8. Bölüm

8. Bölüm

Ceren Baş
zambakkokusu1

 

Merhaba pıtırcıklar sekizinci bölüm zamanıı 🧚🏻‍♀️💕

Umarım keyifleriniz yerindedir ve güzle bir gün geçiriyorsunuzdur 🥰

Bölüm hakkında yorumlarınızı ve oylarınızı bekliyorum. 💕Lütfen azıcık yorum yapın arkadaşlar kldmdkkddm

Keyifli okumalar 🧚🏻‍♀️✨️

 

​​​​​​

8.Bölüm

 

Arabamı evin önüne park ettiğimde kafamı direksiyona yaslayıp durdum.

Gelene kadar o adamı ve korayı düşünmüştüm. Kafamda dönen bir sürü soru vardı.bu adam korayın adamı mıydı yoksa bahsettiği kişi mi koraydı ya da ikisi bir olup demire mi kötülük yapma peşindeydi hiçbir fikrim yoktu.Ben böyle kafamı direksiyona yaslanmış düşünürken biri camı tıklattı.

 

Kafamı kaldırdığımda abimi gördüm. Camı aç işareti yaptı ama ben yan koltuktaki çantamı alıp kapıyı açtım.

“Ne o çok mu yoruldun ?”

Acaba abime görkem olayından sonra bunları da anlatsamıydım.

Kafamı kaşıyarak cevap verdim. “Yani tam olarak öyle değil de biraz karışık kafam abi ya bugün bir şeyler duydum.”

Abim dikkat kesilmiş bir şekilde bana baktı “ne gibi şeyler”

“Anlatırım eve geçince”

Abim eve baktıktan sonra kolundaki saate baktı ve elimden tutup “O zaman anlatmak için iyi bir mekan bulalım” diyerek beni arabasına doğru götürmeye başladı.İtiraz etmeden arabasına bindim.

Abim kemerini taktıktan sonra bana döndü “ee ne yiyelim”

“Aslında mantı mı yesek” şimdi bir anda aklıma mantı düşmüştü. Abim kafasını sallayarak konuştu. “güzel bugün de mantı toplantısı yapalım.”

 

Arabayı çalıştırırken rahat bir tavırla müziği açtı, sakin bir melodinin dolduğu arabada ilerlemeye başladık.

ne zaman kafamda bir karışıklık varsa, abim hep bir şekilde beni sakinleştirmeyi başarırdı. Yol boyunca çalan müziğe odaklanmaya çalıştım, ama kafam karışıktı. Koray ve o adam neyin peşindeydiler, gerçekten Demir'e bir şey mi yapmaya çalışıyorlardı? Bu sorular beynimde dönüp dururken abim ansızın konuştu;

"Biraz durul, kafanı toparla. Bak, mantıyı söyleyip oturduğumuzda anlatırsın bana hepsini," dedi, sanki zihnimdeki fırtınayı fark etmiş gibi.

Birkaç dakika sonra küçük bir restorana geldik. Abim arabayı park edip. "Hadi bakalım, mantılar bizi bekliyor," diyerek neşeli bir şekilde arabadan indi. Onun bu rahat hali biraz olsun içimi rahatlattı, belki de gerçekten İçimdeki sıkıntıyı paylaşmak iyi gelecekti.

İçeriye girdiğimiz yerde abim siparişi verdi. "Ee, neymiş bu senin bu kadar kafanı karıştıran şeyler?" diye sordu.

Derin bir nefes alıp konuşmaya “ bugün şirketin otoparkında bir adamı telefonda konuşurken duydum” diye anlatmaya başladım.

Abim dikkatle dinlemişti, ciddiyeti yüzüne yansımıştı. “Korayı birkaç yerden tanıyorum böyle bir şey yapacağını sanmıyorum ama kesin bir şey de söyleyemem.”

“Bilmiyorum,bende bunu demire söyleyip söylememe arasında gidip geliyorum.” diye cevap verdim.

Tam o sırada mantılar geldi. Garson tabakları önümüze koyarken bir süre sessiz kaldık.

Sonra mantısından bir parça aldı ve sakin bir şekilde konuştu. "Öncelikle bunu söylesen iyi olur, eğer bir şeyler yolunda gitmiyorsa bilmeli., bunu çözmenin bir yolunu bulur o . Koray ve o adam her kimse, bu işin peşine düşer. Ama öncelikle neyle karşı karşıya geldiğini bilmesi lazım."

Başımı sallayarak abime hak verdim. “ee sende ne var ne yok bu senin son bekar kışın” dediğimde kahkaha atarak cevap verdi “son bekar kış evet ama hafta sonu açelyayı alıp bi yerlere giderim diye düşünüyorum.”

“en iyisi” diye cevap verdim. “sonra da sıra bana gelecek zaten” dememle abimin ağzındaki mantıyı yutmaya çalıştı. “bunu duymamış olayım , sen bekar bir teyze olacaksın biz çocuklarımızı sana bırakıp kaçacağız.”

“Evlilikte gelecek planı yapın derken bundan bahsetmiyorlardı abi”

“Olsun ben her plana hazırlıklıyım” dedi böbürlenerek onu böyle izlerken aklıma gelen bir konuyu daha gündeme yatırdım. “sen ne yaptın görkemi araştırdın mı?”

“Evet , yani 2 tane görkem diye çalışanı var gözüküyor. Onları araştırtıyorum büyük ihtimalle ondan sonra kimi takip ettirdiği de ortaya çıkar.” dediğinde önümdeki mantıyı yemeye koyuldum.

Mantılarımızı bitirdikten sonra abim hesabı ödeyip beni arabaya yönlendirdi. Giderken arabada bir süre sessiz kaldık. Şimdi de kafamda Demir'le karşılıklı olarak konuşma kurgulamaya başlamıştım. Nasıl anlatsam? konuşmayı nasıl başlatsam? diye .Olayların böyle olması gerçekten de garipti.

Bir süre sonra abim içimi okuyup sessizliği bozdu. “Demir'i mi düşünüyorsun?” bir an dalgınlıkla cevap verdim.

“evet” dedim dank diye. al işte niye böyle bir şey yaptın diye konuştu iç sesim

“Yani şey demek istediğim…” diyerek kendimi açıklamaya çalıştım. “ona ne diyeceğini falan planlıyorsundur kesin” diyerek açıklamamı böldü abim.

Abimin dediğini onaylayarak “Evet , onu düşünüyordum” dedim.“Merak etme , demir seni dinleyecektir. Hem zaten o da bu işin parçasıysa bilgi edinmek isteyecektir.”

Doğru söylüyordu hem zaten konu beni pek ilgilendirmiyordu.Ama nedense düşünmeden edemiyordum da.Eve vardık. Arabadan indik, abim anahtarıyla kapıyı açarken içeriden de aynı zamanda babam kapıyı açtı. Babam ikimize bir bakış atıp arkasına doğru bağırdı.

“Geldiler ikisi de karşımda” dediğinde annem de arkasından gözüktü. Elindeki telefonu çantasına koyarken “he çocuklar bende tam sizi arayacaktım biz akşam davete gidiyoruz haberiniz olsun diye”

Abim ayakkabılarını çıkartırken konuştu. “tamam siz gidin ya minik prenses bana emanet” dedi. Babam kahkaha attı. “En son böyle dediğinde eslemin kolu kırılmıştı”.

“Hadi ya ne komik” diyerek yüzünü buruşturdu abim. Sonra da annemleri yol edip yukarı odalarımıza çıkmaya başladık. Abim odasının kapısına geldi. Kapıyı açtı ve odaya girerken beni süzdü. "Bir şey olursa yanıma gelirsin” dedi ve içeriye girdi.

Bende odama girdiğimde biraz düşünmüştüm.Ve sonra sıcak bir duş alıp film izlemeye karar vermiştim.

….

 

Sabah erkenden uyanmış yavaş yavaş hazırlandıktan sonra kahvaltı yapıp evden çıkmıştım. Şirketin otoparkına arabamı park edip şirkete doğru yürürken demiri uzaktan gördüm.

Normalde her sabah sakin olan Demir, bu sefer belli ki gergin bir şekilde telefonda konuşuyordu. Yüzü asık, adımları hızlıydı. Bunun üzerine, konuşmasını bitirdikten sonra hemen arabasına yöneldi. Arabasına binerken aceleci hareketleri dikkatimi çekti.

Acaba nereye gidiyordu takip etsemiydim.Ya hiç beklemediğim bir şeyle karşılaşırsam.

zaten onun için takip ediyorlar genelde diye konuştu iç sesim doğru diyerek hızlı bir şekilde arabama gidiyordum ki arkamdan bir korna sesi geldi. Dönüp baktığında ozan arabasının, içinden büyük bir gülümsemeyle bana bakıyordu.

Hiç vakit kaybetmeden Ozan'ın arabasına bindim. “Ozan çabuk demirin arabasını takip et” dediğimde ozan demirin arabasını arkasından çıkarken sakinlikle konuştu."Eslem , sabah sabah böyle mi güne başlanılır, bir 'günaydın' bile olmadı " diye seslendi. Ozan'ın bu rahat tavırları beni her zaman biraz güldürmeyi başarırdı, ama şu anda Demirin nereye gittiğini merak ediyordum.

“Günaydın ozan günaydın hadi sakın gözden kaçırma” deyip arabayı kollamaya devam ettim.

“Ne bu böyle biz niye takip ediyoruz demiri”

hemen cevap verdim “bilmiyorum çok gergindi telefonunu kapatıp hızlı bir şekilde arabaya bindi.”

Demirin arabası yavaş yavaş bizden uzaklaşıyordu. Ozan hemen gaza bastı. "Sıkı tutun, Eslem! Bugün Demir'in peşindeyken aksiyon filmlerindeki her şeyi uygulayacağım. Özellikle o takip gizli sahnelerini!"

Gözlerimi devirdim.Al işte şimdi de işi çok ciddiye almaya başlamıştı “Sakin ol, Hızlı ve Öfkeli çekmiyoruz burada.”

Ozan kahkaha atarak Demir'in arabasına doğru ileri sürdü. “Aa, benim mükemmel bir planım var. Şu an resmi olarak james bond gibiyim. Gözlük falan takıp tam bir ajan olmalıyım.”

Birkaç dakika süren takipten sonra demir bir restaurantın önünde durmuştu.Bizde durduktan sonra arabadan inip ozana döndüğümde benden önce konuştu. “Bak,sakın 'Hadi Ozan, gizlice park et' filan deme. Ben burada James Bond değilim, sadece komik bir insanım.”

Gözlerimi devirerek, “Tamam Ozan, sadece dikkatli olalım yeter.Demirin neden burada olduğunu öğrenelim sonra gideriz” dedim ve restauranta yaklaştım.

Demir cam kenarı boş bir masaya oturmuş bekliyordu.Ben demiri izlerken ozan arkamdan geldi. "Sanki gizemli bir olayın ortasındayız, Demir bir mafya babası mı acaba? Hadi bana dürüst ol Eslem, sende gizli ajan falan mısın?" dedi gülerek.

“Ozan sen iyi misin öyle bir şey olsa farkederdin dimi?”

Kafasını salladı “yani doğru kesinlikle fark ederdim.” Ozan demiri gösterdi "Bak, demir belki değil ama karşısına kesin bir ajan ya da mafya babası gelebilir.”

"Ozan, ciddi olur musun şu an?" Dedim ama aslında her söylediğine gülüyordum.

Bir zaman sonra demir ayağa kalktı.Karşıdan bir adam geliyordu. Adam oldukça şık giyinmişti;takım elbisesi kravatı yerindeydi. Demirle el sıkıştıktan sonra karşılıklı oturmuş sakin bir şekilde konuştukları görülüyordu.Bir mafya görüşmesinden uzak bir iş toplantısına daha çok benziyordu bu .

Ozan da benim gibi izlerken konuştu. "Ee, Eslem... Sanırım Demir sadece iş adamlarıyla buluşuyor. Büyük ihtimalle bir toplantı falan, gizli ajan ya da mafya filan değilmiş. Hayal dünyamızda kısa bir aksiyon filmi çektik, bitti," dedi, biraz alaycı bir tonla.

Ben de kendi kendime bir rahatlama hissetim. "Evet, sanırım öyle" diye de ekledim ama yine de takip ettiğim için pişman değildim. Bu buluşma sıradan bir şey gibi görünse de, Demir'in sabahki o gergin hali bende şüphe uyandırmaya yetmişti.

Aklıma gelen düşünceyle ozana doğru döndüm.Demirin bizi fark etmemesi gerekiyordu. “Hadi demir bizi görmeden gidelim.”

Ozan da bana hak verince hızlı bir şekilde arabaya bindik.Ozan tam arabayı çalıştırırken demir de ayağa kalktı.Umarım bizi görmezdi.Kalbim hızlı atmaya başladı.

Panik halinde eğildim. "Çabuk Ozan, gaza bas, buradan gitmemiz lazım!"

Ozan bir anda arabayı geri vitese taktı ve kahkaha atarak, "Aksiyon zamanı!" diye bağırarak geri geri hızla ilerlemeye başladı. O kadar hızlı hareket ediyordu ki bir ara direksiyon kontrolü kaybedecek sandım. "Şaka mı bu, sen neden bu kadar ciddiye aldın?" panikledim.

“Ne var ,James bond gibi kaçıyoruz işte! Ama rahat ol, profesyonel bir şekilde kaçıyoruz” dedi, kendi bünyesinde o kendine has sırıtışıyla.

Ozanla sokağın sonuna geldiğimizde hızla başka bir yola sapıp bizi güvenli bir yere çekti. Arabayı durdurup bana döndü. "Evet, muhtemelen aksiyondan kaçtık. Şimdi ne yapıyoruz?” Diye sakin bir şekilde sorduğunda ben hala şaşırmış bir şekilde ona bakıyordum.

“Demir bizi yakalamadan uzaklaşmayı başardık. Heyecanlı değil mi?" diye sordu.

 

Derin bir nefes alıp saçlarımı geriye doğru attım.”Yani şirkete demirden sonra gidersek daha iyi olur.”

Ozan ise bir tavırla omuzlarını silkti. “Bence Demir bizi fark etse bile çok umursamazdı. Sonuçta biz iki sıradan can dostu, sadece sabah kahvesi için arabada dolanıyorduk, değil mi? Gizli casuslar ortaya çıkmazsa," dedi ve göz kırptı.

Kafamı iki yana sallayarak gülmeye devam ettim. "Ozan, bu macera şu anda burada bitiyor. Ama söz veriyorum, eğer bir gün gerçekten casus olursam, seni yanıma alırım" dedim gülerek.

Ozan hemen ciddileşip, "Ben avcı Ozan avcı” dediğinde ben kahkaha atmaya başlamıştım. “Bak, ben casusluk yeteneğimle ünlüyümdür. Bir gün ihtiyacın olursa bana gel, Demir'i bile gölgede bırakırım!" diye esprilerini sürdürmeye devam etti.

Sonra da “hadi kahve içmeye gidelim” dedi ve arabayı çalıştırdı.Ben hala gülmeye devam ediyordum.

Ozan'ın arabasında kahkahalarla dolu bir yolculuktan sonra arabayı kahve içmek için küçük bir kafeye çekti. Durdurduktan sonra bana döndü. “Hadi bakalım, bir kahve içelim de sabahki aksiyonun üzerine biraz dinlenelim.

Kafeye girdiğimizde hafif bir müzik ve kahve kokusu etrafa yayılmıştı. Ozan her zamanki gibi espriliydi, “Ee, James bond'la casusluk maceranızdan sonra kahvenizi nasıl alırsınız, Eslem hanım?”

Gülerek cevap verdim. “Latte alırım, lütfen. Biraz daha sakinleşmem gerek.”

Siparişlerimizi verdikten sonra masaya oturduk. Ozan bir süre sessiz kaldı, beni izliyordu. Sonunda gözlerini kısarak konuştu. “Eslem, tamam şakayı bir kenara bırakalım. Gerçekten Demir’in gerginliği seni bu kadar endişelendiriyor mu?”

Derin bir nefes aldım. “Bilmiyorum Ozan, ama bir şeyler ters gidiyor gibi hissediyorum. Sabahki hâlini gördün. O kadar gergindi ki sanki bir şeyden kaçıyormuş gibiydi. Ayrıca o adamla buluşması... sıradan bir toplantıya benziyordu ama içimde bir his var. Sanki daha fazlası var.”

Ozan ciddileşmişti. Genelde her şeyi hafife alırdı ama şimdi beni gerçekten dinliyordu. “Peki, Demir’le bu konuyu konuşmayı düşünüyor musun? Yani açıkçası, böyle bir şeyin peşindeysen bunu tek başına çözemezsin. Demir’in sana anlatacakları olabilir.”

Kafamı masaya yaslayarak iç çektim. “Haklısın. Zaten Demir'le bugün konuşmayı planlıyordum. Ama nasıl başlayacağımı bile bilmiyorum. Eğer yanılıyorsam? Boşuna olay çıkarmış olurum.”

Ozan omuz silkti. “Yanılıyorsan ne olacak? En fazla ufak bir yanlış anlaşılma olur. Ama eğer gerçekten bir şeyler oluyorsa ve sen bunu söylemezsen, o zaman daha büyük bir problem olabilir.”

Kahvemiz geldiğinde, sıcak kupayı ellerimin arasında çevirdim. Ozan’ın söyledikleri mantıklıydı. İçimdeki sıkıntıyı yok sayarak bu işin üstesinden gelemezdim. Bir şekilde Demir’le konuşmam gerekiyordu.

Kahvemden bir yudum alıp Ozan’a döndüm. “Evet, bu işi çözmek zorundayım. Demir’le konuşacağım.”

Şirkete vardığımızda, Ozan arabayı kapının önüne çekti ve durdu. “Tamamdır, teslimat başarıyla tamamlandı” dedi.Arabadan inip konuştum. “Eee sen gelmiyor musun?” dediğimde

Biraz düşündü ve “E geleyim o zaman” dedi ve arabayı park etti.

Asansörden çıktık ve gediz bizi karşıladı. “hoşgeldiniz eslem hanım” dedi hafif bir gülümsemeyle “hoşbulduk” dedim ve “beş dakika sonra odama gel işin ayrıntılarını konuşalım” diye de ekledim.

Odama doğru yürümeye başladım yanımda gelen ozan “bu kim” diye sordu bende ona gülerek cevap verdim “yeni asistanım” söylediğim cevapla şaşırmıştı “harbi mi” diye sordu “harbi” diye cevap verdim ve odamın kapısını açtım.

 

Uzun bir süre ben ozan ve gediz sohbet etmiş birbirimizi tanımıştık. “Valla bu şirkette sohbet edecek biri daha oldu” dedi ozan gedize bakarak

Sonra bana dönüp konuştu “bende kendime bir asistan bulucam”

Ona gülümseyerek konuştum “ozan sen zaten fazla çalışmıyorsun ki asistana ihtiyacın var mı sence ?”

Bu dediğime kendisine verdiğim işleri not alan gediz de gülmüştü. “olsun benimde bu evrak işlerime biri bakar ben sadece imzalarım” dedi.

 

O sırada kapı çalmasıyla hepimiz o tarafa dönmüştük. “Gel” diye cevap verdiğimde içeri giren demir ilk önce bana sonra da ozana bakmış sonra da gedize bakmış uzun bir süre kim olduğunu düşünmeye çalışmıştı. Elinde bir kaç dosya vardı.

 

Elindeki dosyalarla birlikte bana doğru yürüdü ve önüme koydu. “Bu dosyalara bakman lazım” dedi ve gedize dönüp konuştu “bu kim?” sorma biçimi bu kim diye olsa da içinden neler geçirdiğini yüzünden anlamak zor değildi.

Ozana baktığımda demirin yüzüne bakarak gülmesini tutuyormuş gibi gözüküyordu.

“Tanıştırayım gediz benim yeni asistanım” dediğimde demirin yüzü daha çok düşmüştü.

“Hayırlı olsun” dedi bir ciddiyetle ve bana dönüp “bu dosyalara baktıktan sonra ilayda ya verirsin” dedi ve odadan çıktı.

O çıktıktan sonra ozan bir kahkaha patlattı. “Şu an odasında sandalyeyi yumrukladığına eminim ama asla kanıtlayamam.”

Ozana abartma diye bir bakış attıktan sonra önümdeki dosyaları incelemeye başlamıştım.

 

Bir zaman sonra ozan gitmiş. Ben de dosyaları inceledikten sonra gedize vermiştim ve oda ilaydaya götürmüştü.Sıra da sadece demirle konuşmak kalmıştı.Ayağa kalkıp üstümü başımı düzenledim ve demirin odasına yürüdüm.

Demir’in odasının önünde durduğumda kalbim öyle hızlı atıyordu ki göğsümde yankılanıyordu sanki. Derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. İçeriden Demir’in sesi geldi: “Gel.”

İçeri girdiğimde Demir masasının başında durmuş, ellerini masaya yaslamış bir şekilde dosyalara bakıyordu. Başını kaldırıp bana baktığında gözlerinde gerginlik vardı ama yüzündeki ifadede, beni gördüğüne dair bir rahatlama sezdim.

“Geldiğin iyi oldu,” dedi, daha yumuşak bir ses tonuyla.“Seninle konuşmam gereken önemli bir şey var.”

Birkaç adım atıp masanın önündeki sandalyeye oturdum. Gözlerimi ondan kaçırmamaya çalışıyordum. “Evet, zaten ben de seninle konuşmak istiyordum. dün ve bugün bazı şeyler farkettim.”

 

O an duraksadı. Sanki ne kadar bildiğimi anlamaya çalışıyordu. Birkaç saniye sessizlik oldu. Sonra sandalyesine oturdu ve gözlerini bana dikti. "Tahmin ettiğinden fazlasını biliyor olabilirsin Eslem," dedi, sesi sakin ama derindi. "Bazı şeylerin farkında olmanı istemezdim, ama artık bu konuda saklayacak bir şey kalmadı."

Sözleri, içimde bir kıpırdanma yarattı. Evet, bir şeylerin ters gittiğini hissetmiştim ama bu kadarını beklemiyordum. “Ne kadarını biliyorum , ya da sen ne kadarını fark ettin bilmiyorum ama arkandan bazı oyunlar dönüyor olabilir.”

 

“Bana bilmek istediklerini anlat” dediğinde bütün her şeyi anlattım. Herşeyi dediğim abimin beni casus olarak göndermesi dahil değildi tabi ki

 

Demir beni uzun ve dikkatli bir şekilde dinledikten sonra derin bir nefes alıp ayağa kalktı, arkasını dönerek pencereden dışarı bakmaya başladı. “Eslem, son zamanlarda bazı insanlar… iş dünyasında bana karşı harekete geçmeye başladı. Şirketin kontrolünü ele geçirmeye çalışan bir grup var.Bu da yetmezmiş gibi nedenini bilmediğim bir şekilde bana da karşı olan bir grup var.” dedi ve bana bakarak açıklamaya geçti. “Korayla konuşan o adam da işin içinde.Koray ve ben bunu geçen ay fark ettik.Ama bildiğimiz bir şey var ki o adamı birinin yönettiği ve eğer o adamı öğrenmeden ortaya çıkarsa yeniden sorun olabilir.”

 

İşte şimdi taşlar yerine oturmaya başlamıştı.“Yani senin anlayacağın her şeyin farkındayım. Ama sana ya da şirkettekilere bunu hissettirmek istemedim.”

 

“Bu sabahta bununla ilgili bir adamla görüşme yapıp geldim şirkete kendisi bana yardım edebileceğini söyledi bu konuda”

İçimde bir rahatlama oldu ama aynı zamanda daha fazla endişelendim. “Yani sabahta bu yüzden böyle davranıyordun. Bende öyle gergin bir şekilde arabaya bindiğini görünce başka biriyle buluşacağını sanmıştım ama adamı görünce” dedim pot kırdığımı fark edince sustum.Ve gözlerimi kaçırdım.

Demir döndü ve bana baktı. Hafif bir gülümseme belirdi yüzünde. “Beni takip mi ettin? Sen Eslem? Bu kadarını beklemezdim doğrusu.” Gözlerinde bir kıvılcım vardı. Alaycı ama aynı zamanda sıcak.

 

“Seni takip ettim çünkü… çünkü senin için endişelendim. Ne yapmaya çalıştıklarını anlamaya çalışıyordum.”

Bu cümle onu durdurdu. Yüzündeki ifade bir anda değişti. Daha ciddi bir hâl aldı ama gözlerindeki sıcaklık kaybolmadı. Sandalyesine geri oturdu ve bakışlarını üzerimden ayırmadan konuştu. “Endişelendin, ha?” Sesi yumuşamıştı. “Bu kadar önemsiyor musun beni?”

Kalbim hızlandı. Bakışları üzerimde ağırlaşıyordu ama kendimi toparlamaya çalıştım. “Evet, tabiki seni önemsiyorum demir neden önemsemeyeyim. Aynı şey benim başıma gelse sende aynısını yapardın , hem ben işi de önemsiyorum” dedim ne diyordum ben böyle daha çok saçmalamadan çıksam iyi olurdu.

Demir, gözlerinde hafif bir alayla başını salladı.”doğru,” dedi, daha ciddi bir sesle. “Aslında ben daha farklı bir şey düşündüğümü söylemeliyim.”

Gözlerimi ona dikerek, merakla sordum. “Ne gibi?

Demir, bir an duraksadı ve sonra gülümseyerek hafifçe öne doğru eğildi. “Beni düşündüğün, benim için endişelendiğin… bu sadece iş mi? Yoksa altında başka bir şey mi var?”

Bir kaldırsan altında neler var ama herşeyin bir zamanı var yiğidim.Bu ne içimde ki kamyoncu çıktı galiba

Nabzım hızlandı. Sözlerinin altında yatan imayı çok net anlamıştım. Şaşkınlıkla ona baktım ama kelimeleri toparlamaya çalışırken ne diyeceğimi bilemedim. “Yani… Ben sadece arkadaş olarak…”

Sözümü kesip hafifçe güldü. “Arkadaş mı? Eslem, seninle yıllardır tanışıyoruz. Ama şu an başka bir şey var. Sen de farkındasın, değil mi?”

Şaşkındım ama aynı zamanda bu flörtöz tavır beni gülümsetmişti. Ama tabi ki bunu dışarı yansıtmıyordum.Kafamda ne diyeceğimi toparlamaya çalışıyordum ama yapamıyordum.

 

“Demir ben .. demeye kalmıştım ki kapının çalmasıyla tuttuğum nefesimi bıraktım.Kurtarıcı bir andı şu anda.

 

İkimizinde dikkati gelen kişiye çevrilmişti. Kapı açıldığında akın içeriye girdi. Önce demir görüp “naber” diye sordu ve ardından beni gördüğünde “aa eslem sende buradaymışsın” deyip gülümsedi.

“Demir iyi senden naber” diye cevap vermişti ama şuan konuşmamızın bölünmesinin de hoşuna gitmediği belli oluyordu.

“İyi benden de” deyip karşıma oturdu akın. ve elindeki kağıtları bize doğru gösterdi “bu yeni çıkacak parfümün şişe tasarımlarını getirdim iki üç tane fikir var ,bende birlikte seçeriz diye düşündüm.”

 

Sonra bana döndü “bu arada parfüm gerçekten harika olmuş artık hem ellerine hemde burnuna sağlık ne diyeyim.”

“Teşekkür ederim” dedim ve elime verdiği parfüm şişesi tasarımını incelemeye başladım.

 

Üç çizimi de inceledikten sonra yuvarlak olanı seçmiştim.Şişe, zarif ve şeffaf kristal camdan yapılmış ortasına doğru daralan çıktılarıyla hemen dikkat çekiyordu.Kapak, şişeyle mükemmel bir uyum içinde, üst kısmı kubbe şeklinde ve ince işçilikle detaylandırılmıştı.

 

“Ben bunu seçiyorum” dediğimde akın anlatmaya başladı.

“Eğer bu şişe olursa ortasında altın rengi zarif bir etiket yer alacak. Etiketin üzerine de ince harflerle parfümün adı yazılacak. Bir de kurdele düşünüyorum ne renk olsun” dediğinde bana dönüp “şeffaf kurdale buna olmaz” diye gülerek göz kırptı.

Dediğiyle bende güldüm “sen hala onu hatırlıyor musun ya”

“Tabi ki” dedi ve gülmeye devam etti.

“Tarçın rengi olsun” Dedi demir bir anda “hem sonbahar temalı adı da ‘Reverie’ olabilir anlamı hayallere dalmak demek” diye de açıklama yaptı.

Tarçınn… bana çok tanıdık geliyordu.

 

Geçmiş;

 

Eslem altı demir 10 yaşında iken ;

 

Bir yaz günüydü, evin bahçesinde büyük bir ağaç gölgesi altında oyun oynayan Eslem ve Demir, güneşin sıcaklığından kaçarken serin bir esintiyle ferahlıyorlardı. Eslem, gözlerini kısarak gökyüzüne baktı ve biraz keyifsizce "Demir, keşke benim de senin gibi yeşil gözlerim olsaydı," dedi. Abisininde gözleri yeşildi. Ve o her zaman onların yeşil gözlerine hayran kalırdı, sanki ormanların gizemli derinliklerinden bir parça taşıyormuş gibi.

 

Demir, onun neden böyle düşündüğünü anlamaya çalışarak yanına biraz daha yaklaştı. Eslem’in gözleri koyu kahverengiydi, derin ve sıcaktı. Ama o an biraz üzgün görünüyordu. Demir, Eslem’i neşelendirecek bir şeyler söylemek için hemen bir fikir buldu.

 

"Seninde gözlerin çok güzel, Eslem,” dedi içten bir sesle.Ve düşünemeye başladı "hatta …hatta bana tarçını hatırlatıyorlar."

Eslem, şaşkınlıkla Demir’e döndü. “Tarçın mı? Nasıl yani?” diye sordu.

Demir, gülümseyerek devam etti: "Evet, tarçın. Bilirsin ya, o sıcacık kokusu olan, tatlılara konan baharat. Senin gözlerin de tıpkı tarçın gibi. Hem sıcak, hem de tatlı. Tarçın nasıl her tatlıyı güzelleştirirse, senin gözlerin de her şeyi daha güzel yapıyor.”

Eslem bir an duraksadı, ne diyeceğini bilemedi. Ama sonra yüzüne sıcak bir gülümseme yerleşti. “Gerçekten mi?” diye sordu yavaşça, gözleri biraz daha parlarken.

Demir, onun mutlu olduğunu görünce rahatladı. “Tabii ki. Tarçınsız hiçbir şey tam olmaz, değil mi? Senin gözlerin de öyle, her şeye ayrı bir güzellik katıyor.

Eslem, Demir’in bu içten sözleri karşısında hissettiği mutluluğu saklayamadı. “Senin gözlerin de çok güzel, Demir,” dedi. “Ama galiba... tarçın gibi gözlere sahip olmak da hiç fena değilmiş.”

İkisi de o an gülümsemeye başladılar. Artık Eslem’in gözlerinde hüzünden eser kalmamıştı. Güneşin altındaki o gölgede, Demir ve Eslem arasında daha da derinleşen bir bağın sıcaklığı vardı.

 

Günümüz;

 

Gerçekten harika bir şekilde uyuyordu. “slogan sonbaharda hayallere dalmak bile olabilir.” dedim demire hayranlıkla bakarak

Akın da cevap verdi “gerçekten müthiş olur , Ben hemen bunları bildiriyorum” deyip kağıtları toplamaya başladı.

Akın kağıtları toplarken kapı çaldı ve içeriye ilayda girdi “demir bey aslı hanım geldi sizinle görüşmek istiyor.”

Bu kız niye gelmişti ki şimdi durup dururken, tabi o gün demiri görünce aklı kalmıştı şimdi de bahaneler buluyordu.

Demir bana bakıp “gelsin” dediğinde akın çıkarken demir dönüp “bu kız senin dün yemek yediğin aslı dimi” dediğinde anladıklarımı doğru anlamış mıyım diye düşünüyordum.Gözlerimde ki şaşkınlıkla demire döndüm onaylayacak mı diye o da benden gözlerini kaçırarak “evet” demişti.

O evet dediğinde bende ayağa fırlamış akına seslenmiştim "bende seninle birlikte geleyim” diyerek odadan çıktım. Ve karşıdan gelen aslı “merhaba canım” diyerek yanımdan çıkıp odaya girmişti.

 

Bölüm sonu 🧚🏻‍♀️✨️

Nasıl buldunuz bölümü? 🥰

Bölüm : 24.09.2024 20:08 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...