Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@zambakkokusu1

Merhabaa pıtırcıklar üçüncü bölümü size bırakıp kaçıyorum 🥰

Yani normalde bu bölümden önce sizlere karakter tanıtımı yapacaktım ama fotoğraf yükleyemedim 🤷🏻‍♀️

Bölümün baş kısmına ekleyebildim oradan bakabilirsiniz 🥳

Aynı zamanda bu bölümü watpadd de de yayınlıyorum💕

Ve instagramda @kitapyumm hesabında kitap ile ilgili reels videoları bulunuyor 💖

Ayriyeten kitaba bir instagram hesabı açsam mı diye düşünüyorum. 🧚‍♀️

Sizden de bölüm içi ve kitap hakkında yorumlarınızı ve Oylarınızı bekliyorum 💘🥳

 

 

 

3.Bölüm

 

 

Alarmın sesi ile uyandım. Saat yediydi ve hava biraz aydınlıktı. Toplantı saat dokuzda olduğuna göre rahat rahat hazırlanabilirdim.

Telefonuma uzanıyordum ki odanın kapısı tıklatıldı.

“Gelebilir miyim?”

“Gel abi gel” dememle odanın kapısını açıp kafasını arasından uzattı.

“Ben az önce alarm sesi mi duydum?”

Gözlerimi ovuşturarak yatakta doğruldum “evet yanlış duymadın bugün toplantım var erken kalktım”.

“Bu demek oluyor ki bugün kahvaltım tek olmicak ben kahvaltıyı hazırlıyorum sen de hazırlanıp gelmeye ne dersin fıstık”.dedi göz kırpıp.

Elimi çeneme götürüp düşünür gibi yaptım “hımm aslında güzel fikir size kahvaltı da katılabilirim gibi çınar bey”

Kahkaha atarak “O zaman ben iniyorum ve sizi bekliyorum eslem hanım”dedi ve kapıyı kapattı.

Bende bir an önce kalkıp yatağımı toplamaya başladım.

Aynaya bakarken kendi kendime konuştum “biraz iddialı mı oldu sanki”

İçime siyah bir bralet altıma beyaz pantolon üstüme de beyaz bir ceket giymiştim.dalgalı saçlarımı salık bırakmış.Hafif nacizane bir makyaj yapmış ama kırmızı ruj sürmüştüm.

“amann iddialı middialı sonuçta karşımdaki kızı beğendim sıkıntı yok” hemen bir fotoğraf çekip bizim kızların olduğu gruba attım. “iş hayatına bir girişimiz oldu”. ve çantamı alıp mutfağa doğru inmeye başladım.

 

Mutfağa doğru inerken nefis kokular gelmeye başlamıştı bile kapıdan girerken hemen konuşmaya başladım “mantarlı omlet mi o”abim tavanın sapını tutarak “ta kendisi”

masaya kafamı çevirdim.Her kahvaltılık özenle dizilmiş ve harika görünüyorlardı.

“Sen bu işte baya iyisin he , eğer her sabah böyle olacaksa bu kahvaltı ben her gün işe gidebilirim”.diyerek yerime oturdum.

tabağıma omleti koyarken “ yani normalde tek başıma yaparken böyle olmuyor ama şimdi sende olunca bu kadar özendim”.

“he bana özel yani bak şimdi daha da lezzetli gelmeye başladı gözüme”.

Bana göz kırptı “her zaman”yerine otururken konuşmaya devam etti “biliyorsun küçükken de mangal yapmayı bile öğrenmiştim size mangal yapardım ben hep”.

“Aaa evet hatta bi ara az daha bahçeyi yakıyordun dimi hatırladım”.

“hayır bu suçlamaları kabul etmiyorum küçüktüm”.dedi başını sallayarak.

“Abi, 18 yaşındaydın ve ben artık yasal bir bireyim istediğim herşeyi yapabilirim diyerek yapmıştın”

“Dur bak şimdi aklıma getiriyorsun her ayrıntısıyla”

 

 

9 yıl önce….

 

“Ben yaparım kardeşim bu işleri biliyorsun” dedi çınar imayla ozana.

“yap da görelim kardeşim tutan mı var seni bir ziyafet çektir kardeşlerine nolur sanki”

Erdem kalkmaya yeltenen çınarın omzuna elini koyup oturttu oğlum bırak seni gaza getirmeye çalışıyor işte anla”

Demir baş parmağıyla erdemi göstererek haklı diye işaret etti.

O sırada eslem ve müge dışarıya çıktı.Eslem erkeklere dönerek “Eee ne söyleyim yemek bizim karnımız acıkmaya başladı yavaştan”.

Ozan esleme dönerek “şimdi bi mangal olsa ne iyi giderdi dimi” dedi.

Müge hemen ozanı onaylayarak aslında çok iyi olabilirdi.

“Ay hiç gerek yok boşuna kendimizi yormayalım pizza falan söyleriz”dedi eslem.

“Mangal dedinizde canım mangal çekti ya” dedi açelya topladığı çiçeklerle gelirken

O sırada çınar yerinden fırladı ve “o zaman cevap alınmıştır mangal yapıyoruzz” deyip eve doğru girdi.

Ozan eslemin kulağına eğilerek “bak bak açelyayı etkilicem diye rezil olacak”.

Çınarın arkasından demir de kalkıp “bende yardım edeyim bu avele erdem sende mangalı buraya getirir misin kardeşim dedi”ve erdem de onu onaylayarak yerinden kalktı.

 

20 dakika sonra kızlar bahçeye hem masayı hazırlamaya başlamıştı.

Çınar demir ve ozan mangalın başındaydılar.

Çınar kömürü ateşe atarken “Arkadaşlar bu mangalın üstünde pişmeyen et kalmayacak! hazır mıyız?”

Ozan demire doğru dönüp “Tam olarak neye hazır olmalıyız açlığa mı yangına mı yoksa felakete mi ?”

Demir “Abartma oğlum öyle bişi olmaz” dedi ozana

Ozan omzunu silkerek masanın yanındaki lere doğru yürüdü ve “Yalnız arkadaşlar unutmayın odadan girince koridorun solunda yangın tüpü var”.

Çınar mangalın başından bağırmaya başladı “hadi bakalım ben etleri yerleştirmeye başlıyorum, eslem sen de salatayı yaparmısın canım kardeşim zahmet olmazsa”

Eslem elini kaldırıp “ o iş bende” deyip içeriye girdi demirde arkasından

Mutfağa geçtiğinde buzdolabına doğru ilerlemeye başladı “şimdi direkt normal bir salata mı yapayım yoksa marul falan da koysam mı acaba”

“Bence marul koyma sevmiyorum ben normal yap sen”dedi demir arkasından mutfak adasına yaslanıp.

Eslem buzdolabından domates ve salatalıkları çıkartırken konuşmaya devam etti “senin bu marula olan nefretin nereden geliyor bir türlü anlamıyorum”.

“Hoşuma gitmiyor, yerde yetişen bi yaprak üstelik tadı da o kadar güzel değil görünüşte yer kaplıyormuş gibi gözüküyor ama yerken hemen kayboluyor.

Eslem kafasını sallarken yıkadığı domatesleri demire döndü ve “o zaman orada boşuna durma bana şu üst dolaptan salata tabağı ve iki tane ne yiyorsunuz anlamıyorum ki boy bu kadar uzun”

“Marul yemiyorum mesela” dedi demir tabaklara uzanırken sonrada eslemin kulağına eğildi. “mesela dün akşamki kızlarla buluşma yalanınızı da yemedim küçük hanım”.

Eslem gerilirken Çınar bahçeden bağırmaya başladı.

“Açelya sende şu bahçeden topladığın çiçeklerden biraz masaya koyda güzel gözüksün” sonra “demir nerede demir gelsene kardeşim buraya” diye bağırınca demir, “ben abine bakim” diyerek eslemi yalnız bıraktı.

 

Bir zaman sonra etler pişmiş ve herkes sofranın başında vakit geçiriyordu.

“Yalnız yapamazsın falan dedim ama bu ilk postanın yanması hariç geri herşey enfesti ha” dedi ozan köfteyi ağzına atıp”

Çınar böbürlenerek omuzlarını silkti “ne sandın”

O sırada açelya çınara bakıp “Alev,alev” diye söylenmeye başladı. Çınarda onu kendisine söylediğini düşünerek gülümsüyordu ki masadakilerin hızlı bir kalkışıyla arkasında bir şeylerin olduğunu anladı.

Mangalın etrafında ki çalılar yavaştan tutuşmaya başlamıştı.Ozan hemen bağırarak ben yangın tüpünü getiriyorum diye içeriye fırladı.Ama elinde yangın tüpüyle geri döndüğünde ozanın yangın tüpünü kendi yüzüne sıkması bir anda oldu ve sonra demirin tüpü onun elinden almasıyla yangın bir süre sonra kontrol altına alındı.

 

Günümüz…

 

Ben tekrar kahkaha atmaya başlarken abim “ben ondan sonra o ateşin kendi başına söneceğini düşünmüştüm”

“Allahtan yangın tüpümüz vardı” çatalı kaldırarak “bi ara tekrar yap bize mangal”

“Eskisinden daha yapar abin sana”

“neyi eskisinden daha iyi yapacakmış abisi” diyerek mutfağa babam girdi.

“mangalı baba mangalı” hee şimdi anladım diye başını salladı babam

“Eee hadi seni anladım da kızım sen ne yapıyorsun bu saatte” diye sordu babam bana

“sabah iş görüşmem var baba o yüzden erken kalktım”.

Babam abime dönüp “kardeşini işe almak için iş görüşmesi mi yapıyorsun gerçekten?”

abim gözlerini açıp “kuru iftira” derken ben araya girdim “iş görüşmem başka bir şirkette baba”

“hangi şirket bu?”

sahi şirketin adını neden hiç duymamıştım.

“ben benim ingiltere'de çalıştığım şirket için gidiyorum orda görüşeceğim” dedim.

babam kafasını salladı “iyi görüşünce bana haber ver senin gibi bir çalışanı oraya kaptırmak istemiyorum”. sonra başımdan öperek başarılar diledi ve abime dönüp “sende peşini bırakma” dedi beni göstererek abimse kafasını sallamayla yetindi.

 

Evden çıkarken şirketin adını incelemeye başladım.

Belle bliss kozmetik şirketi için tatlı bir isimdi ve bana bi yerden tanıdık geliyordu.

Bir sene önce kurulmuş bir şirketmiş ama ingiltere ile bağlantısı olduğuna göre kurucunun ilk şirketi değildi.

Tahmin ettiğim gibi şirketin ismi tatlı olduğu kadar mekanı da çok güzel dekore edilmişti. girişi , etrafı ağaç ve çiçeklerle dolu bir şirketti.

“Evett hadi bakalım bizi bugün neler bekliyor” dedim ellerimle direksiyonu tutarak sonra telefonuma baktım. Saat sekiz buçuktu geçiyordu yarım saat erken gelmiştim. Sonra arkama yaslanıp biraz telefonuma gelen mesajlara göz gerdirdim.

Kızlara attığım fotoğrafa gelen yorumlara bakarken gülmeye başladım,

 

Açelya: Kızım sadece iş görüşmesi dedik sen komple şirketi alacaksın bir şeysi değil yanına da alev emojisi

Müge : baya iyi hem de baya baya iyi

Çisem : Sektör şenleniyor desenize siz şu işe harikasin güzelim öpücük

Açelya: noldu gittin mi şirkete ?

Eslem : gittim de önünde bekliyorum

Açelya : neyi bekliyorsun?

Müge : beyaz atlı prens deme sakın kız o bu şehirde pek çıkmaz

Eslem : Erken geldim de öyle çok istekli gibi girmim şimdi

Müge : ee geldiğini görüyorlarsa da sorumsuz biri oldun şu anda

Hiç böyle düşünmemiştim kafamı eğip şirketin camlarını incelemeye başladım ama tabi ki hiç bir şey belli olmuyordu.sonra ingiltere'deki şirketten arkadaşım aramaya başlayınca kızlara mesaj atıp onunla konuşmaya başladım.

 

Toplantıya on dakika kala arabadan indim. Ve çantamı alıp yürümeye başladım şirketin önüne geldim durdum . İçimden hadi bakalım gazamız mübarek olsun diyerek içeriye girdim.

İçeri girdiğimde görevli bana doğru yürüdü ve toplantı için geldiğimi söyleyince buyrun eslem hanım hoşgeldiniz ben size toplantı odasına kadar eşlik edeyim diyerek önümden yürümeye başladı.İsmimide biliyordu.

 

Toplantı odasının kapısının açılmasıyla içeri girdim. Gözlerimle etrafını incelemeye başlarken sol taraftan biri adımı seslendi,

“Eslem”

ona doğru döndüm

“Akın”

“Eslem”

bu seferde ses sağ taraftan geldi kafamı çevirdim.

“Demir”

Ben ne olduğunu anlamaya çalışıp şaşkın bir şekilde bakarken demir ikimize dönüp

“siz nereden tanışıyorsunuz?” diye sordu

İkimizde aynı anda cevap verdik “havaalanından”

Bu sefer akın ikimizi göstererek soru sordu “asıl siz nereden tanışıyorsunuz?”

Demirle aynı anda cevap verdik “küçüklükten”

Sonra bende aklıma gelen soruyla ikisine doğru dönüp “sizin burada ne işiniz var?”diye sordum.

Tam aynı anda cevap veriyorlardı ki tek parmağımı kaldırıp onları böldüm “lütfen tek kişi cevaplasın”

Demir boğazını temizleyip “ikimizde bu şirketin ortağıyız”

Sonra akın devam etti “Aslında bu şirketi biz kurduk”

Nasıl yani bu şirket onların mıydı.Aldığım cevap ve aklımda bir sürü soruyla demire döndüm.

O ise sakin bir şekilde masanın başına oturdu, masadaki sudan bir yudum aldı . bana döndü ve eliye oturmamı işaret edip “sen geldiğine göre toplantı başlayabilir” dedi.

 

Sakinliği karşısında şaşkın kaldım. Normalde bu hareketlerinin beni daha sinir edeceğini açıklama beklediğimi biliyordu ama kendisi şu an bilerek sakin davranıyordu. Madem öyle ona istediğini vermeyecektim.

Derin bir nefes alıp önümdeki sandalyeye oturdum.O sırada toplantı için şirketten bir kaç kişi girdi ve bir tanesi sunum yapmaya başladı.

Sakin kalarak sunumu ve planlarını dikkatli bir şekilde dinledim ara ara londra'daki şirketin isteklerinden ve neye daha çok dikkat ederlerse onlara iş kazandırabileceğinin fikirlerini verdim.

toplantı da soru sormam gerektiği ya da merak ettiğim yerde demire bakmadan sadece sol tarafıma dönüp akına sordum bu demiri fazlasıyla sinir ediyordu ama ses çıkarmıyordu. suratına ciddi bir ifade takınmış toplantıyı izliyordu.

Toplantı bittikten sonra onlara dönüp “görünüşe göre harika bir iş çıkarmışsınız , ben bu sunumda dahil toplantının bütün inceliklerini şirkete aktaracağım ve fikirlerimi sunacağım.

Onlar bu fikirleri inceledikten ve düşündükten sonra bir iki gün içinde size dönüş yapacaklardır” diyerek ayağa kalktım ve teker teker ellerini sıktım.

Demirin de elini sıktıktan kapıya doğru dönüp dışarı çıktım ve yürümeye başladım.

En son arkamdan demirin “evet arkadaşlar toplantı bitmiştir” cümlesini duydum.

Çıkışa doğru ilerlerken arkadan birinin geldiğini hissettim ama arkama dönmeden yürümeye devam ettim.Kimin geldiğini tahmin etmek zor değildi.

O sırada bir el belimden tutarak benim yönümü değiştirdi ve beni belimden iterek sürüklemeye başladı.”Napıyorsun?” dememe kalmadan bir kapının önüne geldik ve kapıyı açıp beni içeriye doğru itekledi kendisi de geçtikten sonra kapıyı kapattı.

Ona doğru dönüp “napıyorsun demir?“ dedim.

“konuşmak istiyorum” dedi.

Ellerimi göğsümde bağlayarak “tamam konuşalım ne hakkında?”

“Merak ettiğim herşey” yerine geçip otururken bana karşısındaki koltuğu işaret etti “ve senin merak ettiğin herşey hakkında”

Sakin kalacaktım ve profesyonel olacaktım.koltuğa oturdum ve “tamam neyi merak ediyorsun?” diye sordum.

“Akını ne kadar tanıyorsun?” bu muydu yani merak ettiği şey delirtmeye niyetliydim.

“ne kadar tanımam lazım” ciddi surat ifadesini değiştirmeden tekrar aynı soruyu sordu.

“işte bende diyorum ne kadar tanımam lazım yeterince tanımış mıyım onu düşüneceğim”

kafasının yukarı kaldırarak “ya sabır” çekti.

“Havaalanı dediğine göre iki gün önce tanıştınız”

“niye , bir tek istanbul'da mı havaalanı var “ cevabımla elleriyle yüzünü sıvazladı.

“daha önceden mi tanıştınız ?”

Parmağımı çeneme koyup düşünür gibi yaptım . “tam olarak bu konunun seninle ilgili olan kısmını merak ediyorum”.

Yine ağzının içinden bir şeyler geveledi büyük ihtimalle küfür etti.

Arkama yaslanıp elimi ona doğru kaldırdım “ya o değilse senin ortağınmış, bunu hiç farketmedim”.

sonra aklıma gelen soruyla devam ettim “senin de bir şirketin yok mu zaten yeni bir tane daha açtın?”

“Öyle olması gerekti”

Konuşmaya devam ettim “ Bir de benim eski şirketle ortak olmaya çalışıyorsun” başını yukarı aşağı salladı.

“neden peki , neden açma gereksinimi duydun”

Bana doğru döndü ve “nedenini anlamak zor değil bence”

Omzumu silktim “belki de duymak istiyorum”.

Gözlerimin içine baktı “sen varsın diye”

Tahmin etmek zor değildi ama ondan duymak daha garip hissetirmişti. Hatta şirket eğer teklifi kabul ederse yüzde yirmi ortak oluyordu ve benden de bu işlerin başında durmamı teklif etmeyi düşünüyorlardı.

Eğer işi kabul edersem her gün burada olacaktım.peki ben bunu istiyor muyum bilmiyordum.

“Bazı konuları açıklığa kavuşturduğumuza göre ben gideyim artık” diye kalktım ve kapıya doğru yürüdüm.

Kapının kolunu tutup açmadan önce ona döndüm ve sakin bir şekilde “ha bu arada akınla da öyle önceden tanışma durumu gibi bir şey yok , havaalanında sadece valizler karışıyordu o kadar sadece ismini biliyorum” dedikten sonra kapıyı açtım ve dışarı çıktım.

Aslında söylemeyebilirdim ama içimden söylemek gelmişti.Rahat bir şekilde çıkmak istemiş şirketten çünkü büyük ihtimalle bir daha geri dönmeyecektim.

Arabaya doğru yürürken mügeyi aradım. Okuldan yeni çıkmıştı ve benimde bir kahveye ihtiyacım olduğu belliydi.

 

 

Demirin Ağzından;

 

Eslem tam kapının kolunu çevirip çıkacakken bana doğru döndü.

“ha bu arada akınla da öyle önceden tanışma durumu gibi bir şey yok , havaalanında sadece valizler karışıyordu o kadar sadece ismini biliyorum”. Dedi ve kapıyı açıp gitti.

Ödüm kopuyordu başkası ile tanışıp küçük bir ihtimalimizi bile kaybedeceğiz diye derin bir nefes alıp yüzümü sıvazladım. Sonrada kalkıp camdan dışarıya doğru bakmaya başladım.

Eslemi izlemeye başladım. telefonla konuşarak arabaya doğru bindi ve uzaklaştı.

Bir iki dakika sonra kapı çaldı ve açıldı. Kafamı çevirip baktım gelen kaandı.

“Abi gelirken eslemi gördüm”

Benden onay bekler gibiydi “Evet buradaydı toplantı için gelmişti”.

Kaan gözlerini açarak bana baktı “nasıl yani bugün şu ingiltere için olan toplantıya mı ?”

“Evet, orda çalışıyordu şimdi buraya gelince orayı temsilen katıldı”

“Düşündüğüm şey değildir umarım”

Kaan zeki bir çocuktu ve benim esleme olan sevgimin farkındaydı .

“Abi dürüst olmak gerekirse senin iş biraz zor ya , eslemin abisi ile durum böyleyken sana pek şans vermesi olası gözükmüyor”

“Farkındayım, ama her fırsatta onunla olmak istiyorum Onun yanında olmak istiyorum yanımda olsun istiyorum “ nefes aldım ve devam ettim.

“Biliyorsun, çınarla pek barışma gibi bir durumda söz konusu olmuyor”.

“Hep babam yüzünden biliyorsun dimi , birde çınar abi gerçeği bilse” diyerek kafasını öne eğdi.

Parmağımı kaldırdım “sana bile yeni söyledim biliyorsun başka kimse bilmeyecek bunu”

“Her şeyin bir vakti var önce ondan kurtulmam lazım yoksa rahat bir şekilde davranamam”

Kafasını kaldırdı ve bana baktı “nerde şimdi o bir iz yok mu hala”

“Yok , ama adamlarını bulduk onu bulmamız an meselesi”

“Umarım abi umarım “ Ayağa kalktı “ istediğin bir şey yoksa ben dışarı çıkıyorum”.

Yok anlamında başımı salladım .

Kapıyı açtı “çıkarken bana Akını çağır” dedim oda tamam dedi ve kapıyı kapattı.

 

 

Eslemin ağzından,

 

Cafe de oturmuş mügenin gelmesini bekliyordum. yaklaşık on beş dakika sonra mügeyi bana doğru geliyordu.

Ona sarılmak için ayağa kalktım.

Bana sarılırken konuşmaya başladı “Noldu sana neşeliydin sabah toplantın vardı kötü mü geçti?”

otururken konuşmaya başladım “toplantı gayet güzel geçti yani 1 yıl önce kurulmasına rağmen çok büyük işler yapmışlar ve büyük ihtimalle bizim şirket onlara ortak olmayı kabul edecek”

müge anlamaz bir şekilde “Eee tamam işte ne güzel o zaman sorun ne ?”

“Heh işte gel gelelim o konuya ortakları kimmiş bakalım tahmin et”

“Yani aklıma bir isim geliyor ama sanmıyorum ya”

Kafamı onaylar bir biçimde salladım “heh işe canım tam da aklından geçen kişi”

“Aaa ne güzel eğer iş kabul olursa demirle birlikte mi çalışacaksın”dedi sevinçle

Sonra aklına gelen düşünceyle gözleri büyüdü “Demirle birlikte çalışacaksın” devam etti “pardon bir an abini unuttum öğrenirse bunu pek hoş karşılayacağını sanmıyorum”

“tam üstüne bastın bende öyle düşünüyorum”

“hatta o gün havaalanında valizimin karıştığı çocuk varya”

ee der gibi merakla bana baktı

“Oda o şirketin ortağıymış”

“Ne diyosun? , kızım bir anda nasıl bir yere düştün sen”

sonra toplantıya girmemden itibaren her şeyi mügeye anlattım.Genellik gözleri büyük bir şekilde açılmış dinledi beni

“Yaa o kadar sene geçmesine rağmen hala kıskanıyor seni, var ya sen eğer gitmeseydin ve bu olaylar yaşanmasaydı kim bilir şuan nasıl olacaktınız”.

“Emin ol bunu bende çok merak ediyorum”.

“Eğer onun aşk itirafını o gün orada dinleseydin gidemeyecektin dimi?”

kafamı yukarı aşağı salladım “ gidemezdim ama üstüne üslük bitiremezdim de bir üstüne abim de öğrenseydi kim bilir neler olurdu”

Uzun süre öyle camdan manzarayı izledik.Sonra müge bana dönüp “Ee şimdi ne yapacaksın?”

“Birşey yapmama gerek yok , orada çalışmayacağım eğer istersem abimin yanında çalışırım”. Sonra devam ettim ve ona dönüp “Asıl beni bırak senin son sene nasıl gidiyor”

Omuz silkti “kimse bana fransızca işletmenin bu kadar olacağından bahsetmemişti”

Müge bir üniversite de fransızca işletme okuyordu. İlk sene hazırlıkta kalmıştı hatta bir ara çok zor diye bırakmayı düşünmüştü ama yine de fransızlara olan sevgisinden vazgeçmediği için devam etmişti.

 

“Eee sen kaanla aynı sınıfta değilmisin ya”

Burun kıvırdı “Amann aynı sınıfta olsam ne olur sanki konuşabiliyor muyuz ki”

kaşlarımı çattım “niye be”

“sessiz çünkü eslem sessiz o gün derste yanına oturdum bu hoca bunu demiş diyorum hı hı diyor geçiyor , ee senin sınavın nasıl geçti diyorum eh işte deyip defterine gömülüyor”.

Kahkahayı patlattım “Ama kaan hep öyleydi biz sohbet ederken bile kendi halinde takılırdı”

“yani yaşı geçtikte kelime dağarcığı artar ve daha fazla cümle kurar diye düşünmüştüm”

“onların abi kardeş genetiği aynı sen boşver takma”

“boşver ya ne takıcam onun yanında bir çocuk var adı doğu bizim yan evde oturuyor bir de, arada onunla takılıyor”

İş şimdi anlaşıldı “hee sen ordan oraya diyorsun yani “

eliyle süper işareti yaptı “aynen öyle”

“Ne diyim valla başarılar , gelişmelerden haberdar et “

 

Mügeyle yaklaşık 1 saat sohbet ettikten sonra eve geri döndüm . Bahçeye girip kapıya doğru yöneliyordum ki arkamdan biri Eslem diye bağırdı.

Arkamı döndüğümde ozanı gördüm arabanın içinden bana bağırıyordu. Sonra sağ taraftaki camı biraz daha aşağı indirdiı ve bana gel işareti yapmaya başladı.

Merakla arabaya doğru yanaşmaya başladım. İyice yanaştıktan sonra ne oldu dedim kafamı camdan içeri sokup

Kolundaki saate baktı ve “git üstüne güzel şık bir elbise giyip gel seninle davete gidelim”

Kaşlarımı kaldırdım “ne daveti bu”

“nasıl ne daveti arkadaş şirket bizi davete çağırdı abin açelyayla gidiyor Müge ve erdem birlikte gelecek ee sende benimle gelirsin diye düşündüm”

“Eee beni burada görmeseydin benim nereden haberim olacaktı bu davetten”

“Çünkü müge eve döndüğünü söyledi”

“Hee anladım şimdi, iyi ben 10 dakika hazırlanıp geliyorum o zaman”

Parmağını ikaz eder gibi kaldırdı “on dakika altını çiziyorum ve teyit ediyorum”

Yanaklarımı şişirip “off tamam” deyip koşa koşa eve girdim.

Eve hızlı bir şekilde girip topuklu ayakkabılarımı çıkardım

O sırada annem salondan bana doğru gelmeye başladı “kızım hayırdır ne bu acele?”

“Davete gidicem anne ozan kapıda ve on dakikam var”

Ben merdivenleri hızla çıkarken arkamdan bağırdı.”Bu abinin gideceği davet mi ?”

“Evett” diye bağırıp odanın kapısını kapattım.

Aynada makyajıma ve saçıma baktım çokta kötü değildi ama saçlarıma bir kaç belirgin dalga yapabilirdim hemen masayı ısınması için prize taktım ve elbise seçmek için dolabı açtım.

Yeşil parıltılı bir elbise ve lacivert saten bir elbiseyi gözüme kestirdim aynada kendime bakarken annem içeriye girdi iki elbiseyi anneme doğru çevirip üstüme tuttum.

“yeşil harika yeşil olsun” tamam dedim ve giymeye gittim.

Annem Yatağa doğru oturup konuşmaya başladı “Abin de 1 saat önce eve geldi , sonradan açelya yı alıp gidecek diye hızlı hızlı hazırlandı”.

Elbiseyi üstüme geçirip annemin önüne geçtim. Annem fermuarını çekerken

“Birbirlerine ne kadar çok yakışıyorlar dimi” evet diye onayladım onu ve makyaj aynanın önüne geçip oturdum.

Annemde “sen makyajını tamamla ben saçlarını yaparım” diyerek maşayı yan taraftan aldı.

Göz ucuyla odadaki saate baktım beş dakika geçmişti annem belirgin bukleler yaparken bende makyajımı tazelemeye başladım.

“Bu yaz abinin düğünü olacak sana da birini bulursak seneye de senin düğününü yaparız”

Aynadan anneme baktım “ay anne dur bismillah ben ülkeye yeni döndüm”.

“Olsun olsun artık döndün sonuçta”

Makyajımı bitirdikten sonra aynada kendime baktım “çok güzel oldun” dedi annem ona öpücük atıp “ee ne de olsa sizden gelmiş bu güzellik binnur hanım”

Pencereye doğru ilerledim ve kafamı aşağıya sarkıttım ozan arabanın önüne yaslanmış telefonda oynuyordu.

“Bak hazırlandım şimdi iniyorum”

Bağırma sesini duyunca bana doğru döndü “hala burda değilsin” ama iki dakika istiyorum işim var tuvalete girmem oraya gidene kadar patlardım çünkü

 

Bütün işlerimi hallettikten sonra aşağıya indim.Ozan ona doğru geldiğimi fark ettiğinde bana bir bakış attı.Ve ıslık çaldı “gerçekten kısa sürede baya iyi iş çıkarmışsın maşallah”

Teşekkür edip arabaya oturdum yanıma oturduktan sonra bana döndü

“kız bir yerine nazar boncuğu taksaydın bak onlarda ki göz göz değil he”

“Amann batıl inanç onlar inanma şöyle şeylere”

“sus sen anlamazsın gözü olanın gözü gö-” sonra döndü ve bana baktı “amann canım bir yerine girsin işte”diyerek arabayı çalıştırmaya başladı.

 

Davet salonuna girdiğimizde hayranlıkla etrafı izlemeye başladım.Salonda yeşil , beyaz çiçeklerle süslenmiş masa ve sandalyeler aynı zamanda onlara bütün asilliğiyle eşlik eden altın sarısı rengi süslemeler ve salonun ortasında büyük görkemli bir avize büyük ihtimalle pırlantalıydı.Bir tanesi kafama düşse ne olurdu acaba gerçi taş düşmesinden iyidir. Yada herkes ortadayken avize düşerse aman allah korusun.

   

Ben böyle hayallere dalıp giderken ozan kolumu dürttü.”Kız yine nerelere daldın öyle”

Sonra bana bir yeri işaret etti.”Bak abinler orada bize işaret yapıyorlar”.O tarafa doğru yürümeye başlamıştım bile.

 

Biz masaya yaklaşırken masadakiler ayağa kalktı.”Eslem yakıyorsun bebeğim ortalığı bu ne güzellik” açelyayı baştan aşağı bir süzüp “asıl senin bu güzelliğin ne peri kızı gibi olmuşsun” elimle gösterdim “bu başındaki çiçekli taca da bayıldım”.

“Ben yaptım birtanem , sana da bir tane yaparım” diyerek öpücük attı.

Abim bize doğru “Yani bu güzelliğinizi biraz gizlemeye çalışın önümdeki gelecek planında mapuslara düşmek gibi bir planım yok”.

Ozan yerine otururken “ben sana temiz don atlet getiririm merak etme” deyip göz kırptı abime bizde gülerek yerimize oturduk.

Açelya abimin yanına ben açelyanın yanına oturdum .Açelya kulağıma doğru eğilip “iş görüşmen nasıl geçti diye sordu bende eh işte sonra anlatırım diyerek geçiştirdim.

Bir zaman sonra müge ve erdem de gelmişti. Mügeye sarılıp hemen yanıma oturttum.Bu bunun nesi ,bu ne giymiş böyle , aa bu sevgilisinden ayrılmış mı , oha bunlar ne ara sevgili oldu derken uzun bir dedikodu seansı geçirip davetteki konuşmacının sahneye konuşmaya başlamasıyla ona döndük.

Davet bizim ve birçok firmanın reklam şirketi olan bir firmanın yirminci yılı üzerine düzenlediği bir davetti .

Patronun kuruluşu hakkında anlattığı hikayeden sonra sıra yılın çalışanları faslına gelmişti.

bir yandan sahneye çıkanı teker teker alkışlarken bir yanda da gelenlere ve etrafa bakıyordum.Sonra elime telefonu alıp biraz onda gezmeye başladım.O sırada üst ekranıma düşen mesajla elim ayağıma dolandı.

Demir: Birileri sıkıldı sanırım.

Demir:yoksa beni mi arıyorsun ?

Şimdi eğer etrafıma bakarsam gerçekten onu aradığımı düşünürdü. O yüzden bakmadan direkt yazdım.

Eslem:Seni aradığımı düşündüren ne ? ben sıkıldım etrafta öyle tanıdık var mı diye bakıyordum.

Demir:Eğer öyleyse haberin olsun senin saat iki yönünde oturuyorum.

Saat ikimi kafamı kaldırıp hemen o yöne doğru baktım.O zaten bana bakıyordu göz göze geldim.Allah kahretsin kızım niye öyle hemen bakıyorsun.Kafamı telefonuma çevirip cevap yazdım.

Eslem: İyi oturmalar o zaman.

Demir :Yani iyi sayılır manzaram güzel ama biraz uzak idare ediyorum.

Yazmak için aklımdan çok şey geçmişti ama tam yazacakken ona baktım sonra silip telefonu kapattım ve çantama koydum.Kafamı fazlasıyla meşgul ediyordu bu son günlerde.Geri dönmek iyi bir fikir miydi bunu sorgulatyordu bana.

 

Bir saat sonra herkes salonu terk etmeye başlamıştı. Bizde kalkmaya karar vermiştik.

Bende ozana döndüm “Ee ben o zaman abimlerle gideyim,boşuna hiç yorulma” ozan dediğim öneriyle kafasını sallayarak onayladı.Bende abimlerin peşinden arabaya doğru yürümeye başladım.

Arabada giderken sessizlik hakimdi abim zaten pek konuşmazdı ama açelya da bende pek konuşmuyorduk. Abim hem sağ tarafına hemde aynadan bana baktı “Ee muhabbetiniz de baya sardı ya , noldu yoruldunuz mu siz?”

Hemen konuşmaya başladım “hem de fazlasıyla diyebilirim zaten erken kalkmıştım ama normalde bu kadar tempoya alışkın değilim, burada olunca gün daha yavaş ve dolu geçiyor sanki , bide acıktım umarım annem evde bize birşeyler ayırmıştır.

Açelya abime dönerek “ valla hayatım al benden de o kadar yani bugün zaten bahsedeyim yine baya kalabalıktı, yeni eleman almam lazım galiba artık daha fazla yoruluyorum sanki”

“Alırız hayatım , ondan kolay ne var yeter ki sen yorulma “.

 

Abimle evden içeri girdiğimizde sessiz bir şekilde hareket ediyorduk abim sessizce bana döndü. “”Şhh hepsi yatmış” annem mutfaktan fırladı tabi abim bunu göremediği için korktu ve kalbini tutup konuşmaya başladı. “Anne bir an meleği gördüm sandım.”

Annem abimin kolunu okşarken “tavuk pilav var mutfakta açsanız yiyin öyle yatın”

Abim bana ben abime baktık ve aynı anda tavuk pilav toplantısı deyip sakin bir şekilde mutfağa girdik.

Abimle ben küçüklükten beri yemeklere aşık insanlar olduğumuz için (bunda anneminde büyük katkısı var tabi çünkü kendisi çok güzel yemek yapıyor) Geceleri bazen hem toplantı niyetine hem de bazen sırf yemek yemek bahanesiyle oturur toplantı yapardık toplantının adı da o günki yemeğe bağlı olurdu genelde .

“Sen tabaklara doldur ben de ayran var mı bakim” diyerek buzdolabına yöneldi abim.

Bende onun dediği gibi tabakları masaya koydum abimde ayran dolu bardakları getirdi ve yemeğe başladık.

“Ee anlat bakalım senin bu düşünceli halin ne bugün”

Omuz silktim “yoo aslında bir şey olmadı yoruldum galiba”

“Dalga mı geçiyorsun benimle kızım ben seni küçüklüğümden beri tanırım bir şey var belli”aklına gelen düşünceyle devam etti “ İş görüşmesi mi kötü geçti yoksa he”

Ağzımda lokmayla konuşmaya başladım “no oş görosoymoş orkadaş horkos oynosono soroyor”dedim.

Abim he diyerek gülmeye başladı “anladığım tek şey sanırım kızıyorsun” ve kahkahaya devam etti.

Ağzımdaki lokmayı bitirip sabah gidişimden itibaren anlatmaya başladım.Ve sonra şirketin iyi olduğunu yaptıkları sunuma kadar.

Abim “vayy kuran kişi baya iyiymiş desene” sonra “ee şirketin ismi ne?”

İşte sorunda bu “Şirketin ismi bella bliss”

Abim söylediğim isimle hafızasını zorluyor gibi gözüküyordu.”ben bunu bi yerden duydum ama”

derin bir nefes aldım ve “Demirin şirketiymiş abi bende gidince öğrendim”

dediğim cümleyle abimin suratını anlayamadığım bir donuluk kapladı.Sanki kar topu oynarken bir anda yüzünüze atılmış ve o acı ve şaşkınlıkla donup kalmışsınız gibi

 

Sandalyeden kalkıp tabak ve bardakları topladım. ve konuşmaya devam ettim “yani anlayacağın o ki ben senin yanında çalışmaya başlayacağım. Ben bulaşıkları falan yerleştirdikten sonra abime döndüm düşünceli hali devam ediyordu. Onu özlediğinin farkındaydım.Ama elimden birşey gelmiyordu Gidip ona kocaman sarıldım ve iyi geceler diyerek yanından ayrıldım.

 

Bölüm sonu 🧚🏻‍♀️💕🥳

Güncelleme ❗️ @zambakkokusu1 instagramda sizinle birlikte oraya da beklerim🥰

 

Loading...
0%