Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7.Bölüm

@zambakkokusu1

Merhaba pıtırcıklar 💕

Nasılsınız , ne yapıyorsunuz ?🥰

7.bölümle karşınızdayım ✨️

Umarım keyifle okursunuz bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum 💖

 

7.Bölüm

 

Dün dağ evinden döndüğümüzden beri her şey sakin geçmişti.Bende hafta sonu kalan vaktimi annem ve arkadaşlarıyla dedikodu yapmaya , geri kalan vaktimi de babamla tavla oynamaya harcamıştım.

 

Bugün ise sabah erkenden uyanmıştım.Ve sıcak bir duş alıp işe gitmeye hazırlanıyordum.Makyajımı bitirmiş küpemi takarken odamın kapısının çalmasıyla “gel” diye cevap verdim.

Büyük bir gülümsemeyle içeriye giren annem , önce bana baktı ve sonra da konuşmaya başladı. “Esma teyzenin kızı var ya” demek ki sabah sabah dedikodu için buradaydı.

“Eee “ diye devamını bekledim.Odamın köşesinde ki koltuğa oturup konuşmaya devam etti.

“Nişanlısı tarafından dolandırılmış” .

Gözlerini büyük büyük açmış bana bakıyordu. “Ne diyorsun onun nişanlısı zaten zengin değil miydi ?”.

“Nasıl zengin olduğu ortaya çıktı işte” hee şimdi anladım.

“Denizin kenarında yürürken biri seni teknesine çağırırsa sakın binme tamam mı”

“O niye” diye sordum dönüp

“Çünkü onlar öyle tanışmıştı.”

“Ay anne allah aşkına ya bende bir şey sandım.”

“Ben uyarımı yapayımda sonrası sana kalmış” dedi ellerini havaya kaldırarak. Ve devam etti “Eee var mı senin cebinde birileri?”

cebimi anneme göstererek “bak yok” dedim.

Cık cıklayıp konuştu “kızım sende işve cilve yok ki , dün gelen gülce teyzenin oğlu sana benim galerim var bir gün uğra sana hem kahve ısmarlayayım hem de arabaları gösterim diyor ; sen ise çocuğa ben bu istanbul trafiğinde yeterince araba görüyorum diyorsun”.

Bıkmış bir vaziyetle anneme söylendim “ne diyim anne arabaları çok mu görmek istiyorum sanki”

Annem öne doğru gelip elini kaldırdı. “Benim saf kızım çocuğun arabaları bahane , o kendisini sana kendi doğal ortamında gösterecek.”

Elimdeki çantayı doldururken “Doğal ortam ne anne bu çocuk maymun mu ?”

Sen iflah olmazsın diye bir bakış attı.

“Sabah sabah bunları konuşmak için mi geldin anne ?”

“Ne yapayım babanı iki dakika uyanık görünce ona anlatıyordum . Ama arkasını dönüp tekrar uyudu beni dinlemedi bende üstten tıkırtılar duyunca senin kalktığını anladım da gelip seninle konuşayım dedim.”

“Kahvaltıda anlatırsın” deyip etrafımda bir tur attım. “Nasıl olmuşum”.

Ayağa kalktı ve “harika görünüyorsun her zamanki gibi” dedi.

Kollarımı açıp anneme kocaman sarıldım.Sonra da elime çantamı alıp “ben çıkıyorum” diyerek odanın kapısına yürüdüm. Annem de peşimden geliyordu.

”Hadi hayırlı işler kuzum”

“Sağol annecim” deyip evden dışarıya çıktım ve şirketin yolunu tuttum.

 

Şirketin otoparkında arabamı park edip çantamı elime alırken bir adamın bağırma seslerini duymaya başladım. Arabadan sessizce inip sesin geldiği yöne doğru yürüdüm. Adam görüş açıma girdiğinde telefonda konuştuğunu gördüm.Dikkat kesilip söylediklerini anlamaya çalıştım.

“hayır anlaşmayı daha kabul etmedi , en son belgeyi onun odasına götürürken gördüm ama daha ses seda yok”

Şimdi kimden bahsediyordu demirden mi yoksa akından mı ?

“belge muhtemelen hala odasında”

Hangi belgeydi acaba bu ve bu belgede ki anlaşma neden bu kadar önemliydi. Karşısında ki adama ne dediyse eğer “tamam o belgeyi almaya çalışacağım” deyip hızlı bir şekilde otoparktan çıkmıştı.

Ben de gittiğinden emin olduktan sonra yavaş yavaş şirkete doğru çıkmaya başlamıştım.Belki de bizim şirketten bile değildi.

 

Asansörden inip odama doğru yürürken demirin asistanı karşıma çıktı. “Eslem hanım hoşgeldiniz”

“Hoşbulduk” dedim küçük bir gülümsemeyle

“Eğer müsaitseniz bir kaç kişi asistanlık görüşmesi için geldiler.” Eliyle sağ tarafı gösterince koltukta oturan dört beş kişiye baktım.Doğru bir asistana ihtiyacım vardı. “Tabiki müsaitim sırayla gelsinler” diyerek odama girdim.

Koltuğa oturduğumda kapı çaldı “gel” diyerek cevap verdim.

İçeri giren kız sarışın kahverengi gözlü benim boylarımdaydı.

Heyecanını fark ettiğim için konuşmayı önce ben başlattım “Merhaba”

“Merhaba” diyerek cevap verdi.

Ona koltuğu gösterip oturmasını bekledim.Elinde ki cv'sini verdikten sonra yerine oturdu.”Bana biraz kendinden bahset” dedikten sonra elin deki cv yi incelemeye başladım.

Helin demir istanbulda okuyordu ingilizce ve almancası vardı ve bu ilk iş tecrübesiydi.

Bir nevi cv dekileri anlattıktan sonra bende soru sormaya başladım.

“Peki hala okuyor musun?”

Başıyla onayladı “evet son sınıfım”

“peki okulundan fırsat bulabilecek misin?” diye sorduğumda “öyle umuyorum” diye yanıtladı.

Bir kaç soru daha sorduktan sonra bende onun sorularını yanıtlamış ve değerlendireceğimi söyledikten sonra onu göndermiştim.

Ondan sonra gelen kız biraz daha kendini beğenmiş gözüküyordu işten daha çok şirketin adı ve bünyesindeki çalışanlar (namı değer burada ki erkekler) daha çok ilgisini çekmiş gözüküyordu.

Üçüncü gelen kişi ise erkekti. Adı gediz di ve aslında bu pozisyon için bütün özellikleri karşılıyordu. Öğrenim görmesi iş tecrübesi ve bildiği diller konusunda daha çok işime yarardı.

Son gelen kişinin adı ise elifti ve bence bu pozisyon için fazla iyiydi. yani asistanlık yerine bu cv ile onu şirkette başka bir pozisyona koyarsak daha iyi olabilir diye düşünmüştüm.

Bütün gelen kişileri gözden geçireceğimi söyleyip onlara gün sonunda işi alıp almadıkları ile ilgili mesaj gideceğini söyledikten sonra işlerime odaklanmaya başlamıştım.

 

Bir zaman sonra odadaki telefonumun çalmasıyla demirin asistanıyla konuşmuş ve yapılan parfüm çalışmalarını incelemek için aşağı atölyeye çağırılmıştım. Atölyeden içeri girdiğimde demirin de orada olduğunu gördüm.

Benim geldiğimi fark ettiğinde elindeki parfümü alıp bana doğru uzattı “birlikte ürettiğiniz fikirler baya işe yaramış.”

Bana uzattığı parfümü alıp kokladım. Gerçekten harika bir kokuydu.Tarçın, amber , meşe ve fındık notalarıyla sonbaharın doğasını ve ormanın mistik atmosferini fazlasıyla yansıtıyordu.

Parfüm resmen sonbahar mevsimi gibiydi.

“Gerçekten çok güzel olmuş” dedim.

Demir gülümseyerek konuştu. “Sadece bu parfümle bile sonbahara damga vurabiliriz.”

“Ne kadar sürede ilerleyebiliriz” diye sordu yanımızdaki çalışana

Çalışan bize bakıp “Bir haftaya daha çok ilerlemiş oluruz ama iki haftaya tam anlamıyla hazırız dediğinde” demir bana döndü “o zaman lansman için çalışmalara başlayabiliriz.”

demirin asistanı da onu onayladığında “mevcut yerleri size araştırıp atıyorum o zaman dedi.”

Demir ensesini kaşıyarak konuştu “aslında sen sadece adres ve isimlerini at biz bugün eslem hanımla bakmaya gidebiliriz.” sonra bana döndü “tabi senin içinde uygunsa”

Elimde ki parfüm şişesini bırakarak “uygunum sıkıntı yok” dedim.

“gidelim o halde” deyip kapıya doğru yön verdi.Önünden yürümeye başladım.Atölyeden yukarı çıktığımızda demire seslendim “Odamdan çantamı alıp geliyorum” dedim.

“Kapıda bekliyorum” diyerek çıkışa yöneldi.

Bir iki dakika sonra çantamı alıp arabanın yanına varmıştım.Arabaya bindiğimde elimle eteğimi düzelttim.Ben eteğimi düzeltirken demir konuşmaya başladı.

“Havalar da iyice soğumaya başladı.”

Ona bir bakış atıp kemerimi taktım. “yani böyle üşürsün” dedi eteğimi göstererek.

Tek kaşımı havaya kaldırdım ve gözlerimi kıstım. “Kışında ona göre kalın etekler çıkıyor dert etme.”

“Bir onlar eksik zaten” diyerek arabayı çalıştırdı.

Kıskançlık konusunda abim demir ve erdem yarışırdı.Hatta müge ve ben lise mezuniyetinde elbise giydik ve parti havuz başında diye bize abim ve erdem eşlik etmişti.Bunlarla ilgili çok anımız olsada hiçbir şekilde giymekten vazgeçmezdik biz kızlar olarak.

Yolda giderken demirin telefonuna mesaj gelmişti.Göz ucuyla baktığımda asistanından olduğunu anladım.gideceğimiz yerlerin konumunu atıyordu. Demir telefonun şifresini girip bana uzattı. “Kaç mekanın konumu var bir baksana”

Elime alıp mesajlar kısmına girdim. Sohbetler kısmında fazla kişi yoktu genellikle de tanıdığım kişiler vardı.

Hemen asistanı ilayda’nın olduğu sohbete girdim iki mekanın konumu atılmış ve sadece ikisinin müsait olduğu yazılmıştı.

“Müsait olan iki mekan varmış” diye konuştum. Demire dönüp birinci mekanın tarifini yaptım.

Sonra da hemen asistanın profiline baktım. kocası ve oğlu ile fotoğrafı vardı güzel bir ailesi vardı. Kadın da çok güzeldi yani bekar olsaydı bir ihtimal kıskanabilirdim.

Telefonu kapatıp yerine koyacaktım ki bir mail geldi. Gelen mail görkem diye bir adamdandı ve mailde takip ediyorum şimdi lokantada bir kadınla yemek yiyor yazıyordu.

Maili telefonu kapatıp üstten okuduğum için telefonu kapatıp hemen yerine koydum ve yolu izlemeye başladım.

On beş dakika sonra birinci mekan yerine ulaşmıştık. “Evet tarif edilen konum burası” deyip arabadan indi demir.

Etrafa göz gezdirip bende indim ve girişte bir kadın ve adam bizi karşıladı.

“Merhaba hoşgeldiniz; demir bey ve eslem hanım değil mi?” diyerek onay bekledi adam.

“Evet biziz” dedi demir ve adamın uzattığı eli tuttu.

“Buyurun hiç vakit kaybetmeden mekanı gezdirelim” diyerek gülümsedi kadın. bende ona gülümseyerek peşinden gitmeye başladım.

 

Lansman için seçilen mekân bir bahçeydi; doğanın içinde, huzur veren bir atmosferle davetlileri karşılayacak şekilde özenle hazırlanmış gibiydi. Büyük beyaz bir kapıdan içeri girip mekanı iyice incelemeye başladım.

 

Geniş beyaz kapılardan geçildiğinde, misafirleri yemyeşil çimenlerin ve rengarenk çiçeklerle çevrelenmiş bir patikanın üzerinde yürümeye başlıyorduk. Bahçenin her yanından yükselen kuş sesleri, hafif bir esintiyle birlikte havada dolanan çiçek kokularına karışıyordu.

Bahçenin ortasında da bir sahne ve yanında müzik için bir yer bile bulunuyordu.Sahne, zarif bir biçimde dekore edilmiş; arka planda beyaz çiçeklerden yapılmış büyük bir duvar yer alıyordu. Çiçeklerin arasında gizlenen ince ışıklar özellikle akşama doğru çok daha güzel gözükebilirdi. Gerçekten aradığımız mekanı daha ilk yerden bulduğumuza inanıyordum.

 

Bahçenin bir köşesinde, uzun beyaz örtülerle süslenmiş ikram masaları bile özenle hazırlanmıştı.Görevli kadın bizi o tarafa doğru yönlendirdi. Demirde benimle birlikte masaya doğru yürüyordu.Masaya yaklaştığımızda üstünde yemek ve mekan hakkında birkaç broşür vardı.

elime aldığım bir broşürde “Doğa ile iç içe, zarif ama sıcak bir atmosferin hâkim olduğu bu bahçe” yazıyordu ve kesinlikle öyleydi.

“Biz sizi biraz yalnız bırakalım” diyerek yanımızdan ayrıldılar.Ben broşürlerden yemek seçmeye bile başlamıştım.

“Nasıl buldun mekanı” diye sordu demir.

Büyülenmiş gözlerimle ona doğru döndüm “muhteşem”

Arkamı tekrar mekana döndüm ve sahneye yürürken konuştum. “yani aradığımız bütün nitelikler burada ve mekan hayal dünyasından fırlamış gibi” deyip etrafımda dönmeye başladım.bitirdiğimde ona doğru döndüm.Masaya yaslanmış beni izliyordu.

“Başka bir yere bakmamıza gerek var mı ?”

Bana doğru yürümeye başladı. “Ya buradan daha iyi bir yer çıkarsa karşımıza”

Bir elimi belime bir elimi çeneme koyup düşünmeye başladım. Demir de ellerini cebine koyup başını yan tarafa eğdi , benim baktığım tarafa doğru bakıyordu.

Kafamı olamaz anlamında salladım ve başımı aynı biçimde eğip alttan yukarı ona baktım. Olabilir miydi? . “pek umudum yok ama şimdi olamaz da diyemiyorum diğer yere de bir bakalım.”

Gülümseyerek beni izliyordu. “kararsızken daha da tatlı oluyorsun.”

Evet iltifat aldığıma göre yanaklarım beni umursamadan kızarmaya başlıyordu. Hemen dikkatimi başka bir şeye çekmeliydim ama ben şuan dikkatimi yakınımda ki demirden başka bir yere çekemiyordum.

Ta ki o sese kadar

“vırak vırak” ses gelince hemen sol tarafımda yere döndüm.Kurbağayı gördüğümde yere eğilip elime aldım. “Senin burada ne işin var minik ” tekrar konuştu “vırak vırak.”

“Küçük müsün sen” diye parmağımla onu sevmeye devam ettim.

Demir de yanıma eğildi. “gördüğün gibi avucun kadar” ona bir bakış attım ve kurbağayı sevmeye devam ettim.

“Seni öpersem prense dönüşür müsün acaba he”

Yanında taş gibi çocuk varken sen elindeki kurbağaya mı öpücük teklif ediyorsun. Bu kim be he iç sesim iç sesim

Demir kaşlarını çatıp konuştu “sen kurbağaya mı yürüyorsun , belki de onun bir prensesi var olamaz mı”

“Hiç böyle düşünmemiştim, senin ailen varmı küçük kurbağa, he nerde senin ailen?” “vırak vırak” diye tekrar öttü.

Sonra elimden yere bıraktım “hadi git ailenin yanına” ilk önce bize baktı sonra da arkasını dönüp zıplayarak bizden uzaklaştı.

Demir bana baktı ve konuşmaya başladı. “eğer biz burada lansman yaparsak bu arkadaşlarını toplayıp, bize saldırmaya kalkmaz dimi?”

Şaka mı yapıyordu yoksa ciddi miydi. Gayet ciddi bir şekilde benden cevap beklemeye devam ediyordu.

Durdum ve gözlerimi kısıp konuştum. “Sen ozanla fazla mı takılıyorsun?”

Oda gözlerini kısıp cevap verdi “sayılır , sen gidince bana sardı o yüzden olabilir.”

Anlayışla başımı salladım. Ozanla fazla takılmanın zararlarından biri bir zaman sonra gerçekleşmeyecek şeylerin bile mantıklı gelmesiyle sonuçlanır.

Mekan görevlilerinin geldiğini fark edince ayağa kalktık.

“Nasıl buldunuz umarım beğenmişsinizdir mekanı”.

“Birbirimize bakıp cevap verdik gerçekten çok güzel”

Kapıya doğru yürürken konuşmaya devam ettim. “Yani size şöyle söyleyeyim benim şuanlık favorim burası eğer şuan evlenseydim bu mekanı seçerdim” dediğimde arkamdan demirin iç çektiğini duydum

Görevli kız gülümsedi “emin olun yine de mekan sizin güzelliğinizin gerisinde kalırdı.”

“Teşekkür ederim o sizin gözlerinizin güzelliği” dedim ve arabaya doğru ilerledim

Demir arabaya bindikten sonra konuşmaya başladı. “Evett sıra diğer mekanda” parmağını kaldırıp devam etti “yalnız ilk mekan beğenildi diye ikinci mekana önyargı bulundurmayalım lütfen.”

“Ona söz veremem” deyip şirin bir şekilde gülümsedim.

Araba büyük saray gibi bir binanın önünde durmuştu. “burası mı?” diye sordum demire dönüp

Kafasıyla sallayarak onayladı ve inmek için kapıyı açtı.Bende arabadan inip mekana doğru yürüdüm. Tarihi eser gibi bir binaydı resmen

Kapıda yine bir görevli bizi karşılamıştı.Ve bizi içeriye yönlendirip mekan sahibininde az sonra yanımızda olacağını söylemişti.

Seçilen mekân bu kez kapalı bir mekandı . Daha ilk adımlarımda etkisi altına alacak incelikte tasarlanmıştı. Geniş bir avluya açılan devasa kapılar. Kapıdan içeri girdiğimizde bizi karşılıyordu .Yüksek tavanlı, aydınlık bir lobi cam duvarlardan süzülen doğal ışık ve zarif bir şekilde yerleştirilmiş modern aydınlatmalar karşıladı. Zemin, parıl parıl parlayan mermerle kaplıydı.Yürürken tıkır tıkır sesler sesler çıkıyordu.Gözlerimi yerden kaldırıp incelemeye başladım.

Etraf, sade ama zarif bir dekorasyonla donatılmıştı; altın ve siyahın birbirine karıştığı ince çizgiler, mekâna sofistike bir hava katıyordu. Oturma alanları ise adeta bir salonun rahatlığını aratmayacak yumuşak koltuklarla düzenlenmişti, böylece davetliler rahatça oturup sunumları izleyebilir, aynı zamanda sohbetlerine devam edebilirdi.

Duvarları süsleyen sanat eserleri ve görseller, lansmanın ana temasına uygun şekilde seçilmiş gibiydi. Adeta bir müze bir tarihi eserden fırlamıştı.

“Demir!” diye bir ses yükseldi kapı tarafından kafamı çevirdiğimde bir kızın demire doğru yürüdüğünü gördüm. Ne yürümesi kızım adeta koşuyor bu kız hızlı hızlı dedi içimdeki ses

Demir “Aslı senin burada ne işin var” dediğinde kız konuşmaya başladı “ee bu mekan benim mekanım, görevli müşteriler geldi deyince bende salona indim. “Ve seni gördüm iyi ki bugün burdaymışım.”

Aman olmasa ne kaybedecekti kim bilir.Onların yanına doğru yürüdüm.Benimde burada olduğumu fark etmiş olacak ki bana bakmaya başladı. Bana baktığını fark eden demirde “tanıştırayım eslem” sonra bana baktı “eslem liseden arkadaşım aslı” o sırada aslı da elini uzatmıştı. Ne yalan yok tutmak istemiyordum ama nezaketimden ödün vermeyecektim.Elimi uzattım ve yalandan bir gülümsemeyle “memnun oldum” dedim.

“bende memnun oldum”. eliyle mekanı gösterdi. “Ee lansman için bakmaya gelmişsiniz ortak mısınız siz?”.

Demir benden önce davrandı. “Hem çocukluk arkadaşıyız hem de ortağız diyelim.”

“Aa ne güzel sevindim sizin adınıza” hiç sevinmiş gibi gözükmüyordu.

Telefonunun çalmasıyla demire dönüp konuştu “siz mekana biraz daha bakın ben telefona cevap verip geliyorum.” ve yanımızdan ayrıldı.

Mekanda bakacak bir şey kalmamıştı.Şimdi gözüme şık gelen bütün herşey kötü gelmeye başlamıştı. yüzümü buruşturmuş bir şekilde etrafa bakıyordum.

“Ne o beğenmedin galiba mekanı” diye sordu demir.

Yüzünden keyifli olduğu açık bir şekilde belliydi. “Beğenmedim ya etrafta biraz sevimsiz duygular hissediyorum.”

Yüzüme daha çok yaklaştı. “Bu sevimsiz duyguların içinde birazcıkta kıskançlık olabilir mi?”

“sanmıyorum” diyerek kapıya doğru yürüdüm.

Yürürken bir anda durup arkamı döndüm. “Bu arada aslı hanıma söylersin artık burayı pek yapacağımız lansman için uygun bulmadığımızı” dedim. Tek kaşını kaldırmış gülerek hala beni izlemeye devam ediyordu.

Onu arkamda bırakıp arabaya doğru yürümeye devam ettim.

Arabaya geçince oturup elime telefonumu aldım bu aslı kesin benim hatırladığım aslıydı.Lisede ilk önce abimle birlikte olmaya çalışmış ama abimden yüz bulamayınca o gruptan yani demir ve erdeme yürümeye çalışmış peki ben bunları nereden biliyordum tabiki ozandan.

Telefonda aslıyı araştırdığımda tabiki yanılmamıştım bu kız oydu. Bir de yapmacık yapmacık beni tanımıyormuş gibi yapıyor.Neyse kafamı hiç onunla meşgul edemezdim.

Kız o değil adam içeride kaldı bari onu da alsaydın dedi içimdeki ses, gerçekten demir neden hala gelmemişti.

Ben gözlerimi mekanın kapısına dikmiş beklerken on dakika sonra demir dışarıya çıkmıştı. Hem arabaya doğru yaklaşıyor hem de ciddi durmaya çalışıyordu.

Arabaya binip kemerini taktığında sordum “ne oldu içeride komik bir şey mi oldu?”

Demir arabayı çalıştırıp geri geri çıkmaya başladı. “yoo bir şey olmadı mekanın uygun olmadığını söyledim , aslı da anlayışla karşıladı.”

Anlayışla karşılamışmış sen ne dersen her şeyi karşılayacak dibi duruyordu zaten.

“Anladım” dedim başımı sallayarak.

Arabayı sürerken bana döndü “O zaman şirkete dönüyoruz.”

“Aynen dönelim benim işim var zaten” dedim dışarıya bakarak

“Sana bugün iş görüşmesi için geleceklerdi görüştün mü?”

Söyledikten sonra aklıma geldi şirkete döndüğümde onlardan birini seçip yarın işe başlamasını isteyecektim.

“Evet görüştüm aralarından birini seçeceğim” dedim.

 

Şirkete girdiğimizde demirin telefonunun çalmasıyla ona el sallayıp odama geçtim.

İmzalanılanılcak dosyaları imzaladıktan sonra cv den gedizi aramış işe alındığının bilgisini vermiştim.

Şimdi bir diğer işim ise görkemin kim olduğu ve kimin hakkında demire bilgi verdiğiydi. Ve en iyi araştırmayı yapması için abime yazacaktım. Geri kalan bütün işlerimi de bitirince çıkmak için hazırlandım.

Odadan çıktığımda demirin kapının önünde bir adamı geçirdiğini gördüm.Beni çıkarken görünce ikisi de bana döndü.

Demir “Tanıştırayım şirketimizin ortağı eslem” diye tanıtınca mecburen yanlarına ilerledim “Merhaba” dediğimde demire dönüp adamı tanıtmasını bekledim ama adam ondan önce davranıp elimi tuttu ve “merhaba ben koray demirin arkadaşı sayılırım” dedi.

Bende uzattığı elini tutup “Memnun oldum” diye ekledim.

Sonra koray saatine bakıp “Sizinle de oturup sohbet etmek isterdim ama yetişmem gereken bir yer var kusura bakmayın” dedi ve bize veda edip yanımızdan uzaklaştı.

“Senin de ne çok arkadaşın varmış bugün her yerde karşımıza çıktılar” dediğimde dudakları yukarı kıvrıldı.

“Korayla şirket vasıtasıyla tanışmıştım iyi çocuk birlikte iyi işler yapıyoruz”.

“anladım”.

“Çıkıyor musun?” diye sordu.

“Evet işlerim bitti , sen çıkmıyor musun?” diye sordum.

“Benim de bir kaç işim var bitirince çıkacağım” deyince “Yarın görüşürüz” dedim ve onu kapının önünde bıraktım.

Arabama doğru ilerlerken korayı gördüm arkası dönük bir adamla konuşuyordu.Bende arabama ilerleyip bindim ve yanlarından geçerken koray beni farkettiğinde başıyla selamladı.Sonra konuştuğu adama baktım. Net bir şekilde hatırlamıştım.Bu adam sabah otoparkta bağıran adamdı.

 

Bölüm sonu 🧚🏻‍♀️✨️

Biraz ortalığı karıştırmanın vakti geldi diye düşünüyorum kdndjdm

Siz ne dersiniz ?

Kitap nasıl ilerliyor ?

Cevaplarını beklerimm🧚🏻‍♀️🩷

 

Loading...
0%