetti.

“Üşüyor musun?” diye sordu yumuşak bir sesle kolunu biraz daha sıkı sararak.

Başımı iki yana salladım. “Hayır iyiyim” dedim ve içimde tutamadığım bir gülümseme yayıldı yüzüme.

Bunu fark etmesi uzun sürmedi. Kaşlarını kaldırarak bana baktı. “Ne oldu neden gülüyorsun?” diye sordu merakla.

Bir süre yüzüne bakarak gülümsemeye devam ettim sonra eğlenerek omzuma yaslanan başını dürter gibi ittim. “Şey… Sadece seni düşündüm” dedim alaycı bir tonla.

Kaşlarını çatıp duraksadı. “Nasıl bir düşünce?”

Derin bir nefes alıp ciddi bir hava takındım ama kahkahamın tonunu bastıramıyordum. “Şimdiden Eslem’i böyle kıskanıyorsun ya…” dedim yavaşça. “İlerde bir kızın olursa ne yapacaksın gerçekten merak ediyorum.”

Bu kez duraksama sırası Çınar’daydı. Gözleri bir an için uzaklara daldı düşünceli bir ifade takındı. Sonra ellerini kalbine götürerek sahte bir panikle iç çekti. “Eyvah” dedi üzgün bir şekilde. “Sanırım buna hiç hazır değilim. Bir kız babası mı olacağım? Hayır bu beni aşar”

Kahkahamı tutamayıp ona omzumla hafifçe dokundum. “Bir kız babası olma ihtimalin seni bu kadar mı korkutuyor? Daha neler” dedim.

“Tabii ki korkutuyor” diye karşılık verdi gözlerini bana dikerek. “Kızlar şey… kızlar çok kıymetlidir tamam mı? Bir baba olarak onu kimden koruyacağımı nelerle uğraşacağımı düşünmek bile yeterince korkutucu”

“Ya oğlun olursa?” diye sordum gülümsememi bastırmaya çalışarak.

Omuz silkti. “Oğlan olursa daha kolay. Dışarı atarsın kendi başına öğrenir. Ama kız?” Başını iki yana salladı. “Hayır. Onun bir saç teli zarar görse düşüncesi bile eyvah kalbim sıkışıyor.Sanırım babamı anlıyorum”

Ona yan yan bakıp güldüm. “Kendini çok ciddiye alıyorsun biliyorsun değil mi?” dedim. Ama içimden onun bu düşünceli tavrını ne kadar sevdiğimi itiraf etmeliydim. Çınar her zaman korumacıydı hem bana hem Eslem’e karşı. Ama şimdi onu geleceğe dair düşünürken görmek onu daha da büyümüş gibi hissettirdi bana.

“Bu arada” dedim alayla “Bir gün çocuk sahibi olduğumuzda sana kız babası olmayı öğretirim merak etme.”

Çınar yüzünü bana döndü kaşlarını kaldırarak. “Yani bir gün anne olmaya hazır olduğun anlamına mı geliyor bu?” diye sordu yarı şaka yarı ciddi.

Hafifçe yanaklarımın kızardığını hissettim. “Belki bir gün” dedim gülümsememi saklamadan. “Ama o zamana kadar biraz daha pratik yapman lazım.”

O ise gülümseyerek başını salladı. “Anlaşıldı. O zaman şimdiden kendimi kız babası rolüne hazırlamaya başlıyorum. Ama söyleyeyim çok zor olacak.”

Yine kahkahalarla gülerken gece boyunca bu kadar basit bir yürüyüşün bile bizim için ne kadar anlamlı olabileceğini düşündüm. Çınar’ın yanındayken her şey hem kolay hem de inanılmaz karmaşıktı. Ve işte bu yüzden ona aşık olmuştum.

Çınar kollarını omuzlarımda biraz daha sıkılaştırdı. Belli ki üşüdüğümü fark etmişti. “Hadi” dedi yumuşak bir sesle. “Daha fazla üşümeden eve dönelim tamam mı?”

Ama onun adımlarına ayak uydurmak yerine duraksadım ve yüzümü ona çevirdim. Hafifçe gülümsedim ama bu kez bakışlarım biraz daha ciddiydi. “Önce bir şey söyleyeceğim” dedim sesimdeki kararlılığı gizlemeden.

Kaşlarını kaldırdı belli ki ne söyleyeceğimi merak ediyordu. “Dinliyorum” dedi dudaklarının kenarında hafif bir gülümseme belirirken.

Derin bir nefes aldım ve gözlerinin içine baktım. “Demir ve Eslem’i rahat bırakacaksın. Bunu unutma tamam mı?” dedim net bir şekilde.

O önce şaşırdı sonra hafif bir kahkaha attı. “Bence gayet rahat bırakıyorum” dedi kendini savunur bir şekilde. “Baksana Demir’in de tatile gelmesine izin verdim. Şu an burada yanımızda. Evde oturuyor olabilirdi.”

Kaşlarımı kaldırıp ona meydan okurcasına baktım. “Hadi ama Çınar. Gerçekten mi? Tatil boyunca her an gözlerinin onların üzerinde olduğunu ben fark etmiyor muyum sanıyorsun?” dedim alayla.

Çınar biraz sustu sonra omuz silkti. “Ne yani? Kardeşimi koruyorum. Bu kötü bir şey mi şimdi?”

Gülümseyerek başımı iki yana salladım. “Kardeşini korumak başka her an üzerlerinde bir baskı kurmak başka. Eğer onları gerçekten rahat bırakmazsan…” dedim ve burada biraz duraksayarak yüzüne daha ciddi baktım. “Ben de seni rahat bırakmam. Bak bakalım o zaman sana nasıl davranıyorum.”

Bu sözlerim üzerine Çınar’ın gözleri biraz daha açıldı ve yüzünde hafif bir gerginlik belirdi. Ama bu gerginliği çabucak bir şakayla savuşturdu.

Ellerini kaldırdı ve dramatik bir şekilde konuştu. “Bak şimdi işin rengi değişti. Bu haksızlık güzelim. Böyle tehdit mi edilir insan?” dedi alaycı bir tonla.

Gözlerimi devirdim ve kollarımı göğsümde birleştirerek ona baktım. “Çok ciddiyim Çınar” dedim gülümsememi saklamadan. “Beni kızdırmak istemezsin.”

Bir süre bana baktı sonra ellerini kollarımdan aşağı kaydırıp usulca ellerimi tuttu. “Tamam tamam” dedi teslim olmuş gibi. “Söz veriyorum biraz daha geri duracağım. Ama sadece biraz. Çünkü abilik görevimi tamamen bırakmam mümkün değil.”

Gözlerimi kısarak ona baktım ama gülümsememi saklayamıyordum. “Göreceğiz bakalım” dedim. Sonra elini bırakarak tekrar onun yanında yürümeye başladım. “Ama unutma bu bir deneme süreci.”

Çınar omuzlarını silkti ve hafifçe güldü. “Deneme süreci de olsa sevgilim seninle tartışmak her zaman kaybetmeye mahkum olduğum bir şey. Bunu itiraf ediyorum.”

Ona yan yan bakarken içim sıcacık oldu. Çınar’la konuşmak her zaman böyleydi bazen ciddi bazen komik ama her zaman anlamlı. Ve işte tam da bu yüzden onu böyle sevmiştim.

 

Bölüm sonu 🧚🏻‍♀️💕

Nasıl buldunuz bölümü?

Böyle mutlu sakin bölümler yazmak çok eğlenceli dkndndd

Diğer kitabım genetik bağ biraz daha kaoslu ksndjdndn

 

 

Bölüm : 18.01.2025 20:17 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...